​Kissinger soruyor: Koronavirüs salgını dünya düzenini değiştirecek mi?

Fotoğraf (Getty Images)
Fotoğraf (Getty Images)
TT

​Kissinger soruyor: Koronavirüs salgını dünya düzenini değiştirecek mi?

Fotoğraf (Getty Images)
Fotoğraf (Getty Images)

İsa Nehari
“Kovid-19 salgınının sonunda birçok ülkede kurumlar başarısız olarak kabul edilecek. Bu kabulün objektif olarak adil olup olmadığı önemli değil. Çünkü gerçek şu ki dünya koronavirüsten sonra artık eskisi gibi olmayacak.”
Bunlar, koronavirüs salgınına eşlik eden istisnai koşulların kendisini, İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru 1944 yılında yaşanan Çıkıntı Muharebesi'nde bunalıma girip belirli bir hedefi olmadan etrafa rast gele ateş eden bir askermiş gibi hissettirdiğini söyleyen ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'in sözleri.

ABD eskiden daha dayanıklıydı
Kissinger, The Wall Street Journal’da kaleme aldığı makalesinde, ülkesinin savaş dönemindeki haliyle şu anki hali arasında farklar olduğunu, o zamanlar yüksek bir ulusal hedef üzerinde inşa edilen ve güçlenen ‘Amerikan dayanıklılığının’ yerini bugün bölünmüş bir ülkenin aldığını söylüyor. Kissinger ayrıca boyut ve kapsam bakımından eşi benzeri görülmemiş engelleri aşmak için etkili ve vizyon sahibi bir hükümetin şart olduğunu vurguluyor.
Kissinger, ülkesinde koronavirüs salgının ‘hızlandırılmış’ bir şekilde yayıldığını belirtiyor. Ayrıca vaka sayısının her beş günde bir artmaya devam etmesi, makalesini kaleme aldığı sırada henüz bir tedavisinin geliştirilememiş olması, tıbbi malzemelerin ve yoğun bakım ünitelerinin artan vaka sayıları karşısında yetersiz kalması ve testlerin vakaların hangi aşamada olduğunu belirlemekte başarısız olması nedeniyle salgının durdurulmasına ihtimal dahi vermiyor. Bununla birlikte Kissenger başarılı bir aşının geliştirilmesinin 12 ila 18 ay sürebileceğinin de altını çiziyor.

Güven duyma ihtiyacı
Sosyal dayanışmayı, toplumların birbirleriyle olan ilişkilerini ve uluslararası barış ve istikrarı korumak için kamuoyunun güven duymaya ihtiyacı olduğuna işaret eden tecrübeli diplomat, bunun insanlar ancak Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam) ve kurumlarının felaketi öngörebileceklerine, etkilerini durdurabileceklerine ve istikrarı koruyabileceklerine inandıkları zaman sağlanabileceğini düşündüğünü ifade etti.
ABD yönetiminin felaketten kaçınmak için büyük çaba harcadığına dikkati çeken Kissinger bununla birlikte salgının yayılmasını önleme ve sonra dünyanın Amerikalıların kendilerini yönetebileceğine yönelik güvenini koruyan bir şekilde durumu normale döndürebilme yeteneği açısından gerçek bir sınav verdiğini de vurguladı.

Post-koronavirüs (Koronavirüs sonrası dönem)
Eski ABD Dışişleri Bakanı krizin ciddiyetine rağmen salgını durdurma çabalarının koronavirüs sonrası bir düzene geçme amacıyla acil bir proje başlatılmasını engellememesi gerektiğine inanıyor. Koronavirüs salgınını ortadan kaldırmak için tüm dünyanın ortak olduğu bir proje başlatılması çağrısında bulunan Kissenger sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Liderler, bu krizle sadece kendi ülkeleri dahilinde ilgileniyorlar. Oysa salgının etkileri sınır tanımıyor. Koronavirüsün insan sağlığına verebileceği zararın geçici olmasının umulmasına rağmen siyasi ve ekonomik çalkantıları gelecek nesilleri etkileyebilir. ABD dahil hiçbir ülke koronavirüs salgınını ulusal çabalar ile tamamen yenemez. Güncel çabalar küresel bir ortak vizyon ve programda birleşmeli. Eğer her ikisini de yapamazsak en kötüsü ile karşı karşıya kalacağız.”

