Netanyahu ile Gantz, Filistin topraklarının ilhakının ertelenmesi konusunda uzlaştı

Netanyahu ile Gantz, Filistin topraklarının ilhakının ertelenmesi konusunda uzlaştı
TT

Netanyahu ile Gantz, Filistin topraklarının ilhakının ertelenmesi konusunda uzlaştı

Netanyahu ile Gantz, Filistin topraklarının ilhakının ertelenmesi konusunda uzlaştı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Mavi-Beyaz İttifakı lideri Benny Gantz’in koalisyon hükümeti kurmak için büyük ölçüde uzlaştığı bildirildi.
Müzakereleri yakından takip eden kaynaklar, iki liderin işgal altındaki Filistin’in Batı Şeria topraklarını ve Ürdün Vadisi’ni 4 ila 6  ay sonra ilhak etme kararı aldıklarını aktardı. Netanyahu’nun ve Gantz’ın ihtilaflı konularda yüzde doksan oranında uzlaşıya vardığı belirtildi.
Ancak gözlemciler iki lider arasındaki ittifakın uzun ömürlü olmayacağını ve erken seçimle sonuçlanacağı görüşünde.
Netanyahu’ya yakın kaynaklar, İsrail Başbakanı’nın ‘kendisini iktidardan uzaklaştırmak için büyük bir komplo olduğunu’’ düşündüğünü belirtti. Kaynaklar, Netanyahu’nun son aylarda, “Derin devlet, beni hapiste görmek istiyor” dediğini aktardı.
Haaretz gazetesinde dün yayınlanan bir raporda Netanyahu’nun danışmanlarına “üst üste seçilmiş olmasına rağmen devlete egemen olan gizli güçlerin sonuçları kabullenemediğini” söylediği, “Bu ülkede demokrasinin olmadığını bilin, yargı ve hukuktaki üst düzey yetkililerin sözü geçiyor. Onlar da beni hapiste görmek istiyor” ifadelerini kullandığı yer aldı.
Netanyahu ve Gantz’ın hükümetin öncelikli meselesinin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile mücadele edilmesi olduğu üzerinde uzlaştığı ve ekonomi ile sağlık alanındaki çöküşün önüne geçmek için devlet bütçesi çalışmasına öncelik verecekleri öğrenildi. İki liderin bu öncelikler dolayısıyla Batı Şeria ve Ürdün Vadisi’ndeki toprakları ilhak etme kararını 4 ila 6 ay erteleme hususunda hemfikir oldukları kaydedildi. Ayrıca Netanyahu’nun bu süreçte yargılanmasının seyrine göre tutum belirleyeceği öğrenildi. Nitekim 17 Mart’ta görülmesi planlanan mahkeme oturumu 24 Mayıs’a ertelenmişti.
Haaretz’in haberine göre koronavirüs salgını nedeniyle mahkemelerin 24 Mayıs’a kadar kapılarını açıp açmayacağı belirsizliğini koruyor. Netanyahu’yu yakından tanıyan bir politikacının görüşünü paylaşan Haaretz, Netanyahu’nun bir ‘kumar’ oynayarak mahkemeye katılacağını ve rüzgârın hangi yönde estiğine bizzat görmek isteyeceğini aktardı. Netanyahu’nun geleceği hakkında mahkemenin seyrine göre karar vereceğini, başsavcılıkla anlaşıp siyasetten uzaklaşma sözü vermesi durumunda hakkındaki dosyaların kapatılacağı tahmininde bulunuyor. Ancak başsavcılığın bu teklifi kabul etmeye yanaşmaması da ihtimal olarak görülüyor. Başsavcılık, böyle bir anlaşmaya imza atarsa Netanyahu’nun ‘taraf davrandıkları’ suçlamasını haklı çıkarmış olacaklarından çekiniyor. Ayrıca Netanyahu’nun yargı sürecinde cumhurbaşkanı pozisyonuna seçilmek için girişimde bulunabileceği de belirtiliyor. Nitekim sağ partiler ve Mavi-Beyaz İttifakı böylesi bir girişimi destekleyecektir. Hükümette yer almasını istemeyen milletvekillerinin de böylesi bir girişime gönülsüz de olsalar destek verecekleri kaydediliyor.
Peki Yüksek Mahkeme böylesi bir senaryonun gerçekleşmesi durumunda bunu engellemek için girişimde bulunur mu? Bu olası görünmüyor. Zira cumhurbaşkanının mutlak dokunulmazlığı var ve bu dokunulmazlık ancak Knesset’teki 90 vekilin imzasıyla kaldırılabiliyor.
Haaretz’in haberinde Netanyahu’nun Kudüs Merkezi Mahkemesi’nde davasına bakacak yargıçların gizli güçler tarafından özel olarak seçildiğini iddia ettiği yer aldı. Netanyahu’nun davasına bakan yargıçlar sol eğilimli olarak biliniyor. Netanyahu ayrıca Evimiz İsrail  Partisi lideri Avigdor Liberman’ın da kendisine karşıt saflarda yer aldığını ileri sürdü. Netanyahu konuya dair şunları söyledi:
“Liberman başsavcılıkla anlaşma yapmak zorunda kaldı çünkü kendisine şantaj uyguladılar. Başsavcılığın elinde Liberman’ı yargılamaya yetecek kadar bilgi ve belge var. Evimiz İsrail Partisi’nden 35 yetkiliyi hapse attılar ama Liberman özgür kaldı. Çünkü devrilmem için verilen savaşa katılmayı kabul etti.”
Haaretz’e konuşan kaynaklar, İsrail’de kurulacak olan koalisyon hükümetinin ömrünü Netanyahu’nun yargı sürecinin belirleyeceğini düşünüyor. Netanyahu’nun aklanması durumunda hükümetin Ekim 2024’e kadar görevinde kalabileceğin veya Netanyahu tarafından koalisyonun bozularak erken seçime gidilebileceği ifade ediliyor.
Bunun kanıtı olarak da Gantz’la gerçekleştirilen bakanlık pozisyonları üzerindeki pazarlama şekli gösteriliyor. Netanyahu yeni kurulacak hükümetteki kilit bakanlıkları elinde tutmak istiyor. İç Güvenlik Bakanlığı ve Knesset’teki Anayasa ve Yargı Komisyonu Başkanlığı’nın sözünü şimdiden almış durumda. Yeni bir başsavcı atayabilmek için de Adalet Bakanlığı’nı da alma girişiminde bulunmuştu. Ancak Gantz razı olmadı.
Netanyahu, Gantz’ın itirazları üzerine Adalet Bakanlığı’ndaki atamaların iki tarafın rızasına bağlı olması şartını öne sürdü. Ardından uzlaştılar.
İki liderin hemen hemen her konuda uzlaştığı ve yeni hükümetin bir hafta içinde duyurulabileceği belirtiliyor. 



