Fransız araştırmacı Türkiye’nin dış politikasını Şarku’l Avsat’a değerlendirdi

Fransız araştırmacı Türkiye’nin dış politikasını Şarku’l Avsat’a değerlendirdi
TT

Fransız araştırmacı Türkiye’nin dış politikasını Şarku’l Avsat’a değerlendirdi

Fransız araştırmacı Türkiye’nin dış politikasını Şarku’l Avsat’a değerlendirdi

Paris Uluslararası ve Stratejik İlişkiler Enstitüsü (IRIS) Direktör Yardımcısı ve Türkiye uzmanı Didier Billion, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başta Libya ve Suriye meseleleri, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD Başkanı Donald Trump ile ilişkileri olmak üzere dış politikasını ve bu politikanın esaslarına dair Şarku’l Avsat’a konuştu. Erdoğan’ın dış politikasını eleştiren Billion, bu dosyalar ile Türkiye'nin iç siyasi durumu arasındaki bağlantıya dikkat çekerek bunların iç siyasette güç kazanmak için kullanıldığına değindi.
Fransız araştırmacı, Suriye dosyasında ise, Erdoğan'ın Rus vaatleri ve garantileri karşılığında İdlib dosyasından çıkmasına yardımcı olacak yeni bir Rus-Türk anlayışının yakın gelecekte söz konusu olabileceğine dair bir tablo çizdi.
 
*Sizce bugün Türk iç siyasi sahnesinin en önemli özellikleri nelerdir? İç ve dış meseleler birbiriyle nasıl etkileşime giriyor?
İlk olarak AK Parti’nin popülaritesindeki düşüşe, son yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyük şehirlerdeki kaybına değinmeliyiz. Bu kaybın büyük ölçüdeki nedeninin, eskiden Erdoğan'ı destekleyen seçmenlerin ondan vazgeçmesi olduğu ortaya çıkıyor. Ancak AK Parti’nin genel düzeyde yüzde 44’lük bir oy oranı aldığına işaret etmek isterim ki, bu da hala önemli bir seçim üssüne sahip olduğu anlamına geliyor. Ancak Erdoğan’ın siyasi gücünün gerilemeye başladığı görüşündeyim. Bunun en önemli delili ise son haftalarda, aydınların, sanatçı ve yazarların yargılanması konusunda Türk adaletinin önceki olduğundan daha yumuşak ve hafif oluşuydu. Bu da iktidardaki partinin kamu işleri üzerindeki kontrolünün azaldığını gösteriyor.
Aynı zamanda iki yeni partinin doğumuna da işaret etmek gerekiyor. Biri eski Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından kurulsa da zayıf noktası Davutoğlu’nun geniş bir popülaritesinin bulunmaması. Diğer ise şuan kurulmakta olan, ekonomiden sorumlu eski devlet bakanı Ali Babacan’ın liderlik edeceği, aynı zamanda eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gün’ün ise desteklediği partidir. Bu partinin Erdoğan üzerinde bir etkisi olabilir, zirâ felsefesi "adalet ve kalkınma"nın temel ilkelerine ve sabitlerine dönmeye dayanmaktadır.
Ancak bu partinin kuruluşu birçok kez ertelendi, bazıları bunu iyi bir hazırlık olarak nitelerken bir diğer görüş ise kurucularına ve onlara katılabilecek şahsiyetlere çok fazla baskıdan kaynaklandığını söylüyor. Bir diğer unsur ise, son yıllarda düşük performanstan muzdarip Türkiye ekonomisinin durumunu temsil ediyor. Nitekim büyüme oranı, önceki yıllardaki yüzde 8 veya 9'luk orana kıyasla yüzde 2'ye düştü. Ekonomistlere göre, Türkiye’nin demografik baskılara karşı vatandaşların yaşam standardının düşmemesi için en az yüzde 4’lük bir büyüme oranı sağlaması gerekiyor. Özetle, tüm bu unsurlar hem Erdoğan'ı hem de partisini zayıflatmaya katkıda bulunuyor.
 
*İç durumu Erdoğan'ın Suriye, Irak ve Libya'daki dış politikası ya da Rusya ve ABD ile ilişkilendirmek mümkün müdür?
Erdoğan'ın dış politikasını anlamaya yardımcı olacak belirleyicilerden biri de bu politikayı iç durumu etkilemek için kullanma arzusudur. Erdoğan'ın, bakanlarının, partisinin liderlerinin ve müttefiklerinin ifadelerinin iç kamuoyunu nasıl harekete geçirdiğini görmeliyiz. Bu, Türk ordusunun geçtiğimiz Ekim ayında Kuzeydoğu Suriye'de YPG’ye karşı başlattığı askeri operasyon konusunda oldukça açıktı. Daha da fazlası, TBMM’deki aralarında iki muhalifin de olduğu dört ana partinin oyladığı, orduyu ve operasyonu destekleme karar taslağına değinmeliyiz. Taslağa yalnızca HDP karşı çıkmıştı.
Bu Suriye meselesiydi. Ancak Libya konusunda ise durum farklı. Muhalefet partileri Erdoğan'ın Libya'daki maceralarına karşı çıkıyor ve Türkiye’nin Libya ile işi olmadığını düşünüyor. Benim buradan çıkarımım, Erdoğan'ın dış politikasının bir takım unsurlarının iç politika durumu ışığında büyük ölçüde anlaşılması gerektiğidir.
 
