İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri el-Useymin: DEAŞ’tan daha tehlikeli olan İhvan ile yüzleşilmesi gerekiyor

İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Yusuf el-Useymin.
İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Yusuf el-Useymin.
TT

İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri el-Useymin: DEAŞ’tan daha tehlikeli olan İhvan ile yüzleşilmesi gerekiyor

İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Yusuf el-Useymin.
İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Yusuf el-Useymin.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Yusuf el-Useymin, Şarku’l Avsat ile gerçekleştirdiği röportajda son dönemde ortaya çıkan koronavirüs salgını ve İslam dünyasından bazı ülkelerin karşılaştığı zorluklar ışığında İİT’nin oynadığı role ilişkin açıklamalarda bulundu.
Useymin, İhvan-ı Müslimin Örgütü’nün (Müslüman Kardeşler) DEAŞ’tan daha tehlikeli olduğunu ve topluma nüfuz etmesini durdurmak için mümkün olan tüm yollarla mücadele edilmesi gerektiğini belirti. Örgütün eylemleriyle mücadele ve ifşa edilmesi için uzun vadeli bir strateji geliştirme çağrısında bulundu.
Mezhep farklılıkları üzerine açıklamalarda bulunan Useymin,  İİT’nin üye devletleri arasında mezhep kaynaklı bir çatışma olmadığını vurgulayarak Şiilerin ve Sünnilerin yüzlerce yıldır bir arada yaşadığını, değişen tek şeyin politikalar olduğunu belirtti. Yeni durumda devrim ihraç etmek ve zafer elde etmek amacıyla siyasi bir proje olarak öne sürülen mezheplerin siyasi amaç için kullanılmaya başlandığına dikkat çekti.
Useymin, İİT’nin çalışmaları hakkındaki açıklamasında Genel Sekreterliğin devletlerin iradesinin yansıması olduğunu ve kurumun siyaset üretmediğini vurguladı. Bu ülkelerin bir konu veya bir mesele hakkında çalışılmasını istediğinde Genel Sekreterliğin görevinin bu kararları ve politikaları uygulamak olduğunu belirtti. İİT’nin İslam dininin sesi olan kapsamlı bir platform olduğunu kaydetti.

Terörle Mücadele
Useymin, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın teröre karşı tutumunun açık ve net olduğunu; fikri, mali veya bir hareket olarak olsun, her türlü terörizmin reddedilerek masum görülmediğini söyledi. Açıklamasını şöyle sürdürdü:
“İİT sözlüğünde aşırılık yanlısı bir terörist eyleme hiçbir gerekçe yoktur. İslam, merhamet ve barışa dayanan ılımlı bir dindir. Bu ilke sadece bir fikir değil, İİT’nin temel ilkesidir. Teşkilat olarak İslam dünyasında veya dünyanın herhangi bir yerinde gerçekleşen her türlü terör eylemini kınıyoruz. Din, dil ırk ve renk gözetmeksizin terör eylemi gerçekleştiren herkese cevabımız aynı olacak ve terörizme karşı durmaya devam edeceğiz.”
Bu tür cezai eylemleri gerçekleştirmenin hiçbir gerekçesi olmadığını vurgulayan Useymin açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Batı ülkelerinde demokrasi ve rahat bir yaşam söz konusu. İşsizler gelirleri yoksa yardım alıyorlar. Fakat biz vatandaşlarımızın çoğunun DEAŞ’e bağlı olduğunu görüyoruz. Yoksulluğun insanları terörist eylemler yapmaya zorlamasının doğrudan bir nedeni olduğunu düşünmüyorum. Evet, bunun sebeplerinden biri olabilir ancak gerekçe olarak en başta fikir ve inanç geliyor. Dünyadaki 90 ülkeden vatandaşların DEAŞ’a bağlı olduğunu gösteren rakamlar da bunu doğruluyor.”
Bu durumun “İslami terörizmi veya islamofobiyi geçersiz kıldığını” belirten Useymin bu nedenle terörizm suçlamasını İslam dinine veya Müslümanlara bağlamanın zor olduğunu kaydetti. Bu tür eylemleri gerçekleştiren az sayıda Müslüman olduğunu, bunun dünyadaki yaklaşık 1,7 milyar  Müslümanın ne kadarını oluşturduğuna dikkat çekerek terörizmin belirli bir formu veya adı olmadığını ifade etti.

Diasporadaki Müslümanlar
İİT Başkanı ayrıca Müslümanlara ve diasporada İslam dinini savunmak için üstlendikleri rollere dikkat çektiği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Batı ülkelerindeki Müslümanlar için aktif bir rol olmalı. Sessiz bir çoğunluğa sahipler. Örneğin, Avrupa ve Rusya'da yaklaşık 65 milyon nüfus var ancak sesleri yok. İslam dinini daha iyi savunabilmek için tek bir cephede yer almıyorlar. İslami liderlerin büyük bir bölümü İslam dinini savunmada ve terörizmi reddetmekte önemli rol oynamalı. Müslümanların bu ülkelerde karşılaştıkları en önemli sorun, bir mahallede birlikte yaşamaları ve çevrelerine entegre olmamalarıdır. Geldikleri ülkelerin kıyafetlerini giyen ve ülkelerinde uyguladıkları gelenek ve görenekleri orada devam ettiren bu insanlar  yaşadıkları ülkede bir farklılıkla karşılaştıklarında kimlik sorunu ortaya çıkıyor. Sonuç olarak terörist örgütlerin sömürdüğü bu farklılıklar beliriyor. İİT’nin terörizmle mücadele çabaları arasında İslami olmayan ve ne yazık ki terörizm olgusunun ortaya çıkmaya başladığı ülkelerdeki Müslüman toplumlara ‘Yaşadığınız ülkelerin yasalarına saygı göstermeniz gerekiyor. Uymayacaksanız neden oraya gittiniz?’ sorusunu hatırlatmak yer alıyor.”