Musk, DOGE’dan pişman: “Bir daha uğraşmam”

Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
TT

Musk, DOGE’dan pişman: “Bir daha uğraşmam”

Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)

Elon Musk, Hükümet Verimliliği Bakanlığı'nda (DOGE) geçirdiği süreyi değerlendirdi.

Musk, 2017-2019'ta İç Güvenlik Bakanlığı'nda basın sözcüsü yardımcısı olarak görev yapan Katie Miller'ın podcast'ine katıldı.

Teknoloji milyarderi, ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray Özel Kalem Müdür Yardımcısı Stephen Miller'ın eşiyle yaptığı söyleşide, DOGE'un tartışmalı federal bütçe kesintilerine dair şunları söyledi:

Biraz başarılı olduk. Bir dereceye kadar başarılı olduk. Hiç mantıklı olmayan, tamamen israfa yol açan birçok fonlamayı durdurduk.

Trump'ın seçim kampanyasına yaptığı desteklerle gündeme gelen Musk, ABD Başkanı tarafından DOGE'un başına getirilmişti.

Yönetimin ilk 5 ayında federal kurumlarda gerçekleştirdiği kesintilerle tartışma yaratan Tesla CEO'su, nisanda yaptığı açıklamada elektrikli otomobil şirketiyle ilgilenmek için DOGE'da geçirdiği süreyi azaltacağını duyurmuş, mayısta da görevden ayrılmıştı.

DOGE'un kesintileri nedeniyle binlerce federal çalışanın işine son verilmesi ABD'de tepki çekmişti. ABD'nin yanı sıra bazı Avrupa şehirlerinde de Tesla'ların kundaklandığı bildirilmişti.

Salı günü yayımlanan podcast'te Musk, bir daha DOGE gibi bir projenin başına geçmek istemediğini belirtti:

DOGE'la uğraşmak yerine, esasen şirketlerim üzerinde çalışmalıydım. Böylece ürettiğimiz arabaları kundaklamazlardı.

Space X CEO'su, DOGE'un başına geçtikten sonra katıldığı bir konferansta Nazi selamı verdiği iddiasıyla da yoğun eleştirilerin hedefi olmuştu.

Analistlere göre Tesla'nın net kârının bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 71 oranında düşmesinde, Musk'ın DOGE’a odaklanması büyük rol oynamıştı.

