Suriye’de iç savaşın yıl dönümü: Savaş başladığında ordudan firar eden askerler anlattı

AFP
AFP
TT

Suriye’de iç savaşın yıl dönümü: Savaş başladığında ordudan firar eden askerler anlattı

AFP
AFP

Mart 2011…
Libya’nın 42 yıllık diktatörü Muammer Kaddafi yönetimine karşı ayaklanan silahlı gruplar Libya devriminin merkezi olan Bingazi’yi ele geçirmişti…
Kaddafi ve oğlu Seyfulislam, isyancıları fareler gibi öldüreceklerini söylediği gün Suriye’nin güneyinde bulunan Dera’a kentinde Arap Baharı’nın bilindik gösterilerinden biri başladı.
“Halk düzenin değişmesini istiyor” sloganı atan siviller Suriye güvenlik güçleri tarafından güç kullanılarak dağıtılmıştı.
Kentte görev yapan 2 kadın doktor, gösterileri desteklediği iddiasıyla gözaltına alınarak işkenceden geçirildi.
Şiddet ve güvenlik güçlerinin tutuklananlara yaptığı işkenceye rağmen Suriye’de gösteriler durmadı. O zaman devrim yanlısı herhangi bir silahlı oluşumun olmadığı, DEAŞ veya Nusra Cephesi’nin henüz isim olarak bile yeryüzünde bulunmadığı günlerdi…
Gösterilere katılan kalabalıkların dilinden dökülen slogan bu kez şuna evrilmişti: Halk düzenin yıkılmasını istiyor

13 yaşında öldürüldü: Hamza el Katib
Devam eden gösterilerin birinde duvara siyasi içerikli yazı yazdığı iddiasıyla gözaltına alınan 13 yaşındaki Hamza Ali El Katib, canlı götürüldüğü polis karakolundan sağ çıkamadı.
Dışarıya sızan haberler Hamza’nın işkenceyle öldürüldüğü yönündeydi.
Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Esad rejiminin artık savunulur yanı kalmadığını söylüyor, yaşananların Suriye hükümetinin reform yapma niyetinde olmadığının göstergesi olduğunu savunuyordu.

Şiddet emirlerini siyasi istihbarat başkanı Atıf Necib veriyordu
Indepenedent Türkçe'nin haberine göre, gösteriler ve şiddet tüm ülkeye yayılırken orduya bu gösterilere daha sert şekilde müdahale etme emri veriliyordu. Suriyeli kaynaklar, bu ilk emirlerin tamamının Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in kuzeni de olan Siyasi istihbarat başkanı Atıf Necib tarafından verildiğini belirtiyordu.
Bu emirlere uymak istemeyen askerler ordudan firar etmeye başladı.
Suriye’de sivil gösterilerin silahlı bir ayaklanmaya evrilmesi böylece hızlandı.
Ordudan kaçan askerler, o yılın Temmuz ayında kendi askeri birliklerini kurduklarını açıkladı. O yapının adı Özgür Suriye Ordusu’ydu.

"Ordudan kaçmak zor bir karardı"
Abdulcebbar Ageydi, 7 aydan uzun bir süre barışçıl niteliğini koruyan gösterilere karşı ölümcül güç kullanmak için emir alan onlarca Suriyeli generalden biri. Ageydi, aslında korumak için görev yaptığını düşündüğü sivilleri öldürmek için emir almıştı.
Bu emir, ordudan kaçma fikrini güçlendirdi, 6 Mart 2012’de ise firar etti.
“Zor bir karardı” diyor Ageydi: “Bu kararı alırken tüm yakınlarımı riske attım. Bir karar verdim ama eşim, çocuklarım, annem-babam, akrabalarım… Hepsinin hayatı riske girdi. Ama bu hayatım boyunca aldığım en doğru karardı. Hükümetin vahşetini görünce sonucu ne olursa olsun bu kararı uygulamaya karar verdim. Canilerin yanında olamazdım…”
ÖSO’nun kurulmasıyla muhalifler hükümet güçlerine yönelik askeri operasyonlara başladı. Ageydi, isyanın ilk dönemlerinde muhalif askerlerin silah ve mühimmat ihtiyacını bu operasyonlar sayesinde elde ettiklerini söyledi: “Askeri merkezlere baskın yapıyorduk ve silahları ganimet olarak alıyorduk.”
İlk dönemde muhalif güçler hızlı bir ilerleye sağlamıştı ama ülkenin en önemli kenti Halep hala rejim güçlerinin kontrolündeydi. Orta sınıf kenti Halep’te sivil gösteriler devam ediyordu ama silahlı bir isyan henüz başlamamıştı.