İhvan-ı Müslimin tehlikesi
İslam ve dünya için en tehlikeli olan gruplara da değinen Useymin, İhvan-ı Müslimin’in aslen bir suç grubu olan DEAŞ’tan daha tehlikeli olduğunu, İhvan’ın nüfuz eden bir grup olarak içinde yaşadıkları ülkelerin ve toplumların avukat, doktor, parlamenter ve üniversite profesörü gibi birçok kadroda etkili olduğunu vurguladı.  İhvan-ı Müslimin’in imparatorluğunu oluşturarak iktidara sahip olmak için aşağıdan yukarıya doğru giden bir stratejisinin olduğunu ve toplumun en alt tabakasına nüfuz edip hakimiyeti eline aldıklarını belirtti. Useymin, İhvan’ın suç eylemlerini hayata geçirmek için takiye ilkeleriyle hareket ettiğini vurguladı.
Useymin konuya dair üç temel nokta belirledi. Bunları söz konusu tehlikeyle yüzleşmek, sorunun varlığını kabul etmek ve planlarını ortaya çıkarmak. Ayrıca ekonomik ve sosyal olarak geride kalmak ve kalkınma çalışmalarının durmasına neden olmak gibi içinde bulunduğu çevreyi nasıl bir bölgeye dönüştürdüğünü bilmeyen halk arasında İhvan hareketinin tehlikesini ortaya koyarak bu gruptaki alim olarak adlandırılan kişileri kutsallıktan çıkarmak olarak sıraladı.
İhvan-ı Müslimin ile mücadele etmek için uzun vadeli bir strateji oluşturmanın gereğini vurgulayan Useymin, İslam ülkelerinin bu dosya üzerinde sıkı ve ciddi bir şekilde çalışması, bu grubun tehlikesi ile genişlemesini sınırlamak ve kültürel ve sosyal etkinliklerini durdurmak için uzun çalışmalar yapılması gerektiğine dikkat çekti.
Aynı zamanda, bu grubun her alanda kalkınma yolunda bir engel olduğuna dikkat çekerek İİT’nin amaçlarından birinin, İslam dininin Müslüman Kardeşler'in çeşitli yollarla yok etmek için çalıştığı sanat ve kültürle çelişmediğini göstermek için festivaller kurduğunu dile getirdi.

Husi suçları
Husilerin uygulamalarının tüm uluslararası düzenlemeleri ve gelenekleri ihlal ettiğini belirten Useymin, bunun Husilerin Mekke'yi hedef alma sürecinden sonra, teşkilat  üyelerinin bakanlık toplantısının ardından verdiği bir karar olduğunu ve eylemlerinin  kınandığını söyledi.
Ayrıca teşkilatın Yemen halkının yanında olduğunu ve Yemenliler tarafından üzerinde anlaşılan kapsamlı ve adil siyasi çözümü desteklediğini belirten Useymin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yemen'deki meşruiyeti destekleyen Koalisyon güçlerinin liderliğinde, geçen 4 Nisan'da iki haftalık ateşkes ilan edilmesini memnuniyetle karşıladık. Bunu Koalisyon güçleri tarafından insani bir girişim olarak değerlendirdik. Ancak Husiler sürekli olarak barış fırsatlarını kaçırıyor.  Bu da büyük bir engel oluşturuyor. Taraflar bir araya gelmeli ve Husiler uluslararası kararlara uymalıdır.”

Libya'da barış
Useymin, Libya'da ateşkes olması gerektiğini ve İİT’nin Mısır'ın Libya krizini barışçıl bir şekilde çözme çabalarını memnuniyetle karşıladığını belirttiği açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Burada İslam İşbirliği Örgütü'nün hüküm ve ilkelerine uygun olarak Bakanlar Kurulu Zirvesi’nin Libya'da güvenliğin ve istikrarın geri dönmesini sağlamak, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü korumak için krizi siyasi olarak çözecek olan Libya'da kapsamlı ateşkes çağrısını ve çabalarına yönelik kararları destekliyoruz. Tüm taraflar, bu girişimlerin gerçekleşmesi için silahları susturmalıdır.”

Koronavirüs ile mücadele
Teşkilatın İslam ülkelerinde koronavirüs salgının durumu ve gelişimini yakından takip ettiğini ifade eden Useymin, kendilerine bağlı üye ülkelerden en az gelişmiş olanlara özellikle sağlık sektöründe ve koronavirüs ile mücadelede destek sağladıklarını bildirdi. Teşkilatın Cidde’deki genel merkezinde Bangladeş, Afganistan ve Cibuti'den gelen heyetlere, bu ülkelerdeki sağlık bakanlıklarının salgının patlak vermesine karşı kapasitelerini desteklemek ve geliştirmek için İslami Dayanışma Fonu'ndan kendilerine tahsis edilen hibelerin verildiğini bildirdi.
Aynı zamanda üye devletlerin salgının ciddiyeti konusunda farkındalığı artırma çabalarını, İİT’nin sosyal medya platformlarında ve yol gösterici mesajlarında sunarak günlük olarak sürdürdüğünü vurguladı.

Kadınların rolü
Useymin açıklamasında, kadınlar hakkındaki başlıklarla İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından yakından ilgilenildiğini belirterek kadınların bilgi ve iletişim teknolojisi alanında desteklenmelerinin ve iş hayatında eşit fırsatlar sağlamak da dahil her alanda güçlendirilmelerinin önemini vurguladı. Bu alandaki ekonomik büyüme için daha fazla yatırıma ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Useymi kadınların ülkelerinin gelişiminde önemli rol oynadığını ve toplumlarında etkili olma hedeflerine ulaşmak için güvenilmesi ve desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Kadınları güçlendirmenin haklarını erkeklerle eşit hale getirmenin İİT’nin öncelikleri arasında yer alan İslami kanunlara da uygun olduğunu kaydetti. Ayrıca üye devletleri, İİT’nin kadınların ilerlemesi için belirlenen eylem planını ve kadınlara yönelik siyasi, ekonomik ve sosyal güçlendirme konusunda bakanlık kararlarını kadın sistemlerini gözden geçirmeye ve gerektiğinde değiştirmeye çağırdı.

