Almanya, Sudan Ortaklıklar Konferansı’na ev sahipliği yapıyor

Almanya, Sudan Ortaklıklar Konferansı’na ev sahipliği yapıyor
TT

Almanya, Sudan Ortaklıklar Konferansı’na ev sahipliği yapıyor

Almanya, Sudan Ortaklıklar Konferansı’na ev sahipliği yapıyor

Geçtiğimiz Şubat ayında Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk’un Almanya Başbakanı Angela Merkel’e ile görüşmesinin ardından Almanya, Sudan'a yatırım yasağını kaldırarak uluslararası toplumu Sudan’a yatırımı yeniden benimsemesinin önünü açtı.
Bugün Almanya, Sudan'ın ekonomik istikrara kavuşmasına yardımcı olmayı amaçlayan uluslararası bir konferansa ev sahipliği yaparak Hartum için yeni bir umut kapısı açmak için çaba sarf edecek.
50 ülkeden ve uluslararası kuruluştan yetkililerin katılacağı ve yaklaşık iki buçuk saat sürecek video konferans toplantısını düzenleyenlerin başında Almanya, Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletler (BM) yer alıyor.
Sudan Başbakan Abdullah Hamduk ‘un konferansın açılışı sırasında Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Avrupa Birliği (AB) Dış Politika ve Güvenlik İşleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ile bir konuşma yapması bekleniyor.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre, konferansta Washington’u ABD’nin Sudan Özel Elçisi Donald Booth ve ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) Başkan Vekili John Barca temsil edecek.
Açılış oturumundan sonra, Berlin'de konferansa bizzat katılmayı planlayan Sudan Maliye Bakanı İbrahim Badawi konferansta önemli bir konuşma yapmayı planlıyor.
Badawi ayrıca Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu'ndan yetkililerin yanı sıra ekonomik reformlar ve uluslararası finans kurumlarının desteği ile ilgili bir oturuma katılmayı planlıyor.
Konferanstan önce açıklama yapan Maas, uluslararası toplumun ekonomik reformları desteklemek için finansal kaynakları harekete geçireceğini söyleyerek, ortak hedefin Sudan halkının daha iyi bir gelecek elde etmesine yardımcı olmak olduğunu aktardı. Bu bağlamda Guterres ise, konferansın 'Sudan'ı demokratik sivil yönetime doğru siyasi bir geçiş arayışında desteklemek için eşsiz bir fırsat' olduğunu ifade ederek, “Bu geçiş, Sudan’da kalıcı güvenlik ve kalkınma için uzun ekonomik ve sosyal iyileşme yolunun başlangıcı olacak” dedi.
Diğer yandan AB Dış Politika ve Güvenlik İşleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Avrupa Birliği’nin Sudan'daki demokrasinin geleceğini desteklemeye ve halkının isteklerini gerçekleştirmeye hevesli olduğunu söyledi. Borrell ayrıca, geçiş döneminde AB’nin Sudan’ı destekleyerek demokratik değişime yol açtığını kaydetti.
Sudan Başbakanı Hamduk, Sudan Ortaklık Konferansı'nın uluslararası toplumla yeni bir ilişki kuracağını ve Sudan'ın uluslararası topluma eşit bir uluslararası ilişkiyle sonuçlanan bir ortaklık şeklinde geri dönüşünün işaretlerini temsil ettiğini söyledi. Hamduk ayrıca, konferansın, özgürlük, barış ve adaletle temsil edilen devrimin sloganına ulaşmak için ekonomik kalkınma planının genel çerçevesinin ele alınmasına yardımcı olacağını aktardı.
Sudan Maliye Bakanı ise, 'Sudan Ortaklık Konferansı'nın tüm göstergelerinin,  Sudan'daki geçiş döneminin hedeflerine ulaşması için önemli destek sağlama olasılığını gösterdiğini söyledi.