Teknoloji milyarderiyle ABD Başkanı'nın arası, Trump'ın tartışmalı vergi indirimi tasarısı nedeniyle bozulmuştu. Sosyal medya üzerinden atışmaların ardından ikili daha sonra "dostluk mesajları" paylaşmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Axios


‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
TT

‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)

İsrail Ulusal Siber Güvenlik Müdürlüğü Başkanı Yossi Karadi, nadir görülen bir uyarıda bulunarak, siber tehditlerin ülkeleri anında çökme noktasına getirebileceğini söyledi. Şarku’l Avsat’ın Yediot Ahronot’tan aktardığına göre Karadi, elektrik, su, trafik ışıkları ve hastane ağlarına yapılan siber saldırıların artık savaş aracı haline geldiğini ve bu saldırıların çoğunlukla saldırganın kimliğini gizlemek için vekil gruplar üzerinden gerçekleştirildiğini belirtti. Karadi dün Tel Aviv Üniversitesi’nde düzenlenen Siber Güvenlik Haftası konferansında yaptığı konuşmada, son altı ayda İsrail’in yürüttüğü savunma faaliyetlerinden bir kısmını paylaştı ve ‘ilk siber savaş’ olarak nitelendirdiği durumun endişe verici bir tablosunu çizdi.

Karadi, “Giderek savaşların dijital alanda başlayıp biteceği bir çağa doğru ilerliyoruz” dedi ve ‘dijital kuşatma’ terimini tanıttı. Karadi, bu senaryoda enerji santrallerinin duracağı, trafik ışıklarının çalışmayacağı, iletişim sistemlerinin çökeceği ve su kaynaklarının kirlenebileceğini vurgulayarak, “Bu hayali bir gelecek senaryosu değil, oldukça gerçekçi bir eğilim” ifadesini kullandı.

Karadi, dijital kuşatma kavramının sadece çekici bir ifade olmadığını, 15 yıl süren bir gelişimin sonucu olduğunu belirtti. Geçmişte devletler arasındaki siber savaşların çoğunlukla sessiz casusluk veya yalnızca askeri tesisleri hedef alan operasyonlar olduğunu söyleyen Karadi, son yıllarda durumun değiştiğini ve yeni düşmanın yalnızca sır çalmayı değil, sivil yaşamı kesintiye uğratmayı amaçladığını ifade etti.

Yediot Ahronot’a göre, siber savaşların başlangıç noktası olarak kabul edilen olay, 2010 yılında Stuxnet virüsünün ortaya çıkmasıydı. Yabancı raporlara göre virüs, İran’ın Natanz Nükleer Tesisi’ndeki santrifüjleri hedef almak için İsrail ve ABD tarafından kullanılmıştı ve yalnızca belirli endüstriyel kontrol birimlerini etkileyerek sivil bilgisayarlar veya alakasız altyapıya zarar vermekten kaçınıyordu.

Karadi, dönüm noktasının ise geçen on yılın ortalarında Doğu Avrupa’da yaşandığını belirtti. Rus hacker grubu Sandworm, teorik olarak mümkün görülmeyen bir adım atarak Ukrayna elektrik şebekesini hackledi ve yüz binlerce evi dondurucu soğukta karanlığa gömdü. Bu olaydan sonra siber operasyonlar, yalnızca askeri hedeflere yönelik silahlar olmaktan çıkarak, sivil nüfusu hem psikolojik hem fiziksel olarak etkileme aracına dönüştü. Ayrıca, 2017’de Kuzey Kore’ye atfedilen WannaCry fidye yazılımı saldırısının, siber silahların nasıl kontrolden çıkabileceğini gösterdiği ve dünya genelinde hastaneler ile acil servisleri rastgele etkileyerek felce uğrattığı ifade edildi.

Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)

Tehlikeli bir artış

Karadi, İran’ın siber terör doktrinini benimsemiş olmasının tehlikeli bir örneğini paylaştı: 2020 yılında İsrail su şebekesindeki klor seviyesini değiştirmeye yönelik girişim, başarılı olsaydı kitlesel zehirlenmeye yol açabilirdi.

Karadi, o tarihten bu yana İran’ın siber saldırılarının İsrail’de sivil altyapıyı hedef aldığını, hastaneler, alarm sistemleri ve elektrik şebekesine yönelik tekrar eden girişimlerin bu kapsamda olduğunu belirtti.

Hastanelere yönelik saldırıların yeni bir boyut kazandığını vurgulayan Karadi, yakın zamanda Shamir Tıp Merkezi’ne yapılan siber saldırıyı örnek gösterdi. Saldırının arkasında, sıradan bir suç örgütü gibi görünen ‘Qilin’ adlı bir grup bulunuyordu. Karadi, bu durumun devletlerin, sorumluluğu gizlemek için vekil siber gruplar aracılığıyla saldırılar düzenlemesi trendini gösterdiğini ve bunun yalnızca İsrail’e özgü olmadığını aktardı. ABD ve Avrupa istihbarat raporları da benzer eğilimleri doğruluyor.

