Bilim insanları Einstein’ın ünlü teorisini kesin olarak kanıtladı

Yaptığı devrim niteliğindeki fizik ve matematik çalışmaları sayesinde Einstein, 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü kazandı (Pixabay)
Yaptığı devrim niteliğindeki fizik ve matematik çalışmaları sayesinde Einstein, 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü kazandı (Pixabay)
TT

Bilim insanları Einstein’ın ünlü teorisini kesin olarak kanıtladı

Yaptığı devrim niteliğindeki fizik ve matematik çalışmaları sayesinde Einstein, 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü kazandı (Pixabay)
Yaptığı devrim niteliğindeki fizik ve matematik çalışmaları sayesinde Einstein, 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü kazandı (Pixabay)

Uluslararası bir araştırma ekibi, Einstein’ın Genel Görelilik Teorisi’nin önemli kabullerinden biri olan eşdeğerlilik ilkesinin tarihteki en kesin doğrulamasına imza attı.
Manchester Üniversitesi’nin internet sitesinde yer alan bilgiye göre yeni araştırma, “serbest düşüşün evrenselliği” ismi de verilen bu eşdeğerliliğin nötron yıldızları gibi güçlü öz yerçekimi barındıran gökcisimlerinde de geçerli olduğunu gösterdi.
Fransa’daki Nançay Radyo Teleskobu’nu kullanan astrofizikçiler, nötron yıldızlarının bir türü olan atarcaların gönderdiği radyo dalgalarını yüksek hassasiyetle ölçtü ve Einstein’in yerçekimi teorisinin aşırı koşullar bulunan gökcisimlerinde geçerli olup olmadığını test etti. Ekip, “PSR J0337+1715” isimli atarcadan gelen sinyalleri analiz etti.
Serbest düşüşün evrenselliği prensibine göre, aynı yerçekimi alanında düşmekte olan iki cisim, bileşimlerinden ve kütlelerinden bağımsız olarak aynı ivmeyi kazanıyor.
Bu prensibin geçerliliği, tarihte ilk kez Galileo’nun farklı kütlelere sahip iki cismi Pizza Kulesi’nden aşağı bıraktığı ünlü deneyde, cisimlerin yere aynı anda ulaşmasıyla görülmüştü.
Prensip aynı zamanda Einstein’ın Genel Görelilik Teorisi’nin de kalbinde yer alıyor. Ancak son zamanlarda Genel Görelilik’le kuantum mekaniği arasındaki bazı tutarsızlıklar ve evrenin büyük kısmını oluşturduğu düşünülen karanlık maddeyle karanlık enerji muammaları gibi ipuçları, bazı fizikçileri Genel Görelilik’in yerçekimi için nihai teori olmayabileceğini düşünmeye itmişti.
Atarca türü bir nötron yıldızını gözlemleyen araştırmacılar, daha düşük yerçekimsel alana sahip iki beyaz cüce yıldızın atarcanın yörüngesinde bulunduğunu gördü.
Hakemli bilim dergisi Astronomy and Astrophysics’de yayımlanan makalenin başyazarı Manchester Üniversitesi’nden Dr. Guillaume Voisin bulgularını şöyle açıkladı:
"Bu üçlü sistemin özgün düzeninde Dünya-Ay-Güneş sisteminde olduğu gibi diğer iki yıldızın ‘düşmekte olduğu’ ikinci bir yıldız vardı. Bu da Galileo’nun Pisa Kulesi’ndeki ünlü deneyinin yıldız ölçeğindeki dengini gerçekleştirmeye olanak tanıdı. Farklı bileşimlere sahip iki kütle, aynı yerçekimsel ivmelenmeyle üçünü bir kütlenin yerçekimsel alanında düşüyordu."
İki beyaz cücelerden biri 7 milyon kilometre uzaktaki atarcanın etrafındaki bir turunu sadece 1,6 günde tamamlıyor. Bu ikili yıldız sistemi, yörüngesinde Güneş’in yüzde 40’ı kütleye sahip ikinci bir sistemi tutuyor. Bu da birbirlerinin yörüngesinde olan Dünya ve Ay sisteminin aynı zamanda Güneş’in yörüngesinde olmasına benzetilebilir.
Independent Türkçe'de yer alan habere göre, Ay’a yerleştirilen lazer yansıtıcılarla yapılan deneyler, Dünya ve Ay’ın evrensel serbest düşüşün tahmin ettiği gibi Güneş’in yerçekimsel alanından aynı biçimde etkilendiğini daha önce göstermişti.
Yeni araştırma ise çok güçlü yerçekimine sahip gökcisimlerinde de prensibin geçerli olduğunu gerçek bir örnekte göstererek astrofizikteki bir boşluğu doldurmuş oldu. Ekip aşırı yüksek yerçekimi alanının Genel Görelilik’in öngörülerinden sapma oranının milyonda ikiden fazla olmadığını ortaya koydu.
Bu sonuç neredeyse kesin biçimde, eşdeğerlik ilkesinin tüm evrende geçerli olduğunu gösterdi.