Badawi dün gerçekleştirilen basın toplantısı sırasında Sudan'ın ekonomideki reform sürecini izlemek adına Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) yılda yaklaşık bir milyar dolar alacağını beklediklerini söyleyerek, ülkesinin gelecek dönem için büyük bir dönüşüm vaat ettiğini bildirdi.
Uluslararası Para Fonu tarafından Salı günü yayınlanan bir açıklamaya göre, yapısal reformların uygulanması için Hartum hükümeti ile anlaşmaya varıldığı, taraflar arasından anlaşmanın ise IMF Yönetim Kurulu tarafından onaylanmasının beklendiği aktarıldı.
Açıklamada, Sudanlı yetkililerin, makroekonomik istikrarı geri kazanma çabalarını desteklemek, güçlü ve kapsamlı büyümenin temelini atmak ve reform programının kontrolü için önümüzdeki 12 ay boyunca anlaşmanın uygulanmasını talep ettiği bildirildi.
Program, dış finansmanı harekete geçirmeyi ve Ağır Borçlu Yoksul Ülkeler (HIPC) girişimi için borçların azaltılmasına yönelik ilerlemenin yanı sıra koronavirüs salgınının ekonomik etkileriyle de ilgilenmeyi amaçlamaktadır.
Badawi, Uluslararası Para Fonu programını hızlı bir şekilde uygulama konusundaki iyimserliğini dile getirerek, hükümetinin önümüzdeki altı ay içinde Sudan'ın uluslararası finansmanlarla ilişkilerini normalleştirmesini sağlayacağını aktardı.
Bakan ayrıca programın müzakerelerin sonucu olduğunu ve Sudan ile Uluslararası Para Fonu arasındaki ilişkiyi yöneteceğini söyledi.
Sudan ekonomisi 2019 yılında yüzde 2,5 oranında yaşadığı daralma sebebiyle zorluklarla karşı karşıya olup,  korona salgınının ekonomi üzerindeki etkileri nedeniyle 2020 yılında yüzde 8 oranında daralma bekliyor.
Sudan'ın dış borçları yaklaşık 60 milyar dolar. Uluslararası Para Fonu, Sudan'ın borç yükünün sürdürülemez olduğunu ve 2019'da GSYİH'nın yüzde 190'ını aştığını söyledi.
Sudanlı Bakan, hükümetin geçiş ve ekonomik reform sürecindeki mevcut zorlukların üstesinden gelmek adına uluslararası ekonomik, politik ve diplomatik desteğe ihtiyaç duyduğunu söyleyerek, hükümetin Ömer el Beşir rejiminden çökmüş bir ekonomiyi miras aldığını hatırlattı.
Sudan Ortaklık Programı’nın ekonomik dönüşümün stratejik hedeflerini, büyümenin başlatılması ve verimliliği artırmayı içerdiğini söyleyen Bakan, konferansın Sudan'ın uluslararası finans kurumlarıyla ilişkisini canlandıracağını kaydetti.
Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri Ekonomi Komitesi Üyesi Dr. Muhammed Şeyhun Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, konferansın, bağışçı ülkelerin korona salgını sonucunda yaşadığı koşulları ve borçlarının yaklaşık 60 milyar dolara yükselmesine ve ödeme yapamamasına rağmen destek gerektiren Sudan'ın durumunun uzlaştırılmasını sağlayacağını söyledi. Şeyhun açıklamasında, geçiş hükümetinin, bağışçıların ve uluslararası kurumların yükümlülüklerinde ekonomiye yönelik sübvansiyonları kaldırmak ve genişletici harcamalar yaparak devletin bütçe açığını kapatmak için hibeler, krediler ve sübvansiyonlar sağlamak için çalıştığını söyledi.
Öte yandan Ekonomi Uzmanı Dr. Heysem Muhammed Fethi Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, konferansın, geçiş hükümetinin, Sudan siyasi ve ekonomik durumunu tartışan entegre bir forumla uluslararası toplumla etkileşim kurma fırsatını sağladığını belirtti. Fethi açıklamasında, hükümetin geçiş dönemi için fon kaynakları ve performans ölçüm göstergelerini içeren tutarlı bir ekonomik ve siyasi strateji sunmaya davet edebileceğini söyledi.