Mezhep farklılıkları
Mezhep farklılıkları üzerine açıklamalarda bulunan Useymin,  İİT’nin üye devletleri arasında mezhep kaynaklı bir çatışma olmadığını vurgulayarak Şiilerin ve Sünnilerin yüzlerce yıldır bir arada yaşadığını, değişen tek şeyin politikalar olduğunu belirtti. Yeni durumda devrim ihraç etmek ve zafer elde etmek amacıyla siyasi bir proje olarak öne sürülen mezheplerin siyasi amaç için kullanılmaya başlandığına dikkat çekti.
Useymin açıklamasında, “Şunu fark etmeliyiz ki dinler siyasete dahil edildiğinde ihtilaflar yaşanması kaçınılmaz olur. Şu an yaşanan şey, kendilerini şeyh olarak adlandıranların taraflar arasındaki olayları alevlendirmesidir” dedi.
Useymin, politik sorunların siyasetçiler arasında çözülmesi gerektiğini ve düzeni bozabilecek durumların üstesinden gelmenin İİT’nin kuruluşundan bugüne kadar üzerinde çalıştığı konu olduğunu belirtti. “Ancak sorun, dini siyasete sürükleyerek bu sayede bir grubun diğerine karşı zafer elde etmeye çalışmasındadır. Bu teşkilatın tüm üyeleri için kabul edilemez ve reddedilen bir durumdur” ifadesini kullandı.

Suudi Arabistan’ın rolü
Useymin açıklamasında, Suudi Arabistan’ın Filistin meselesindeki istikrarlı duruşu da dahil olmak üzere birçok konudaki eylemleriyle her gün insan tacirlerinin eylemlerini çürüttüğünü, ayrıca ekonomik açıdan da desteğini artırarak üye ülkeler arasındaki büyüme oranını yüzde 25'e yükselttiğini belirtti. Suudi Arabistan'ın İslami Dayanışma Fonu'na acil yardım için milyonlarca dolar destek verdiğine dikkat çeken Useymin, bazı ülkeler UNRWA'ya yardım sağlamaktan vazgeçtiğinde Suudi Arabistan'ın UNRWA’ya önceki 160 milyon dolara ek olarak 50 milyon dolar ile büyük bir destek sağladığını vurguladı.
 
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın rolü
Teşkilatın tanımında bir karışıklık ve yanlış anlaşılma olduğuna dikkat çeken Useymin, öncelikle uluslararası kurumların ve Genel Sekreterliğin devletlerin iradesinin bir yansıması olduğunu, kurumun siyaset yapmadığını, bunun uluslararası kuruluşlar için bir öncelik olduğunun anlaşılması gerektiğini söyledi.

Useymin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu ülkeler bir konu veya bir mesele üzerinde çalışmak isterse Genel Sekreterliğin görevi bu kararları ve politikaları uygulamaktır. Kararlar çıkarmak değildir. Ayrıca kurumun bir sorunu çözmek için askeri görevleri yerine getirecek bir ordusu yok. Bu yüzden İİT, İslam dininin sesi olan kapsamlı bir platformdur.  Siyaset, ekonomi ve kültür alanında tek bir pozisyon üzerinde anlaşıyoruz. Bu pozisyon herkes tarafından benimseniyor ve üzerinde herhangi bir anlaşmazlık söz konusu değil. Bununla ancak tek bir siyasi tutum formüle edebilirsiniz. Bu tabloyu açıklayan bir diğer faktör de dünya üzerindeki yaklaşık 1,7 milyar Müslüman nüfus olmasıdır. Bizler tek bir siyasi çerçevede çalışıyoruz. Çalışmalarımız, İslam dünyasının resmi veya resmi olmayan liderlerinin bir dizi konudaki tutumlarının ortak bir örneğini temsil ediyor.”



Abdulaziz bin Selman: Mesele iklim değişikliği ile nasıl adil bir şekilde mücadele edileceği

Abdulaziz bin Selman: Mesele iklim değişikliği ile nasıl adil bir şekilde mücadele edileceği
TT

Abdulaziz bin Selman: Mesele iklim değişikliği ile nasıl adil bir şekilde mücadele edileceği

Abdulaziz bin Selman: Mesele iklim değişikliği ile nasıl adil bir şekilde mücadele edileceği

Suudi Arabistan Enerji Bakanı Prens Abdulaziz bin Selman, İslam Kalkınma Bankası (İKB) Grubu'nun Altın Jübile töreni çerçevesinde düzenlenen Enerji Güvenliği, Geleceği ve Sürdürülebilir Kalkınma başlıklı diyalog oturumunda yaptığı konuşmada, iklim değişikliğiyle ilgili sorumlulukların paylaştırılması konusundaki söylemlerde bazı ikiyüzlülükler olduğunu söyledi.

Asıl meselenin Paris Anlaşması'nın yorumlanmasında ve iklim değişikliğiyle ülkeler arasında adil ve eşit bir şekilde nasıl başa çıkılacağında yattığını ifade eden Abdulaziz bin Selman, iklim değişikliği tartışmasının COP27'de daha gerçekçi bir hal aldığını belirtti.

Petrol üreticisi ülkelerin iklim etkilerini ulusal haklarıyla dengelediklerini ifade eden Abdulaziz bin Selman, “Hükümetlerin gelecek nesillerin büyümesini sağlamak gibi ahlaki bir sorumluluğu var” ifadesini kullandı.


Riyad ve Washington güvenlik anlaşmasına 'son rötuşları’ yapıyor

Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu (WEF) oturumundan (Şarku'l Avsat)
Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu (WEF) oturumundan (Şarku'l Avsat)
TT

Riyad ve Washington güvenlik anlaşmasına 'son rötuşları’ yapıyor

Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu (WEF) oturumundan (Şarku'l Avsat)
Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu (WEF) oturumundan (Şarku'l Avsat)

Başta Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman'ın ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüşmesi ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile bir araya gelmesi olmak üzere, Gazze'deki durum ve Filistin meselesinin güçlü bir şekilde gündeme geldiği Riyad'da dün (Pazartesi) Suudi Arabistan ve ABD'nin güvenlik anlaşmasına ‘son rötuşları’ yapmaya yakın oldukları bildirildi.

Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'na (WEF) katılan Blinken ve Suudi mevkidaşı Prens Faysal bin Ferhan, Suudi Arabistan ve ABD'nin bir güvenlik anlaşmasına varmaya yakın olduğunu açıkladı.

