Tahran koronavirüse karşı önlem almakta çekinceli davranıyor

Ruhani, cesedi Devrim Muhafızları tarafından dün Suriye'den Tahran'ın batısındaki Mihrabad'a getirilen savaşçının cenaze töreni için toplanan kalabalığı kınadı. (Tasnim)
Ruhani, cesedi Devrim Muhafızları tarafından dün Suriye'den Tahran'ın batısındaki Mihrabad'a getirilen savaşçının cenaze töreni için toplanan kalabalığı kınadı. (Tasnim)
TT

Tahran koronavirüse karşı önlem almakta çekinceli davranıyor

Ruhani, cesedi Devrim Muhafızları tarafından dün Suriye'den Tahran'ın batısındaki Mihrabad'a getirilen savaşçının cenaze töreni için toplanan kalabalığı kınadı. (Tasnim)
Ruhani, cesedi Devrim Muhafızları tarafından dün Suriye'den Tahran'ın batısındaki Mihrabad'a getirilen savaşçının cenaze töreni için toplanan kalabalığı kınadı. (Tasnim)

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Kovid-19 vaka sayısında yeni sıçramaların ardından bazı bölgelerin kırmızı bölge olarak sınıflandırılmasıyla Sağlık Bakanlığı ve illerdeki sağlık görevlilerinin, kısıtlamalar getirilmesi talebinden iki gün sonra sosyal mesafe kısıtlamalarına ve baskıcı yöntemlere geri dönüşe karşı olumsuz bir tutum sergiledi.
Sağlık Bakanlığı, koronavirüs vaka sayısının 2 bin 596’ya çıktığını ve 87 ölüm kaydedildiğini açıkladı. Sağlık Bakanlığı sözcüsü Sima Sedat Lari, 24 saat içindeki yeni vakalar arasında 930 kişinin hastaneye kaldırıldığını, 2 bin 759 hastanın da durumunun kritik olduğunu bildirdi. 
Kovid-19 kaynaklı ölümlerin sayısının dört gün boyunca 100 ile 120 arasında değişmesi ve tekrar günde iki binden fazla vaka kaydedilmesi ülkede ikinci bir dalga korkusu yarattı.
Bakanlık açıklamasında, vefat eden toplam kişi sayısının 9 bin 272 kişiye çıktığını, toplam vaka sayısının ise 197 bin 647'ye ulaştığını duyurdu. ISNA haber ajansının bildirdiğine göre resmi kaynaklar, 156 bin 991 kişinin iyileştiğini ve 1 milyon 344 bin 559 Kovid-19 tanı testinin gerçekleştirildiğini duyurdu.
Bakanlık Sözcüsü, Ahvaz, Buşehr, Doğu Azerbaycan, Kirmanşah ve Hürmüzgan eyaletlerinin, Bakanlığın sınıflandırdığı 10 il arasındaki kritik bölgeler arasında olduğunu kaydetti.
Tahran ve kuzeydeki valilikler, ticari faaliyetlerin yeniden başlaması ve kısıtlamaların hafifletilmesinden önce salgının merkez üssüyken, güney ve batı valilikleri salgının odak noktası haline geldi. Hükümet, Şubat ayının sonundan bu yana, virüsün yayılmasını kontrol altına almak için kademeli kısıtlamalar uyguladı ve kapsamlı bir karantina uygulamadan 11 Nisan'da kısıtlamaları azaltmaya başladı. Hükümet ayrıca, 21 Mart'ta gerçekleşen İran Yeni Yılı'nın başlamasından bir hafta sonra seyahat yasağı ilan etti. Söz konusu açıklamalar, dün Hasan Ruhani’nin, Sağlık Bakanı Said Namaki başkanlığındaki Koronavirüs ile Mücadele Ulusal Komitesi üst düzey yetkilileriyle bir araya geldiği toplantıda yapıldı.
İran cumhurbaşkanlığı resmi sitesinden yapılan açıklamaya göre Ruhani, yetkilileri hükümetin koronavirüsün yayılmasını önlemede elde ettiği "başarı" olarak nitelendirdiği konumu korumaya çağırdı.
Ruhani’nin açıklamasında, "Virüsün engellenmesi baskıcı yöntemlere başvurmadan İranlılar’ın ikna ve işbirliği gücüyle sağlandı" ifadeleri yer aldı. Sağlık yetkilileri ise uyarılara uyulmasını ve şeffaf önlemler alınmasını tavsiye etti.
Ruhani'nin, özellikle başta Tahran'da olmak üzere ülkenin birçok bölgesindeki vakaların ve kritik durumda olan valiliklerin artışı nedeniyle, sosyal mesafenin ve baskıcı  kısıtlamaların uygulanmasını isteyen Sağlık Bakanlığı'nın bir gün önceki yorumunu görmezden gelmesi dikkat çekti.
Ruhani aynı zamanda, herhangi bir ihmali koronavirüs karşısında acı verici ve zararlı bir olay olarak nitelendirerek, "Şu anda il merkezlerinde hastalığı azaltmada büyük bir başarıya ulaştık, diğer bölgelerde de bu noktaya yaklaşıyoruz. Ancak virüs davranışları ve ihmal nedeniyle beklenmedik ve acı verici durumlarla karşılaşabiliriz” ifadelerini kullandı.
Bazı valiliklerin kritik konumda olarak sınıflandırılmasına ilişkin çekincelerini dile getiren Ruhani, valiliklerin kırmızı nokta listesine girmesiyle ilgili raporlara atıfta bulunarak, şehirlerde ve valiliklerde güvenlik için açık bir standart sağlama gereğini vurguladı. Açıklamasında, "Ülkede hangi şehirlerin hangi durumdan dolayı kırmızı bölge olarak  sınıflandırıldıklarını, kısıtlamalar neler, hangi zaman diliminde ve hangi coğrafi çerçevede önlemler alınacaktır bunları bilmeliyiz" dedi.
Kısıtlamaları ve prosedürleri uygulama yönteminin gerekli ve hassas konulardan biri olduğunu belirten Ruhani, tüm valiliklerden ziyade belirli bölgelerde kısıtlamalar ilan edilmesi gerektiğini dile getirdi. Ayrıca maske takma uygulamasına dikkat edilmesi ve toplu olarak bir araya gelmeyi önleme çağrısında bulundu. Ruhani, “Yetkililerin açıklamasına göre kalabalık, hastalığın patlak vermesinin en önemli nedenlerinden biri” diyerek uyardı.
Öte yandan Ruhani, Eğitim Bakanlığı'nın Koronavirüs ile Mücadele Komitesi’nin sunulan senaryolara ilişkin nihai kararı alması şartıyla, Eylül ayının son on günü için planlanan yeni akademik yıl planını görüştü.
İran’daki tıp alanında, Reformcu eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi zamanında Yükseköğretim Bakanı olan Mustafa Muin başkanlığındaki üç üst düzey kişi, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'yi hükümetin, kritik durumda olarak belirlenen valilikler hakkındaki politikalarını yeniden gözden geçirmeye çağıran bir mesaj gönderdi.
Ruhani’nin ofisi, bu haftanın başlarında Radyo ve Televizyon Kurumu’ndan, ani talebin nedenlerini belirtmeden TV kanallarının koronavirüs salgını özel komitelerinin hükümetle toplantıları hakkındaki yayınları üzerinde azami kontrolü kullanmalarını istedi.
Diğer taraftan İran Sağlık Bakanı Yardımcısı İreç Herirçi, ülkesinin bir yıl daha koronavirüs ile karşı karşıya kalacağını ve ölümlerin ve vakaların devam edeceğinin beklendiğini söyledi.
Açıklamasının devamında, "Salgının oranı arttığında karantina ve kısıtlamaları uygulamak zorunda kalacağız" dedi.



İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
TT

İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)

Refik Huri

İran'ın tarihi geriye dönük olarak düzeltmenin imkânsız bir iş olduğunu kabul etmesi kolay değil. Coğrafyayla oynaması ve Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın Arap ve Sünni ayından Şii Hilali koparmak olarak adlandırdığı projeyi gerçekleştirmek umuduyla, Hegel'in tarihin kurnazlığı olarak adlandırdığı şeye karşı koymaya devam etmesi bir yanılsamadır. Hiçbir orta güç, bölgesel projesine hizmet etmek için savaşlara, kaosa ve istikrarsızlığa İran kadar bel bağlamamıştır. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden önce bile, Mollaların yönettiği İslam Cumhuriyeti kadar fırtınanın ortasında duran bir bölgesel güç daha yoktur.

İran, onlarca yıl içinde İslami direniş adı altında silahlı mezhepçi örgütler kurarak en tehlikeli siyasi, askeri, güvenlik ve ideolojik yatırımı yaptı. Ardından bu örgütleri kendisini korumaya, İsrail ve en başta ABD olmak üzere Tahran'ın bütün düşmanlarına karşı vekaleten savaşmaya teşvik etti. Direniş ekseni ve arenalar birliği stratejisi aracılığıyla İsrail ile yaşanan çatışmada kendisini askeri bir aktör olarak dayattı. ABD'ye karşı olan ve onu Batı Asya’dan çıkarmak isteyen, ama bir anlaşma şansı varsa Washington’dan yana oynayan bir oyuncu, Arap sahnesinde bölgesel bir siyasi aktör olarak empoze etti. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile Richard Fontaine ve Andrea Kendall Taylor'ın kargaşa ekseni adını verdiği bir tür örtülü ittifaka da ulaşmış durumda. Kargaşa ekseni, ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme karşı duruş ve çok kutuplu sisteme çağrıdır. Çoğulcu bir sistemin yokluğunda, kargaşa ekseninin kaos yaratmak için bir sistem projesine ihtiyacı yoktur.

Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin İslam Cumhuriyeti'nin gücünün en önemli bileşeni olarak kabul ettiği direniş ekseninin nispeten düşük maliyeti, jeopolitik ve stratejik olarak maliyetli hale geldi. Zira öncelikle Hamas, İsrail'i sarsan Aksa Tufanı operasyonunun Filistin'i özgürleştirme dalgasının başlangıcı olacağını sandı. İkincisi, Hizbullah Güney Lübnan cephesi üzerinden Hamas'a destek savaşı başlatmaya karar verdi. Üçüncüsü, İran Suriye'de yayıldı. İlk önce Gazze’nin yapıları ve halkı bir imha savaşına maruz kaldı. Ardından Hizbullah ağır darbe aldı. Son olarak da Suriye'de Esed rejimi devrildi, böylece İran Suriye köprüsünü, Filistin kalesini, Arap derinliğini ve Lübnan arenasını kaybetti.

Esasında İran'ın bölgesel projesi, Velayet-i Fakih yönetimine giden yolda bir aşama olan Filistin'i kurtarma projesinden daha büyük ve her iki proje de şu anda çıkmaza girmiş durumda. Filistin'i kurtarma projesi sadece İsrail ve kıyamet silahlarına değil, ABD ve Avrupa duvarlarına tosladı ve Rusya ile Çin tarafından da kabul edilebilir bir proje değil. Ayrıca 22 Arap ülkesini temsil eden Arap Zirvesi, 2000'li yılların başındaki Beyrut Zirvesi'nden itibaren barışın stratejik bir tercih olduğunu teyit etti. İran'ın bölgesel projesi, ABD'yi askeri, güvenlik ve hatta ekonomik olarak Ortadoğu'dan çıkarmak gibi zorlu bir meydan okuma ile çatışıyor. Aynı zamanda kendi halkı, liderleri, ittifakları ve önemli stratejik konumu bulunan büyük ve güçlü bir Arap dünyasıyla da çatışıyor.

Filistin’i gerçekten kurtarmak isteği bir yana, kurtarma gücüne sahip olmayan Tahran, İsrail ile anlaşmazlık yoluyla da olsa iki devletli çözüm yoluna taş koymaya katkıda bulunuyor.  Binyamin Netanyahu hükümeti Filistin devletinin kurulmasını reddediyor ve Batı Şeria ile Gazze'yi ilhak etmeyi amaçlıyor. Mollalar rejimi, Batı Şeria ve Gazze'de kurulacak Filistin devleti projesini engellemede İsrail’in ağırlığına ek ağırlık katıyor. Nitekim İsrail, Filistin devletinin kurulmasının Filistin'de bir İran terör üssü kurma projesi olduğunu iddia etmeye başladı. Netanyahu’ya göre sorun, İran'ın Suriye'den çekilmesinden ve İsrail'in Suriye ordusundan kalan stratejik silahları imha eden hava saldırıları düzenlemesinden ve Tahran adına savaşan örgütlerin zayıflatılmasından sonra bile devam ediyor. Hiçbir şey onun bu tutumunu değiştirmiyor. Oysa Irak’ın nükleer reaktörünü yerle bir eden saldırıyı düzenleyen 69. Filo'ya komuta eden pilotun İngiliz dergisi The Economist’e verdiği röportajda da söylediği gibi İsrail için en büyük tehdit İran değil, Filistinlilerle geçinememek ve birlikte yaşayamamaktır. Çünkü İsrail'in karşı karşıya olduğu asıl zorluk, ‘askeri gücünü stratejik kazanımlara ve barışa dönüştürmektir’, aksi takdirde kan daha uzun yıllar akmaya devam edecektir.

Büyük açmaz ikilidir; İran'ın bölgesel projesi, kendi kapasitesinden, Batı ile çatışmasından ve İsrail ile vekiller üzerinden savaşmasından daha büyüktür. Keza İsrail'in bölgesel projesi, Tel Aviv'in ekonomik, askeri ve sosyal olarak taşıyabileceğinden daha büyüktür. Batı ve Doğu'nun İsrail'in aşırılığına ve Filistin devletinin kurulması fırsatının kaçırılmasına yönelik sabrını zorlamaktadır. General Şaron'un dediği gibi, Washington'un hizmetinde olan “yüzen bir uçak gemisi” konumundan çıkıp Amerikan korumasına ihtiyaç duyan İsrail'in yükünü ABD'nin ne kadar süre ve ne ölçüde taşıyacağı da bilinmemektedir. Buradaki ders, herkesin göreceği şekilde duvara asılı olan Amerikalı stratejik analist Anthony Cordesman'ın şu sözüdür: “Savaşlar riskleri ortadan kaldırmakla ilgili değil, riskleri yönetmekle ilgilidir.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.