Esed ailesinin Rusya'daki yaşamının detayları ortaya çıktı: Ailesi Moskova'da lüks ve gözlerden uzak bir hayat sürüyor

Beşşar Esed, eşi ve çocukları Hafız, Kerim ve Zeyn, 2022 yılında Halep'te (AFP)
Beşşar Esed, eşi ve çocukları Hafız, Kerim ve Zeyn, 2022 yılında Halep'te (AFP)
TT

Esed ailesinin Rusya'daki yaşamının detayları ortaya çıktı: Ailesi Moskova'da lüks ve gözlerden uzak bir hayat sürüyor

Beşşar Esed, eşi ve çocukları Hafız, Kerim ve Zeyn, 2022 yılında Halep'te (AFP)
Beşşar Esed, eşi ve çocukları Hafız, Kerim ve Zeyn, 2022 yılında Halep'te (AFP)

Suriye’deki rejimin devrilmesinin üzerinden bir yıl geçmesinin ardından, eski Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ve ailesinin Moskova’da sakin ve lüks bir yaşam sürdüğü bildirildi. Aileye yakın bir ismin yanı sıra Rusya ve Suriye’den kaynaklar ile sızdırılan veriler, uzun yıllar Suriye’yi demir yumrukla yöneten ve artık büyük ölçüde izolasyon içinde yaşayan bu ailenin hayatına dair nadir bir tablo ortaya koydu.

Guardian’a konuşan bilgi sahibi bir kaynak, Londra’da göz hastalıkları alanında eğitim almış olan Esed’in, mesleki bilgisini tazelemek amacıyla şu sıralar yeniden ders aldığını söyledi.

Esed ailesiyle sürekli temas halinde olduğunu belirten bir aile dostu da bu bilgiyi doğrulayarak, “Rusça öğreniyor ve göz hastalıkları alanındaki bilgisini gözden geçiriyor. Doktorluk onun tutkusu; bunu para için yapmıyor. Suriye’de savaş başlamadan önce de Şam’da düzenli olarak göz doktorluğu yapıyordu” dedi.

Söz konusu kaynak, Moskova’daki varlıklı elit kesimin Esed’in potansiyel hasta kitlesini oluşturabileceğini de ifade etti.

Lüks bir konut ve son derece huzurlu bir yaşam

Konuya vakıf iki kaynağa göre Esed ailesi, büyük olasılıkla Moskova elitinin yaşadığı kapalı ve lüks bir yerleşim alanı olan Rublyovka semtinde ikamet ediyor. Şarku’l Avsat’ın Guardian’dan aktardığına göre aile, burada 2014’te Kiev’den kaçan ve bölgede yaşadığı düşünülen eski Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç gibi önde gelen isimlerle aynı çevrede bulunuyor.

Esed ailesinin mali sıkıntı yaşamadığı belirtiliyor. Aile, 2011 yılında Beşşar Esed yönetiminin protestoculara yönelik kanlı baskıları nedeniyle Batı yaptırımlarıyla küresel finans sisteminden izole edilmesinin ardından, servetinin önemli bir bölümünü Moskova’ya taşıdı. Bu durum, Batılı denetim mekanizmalarının söz konusu varlıklara erişimini zorlaştırdı.

Ancak lüks yaşam koşullarına rağmen Esed ailesi, geçmişte sahip olduğu Suriyeli ve Rus elit çevrelerle bağlarını büyük ölçüde kaybetmiş durumda. Esed’in ani şekilde Suriye’den kaçması, destekçileri arasında hayal kırıklığına yol açarken, Rus yardımcılarının da onun eski rejimin üst düzey isimleriyle temas kurmasını engellediği ifade ediliyor.

Beşşar Esed, 8 Aralık 2024 sabahının erken saatlerinde, Suriyeli muhalif güçlerin başkente kuzeyden ve güneyden yaklaşması üzerine çocuklarıyla birlikte Şam’dan ayrıldı. Rus askeri koruması tarafından karşılanan Esed ve ailesi, Hmeymim Hava Üssü’ne götürüldü ve buradan hava yoluyla ülke dışına çıkarıldı.

