Çin'e laboratuarlarını dünyaya açma çağrısında bulunan ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, salgının ortaya çıkmasından bu yana Pekin tarafından saklandığı suçlamasını yineledi. Dün Şarku’l Avsat’ın da telefonla katıldığı bir basın toplantısında konuşan Pompeo, ABD’nin Çin Komünist Partisi’nin yeni tip koronavirüsü Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) zamanında bildirmediğine inandığını vurguladı. Ülkesinin virüsün kökeni ve bir laboratuar hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda soruşturma başlattığını doğruladı.
“Kesin bir şekilde emin olduğumuz bir şey varsa, o da virüsün Çin’de ortaya çıktığıdır” diyen Pompeo, Pekin tarafından başlatılan “virüsün Avrupa’da ortaya çıktığı ve arkasında ABD askerlerinin olduğu” yönündeki yanıltıcı kampanyaları da şiddetle eleştirdi. “Bu tür kampanyalar çok tehlikeli. Zirâ insanların hayatlarını kurtarmak için virüsün doğasını ve nasıl yayıldığını anlamamız gerekiyor” ifadesini kullandı. Çin’in salgını ilan etme hızını da kınayan Pompeo “Bilgiler istenen hıza ulaşmadı. Hem WHO bu bilgileri talep etmedi hem de iktidardaki Komünist Parti bunları sağlamadı” dedi.
Virüsün ortaya çıkışı ve bir salgın haline gelmesi ile ilgili uluslararası çapta inceleme çağrılarının arttığını söyleyen Pompeo, bu konuda Alman Şansölyesi Angela Merkel ve Avustralya Başbakanı Scott Morrison'ın açıklamalarına dikkat çektiği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Tüm dünya virüsün nasıl ortaya çıkıp tüm dünyaya nasıl yayıldığını bilmek istiyor. Yalnızca soruşturma amacı taşımayan bu istek önemli ve sırası gelecek. Salgın ise halen devam ediyor. Çin’de birçok laboratuvar mevcut. Çin Komünist Partisi’nin patojenik cisimlere dair çeşitli düzeylerde çalıştığı Wuhan Viroloji Enstitüsü (WIV) bunlardan yalnızca bir tanesi. Halen açık olan bu laboratuvarlara emniyetlerinin değerlendirilmesi ve herhangi bir madde sızıntısını önleme yeteneklerinin ölçülmesi için dünyanın farkı yerlerinden bilim adamlarının girişine izin verilmiyor. Hem şeffaf davranılabilmesi hem de dünyanın bu riski değerlendirebilmesi için bilime, doğru ve temiz verilere göre sağlam bir yanıt verebilmesi için bu laboratuvarlara erişmenin zamanı geldi. Nitekim laboratuvarda üzerinde çalışılan maddelerin güvenli ve emniyetli bir şekilde kullanılması çok önemli. Böylece sızıntı yaşanmaz.”
WHO’nun başarısızlığı
Şarku’l Avsat’ın ABD’nin WHO’ya sağladığı yıllık fonların askıya alınmasının örgütün faaliyette bulunduğu ülkelere etkisi hakkındaki sorusunu “ülkesinin küresel sağlığı desteklemekten kaçınmadığını” belirterek cevaplayan Pompeo açıklamalarına şöyle devam etti:
“Salgınla mücadele ve küresel sağlık konusunda ABD’den daha cömert bir ülke yok. Kimsenin WHO’nun salgın hakkında dünyayı bilgilendirmede ve bu virüsle başa çıkmada başarılı olduğunu düşündüğünü sanmıyorum. Ağır davrandılar. Bunu küresel bir salgın olarak saymadıkları gibi uluslararası uçuşların kapatılmasına da karşı çıktılar. Hatta ABD’nin seyahati yasaklama kararının yanlış bir fikir olduğunu düşündüler.”
WHO’nun hem geçmişte hem de SARS salgınından sonra yapılan ciddi reformlara rağmen halen başarısız olduğunu belirten Pompeo, örgüte aktarılan fonların insanların beklediği sonuçlara paralel olup olmadığını değerlendirmenin gerekliliğini vurguladı.