Bin Ferhan, ABD ile güvenlik anlaşması müzakerelerine ilişkin olarak “ABD ile ikili anlaşmaları tamamlamaya çok yakınız. Çalışmaların çoğu zaten yapıldı. Filistin cephesinde olması gerektiğini düşündüğümüz şeylerin ana hatlarına sahibiz” ifadelerini kullandı.

Blinken ise aynı konuda, “Geçtiğimiz aylarda, hatta 7 Ekim'den önce bile kapsamlı çalışmalar yaptık. Herhangi bir anlaşmanın Filistin kısmına odaklanmak istiyoruz. Sanırım neredeyse tamamlandı” şeklinde konuştu.

Bin Ferhan, Filistin konusunda, Gazze Şeridi'nde acil ve kalıcı bir ateşkes ve bir Filistin devletinin kurulması için ‘güvenilir ve geri dönülmez bir yol’ çağrısında bulunan Suudi pozisyonunu vurgularken, Blinken Hamas'a ‘masadaki cömert İsrail teklifini’ kabul etmesi çağrısında bulundu. Blinken, “İsrail ve bölge ülkeleri arasında normalleşme yolunda ilerleyebilmek için Gazze Şeridi'ndeki krizi sona erdirmeli ve Filistin devletinin kurulması için bir yol belirlemeliyiz” dedi.

Bu arada Riyad üç önemli toplantıya sahne oldu: Bir Arap-Amerikan toplantısı, bir Arap-İslam-Avrupa toplantısı ve bir Körfez-Amerikan toplantısı. İlk iki toplantıda Gazze'deki durum, ateşkes ihtiyacı ve Refah'ta bir İsrail operasyonu uyarısı ele alınırken, üçüncü toplantıda Kızıldeniz'de seyrüsefer özgürlüğü tartışıldı.

Blinken, ‘Kızıldeniz'de seyrüsefer konusunun ele alınması ve Husi saldırılarının üzerine gidilmesi’ gerektiğini vurgulayarak “Kızıldeniz'de kargo gemilerinin hedef alınması küresel ekonomiyi etkiliyor” dedi.


Prens Abdulaziz bin Selman: Suudi Arabistan 2010 yılından bu yana döngüsel karbon ekonomisi kavramına uygun hareket ediyor

Suudi Arabistan Enerji Bakanı Prens Abdulaziz bin Selman Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nun özel toplantısında katılımcılara hitap etti (Şarku’l Avsat)
Suudi Arabistan Enerji Bakanı Prens Abdulaziz bin Selman Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nun özel toplantısında katılımcılara hitap etti (Şarku’l Avsat)
TT

Prens Abdulaziz bin Selman: Suudi Arabistan 2010 yılından bu yana döngüsel karbon ekonomisi kavramına uygun hareket ediyor

Suudi Arabistan Enerji Bakanı Prens Abdulaziz bin Selman Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nun özel toplantısında katılımcılara hitap etti (Şarku’l Avsat)
Suudi Arabistan Enerji Bakanı Prens Abdulaziz bin Selman Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nun özel toplantısında katılımcılara hitap etti (Şarku’l Avsat)

Suudi Arabistan Enerji Bakanı Prens Abdulaziz bin Selman, ülkesinin enerji sistemlerini ekonomik olarak yönetmeye ve iklim değişikliği kavramları doğrultusunda bunları parasal değere ve çevreye faydalı hale dönüştürmeye odaklandığını vurguladı. Bakan bin Selman, Suudi Arabistan’ın 2010 yılından bu yana döngüsel karbon ekonomisi kavramını benimsediğini ve 2020 yılında G20'ye ev sahipliği yaptığı sırada bu kavrama uygun hareket ettiğini söyledi.

Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) Riyad'daki özel toplantısının oturum aralarında düzenlenen ‘Uluslararası Ortaklıklarla Karbon Yakalama, Depolama ve Kullanma Alanındaki Yeniliklerin Teşvik Edilmesi’ başlıklı panelde konuşan Prens bin Selman, Suudi Arabistan’da elektriğin en düşük maliyetle üretildiğini ve rekabetçi fiyatlarla sunulduğunu açıkladı.

Suudi Arabistan hükümetinin bu alanda çeşitli programları ve projeleri olduğunu belirten Enerji Bakanı, ülkeye yatırımları çekecek bir hamleyle elektrik üretiminin maliyetini düşürme ve rekabet gücünü koruma yönünde adımlar atıldığını kaydetti.

Suudi Arabistan hükümetinin enerji güvenliğini ve sürdürülebilirliğini sağlama konusunda kararlı olduğunun altını çizen Prens bin Selman, ülkesinin bu yolda ilerleme kaydettiğini ve enerjinin DNA’sı haline gelen bir sistem kurmayı başardığını söyledi.

Enerji Bakanlığının bu sistemi kurma hedeflerine ulaşmak için Ekonomi ve Planlama Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanlığı ve diğer bakanlıklarla birlikte çalıştığını ifade eden Enerji Bakanı, bu alanda katma değer sağlayan tüm kurumlarla iş birliği yapabileceklerini belirtti.

Suudi Arabistan hükümeti tarafından 2011 yılında başlatılan enerji verimliliği programına değinen Prens bin Selman, söz konusu sistemin ülkenin hedeflerine ulaşmak için benzersiz hale geldiğini belirterek, ülkesinin döngüsel karbon ekonomisine doğru daha ileri adımlar atmak için herkesin iş birliğine açık olduğunu vurguladı.

Karbondioksitin atılmasının daha fazla karbondioksit üreteceğini ve geri dönüşüm konseptinde bunun daha faydalı başka kullanımlarla değerlendirilebileceğini açıklayan Bakan bin Selman, Suudi Arabistan Yeşil Ortadoğu Girişimi'nin hedeflerinin de bununla uyumlu olduğunu belirtti. Enerji Bakanı, tüm bu hedeflerin ise iklim değişikliğine yardımcı olduğunun altını çizdi.

Rekabetçi fiyatların korunmasının ülkede elektrik ve enerji üretimine daha fazla yatırım yapılmasını sağlayacağını söyleyen Prens bin Selman, Suudi Arabistan'ın enerji sektörünün, gelecekte yenilenebilir enerji kaynaklarıyla beslenen bir sisteme geçişte öncü olmayı hedeflediğini de sözlerine ekledi.


