Dünyanın en ünlü cezaevindeki 5 bin terörist

Haseke'deki cezaevinde bulunan DEAŞ unsurları (Şarku’l Avsat)
Haseke'deki cezaevinde bulunan DEAŞ unsurları (Şarku’l Avsat)
TT

Dünyanın en ünlü cezaevindeki 5 bin terörist

Haseke'deki cezaevinde bulunan DEAŞ unsurları (Şarku’l Avsat)
Haseke'deki cezaevinde bulunan DEAŞ unsurları (Şarku’l Avsat)

ABD ve DEAŞ’a karşı koalisyon ülkeleri, Haseke'deki bir alanı dünyadaki radikalizm yanlıları için en büyük cezaevine dönüştürdü. Bu radikalizm yanlıları, geçen baharda doğudaki Bağuz kasabasında son günlere kadar DEAŞ’ın saflarında savaşmıştı.
Gardiyanlar, içeriye girmeden önce ziyaretçinin kimliğini dikkatlice incliyor. Bölgede, karmaşık kontrol prosedürleri uygulanıyor. Örgüte sadık uyuyan hücrelerin sızması korkusuyla cezaevi, yüksek güvenlik önlemleriyle güçlendirildi. Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) bağlı onlarca unsur, kendi başlarına ve askeri teçhizatlarıyla ana kapıda bekliyor.
Hücrelerin birinde, İngilizce harflerle numaralandırılmış yeşil renkli kapılara sahip yatakhaneler bulunuyor. Bunlardan ilki, gardiyanların misafirlerin sayısını belirttiği 120 numarasının yazıldığı Blok A. İçeride Avrupa, Rusya, Asya, Arap ve Türk asıllı uzun sakallı adamlar bulunuyor. Onlarca km uzaklıktan geldiler ve başarmayı hayal ettiler. Blokta ışıklandırma, hafif. İçerideki adamların bazıları yerlerde yatıyor ya da ayakta duruyor. Bazıları, vücudunun bazı noktalarını kaşıyor, birçoğu basit bir yatakta uyuyor, bazıları da tuvaletin kapısı önünde sıra bekliyor. Kıyafetleri turuncu veya gri.
Bu kişiler, katı kuralları, acımasız hükümleri, eylemleri ve 2014- 2019 yılları arasında işledikleri suçlarla adından söz ettiren DEAŞ örgütünün mensupları. Örgüt, dini usullerini ve kendi para birimlerini yayınladı, yaklaşık 7 milyon kişiden vergi topladı. DEAŞ, geçen yıl Mart ayında coğrafi ve askeri kontrolü ortadan kaldırılmadan önce Suriye ve Irak’taki bölgelerinde sınırlıydı. ABD önderliğindeki uluslararası koalisyon destekli Arap- Kürt unsurlardan oluşan SDG başta olmak üzere çeşitli taraflarca hezimete uğratıldı.
Blok B’de ise 87 kişi bulunuyor. Renkli eski bir battaniyeye yatan ve Iraklı olduğu görünen bir adam, kısık sesle konuşuyor. Gri saçları ve çenesiyle oynuyor, yaşından daha büyük görünüyor. Elinde, içinde yağ bulunan bir kutu tutuyor, ancak daha sonra onu, kenara koymadan önce yudumlamak için bir sürahiye boşalttı. Yanında ise akıcı şekilde Arapça konuşan Asyalı bir adam oturuyor. Yüzünde şaşkınlık ibareleri görülüyor. Fasih Arapça ile “Buradan ne zaman çıkacağız?” diye soruyor.
Kalabalık olan üçüncü grupta sakallı, kaba bir çehreye sahip Ruslara benzeyen uzun bir adam görülüyor. Hapishane örtülerinden yapılmış bir hırka giyiyor. Arapça konuşarak, cezaevi koşullarının son derece zor olduğunu ve güneşi göremediğini söylüyor. Cezaevi gardiyanlarına göre bu unsurlar, her hafta bir kez birkaç saat boyunca egzersiz amacıyla avluya çıkıyor.