Pompeo, ülkesinin Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine, koronavirüs salgınıyla mücadelede ikili ve uluslararası düzeyde sağladığı insani yardımlara da değindi. Bölge ülkelerine ikili düzeyde 79 milyon dolar; Irak, Ürdün, Lübnan, Suriye ve Yemen'deki salgınla mücadele çabalarının desteklenmesi üzerine Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Bürosu’na (UNHCR) da 26 milyon dolar tahsis edildiğini açıkladı. Diğer yandan Suriye’de Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) virüsle mücadele etmek için ayrılan 20 milyon dolardan fazlasını kullandığını ve ABD’li epidemiyologların bölgedeki çeşitli ülkelere teknik destek sağladığını da belirtti. ABD’nin sistemleri kendisine yönelik tehdit oluşturan ülkeleri dahi atlamadığını söyleyen Pompeo, bu konuda İran’ı örnek vererek “İran rejimi üzerinde yürüttüğümüz aşırı baskı kampanyası devam ediyor olsa bile İran halkına insani yardım kanalını sürdürdük” dedi. ABD hükümetinin Suriye rejimine ait olanlar dahil Suriye'nin tüm bölgelerinde sağlık, gıda yardımına ve Kovid-19 ile mücadeleye destek sağlamak için BM örgütleriyle iş birliği içinde çalıştığını da teyit etti.
Sürekli caydırma politikası
ABD Dışişleri Bakanı, ülkesinin İran rejimine yönelik yürüttüğü caydırma politikasını sürdürdüğünü vurguladı. ABD Başkanı Donald Trump’ın dün Twitter hesabından yaptığı açıklamada ABD donanmasına Körfez’deki ABD gemilerini taciz etmeleri halinde tüm İran hücumbotlarına ateş edip yok etmeleri talimatı verdiğini söylemesi konusunda da şu değerlendirmede bulundu:
“Başkan’ın açıklaması; asker, denizci, pilot ve piyadelerimizi tehlikeye atmayacağımızı ve kendimizi savunacağımızı açıkça belirtti. Nitekim Başkan, kuvvetlerimizin mümkün olduğunca güvende olduğundan emin olmak için gereken her şeyi yapacağımızı daima vurguladı.”
ABD, İran'ı caydırmak için son aylarda çeşitli faaliyetlerde bulundu. Deniz seyrüseferini korumak için Körfez sularında konuşlanan çok uluslu bir deniz kuvvetinin seferber edilmesi, geçen eylül ayında İran’dan gelen füzelerle hedef alınmasının ardından Suudi Arabistan Krallığı'ndaki hava savunma sistemlerinin desteklenmesi, Yemen'de barış ve istikrarın sağlanması ve İran'dan Husilere göndrilen füze sevkiyatlarının önlenmesi, Irak'taki İran destekli milislerle mücadele edilmesi, bu faaliyetlerden bazıları... Nitekim ABD, İran'ın Ortadoğu'daki ve ABD'ye yönelik tehditlerini caydırmaya kararlı.
Ülkesinin İran'a karşı yürüttüğü azami baskı kampanyasının Tahran'ı davranışlarını değiştirmenin ve dünyayı terörizmden kurtarmanın gerekliliğine ikna etmek için ekonomik ve siyasi yönler içerdiğini dile getiren Pompeo sözlerini şöyle sürdürdü:
“İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif'in dünyaya iflas ettiklerini söyledikleri bir vakitte Şam'ı ziyaret ettiğini hepimiz gördük. Hem Esed rejiminin kanlı faaliyetlerini desteklemeye, roketler ateşlemeye, uydu fırlatma çalışmalarına devam ediyor hem de insanların gıda ve ilaç ihtiyaçlarını sağlamak için kaynaklarının olmadığını öne sürüyorlar.”
Kaynakların aslında mevcut olduğunu ancak İran rejimi önceliklerinin farklı olduğunu düşündüğünü söyleyen Pompeo, İran’ı halkını aşağı görmekle suçladı. Aynı zamanda insani kanallar aracılığıyla İran halkına salgınla mücadelede gerekli kaynakların sağlandığını vurguladı.
Batı Şeria’nın ilhakı “İsrail’e ait bir karar”
ABD Dışişleri Bakanı, Batı Şeria'nın kısmen ilhakına karar verecek olanın yalnızca İsrail olduğunu, ABD’nin ise bu konudaki görüşlerini yeni İsrail hükümetine sunacağını ancak bunu aleni bir şekilde açıklamayacağını söyledi. Bu açıklama, İsrail’in Filistin topraklarını ele geçirmeye kalktığı vakit ‘elleri bağlı durmayacağı’ sözü veren Filistinliler nezdinde ise tepkiye neden oldu.
Pompeo aynı zamanda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile merkez kamptaki rakibi Benny Gantz’ın ulusal bir hükümet kurmak konusunda geçen pazartesi günü anlaşmaya varmasından ‘memnuniyet’ duyduğunu dile getirdi. Dördüncü kez seçimlere gitmenin İsrail'in yararına olmayacağına inandığını kaydetti.