ABD-Körfez İşbirliği Konseyi toplantısında Gazze’deki savaş ve Kızıldeniz'deki seyrüsefer özgürlüğü ele alındı

KİK ülkelerinin dışişleri bakanları ve ABD Dışişleri Bakanı Riyad'daki toplantıya katıldılar (Reuters)
KİK ülkelerinin dışişleri bakanları ve ABD Dışişleri Bakanı Riyad'daki toplantıya katıldılar (Reuters)
TT

ABD-Körfez İşbirliği Konseyi toplantısında Gazze’deki savaş ve Kızıldeniz'deki seyrüsefer özgürlüğü ele alındı

KİK ülkelerinin dışişleri bakanları ve ABD Dışişleri Bakanı Riyad'daki toplantıya katıldılar (Reuters)
KİK ülkelerinin dışişleri bakanları ve ABD Dışişleri Bakanı Riyad'daki toplantıya katıldılar (Reuters)

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin dışişleri bakanları bugün Riyad'da ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile bir araya gelerek “Gazze'de ateşkesi ve rehinelerin serbest bırakılmasını destekliyoruz” başlıklı ABD-Körfez İşbirliği Konseyi toplantısını gerçekleştirdiler. Blinken, Washington'ın Gazze'ye insani yardımların girişi konusuna büyük önem verdiğini ve bu konuda ilerleme kaydettiklerini açıkladı.

erght
Suudi Dışişleri Bakanı bin Ferhan, Riyad'daki ABD-Körfez İşbirliği Konseyi toplantısına katıldı (SPA)

Blinken, ABD Başkanı Joe Biden’ın daha önce İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'dan Gazze'deki trajik insani durumun iyileştirilmesi için somut adımlar atılmasını istediğini de sözlerine ekledi.

Gazze’deki insani krizi hafifletmenin en etkili yolunun ‘ateşkesi sağlamak’ olduğunu söyleyen Blinken, Washington’ın Gazze'deki savaşın yayılmasını önleme çabalarını sürdürdüğünü de sözlerine ekledi.

ABD Dışişleri Bakanı, toplantı sırasında yaptığı konuşmada şunları söyledi:

İsrail’in güvenliğini garanti eden sürdürülebilir bir çözüme ulaşmak için ortaklarımızla birlikte çalışıyoruz. İran'ın İsrail'e yönelik saldırısı bölgede büyüyen bir tehdidin sinyalini veriyor.

Kızıldeniz'deki seyrüsefer güvenliğinin de ele alınması gerektiğini ifade eden Blinken, “Husilerin saldırılarının üzerine gidilmeli" dedi. Kızıldeniz'de ticaret gemilerinin hedef alınmasının küresel ekonomiyi etkilediğine dikkati çeken ABD’li bakan, Suudi Arabistan Kralı Salmen bin Abdulaziz’in Yemen'de barışın sağlanması için sarf ettiği çabalara övgüde bulundu.

Öte yandan Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, toplantıdaki konuşmasında, “Körfez ülkeleri ve ABD arasındaki pozisyonları koordine etmeye çalışıyoruz. Ortadoğu'daki askeri gerilim son derece tehlikeli. Bölgeyi bu gerilim sürükleyebileceği savaş tehlikesinden kurtarmak için diplomatik çabalar yoğunlaştırılmalı” şeklinde konuştu.

Gazze'de derhal ateşkes sağlanması ve rehinelerin serbest bırakılması çağrısında bulunan Katarlı bakan, “Uluslararası kararlar temelinde barış çabalarını sürdüreceğiz” dedi.

fd bfe
KİK ülkeleri dışişleri bakanları ve ABD Dışişleri Bakanı (SPA)

Toplantıda konuşan KİK Genel Sekreteri Casim Muhammed el-Budeyvi, Gazze Şeridi’nin tamamında derhal ateşkes ilan edilmesi, Batı Şeria'daki şiddetin durdurulması için etkili olacak uluslararası tedbirler alınması ve iki devletli çözümün uygulanması için uluslararası bir konferans düzenlenmesi çağrısında bulundu.

KİK Genel Sekreteri, Husilerin ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirdiği Kızıldeniz'deki saldırılarından duyduğu derin endişeyi de dile getirdi.


Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ABD’li mevkidaşı ile Gazze'deki son durumu görüştü

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ı kabul etti (SPA)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ı kabul etti (SPA)
TT

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ABD’li mevkidaşı ile Gazze'deki son durumu görüştü

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ı kabul etti (SPA)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ı kabul etti (SPA)

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK) Genel Sekreterliği binasında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile bir araya geldi. Görüşme, ABD-Körfez İşbirliği Konseyi toplantısının oturum aralarında gerçekleşti.

Suudi Arabistan haber ajansının (SPA) aktardığına göre görüşmede, Suudi Arabistan-ABD ilişkileri ve iki ülke arasında çeşitli alanlardaki iş birliğinin geliştirilmesinin yolları ele alındı. Gazze Şeridi’nde ve Refah'taki son gelişmeler ile acil ateşkesin önemine değinilen görüşmede, ayrıca Gazze’ye acil insani yardımların girişi için sarf edilen çabalar masaya yatırıldı.

ABD Dışişleri Bakanı Blinken, ülkesinin son birkaç hafta içinde Gazze'deki insani durum konusunda ‘ölçülebilir ilerleme’ kaydettiğini açıkladı. Blinken açıklamasında, İsrail'e daha fazlasını yapması çağrısında bulundu. ABD-Körfez İşbirliği Konseyi toplantısının açılışında konuşan Blinken, Gazze'deki insani krizi hafifletmenin en etkili yolunun ‘ateşkesi sağlamak’ olduğunu söyleyerek, Washington’ın Gazze'deki savaşın yayılmasını önleme çabalarını sürdürdüğünü belirtti.

Görüşmeye Suudi Arabistan'ın Washington Büyükelçisi Prenses Rima bint Bender bin Sultan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarları Manal Rıdvan ve Muhammed el-Yahya da katıldı.