Haseke tesisi, Suriye’nin kuzeydoğusunda SDG tarafından korunan 7 cezaevi arasında yer alıyor. Gıda, ilaç ve gardiyanların maaşları gibi çeşitli şeyler için binlerce dolar harcama yapılıyor. Bu durum ise ABD ve İngiltere için büyük bir maliyet anlamına geliyor. Batı ve Arap hükümetlerinin çoğu, konuyu çözüme kavuşturmayı ve vatandaşlarını ülkeye almayı kabul etmiyor.
Suriye’nin Kuzeydoğu Özerk Yönetimi yetkililerine göre şu an cezaevinde, radikalizm yanlısı örgütün üyesi olan binlerce unsur bulunuyor. Bunların arasında çoğunluğu Tunus ve Fas’tan olan, Arap ülkelerine mensup bin 200 kişinin yanı sıra, Türkiye, Rusya, Kuzey Afrika ve Asya başta olmak üzere bin savaşçı da dahil, 54 Batı ülkesinden 800 militan bulunuyor. Iraklıların sayısı yaklaşık 4 bin iken, geri kalanlar ise Suriye uyruklu.
Haseke şehri, cezaevinin güneyini, doğusunu ve kuzeyini SDG’nin kontrol ettiği ve Suriye’de konuşlanan ABD kuvvetlerinin cezaevinden birkaç metre uzaklıkta bir askeri üs inşa ettiği alanlara bölünmüş durumda. Rus savaş uçaklarının desteklediği Suriye hükümeti güçleri ise batıdan sadece 5 km uzaklıkta bulunurken, aynı zamanda güvenlik merkezini kontrol ediyor.
Cezaevi idaresine göre bu tutuklular, henüz sorgulanmadı ve mahkemeye çıkarılmadı. Geçen yıldan bu yana ise dış dünyadan ve bölgedeki gelişmelerden kopmuş halde yaşıyorlar. Cezaevi, kameralarla takip edilirken 24 saat gözetim altında tutuluyor.
Suriye asıllı Belçikalı ve Alman iki mahkum, Irak gibi ülkelerin aksine idam cezalarının yasaklandığı, kendi hükümetlerine teslim edilmelerini istiyor. Belçikalı mahkum, “Hükümetim beni almalı ve beni ülkemin mahkemesinde yargılamalı” derken, diğer mahkum ise kendi isteğiyle teslim olduğunu ve savaşçı olmadığını ifade etti. Alman mahkum ayrıca, “Teslim oldum ve sonuçlara katlanmayı kabul ettim. Bu alanlarda yaşayan bir sivildim” ifadelerini kullandı.
Şarku’l Avsat da 1 ay önce cezaevindeki kameralar tarafından kaydedilen bir videoyu inceledi. Videoda, onlarca mahkumun, hastalanmış numarası yapan bir mahkum aracılığıyla gardiyanları alıkoymaya çalıştığı, ancak özel kuvvetlerin hızlı bir şekilde müdahalede bulunduğu görüldü. Söz konusu müdahaleyle birlikte herhangi bir can kaybı yaşanmazken, daha sonra da mahkumlar yeniden gardiyanlara boyun eğdi.
Cezaevi idaresi, özel kuvvetlerin müdahale ettiğini, düzeni sağlamak için plastik mermi ve göz yaşartıcı gaza başvurduğunu açıkladı. Kuvvetlerin, durumu kontrol etmeyi ve rehineleri kurtarmayı başardığını söyleyen idare, tesisin hala yeteri kadar takip sistemi barındırmadığına ve onarımdan geçtiğine dikkati çekti.
Kürt makamlar ve SDG, kontrolleri altındaki alanların (elinde çok sayıda cezaevi ve gözaltı merkezi bulunduran) Türk saldırılarına maruz kalması halinde, söz konusu radikalizm yanlılarının kaçmasından endişe ediyor.



