Dünyanın en ünlü cezaevindeki 5 bin terörist

Haseke'deki cezaevinde bulunan DEAŞ unsurları (Şarku’l Avsat)
Haseke'deki cezaevinde bulunan DEAŞ unsurları (Şarku’l Avsat)
TT

Dünyanın en ünlü cezaevindeki 5 bin terörist

Haseke'deki cezaevinde bulunan DEAŞ unsurları (Şarku’l Avsat)
Haseke'deki cezaevinde bulunan DEAŞ unsurları (Şarku’l Avsat)

ABD ve DEAŞ’a karşı koalisyon ülkeleri, Haseke'deki bir alanı dünyadaki radikalizm yanlıları için en büyük cezaevine dönüştürdü. Bu radikalizm yanlıları, geçen baharda doğudaki Bağuz kasabasında son günlere kadar DEAŞ’ın saflarında savaşmıştı.
Gardiyanlar, içeriye girmeden önce ziyaretçinin kimliğini dikkatlice incliyor. Bölgede, karmaşık kontrol prosedürleri uygulanıyor. Örgüte sadık uyuyan hücrelerin sızması korkusuyla cezaevi, yüksek güvenlik önlemleriyle güçlendirildi. Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) bağlı onlarca unsur, kendi başlarına ve askeri teçhizatlarıyla ana kapıda bekliyor.
Hücrelerin birinde, İngilizce harflerle numaralandırılmış yeşil renkli kapılara sahip yatakhaneler bulunuyor. Bunlardan ilki, gardiyanların misafirlerin sayısını belirttiği 120 numarasının yazıldığı Blok A. İçeride Avrupa, Rusya, Asya, Arap ve Türk asıllı uzun sakallı adamlar bulunuyor. Onlarca km uzaklıktan geldiler ve başarmayı hayal ettiler. Blokta ışıklandırma, hafif. İçerideki adamların bazıları yerlerde yatıyor ya da ayakta duruyor. Bazıları, vücudunun bazı noktalarını kaşıyor, birçoğu basit bir yatakta uyuyor, bazıları da tuvaletin kapısı önünde sıra bekliyor. Kıyafetleri turuncu veya gri.
Bu kişiler, katı kuralları, acımasız hükümleri, eylemleri ve 2014- 2019 yılları arasında işledikleri suçlarla adından söz ettiren DEAŞ örgütünün mensupları. Örgüt, dini usullerini ve kendi para birimlerini yayınladı, yaklaşık 7 milyon kişiden vergi topladı. DEAŞ, geçen yıl Mart ayında coğrafi ve askeri kontrolü ortadan kaldırılmadan önce Suriye ve Irak’taki bölgelerinde sınırlıydı. ABD önderliğindeki uluslararası koalisyon destekli Arap- Kürt unsurlardan oluşan SDG başta olmak üzere çeşitli taraflarca hezimete uğratıldı.
Blok B’de ise 87 kişi bulunuyor. Renkli eski bir battaniyeye yatan ve Iraklı olduğu görünen bir adam, kısık sesle konuşuyor. Gri saçları ve çenesiyle oynuyor, yaşından daha büyük görünüyor. Elinde, içinde yağ bulunan bir kutu tutuyor, ancak daha sonra onu, kenara koymadan önce yudumlamak için bir sürahiye boşalttı. Yanında ise akıcı şekilde Arapça konuşan Asyalı bir adam oturuyor. Yüzünde şaşkınlık ibareleri görülüyor. Fasih Arapça ile “Buradan ne zaman çıkacağız?” diye soruyor.
Kalabalık olan üçüncü grupta sakallı, kaba bir çehreye sahip Ruslara benzeyen uzun bir adam görülüyor. Hapishane örtülerinden yapılmış bir hırka giyiyor. Arapça konuşarak, cezaevi koşullarının son derece zor olduğunu ve güneşi göremediğini söylüyor. Cezaevi gardiyanlarına göre bu unsurlar, her hafta bir kez birkaç saat boyunca egzersiz amacıyla avluya çıkıyor.