*Bugün Erdoğan’ın Suriye’de karşılaştığı ilk sorun veya mesele, İdlib. Bu bölgedeki hedefleri nelerdir? Erdoğan, her yöne çekilebilen açıklamaları, hararetli konuşmaları ve tehditleri ışığında Suriye'de neler yapmak istiyor?
Söylevinin savaşa meyilli olduğu doğru. Aynı şekilde destekçilerinki de öyle. Bunlardan biri olan MHP lideri, Erdoğan’ı Şam’a girmeye ve Beşşar Esed’i indirmeye çağırmıştı. İlk olarak, Erdoğan'ın kendisini çoğu zaman kontrol edemediğini, siyaset ve dünyayla ilgili sıkıntılı tartışmalarda polemiğe girdiğini ifade etmek gerekir. Zaten bunun örnekleri mevcut. Temel olarak, Suriye'deki politikasını kontrol eden iki ana faktör vardır: İlki, Kürt sorunu ve yansımaları. Ancak bu, Kürtlerin yaşamadığı İdlib dosyasında uygulanmıyor. Diğeri ise Suriyeli mülteciler konusu. Zirâ Türkiye, 3,6 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Şayet Türkiye-Suriye sınır kapısı açılırsa muazzam bir mülteci akını gerçekleşecek. Bu ne Erdoğan’ın ne de Türklerin istediği bir şey.  
İdlib’le ilgili gerçek, Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Putin tarafından Astana ve Soçi tuzaklarına düşürüldüğü. İki taraf da, rejimin İdlib’de başlatmış olduğu askeri operasyonu durdurmak karşılığında burada bir gerginliği azaltma bölgesi kurmayı kabul etmişti. Türkiye Cumhurbaşkanı, kendisine bölgesel ve Suriye siyasi haritasında oynaması için başrol verildiği odak noktasına geri getiren anlaşmadan memnundu. Ancak sorun radikaller, Suriyeli savaşçılar ve diğer gruplar arasında ayrım yapma vaadinde bulunmasıydı.
İdlib ve çevresinin, tüm Suriye’den oraya taşınan radikallerin sığınağına dönüştüğü açıktı, ki İdlib’e geçmeleri karşılığında rejimle uzlaşmışlardı. Bu nedenle, Erdoğan’ın daha önceden bildiği üzere Putin’in tuzağına düşeceği de barizdi. Zirâ Rusya'nın rejimin operasyonunu haklı gösterdiği iddialarından biri de Erdoğan'ın vaatlerini yerine getirmediğiydi.
İdlib’deki durumu genel olarak kontrol altına almadaki ve rejime düşman gruplar üzerindeki gücü ve etkisini belki de fazla olarak değerlendirmiş olan Erdoğan hâricinde, herkes bu vaadin “imkansız” olduğunu düşündü. Bugünkü netice ise, Soçi’de onaylanan 12 gözlem noktasının artık 21’e çıktığıdır. Erdoğan'ın son zamanlarda bunlardan bazılarının “kontrol noktalarından” “savaş noktalarına” dönüştürüldüğünü belirtmesi ise ilginçtir.
Bugün herkes farkındadır ki bu krizden kurtulmanın yolu çatışmadan değil siyasetten geçer. Şuan yaşananların Türk ve Suriyeliler arasında açık bir savaşa dönüşmeyeceği kanısındayım. Zirâ Rusya Devlet Başkanı’nın Esed ile ilişkilerinin sağlamlığını da, Erdoğan ile ilişkilerinde gösterdiği özeni de biliyoruz. Bu nedenle Putin’in Ankara ile Şam arasında açık bir savaşın patlak vermesini istemeyeceği, bunun onun yararına olmayacağı düşünülüyor. Her halükarda oyunun efendisi bence Putin. Ancak bu, savaşın olmayacağı ya da insanların ölmeyeceği anlamına da gelmez. Bence bu noktada karşımıza çıkan en önemli soru şu: Bu krizden nasıl çıkılabilir; bu sırada ise Putin hem başını dik tutup hem de Erdoğan'ı nasıl memnun edebilir?
 
*Bu, tarafların yeni bir anlaşmaya varmasını gerektiriyor, bu anlaşmanın özellikleri çizilebilir mi?
Yeni bir anlaşma biraz zaman alacaktır. Bence Putin, Türk cumhurbaşkanına kendisine şu sözleri söyleyerek bir dizi güvence verecek: Mevcut görüşmeler ya da Kürtler ile rejim arasında yapılabilecek olanlar asla özerk yönetimin verilmesine ya da bu doğrultuda ilerlenmesine yol açmayacak. Türkiye’nin en büyük korkusunun Suriye’deki Kürtlerin Irak’taki Kürtlerin yaptığını yapması olduğunu anımsıyorum. Putin’in müdahalesi ya da desteği olsun olmasın Kürtlere bu teminattan bir parça dahi sağlamayı vermeyi kararlı bir şekilde reddederken Putin’in çok fazla risk almıyor.
Ancak bunun bir belgeye dökülmesi, Erdoğan’a önemli bir sonuç elde etti yönünde için bir gerekçe sağlayacaktır, ki bunun tezahürlerinden biri de şuandaki şeridin güvende tutulması olabilir. Diğer faktör ise Putin’in Türkiye’ye doğru yeni bir mülteci dalgası olmayacağına söz verebileceği mülteci dosyası.
 
*Soçi’nin yeniden çizilmesi başlığı altında geçici bir anlaşma yapılamaz mı?
Bence yeni “Soçi”, Türkiye'nin istediği ve Erdoğan’ın 2012’den beri zikrettiği 10 kilometre mesafedeki “güvenli şerit” ile kısıtlı kalabilir. Şayet Türkiye Cumhurbaşkanı’nın bu tür garantileri varsa, istediği şeyi elde ederek iki eşzamanlı hedefe ulaştığı söylenebilir: İlki Suriyeli mültecileri güvenli şeride “dahil ederek” Türkiye’ye akışlarını önlemek, hatta önceden Türkiye’ye gelmiş olanları buraya geri göndermek. Diğeri ise PKK’nın Türkiye'ye sızmasını önlemek için Türk kuvvetlerinin Kuzey ve Doğu Suriye'de kurdukları şeride ilişkin bir Rus garantisi elde etmek. Erdoğan’ın ancak böyle bir anlaşmayı kabul edebileceğine inanıyorum, nitekim kimse başını öne eğmek istemez. Öte yandan şuna da emin oldum ki, Esed bilek gücünü tekrar dayattığında istediği her şeyi yapabilir. Dolayısıyla, Putin ve Erdoğan arasındaki yeni bir anlaşma yalnızca geçici olacaktır. Günün birinde Putin’in Esed’i desteklemekten vazgeçtiğini anlarsam çok da şaşırmayacağım, zira Esed, iktidardaki alışkanlıklarında zerre değişiklik yapmadığı için, baskıcı mekanizmasını yeniden inşa etme konusunda bilgimiz var. Bu yönün itileceği nokta, Suriye'nin yeniden inşasında para ihtiyacının olduğudur. Gerçek şu ki ne Rusya ne de İran bunun yükü kaldırmak istemez.
 
