Bin Cafer: Meclis yetkilerinin Tunus hükümetine devri, anayasal bir prosedür

Mustafa bin Cafer (Şarku’l Avsat)
Mustafa bin Cafer (Şarku’l Avsat)
TT

Bin Cafer: Meclis yetkilerinin Tunus hükümetine devri, anayasal bir prosedür

Mustafa bin Cafer (Şarku’l Avsat)
Mustafa bin Cafer (Şarku’l Avsat)

Tunus Ulusal Kurucu Meclisi’nin eski başkanı Mustafa bin Cafer, mevcut anayasayı yazan geçici parlamento hakkında Şarku’l Avsat’ yaptığı açıklamada, parlamentonun bazı yasama yetkilerinin Başbakan İlyas el-Fahfah’a devredildiğine dikkati çekerken, bu durumun ‘ülkenin ve dünyanın tanık olduğu istisnai koşulların doğası gereğince uygulanan anayasal, yasal ve politik bir prosedür’ olduğunu vurguladı. Mustafa bin Cafer ayrıca, ülkenin ‘istisnai önlemler’ gerektiren bir tehlikeyle karşı karşıya olduğu ifade etti.
Bin Cafer, bu uygulamalara karşı çıkan siyasi partilerin, tavırlarından geri adım atması, kurtarma ve kapsamlı müdahale planını etkinleştirmesi yönündeki umudunu da dile getirdi. Fahfah ve hükümet üyeleri tarafından ilan edilen söz konusu planın, Cumhurbaşkanı ve parlamento tarafından da desteklendiği belirtildi. Yetkili ayrıca, geçici Cumhurbaşkanı Fuad Mebazaa’nın da olağanüstü hal ilan ederek ülkeyi, 2011 yılında ‘kararnameler ve emirler’ aracılığıyla yönettiğine dikkati çekti.
Yetkili, “İlyas el-Fahfah ve hükümetinin, anayasada belirtilen siyasi sisteme yöneleceklerinden endişe edilmiyor” dedi.
Bin Cafer, Tunus’taki ve uluslararası medya organlarının ‘üç başkan (Cumhurbaşkanı Kays Said, Başbakan İlyas el-Fahfah ve Parlamento Başkanı Raşid el-Gannuşi) arasındaki anlaşmazlıkların derinleştiği’ hususundaki söylentilerinin siyasi yansımalarını da küçümsedi.
‘Üç başkan, yürütme makamları ve parlamento’ arasındaki anlaşmazlığın, oldukça ikincil olduğunu söyleyen Mustafa bin Cafer, “Bunlar; destekçilere, kamuoyuna ve halka bu tarafın ‘ulusal siyasi karar alma süreçlerinden daha etkili’ olduğunu göstermek amacıyla, bazı yetkilere ilişkin resmi ve prosedürel anlaşmazlıklardan başka bir şey değildir” dedi.
Öte yandan Bin Cafer’e göre üç başkan ve yandaşlarının ifadeleri, özellikle de ‘ülkenin, hatta tüm dünyanın sağlık alanında tehlikelerle, benzeri görülmemiş ekonomik, toplumsal, siyasi ve güvenlik krizlerle karşılaştığı bu aşamada’, uyum ve ortak çalışma hususundaki arzularını da gösteriyor.
Fahfah hükümetine ilişkin tavrı hususunda ise Bin Cafer, “İlyas el-Fahfah hükümeti ekibi, Tunus’un modern tarihindeki en demokratik ekiptir. Çünkü tanınmış insan hakları ve demokrasi aktivistlerini içeriyor. Demokratik ve şeffaf bir atmosferde Kays Said’i cumhurbaşkanı olarak seçen kamuoyu eğilimlerine aykırı yasaları ve kararları yürürlüğe koymak için anayasanın 70’inci maddesi uyarınca onları kullanmaktan korkmuyor” dedi.
Bin Cafer, mevcut üç başkan arasındaki koordinasyonu, ‘geçici parlamentonun başkanı olduğu 2011- 2014 yılları arasındaki üç başkan arasında görülen tam koordinasyon ve ortaklık’ deneyimine benzetirken, “O dönemde başbakan Nahda Hareketi’nden Hamadi el-Cebali, daha sonra da Ali el-Ureyd ve Cumhurbaşkanı da Munsif Merzuki idi” ifadelerini kullandı. Mustafa bin Cafer, “Bugün Said, Fahfah, Raşid el-Gannuşi, danışmanları ve bazı bakanlar arasında bazı küçük farklılıklar ortaya çıkabilir. Ama bunlar, dışlanmış ve alt konular hakkında olacaktır” dedi.
Bir yandan Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık sarayları, diğer yandan da Meclis arasındaki anlaşmazlıkların derinleştiğini belirten (üç başkana yakın) bazı politikacıların ve medya organlarının açıklamaları hakkında ise yetkili, bazı politikacılar arasında güven krizi olduğunu ifade etti. Bin Cafer ayrıca, 10 yıl önce devrim gençlerinin talep ettiği reformların uygulanamaması nedeniyle vatandaşların çoğunluğunun da hayal kırıklığına uğradığını vurguladı.
Gençlerin ve halkın büyük bir kısmının şüphelerinin de ‘kamu işleri ve siyasi yaşama katılım eksikliği nedeniyle şiddetlenen bir güven krizi dolayısıyla’ büyümeye başladığına dikkati çekti.
Öte yandan Mustafa bin Cafer, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının sonlanması sonrasında sokağa çıkma yasağı, kafeleri, camileri ve havaalanlarını kapatma kararı gibi erken aldığı kararlar dolayısıyla İlyas el-Fahfah hükümetinin popülaritesinin artacağına ve üç başkan arasındaki koordinasyonun iyileşeceğine dair umudunu da dile getirdi.



