Tarık Dilvani
Sosyal medyanın ve teknoloji düşkünü akranlarına eşlik etme isteğinin Ürdünlü bir genç kızın hayatına mâl olacağı kimsenin aklına gelmezdi. Ürdünlü yetkililer, 14 yaşındaki kız kardeşini Facebook hesabı açtığı için öldüren 20 yaşındaki bir genci tutukladı. Kamuoyunu sarsan bu cinayet, ‘namus’ cinayetleri ve dönüştüğü noktaya ışık tuttu.
‘Namus’ cinayetleri, yıllar önce, kurbanların erkek akrabaları suçlarını ahlaki gerekçelere ya da öfke bahanesine bağladığı davaları ifade ediyor. Ürdün toplumu, hükümetin bu cinayetleri kontrol etme girişimlerine rağmen yılın başından beri sekiz kadının hayatına kast eden bu suçların devam edeceğinden endişe duyuyor.
Twitter'da öfke
Başkent Amman’daki Büyük Suçlar Başsavcısı, katilin kasıtlı olarak insan öldürme suçundan tutuklanması kararı aldı. Kız kardeşinin cesedi ise otopsiye gönderildi. İnsanlar ise kadınların namus bahanesiyle öldürülmesine bir son verilmesini isteyerek tepkilerini gösterdi.
Ürdün Kadın İşleri Ulusal Komitesi Genel Sekreteri Selma en-Nems, bu suçun temelinde erkek egemenliğinin yattığını, genç kızın ölümünün salgınla herhangi bir alakasının olmadığını düşünüyor. Aynı zamanda “Tek utanç kaynağının kadının davranışları olabileceğini düşünenler ve bu düşünceye çanak tutanlar var” diyor.
Gazeteci İbrahim Kıbilat ise şu yorumda bulunuyor:
“Yaşıtları gibi olmak isterken abisi tarafından bıçaklandı. Öldürülmesini gerektirecek bir suç işlememiş, yalnızca kendisine bir Facebook hesabı açmıştı. Bu hesabı koronavirüs salgını zamanında açmış olması, yaklaşık iki aydır evde kalmaktan sıkıldığı anlamına geliyor. Zirâ o sadece bir çocuktu.”
Salgın bir sebep miydi?
Resmi olmayan istatistiklere göre, kadın ve kız çocuklarının öldürüldüğü aile içi cinayetlerde 2019’un bu döneminde 6, 2020'nin başından bu yana ise 7 suç işlendi.
Koronavirüs salgını ile bu suçlar arasında bağlantı kurmayı reddeden Ürdün Kadın Dayanışma Enstitüsü Derneğine (SİGİ) göre, karantina ve sokağa çıkma yasağına rağmen bu suçlarda yüzde 25’lik bir azalma görüldü.
SİGİ, kadına karşı suç işleyenlerin daha katı cezalara çarptırılmasını ve bu cezalardan kaçamamaları için önleyici tedbirler alınmasını talep etti.
Yılın başından bu yana, 20’li yaşlarında bir kadın kendisini balkondan aşağı attı, yine aynı yaşlarda bir genç kız evin çatısından düştü, bir kadın evinde iki kadın tarafından dövülerek ve boğularak öldürüldü. Dünya Kadınlar Gününde ise, bir adam eşini öldürdü, 30 yaşındaki bir kadın ise vurularak öldürüldü.
İstatistik yok
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, kıdemli adli danışman Dr. Hani Cehşan, salgının neden olduğu sorunlar ve vakalar ile meşgul olan sağlık, sosyal, hukuk ve güvenlik sektörlerinin aile içi şiddete odaklanamadığını ve gereken tepkiyi veremediğini dile getiriyor. Aynı zamanda şu ifadeleri kullanıyor:
“Ürdün’de koronavirüs dönemindeki aile içi şiddete dair istatistik veya veri yok. Ancak Birleşmiş Milletler’e göre, diğer ülkelerde yaşanan aile içi şiddetin bu dönemde arttığı görülüyor. Sokağa çıkma yasağı sırasında evden çıkamayan mağdurlar, sivil toplum örgütlerinden veya devlet kurumlarından doğrudan yardım isteyemiyor.”
Ebeveyn bilgilendirme konuşması
Edinburgh Üniversitesi'nde çalışan Ürdünlü bir akademist ve bir feminist olan Ibtihal Mehadin, medyanın, kadın vücuduna indirgenen namus kavramı üzerindeki mevcut ataerkil söylemi güçlendirdiğini öne sürüyor. Ardından sözlerine şöyle devam ediyor:
“Nitekim medya, resmi olarak bu suçların üzerine durulması konusundaki eksikliklere değinmek yerine mağdurların bekaretini teyit etmeye çalışıyor. Ürdün’de kadın suçlarının mücadele edilmesi gerekenler listesine alınmasındaki başarıya rağmen, medya ise katillere apaçık ya da gizli bir şekilde sempati duymaya devam ediyor.”
Ürdün ilk sırada
Bugün Ürdün kamuoyu, on yıllardır devam eden ‘namus’ cinayetlerine artık bir son verme peşinde. Yıllar önce iki erkek kardeşin kız kardeşlerini zehirleyerek öldürmeleri üzerine, Ürdünlü bir hakim ise aile ‘namusu’ adına kadınların öldürülmesinin artık kabul edilemez olduğuna dair güzel mesajlar göndermişti.
Karar, ‘namus’ adına öldürmenin şeriat kanunlarına karşı olduğunu ilan eden bir fetvanın ardından gelmişti. Bu minvalde Ürdün Ceza Kanunu’nda değişiklikler yapılmış olsa da, birçok kadın koruma teşkilatı ve aktivistlere göre bu konudaki mevzuat hala yetersiz ve eksik.
Ürdün’deki gözlemcileri eleştiren ise, ülkenin namus suçlarında Arap ülkelerinde ön sırada geliyor olması. Zirâ katillerin çoğu kurbanların erkek kardeşleri veya babası.
Değiştirilmiş kanun
2017’de Ürdün ceza kanunu 340. maddede değişiklik yapılmış, ‘namus’ cinayeti faillerinin cezai indirimlerden yalnızca suçüstü durumda yararlanabilmesi kararı alınmıştı. İnsan hakları örgütü ise bu maddenin tamamen kaldırılmasını talep ediyor. Diğer yandan, uzman ve aktivistler, birçok ailenin katil lehine/kurban aleyhine muvafakat edip faillerin cezasız kalmasını kolaylaştırdığını belirtiyor. Nitekim bu kişilerin ve ‘namus’ cinayetlerine maddi manevi karışanların da sorgulanmasını talep eden insan hakları savunucuları, kurbanların cezalandırılması yerine himaye edilmesi çağrısında bulunuyor. Zirâ böyle bir risk altında olan kadın ya da kızlar, himaye edilecekleri bahanesiyle çoğunlukla geçici olarak hapse konuluyor.
Ancak serbest bırakılmalarından saatler sonra, ailelerinin bu kişiye zarar gelmeyeceği sözüne rağmen, ölüme mahkum ediliyorlar. Bu yüzden, aktivistler mağdurlar için bir sığınma evinin kurulmasını talep ediyor.