Koronavirüsün yayılmasıyla insanlara dayatılan ‘sosyal mesafe’ nedir ve nasıl uygulanır?

Sosyal mesafe vaka sayısını azaltmak için gerekli sayılıyor (AP)
Sosyal mesafe vaka sayısını azaltmak için gerekli sayılıyor (AP)
TT

Koronavirüsün yayılmasıyla insanlara dayatılan ‘sosyal mesafe’ nedir ve nasıl uygulanır?

Sosyal mesafe vaka sayısını azaltmak için gerekli sayılıyor (AP)
Sosyal mesafe vaka sayısını azaltmak için gerekli sayılıyor (AP)

İngiltere hükümeti yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) yayılmasını engellemek için bir dizi uygulamaya ek olarak tüm kafe, restoran, gece kulübü, tiyatro, sinema, spor salonu ve eğlence merkezlerini kapatma kararı aldı.
BBC’ye göre söz konusu adımlar, İngiltere’deki tüm insanların diğer kişilerle birlikte gereksiz temastan kaçınmasının istendiği ‘sosyal mesafe’ uygulamaları kapsamına giriyor.
Kuru öksürük ve yüksek ateş gibi gribe benzer belirtilere sahip kişilerin virüsü başkalarına bulaştırmasını önlemek için kendisini karantina altına alması istendi.
Virüs taşıyan hasta bir kişinin öksürdüğü zaman ağzından çıkan virüs yüklü damlacıklar havada yayıldığı için sosyal mesafenin korunması gerekiyor. Diğer kişiler bu damlacıkları soluyarak ya da damlacıkların düştüğü yüzeylere dokunup elini gözüne, burnuna ya da ağzına götürerek hasta olabilir. İnsanlar birbirleriyle ne kadar az zaman geçirirse, hasta olma şansları da o kadar azalır.
Şu an herkesten, özellikle yaşlı, hamile ve diyabet gibi kronik hastalıkları olan yetişkinlerden ‘sosyal mesafe’ uygulamalarına uyması isteniyor.

‘Sosyal mesafe’yi sokakta yada evde nasıl uygularız?
'Sosyal mesafe’nin korunması için bazı uygulamalar var. Bunlar arasında mümkün olduğunca evden çalışmak, zaruri olmayan tüm seyahatlerden kaçınmak, kulüp ve tiyatro gibi kalabalık yerlerden uzak durmak ve mümkün olduğu kadar arkadaşlar ve aile ile bir araya gelmekten kaçınmak sayılabilir.
'Sosyal mesafe’nin korunması sırasında bazı şeylere izin verilir. Bunlar arasında ise diğer insanlardan iki metre uzak durmak koşuluyla yürüyüşe çıkmak, gerekliyse aile ve arkadaşları görmek, kişi hasta değilse yaşlıların, akrabalarının ve komşularının temel ihtiyaçlarını gidermek ve yiyecek almak için markete gitmek sayılabilir.
Kendini karantinaya almak, evde kalmak ve hiçbir şekilde evi terk etmemek demektir. Hatta mümkünse kişi yiyecek ya da temel malzemeler satın almak için bile evden çıkmamalı.

Peki, kimler kendini tecrit altına almalı?
Yüksek ateş, devamlı öksürük, nefes almada zorluk gibi koronavirüs (Kovid-19) belirtilerine sahip kişilerin ya da bu belirtileri gösteren biriyle aynı evde yaşayanların, belirtilerin ortaya çıktığı ilk günden itibaren kendisini evde 14 gün süreyle karantina altına alması gerekir.
Bu belirtileri gösteren kişilerin açılabilen bir pencerenin olduğu iyi havalandırılmış bir odada kalıp evdeki diğer insanlardan uzak durması gerekiyor.

Önlem olarak kimler kendini karantinaya almalı?
‘Kanser hastaları, organ nakli olmuş kişiler, ciddi kronik rahatsızlığı olanlar ya da şiddetli astım hastası’ gibi ciddi sağlık sorunlarından mustarip olan kişilerin virüsten korunmak için gerekli önlemler alıp kendilerine özel bir izolasyon sağlayarak evden yaklaşık 12 hafta boyunca çıkmaması ve diğer insanlarla görüşmemesi gerekiyor.
Kendinizi karantinaya aldığınız sırada hastalıktan kolay bir şekilde etkilenebilecek biriyle yaşıyorsanız aşağıdaki adımları izlemeniz gerekiyor:
-Karantina dönemi sırasında ‘hamileler, yaşlılar ve kronik hastalığa sahip kişiler’ gibi risk grubunda bulunan kişilerden en az 2 metre uzak durmalısınız.
-Bu kişilerle mutfak gibi ortak yerlerde bulunduğunuz süreyi azaltın ve birlikte bulunduğunuz sırada odanın iyice havalandırıldığından emin olun.
-Risk altında bulunan kişinin evde yaşayan diğer kişilerden ayrı bir havlu ve mümkünse kendine özel bir banyo kullanması gerekiyor.
-Kendini karantinaya alan bir kişiyle yaşayanların, özellikle kendisiyle temas kurmadan önce ve sonra ellerini en az 20 saniye boyunca su ve sabunla sürekli yıkaması gerekiyor.
-Kağıt havlu gibi kişisel atıklara gelince ise bu atıklar derhal çöp poşetine konulmalı ve poşet, dışarıdaki çöp kutusuna atılmadan önce 72 saat boyunca başka bir poşet içerisinde bekletilmeli.



İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
TT

İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)

Bilim insanları ilk kez bir Antik Mısırlının tüm genomunu diziledi. Yaklaşık 4 bin 500 yıl önce yaşayan adamın kalıntıları, antik uygarlıktan gelen en eski genetik veriyi de sunuyor.

Uzmanlar, bölgenin sıcak iklimi DNA'nın kolayca bozunmasına yol açtığı için Antik Mısır'dan genetik kayıtlar bulmanın epey zorlu bir iş olduğunu söylüyor. Ayrıca bu toplumda yaygın olan mumyalama da yumuşak dokuları muhafaza etmesine karşın DNA'nın düzgün bir şekilde korunmasını engelliyor.

Bugüne kadar Antik Mısır'dan sadece üç kişinin genomunun bir kısmı dizilenmişti. Ayrıca bu kişiler uygarlığın daha geç dönemlerinde yaşamıştı. 

Bulguları önde gelen hakemli dergi Nature'da dün (2 Temmuz) yayımlanan çalışmadaysa, bu örneklerden en az bin yıl daha önceye ait bir genom ilk kez tamamen dizilendi. 

Kahire'nin güneyindeki Nuwayrat köyünde 1900'lerin başında bulunan kalıntılar, kayaya oyulmuş bir mezarın içine yerleştirilmiş bir çömlek kabın içindeydi.

Liverpool John Moores Üniversitesi'nden Dr. Adeline Morez Jacobs liderliğindeki araştırmacılar, 4 bin 500 ila 4 bin 800 yıl önce yaşamış kişinin kemiklerini inceledi. Ayrıca dişinden aldıkları örneklerle genomunu dizileyen ekip, Antik Mısırlı hakkında eşsiz bilgiler elde etti.

VFDGH
Adamın kalıntılarını içeren çömlek 1902'de keşfedilmişti (Garstang Arkeoloji Müzesi/Liverpool Üniversitesi)

İlk piramitler inşa edilirken yaşayan kişinin kalıntıları, 44-64 yaşında ölen bir erkek olduğuna işaret ediyor. Makalenin yazarlarından Joel Irish, MÖ 2855 ila 2570'de hayatını kaybeden adam hakkında "Öldüğünde muhtemelen 60'lı yaşlarındaydı, ki bu o dönem için inanılmaz derecede ileri bir yaş" diyor.

Bilim insanları kişinin genetik materyalinin yüzde 80'inin beklendiği gibi Kuzey Afrika kökenine sahip olduğunu tespit etti. Ancak yüzde 20'si, Batı Asya ve Mezopotamya bölgesindeki insanlara dayanıyordu.

Araştırmacılar Antik Mısır ve Mezopotamya halkları arasında bir ilişki olduğunu uzun zamandır düşünüyordu. Arkeolojik bulgular bu etkileşime güçlü kanıtlar sunsa da bugüne kadar genetik bir veri elde edilememişti. 

Harvard Üniversitesi'nden Iosif Lazaridis, yer almadığı çalışmanın bulguları hakkında "Bu örnek bize, bu kadar erken bir tarihte Mısır'da çoğunlukla Kuzey Afrikalı soyundan gelen ancak Mezopotamya'dan da bir miktar soy katkısı olan insanlar olduğunu söylüyor" diyor: 

Bu coğrafi açıdan mükemmel derecede mantıklı.

Araştırmacılar bulunan kemiklerde artrit ve osteoporoz belirtilerinin yanı sıra yaşamının büyük bölümünde aşağı baktığını ve öne doğru eğildiğini gösteren işaretler tespit etti. Ayrıca kollarını uzun süre önünde tuttuğunu, ağır malzemeler taşıdığını ve sert yüzeylere oturduğunu gösteren bulgulara rastlandı. 

Ekip bu verilere dayanarak bu kişinin ağır işçilik yaptığı ve muhtemelen çömlekçi olduğu sonucuna vardı. Irish çömlekçi çarkının da Mısır'a bu dönemde geldiğini söyleyerek ekliyor:

Öte yandan bir çömlekçiye genellikle böyle üst sınıf bir cenaze töreni düzenlenmez. Belki de olağanüstü yetenekli ya da başarılı olduğu için sosyal statüsü yükselmişti.

Bilim insanları Antik Mısır ve Mezopotamya ilişkisine ışık tutan yeni çalışmanın sadece tek bir genom örneğine dayandığına ve daha fazla kanıt bulmayı beklediklerine değiniyor. Bu sayede iki bölgede yakın zamanda ortaya çıkan yazının kökenlerini ve farklı toplumlar arasındaki göçleri daha iyi anlamayı umuyorlar.

Makalenin ortak yazarı Dr. Linus Girdland-Flink "Bu, insan genetik varyasyonu bulmacasının sadece bir parçası: Bugüne kadar yaşamış her insan ve onların genomu bu bulmacanın benzersiz bir parçasını oluşturuyor" diyerek ekliyor:

Hiçbir zaman herkesin genomunu dizileyemeyeceğiz ancak insanlık tarihinde bugün kim olduğumuzu şekillendiren önemli olayları doğru bir şekilde yeniden yapılandırmak için dünyanın dört bir yanından yeterince çeşitli örnek toplamayı umuyoruz.

Independent Türkçe, CNN, New Scientist, Nature