Hamaney’in internet sitesinde yer alan görseller, İran'ın bölgesel tehditlerine ışık tuttu

İran Lideri Hamaney’in internet sitesinde geçtiğimiz hafta yayınlanan bir görsel
İran Lideri Hamaney’in internet sitesinde geçtiğimiz hafta yayınlanan bir görsel
TT

Hamaney’in internet sitesinde yer alan görseller, İran'ın bölgesel tehditlerine ışık tuttu

İran Lideri Hamaney’in internet sitesinde geçtiğimiz hafta yayınlanan bir görsel
İran Lideri Hamaney’in internet sitesinde geçtiğimiz hafta yayınlanan bir görsel

Sosyal medyanın ve siyasi çevrelerin geçtiğimiz Perşembe günü İran Dini Lideri Ali Hamaney’in resmi internet sitesi tarafından ‘Kudüs Günü’ vesilesiyle yayınlanan görsele verdikleri tepkiler hala devam ediyor. Verilen tepkilerde İran yanlısı grupların ve milis liderlerin katıldığı bir namazın tasvir edildiği görselin, Tahran'ın bölgesel tehditlerine ışık tuttuğu vurgulanıyor.
Görseller, Hamaney’in Ofisi ve İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun himayesinde Ramazan ayı boyunca her Cuma günü düzenlenen ‘Kudüs Yürüyüşü’nün iptalini telafi etmek için tasarlanmış bir elektronik propaganda kampanyasının parçası.
Tartışmalı görsellerden birinde, ön safta Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, Bahreynli Şii din adamı İsa Kasım ve Hamas Siyasi Bürosu Başkanı İsmail Heniyye, ikinci safta ise Husilerin lideri Abdulmelik el-Husi, Filistin İslami Cihad Hareketi Genel Sekreterliğine Ziyad en-Nahale ve Nijeryalı Şii din adamı İbrahim Zakzaki’nin yanı sıra DMO’nun yurt dışı kolu İsmail Kaani ve arka çaprazında Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed namaz kılar halde tasvir edildi.
Görselde namaz kılınan yer olarak Kudüs tasvir edilirken Hamaney’in resmi internet sitesi daha da ileriye gidip, 2003 yılında Saddam Hüseyin rejiminin çöküşünün ardından İran’ın Irak'taki varlığının mimarı Kudüs Gücü eski Komutanı Kasım Süleymani'nin siluetini bulutta tasvir etti. Görselin üzerinde yazılı ‘Kudüs’te namaz kılacağız’ ifadesi ise Hamaney’in mesajına atıftı.
 Öte yandan DMO Sözcüsü Ramazan Şerif, koronavirüs salgınının etkisi altına aldığı İran’daki olağanüstü koşullar nedeniyle yürüyüşlerin iptal edildiğini duyurdu. Şerif, “Bunda yanlış bir şey yok. Düşmanların hakkımızda söylediklerine kulak asmamalıyız” dedi. Ancak DMO Sözcüsünün açıklamaları, yürüyüşlerin gerçek iptal nedeninin göstericilerin başkentin merkezinde yeniden harekete geçmesinden duyulan endişeden kaynaklandığı şeklinde yorumlandı. Şerif, “Bazı şehirlerde yürüyüşün yapılması, özellikle yabancı medyada Tahran’da gösteriler düzenlendiği şeklinde lanse edileceği için daha fazla hasara neden olacak ve düşmanca atmosfer yaratacaktır” şeklinde konuştu.
Ayrıca ‘düşman bir medya saldırısına’ karşı internet üzerinden gerekli çabaları göstermeye odaklanacakları sözü veren Şerif’in açıklamalarında DMO’nun, yabancı basının dikkatini çekmek için bir medya kampanyası başlatmayı planladığını belirtmesi dikkat çekti. Şerif, bu adımı İran’ın yurtdışına mesajları olarak niteledi.
Diğer yandan söz konusu görselden önce Hamaney’in resmi internet sitesinde bir görsel daha yayınlanmıştı. Hamaney’in üç ayrı dilde yayın yapan sitesinde yayınlanan görselin Farsça versiyonundaki ifadeler ile Arapça ve İngilizce versiyonlardaki ifadeler yer alırken bu durum, İran resmi haber ajanslarının Farsça yayın yapan versiyonlarıyla Arapça ve İngilizce yayın yapan versiyonları arasındaki ton ve stil farkını hatırlatan bir yöntem.
Görselin Farsça versiyonunda “Kudüs Hürremşehr’dir” ifadeleri yer aldı. Bu ifade, İranlı yetkililerin 1935 yılından bu yana ‘Hürremşehr’ olarak adlandırdığı Muhammara şehrinde Şatt’ul-Arab’ın doğusunda Irak ve İran orduları arasında yaşanan şiddetli çatışmalara atıfta bulunuyor. Muhamara şehri, İran-Irak savaşının sona ermesinin üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen Ahvaz Vilayeti’nin en yoksul şehirlerinden biridir. Öte yandan en tartışmalı olan ise görselin İngilizce versiyonunda “Nihai Çözüm” ifadesinin kullanılmasıydı. Bu ifade, Nazi lideri Adolf Hitler'in öncülüğünde Avrupa'daki Yahudilere karşı uygulanan soykırımı belirtiyor.
Hamaney’in resmi internet sitesinin İngilizce yayın yapan versiyonundaki görselde “Nihai çözüm, ya direniş ya referandum” ifadeleri kullanıldı.
Görsel, son günlerde uluslararası camiadan yoğun tepki aldı.