Haseke tesisi, Suriye’nin kuzeydoğusunda SDG tarafından korunan 7 cezaevi arasında yer alıyor. Gıda, ilaç ve gardiyanların maaşları gibi çeşitli şeyler için binlerce dolar harcama yapılıyor. Bu durum ise ABD ve İngiltere için büyük bir maliyet anlamına geliyor. Batı ve Arap hükümetlerinin çoğu, konuyu çözüme kavuşturmayı ve vatandaşlarını ülkeye almayı kabul etmiyor.
Suriye’nin Kuzeydoğu Özerk Yönetimi yetkililerine göre şu an cezaevinde, radikalizm yanlısı örgütün üyesi olan binlerce unsur bulunuyor. Bunların arasında çoğunluğu Tunus ve Fas’tan olan, Arap ülkelerine mensup bin 200 kişinin yanı sıra, Türkiye, Rusya, Kuzey Afrika ve Asya başta olmak üzere bin savaşçı da dahil, 54 Batı ülkesinden 800 militan bulunuyor. Iraklıların sayısı yaklaşık 4 bin iken, geri kalanlar ise Suriye uyruklu.
Haseke şehri, cezaevinin güneyini, doğusunu ve kuzeyini SDG’nin kontrol ettiği ve Suriye’de konuşlanan ABD kuvvetlerinin cezaevinden birkaç metre uzaklıkta bir askeri üs inşa ettiği alanlara bölünmüş durumda. Rus savaş uçaklarının desteklediği Suriye hükümeti güçleri ise batıdan sadece 5 km uzaklıkta bulunurken, aynı zamanda güvenlik merkezini kontrol ediyor.
Cezaevi idaresine göre bu tutuklular, henüz sorgulanmadı ve mahkemeye çıkarılmadı. Geçen yıldan bu yana ise dış dünyadan ve bölgedeki gelişmelerden kopmuş halde yaşıyorlar. Cezaevi, kameralarla takip edilirken 24 saat gözetim altında tutuluyor.
Suriye asıllı Belçikalı ve Alman iki mahkum, Irak gibi ülkelerin aksine idam cezalarının yasaklandığı, kendi hükümetlerine teslim edilmelerini istiyor. Belçikalı mahkum, “Hükümetim beni almalı ve beni ülkemin mahkemesinde yargılamalı” derken, diğer mahkum ise kendi isteğiyle teslim olduğunu ve savaşçı olmadığını ifade etti. Alman mahkum ayrıca, “Teslim oldum ve sonuçlara katlanmayı kabul ettim. Bu alanlarda yaşayan bir sivildim” ifadelerini kullandı.
Şarku’l Avsat da 1 ay önce cezaevindeki kameralar tarafından kaydedilen bir videoyu inceledi. Videoda, onlarca mahkumun, hastalanmış numarası yapan bir mahkum aracılığıyla gardiyanları alıkoymaya çalıştığı, ancak özel kuvvetlerin hızlı bir şekilde müdahalede bulunduğu görüldü. Söz konusu müdahaleyle birlikte herhangi bir can kaybı yaşanmazken, daha sonra da mahkumlar yeniden gardiyanlara boyun eğdi.
Cezaevi idaresi, özel kuvvetlerin müdahale ettiğini, düzeni sağlamak için plastik mermi ve göz yaşartıcı gaza başvurduğunu açıkladı. Kuvvetlerin, durumu kontrol etmeyi ve rehineleri kurtarmayı başardığını söyleyen idare, tesisin hala yeteri kadar takip sistemi barındırmadığına ve onarımdan geçtiğine dikkati çekti.
Kürt makamlar ve SDG, kontrolleri altındaki alanların (elinde çok sayıda cezaevi ve gözaltı merkezi bulunduran) Türk saldırılarına maruz kalması halinde, söz konusu radikalizm yanlılarının kaçmasından endişe ediyor.



Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.


İsrail tarafından tutulan 23 Lübnanlı mahkumun belgeleri

İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)
İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)
TT

İsrail tarafından tutulan 23 Lübnanlı mahkumun belgeleri

İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)
İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)

Lübnanlı Esirler ve Serbest Bırakılan Tutukluların Temsilciler Komitesi, İsrail tarafından tutulan Lübnanlı esirler dosyasını aktif hale getirilmesi, siyasi ve diplomatik önceliklerin en başına yerleştirmesi çağrısında bulundu. Bu çağrı, aralarında on yıllardır tutuklu bulunan 3 kişi de olmak üzere 23 Lübnanlı esirin yanı sıra son savaş sırasında ve sonrasında tutuklanan yeni esirler ve akıbeti hala bilinmeyen 42 kayıp kişi dikkate alınarak yapıldı.

Bu, ilgili makam tarafından Lübnan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Joseph Avn'a gönderilen resmi bir muhtıra ile dile getirildi. Bu konuda diplomatik, hukuki ve insani yardım da dahil olmak üzere kapsamlı bir ulusal yaklaşımın benimsenmesi ve yetkili uluslararası kurumlar aracılığıyla uluslararasılaştırılması çağrısında bulunuldu.

On yıllardır tutsaklar

Muhtıraya göre, üç Lübnanlı tutsak savaş öncesinden beri İsrail tarafından tutuluyor; biri 1978'den beri, ikincisi 1981'den beri ve üçüncüsü 2005'ten beri. Buna karşılık, son aşamada belgelenen tutsak sayısı 20 yeni tutsağa yükseldi; bunların 11'i Ekim 2024'teki askeri çatışma sırasında, 9'u ise Kasım 2024'teki büyük savaşın sona ermesinden sonra yakalanan sivillerdi.

Komisyon, yeni tutsakların, askeri operasyonlar bağlamı dışında ve bazı durumlarda doğrudan yaralanmaların ardından, balıkçılar, çobanlar, işçiler ve bir belediye polis memurunun dahil olduğu ayrı olaylarda kaçırıldığını belirtti.

d
Beyrut şehir merkezindeki ESCWA binasının önünde İsrail tarafından gözaltına alınan Lübnanlı tutukluların fotoğrafları sergileniyor (EPA)

Muhtırada ayrıca, aralarında öldürülenlerin de bulunduğu 42 kişinin kayıp olduğu ve İsrail'in Uluslararası Kızılhaç Komitesi ile herhangi bir iş birliği yapmaması nedeniyle cesetlerinin İsrail tarafından tutulup tutulmadığının bugüne kadar bilinmediği ifade edildi.

İhlal iddiaları ve harekete geçme talepleri

Komisyon, İsrail'i Uluslararası Kızılhaç ile iş birliği yapmayı reddetmeye devam etmekle, mahkumları ziyaret etmeyi engellemekle veya durumları hakkında bilgi vermeyi önlemekle suçladı. Son zamanlarda serbest bırakılan Filistinli mahkumların ifadelerine dayanarak, Lübnanlı mahkumların fiziksel ve psikolojik işkenceye, yiyecek ve sudan mahrum bırakılmaya, kasıtlı tıbbi ihmale ve özellikle yaralı olanlar için aşağılayıcı ve onur kırıcı muameleye maruz kaldıklarını vurguladı.

sdgt
İsrail tarafından esir tutulan Lübnanlı mahkumların akrabaları ve aileleri, Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenleyerek fotoğraflarını sergilediler (EPA)

Komisyon, Cumhurbaşkanlığı ve hükümete, yemin konuşmasında ve bakanlar açıklamasında belirtilen, tutuklular meselesinin ulusal bir öncelik olarak ele alınması yönündeki hususun, Dışişleri Bakanlığı tarafından Arap ve uluslararası düzeylerde, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi ile koordinasyon içinde, ilgili Birleşmiş Milletler mekanizmalarından yararlanılarak ve dosyayı takip edecek bağımsız bir ulusal komite kurularak derhal hayata geçirilmesi çağrısında bulundu.


Hizbullah, uluslararası yaptırımlardan kaçınmak için mali yapısını yeniden düzenliyor

Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)
Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)
TT

Hizbullah, uluslararası yaptırımlardan kaçınmak için mali yapısını yeniden düzenliyor

Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)
Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)

Hizbullah, uluslararası ve yerel yaptırımlardan ve kapatılması yönündeki baskılardan kaçmak için, Karz-ı Hasen Vakfı adlı mali kolunu parçalara ayırmaya başladı. Bu amaçla, Karz-ı Hasen’in eskiden güvendiği altın teminatına alternatif olarak, taksitler halinde altın satışı yapan bir kurum kurdu; bu girişim "yasal konumlandırma politikası" olarak görülüyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan finans kaynakları, bu önlemin ABD Hazine Bakanlığı'nı tatmin etmesinin pek olası olmadığını, Bakanlığın Lübnan'dan kurumu kapatmasını ve para sektöründeki kontrolsüz faaliyetlere son vermesini talep ettiğini belirtti. Kaynaklar, "Temel sorun devam ettiği sürece, şekli değiştirmek Amerikalıları tatmin etmeyecektir" değerlendirmesinde bulundu.

Bu sırada, Lübnan'ın güneyindeki Litani Nehri'nin güneyinde, Lübnan ve İsrail orduları arasında dolaylı bir çatışma yaşandı. İsrail, Lübnan ordusunun sabah saatlerinde arama yaptığı bir bina için tahliye uyarısı verdi. İletişim sayesinde bombardıman "geçici olarak" durduruldu, ancak ordu binayı tekrar aradı ve içinde herhangi bir silah bulamadı.