Lübnan'daki Birleşmiş Milletler gücü, askerlerinden birinin İsrail ateşiyle yaralandığını duyurdu

Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)
Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)
TT

Lübnan'daki Birleşmiş Milletler gücü, askerlerinden birinin İsrail ateşiyle yaralandığını duyurdu

Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)
Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)

Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü (UNIFIL), dün güney Lübnan'daki mevzilerinden birinin yakınında İsrail'in düzenlediği saldırıda bir askerinin yaralandığını duyurdu ve İsrail'e "saldırgan davranışlarına son vermesi" çağrısını yineledi.

Bu, İsrail ve Lübnan arasında tampon güç olarak görev yapan ve İsrail ile Hizbullah arasındaki bir yıllık ateşkesi desteklemek için Lübnan ordusuyla iş birliği yapan UNIFIL'in güney Lübnan'da bildirdiği son olaydır.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre UNIFIL açıklamasında, "Bu sabah, Mavi Hat'ın güneyinde, Bastra köyünde yoldaki bir engeli inceleyen UNIFIL devriyesinin yakınlarına İsrail ordusunun mevzilerinden ağır makineli tüfek ateşi açıldı. Ateş, yakınlarda bir el bombasının patlamasının ardından başladı" ifadeleri yer aldı.

UNIFIL şöyle devam etti: "UNIFIL mülkünde herhangi bir hasar meydana gelmese de silah sesleri ve patlama nedeniyle barış gücü mensuplarından biri hafif bir beyin sarsıntısı geçirdi."

UNIFIL ayrıca dün, Lübnan'ın güneyindeki Kfarşuba kasabasında başka bir olayın yaşandığını bildirdi ve rutin operasyonel görev yürüten bir başka barış gücü devriyesinin, mevzilerinin yakınlarında İsrail tarafından ateş açıldığını belirtti.

Bu ayın başlarında UNIFIL, İsrail güçlerinin Lübnan'ın güneyinde barış güçlerine ateş açtığını bildirmişti.

UNIFIL, geçtiğimiz ay İsrail askerlerinin Güney Lübnan'daki güçlerine ateş açtığını bildirirken, İsrail ordusu barış güçlerini yanlışlıkla "şüpheli" olarak algıladığını ve onlara uyarı ateşi açtığını belirtti.

Ekim ayında UNIFIL, personelinden birinin Güney Lübnan'daki BM mevzisinin yakınlarına atılan bir İsrail el bombası nedeniyle yaralandığını bildirdi; bu, bir ay içinde yaşanan üçüncü benzer olaydı.

UNIFIL, barış güçlerine yönelik veya yakınlarında yapılan saldırıların, Kasım 2024 ateşkesinin temelini oluşturan BM Güvenlik Konseyi Kararı 1701'in "ciddi ihlalleri" olduğunu belirtti.

İsrail ordusuna, "Mavi Hat boyunca veya yakınında barış ve istikrar için çalışan barış güçlerine yönelik saldırgan davranışlarını ve saldırılarını durdurması" çağrısını yineledi.

İsrail, ateşkes anlaşmasına rağmen Lübnan topraklarına düzenli saldırılar düzenlemeye devam ediyor ve Hizbullah mevzilerini ve personelini hedef aldığını, onları yeniden silahlandıklarını iddia ederek suçluyor. İsrail ayrıca Güney Lübnan'ın stratejik açıdan önemli beş bölgesinde askeri varlığını sürdürüyor.


Mısır, Gazze anlaşmasının engellenmesine ve yeniden inşa çabalarının parçalanmasına karşı uyarıda bulundu

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
TT

Mısır, Gazze anlaşmasının engellenmesine ve yeniden inşa çabalarının parçalanmasına karşı uyarıda bulundu

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)

Arabulucuların, Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasının hayata geçirilmesi için yürüttüğü çabalar sürerken, Mısır’dan bu sürecin önümüzdeki ocak ayında yürürlüğe girmesinin engellenebileceğine dair endişe ve uyarılar geliyor.