Sabiteler bir kenara itilmemeli
Tarihteki Marshall Planı ve Manhattan Projesi'nin geliştirilmesinden bir takım dersler çıkaran eski diplomat, ABD’nin üç alanda büyük çabalar göstermesi gerektiğinin altını çiziyor. Bunlardan ilki ‘bulaşıcı hastalıklara karşı küresel direncin desteklenmesi.’ Bu konuda tıbbın çocuk felci aşısını geliştirmesi, çiçek hastalığını ortadan kaldırması, ileri düzey tıbbi teşhis teknikleri geliştirmesi gibi zaferlerine dikkati çeken Kissenger tüm bunların ülkesini tehlikeli bir şekilde rehavete ittiğini belirtiyor:
“Salgını kontrol altına almak için yeni teknolojiler ve yöntemler geliştirmemiz, insanları korumak için uygun aşılar bulmamız gerekiyor. Şehirler, eyaletler ve bölgeler, yiyecek stoklayarak, koordinasyon sağlayarak ve bilimin belirlediği sınırlar içinde araştırmalar yaparak halkını salgın hastalıklardan korumak amacıyla sürekli hazırlıklı olmalıdır.”
Kissinger çaba gösterilmesi gereken ikinci konunun ‘küresel ekonominin içinde bulunduğu koşulların iyileştirilmesi için çeşitli yolların aranması’ olduğunu söylüyor. Mevcut ekonomik krizin diğer ülkeler açısından daha karmaşık olduğunu ifade eden Kissenger sözlerine şöyle devam ediyor:
“Salgının hızı ve kapsamı nedeniyle yaşanan ekonomik durgunluk, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir durumdur. Sosyal mesafe uygulanması, okulların ve şirketlerin kapatılması gibi halk sağlığı açısından alınan önlemler her ne kadar acil bir gereklilik olsa da salgının ekonomiye verdiği zararı daha da artırmaktadır.”
Üçüncü konuyu ise ‘liberal dünya düzeninin ilkelerinin korunması’ olarak belirleyen Kissenger, bazen zalim bazen de iyi fakat güçlü yöneticiler tarafından korunan dört yanı duvarlarla çevrili bir şehir olarak ifade edilen modern devletin vatandaşlarını dış düşmandan koruyacak kadar güçlü olduğunu vurguluyor. Aydınların devletin amacının, insanların temel ihtiyaçlarını, güvenliğini, düzenini, ekonomik refahını ve adaletini sağlamak olduğunu savunarak bu kavramı yeniden formüle etmelerine rağmen bireylerin bunları tek başlarına güvence altına alamayacaklarını belirtiyor.

Endişe
ABD’nin eski Dışişleri Bakanı, Kovid-19 salgınıyla mücadele çabaları çerçevesinde küresel güç dengesinden çekilmenin yerel ve uluslararası düzeyde sosyal sözleşmelerin dağılmasına yol açmasından ve bunun da hem yurtiçinde hem yurt dışında tüm siyasi düzeylerde bir takım kısıtlamalara neden olmasından endişe ediyor.
Makalesini, yerini refahın arttığı ve insanların daha onurlu bir şekilde yaşadığı bir dünyaya bırakan Çıkıntı Muharebesi’nin sona ermesi sonrasındaki gibi önceliklerin belirlenmesi gerektiğini vurgulayarak sonlandıran Kissenger, liderlerin krizi yönetmesi ve geleceği inşa etmesinin tarihe düşülecek bir meydan okuma olacağına, başarısızlığın ise dünyayı yakabileceğine inanıyor.
*Bu yazı Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



İngiliz Donanması, üç gün boyunca kanalda seyreden bir Rus denizaltısını tespit etti

Geçen yıl Pasifik Okyanusu'nda askeri tatbikatlar sırasında bir Rus denizaltısı (Arşiv- Reuters)
Geçen yıl Pasifik Okyanusu'nda askeri tatbikatlar sırasında bir Rus denizaltısı (Arşiv- Reuters)
TT

İngiliz Donanması, üç gün boyunca kanalda seyreden bir Rus denizaltısını tespit etti

Geçen yıl Pasifik Okyanusu'nda askeri tatbikatlar sırasında bir Rus denizaltısı (Arşiv- Reuters)
Geçen yıl Pasifik Okyanusu'nda askeri tatbikatlar sırasında bir Rus denizaltısı (Arşiv- Reuters)

İngiliz Kraliyet Donanması dün yaptığı açıklamada, İngiliz Kanalı'nda bir Rus denizaltısını tespit ettiğini ve üç gündür izlediğini duyurdu. Donanma, bu tür tehditlere karşı İngiliz sularını koruma çabalarını yoğunlaştırıyor.