Dünyadan tepkiler
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Twitter hesabı üzerinden Hamaney’i kınadı. Kullanılan ifadeleri ‘ahmaklık’ olarak nitelendiren Pompeo, dolaylı yollardan Twitter yönetimine Hamaney’in Twitter hesabının ve diğer platformlardaki hesaplarının dondurulması çağrısında bulundu.
Buna karşın Hamaney’in Ofisi’nden yapılan açıklamada ise “İsrail devletini yok etmek, Yahudileri yok etmek anlamına gelmez” denilerek, Pompeo’nun eleştirisi küçümsenmeye çalışıldı. Açıklamada, “İsrail'in ortadan kaldırılması, Filistinli Müslümanların, Hıristiyanların ve Yahudilerin devletlerini seçmeleri ve Netanyahu gibi haydutları ve alçakları kovmaları anlamına geliyor” ifadeleri kullanıldı.
Bununla birlikte İsrail ordusunun Farsça yayın yapan Twitter hesabındaki açıklamada, “Çocukça çizimler, İran’ın sanrılarını gerçeğe dönüştüğüne ikna etmek için mükemmel bir yöntem” denildi.
Diğer yandan Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Hamaney’i eleştiren Avrupalı ​​politikacıların ve diplomatların ön saflarında yer aldı.
Borrell, Twitter hesabından yazdığı mesajda, Hamaney’in açıklamalarını ‘İsrail'e karşı bir savaş çağrısı’ olarak niteledi. Hamaney’in ‘küresel barışa ve güvenliğe yönelik’ tehdidini güçlü bir şekilde kınadığını ifade eden Borrell, “İsrail'in güvenliği AB için bir önceliktir” dedi.
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif de Perşembe günü yaptığı açıklamayla eleştiri hattına girdi. Hamaney’in tutumunu, ‘diplomatik’ sözcük dağarcığıyla yumuşatmaya çalışan Zarif, Hamaney’in sadece ‘tek çözüm referandum’ dediğini öne sürerek Batılı eleştirmenleri ‘nihai çözümü gaz odalarında gören bir medeniyet haline geri dönmekle’ suçladı.
Görseller, Hamaney'in resmi internet sitesinin etkinliklere göre tasarladığı en önemli propaganda araçları olarak görülüyor.
Geçtiğimiz Ocak ayında, Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden saatler sonra Hamaney’in resmi internet sitesi, Süleymani’yi Şiilerin üçüncü imamı Hüseyin bin Ali'nin kollarında gösteren bir görsel yayınladı.
Hamaney’in internet sitesinde son beş ay içinde Süleymani’nin öldürülmesine tepki göstermek amacıyla çeşitli görseller yayınlandı. Site, Süleymani'yi, ABD bayrağının renklerini taşıyan bir ejderhanın ağzına İran bayrağının takılı olduğu bir mızrak yerleştiren savaşçı şeklinde çizmek için antik Yunan mitolojisine bile başvurdu.
Site aynı zamanda Süleymani'nin ölümünden sonra yaptığı ilk konuşmadan sonra ‘ABD güçlerinin evlerine tabutla dönecekleri tehdidinde’ bulunan Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın ellerinin çizildiği bir görsel de paylaştı.
Ayn el-Esed Üssü’ne düzenlenen füzeli saldırıdan sonra site, İran topraklarından başlayıp Irak'ın merkezine uzanan dev bir füzenin resmedildiği bir görsel yayınladı. Görselde İran yanlısı milisler, sarı bir yumrukla sembolize edildi. Öte yandan Afganistan haritası üzerinde ülkenin bayrağını taşıyan sarı bir el tasvir edildi. Bu el ise Fatimiyyun milislerini temsil ediyordu. Görselde Pakistan haritası üzerinde uzanan sarı bir el daha tasvir edilirken bu da Zeynebiyyun milislerini sembolize ediyordu.
Yemen haritası üzerindeki yumrukta Husilerin sembolü resmedilirken Suriye'nin üzerinde Suriye bayrağı çizmekle yetinildi. Lübnan üzerinde ise Lübnan bayrağı ve Hizbullah’ın sembolü birleştirildi. Irak’ın üzerinde ise Haşdi Şabi’nin sembolleri yer alırken Filistin’de Hamas'ın eli görüldü.
ABD’nin Irak’taki iki askeri üssüne düzenlenen füzeli saldırıların ertesinde yayınlanan bir başka görselde ise DMO Hava-Uzay Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade yer aldı.
Hacızade söz konusu görselde İran yanlısı milis grupların bayrakları ile çevrili olarak resmedildi. Görsel, içeride İran’a karşı uluslararası yasal sonuçları olabileceği yönünde eleştirilere neden oldu.
Hamaney’in resmi internet sitesi tarafından yayınlanan her görselin ardından destekçileri arasında bir destek dalgası oluşurken buna karşın Hamaney’in tutumlarını eleştirenler arasında büyük bir öfkeye neden oluyor.



İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
TT

İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)

Refik Huri

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopter kazasında ölmesi, İran'ı kritik bir dönemde iki halef kriziyle karşı karşıya bıraktı; birincisi zamanından önce gelen cumhurbaşkanının halefi krizi. İkincisi,1979'da İslam Devrimi'nin fitilini ateşleyen İmam Humeyni’den çok daha uzun süre hüküm süren Dini Lider Ali Hamaney'in sağlık durumu sebebiyle zamanı yaklaşan halefini seçme krizi. Hamaney'in halefinin radikal bir din adamı olacağı kesin ve Reisi öne çıkan bir adaydı. Hem Dini Lider hem de Dini Lider’in istediği seçeneğe oy veren Uzmanlar Konseyi çevresinde önemli bir seçenekti. Reisi'nin halefi konusu ise görünürde Reisi, Ahmedinejad ve Hatemi gibi aşırı muhafazakâr veya Rafsancani ve Ruhani gibi reformcu ve ılımlı bir figür olacak din adamı ya da eski Devrim Muhafızları subayı seçeneklerine açık görünüyor.

Sistemin gerçek hesapları arasında hiçbir fark yok. Zira gerçek güç, “ilahi meşruiyete” sahip olan, kayıp ve beklenen “zamanın sahibinin” vekili olan Dini Liderin elinde. Herhangi bir dini rejim gibi, gittikçe daha da aşırılaşma yönünde ilerlemeye mahkûm bir rejimde, Dini Liderin aşırı muhafazakâr olması doğal. Teorik olarak “halk meşruiyetini” temsil eden cumhurbaşkanlığı makamı için muhafazakâr ya da ılımlı adayları seçen de odur. Seçimler, ister iç koşullar isterse dış ilişkilerin görünen yönü olsun, rejimin her aşamadaki ihtiyaçlarına bağlıdır. Dünyada İran’daki “reformcu akımın” başarısı üzerine oynanan bahisler bağlamında yapılan eski ve yeni tartışmalar ise bir nevi kendini kandırmadır. Dini Liderin iradesi olmadan hiçbir reformcu iktidara ulaşamaz. Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, Hasan Ruhani ve onlardan önce İmam Humeyni'nin ölümünden sonra arkadaşı Ali Hamaney'in Dini Lider konumuna gelmesinde önemli rol oynayan Haşimi Rafsancani'de olduğu gibi, iktidara gelip çizilen kırmızı çizgileri aşmaya çalışan herhangi bir reformcu figür izolasyona mahkumdur.

