İsrail, Rusya’nın İslami Cihad ile yaptığı görüşmeye protesto notası verdi

İslami Cihad Hareketi Genel Sekreteri Ziyad en-Nehale ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Moskova’da bir araya geldi (Sosyal Medya)
İslami Cihad Hareketi Genel Sekreteri Ziyad en-Nehale ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Moskova’da bir araya geldi (Sosyal Medya)
TT

İsrail, Rusya’nın İslami Cihad ile yaptığı görüşmeye protesto notası verdi

İslami Cihad Hareketi Genel Sekreteri Ziyad en-Nehale ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Moskova’da bir araya geldi (Sosyal Medya)
İslami Cihad Hareketi Genel Sekreteri Ziyad en-Nehale ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Moskova’da bir araya geldi (Sosyal Medya)

İzeddin Ebu Ayşe
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye arasında yapılan görüşmeden sonra Rusya Dışişleri Bakanlığı, ABD’nin Ortadoğu Barış Planı başta olmak üzere Filistin meselelerini ele almak üzere İslami Cihad Hareketi Genel Sekreteri Ziyad en-Nehale’yi Moskova’ya davet etti.
Rusya’nın davetini kabul eden Nehale, beraberindeki heyetle birlikte başkent Moskova’yı ziyaret etti. Rus Bakan Lavrov ile İslami Cihad heyeti arasında uzun süren bir toplantı gerçekleştirildi.

İsrail ziyaretten dolayı kızgın
Ancak Nehale’nin Moskova’daki temasları İsrail’i kızdırdı.
İsrail’in Moskova Büyükelçisi, Rusya Dışişleri Bakanlığı’nı ziyaret ederek, İran destekli bir terör örgütü olan, İsrail’e varlık hakkı tanımayan ve Gazze’deki karşılıklı ateşkesi füze saldırılarıyla baltalamaya çalışan İslami Cihad ile yapılan görüşmeden ötürü Moskova’ya protesto notası verdi.
Independent Arabia’nın edindiği bilgilere göre, İsrail, Rusya’nın Filistinli örgütlerle kurduğu ilişkilerden oldukça rahatsız.
Tel Aviv yönetimi, İsrail’deki mevcut siyasi ve güvenlik durumunun Moskova ve Filistinli grupların yakınlaşmasında etkili olduğu görüşünde. Kaynakların aktardığına göre, Tel Aviv, kamuoyuna açık görüşmelerin ve taraflar arasındaki yakınlaşmanın devam etmesi halinde Moskova’yı diplomatik ilişkileri askıya almakla tehdit ediyor.

Görüşmede ele alınan meseleler
Nehale ile Lavrov arasında yapılan görüşmede ABD’nin Ortadoğu Barış Planı’nın ele alındığı bildirildi.
İslami Cihad Hareketi Sözcüsü Musab el-Berim, toplantıya ilişkin yaptığı açıklamada, ABD’nin Ortadoğu Barış Planı’nın masaya yatırıldığını belirtti.
Berim, iki tarafın da planda yer alan maddeleri reddettiğini ve sahada uygulanabilirliğinin bulunmadığı hususunda mutabık kaldığını söyledi.
Toplantıda ayrıca İsrail ile doğrudan ve sürdürülebilir müzakerelerin başlatılması şartıyla Filistinli tarafların uzlaşı sürecinin hızlandırılması meselesi görüşüldü.
İslami Cihad Hareketi, bu meseleyi ulusal davanın lehine olması hasebiyle desteklediğini ve uluslararası kamuoyuna karşı Filistinli taraflar arasında birliğin sağlanması için çalışacağını belirtti.
Sözcü Berim, Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) ve Arap Barış Girişimi kararları temelinde, Filistin-İsrail çatışmasının sona ermesi için iki devletli çözüme olan bağlılığını vurguladığını söyledi.
Independent Arabia’nın edindiği kulis bilgilerine göre, Moskova’da bulunan İslami Cihad Hareketi heyeti, İsrail’in Suriye’de hareketin liderlerini hedef almasından duyduğu öfkeyi dile getirerek, Rus yetkililerden, özellikle Şam-Moskova hattındaki yakınlaşmanın ışığında bu konuda bir tavır almalarını talep ettiğini ancak buna olumlu veya olumsuz herhangi bir yanıt alamadıkları belirtildi.

