Bilim insanları Dünya tarihinin en tehlikeli yerini buldu: Dev yırtıcılar araba büyüklüğündeki balıkları yiyordu

(Davide Bonadonna / Science Alert)
(Davide Bonadonna / Science Alert)
TT

Bilim insanları Dünya tarihinin en tehlikeli yerini buldu: Dev yırtıcılar araba büyüklüğündeki balıkları yiyordu

(Davide Bonadonna / Science Alert)
(Davide Bonadonna / Science Alert)

Dünya koronavirüs salgını yüzünden son dönemlerde korkunç bir yer gibi görünse de kısa süre önce yayımlanan bir paleontoloji çalışması, daha korkutucu dönemlerin de yaşandığını gösterdi.
100 yıllık fosiller üzerindeki inceleme, 100 milyon yıl önce Sahra Çölü'nün bir kısmının muhtemelen gezegendeki en tehlikeli yer olduğunu ortaya çıkardı. Buna göre bölgede yırtıcı dinozorlardan oluşan eşi benzeri görülmemiş bir yoğunluk vardı. Bilim insanları bu yoğunluğun herhangi bir modern karasal ekosistemle karşılaştırılamayacak boyutta olduğunu söyledi.
Fas'ın güney doğusundaki Kem Kem yatakları denen bölgede Kretase dönemine kadar uzanan kaya oluşumlarından elde edilen fosillerin analizi; etçil dinozorların, uçan yırtıcı sürüngenlerin ve timsah benzeri avcıların, o zamanlar bir çöl yerine çok büyük balıklarla dolu bir nehir sistemi olan bölgede hep beraber yaşadığını gösterdi.
Çalışmanın başyazarı Nizar İbrahim, “Bir zaman makineniz olsaydı ve oraya seyahat edebilseydiniz muhtemelen çok uzun yaşamazdınız” dedi.
CNN’e konuşan İbrahim, Kem Kem ekosisteminin gizemli bir yer olduğunu söyledi. İbrahim’e göre tipik olarak ekosistemlerde yırtıcı hayvanlardan daha fazla sayıda otçul hayvan bulunuyor. Ayrıca buradaki yırtıcılar da çeşitli boyutlarda görülüyor ve büyük olanı baskın oluyor.
Kem Kem’de ise yırtıcı fosillerinin otçul dinozorlardan daha fazla olduğu görüldü. Independent Türkçe'de yer alan habere göre, üstelik Carcharodontosaurus, Spinosaurus, Abelisaur ve Deltadromeus gibi bölgede yaşayan yırtıcıların birçoğu, Tyrannosaurus rex kadar büyüktü.
İbrahim, bunun dinozor standartlarında bile olağandışı olduğunu söyledi. Çünkü 10 milyonlarca yıl sonra Kuzey Amerika'da bulunan T. rex, "eski ekosistemin tartışmasız hükümdarıydı”.
Ayrıca Kem Kem’deki büyük avcıların birbirini yemesinin pek de olası olmadığı ifade edildi. Gerçekçi bir senaryoya göre bu avcılar, bölgede bolca görülen büyük balıkları yiyordu. Bu balıklar arasında, coelacanth’lar gibi “araba büyüklüğünde” balıklar bulunuyordu.
Portsmouth Üniversitesi'nden paleobiyolog David Martill, “Burası dev coelacanth’lar ve akciğerli balıklar da dahil olmak üzere kesinlikle muazzam balıklarla doluydu” dedi.
ABD, Birleşik Krallık, Avrupa ve Afrika'dan bir grup uluslararası araştırmacı tarafından yürütülen Kem Kem çalışması, Afrika'nın paleontolojik geçmişine dair daha fazla bilgi edinmenin önemini gözler önüne seriyor.

ScienceAlert’in aktardığına göre Martill çalışmayı şöyle tanımladı:
"Ünlü Alman paleontolog Ernst Freiherr Stromer von Reichenbach, 1936'da son büyük eserini yayınladığından beri, Sahra'da bulunan omurgalı fosilleri üzerindeki en kapsamlı çalışma."



Örümcekler okyanuslardan çıkmış olabilir

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
TT

Örümcekler okyanuslardan çıkmış olabilir

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)

Erin Keller Son dakika haberleri ve gündem muhabiri 

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)

500 milyon yıllık bir fosilin analizine dayanan yeni araştırma, örümcekler ve diğer araknidlerin denizden gelmiş olabileceğini öne sürüyor.

Bilim dergisi Current Biology'de salı günü yayımlanan araştırmaya göre, "mükemmel şekilde korunmuş" örnek, bu canlıların kara hayatına uyum sağlamadan önce yüzdüğü fikrini destekliyor.

Arizona Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, bir zamanlar at nalı yengeçlerinin atası olduğu düşünülen ve nesli tükenmiş bir Kambriyen dönemi türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini analiz etti. Bununla birlikte çalışma, bu canlının sinir yapısının modern örümcekler ve akrabalarına daha çok benzediğini ortaya koydu ki bu da araknidlerle daha önce düşünülenden daha yakın bir evrimsel bağa sahip olduğunu işaret ediyor.

Mollisonia'nın vücudunun prosoma adı verilen ön kısmı, beş çift uzantıyı kontrol etmek üzere yayılan bir sinir demetleri örüntüsüne sahip. İlaveten örümceklerde ve diğer araknidlerde bulunan dişlere benzeyen bir çift kıskaç benzeri "pençelere", bölünmemiş beyninden kısa sinirler uzanır.

Araştırmacılar, fosilin bir ilk araknid olarak tanımlanmasını sağlayan en önemli özelliğin, beyninin benzersiz organizasyonu olduğunu söyledi: Modern kabuklular, böcekler, çıyanlar ve at nalı yengeçlerinde görülen önden arkaya düzenlemenin tersi, bu fosilin beyninde var.  

Arizona Üniversitesi'nde ders veren Nick Strausfeld başyazarı olduğu araştırma hakkında yaptığı açıklamada, fosilin beyninin modern örümceklere benzer şekilde "geriye doğru çevrilmiş" gibi göründüğünü söyledi.

Bu arkadan öne beyin düzenlemesi, hareket kontrolünü artıran sinir kısayolları sağlayan, çok önemli bir evrimsel adaptasyon olabilir.

Araştırmaya göre bu keşif, çeşitlenmenin yalnızca ortak bir atanın karaya geçişinden sonra gerçekleştiğine dair yaygın inancı sorgulanmasına neden oluyor. Daha önceki fosil kanıtları, araknidlerin yalnızca karada yaşayıp evrimleştiğini öne sürüyordu.

Görsel kaldırıldı.Mollisonia'nın vücudunun ön kısmı ya da prosoma, beş çift uzantıyı kontrol etmek üzere yayılan bir sinir demetleri düzenine sahip (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)


Strausfeld, "Araknidlerin ilk ne zaman ve nerede ortaya çıktığı, atalarının ne tür keliserliler olduğu ve bunların at nalı yengeçleri gibi deniz türü veya yarı sucul olup olmadığı hala şiddetle tartışılıyor" dedi.

Mollisonia benzeri araknidler karadaki yaşama adapte olurken, muhtemelen ilk böcekler ve kırkayaklarla beslendi. Bu ilk araknidler, önemli bir savunma mekanizması olan böcek kanatlarının evrimini de etkilemiş olabilir.

Araştırmacılar, Mollisonia'nın soyunun muhtemelen örümceklere, akreplere, böğlere, kırbaç akreplerine ve kamçılı akreplere yol açtığını söylüyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news