Savaş Halep'e sıçradı
Zaten savaş Halep kapısına dayanana kadar uluslararası medya bu konunun bu denli büyüyeceğini de görmemişti.
Ageydi, ÖSO’nun Halep Askeri Meclisi başkanlığı görevine getirildi.
ÖSO’nun dışında kırsal bölgelerde örgütlenen müstakil silahlı örgütler de Halep’e yönelik bir akın başlatmakta kararlıydı.
2012’nin yaz aylarında Abdulcebbar Ageydi ve Tevhid Tugayı Komutanı Abdulkadir Salih’in ortak komutasıyla yapılan operasyon, iç savaş boyunca muhaliflerin en büyük kazanımıyla sonuçlandı.
Halep’in yarısı muhalif güçlerin kontrolüne geçmişti.

"Rejim, radikal anlayışa sahip mahkumları serbest bıraktı"
2016’da, Rusya’nın hava İran’ın kara desteğiyle Suriye rejim güçleri Halep’i geri aldığında arkada binlerce ölü yatıyordu. Ageydi, Muhaliflerin Halep’i kaybetmesini “Beni kahretti” diye açıklıyor.
“Muhalifler ülke genelinde ilerlemeye başlamasıyla cezaevindeki radikal anlayışa sahip kişiler bizzat Şam yönetimi tarafından cezaevlerinden çıkarıldı” diyen Ageydi, Suriye ılımlı muhalefetinin kaybetmeye başladığı süreci şu sözlerle açıklıyor:
"Suriye’deki cezaevlerinden veya Irak’ta Ebu Gureyb’den çıkarılan radikal unsurlar Suriye’ye getirildi. Rejim aynı dönemde Afganistan, Irak, İran ve Lübnan’daki silahlı destekçilerini de ülkeye çekti. 2015’e kadar bu şekilde savaş sahasını dengelemeye çalıştılar ama işler yine istedikleri gibi gitmedi. 2015’te ise Rusya’yı yardıma çağırdılar. İşte o zaman biz gerçekten kaybetmeye başladık."

Muhaliflerin stratejik yanlışları
Deneyimli bir komutan olan Ageydi’ye “Peki muhaliflerin hiç suçu yok muydu” diye sordum. “Bizim de hatalarımız vardı” diyen Ageydi hataları şöyle sıraladı:
"Devrimi temsil eden herkes tarafından kabul edilen siyasi ve askeri yönetim yoktu. Ciddi bir organizasyon kuramadık. ÖSO ortaya ilk çıktığında içindeki tüm unsurlar rejimden ayrılan resmi görevliler değildi. Sıradan Suriyeliler de bu organizasyona katıldı ve hepsi deneyimsizdi. Marangozlar, ayakkabıcılar, öğretmenler… Normal olarak bu insanlarda askeri bilinç de yoktu. Ortada askeri ve siyasi yönetim olsaydı ve işleseydi önce sınırları kontrol altına alır ve radikallerin Suriye’ye girmesini engellerdik."
Ordudan firar eden askerler, kaçtıkları zamanı tarihine ve gününe kadar hatırlıyor. O askerlerden biri Naci Mustafa. Suriye rejimi ordusunda yüzbaşı rütbesiyle görev yaparken firar eden Mustafa, “2012’nin 5. Ayının 19. Günü ordudan kaçtım” diyor:

"Ordudan ayrılmasaydım ömür boyu vicdan azabı çekerdim"
"Silahsız göstericileri, tankların karşısında elleriyle direnmeye çalışan insanları gördüğümde vicdanım beni buna zorladı. Hama’da yüzlerce ölü vardı ve ben de evime ulaşamadan öldürülebilirdim. Ama halkın yanında durmak zorundaydım. Ailem için endişeleniyordum ama buna mecburdum. Eğer bunu yapmasaydım vicdan azabı ömrümün sonuna kadar peşimi bırakmayacaktı."
Mustafa “Devrim bir rüyaydı” diyor ama kendisinin ve Suriye halkının yapabildiklerine şimdi bile şaşırıyor: “Yıllarca muhaberat baskısı altında yaşayan, en temel siyasi haklardan dahi mahrum bir halkın günü gelip de diktatörün karşısına çıkabileceği kimin aklına gelirdi. Ama halkım bunu yaptı”
Askerken Lazkiye ve Doğu Guta’da görev yapan Mustafa şimdi, ÖSO’nun aldığı yeni isim olan Suriye Milli Ordusu’nun sözcüsü.