İsrail’in Hamas ve İslami Cihad Hareketi’ne yönelik farklı yaklaşımı
Garip olan şu ki, İsrail, İslami Cihad Hareketi’nden önce Moskova’yı ziyaret eden ve Cihad Hareket’i ile aynı konuları görüşen Hamas’ın Rus yetkililerle görüşmesine karşı herhangi bir kızgınlık belirtisi göstermedi.
Ulusal Necah Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Ferid Ebu Zahir, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada şunları söyledi;
“İsrail, medyada, bölgeyle ilişkilerinde ve sahada İslami Cihad Hareketi’ne karşı sistematik bir kampanya yürütürken, Gazze’de Hamas ve diğer Filistinli gruplara karşı daha dengeli bir tutum içerisinde hareket ediyor. Elbette bunu siyasi ve askeri hedefleri doğrultusunda yapıyor. İsrail, İran ile yakınlaşmasından ötürü İslami Cihad’a ateş açtı. Tel Aviv’deki siyasiler, İslami Cihad yönetimini, Hamas ile uzun süredir devam eden ateşkes anlaşmasına karşı çıkmakla suçluyor. Ayrıca bu ateşkesi ihlal etmek adına İsrail tarafına atılan füzeler ve İsrail askerlerine düzenlenen saldırılardan İslami Cihad’ı sorumlusu tutuyor.”
Zahir, İsrail’in Hamas’ın Moskova’daki temaslarını neden sorun olarak görmediği sorusuna ise, “İsrail, çıkarları doğrultusunda Gazze’de uzun süreli bir sükûnet ortamı istiyor. İsrail’in, Hamas’tan yana içi rahat. Fakat fanatik tavırlar sergileyen İslami Cihad konusunda endişeli” diye yanıt verdi.
 
İsrail ve İslami Cihad arasındaki çatışmalar
İsrail ve İslami Cihad arasında 2020’de birden çok çatışma meydana geldi.  Nitekim İsrail, Gazze ve Suriye sahasında Hareket’in mevzilerini ve yöneticilerini hava saldırılarıyla hedef aldı.
İsrail’in 23 Şubat’ta İslami Cihad yöneticilerini hedef aldığı son saldırıda, biri Suriye’de diğeri Gazze’nin doğusundaki Han Yunus’ta Hareket’in iki yöneticisi öldürüldü.
Bu saldırının ardından İslami Cihad Hareketi'nin silahlı kanadı Seraya el-Kudüs, İsrail yerleşim birimlerine iki gün boyunca füze saldırısı düzenledi.
Saldırının ardından ortalığın sakinleşmesiyle İsrail’in, hava saldırıları sırasında Hamas’a ait mevzileri özellikle ayrı tutarak hedef almadığı ortaya çıktı.
 
Barış sürecinin garantörü Rusya
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre Stratejik Analiz ve Siyasi Uzmanlık Merkezi Direktörü Denis Korkodinov, Rusya’nın İslami Cihad Hareketi'ni davetine ilişkin yaptığı değerlendirmede, Moskova’nın özellikle son dönemde İsrail ve İslami Cihad arasında gerçekleşen çatışmalarda Hareket’in Filistin’de gözardı edilmeyecek bir grup olduğuna kanaat getirdiğini ve davetin buna binaen yapıldığını belirtti.
Hamas ve Fetih hareketleri, Rusya’nın, İsrail çıkarlarının lehine hareket eden ABD’ye alternatif olarak önümüzdeki süreçte barış sürecinin garantörlüğünü yapmasına yeşil ışık yaktı. Moskova, bu talebin üzerine Filistinli gruplarla birbiri ardına görüşmeler yapmaya başladı.



Knesset, ordunun ve Şin Bet'in sivil kameralara sızma yetkilerini genişletiyor

İnternet Protokolü üzerinden çalışan ev güvenlik kameraları (Pixabay)
İnternet Protokolü üzerinden çalışan ev güvenlik kameraları (Pixabay)
TT

Knesset, ordunun ve Şin Bet'in sivil kameralara sızma yetkilerini genişletiyor

İnternet Protokolü üzerinden çalışan ev güvenlik kameraları (Pixabay)
İnternet Protokolü üzerinden çalışan ev güvenlik kameraları (Pixabay)

İsrail Meclisi (Knesset) çarşamba günü, İsrail ordusu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Ajansı) sivil gözetim kamera sistemlerine gizlice sızmasına izin veren hükümet tasarısını son okumada kabul etti. Times of Israel'e göre, tasarı 10 lehte oyla ve karşı oy olmadan kabul edildi. Ayrıca 7 Ekim 2023 saldırısının ardından onaylanan geçici önlem bir yıl daha uzatıldı.