*ABD tarafının Erdoğan’ı yanına çekmek için Putin ile Erdoğan arasındaki ilişkideki sorunlardan yararlanacağını düşünüyor musunuz?
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ve Bakan Mike Pompeo’nun da açıkça söyledikleri gibi, ABD, İdlib dosyasında Türkiye’yi destekliyor. Aynı zamanda Trump ile Erdoğan arasında geçen bir telefon görüşmesi var. Washington ile Ankara arasında bir gerginliğin oluşu, ilişkilerinin koptuğu anlamına gelemez. İki taraf da ilişkilerinde geçmemeleri gereken sınırlar olduğunu biliyor. Zirâ NATO da Türkiye'yi destekliyor. Erdoğan ise Putin’i Trump ve NATO’ya karşı kullanarak ya da tam tersini yaparak elindeki tüm kartları oynuyor. Ancak çoğunlukla yanlış oynuyor. Çünkü en azından orta vadede dış politika “vizyonundan” yoksun. Bu onun en önemli zayıflığı.
 
*Peki Erdoğan'ın Libya dosyasına eğilmesi konusundaki itici hususlar nelerdir?
Birkaç faktör var: Öncelikle 2 Ocak'ta Erdoğan'a Libya'ya askeri müdahalesine yeşil ışık veren TBMM’nin oyu üzerinde durmak gerekiyor. Bu, Erdoğan’ın Uluslararası Mutabakat Hükümeti (UMH) lideri Fayiz es-Serrac ile görüşüp Türkiye ve Libya'nın karasularının tanımlandığı bir anlaşma imzalamalarının birkaç hafta sonrasında gelmişti. Bu da, Doğu Akdeniz'deki petrol ve doğal gaz kaynaklarını paylaşmak anlamına geliyor. Bu, Türkiye için stratejik bir husus olduğu için bu konuda müsamaha göstereceklerini sanmıyorum. Söz konusu anlaşma, deniz yasalarıyla çelişecek şekilde Türkiye'nin çıkarlarına göre haritaların yeniden çizilmesiyle başladı. Erdoğan’ın bunun karşılığında verdiği şeyin askeri destek olduğu ise apaçık. Ancak bu desteğin zaten daha önceden de var olduğunu, anlaşmayla artırıldığını, derinleştirildiğini ve resmi hale getirildiğini belirtmek istiyorum. Öyle ki, Suriye dâhili veya hâricinde kullanılan Suriyeli milislerden paralı asker gönderme noktasına kadar ulaştı. Desteğin nedenlerinden birinin de ideolojik bir yönde olduğunu, yani Müslüman kardeşler -bu ideolojinin Suriye, Mısır ve Tunus'taki başarısızlıklarına rağmen- olarak adlandırılabilecek bir arka plana dayandığını ifade etmeliyiz. Ardından, Erdoğan’ın yıllardır dile getirdiği, yani “Dünya 5’ten büyüktür” ifadesiyle Birleşmiş Milletler Konseyi’nin yapısını değiştirme ihtiyacından bahsedişi gibi bir başka husus da mevcut. Erdoğan, BMGK’nın kararlarına saygı göstererek Serrac’a verdiği desteği haklı çıkarıyor. Ancak Erdoğan’ın savaş sonrası dönem için bahsini Serrac’a yatırdığı kanısındayım, zirâ yalnızca İran ve Rusya'ya güvenmek istemiyor. Tüm bu hareketleri Yunanistan ve Kıbrıs gibi iki Avrupa Birliği ülkesinin tepkisine neden olurken, Erdoğan ise Avrupalıların açıklama yapmakla yetindiklerini anladığından, Brüksel’den çıkanları pek de önemsemiyor.

 


Beyaz Saray: İsrail'in İran'a yönelik saldırısına ilişkin hiçbir "yorumumuz" yok

Beyaz Saray sözcüsü Karine Jean-Pierre, Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında, (AP)
Beyaz Saray sözcüsü Karine Jean-Pierre, Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında, (AP)
TT

Beyaz Saray: İsrail'in İran'a yönelik saldırısına ilişkin hiçbir "yorumumuz" yok

Beyaz Saray sözcüsü Karine Jean-Pierre, Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında, (AP)
Beyaz Saray sözcüsü Karine Jean-Pierre, Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında, (AP)

Beyaz Saray sözcüsü Karine Jean-Pierre dün (Cuma) yaptığı açıklamada, Beyaz Saray'ın İsrail'in İran'a saldırdığına ilişkin haberler hakkında "yorum yapmadığını" söyledi.

Reuters'ın haberine göre Jean-Pierre, "Ortadoğu'da çatışmaların tırmanmasını istemiyoruz" ifadelerini kullandı.

İran’da cuma günü şafak vakti, ülkenin merkezinde, hassas Natanz nükleer tesisine 120 kilometre uzaklıktaki İsfahan'daki en büyük İran Hava Kuvvetleri üssünün yakınında bir patlama duyuldu.

Amerikalı yetkililer bunun, İran'ın geçen cumartesi İsrail'e füze ve insansız hava araçlarıyla düzenlediği saldırıya yanıt olarak İsrail saldırısı olduğunu belirtti. Tahran olaydan şüphe ederek "hava hedeflerini" düşürdüğünü ve misilleme yapma niyetinde olmadığını açıklayarak, bölgesel bir savaştan kaçınmayı amaçlıyormuş gibi görünen bir yanıt verdi.


New York'ta Trump'ın duruşmasının yapıldığı mahkemenin önünde bir kişi kendini ateşe verdi

New York'ta Trump'ın duruşmasının yapıldığı mahkemenin önünde bir kişi kendini ateşe verdi
TT

New York'ta Trump'ın duruşmasının yapıldığı mahkemenin önünde bir kişi kendini ateşe verdi

New York'ta Trump'ın duruşmasının yapıldığı mahkemenin önünde bir kişi kendini ateşe verdi

Trump'ın duruşmasının devam ettiği Manhattan'daki mahkeme binasının önünde televizyonlar canlı yayınlarına devam ederken bir kişinin kendini ateşe verdiği anlar ekrana yansıdı.