Donanma açıklamasında, Krasnodar denizaltısı ve Altay römorkörünü izlemek için helikopterle donatılmış bir İngiliz ikmal gemisinin görevlendirildiğini belirtti.

Rus denizaltısı ve römorkörü Kuzey Denizi'nden kanala girdi.

Açıklamada ayrıca, "Krasnodar'ın batması durumunda denizaltı karşıtı operasyonlara geçmek üzere özel bir hava mürettebatının hazırda bekletildiği" ifade edildi.

Olumsuz hava koşullarına rağmen denizaltının yüzeyde seyretmeye devam ettiği belirtildi.

İngiltere, Fransa'nın kuzeybatı kıyısındaki Ouessant Adası yakınlarında bulunan denizaltının izlenmesi görevini, kimliği açıklanmayan bir NATO müttefikine devrettiğini duyurdu.

İngiliz ordusu, Rus denizaltısı Novorossiysk'i kendi karasularında tespit ettikten sonra geçen temmuz ayında benzer bir izleme operasyonu gerçekleştirmişti.

İngiliz Savunma Bakanı John Healey pazartesi günü, "Rus deniz tehditleri" karşısında Kraliyet Donanması'nın yeteneklerini geliştirmek için milyonlarca sterlinlik bir programın başlatıldığını duyurdu.

Londra'ya göre, Rus denizaltılarının İngiliz sularındaki faaliyetleri son iki yılda yaklaşık üçte bir oranında arttı.

Aralık ayı başlarında İngiltere ve Norveç, Kuzey Atlantik'te bu denizaltılara karşı koymayı amaçlayan ortak bir fırkateyn filosu işletmek üzere bir iş birliği anlaşması imzaladı.


Trump, Venezuela'dan karayoluyla yapılan uyuşturucu sevkiyatlarını hedef almakta kararlı

ABD Devlet Başkanı Donald Trump ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, (AFP)
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, (AFP)
TT

Trump, Venezuela'dan karayoluyla yapılan uyuşturucu sevkiyatlarını hedef almakta kararlı

ABD Devlet Başkanı Donald Trump ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, (AFP)
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, (AFP)

Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro, Karayipler'deki ABD güçlerinin ülkesinin kıyıları açıklarında bir petrol tankerine el koymasının ardından ABD'yi "korsanlıkla" suçladı.

Maduro devlet televizyonunda yaptığı açıklamada, "Mürettebatı kaçırdılar, gemiyi çaldılar ve Karayipler'de yeni bir dönemi, suç teşkil eden korsanlık dönemini başlattılar" ifadelerini kullandı.

İlgili bir gelişme olarak, ABD Başkanı Donald Trump bugün Beyaz Saray'da gazetecilere yaptığı açıklamada, ülkesinin yakında Venezuela'dan ABD'ye kara yoluyla gelen uyuşturucu sevkiyatlarını engellemek için operasyonlar yapmaya başlayacağını söyledi.

Trump, son haftalarda karayoluyla yapılan uyuşturucu kaçakçılığını hedef almaya başlayacağı yönünde defalarca tehditte bulundu.


ABD milletvekilleri: İsrail, Lübnanlı gazetecinin ölümüne yol açan saldırıdan sorumlu olanları henüz hesap vermeye zorlamadı

Senatör Peter Welch, İsrail saldırısıyla ilgili basın toplantısında konuşuyor (Reuters)
Senatör Peter Welch, İsrail saldırısıyla ilgili basın toplantısında konuşuyor (Reuters)
TT

ABD milletvekilleri: İsrail, Lübnanlı gazetecinin ölümüne yol açan saldırıdan sorumlu olanları henüz hesap vermeye zorlamadı

Senatör Peter Welch, İsrail saldırısıyla ilgili basın toplantısında konuşuyor (Reuters)
Senatör Peter Welch, İsrail saldırısıyla ilgili basın toplantısında konuşuyor (Reuters)

Dört ABD'li milletvekili d yaptığı dün açıklamada, İsrail'in Ekim 2023'te Lübnan'da bir grup gazeteciye düzenlenen ve bir Reuters muhabirinin ölümüne, birçok gazetecinin de yaralanmasına neden olan saldırıdan sorumlu kimseyi cezalandırmadığını belirtti.