Yasa, güvenlik kurumlarına mahkeme kararına gerek kalmadan özel güvenlik kameralarının teknik altyapısına müdahale etme konusunda geniş yetkiler tanıyor. Bu durum, insan hakları örgütleri ve hukuk uzmanlarından sert eleştiriler aldı; bu kesimler, söz konusu yasayı, gizlilik hakkının eşi benzeri görülmemiş bir ihlali ve kendini demokratik olarak tanımlayan bir ülkede yasal güvencelerin zayıflatılması olarak değerlendiriyor.

Geçici önlem, ilk haliyle Gazze'deki savaşla ilgili acil durumlarla sınırlıydı ve düşman aktörlerin ulusal güvenliği veya askeri operasyonları tehdit edebilecek görsel içeriklere erişmesini engellemeyi amaçlıyordu. Ancak, son uzatma bu yetkileri "büyük askeri operasyonlar" bağlamından ayırdı; bu da fiili bir savaş hali olmasa bile yürürlükte kalacakları anlamına geliyor.

Hükümet, yasa tasarısının gerekçe notunda, siber tehditlerdeki ve sivil sistemlere sızma girişimlerindeki artışı gerekçe göstererek bu uzatmayı savundu ve bunun "sabit kameralar tarafından üretilen görsel bilgilere düşman aktörlerin erişimini engellemek için ek araçların bulundurulmasını gerektirdiğini" savundu. Şarku'l Avsat'ın elde ettiği bilgiye göre gözlemciler bu adımın, eski Başbakan Naftali Bennett'in Telegram hesabının İranlı bilgisayar korsanları tarafından hacklenmesinin ardından geldiğini belirtiyor

Ancak uzatmanın zamanlaması, özellikle Gazze'deki ateşkes ışığında, hukuk ve insan hakları çevrelerinde geniş çaplı itirazlara yol açtı. İsrail'in önde gelen gizlilik ve siber hukuk uzmanlarından Avukat Haim Ravia, "Bu yasa son derece endişe verici çünkü orduya ilk kez sivil mülkler ve alanlar içinde faaliyet gösterme yetkisi veriyor" dedi.

Basın açıklamalarında, "bu yetkilerin yargı denetiminden yoksun olması ciddi soruları gündeme getiriyor" diyen yetkili, önlemin genişletilmesinin "açık bir gerekçeden yoksun olduğunu ve vatandaşların gizliliğinin ciddi bir şekilde ihlaline yol açabileceğini" belirtti. Ayrıca, yasanın, sistemleri hacklendikten sonra kamera sahiplerine bildirimde bulunmayı bile gerektirmediğine dikkat çekti.

İsrail Sivil Haklar Derneği, yasayı şiddetle eleştirerek, savaşın başında bu önlemi haklı çıkaran koşulların artık mevcut olmadığını ve uzatılmasının "hassas sahneleri belgeleyen özel kameralara yaygın müdahaleye ve belirsiz kriterlere dayalı olarak vatandaşların ve yerleşiklerin bilgisayarlarında saklanan kişisel bilgilere erişime kapı açtığını" savundu.

Dernek, "bu müdahaleci güçleri düşmanlık halinden ayırmanın, başta gizlilik hakkı olmak üzere insan haklarının orantısız bir ihlalini teşkil ettiği" sonucuna vardı ve geçici önlemin denetim ve hesap verebilirlik kapsamı dışında kalıcı bir araca dönüştürülmesine karşı uyarıda bulundu.


Netanyahu: İsrail, Somaliland Cumhuriyeti'ni "bağımsız ve egemen bir devlet" olarak tanıyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

Netanyahu: İsrail, Somaliland Cumhuriyeti'ni "bağımsız ve egemen bir devlet" olarak tanıyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

İsrail Başbakanlık Ofisi, Benjamin Netanyahu'nun bugün Somaliland Cumhuriyeti'ni "bağımsız ve egemen bir devlet" olarak tanıdığını duyurdu.