Tow'u o kadar iyi kullanıyor ki lakabı Ebu Tow oldu
Süheyl, tow tipi güdümlü füzeleri ülkede en iyi kullanan askerlerden biri. Bu yüzden çevresi ona “Tow’un babası” anlamına gelen “Ebu Tow” diyor.
İç savaş öncesi Atarib’de bulunan 46. Alay’da tanksavar teğmeni olarak görev yapıyordu. Ama iç savaşla birlikte o da ordudan kaçtı.
1., 13. Ve 101. Fırkalarda, Hazm Hareketi’nde, Hamza Tugayı’nda, Ceyş’ül İzze’de ve Özgür İdlib Ordusu’nda savaşmış. Bu silahları çok iyi kullanabildiği için herkes onu grubuna katmaya çalışıyor.
Ülkedeki DEAŞ tehlikesi başgöstermesinin ardından ılımlı muhaliflere uluslararası lojistik yardım açıldığında da bölgedeydi. Yakın tarihin canlı bir hafızası gibi. ABD’li James isimli bir subayla ettiği kavga, eğit-donat programına katılmamak için gösterdiği ısrar, El-Kaide’nin Suriye kolu Nusra Cephesi tarafından tutuklanması, savaşmaktan vazgeçmesi ama yine geri dönmesi… Her şeyi hatırlayabiliyor. Ama en iyi bildiği şey şimdiye kadar towlarla kaç hedef vurduğu.

"Sadece zeytindalı kaldırıyorduk, elime silah bile almamıştım"
Mahmud Şeyh Ahmed, 2011 yılında İdlib’in Serakib ilçesinde lise öğrencisiydi. Der’a’nın ardından gösteriler ilk Serakib’de başlamıştı ve ilçe meydanında toplanan kalabalık Halep, Humus, Hama’dakine benzer sloganlar atıyordu. Gördükleri şiddet de aynıydı.
"Elime hiç silah almamış bir öğrenciydim. Gösterilerde zeydindalı kaldırıyorduk. İnsanca taleplerimiz vardı. Daha adil bir düzen kurmak yerine bizi öldürmeyi tercih ettiler. Şehirleri yıkmak, binlerce insana işkence yapmak, yüzbinlerce vatandaşının evini yakmak… Bütün bunlar sadece daha adil bir sistem kurulmasın diye. Biz yapamazsak bile bizden sonra gelenler daha adil bir ülke kuracaklar. Buna inanıyorum."
Sivil gösterilen ilk olarak Der’a şehrinde başladığı için Suriye iç savaşının başlangıç noktası da Der’a olarak kabul ediliyor.

ABD'lilerin whatsapp mesajı: Ruslarla anlaşın
ÖSO’nun kurulmasının ardından muhaliflerin eline geçen Der’a, 2018’in Temmuz ayında Rusya desteğiyle Suriye hükümetinin kontrolüne girdi.
O gün cephede olan bir muhalif, rejim birlikleri kente ilerlerken ABD’li subayların kendilerine Whatsapp’tan şu mesajı gönderdiğini anlattı: “Size destek vermeyeceğiz, Ruslar ile anlaşmaya çalışın”



Suriye Savunma Bakanlığı: SDG ile çıkan çatışmada iki asker hayatını kaybetti

Deyrizor'daki SDG milisleri (Arşiv – Reuters)
Deyrizor'daki SDG milisleri (Arşiv – Reuters)
TT

Suriye Savunma Bakanlığı: SDG ile çıkan çatışmada iki asker hayatını kaybetti

Deyrizor'daki SDG milisleri (Arşiv – Reuters)
Deyrizor'daki SDG milisleri (Arşiv – Reuters)

Suriye Savunma Bakanlığı bugün yaptığı açıklamada, dün akşam Rakka kırsalında Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile çıkan çatışmalarda iki askerin öldürüldüğünü duyurdu.