ABD Senatörü Peter Welch, saldırıda yaralanan gazetecilerden birinin memleketi olan Vermont'tan yaptığı açıklamada, İsrail'i olaya ilişkin ciddi bir soruşturma yürütmemekle suçlayarak, soruşturmaya dair hiçbir kanıt görmediğini söyledi.

13 Ekim 2023'te, İsrail tankı, gazetecilerin sınır ötesi bombardımanı filme aldığı sırada art arda iki top mermisi ateşledi.

Saldırıda Reuters televizyon kameramanı Issam el Abdullah öldü ve AFP fotoğrafçısı Christina Assi ağır yaralandı.

İsrail ordusu gazetecileri hedef almadığını söylüyor, ancak bir İsrail tank birliğinin gazeteci grubuna neden ateş açtığına dair açıklama yapmadı.

İki insan hakları grubu tarafından düzenlenen basın toplantısında, Demokrat Partili Welch, saldırıyla ilgili İsrail soruşturmasına dair yazılı bir kanıt almadığını, İsrail yetkililerinin yaralılarla, tanıklarla, saldırganlarla veya herhangi bir bağımsız araştırmacıyla görüştüğüne dair de bir kanıt bulamadığını söyledi.

Haziran 2025'te büyükelçilik, Senatör Welch'in ofisine İsrail ordusunun olayla ilgili bir soruşturma yürüttüğünü ve askerlerden hiçbirinin askeri çatışma kurallarını ihlal etmediği sonucuna vardığını bildirdi.

Saldırıda yaralanan Amerikalı AFP muhabiri Dylan Collins'in yanında duran Welch, İsrail yetkililerinin soruşturma taleplerine "kaçamak" cevaplar verdiğini ve çelişkili yanıtlar aldığını söyledi.

Welch daha fazla ayrıntı vermedi.

“İsrail ordusu bu olayı ciddi bir şekilde soruşturmak için kesinlikle hiçbir çaba göstermedi,” dedi. “İsrail ordusu bir soruşturma yürüttüğünü iddia etti, ancak herhangi bir soruşturmanın yapıldığına dair kesinlikle hiçbir kanıt yok.”

Welch, İsrail hükümetinin ofisine soruşturmanın tamamlandığını söylediğini, ancak AFP'ye ayrı olarak soruşturmanın hala devam ettiğini ve henüz hiçbir sonuca varılmadığını söylediğini belirtti.

Welch, “Peki hangisi doğru? İkisi birden doğru olamaz” dedi. Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre
Welch'in yorumları ve soruşturmanın tamamlanıp tamamlanmadığı hakkındaki ajansın sorusuna İsrail askeri sözcüsü, daha fazla ayrıntı vermeden, “Olay hala soruşturma altında” ifadesini kullandı.

AFP'nin Kuzey Amerika bölge direktörü Marc Levine, yaşananlar için iki yıldan fazla süredir tam hesap sorulmasını aradıklarını söyledi.

Levin, "AFP, İsrail yetkililerini soruşturmanın sonuçlarını açıklamaya ve sorumluları hesap vermeye çağırıyor" diye ekledi.

Reuters, 2023'ten beri İsrail ordusundan el-Abdullah'ı öldüren hava saldırısıyla ilgili hızlı, kapsamlı ve şeffaf bir soruşturma yürütmesini talep ediyor, ancak İsrail ordusundan saldırının nedenlerine ilişkin henüz bir açıklama alamadı.

Demokrat Senatör Chris Van Hollen, basın toplantısında daha fazlasının yapılması gerektiğini söyledi.

Şöyle devam etti: "Bu davada herhangi bir hesap verebilirlik veya adalet görmedik... Bu, İsrail hükümeti tarafından Amerikalılara ve gazetecilere yönelik saldırıların ve cezasızlık modelinin daha geniş bir parçası."

Vermont'tan ABD Temsilciler Meclisi Üyesi Becca Palint ve bağımsız ABD Senatörü Bernie Sanders, gazeteciler için adaleti sağlamaya yönelik çabalarına devam edeceklerini söylediler.

İsrail güçleri, bu yılın ağustos ayında Gazze Şeridi'nin güneyindeki Nasır Hastanesi'ni bombalayarak aralarında Reuters, Associated Press, El Cezire ve diğer medya kuruluşlarında çalışan gazetecilerin de bulunduğu en az 20 kişiyi öldürdü.

İsrailli bir askeri yetkili o dönemde Reuters'e verdiği demeçte, İsrail saldırısında öldürülen Reuters ve Associated Press gazetecilerinin "saldırının hedefi" olmadığını söylemişti.