Washington’da alışılmadık diplomasi: Trump ve İş İnsanları

Witkoff, Berlin’de 15 Aralık 2025 (AP)
Witkoff, Berlin’de 15 Aralık 2025 (AP)
TT

Washington’da alışılmadık diplomasi: Trump ve İş İnsanları

Witkoff, Berlin’de 15 Aralık 2025 (AP)
Witkoff, Berlin’de 15 Aralık 2025 (AP)

ABD Başkanı Donald Trump, ikinci başkanlık döneminde Beyaz Saray’a önceki başkanların benimsediği geleneksel Amerikan politikaları ve uluslararası teamüllerin dışına çıktı. Bu kez, ilk döneminden farklı olarak özenle seçtiği ekibi; özellikle dış politika ve diplomasi alanında, alışılmışın dışında, siyasetten uzak isimlerden oluşuyor. Cumhuriyetçi Parti’nin geleneksel çizgisini temsil eden Dışişleri Bakanı Marco Rubio dışında, Trump’ın diplomasisi büyük ölçüde özel temsilcilere ve aileye yakın isimlere dayanıyor.

“Her şeyin elçisi” Steve Witkoff’tan Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’a, Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya’dan Afrika ve Arap İşleri Kıdemli Danışmanı Massad Boulos’a, hatta Gazze anlaşmasıyla yeniden sahneye çıkan Jared Kushner’a kadar bu isimler, Trump yönetiminin uluslararası krizleri çözme çabalarının vitrini durumunda. Ortak özellikleri ise diplomatik deneyimden yoksun olmaları. Bu durum, uluslararası siyasetin en tecrübeli isimlerini bile zorlayan krizlerde ne kadar etkili olabilecekleri konusunda soru işaretleri doğuruyor.

“Her şeyin elçisi” Witkoff

Ancak geleneklere meydan okumak, Trump’ın ikinci döneminin ayırt edici özelliği oldu. Bu çerçevede, Trump’ın yakın arkadaşı ve golf partneri olan iş insanı Steve Witkoff, şüpheyle yaklaşanları şaşırttı. Gazze’de ateşkes görüşmelerinin ön saflarında yer alan Witkoff, alışılmış diplomatik kalıpların dışına çıkarak, ABD’nin terör örgütü olarak tanıdığı Hamas ile doğrudan temas kurdu; tartışmalı isimlerle birebir görüşmeler yaptı ve sıra dışı açıklamalarda bulundu.

hy
Witkoff, Kushner ve Marco Rubio, 30 Kasım 2025’te Florida’da Ukrayna heyetiyle bir araya geldi (Reuters)

Bunların en dikkat çekeni, Hamas temsilcisi Halil el-Hayya’nın oğlunun İsrail saldırısında hayatını kaybetmesi üzerine yaptığı açıklamaydı. Witkoff, görüşme sonrası “Oğlunu kaybettiği için kendisine taziyelerimizi sunduk. Ben de bir oğlumu kaybettim; artık çok zor bir kulübün üyeleriyiz: Evlatlarını toprağa veren babalar” ifadelerini kullandı. Bu sözler, Witkoff’un aşırı doz nedeniyle hayatını kaybeden oğluna atıfta bulunuyordu. ABD’nin geleneksel, ölçülü söylemiyle bağdaşmayan bu açıklamanın, Hamas ile İsrail arasında ateşkes sağlanmasında etkili olduğu savunuluyor.

Üç yılı aşkın süredir devam eden Rusya-Ukrayna savaşını sona erdirmek için çaba gösteren Witkoff Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile yoğun temaslar yürütüyor. Hedefi, Trump’ın seçim kampanyasında vaat ettiği siyasi zaferi kazandırmak ve ona “barış başkanı” unvanını takmak.