Etrafta bulunan polisler yerde alevler içinde yatan kişiye yangın söndürme cihazlarıyla müdahale etti.

Hastaneye kaldırılan kişinin durumunun kritik olduğu bildirildi.

Polis, şahsın kimliğini açıkladı

Olayla ilgili olarak bir basın toplantısı düzenleyen New York polisi, ABD yerel saatiyle öğlen 13.30 sularında kendisini ateşe veren şahsın Florida eyaletinden New York'a birkaç gün önce gelen Max Azzarello (37) olduğunu belirtti.

Şahsın, olayın hemen öncesinde yanında bir bildiri taşıdığı ve aşırı sağcı çevrelerin atıf yaptığı bazı "komplo teorilerini" içeren bildirisini bir internet sitesinde de paylaştığını ifade eden polis, şahsın motivasyonunun ne olduğuyla ilgili sorulara söz konusu bildiriye atıf yaparak cevap verdi.

Azzarello'nun New York'a geldiğinden ailesinin haberinin olmadığını anlatan polis, hastanede tedavi altındaki şahsın durumunun kritik olduğunu kaydetti.

Öte yandan, Azzarello'nun Substack adlı paylaşım sitesinde yer alan "manifestosunda", "Benim adım Max Azzarello, Trump'ın Manhattan'daki duruşmasının yapıldığı yerde kendini ateşe veren araştırmacıyım. Bu aşırı eylemim, önemli bir konuya dikkati çekmek için yapılmış bir protestodur: Kendi yönetimimiz, apokaliptik faşist bir dünya darbesiyle bizi vurmak üzeredir." ifadelerine yer verdi.

Şahsın dün de mahkeme binasının önüne geldiği bildirilirken, New York polisi olayla ilgili soruşturma başlattığını açıkladı.


Japonya'da bir ilk: Doktorlar, Google'ı mahkemeye verdi

Hekimler, işlerini gerektiği gibi yapmalarına mani olacak yorumların Google Maps'ten kaldırılmasını istiyor (Reuters/Arşiv)
Hekimler, işlerini gerektiği gibi yapmalarına mani olacak yorumların Google Maps'ten kaldırılmasını istiyor (Reuters/Arşiv)
TT

Japonya'da bir ilk: Doktorlar, Google'ı mahkemeye verdi

Hekimler, işlerini gerektiği gibi yapmalarına mani olacak yorumların Google Maps'ten kaldırılmasını istiyor (Reuters/Arşiv)
Hekimler, işlerini gerektiği gibi yapmalarına mani olacak yorumların Google Maps'ten kaldırılmasını istiyor (Reuters/Arşiv)

Japonya'da doktorlar, klinikleri hakkında yapılan kötü yorumlara müdahale etmediği gerekçesiyle Google'a dava açtı.

63 hekim, perşembe günü Tokyo Bölge Mahkemesi'nde açtıkları davada, ABD'li teknoloji devinden toplamda 1,4 milyon Japon Yeni (yaklaşık 300 bin TL) tazminat talep etti.

Doktorlar, hastaların şahsi bilgilerini gizli tutma yükümlülükleri olduğunu, bu yüzden Google Maps üzerinden haklarında yapılan olumsuz yorumlara yanıt veremediklerini belirtti. 

Adının açıklanmasını istemeyen davacı doktorlardan biri, Fransız haber ajansı AFP'ye "İnternette paylaşım yapanlar, kimliklerini gizli tutarak hakkınızda her şeyi söyleyebiliyor. Bir kum torbasıymışım gibi hissediyorum" dedi.

Doktorlar, amaçlarının hastaları memnun etmek değil, bu kişilerin sağlık sorunlarıyla profesyonel şekilde ilgilenmek olduğunu belirtti. 

Hekimler, Google Maps'in Japonya'da çok yaygın şekilde kullanıldığına dikkat çekerek, uygulamanın neredeyse "günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası" haline geldiğini söyledi.

Doktorların avukatlarından Yuiçi Nakazawa, "Yorumlar çok kolay yayımlanıyor ama bunların kaldırılmasını sağlamak son derece zor. Bu durum, doktorların sürekli korkunç eleştiriler alma korkusuyla iş yapmalarına yol açabilir" ifadelerini kullandı. 

Avukat, doktorların görevlerini gerekli şekilde yerine getirememesinin nihayetinde topluma zararı olacağını söyledi.

Nakazawa, bunun Japonya'da olumsuz çevrimiçi yorumlar nedeniyle bir teknoloji şirketini hedef alan ilk toplu dava olduğunu da belirtti.

Hekimler, Google Maps'teki bazı yorumların firmanın kuralları gereği silindiğini söylerken, birçok başvuru yaptıklarını fakat çoğu değerlendirmeyle ilgili adım atılmadığını savundu. 

Öte yandan Google'dan yapılan açıklamada, uygulamadaki "yanlış ve yanıltıcı içeriğin azaltılması için çalışma yapıldığı" ifade edildi. 

ABD'li teknoloji devinin açıklamasında, "Adil olmayan yorumlar sistemden kaldırılıyor" dendi.

Independent Türkçe, AFP, Asahi Shimbun


Selin vurduğu İran'da timsah alarmı

Sistan-Beluçistan eyaletindeki birçok noktada elektrik kesintisi yaşandığı aktarıldı (@haalvsh/Twitter)
Sistan-Beluçistan eyaletindeki birçok noktada elektrik kesintisi yaşandığı aktarıldı (@haalvsh/Twitter)
TT

Selin vurduğu İran'da timsah alarmı

Sistan-Beluçistan eyaletindeki birçok noktada elektrik kesintisi yaşandığı aktarıldı (@haalvsh/Twitter)
Sistan-Beluçistan eyaletindeki birçok noktada elektrik kesintisi yaşandığı aktarıldı (@haalvsh/Twitter)

İran'daki sel felaketinde yetkililer, halkı timsah saldırılarına karşı uyardı.