Mukteda es Sadr, Lübnan'daki patlamaların ardından "milyonluk" gösteriyi iptal etti

Mukteda es Sadr, 19 Ekim 2023'te Necef'te vaaz ediyor (Reuters)
Mukteda es Sadr, 19 Ekim 2023'te Necef'te vaaz ediyor (Reuters)
TT

Mukteda es Sadr, Lübnan'daki patlamaların ardından "milyonluk" gösteriyi iptal etti

Mukteda es Sadr, 19 Ekim 2023'te Necef'te vaaz ediyor (Reuters)
Mukteda es Sadr, 19 Ekim 2023'te Necef'te vaaz ediyor (Reuters)

Irak'taki Sadr hareketinin lideri, Lübnan'daki “çağrı cihazı” ve “telsiz” bombalamalarının ardından Gazze'yle dayanışma çağrısı yaptığı gösterinin iptal edildiğini duyurdu.

Mukteda es Sadr dün (Çarşamba) yaptığı basın açıklamasında, “mantık, Filistin ve Lübnan'daki Siyonist pervasızlık ve terörizmden sonra ve büyük şeytan Amerika'nın açık örtüsü, uluslararası kararlara ve insani çağrılara cevap vermemeleri ve yükselen halkların sesini dikkate almamaları nedeniyle milyonlarca kişinin katılması beklenen gösterinin iptal edilmesini gerektiriyor” dedi.

Sadr şöyle devam etti: "Amerika ve İsrail, tüm bölgeyi bir imha savaşına sürüklemek istiyor."

Gösteriyi iptal etme kararını değerlendiren Sadr, “İsrail'in halklara yönelik tüm bu saldırılarından sonra artık yararlı değil (...) protesto büyük bir olay düzeyinde değil” dedi.

Sadr, yaklaşık iki yıl önce siyasi süreçten tamamen çekildi, ancak zaman zaman dini vesilelerle Gazze savaşı hakkında yorum yapıyor ve savaşın durdurulması çağrısında bulunuyor.

Şarku’l Avsat’ın Lübnan Sağlık Bakanlığı’ndan aktardığına göre önceki gün (Salı) 12 kişinin ölümüne ve 3 bine yakın kişinin yaralanmasına neden olan benzer iletişim cihazı patlamalarının ardından dün Lübnan'da telsizlere yönelik bir patlama dalgasında, 9 kişi öldü ve 300'den fazla kişinin yaralandı.