Reuters'ın haberine göre Blinken, ABD’nin Arap ülkelerinden ortaklarıyla Gazze'deki savaş sonrası durumu görüşmek üzere çıktığı geniş kapsamlı Ortadoğu turunun ilk durağı olarak bugün Suudi Arabistan'a geldi.

Blinken’ın Ortadoğu turunun bir diğer amacı da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya, ABD Başkanı Joe Biden'ın bu ay Gazze'deki trajik insani durumun iyileştirilmesi için atılmasını istediği somut adımları atması için baskı yapmak.

 


WEF Başkanı Brende: Suudi Arabistan küresel ekonomik hırsı yansıtan gelişmelere tanık oldu

WEF Başkanı Borge Brende, Riyad'da düzenlenen WEF oturumunda konuştu, 28 Nisan 2024 (Reuters)
WEF Başkanı Borge Brende, Riyad'da düzenlenen WEF oturumunda konuştu, 28 Nisan 2024 (Reuters)
TT

WEF Başkanı Brende: Suudi Arabistan küresel ekonomik hırsı yansıtan gelişmelere tanık oldu

WEF Başkanı Borge Brende, Riyad'da düzenlenen WEF oturumunda konuştu, 28 Nisan 2024 (Reuters)
WEF Başkanı Borge Brende, Riyad'da düzenlenen WEF oturumunda konuştu, 28 Nisan 2024 (Reuters)

Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) Riyad'daki özel toplantısında konuşan WEF Başkanı Borge Brende, Suudi Arabistan’ın geçtiğimiz dönemde tanık olduğu gelişmelerin küresel ekonomik hırsı yansıttığını vurguladı.

Uluslararası iş birliğini arttırmak için ekonomik zorluklara çözüm bulunmasının önemine dikkati çeken Brende, bazı ülkelerin sıkıntı yaşadığı enerji kıtlığı da dahil olmak üzere çeşitli sorunlara değindi.

WEF Başkanı, Suudi Arabistan’ın WEF’in ‘Kalkınma için Uluslararası İşbirliği, Büyüme ve Enerji’ başlıklı özel toplantısına ev sahipliği yapma ve bu türdeki ilk toplantıyı düzenleme konusundaki çabalarına işaret etti.

Dünyanın enerji geleceğini yeniden şekillendirmek için iş birliğine dayalı çözümler bulunmasının önemini vurgulayan Brende, toplantıya katılan 92 ülke ve 500'den fazla şirket, kurum ve kar amacı gütmeyen kuruluşun sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerlemek için çalıştığının altını çizdi.


Riyad'da toplanan Gazze Temas Grubu, İsrail'e etkin yaptırımlar uygulanmasını istedi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Riyad'da toplanan Gazze Temas Grubu, İsrail'e etkin yaptırımlar uygulanmasını istedi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Birliği'nin Gazze ile ilgili çalışmalar yürütmesi amacıyla oluşturduğu "Gazze Temas Grubu", silah ihracatının durdurulması da dahil olmak üzere uluslararası toplumdan İsrail'e etkin yaptırımlar uygulamasını talep etti.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, "Riyad'daki toplantıda bir araya gelen Temas Grubu, Gazze'nin işgal altındaki Filistin topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu, Filistin halkının kendi toprakları dışına tehcir gayretlerinin kati bir şekilde reddedildiğini ve Filistin'in Refah kentine yönelik herhangi bir askeri operasyona karşı olduklarını vurgulamaktadır." ifadeleri yer aldı.

Gazze Şeridi'nde savaşın derhal sonlandırılması için İslam ve Arap dünyasının ortak çalışmalarını yoğunlaştırması için mekanizma konusunun görüşüldüğü belirtilen açıklamada, uluslararası insancıl hukuk gereği sivillerin korunmasının sağlanması gerektiği vurgulandı.

Açıklamada, iki devletli çözümün uygulanması, başkenti Doğu Kudüs ve 4 Haziran 1967 sınırlarında bir Filistin devletinin tanınması sürecinde atılacak ortak adımların da toplantıda masaya yatırıldığı belirtildi.

Temas Grubu'nun, uluslararası toplumdan, İsrail'e silah ihracatını durdurmak da dahil olmak üzere etkili yaptırımlar uygulanmasını talep ettiği kaydedilen açıklamada, batı ülkelerin de Gazze'de savaşın ve İsrail'in işlediği ihlaller ve suçların durdurulmasını isteyen barışçıl göstericilere yönelik uygulamalarının endişe verici olduğuna dikkat çekildi.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki gelişmeleri görüşmek üzere bir araya gelen Gazze Temas Grubu'nun düzenlediği toplantıya başkanlık etti.

Toplantıya Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri ve Ürdünlü mevkidaşı Eymen es-Safedi'nin yanı sıra, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) İcra Komitesi Genel Sekreteri Hüseyin eş-Şeyh, Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Şeyh Halife bin Zayid Al Nahyan'ın Diplomasi Danışmanı Enver Gargaş ve Katar Hükümeti Dışişleri Danışmanı Muhammed bin Abdülaziz el-Huleyfi katıldı.


Dünya Ekonomik Forumu toplantısının açılışına enflasyon, faiz oranları ve tedarik zincirleri damgasını vurdu

Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) açılış oturumundan. (Şarku’l Avsat)
Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) açılış oturumundan. (Şarku’l Avsat)
TT

Dünya Ekonomik Forumu toplantısının açılışına enflasyon, faiz oranları ve tedarik zincirleri damgasını vurdu

Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) açılış oturumundan. (Şarku’l Avsat)
Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) açılış oturumundan. (Şarku’l Avsat)

Riyad'da bugün (Pazar) düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu (WEF) toplantısının açılış oturumu, enflasyon, faiz oranları ve bazı ülkelerin karşılaştığı şoklar da dahil olmak üzere en önemli küresel ekonomik sorunlara odaklandı. Küresel tedarik zincirlerinin güçlendirilmesi ve çeşitlendirilmesinin öneminin de vurgulandığı oturumda, tüm zorlukların üstesinden gelmek için olası çözümleri içeren konuşmalar gerçekleşti.