Massad Boulos: Damadın babası

Trump yönetiminin ilgisi yalnızca Ortadoğu ile sınırlı değil. Afrika’daki kronik çatışmalar da gündemde ve bu dosya, Trump’ın damadının babası olan Massad Boulos’a emanet. Lübnan kökenli, Nijerya’da eski bir otomobil tüccarı olan Boulos, Michigan eyaletinde Trump’ın seçim başarısında önemli rol oynadı. Aile bağları sayesinde atandığı bu görev, Senato onayı gerektirmiyor.

fgty
ABD Başkanı Donald Trump'ın Arap ve Afrika işleri danışmanı Massad Boulos (New York Times)

Boulos’un görevleri Dışişleri Bakanlığı ile Beyaz Saray arasında dağılmış durumda ve bu da zaman zaman kurumsal karmaşaya yol açıyor. Analistler, Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun aynı zamanda geçici Ulusal Güvenlik Danışmanı olmasının, yetki paylaşımını daha da zorlaştırdığını söylüyor. Buna rağmen Boulos, Kongo ile Ruanda arasında bir barış anlaşmasına katkı sağladı. Trump, bu anlaşmanın imza törenine Washington’da bizzat başkanlık etti. Ancak sahadaki çatışmaların sürmesi, anlaşmanın kırılganlığını ortaya koyuyor.

Sudan dosyasında henüz sonuç alınamaması, Boulos’un etkinliğine yönelik soru işaretlerini artırdı. Şarku’l Avsat’a göre, Trump’ın Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Washington ziyareti sırasında sürece doğrudan müdahil olacağını açıklaması ve Rubio’nun “Başkan bu konuyla şahsen ilgileniyor” sözleri, bazı başkentlerde Boulos’un devre dışı bırakıldığı şeklinde okundu. Buna rağmen Washington’da hâkim görüş, Trump ailesine yakın isimlerin perde arkasındaki etkisini koruduğu yönünde.

Kushner ve “çıkar çatışması” tartışması

Bunun en somut örneği, resmi bir görevi olmamasına rağmen Gazze görüşmelerinde aktif rol alan Jared Kushner’in yeniden sahneye çıkması. Kushner, Rusya-Ukrayna dosyasında da perde arkasında etkili. Kendisi ve diğer sıra dışı elçiler, sık sık çıkar çatışması eleştirilerine maruz kalıyor.

ghyju
Jared Kushner (Reuters)

Kushner bu eleştirilere, “Bazılarının çıkar çatışması dediğine biz, Steve (Witkoff) ve ben, dünya genelinde sahip olduğumuz güvenilir ilişkiler ve deneyim diyoruz” yanıtını veriyor.

Tom Barrack ve “diplomatik olmayan” üslup

Trump’ın kendisi de siyasetten gelmeyen bir iş insanıydı ve bürokrasiye, hatta “derin devlete” savaş açtığını açıkça ilan etmişti. Bu çizgi, Suriye Özel Temsilcisi ve aynı zamanda Anakara Büyükelçisi olan Tom Barrack’ta da görülüyor.

fgth
Tom Barrack,  Katar'daki Doha Forumu'na katıldı (AFP)

 Senato onayından geçen nadir isimlerden biri olan Barrack, Lübnanlı gazetecilere yönelik “hayvani davranışlar” ifadesiyle tepki çekmiş, sonradan özür dilemişti. Ancak bu tür çıkışlar, onun diplomatik teamüllerden ne kadar uzak olduğunu gösteriyor. Buna rağmen, Esad’ın devrilmesinin ardından Suriye’deki sürecin yönetilmesinde ve yaptırımların kaldırılmasında önemli rol oynadı.

Esrar ticareti yapan Irak elçisi

Listenin son halkası, Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya. Michiganlı, Irak-Keldani kökenli bir iş insanı olan Savaya, eyalette yasal marihuana ticareti yapıyor. Ekim ayında bu göreve atanması, hem ABD içinde hem de dışında şaşkınlık yarattı. Irak’ın karmaşık dosyalarını yönetecek siyasi deneyime sahip olmadığı eleştirileri yapılırken, destekçileri onun alışılmışın dışında yöntemlerle başarı sağlayabileceğini savunuyor.

Bu görüşe örnek olarak, Irak’taki İran yanlısı bir milis grup tarafından kaçırılan İsrailli akademisyen Elizabeth Tsurkov’un açıklamaları gösteriliyor. Tsurkov, serbest bırakılmasının ardından Savaya’nın atanmasını memnuniyetle karşıladığını belirterek, “Mark, İran’a hizmet eden ve Irak’ın egemenliğini zayıflatmak isteyenler için çok kötü bir haber” ifadelerini kullandı.

Sonuç olarak soru şu: İş insanları, politikacıların başaramadığını başarabilecek mi, yoksa bürokrasinin sert duvarına mı çarpacaklar?