Çin’de de ‘Volt Typhoon’ gibi grupların, kâr amacı gütmeden ABD’nin kritik altyapısına sızmalar yaparak olası bir gelecekteki saldırıya hazırlık yaptıkları tespit edilmiş durumda.

Karadi, İran saldırılarında karma bir taktik gözlendiğini söyledi: Weizmann Enstitüsü’ne bir füze atılırken, aynı zamanda güvenlik kameralarına sızılarak çarpma anı gerçek zamanlı olarak kaydedildi ve psikolojik etkisi artırıldı. Aynı zamanda çalışanlara tehdit mesajları ve sızdırılmış kişisel bilgiler gönderildi.

Bu yöntem, Ukrayna savaşında görülen siber saldırılarla benzerlik taşıyor; Rus hackerlar, internet servis sağlayıcılarını hedef alarak bilgi akışını engelliyor ve korku yayıyordu.

Konuşmasını yapay zekâ çağının getirdiği fırsatlar ve risklerle tamamlayan Karadi, “Dijital sistemlere tamamen bağımlılık ve yapay zekâdaki hızlı gelişim, büyük fırsatlar sunuyor, ancak saldırganlara da sınırsız hareket alanı sağlıyor” uyarısında bulundu.

Yediot Ahronot gazetesi, Karadi’nin mesajını özetleyerek, “Gelecek savaşta klavye, roketten daha az öldürücü olmayacak” ifadeleriyle duyurdu.


İran'ın başkentinde aylardır ilk kez yağmur yağdı

Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
TT

İran'ın başkentinde aylardır ilk kez yağmur yağdı

Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)

İran'ın başkentinde aylardır ilk kez bugün yağmur yağdı ve bu durum, yüzyılı aşkın süredir en kurak sonbaharını yaşayan ülke için rahatlama getirdi.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardı habere göre kuraklık, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın, başkent çevresindeki barajları dolduracak kadar şiddetli yağmur yağmazsa, İran'ın aralık ayı sonuna kadar hükümetini Tahran dışına taşıması gerekebileceği uyarısında bulunmasına yol açmıştı.

Meteorologlar bu sonbaharı ülke genelinde 50 yıldan fazla süredir yaşanan en kurak sonbahar olarak tanımladı; bu durum, 1979 İslam Devrimi'nden bile öncesine denk geliyor ve tarım için büyük miktarda suyu verimsiz bir şekilde tüketen sistemi daha da zorluyor. Ajans, su krizinin ülkede siyasi bir mesele haline geldiğini, özellikle de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, iki ülke arasında geçen haziran ayında 12 gün süren bir savaş yaşanmasına rağmen, İran'a bu konuda defalarca yardım teklifinde bulunmasının ardından bu durumun daha da belirginleştiğini belirtti.

20 Mayıs 2025'te Tahran dışındaki Lar Barajı'nın uydu görüntüsü (Planet Labs - AP)20 Mayıs 2025'te Tahran dışındaki Lar Barajı'nın uydu görüntüsü (Planet Labs - AP)

Netanyahu, 2018'de yayınlanan bir tanıtım videosunda İran halkına şahsen seslenerek, "milyonlarca insanın hayatını tehdit eden ciddi su kıtlığı" sorununu ele almak üzere Farsça bir internet sitesinin açılışını duyurdu. İranlıların su ihtiyaçlarına yardımcı olmayı amaçlayan yeni bir İsrail girişimi olan "İran Halkı İçin Yaşam"ı şahsen desteklemeye hazır olduğunu belirtti. Batı Kudüs'teki ofisinde çekilen video, Netanyahu'nun bir tuz arıtma tesisinden geldiğini iddia ettiği kaptan kendine bir bardak su doldurmasıyla başlıyor. Ardından İranlıların karşı karşıya olduğu vahim su krizinden bahsediyor.

Netanyahu, 12 günlük savaşın ardından geçen ağustos ayında İranlılara mesajını yineleyerek şunları söyledi: “Liderleriniz 12 günlük savaşı bize zorla dayattılar ve ezici bir yenilgiye uğradılar. Her zaman yalan söylüyorlar.” Sözlerine şöyle devam etti: “İran'da her şey çöküyor. Bu kavurucu yazda, çocuklarınız için temiz, soğuk su bile yok. Bu, İran halkına karşı gösterilen en büyük ikiyüzlülük ve saygısızlıktır. Bu durumu hak etmiyorsunuz.”