Bilim insanları düzenli tüketimle ömrü uzatan besinleri açıkladı

TT

Bilim insanları düzenli tüketimle ömrü uzatan besinleri açıkladı

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Her gün çay, kırmızı orman meyveleri, elma, portakal veya üzümlere yer veren bir beslenme biçimi, erken ölüm riskini azaltabilir ve uzun yaşamı destekleyebilir.

Hakemli dergi Nature Food'da yayımlanan yeni bir araştırmada, flavonoid moleküller açısından zengin olan çeşitli gıdalar tüketen kişilerde kronik sağlık sorunları görülme riskinin daha düşük, uzun yaşama potansiyelininse daha yüksek olabileceği sonucuna varıldı.

Queen's Belfast Üniversitesi'nden isimlerin de aralarında olduğu bilim insanları çay, kırmızı orman meyveleri, bitter çikolata ve elma gibi flavonoid içeren gıdaları tüketmenin tip 2 diyabet, kanser, kalp ve nörolojik hastalıklar gibi rahatsızlıkların ortaya çıkmasını önleyebileceğini söylüyor.

Çalışmanın ortak yazarı Aedín Cassidy, "Birçok yiyecek ve içecekte doğal şekilde yer alan güçlü biyoaktif maddeler olan flavonoidlerin beslenme yoluyla alınmasının kalp hastalığı, tip 2 diyabet ve Parkinson gibi nörolojik hastalıkların görülme riskini azaltabileceğini uzun zamandır biliyoruz" diye açıklıyor.

Ayrıca laboratuvar verileri ve klinik çalışmalardan farklı flavonoidlerin farklı şekillerde etki ettiğini, bazılarının tansiyonu iyileştirdiğini, diğerlerinin kolesterol seviyelerini düşürdüğünü ve iltihaplanmayı azalttığını da biliyoruz.

Flavonoid molekülleri yaban mersini, çilek, portakal, elma, üzümün yanı sıra çay, kırmızı şarap ve bitter çikolatada dahi bol miktarda bulunuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Benjamin Parmenter, "Günde yaklaşık 500 mg flavonoid alımı, herhangi bir nedenden ölüm riskinde yüzde 16, kardiyovasküler hastalık, tip 2 diyabet ve solunum yolu hastalıkları riskinde yüzde 10 azalmayla ilişkilendirildi" diyor.

Bu, aşağı yukarı iki fincan çay içerek tüketilen flavonoid miktarına eşit.

40 ila 70 yaşındaki en az 120 bin kişiyi 10 yıldan uzun süre boyunca izleyen bu çalışma, sadece yüksek miktarda flavonoid tüketmenin ötesinde, flavonoidlerin çeşitli kaynaklardan alınmasının faydalarını vurgulayan ilk çalışma.

Bulgular, daha fazla flavonoid içeren gıdaları bunları daha da çeşitlendirerek tüketmenin, tek bir kaynaktan tüketmeye kıyasla sağlık sorunlarını azaltmakta daha iyi olabileceğini gösteriyor.

Araştırma, renk çeşitliliğine sahip gıdalar tüketmenin sağlığı korumada paha biçilmez olduğu yönündeki yaygın inanışla da örtüşüyor.

Çalışmanın yazarı Tilman Kuhn, "Flavonoid açısından zengin olanlar da dahil çeşitli renklerde meyve ve sebze tüketmek, sağlıklı bir yaşam tarzını sürdürmek için ihtiyaç duyulan vitamin ve besinleri alma ihtimalini artırıyor" diyor.

Dr. Cassidy, "Sonuçlar, net bir halk sağlığı mesajı veriyor" ifadelerini kullanıyor. 

Örneğin daha fazla çay içmek ve daha fazla çilek ve elma yemek gibi basit ve uygulanabilir beslenme değişikliklerinin, flavonoid açısından zengin gıdaların çeşitliliğini ve tüketimini artırmaya katkı sağlayarak uzun vadede sağlığı iyileştirme potansiyeli taşıdığını gösteriyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news