İran'ın yarı resmi haber ajansı Mehr'in dünkü haberinde, selin ülkenin güneydoğusundaki Sistan-Beluçistan eyaletiyle Hürmüzgan eyaletini etkilediği belirtildi.

Resmi haber ajansı IRNA'ya konuşan Sistan-Beluçistan Kriz Merkezi Başkanı Mecid Muhibbi, sel sırasında tren yolunda çalışan 3 işçinin suya kapılarak hayatını kaybettiğini açıkladı.

Ayrıca aralarında 5 yaşındaki bir çocuğun yer aldığı 5 kişinin daha yaşamını yitirdiği bildirildi.

Sistan-Beluçistan Çevre Ajansı'nın dün yayımladığı açıklamada, sel nedeniyle timsahların doğal yaşam alanlarından çıktığı ve şehirlere inebileceği uyarısı yapıldı.

Bilimsel adı Crocodylus palustris olan ve bataklık timsahı diye de bilinen bu tür, genellikle İran'ın güneyinde ve Hindistan'da görülüyor.

Eyalet sakinlerinden, sel suları tamamen çekilene kadar bataklık, sulak bölgeler ve yaban hayatı yaşam alanlarının yakınlarına gitmemeleri istendi. 

İran Kızılayı, dünkü açıklamasında iki otobüste mahsur kalan 43 kişinin kurtarıldığını bildirdi.

Pazartesi günü Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Umman'ı vuran fırtına, salı günü İran'a ulaşmıştı. 
 

BAE'de 24 saatten kısa sürede yağış miktarı 254,8 milimetreye ulaşmıştı. Bu, ülkede 75 yıldır görülen en yüksek yağış miktarı olarak kayda geçmişti.

Dubai'de birçok yol sular altında kalırken, uçuşlarda da aksamalar yaşanmıştı. Sel felaketinde BAE'de bir, Umman'daysa 10'u çocuk 20 kişinin öldüğü bildirilmişti.

Independent Türkçe, CNN, Iran International, AA, Reuters


Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü

Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü
Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü
TT

Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü

Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü
Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü

Polis teşkilatı, cuma günü Pakistan'ın Karaçi kentinde yabancı uyrukluları taşıyan bir araca düzenlenen saldırıda intihar bombacısı olduğundan şüphelenilen en az iki kişinin öldüğünü bildirdi.

Polis memurları, Landhi'nin Mansehra Kolonisi'nde saldırıya uğrayan araçta tamamı Japon kökenli 5 yabancı uyruklu kişinin bulunduğunu açıkladı. Polis teşkilatı sözcüsü Abrar Hussain Baloch, 5 Japon yurttaşının da güvende olduğunu ve emniyetli bir yere götürüldüğünü söyledi.

Polis, terörist olduğundan şüphelenilen motosikletli kişilerin yabancıları taşıyan minibüsü hedef aldığını belirtti. 

Kıdemli polis memuru Malir Tariq Mastoi, bunun bir intihar saldırısı olduğunu ve saldırı sırasında silah seslerinin de duyulduğunu söyledi.

Pakistan merkezli Geo News, bölgedeki polis memurlarından aldığı ön raporlara dayanarak polisle girdiği çatışmada öldürülen ikinci terör şüphelisinin bir intihar bombacısı olduğunu bildirdi.

Haberde, polis memurlarının "Teröristin vücuduna intihar ceketi ve el bombası bağlıydı" dediği belirtildi.

Polis memuru, olay yerinden el bombaları ve Kalaşnikof dolu bir çantanın da ele geçirildiğini söyledi. Bir görgü tanığına göre, patlamanın ardından şüpheli teröristlerden biri araca ateş etti.

Saldırıda yaralananlar yakındaki bir hastaneye sevk ediliyor.

Emniyet teşkilatından yetkililer, cuma günkü saldırıda hedef alınan yabancı uyrukluların dışsatıma yönelik işleme bölgesinde çalıştıklarını belirtti.

Henüz hiçbir militan grup saldırının sorumluluğunu üstlenmedi.

Pakistan ve komşusu Afganistan; IŞİD militan örgüt, onun güçlü kolu İslam Devleti Horasan Vilayeti (IŞİD-H) ve El Kaide'nin uzantıları arasındaki bölgesel gerilim ve çatışmalar nedeniyle son birkaç yıldır çok sayıda bombalı intihar saldırısıyla sarsılıyor.

Militanlar, İslamabad'daki hükümeti devirerek kendilerine özgü katı İslami yönetimlerini kurmak istiyor.

Pakistan ve Afganistan'daki saldırılarda, aralarında Afganistan'ın Şehrinav bölgesindeki Çinlilerin de bulunduğu yabancı uyruklular da hedef alınmıştı.

Geo News'un haberine göre Sind Bölge Valisi Karan Tessori yetkililerden saldırıyla ilgili bir rapor sunmalarını isteyerek "bu şehirde hiçbir koşulda terörizme müsamaha gösterilmeyeceğini" belirtti.
Independent Türkçe


CIA Başkanı, Hamas'ın müzakereleri geciktirdiğini iddia etti

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

CIA Başkanı, Hamas'ın müzakereleri geciktirdiğini iddia etti

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

CIA Direktörü William Burns perşembe günü yaptığı açıklamada, Gazze'deki savaşı sona erdirmek ve İsrailli rehineleri geri almak için yapılan müzakereleri geciktirdiği iddiasıyla Hamas'ı suçladı ve geçen hafta İsrail'in ateşkes önerisini reddetme kararına dikkat çekti.

Bu ay müzakereler için Kahire'ye giden istihbarat yetkilisi, perşembe günü Dallas'taki George W. Bush Başkanlık Merkezi'nde yaptığı konuşmada "Hamas'tan olumsuz tepki almak büyük hayal kırıklığıydı" dedi. 

Halihazırda Gazze'deki masum sivillerin son derece ihtiyaç duyduğu insani yardımı almalarının önünde duran şey bu olumsuz tepki. Ve bu insanın içini parçalıyor çünkü burada neyin tehlikede olduğunu insani açıdan da görebiliyorsunuz..

