Astronomi öğrencisi 17 gezegen keşfetti: Birinde yaşam potansiyeli var

(Michelle Kunimoto)
(Michelle Kunimoto)
TT

Astronomi öğrencisi 17 gezegen keşfetti: Birinde yaşam potansiyeli var

(Michelle Kunimoto)
(Michelle Kunimoto)

British Columbia Üniversitesi astronomi öğrencisi Michelle Kunimoto, NASA'nın Kepler görevinde toplanan verileri tarayarak 17 yeni gezegen keşfetti. Bunların arasında yaşam potansiyeli barındıran, Dünya boyutlarında bir gezegen de yer alıyor.
Dört yıllık görevi boyunca Kepler uydusu, yıldızlarının “yaşanabilir bölgelerinde” yer alan ve yüzeyinde sıvı suyun bulunabileceği kayalık gezegenleri araştırdı.
The Astronomical Journal adlı bilimsel yayında yer alan yeni bulgular da bu tür nadir bulunan bir gezegeni içeriyor. Kunimoto’nun keşfettiği, KIC-7340288 b diye adlandırılan gezegenin boyutu Dünya’nın 1,5 katı. Yıldız sisteminin “yaşanabilir bölgesinde” yer alan gezegenin bu boyutu, bir gaz devi yerine kayalık olarak düşünülebilmesine olanak tanıyor.
Astronomi ve fizik bölümünde doktora öğrencisi Kunimoto, “Bu gezegen yaklaşık bin ışık yılı uzakta, yani oraya yakın zamanda varamayacağız” dedi ve ekledi:
"Yine de bu gerçekten heyecan verici bir bulgu. Çünkü Kepler verileri kapsamında bugüne kadar yaşanabilir bölgede bulunan 15 küçük gezegen doğrulandı."
Independent Türkçe'de yer alan habere göre, üniversitenin internet sitesinde yer alan bilgiye göre gezegenin yıldızı etrafında dönüşü 142,5 gün sürüyor.
Diğer 16 gezegen arasındaysa Kepler’in bugüne dek keşfettiği en küçük gezegenlerden biri de yer alıyor. Bu gezegenin boyutları, Dünya’nın yalnızda 3’te ikisi kadar. Diğer gezegenlerin boyutlarıysa Dünya’nın 8 katına çıkabiliyor.
Yahoonews’in aktardığına göre bu, Kunimoto’nun ilk keşfi değil. Kunimoto, British Columbia Üniversitesi'ndeki lisans öğrenimi sırasında 4 ötegezegen daha bulmuştu.



Bilim doğruladı: Kalbin kırılması insanları gerçekten öldürebilir

Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
TT

Bilim doğruladı: Kalbin kırılması insanları gerçekten öldürebilir

Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)

Harriette Boucher 

Yeni bir araştırma, yakınını kaybedip yoğun ve uzun süreli yas semptomlarından muzdarip olan kişilerin, sevdiklerinin ölümünden sonraki 10 yıl içinde ölme ihtimalinin, neredeyse iki kata ulaştığını ortaya koydu.

Danimarka'daki araştırmacılar, yakınını kaybedip sürekli yüksek düzeylerde yas tutanların, yasını daha düşük seviyelerde yaşayanlarla kıyasla, sağlık hizmetlerini daha fazla kullandığını ve ölme olasılığının yüzde 88 daha fazla olduğunu buldu.

Araştırmacılar, sevdiklerini kaybedenlerin yaşadığı 5 yas güzergahını tanımladı ve en ciddi şekilde etkilenenlerin daha erken ölme olasılığının daha yüksek olduğunu tespit etti.

Araştırma makalesinin yazarlarından Dr. Mette Kjærgaard Nielsen şu ifadeleri kullandı:

Yüksek yas semptomu seviyeleriyle; kalp damar hastalıkları, akıl sağlığı sorunları ve hatta intiharda görülen daha yüksek oranlar arasında bir bağlantı olduğunu daha önce bulmuştuk. Ancak ölümle ilişkisi daha fazla araştırılmalı.

Bilim insanı, "yüksek" bir yas güzergahına dair risk altında olan kişilerin erken fark edilebileceğini de söyledi:

Bir pratisyen hekim akıl sağlığına dair diğer ciddi rahatsızlıklar ve depresyonun eski belirtilerini arayabilir. Daha sonra bu hastalara kendileri özel takip sunabilir veya onları psikologların özel muayenehanelerine ya da ikinci basamak sağlık kuruluşlarına yönlendirebilirler.

Dr. Nielsen, "Pratisyen hekimler ayrıca yakınını kaybedenlerin ruh sağlığına odaklanılacak bir takip randevusu da önerebilir" dedi.

Bilim insanları, 2012'den bu yana yakınlarını kaybetmiş, yaş ortalaması 62 olan 1735 adet kadın ve erkeği 10 yıl boyunca Danimarka'da izledi. Bu süre zarfında bu kişilere, semptomlarını ve deneyimlerini değerlendiren bir dizi anket gönderildi ve araştırmacılar bunlarla katılımcıların sürekli olarak hangi düzeyde keder yaşadığını belirledi.

Grubun yüzde 66'sı yakın zamanda partnerini, yüzde 27'si bir ebeveynini ve yüzde 7'si de çok sevdiği bir başka kişiyi kaybetmişti.

Sürekli olarak yüksek düzeylerde yas belirtileri yaşayan yüzde 6'lık kesimin 10 yıl içinde ölme olasılığı, sürekli olarak düşük yas belirtileri gösterdiğini bildiren yüzde 38'e kıyasla yüzde 88 daha yüksekti.

Yüksek güzergahta olanların, yakınlarını kaybetmesinin üzerinden üç yıl geçtikten sonra sağlık hizmeti alma olasılıkları da daha yüksek çıktı.

Bu grubun konuşma terapisi veya diğer akıl sağlığı hizmetlerini alma ihtimalleri yüzde 186, antidepresan reçetesi yazılma olasılıkları yüzde 463, yatıştırıcı ya da kaygı giderici ilaç reçetesi alma ihtimalleri de yüzde 160 daha fazla.

 Independent Türkçe,independent.co.uk/news