Suriye devlet televizyonu dün akşam, SDG'nin bölgedeki Suriye ordusu mevzilerine sürpriz bir saldırı düzenlemesinin ardından Rakka'nın doğusundaki Ma'adan şehri civarında şiddetli çatışmaların çıktığını bildirdi. Kanal, SDG'nin bölgedeki ordu mevzilerini hedef almasının ardından ordu topçularının SDG'nin ateşine karşılık verdiğini de ekledi. SDG ise güçlerinin DEAŞ unsurlarının Rakka'nın doğusundaki Ganem el-Ali çölünde bulunan mevzilerine insansız hava araçları (İHA) fırlatmak için kullandıkları bir dizi mevziyle mücadele ettiğini söyledi. SDG tarafından yapılan açıklamada, “Bölge, bu hafta Şam hükümetine bağlı gruplar tarafından bir dizi saldırıya maruz kaldı. Bu saldırılar, terörist saldırılarını gerçekleştirmek için bu bölgeleri kullanan DEAŞ unsurlarının faaliyetleriyle paralel olarak gerçekleşti” denildi. SDG, ‘Suriye'nin kuzey ve doğusunu meşru bir şekilde savunmaya ve sivilleri hedef alan her türlü terörist tehdidi önlemeye’ kararlı olduğunu vurguladı.

Bu hafta başında SDG, doğu Rakka'da Suriye hükümeti gruplarının saldırısını engellediğini duyurmuş ve çatışmanın tırmanmasını önlemek için orantılı bir yanıt verildiğini belirtmişti.

SDG, Suriye'nin kuzey ve doğusunun büyük bir bölümünü kontrol ediyor.

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra geçen ay, başkent Şam'da SDG lideri Mazlum Abdi ile görüştüğünü ve ülkenin kuzey ve kuzeydoğusundaki tüm cephelerde ve askeri konuşlanma noktalarında derhal kapsamlı bir ateşkes üzerinde anlaştıklarını söyledi.


İsrail'in Gazze'nin güneyine düzenlediği hava saldırısı sonucu 3 kişi hayatını kaybetti, 15 kişi yaralandı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
TT

İsrail'in Gazze'nin güneyine düzenlediği hava saldırısı sonucu 3 kişi hayatını kaybetti, 15 kişi yaralandı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)

İsrail savaş uçakları, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusuna hava saldırısı düzenlerken, sivil savunma ekipleri kanlı bir günün ardından bölgeden üç ceset çıkardı ve 15 yaralıyı tahliye etti.

Filistin Enformasyon Merkezi, ‘işgal uçaklarının bu sabah erken saatlerde Han Yunus'un doğusunda, ağır topçu bombardımanı ile eşzamanlı olarak birkaç hava saldırısı düzenlediğini’ bildirdi.

Gazze Şeridi'ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü, ‘işgal güçlerinin Han Yunus'un doğusundaki Beni Suheyla bölgesinde bir evi bombalamasının ardından üç şehit çıkarıldığını ve 15 yaralı tahliye edildiğini’ duyurdu.

Gazze Şeridi'ndeki hastanelerin sağlık kaynakları dün, ‘İsrail ordusunun 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasını açıkça ihlal ederek, Gazze ve Han Yunus şehirlerinde 17'si çocuk ve kadın olmak üzere 28 kişiyi öldürdüğünü’ bildirdi.

Hamas Sözcüsü Hazım Kasım bugün yaptığı açıklamada, İsrail’i Gazze anlaşmasını ihlal etmekle suçladı. Kasım, İsrail’in aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu çok sayıda kişiyi öldürdüğünü ve yaraladığını belirterek, Mısır, Katar, Türkiye ve ABD’yi bu ‘ihlalleri’ derhal durdurmak için harekete geçmeye çağırdı.