Hamaney, "bugün ülkenin asıl meselesinin ekonomi ve temel zayıf noktasının da ekonomik mesele" olduğunu düşünüyorsa, Reisi'nin halefi ekonomiye odaklanacak, insanları ekonomik durumdan ve uygulanan sosyal kısıtlamaların sertliğinden kaynaklanan toplumsal memnuniyetsizliklerini azaltmaya ikna edecek ılımlı bir şahsiyet olabilir. Ama bunun aksini düşünenler de var. Bunlara göre Reisi'nin Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Katar ve diğerlerine açılma konusunda yaptıkları, ancak ılımlı bir cumhurbaşkanının aksine sorgulanmadan esneklik gösterebilecek katı görüşlü bir cumhurbaşkanı tarafından yapılabilirdi. Pratik olarak Hamaney'in elinde olan anahtar, adayları eleyen ve Reisi'nin aday gösterilmesi sırasında kazanacağı korkusuyla Ali Laricani’nin yarış dışı bırakılmasında olduğu gibi, seçilen adaya tehdit oluşturanların adaylığını önleyen Anayasa Koruma Konseyi'ne ödünç olarak veriliyor. Konsey, eski cumhurbaşkanı Ruhani’nin bile, uzun süredir üyesi olmasına rağmen Uzmanlar Konseyi'ne aday olmaya uygun olmadığına karar vermişti. Bunun nedeni, İmam Humeyni'nin en başından beri İslam Cumhuriyeti'nin en yüksek önceliklerini belirlemiş olmasıdır ve bunlardan en öne çıkanları iki tanedir. Birincisi, "İslam hükümeti velayet ile imanın ikizidir ve düzeni sağlamak bir görev borcudur." İkincisi ise "devrimi ihraç etmek, çünkü rejim kapalı bir ortamda kalırsa kesinlikle yenilgi ile yüzleşecektir." Arap ülkelerindeki Şii milis gruplara “yatırım” yapılması ve Filistin kartına sahip olunmaya çalışılması da bundandır. Bunun hiçbir bölgesel güçte daha önce görülmemiş pratik uygulaması ise Lübnan'da Hizbullah, Irak’ta Haşdi Şabi, özellikle de Hizbullah Tugayları, Seyyid el-Şuhada Tugayı, Kays el-Hazali hareketi, Suriye'de Afganlardan oluşan Fatimiyyun Tugayı ile Pakistanlılardan oluşan Zeynebiyyun Tugayı gibi silahlı mezhepçi ideolojik grupların kurulması, Yemen’de Ensarullah (Husiler), Gazze’de Hamas ve İslami Cihat’ın desteklenmesidir. İran'ın hiçbir şey yapmadan kazanmasını sağlayan da budur. Vekalet ile kazanıyor, vekalet ile savaşıyor ve vekalet ile anlaşıyor. Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve Dış Politika Programı Direktörü Susan Maloney'nin söylediği gibi, Tahran'ın bölgede bahse girdiği şey bir kaos sistemidir. Maloney İran'ın stratejisini "güçlü düşmanlarına, özellikle de ABD'ye karşı avantaj elde etmenin ekonomik açıdan ucuz bir yolu olarak, asimetrik savaşa yatırım yapmak" olarak tanımlıyor. Sahne çok çelişkili ve Sovyetler Birliği'nde yaşanan ve onun çöküşüne yol açan duruma benziyor; içeride ekonomik zayıflık, dışarıda güçlü nüfuz ve büyük harcamaların yapıldığı askeri güç. Hamaney'in 2003'te İran penceresinden gördüğü kadarıyla bölgedeki sahne şöyleydi; “Washington yeni bir Ortadoğu yaratma konusunda tamamen başarısız oldu. Bölgenin jeopolitik haritasının köklü bir değişim içinde olduğu doğru ama bu ABD'nin değil, direniş cephesinin yararına bir değişim. Evet, Batı Asya'nın jeopolitik haritası değişti ama direnişin lehine olacak şekilde değişti.” Dahili sahneye gelince, zorlu ekonomik durumdan duyulan memnuniyetsizlik nedeniyle halk seçimlere katılma konusunda isteksiz. Kadınlara başörtüsünün dayatılmasına, sosyal davranışlar ve giyim üzerindeki kısıtlamaların sıkılaştırılmasına karşı gösteriler düzenleniyor. Son parlamento seçimlerine seçmenlerin ancak yüzde 41'i katıldı. Başkent Tahran'da bu oran yüzde 19'du.Türk analist Murat Yetkin, "İran rejimi uzun menzilli füzeler üretebiliyor ama Cumhurbaşkanı Reisi'nin uçağının yerini tam olarak belirleyemiyor" derken abartmıyordu. Aslında İran'ın uçağın düşüşüne ilişkin hikayesi hâlâ eksik. Dahası kazanın gerçek nedenleri, teknik neden veya sisten mi kaynaklandığı, yoksa sabotaj sonucu mu olduğu gibi sorular cevapsız kalacak kadar boşluklarla dolu. Resim net değil; cumhurbaşkanının uçağı düşerken kendisine eşlik eden iki uçak Tebriz'e dönüş yolculuğuna nasıl devam edebildi? Reisi'nin dini lider konumuna gelmesini engellemek için biri bir komplo mu kurdu? Cenaze törenlerinde Şiiliğin abartılı tezahürleri, soruları gülünç hale getirmeye yönelik bir çaba mıydı?

Totaliter rejimlerde gerçeği bilmek zordur. Ancak içeride baskı ve disipline, bölgede ise kaosa bel bağlayan İslami rejim, din adamları ve Devrim Muhafızları arasında karma bir rejim haline geldi. Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor.