150 milyon senelik fosil: Uçan dinazorların menüsünde ahtapotlar varmış

Teruzor fosili (natureresearch)
Teruzor fosili (natureresearch)
TT

150 milyon senelik fosil: Uçan dinazorların menüsünde ahtapotlar varmış

Teruzor fosili (natureresearch)
Teruzor fosili (natureresearch)

Muhammed Tahir
Yaklaşık 150 milyon yıl önce, muhtemelen bir ‘teruzor’ (bugünkü kuşlarla benzerlik gösteren uçan dinozor cinsi), şuan Kuzey Avrupa'daki bir bölgenin deniz kıyısında bir tepenin üzerinde avını kolluyordu. Hedef göründüğünde ise, kanatlarıyla suyun yüzeyinden uçarak avına yönelmişti ancak avıyla debelenirken yırtıcı gagasının önündeki bir köpek dişi bir ahtapotun bedeninden günümüze kadar geldi. Paleontologlar ise buna Almanya’nın Solnhofen bölgesinde rastladı.
Kretase döneminin başlarında, Solnhofen’in ormanları ve sığ göllerinde etçil, otçul dinozorlar ya da uçan teruzorlar gibi çeşitli yaratıklar yaşıyordu. O zamanki şiddetli fırtınalar ve volkanik patlamalar, bazı canlı türlerini yok etmekteydi. Bu afetler, kurbanlarını fosil örneklerini en ince ayrıntılarına kadar 150 milyon yıl boyunca koruyacak olan kil yataklarına gömüyordu. Paleontologlar, bu yerlere “kayıp hayat deposu” adını veriyor. Bu fosil kalıntıları, taş plaklara basılı halde bulundukları için ilk bakışta net bir şekilde görülmüyor.

Fosilin ayrıntılı fotoğrafı (natureresearch)

Tarih öncesi sürüngenler uzmanı Jean-Paul Billon-Bruyat, bu taş görüntünün ahtapotların bu uçan dev yaratıkların favori yiyeceklerinden biri olduğunu doğruladığını söylüyor. Bruyat, bu fosil örneğinin sekiz kollu ve 29 santimetrelik bir ahtapot cinsi olan ‘coleoid cephalopod’ isimli bir hayvanın başının alt kısmında bulunduğunu belirtiyor. Dişin şekli, büyüklüğü, dokusuna, fosilin bulunduğu yere ve yaşından yola çıkarak, bilim adamları bunun ‘rhamphorhynchus muensteri’ türü bir teruzor olduğunu, kanat açıklığının dört metreden fazla, uzunluğunun ise bir zürafanınkiyle aynı olduğunu keşfetti.
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre bazı uzmanlar ise Bruyat’ın teorisine karşı çıkıyor. Nitekim fosil örneği, köpek dişinin gerçekten oraya mı saplandığını yoksa doğa olaylarıyla beraber buraya başka bir yerden mi geldiğini öğrenmek için incelemeye alındı. İncelemeler sonucunda ise dişin avın gövdesi içinde en az 2,5 santimetre derinlikte olduğunu ortaya çıkardı.
Uçan devasa varlıklar
Yaklaşık 230 milyon yıl önce göklerde hüküm süren teruzorların neredeyse 66 milyon yıl önce soyu tükendi. Bazılarının boyutları ise şuandaki savaş uçaklarına eş değerdi. Tüm kıtalarda çeşitli yerlerinde ortaya çıkan teruzor fosilleri, bu türün çeşitli ortamlarda belki de aynı anda yaşamış olan yüzlerce çeşidinin bulunduğuna işaret etti.
Güçlü kaslı ancak hafif sürüngenlerden evrimleşen teruzorların kanatları bir doku zarından oluşur. Kanatları omuzdan ayak bileğine bağlanır. Almanya’da muhafaza edilen numuneleri, kanatların zarlarının kaslara ve kan damarlarına bağlandığını, liflerle desteklendiğini gösteriyor. Araştırmacılar, teruzorların bugünkü kuşlara kıyasla daha fazla kasa sahip olduğunu tahmin ediyor. Beyinlerinin ise karmaşık ve hassas verileri işlemek için geniş lobları olduğu biliniyor.    
 
Kretase döneminden hayali bir sahne (natureresearch)
Avların kalıntıları, bazı durumlarda avcının boğazında, pençelerinde, bağırsağında, hatta fosilleşmiş dışkılarında korunabilir. Bu, yırtıcılar ile avları arasındaki ilişkiyi ya da soyu tükenmiş türlerin, gıda piramitlerinin sınıflandırılması için önemlidir. Ahtopotun gövdesinde batılı bir halde bulunan teruzor köpek dişi ise mücadele dolu bir sahneyi gözler önüne seriyor.
 



Bilim doğruladı: Kalbin kırılması insanları gerçekten öldürebilir

Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
TT

Bilim doğruladı: Kalbin kırılması insanları gerçekten öldürebilir

Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)

Harriette Boucher 

Yeni bir araştırma, yakınını kaybedip yoğun ve uzun süreli yas semptomlarından muzdarip olan kişilerin, sevdiklerinin ölümünden sonraki 10 yıl içinde ölme ihtimalinin, neredeyse iki kata ulaştığını ortaya koydu.

Danimarka'daki araştırmacılar, yakınını kaybedip sürekli yüksek düzeylerde yas tutanların, yasını daha düşük seviyelerde yaşayanlarla kıyasla, sağlık hizmetlerini daha fazla kullandığını ve ölme olasılığının yüzde 88 daha fazla olduğunu buldu.

Araştırmacılar, sevdiklerini kaybedenlerin yaşadığı 5 yas güzergahını tanımladı ve en ciddi şekilde etkilenenlerin daha erken ölme olasılığının daha yüksek olduğunu tespit etti.

Araştırma makalesinin yazarlarından Dr. Mette Kjærgaard Nielsen şu ifadeleri kullandı:

Yüksek yas semptomu seviyeleriyle; kalp damar hastalıkları, akıl sağlığı sorunları ve hatta intiharda görülen daha yüksek oranlar arasında bir bağlantı olduğunu daha önce bulmuştuk. Ancak ölümle ilişkisi daha fazla araştırılmalı.

Bilim insanı, "yüksek" bir yas güzergahına dair risk altında olan kişilerin erken fark edilebileceğini de söyledi:

Bir pratisyen hekim akıl sağlığına dair diğer ciddi rahatsızlıklar ve depresyonun eski belirtilerini arayabilir. Daha sonra bu hastalara kendileri özel takip sunabilir veya onları psikologların özel muayenehanelerine ya da ikinci basamak sağlık kuruluşlarına yönlendirebilirler.

Dr. Nielsen, "Pratisyen hekimler ayrıca yakınını kaybedenlerin ruh sağlığına odaklanılacak bir takip randevusu da önerebilir" dedi.

Bilim insanları, 2012'den bu yana yakınlarını kaybetmiş, yaş ortalaması 62 olan 1735 adet kadın ve erkeği 10 yıl boyunca Danimarka'da izledi. Bu süre zarfında bu kişilere, semptomlarını ve deneyimlerini değerlendiren bir dizi anket gönderildi ve araştırmacılar bunlarla katılımcıların sürekli olarak hangi düzeyde keder yaşadığını belirledi.

Grubun yüzde 66'sı yakın zamanda partnerini, yüzde 27'si bir ebeveynini ve yüzde 7'si de çok sevdiği bir başka kişiyi kaybetmişti.

Sürekli olarak yüksek düzeylerde yas belirtileri yaşayan yüzde 6'lık kesimin 10 yıl içinde ölme olasılığı, sürekli olarak düşük yas belirtileri gösterdiğini bildiren yüzde 38'e kıyasla yüzde 88 daha yüksekti.

Yüksek güzergahta olanların, yakınlarını kaybetmesinin üzerinden üç yıl geçtikten sonra sağlık hizmeti alma olasılıkları da daha yüksek çıktı.

Bu grubun konuşma terapisi veya diğer akıl sağlığı hizmetlerini alma ihtimalleri yüzde 186, antidepresan reçetesi yazılma olasılıkları yüzde 463, yatıştırıcı ya da kaygı giderici ilaç reçetesi alma ihtimalleri de yüzde 160 daha fazla.

 Independent Türkçe,independent.co.uk/news