Uzmanlara göre, Gazze Şeridi’nin yeniden inşa çabalarının parçalanmasına, bölgenin bölünmesine ya da İsrail’in Gazze Şeridi’nde konuşlandırılacak istikrar güçlerine ilişkin şartlar dayatmasına karşı çıkan Mısır’ın bu tutumu, 29 Aralık’ta ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılması planlanan görüşme öncesinde İsrail üzerinde baskı oluşturmayı amaçlayan önemli mesajlar içeriyor. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, Mısır’ın söz konusu mesajları ışığında Washington’un ikinci aşamanın başlatılması yönünde baskı yapmasını beklediklerini dile getirdi.

Diğer yandan Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul dün yaptığı açıklamada, Almanya’nın Gazze için öngörülen barış planı kapsamında gelecek ay konuşlandırılması beklenen uluslararası istikrar gücüne, öngörülebilir gelecekte katılmayacağını duyurdu.

Bu gelişme, Mısır’ın endişelerini daha da güçlendirdi. Mısır Cumhurbaşkanlığı Devlet Enformasyon Servisi Başkanı Ziya Raşvan, Netanyahu’yu, ‘anlaşmada yer almamasına rağmen ikinci aşamayı direnişin silahsızlandırılması şartına indirgemeye çalışmakla’ suçladı. Raşvan, İsrail’in, istikrar gücünü, silahsızlandırma gibi yetki alanı dışındaki rollerle sürece dahil etmeye çalıştığını, buna da katılımcı ülkelerin onay vermeyeceğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Kahire el-İhbariyye televizyonundan aktardığına göre Raşvan, perşembe günü yaptığı açıklamada, “Netanyahu’nun girişimleri uygulamanın ertelenmesine ya da yavaşlatılmasına yol açabilir, ancak ikinci aşamayı durdurmayı başaramaz” dedi. Netanyahu’nun, Gazze’de ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesini engellemek ve Washington’u Tahran’la bir çatışmaya sürüklemek için her yolu denediğini ifade eden Raşvan, bunun Gazze Şeridi’nin yeniden alevlenmesine ve anlaşmanın ikinci aşamasının başarısız olmasına yol açabileceği uyarısında bulundu.

Öte yandan perşembe günü İsrail’in Ynet haber sitesi, bir askeri kaynağa dayandırdığı haberinde, Netanyahu’nun yıl bitmeden Trump ile yapacağı görüşmede, İran’ın balistik füze tehdidine ilişkin istihbarat bilgilerini paylaşacağını aktardı. Haberde, ABD’nin İran’ın balistik füze programını sınırlayacak bir anlaşmaya varamaması halinde İsrail’in İran’la karşı karşıya gelmek zorunda kalabileceği ifade edildi.

Farabi Siyasi Araştırmalar Merkezi Genel Sekreteri Dr. Muhtar Gubaşi, Mısır’dan gelen açıklamaların açık ve net olduğunu, İsrail ve Washington’a yönelik güçlü mesajlar içerdiğini söyledi. Gubaşi, Mısır’ın bu düzeyde doğrudan mesajlar vermesinin, Washington’un Kahire ile Tel Aviv arasında bir yakınlaşma noktası bulma arayışını gündemine almasına yol açtığını belirtti.

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal da Mısır’ın açıklamalarının, İsrail’in durumu siyasi değil güvenlik merkezli bir bakış açısıyla kalıcı hale getirme çabasına dair gerçek kaygılar barındırdığını vurgulayarak, Washington’un bu duruma son vermek için daha ciddi adımlar atması umudunun dile getirildiğini ifade etti.