‘Ne tür bir büyümeye ihtiyacımız var?’ başlıklı açılış oturumuna Suudi Arabistan Maliye Bakanı Muhammed el-Cedan, Malezya Yatırım, Ticaret ve Sanayi Bakanı Tenku Abdulaziz ve Uluslararası Para Fonu (IMF) Genel Müdürü Kristalina Georgieva katıldı.

Suudi Arabistan Maliye Bakanı Muhammed el-Cedan, ekonomik planların ülkeler tarafından koşullara ve gelişmelere göre uyarlanması ve ayarlanması gerektiğini vurguladı. Suudi Arabistan’da işlerin iyi bir hızda ilerlediğini doğrulayan el-Cedan, yerel ve uluslararası yatırımcıların Suudi ekonomisine olan güvenini arttıran Vizyon 2030'un önemine dikkat çekti. Vizyon 2030'un özel sektörün rolünü de güçlendirdiğini ve bu vizyonun niceliksel büyümeden ziyade niteliksel büyümeye odaklandığını ifade eden el-Cedan şu ifadeleri kullandı: “Bizim için önemli olan petrol dışı ekonominin büyümesi ve özel sektörün rolünün güçlendirilmesi... İsteseydik günde 9,5 milyon varil yerine 10 milyon varil petrol üretebilir ve çok daha yüksek bir gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) büyümesi sağlayabilirdik.”

Şoklarla yüzleşmek

El-Cedan, son dört yılda dünyanın birçok şoka maruz kaldığını, bu nedenle Suudi Arabistan da dahil olmak üzere ileriye dönük plan yapan ülkelerin, bu şoklarla halen başa çıkabildiğini doğrulaması gerektiğini belirtti.

İnovasyon ve teknolojinin uygulanabilmesi için gerekli politika ve kaynakların sağlanması gerektiğine de değinen el-Cedan, bazı ülkelerin enerji üretimi için yeterli tesislere sahip olmadığına dikkat çekti.

IMF ile borç sürdürülebilirliği konusuna da değinen el-Cedan, ülkelerin borç yükü altında büyümeye odaklanamayacağını ve bütçelerin doğru yönde ve yeterli hızda ilerlemesini sağlarken işgücünü geliştirmelerine yardımcı olunması gerektiğini söyledi. El-Cedan ayrıca, tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesinin önemini vurguladı.

Faiz oranları

IMF Genel Müdürü Kristalina Georgieva, faiz oranlarının küresel büyüme beklentilerini olumsuz etkilediğini söyledi ve dünyayı daha fazla iş birliğine, finansal güvenlik marjlarını yeniden inşa etmeye ve enflasyonu düşürmeye öncelik vermeye çağırdı.

Koronavirüs krizinin dünyaya yaklaşık 3,3 trilyon dolara mal olduğunu ve acil önceliklerin enflasyon hedeflerine ulaşmak ve finansal güvenlik marjlarını yeniden inşa etmeye odaklanmak olduğunu belirten Georgieva, temel ihtiyaç maddelerinin tek bir kaynağa dayanmasının ekonomik büyüme için felaket olduğunu açıkladı.

Georgieva, geçtiğimiz on yılda büyümenin yüzde 3 olduğunu ve gelişmekte olan ekonomilerde büyümeyi artırmak için gereken üretkenlik eksikliği nedeniyle önümüzdeki on yılda çok daha düşük olacağını açıkladı. Georgieva ayrıca, pandemi ve Ukrayna'daki savaşın küresel tedarik zincirleri için tek bir kaynağa güvenmenin ‘felaket’ olduğunu gösterdiğini vurguladı.

Georgieva, “Geçtiğimiz yıllarda yaşanan çok sayıda şoka rağmen, 2024 yılı için büyüme tahminimizi biraz yükselttik. Geçen yıl Ekim ayında yüzde 2,9 olan büyüme tahminimiz şimdi yüzde 3,2. Bu tahminin gücü ve dayanıklılığının iyi performans gösteren az sayıda ülkeden kaynaklandığının farkındayız” şeklinde konuştu.

Malezya Yatırım, Ticaret ve Sanayi Bakanı Tenku Abdulaziz, son dört yılda Güneydoğu Asya'daki akışların arttığını ve Koronavirüs pandemisi sırasında tedarik zincirlerinin sürdürülebilirliğinin bozulmasından endişe edildiğini belirtti.

Güneydoğu Asya ülkelerine gelince, Abdulaziz, bu ülkelerin pozisyonlarında son derece tarafsız olduklarını ve tedarik zincirlerini güçlendirmek isteyen birçok kuruluşu ve şirketi kendilerine çektiklerini vurguladı. Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği’nin (ASEAN) yüzde 45 oranında büyüme kaydettiğini ve bunun bir sonraki aşamada da devam etmesinin beklendiğini belirten Abdulaziz, Çin'in ASEAN'daki en büyük ülke olduğunu ve Kuala Lumpur ile Pekin arasındaki ticari hacmin önemli olduğunu kaydetti.


Dünya Ekonomik Forumu toplantısının açılışına enflasyon, faiz oranları ve tedarik zincirleri damgasını vurdu

Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) açılış oturumundan. (Şarku’l Avsat)
Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) açılış oturumundan. (Şarku’l Avsat)
TT

Dünya Ekonomik Forumu toplantısının açılışına enflasyon, faiz oranları ve tedarik zincirleri damgasını vurdu

Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) açılış oturumundan. (Şarku’l Avsat)
Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) açılış oturumundan. (Şarku’l Avsat)

Riyad'da bugün (Pazar) düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu (WEF) toplantısının açılış oturumu, enflasyon, faiz oranları ve bazı ülkelerin karşılaştığı şoklar da dahil olmak üzere en önemli küresel ekonomik sorunlara odaklandı. Küresel tedarik zincirlerinin güçlendirilmesi ve çeşitlendirilmesinin öneminin de vurgulandığı oturumda, tüm zorlukların üstesinden gelmek için olası çözümleri içeren konuşmalar gerçekleşti.

‘Ne tür bir büyümeye ihtiyacımız var?’ başlıklı açılış oturumuna Suudi Arabistan Maliye Bakanı Muhammed el-Cedan, Malezya Yatırım, Ticaret ve Sanayi Bakanı Tenku Abdulaziz ve Uluslararası Para Fonu (IMF) Genel Müdürü Kristalina Georgieva katıldı.