Bu yorumlar, kısa süre önce Hamas liderlerini bir anlaşmaya yanaşmamakla suçlayan İsrail'in dış istihbarat teşkilatı Mossad'ın görüşlerini yansıtıyor. Hamas, 7 Ekim'de İsrail'e düzenlediği ve 1200'den fazla kişinin ölümüne yol açan terör saldırısında 200'den fazla kişiyi rehin almıştı.

Geçen hafta Hamas, İsrail'in son gizli teklifini, temel talepleri karşılamadığı gerekçesiyle reddettiğini açıklamıştı.

Örgüt kararını "Taleplerimize ve halkımızın ulusal taleplerine bağlılığımızı bir kez daha teyit ediyoruz; kalıcı bir ateşkes, işgal ordusunun tüm Gazze Şeridi'nden çekilmesi, yerlerinden edilenlerin bölgelerine ve ikamet ettikleri yerlere geri dönmesi, yardım ve destek girişinin yoğunlaştırılması ve yeniden inşanın başlaması" sözleriyle duyurmuştu.

Öte yandan İsrail, hâlâ esaret altında olduğuna inanılan 130 kişinin geri dönmesinde ısrar ediyor, bu kişilerin dörtte biri çoktan ölmüş olabilir. Ayrıca Hamas askeri bir güç olarak yok edilene kadar savaşmayı bırakmayacağında ısrarcı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu geçen hafta İsrail Savunma Kuvvetleri'nin Refah'ı istilası için tarih belirlendiğini söylemişti. İsrail'in güneye kaçmalarını söylediği bir milyondan fazla sivil Gazze'nin güneyindeki bu kente sığınmış durumda. 

Perde arkasında, herhangi bir ateşkes anlaşmasının rehine takası kısmıyla ilgili sorunların son derece önemli bir tıkanma noktası olduğu bildiriliyor.

The New York Times'a konuşan bir Hamas yetkilisi, gelecek 6 hafta içinde 40 kişinin serbest bırakılması önerisine uymak için yeterli sayıda yaşayan sivil rehineye sahip olmadıklarını söylemişti.

İsrailli bir yetkiliyse gazeteye yaptığı açıklamada Hamas'ın bu sayının yarısını serbest bırakmayı önerdiğini, İsrail'in yaralı ya da hasta rehineler için istediği daha geniş bir kriter yerine sadece kadın ve yaşlıları kapsayan daha dar bir kriter belirlediğini söyledi.

Independent Türkçe


İran'a düzenlenen saldırıyla ilgili bilinenler: "Hamaney'in doğum gününde yapıldı"

İran'ın saldırıya nasıl karşılık vereceği henüz bilinmiyor (AA)
İran'ın saldırıya nasıl karşılık vereceği henüz bilinmiyor (AA)
TT

İran'a düzenlenen saldırıyla ilgili bilinenler: "Hamaney'in doğum gününde yapıldı"

İran'ın saldırıya nasıl karşılık vereceği henüz bilinmiyor (AA)
İran'ın saldırıya nasıl karşılık vereceği henüz bilinmiyor (AA)

İran'ın askeri üs ve nükleer tesislere ev sahipliği yapan İsfahan eyaletine saldırı düzenlendi. ABD, misillemenin İsrail tarafından yapıldığını bildirirken, Tel Aviv yönetimi saldırıyı henüz üstlenmedi.

İran Devrim Muhafızları Ordusu’na yakınlığıyla bilinen yarı resmi Fars Haber Ajansı'ndan yapılan açıklamada, eyaletin başkenti İsfahan şehrine yerel saatle 04.00'te saldırı düzenlendiği duyuruldu. 

Haberde, İran Hava Kuvvetleri'ne bağlı 8. Ana Jet Üssü yakınlarında patlama sesleri duyulduğu aktarıldı. 

İran'ın yarı resmi Mehr Haber Ajansı da söz konusu üs civarında üç mini drone'un hava savunma sistemlerince etkisiz hale getirildiğini bildirdi. 

Buna ek olarak İsfahan'ın yaklaşık 800 kilometre kuzeyindeki Tebriz şehrinde hava sahasına giren mini drone'ların imha edildiği aktarıldı. ABD'nin tanınmış gazetelerinden New York Times'a (NYT) konuşan İranlı yetkililer, saldırıların ülkenin sınırları içinden düzenlenmiş olabileceğini söylerken, daha fazla bilgi vermedi.

Saldırılarda askeri üste hasar oluştuğuna veya can kaybı yaşandığına dair bir açıklama yapılmadı. 

"ABD onay vermedi"

Amerikalı yetkililer, ülkenin önde gelen medya kuruluşlarından CNN'e, İsrail'in saldırıyla ilgili perşembe günü ABD yönetimiyle bilgi paylaştığını fakat Washington'ın operasyona "yeşil ışık yakmadığını" savundu. 

İsrail'in kendileriyle paylaştığı bilgilerde "hedeflerin net belirtilmediğini fakat sivil yapıların ya da nükleer tesislerin hedef alınmayacağının ifade edildiğini" söylerken saldırıda nükleer tesislerin değil askeri üssün hedef alındığını da öne sürdüler. 

Sosyal medyada paylaşılan videolarda, patlama seslerinin duyulduğu görülüyor. 

Saldırı öncesinde dün CNN'e konuşan İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emirabdullahiyan, İsrail'in misilleme yapması durumunda "vakit kaybetmeden güçlü şekilde karşılık vereceklerini" söylemişti.

Saldırının ardından BK merkezli haber ajansı Reuters'a konuşan İranlı bir üst düzey yetkiliyse henüz İsrail'e karşı misilleme planlarının olmadığını belirtti. Yetkili, "Olayın dış kaynaklı olduğu henüz teyit edilmedi. Dışarıdan herhangi bir saldırı haberi almadık. Ülkeye sızan birilerinin bunu düzenleyip düzenlemediği araştırılıyor" dedi. 

Amerikan medya kuruluşu CBS'e konuşan ABD'li yetkililer, İsrail'in saldırıda füze kullandığını öne sürdü. Bununla ilgili henüz bir doğrulama yapılmadı. 