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki yıkılmış evlerin genel görünümü (AFP)Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki yıkılmış evlerin genel görünümü (AFP)

Mısır’ın tutumu yalnızca endişelerle sınırlı kalmıyor, aynı zamanda açık uyarılar da içeriyor. Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, perşembe günü Mısır televizyonuna verdiği demeçte, Gazze konusunda iki ‘kırmızı çizgi’ bulunduğunu belirterek, “Birinci kırmızı çizgi, Batı Şeria ile Gazze Şeridi’nin birbirinden ayrılmamasıdır. Bu kesinlikle mümkün değildir. İki bölge, kurulacak Filistin devletinin bölünmez bir bütünüdür. İkinci kırmızı çizgi ise Gazze Şeridi’nin bölünmemesidir” dedi.

Abdulati, Gazze’nin kırmızı ve yeşil bölgelere ayrılmasına ya da İsrail’in doğrudan kontrolü altındaki bölgelerde yeniden imar sağlanırken, nüfusun yüzde 90’ının bulunduğu diğer bölgelerde Hamas gerekçesiyle insanların aç ve susuz bırakılmasına ilişkin söylemleri ‘saçmalık’ olarak nitelendirdi. Abdulati, “Bu tür senaryolar ne gerçekleşir ne de üzerinde uzlaşı sağlanır” ifadesini kullandı.

Bu çerçevede değerlendirmelerde bulunan Gubaşi, Mısır’ın kırmızı çizgiler ilan etmesinin net bir sınır anlamına geldiğini ve sahadaki bazı uygulamaların Kahire açısından kabul edilemez olduğunu vurguladı. Gubaşi, Mısır’ın bu mesajları özellikle bu dönemde vermesinin, arabulucuların ikinci aşamanın yakın zamanda başlatılması yönündeki çabalarını güçlendirmeyi amaçladığını belirterek, “Washington isterse istediğini yapar; özellikle de anlaşmayı baltalayan İsrail adımlarını durdurma konusunda baskı söz konusuysa” dedi.

Öte yandan Israel Hayom gazetesi perşembe günü yayımladığı haberinde, Netanyahu ile Trump arasında yapılması beklenen görüşmenin, Gazze’de ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik kaydedilen ilerlemeye ilişkin bir açıklamayla sonuçlanacağını yazdı.

Ziya Raşvan da mevcut göstergelerin, ABD yönetiminin ocak ayının başında ikinci aşamanın başlatılması yönünde kararını verdiğini ortaya koyduğunu söyledi. Raşvan, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı’nı kabul etmesinin, ikinci aşamanın fiilen başlatılmasına dair net bir işaret olmasının muhtemel olduğunu ifade etti.

Nizar Nazzal ise Netanyahu’nun Trump ile görüşmesinde, İsrail’in sarı hatta kalmasını, Gazze’nin bölünmesini ve İsrail kontrolündeki alanlarda yeniden imarın başlatılmasını savunan bir anlatıyı öne çıkarmaya çalışacağını öngördü. Nazzal, “Mısır’dan gelen bu uyarı niteliğindeki mesajlar, anlaşma sürecini aksatabilecek yeni engelleri ya da ABD-İsrail uyumunu önlemeye yönelik ön alıcı bir adım niteliği taşıyor” değerlendirmesinde bulundu.


Halep'te SDG ve hükümet güçleri arasında çatışmalar yaşandı

Suriye polisi, Halep'te bir DEAŞ hücresine karşı düzenlenen güvenlik operasyonunda (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi, Halep'te bir DEAŞ hücresine karşı düzenlenen güvenlik operasyonunda (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Halep'te SDG ve hükümet güçleri arasında çatışmalar yaşandı

Suriye polisi, Halep'te bir DEAŞ hücresine karşı düzenlenen güvenlik operasyonunda (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi, Halep'te bir DEAŞ hücresine karşı düzenlenen güvenlik operasyonunda (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye devlet televizyonu dün, Halep'teki bir güvenlik kontrol noktasında Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından açılan keskin nişancı ateşi sonucu İç Güvenlik Güçleri mensubunun yaralandığını bildirdi. Bu arada, Suriye Arap Haber Ajansı (SANA), ordunun Halep kırsalındaki Tişrin Barajı'ndaki mevzilerine doğru SDG tarafından fırlatılan insansız hava araçlarını düşürdüğünü bildirdi.