Suudi Arabistan Maliye Bakanı Muhammed el-Cedan, ekonomik planların ülkeler tarafından koşullara ve gelişmelere göre uyarlanması ve ayarlanması gerektiğini vurguladı. Suudi Arabistan’da işlerin iyi bir hızda ilerlediğini doğrulayan el-Cedan, yerel ve uluslararası yatırımcıların Suudi ekonomisine olan güvenini arttıran Vizyon 2030'un önemine dikkat çekti. Vizyon 2030'un özel sektörün rolünü de güçlendirdiğini ve bu vizyonun niceliksel büyümeden ziyade niteliksel büyümeye odaklandığını ifade eden el-Cedan şu ifadeleri kullandı: “Bizim için önemli olan petrol dışı ekonominin büyümesi ve özel sektörün rolünün güçlendirilmesi... İsteseydik günde 9,5 milyon varil yerine 10 milyon varil petrol üretebilir ve çok daha yüksek bir gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) büyümesi sağlayabilirdik.”

Şoklarla yüzleşmek

El-Cedan, son dört yılda dünyanın birçok şoka maruz kaldığını, bu nedenle Suudi Arabistan da dahil olmak üzere ileriye dönük plan yapan ülkelerin, bu şoklarla halen başa çıkabildiğini doğrulaması gerektiğini belirtti.

İnovasyon ve teknolojinin uygulanabilmesi için gerekli politika ve kaynakların sağlanması gerektiğine de değinen el-Cedan, bazı ülkelerin enerji üretimi için yeterli tesislere sahip olmadığına dikkat çekti.

IMF ile borç sürdürülebilirliği konusuna da değinen el-Cedan, ülkelerin borç yükü altında büyümeye odaklanamayacağını ve bütçelerin doğru yönde ve yeterli hızda ilerlemesini sağlarken işgücünü geliştirmelerine yardımcı olunması gerektiğini söyledi. El-Cedan ayrıca, tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesinin önemini vurguladı.

Faiz oranları

IMF Genel Müdürü Kristalina Georgieva, faiz oranlarının küresel büyüme beklentilerini olumsuz etkilediğini söyledi ve dünyayı daha fazla iş birliğine, finansal güvenlik marjlarını yeniden inşa etmeye ve enflasyonu düşürmeye öncelik vermeye çağırdı.

Koronavirüs krizinin dünyaya yaklaşık 3,3 trilyon dolara mal olduğunu ve acil önceliklerin enflasyon hedeflerine ulaşmak ve finansal güvenlik marjlarını yeniden inşa etmeye odaklanmak olduğunu belirten Georgieva, temel ihtiyaç maddelerinin tek bir kaynağa dayanmasının ekonomik büyüme için felaket olduğunu açıkladı.

Georgieva, geçtiğimiz on yılda büyümenin yüzde 3 olduğunu ve gelişmekte olan ekonomilerde büyümeyi artırmak için gereken üretkenlik eksikliği nedeniyle önümüzdeki on yılda çok daha düşük olacağını açıkladı. Georgieva ayrıca, pandemi ve Ukrayna'daki savaşın küresel tedarik zincirleri için tek bir kaynağa güvenmenin ‘felaket’ olduğunu gösterdiğini vurguladı.

Georgieva, “Geçtiğimiz yıllarda yaşanan çok sayıda şoka rağmen, 2024 yılı için büyüme tahminimizi biraz yükselttik. Geçen yıl Ekim ayında yüzde 2,9 olan büyüme tahminimiz şimdi yüzde 3,2. Bu tahminin gücü ve dayanıklılığının iyi performans gösteren az sayıda ülkeden kaynaklandığının farkındayız” şeklinde konuştu.

Malezya Yatırım, Ticaret ve Sanayi Bakanı Tenku Abdulaziz, son dört yılda Güneydoğu Asya'daki akışların arttığını ve Koronavirüs pandemisi sırasında tedarik zincirlerinin sürdürülebilirliğinin bozulmasından endişe edildiğini belirtti.

Güneydoğu Asya ülkelerine gelince, Abdulaziz, bu ülkelerin pozisyonlarında son derece tarafsız olduklarını ve tedarik zincirlerini güçlendirmek isteyen birçok kuruluşu ve şirketi kendilerine çektiklerini vurguladı. Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği’nin (ASEAN) yüzde 45 oranında büyüme kaydettiğini ve bunun bir sonraki aşamada da devam etmesinin beklendiğini belirten Abdulaziz, Çin'in ASEAN'daki en büyük ülke olduğunu ve Kuala Lumpur ile Pekin arasındaki ticari hacmin önemli olduğunu kaydetti.


Dubai'deki Al Maktum Havalimanı, genişletilerek "dünyanın en büyük havalimanı" haline getirilecek

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Dubai'deki Al Maktum Havalimanı, genişletilerek "dünyanın en büyük havalimanı" haline getirilecek

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Dubai şehrindeki Uluslararası Al Maktum Havalimanı'nın genişletilerek "dünyanın en büyük havalimanı" haline getirileceği açıklandı.

BAE Devlet Başkan Yardımcısı, Başbakan ve Dubai Emiri Muhammed bin Raşid Al Maktum, sosyal medya hesabından konuya ilişkin paylaşımda bulundu.

Al Maktum, "Bugün, Uluslararası Al Maktum Havalimanı'nın yeni yolcu terminalinin tasarımını onayladık." ifadelerini kullanarak, Dubai Havacılık Şirketinin proje için 35 milyar dolar bütçe ayırdığını belirtti.

Uluslararası Al Maktum Havalimanı'nın "dünyanın en büyük havalimanı" haline getirilerek beş katı kapasiteyle hizmet vermesinin planlandığını aktaran Al Maktum, yıllık 260 milyon yolcunun hedeflendiğini kaydetti.

Al Maktum, havalimanında yolcuların uçaklara geçişi için 400 kapının olacağını ve 5 ayrı pistin bulunacağını aktararak, "Havacılık sektöründe ilk kez uygulanacak yeni teknolojiler kullanılacak." bilgisini verdi.