"Göze göz, dişe diş"

Diğer yandan İsrail ordusu, bugünkü açıklamasında İran'daki patlamalarla ilgili yorum yapılmayacağını ifade etti.

Tel Aviv yönetiminden bir yetkiliyse İsrail'in radikal sağcı gazetelerinden Jerusalem Post'a açıklamasında, "Göze göz, dişe diş. İsrail saldırıya uğradı ve misilleme yaptı" dedi. 

Yetkili, "stratejik sebeplerden ötürü İsrail'in saldırıyı üstlenmeyebileceğini" öne sürdü. Kaynak ayrıca ABD yönetiminin, olayın ardında İsrail'in olduğuna dair açıklama yapmasını "anlayamadıklarını" söyledi. İsrailli yetkili, "Bunun yerine sessiz kalabilirlerdi. İran'ın itibarını koruyabilirlerdi, durumu tek başlarına tırmandırmaktan kaçınabilirlerdi" ifadelerini kullandı.

Radikal Sağcı İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, saldırının ardından Twitter hesabından misillemeyi yetersiz bulduğunu ima ederek "Zayıf kaldı" paylaşımını yaptı.

Bölgede İran ordusuna ait üssün yanı sıra nükleer tesisler de yer alıyor.  Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan (UAEA) yapılan açıklamada, tesislerde herhangi bir hasar oluşmadığı bilgisi paylaşıldı. 

"Hamaney'in doğum gününde yapıldı"

Britanyalı düşünce kuruluşu Chatham House'un Ortadoğu ve Kuzey Afrika Programı direktörü Sanam Vakil, Guardian'a açıklamasında saldırının İran lideri Ali Hamaney'in doğum gününe denk getirildiğine dikkat çekerek, bunun "sembolik önem taşıdığını" söyledi.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, bölgede gerginliğin daha fazla tırmanmaması için taraflara itidal çağrısı yaptı. 

Fransa Avrupa İlişkilerinden Sorumlu Devlet Sekreteri Jean-Noël Barrot, "Herkesten gerilimi azaltması için adım atmasını istiyoruz" ifadelerini kullandı.

Japonya Kabine Genel Sekreteri Yoşimasa Hayaşi, "Ortadoğu'daki gelişmelerden derin endişe duyuyoruz" dedi.

Çin Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "Ortadoğu'da gerginliği tırmandıran tüm hamlelere karşı çıkıyoruz" ifadelerine yer verildi.

Umman'yın yayımladığı açıklamada, saldırıya tepki gösterilerek "İsrail'in bu sabah İran'daki İsfahan eyaletine düzenlediği saldırıyı kınıyoruz" dendi. 

Ne olmuştu?

1 Nisan'da İran'ın Şam'daki konsolosluk binasına hava saldırısı düzenlenmişti. İsrail'in resmen üstlenmediği olayda, İran Devrim Muhafızları Ordusu'ndan ikisi general rütbesinde toplam 7 kişi ölmüştü. 

Bunun üzerine İran, 13 Nisan'ı 14 Nisan'a bağlayan gece, 360 drone, seyir füzesi ve balistik füzeyle İsrail'e misilleme yapmıştı. 

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) füze ve drone'ların yaklaşık yüzde 99'unun hava savunma sistemleriyle etkisiz hale getirildiğini belirtmişti. ABD donanmasına ait gemiler üç balistik füze ve 70 kamikaze drone'u vurmuştu. Fransa, Ürdün ve BK de İsrail'in savunmasına destek vermişti.

Independent Türkçe, Guardian, CNN, New York Times, Reuters, AA, Jerusalem Post, Times of Israel, CBS


Erdoğan'dan İran-İsrail gerilimine ilişkin açıklama

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Erdoğan'dan İran-İsrail gerilimine ilişkin açıklama

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cuma namazı sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Irak ziyareti ile ilgili soruya yanıt veren Erdoğan, “Irak ziyaretimiz ertelenen bir ziyaretti. Irak olan ziyaretimizi inşallah gerçekleştireceğiz. Günü birlik bir ziyaret. Önce Bağdat. Bağdat'taki cumhurbaşkanı ve başbakanla yapacağımız görüşmelerden sonra Erbil ziyareti yapacağız. Orada da Kuzey Irak sorunlarını, merkezi yönetimle ilgili sorunları görüşeceğiz. Irak-Türkiye ilişkilerini genelleme çatısı altında ele alacağımız konular olacak” dedi.

“Almanya-Türkiye ilişkilerini daha ileri nasıl taşıyabiliriz bunları görüşeceğiz”

Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in Türkiye ziyareti ile ilgili de konuşan Erdoğan, “Almanya arasındaki ilişkileri ele alma fırsatımız olacak. Askeri, siyasi, ekonomik pek çok konuları ele alacağız. Almanya- Türkiye ilişkilerini daha ileri nasıl taşıyabiliriz bunları görüşeceğiz” diye konuştu.

İsrail-İran çatışması

İsrail’in İran’a saldırı düzenlediği iddiası ile ilgili soruya yanıt veren Erdoğan şunları kaydetti:

İsrail farklı şeyler söylüyor, İran aynı şekilde farkı görüşler ortaya atıyor. Konuyla ilgili akla ziyan olmayan bir açıklama da yok.  İran'ın açıklamaları da doğru diyor diyemiyorsunuz, İsrail'e hiç diyemiyorsunuz. ABD'nin yaptığı açıklamalar da var. Çok daha önemlisi BMGK'da ABD'nin son yapılan açıklamalarda İsrail'in yanında yer aldığını görüyoruz. Herkes Filistin'in yanında yer alırken, ABD İsrail'in yanında yer alarak duruşunu ortaya koyuyor.

Independent Türkçe


FBI: Çinli hackerlar yıkıcı bir darbe vurmak için ABD altyapısına girdi

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

FBI: Çinli hackerlar yıkıcı bir darbe vurmak için ABD altyapısına girdi

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

FBI Direktörü Christopher Wray'e göre Çin devletinin desteklediği Çinli hackerlar son yıllarda Amerika'daki kritik altyapıya yönelik yaygın siber saldırılar düzenleyerek bu ülkeye ABD'ye karşı "yıkıcı bir darbe" vurma kabiliyeti kazandırmayı amaçlıyor.