Televizyon haberinde ayrıca, Halep'in Eşrefiye mahallesinde konuşlanmış SDG savaşçılarının Şihane kavşağı kontrol noktasında İç Güvenlik Güçleri personeline ateş açtığı da belirtildi.

Halep’teki iç güvenlikten sorumlu Albay Muhammed Abdülgani, “anlaşmaların yeni bir ihlali olarak, Halep'in Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerinde konuşlanmış SDG milislerine bağlı keskin nişancılar, sivillerin giriş çıkışlarını denetleyen kontrol noktası personelinin görevini yerine getirdiği sırada İçişleri Bakanlığı kontrol noktalarından birini hedef aldı” açıklamasını yaptı.

Suriye İçişleri Bakanlığı'na göre Gani, “Bu saldırı sonucunda personelimizden biri yaralandı, kendisine hemen ilk yardım yapıldı ve tedavi için bir sağlık merkezine sevk edildi. Ateş kaynakları, belirlenmiş prosedürlere göre etkisiz hale getirildi ve susturuldu” ifadelerini kullandı.

SDG ise “Şam hükümetine bağlı grupların güçlerine iki roket attığını” belirtti.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) yaptığı açıklamada, “Bu saldırıya karşılık olarak güçlerimiz, meşru öz savunma hakkı çerçevesinde sınırlı bir şekilde karşılık verdi” derken, aynı zamanda “durumu kontrol altına almak ve herhangi bir tırmanmayı önlemek için ilgili taraflarla sürekli iletişim halinde olma ve itidale bağlı kalma taahhüdünü” de teyit etti.

, Suriye devlet televizyonu, dün erken saatlerde Halep-Rakka yolunda gümrük devriyesine yönelik kimliği belirsiz saldırganlar tarafından düzenlenen saldırıda birkaç personelin yaralandığını bildirmişti.

Suriye televizyonu ayrıca, İç Güvenlik Güçlerinden bir askerin "Halep şehrindeki bir güvenlik kontrol noktasında SDG'ye ait keskin nişancı ateşiyle yaralandığını" da duyurdu.

Halep vilayetindeki iç güvenlikten sorumlu Muhammed Abdulgani, perşembe günü yaptığı açıklamada, güçlerinin Genel İstihbarat Müdürlüğü ile iş birliği içinde, "son dönemde üyelerinin yakından izlenmesinin ardından" vilayette "DEAŞ'a bağlı terör hücresine" karşı hedefli bir operasyon gerçekleştirdiğini duyurdu.

Abdulgani, operasyon sonucunda hücrenin tamamen dağıtıldığını, üç üyesinin tutuklandığını ve vatandaşların ve vilayetin güvenliğini istikrarsızlaştırmayı amaçlayan "terörist" eylemlerde kullanılmak üzere tasarlanmış silah, mühimmat ve malzemelerin ele geçirildiğini belirtti.

Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab ise bakanlık güçlerinin Genel İstihbarat Müdürlüğü ve uluslararası ortaklarla "iyi planlanmış bir taktik ve üst düzey koordinasyon" sayesinde, DEAŞ terör örgütünün bir liderini tutuklamayı ve bir diğerini de 24 saatten kısa bir sürede "etkisiz hale getirmeyi" başardığını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Suriye Arap Haber Ajansı’ndan (SANA) aktardığına göre İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Muhammed Şahade adlı DEAŞ liderinin "bölgenin güvenliğine ve halkının emniyetine doğrudan tehdit oluşturduğunu" belirtti.

Suriye İçişleri Bakanlığı'ndan bir kaynak çarşamba günü devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, bir güvenlik operasyonu sonucunda DEAŞ'ın "Şam valisi" olarak adlandırılan bir üyesinin tutuklandığını söyledi.