Kasım, İsrail ordusunun ‘anlaşmanın varlığına rağmen Gazze’de büyük bir katliam gerçekleştirdiğini’ ve bu tutumun, İsrail hükümetinin arabulucular ve garantör ülkeler nezdindeki açık saygısızlığını yansıttığını söyledi. Kasım ayrıca, bu ülkelerin işgalci güçlerin Gazze’ye yönelik saldırılarını durdurmakta yetersiz kaldığını ifade etti.

dwef
İsrail'in düzenlediği hava saldırısının gerçekleştiği bölgeyi inceleyen Filistinliler (Reuters)

Kasım, “Şarm eş-Şeyh'te anlaşmayı imzalayan tüm tarafları, özellikle Mısır, Katar, Türkiye ve ABD'yi, sorumluluklarını yerine getirmeye ve işgalin saldırganlığını ve Gazze'deki savaşı sona erdirmek için yapılan anlaşmanın ihlallerini durdurmak için acil önlemler almaya çağırıyoruz” dedi.


Gazze Anlaşması... Silahsızlanma konusundaki anlaşmazlıklar BM kararını zorluyor

Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
TT

Gazze Anlaşması... Silahsızlanma konusundaki anlaşmazlıklar BM kararını zorluyor

Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin, ABD Başkanı Donald Trump’ın barış planının uygulanmasına ve uluslararası güçlerin konuşlandırılmasına zemin hazırlayan Amerikan kararını onaylamasının ardından, Gazze Şeridi’nde yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının geleceğine ilişkin farklı değerlendirmeler gündeme geldi. Bu farklılıkların başında silahsızlanma meselesi bulunuyor.

Filistin taraflarının karar hakkındaki tepkileri değişkenlik gösterirken, uzmanlar bu adımın ‘diplomatik bir ivme’ yarattığını, ancak sahada somut bir uygulamaya dönüşmeden önce ciddi engellerle karşılaşacağını belirtiyor. Uzmanlara göre bu durum, özellikle ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Hamas yöneticilerinden Halil el-Hayye arasında İstanbul’da gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılan görüşme nedeniyle, anlaşmanın ikinci aşamasını belirsizlik içinde bırakıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasını oluşturan güvenlik ve idari düzenlemeler, İsrail’in rehinelerin tümünün cenazelerinin iade edilmesinde ısrarcı olması ve Gazze Şeridi’ni yönetecek komitenin henüz açıklanmaması nedeniyle ilerleyemiyor.

Çelişkili haberler

İsrail medyasında, ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Hamas yöneticisi Halil el-Hayye arasında Türkiye’de yapılması planlanan toplantıya ilişkin bilgiler çelişkili şekilde yer aldı. Söz konusu görüşme, cuma günü New York Times tarafından ortaya çıkarılmıştı.

Times of Israel, toplantının gerçekleştiğini öne sürerken, İsrail Kamu Yayın Kurumu KAN görüşmenin ‘İsrail’in baskısı nedeniyle’ yapılmadığını aktardı.

Israel Hayom ise Washington’ın, BM Güvenlik Konseyi’nde ABD kararına karşı Arap desteği toplama girişimi nedeniyle Hamas’a tepki gösterdiğini yazdı. Gazete, bu girişimin Trump yönetiminin anlaşmanın bir sonraki aşamasına ilerleme çabalarını fiilen yavaşlattığını ifade etti.

fgt
Gazze şehrinin Suk Faras mahallesindeki bir çöp döküm alanının yanından geçen çocuklar (AFP)

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal, söz konusu görüşmenin yapılıp yapılmadığına dair çelişkili haberlerin, bazı çevrelerin BM Güvenlik Konseyi kararını ‘ileriye dönük bir adım’ olarak görmesine rağmen Hamas’ın kararı reddetmesiyle birlikte, özellikle silahsızlanma konusunda ciddi görüş ayrılıklarına işaret ettiğini belirtiyor. Nazzal’a göre bu durum, İsrail’in Hamas’a herhangi bir meşruiyet tanımama yönündeki baskılarıyla da bağlantılı.

Nazzal, “Eğer toplantı sadece ertelendiyse, bu anlaşmanın karşılaştığı engelleri aşmak için bir fırsat olabilir. Ancak tamamen iptal edilmişse, bu durumda Hamas tutumunu sertleştirecek ve özellikle silahsızlanma maddesi başta olmak üzere alınan kararlara yaklaşımı olumsuz yönde etkilenecektir” dedi.

BM Güvenlik Konseyi’nin 13 üyenin desteğiyle kabul ettiği karar, Gazze Şeridi’nde ‘geçici uluslararası istikrar gücü’ kurulmasına izin veriyor. Ancak kararın son versiyonunda, Gazze’de silahsızlanmaya yönelik ifadelerin yer alması, silahların toplanması ve askeri altyapının imhası gibi maddelerin olması, uygulanabilirliğe ilişkin yeni endişeleri gündeme getirdi.

Tarafsızlık niteliği

Hamas, kararın kabul edilmesinin ardından yaptığı açıklamada, uluslararası gücün Gazze Şeridi içinde üstlenmesi öngörülen görevler arasında yer alan silahsızlanma maddesinin, bu gücün ‘tarafsızlık niteliğini ortadan kaldıracağını ve onu çatışmada işgalin tarafına dönüştüreceğini’ belirtti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise kararı memnuniyetle karşıladı. X platformunda İngilizce yaptığı paylaşımda, “Başkan Trump’ın planının barış ve refah getireceğine inanıyoruz; çünkü plan Gazze’nin tamamen silahsızlandırılmasına, askeri kapasitesinin ortadan kaldırılmasına ve aşırılığın kökünün kazınmasına vurgu yapıyor” ifadelerini kullandı.

Mısırlı İsrail uzmanı Said Ukkaşe, kararın anlaşmaya yalnızca ‘diplomatik bir ivme’ kattığını, ancak sahada çok sayıda engel bulunduğunu söyledi. Ukkaşe’ye göre İsrail, yeniden inşa ve çekilmeden önce silahsızlanmada ısrar ederken, Filistinli gruplar tam tersini talep ediyor.

Uzman, İsrail’in, karar metninde ileride Filistin devletine ilişkin istişare çağrısının yer almasına rağmen kararı olumlu karşılamasının, ‘fraksiyonların tutumunu bildiği için yapılmış bir siyasi manevra’ olabileceğini, bunun daha sonra anlaşmayı durdurmak için bir gerekçeye dönüştürülebileceğini ifade etti.

Nizar Nazzal da Hamas’ın önce İsrail’in çekilmesini isteyeceğini, İsrail’in ise önce Hamas’ın silahsızlanmasını talep edeceğini belirtti. Nazzal, “Bu karşılıklı talepler sahada yeni engeller yaratacak ve anlaşmanın ikinci aşamasını daha da geciktirecek” dedi. Ayrıca, “ABD, sahadaki tüm zorluklara rağmen anlaşmayı uluslararası meşruiyete kavuşturmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Washington'un baskısı

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, çarşamba günü Fransız mevkidaşı Jean-Noel Barrot ile yaptığı telefon görüşmesinde, BM Güvenlik Konseyi’nin Gazze’ye ilişkin son kararının uygulanmasının önemine vurgu yaptı. Abdulati, uluslararası istikrar gücünün BM Güvenlik Konseyi tarafından kendisine verilen görevleri yerine getirebilmesi gerektiğini söyledi.

Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre Abdulati, görüşmede Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nın korunması ve tüm maddelerinin uygulanması için Kahire’nin yürüttüğü çabalar hakkında da bilgi verdi.

Rusya’nın BM Daimî Temsilcisi Vasiliy Nebenziya ise ülkesinin çekimser kalmasının ardından yaptığı konuşmada, BM Güvenlik Konseyi’nin ‘Washington’ın vaatlerine dayanarak Amerikan girişimine onay verdiğini’ söyledi. Nebenziya, Gazze’nin tam kontrolünün Barış Konseyi ve uluslararası istikrar gücüne bırakılmasını öngören bu planla ilgili olarak, “Bu güçlerin nasıl çalışacağına dair hâlâ hiçbir bilgiye sahip değiliz” dedi.

Böylesi çekinceler ve diplomatik hareketlilik ışığında, Ukkaşe’ye göre kararın geleceği büyük ölçüde Washington’ın İsrail üzerindeki baskısına bağlı olacak. Ukkaşe, uygulanma yönteminin netleşmemesi durumunda anlaşmanın yeniden tıkanacağını ve ikinci aşamaya kısa sürede geçilemeyeceğini belirtti.

Nizar Nazzal ise kararın geleceğini ABD’nin belirleyeceğini düşünüyor. Nazzal, Washington’ın Hamas ile uzlaşı arayışına yönelebileceğini söyleyerek, “ABD isterse bu anlaşmayı ileriye taşıyabilir. Önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler, anlaşmanın nasıl bir yöne evrileceğini ortaya koyacak” değerlendirmesinde bulundu.