Perşembe günü Nashville'de düzenlenen bir güvenlik konferansında konuşan Wray, "Gerçek şu ki, kritik altyapımızı hedef alan ÇHC [Çin Halk Cumhuriyeti] saldırıları hem geniş kapsamlı hem de amansız" diyerek Çin'in bilgisayar korsanlığı programının giderek güçlendiğini ifade etti.

"Bu kitleyi, bu sayıları, kendi seçtiği bir zamanda kritik altyapımızı fiziksel olarak mahvetme yeteneği kazandırmak için kullanıyor" diye ekledi.

Geçen yıl Microsoft'taki güvenlik analistleri, Pasifik'te devasa bir stratejik hava üssüne sahip ABD toprağı Guam'daki iletişim sistemleriyle bağlantılı gizemli bir kod tespit etmişti.

Yetkililer bu kodun Çin devlet destekli hacker grubu Volt Typhoon'un işi olduğuna inanıyor.

İstihbarat uzmanlarına göre Volt Typhoon, diğer sistemlerin yanı sıra elektrik şebekeleri, nakliye limanları ve su altyapısındaki güvenlik açıklarını hedef almaya çalıştı.

FBI yüzlerce cihazın hack'lerden temizlendiğini ocakta açıklamıştı.

Güvenlik yetkilileri aradan geçen ayları Volt Typhoon hakkında uyarıda bulunarak ve kötü niyetli kodunun kalıntılarını avlayarak geçirdi.

Bu martta ABD Siber Güvenlik ve Altyapı Güvenliği Ajansı, hack grubunun "Birleşik Devletler ve müttefikleriyle jeopolitik gerilimlerin ve/veya askeri çatışmaların artması durumunda kritik hizmetlerin kesintiye uğratılması ya da yok edilmesi" amacını taşıdığı uyarısında bulunmuştu.

Bununla birlikte, NSA Siber Güvenlik Direktörlüğü'nün görevden ayrılan direktörü Rob Joyce, federal kurumların grubun çalışmalarını "ortaya çıkarma ya da ortadan kaldırma çabalarının bitmediğini" söyledi.

Çin, ABD'ye yönelik siber saldırıları desteklediğini reddediyor ve ABD'yle müttefiklerini kendilerine yöneltilen siber saldırılarla suçluyor.

Çin Dışişleri Bakanlığı'ndan Lin Jian martta yaptığı açıklamada "ABD ve Birleşik Krallık'ın (BK) Çin'in sözümona siber saldırılarını bir kez daha gündeme getirmesi ve Çinli kişi ve kuruluşlara yaptırım uygulaması tamamen siyasi bir manevradır" demişti.

ABD ve BK'yi siber güvenlik konularını siyasileştirmekten vazgeçmeye, Çin'i karalayıp yaptırım uygulamaya son vermeye ve Çin'e karşı kendi siber saldırganlıklarına son vermeye çağırıyoruz. 

Independent Türkçe

 


ABD ve İsrailli yetkililer "Hamas'ın Refah'ta yenilmesi" konusunda uzlaştı

İsrail ordusunun  yayınladığı bir fotoğraf, İsrail ile Hamas arasında devam eden çatışmalar sırasında Gazze Şeridi'nde görev yapan İsrail askerleri (AFP)
İsrail ordusunun yayınladığı bir fotoğraf, İsrail ile Hamas arasında devam eden çatışmalar sırasında Gazze Şeridi'nde görev yapan İsrail askerleri (AFP)
TT

ABD ve İsrailli yetkililer "Hamas'ın Refah'ta yenilmesi" konusunda uzlaştı

İsrail ordusunun  yayınladığı bir fotoğraf, İsrail ile Hamas arasında devam eden çatışmalar sırasında Gazze Şeridi'nde görev yapan İsrail askerleri (AFP)
İsrail ordusunun yayınladığı bir fotoğraf, İsrail ile Hamas arasında devam eden çatışmalar sırasında Gazze Şeridi'nde görev yapan İsrail askerleri (AFP)

ABD ile İsrailli yetkililer, "Refah'ta Hamas'ın yenilmesi" konusunda uzlaşırken, İsrail tarafının Refah'a saldırı planlarında "ABD'nin dile getirdiği endişeleri" göz önünde bulunduracağı aktarıldı.

Beyaz Saray'dan yapılan yazılı açıklamaya göre ABD'nin ve İsrail'in ulusal güvenlik yetkilileri, çevrim içi toplantıda hem İran'ın İsrail'e son saldırılarını hem de İsrail'in Refah'a yönelik olası saldırı planlarını ele aldı.

Açıklamada, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'ın Amerika tarafına, İsrail tarafına ise Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ile Ulusal Güvenlik Danışmanı Tzachi Hanegbi'nin başkanlık ettiği kaydedildi.

İran'ın İsrail'e yönelik son saldırılarının geniş şekilde ele alındığı belirtilen açıklamada ABD'nin bu konuda İsrail'e desteğinin tam olduğu vurgulandı.

cd
Fotoğraf: AFP

Açıklamada, Refah'la ilgili tarafların karşılıklı olarak görüşlerini ortaya koyduğu aktarılarak "İki taraf, Hamas'ın Refah'ta yenildiğini görme amacı konusunda uzlaştı." ifadesine yer verildi.

Öte yandan ABD tarafının, İsrail'in Refah'a yönelik olası saldırı planlarıyla ilgili endişelerini gündeme getirdiği ve İsrail tarafının da söz konusu endişeleri göz önünde bulunduracağı belirtildi.

Tarafların daha kapsamlı görüşmeler için yakın zamanda yeniden toplantı yapacağı kaydedildi.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), ABD ile İsrailli yetkililer arasında Gazze'deki Refah kentinin durumunun ve İsrail’in olası askeri operasyonunun tartışılmaya devam ettiğini açıklamıştı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ise Gazze'nin güneyindeki Refah kentine girmek için tarih belirlediği belirtilmişti.