Esed’in, yaklaşan çöküş konusunda ne yakın akrabalarını ne de rejime yakın müttefiklerini bilgilendirdiği, onları kaderleriyle baş başa bıraktığı aktarıldı.

Beşşar Esad’ın kardeşi ve üst düzey askeri yetkili olan Mahir Esed’e yakın bir isim, saray çevresindeki birçok kişiyi tanıdığını belirterek, “Mahir günlerce Beşşar’ı aradı ama yanıt alamadı. Son ana kadar sarayda kaldı. Başkalarının kaçmasına yardımcı olan Beşşar değil, Mahir’di. Beşşar sadece kendisini düşündü” dedi.

Aileye yakın bir başka kaynak ise Esed’in Moskova’daki yaşamını ‘son derece sakin’ olarak nitelendirdi.

Kaynak, “Neredeyse dış dünyayla hiçbir teması yok. Sadece kendisine yakın iki isimle iletişim kuruyor; eski Cumhurbaşkanlığı İşleri Bakanı Mansur Azzam ve Esed’e yakınlığıyla bilinen iş insanı Yaser İbrahim” ifadelerini kullandı.

Beşşar, Putin için önemsiz

Kremlin'e yakın bir kaynak, Esed'in Putin ve Rus siyasi elitleri için büyük ölçüde ‘önemsiz’ hale geldiğini söyledi.

Kaynak, “Putin, iktidarını kaybeden liderlere tahammül edemez. Esed artık etkili bir figür olarak görülmüyor, hatta akşam yemeğinde hoş karşılanan bir misafir bile değil” dedi.

Esed'in medyada görünme arzusu

Beşşar Esed’in Suriye’den kaçışını izleyen ilk aylarda, eski rejimin müttefikleri onun öncelikleri arasında yer almadı. Esed’in odağı, uzun süredir lösemiyle mücadele eden ve sağlık durumu kötüleşen eşi Esma Esed’e destek olmaktı. Esma Esed, rejimin çöküşünden önce de Moskova’da tedavi görüyordu.

Esma Esed’in sağlık durumuna ilişkin ayrıntılara vakıf bir kaynağa göre, eski first lady Rus güvenlik birimlerinin gözetiminde uygulanan bir tedavi sonrasında iyileşti.

Eşi Esma’nın sağlık durumunun istikrara kavuşmasının ardından Esed’in, yaşananlara ilişkin kendi anlatısını kamuoyuna aktarma arayışına girdiği belirtildi. Bu kapsamda, Rusya’nın devlet kanalı RT ile sağcı görüşleriyle bilinen Amerikalı bir podcast sunucusuyla röportajlar ayarladığı, ancak medyaya çıkmak için Rus makamlarının onayını beklediği ifade edildi.

Ancak Rusya’nın Esed’in kamuoyuna açık şekilde görünmesine izin vermediği anlaşılıyor. Geçen ay Irak medyasında, Rusya’nın Bağdat Büyükelçisi Elbrus Kutraşev ile yapılan nadir bir röportajda, Esed’in Moskova’daki yaşamına değinilirken, eski Suriye liderinin herhangi bir kamusal faaliyette bulunmasının yasak olduğu doğrulandı.

Kutraşev, açıklamasında, “Esed burada ikamet ediyor olabilir, ancak herhangi bir siyasi faaliyette bulunma hakkı yoktur. Medyada görünmesi ya da siyasi bir faaliyet yürütmesi yasaktır. Onu hiç duydunuz mu? Hayır, çünkü buna izin verilmiyor. Ancak kendisi hayatta ve durumu iyi” ifadelerini kullandı.

Esed'in çocukları ‘şokta’

Aileye yakın bir isim, birkaç ay önce Esed’in bazı çocuklarıyla görüştüğünü belirterek, “Şaşkınlık içindeler. Hâlâ yaşadıkları şokun etkisindeler. Yeni hayata uyum sağlamaya çalışıyorlar” dedi.

Esed ailesinin, Beşşar Esed hariç olmak üzere, rejimin çöküşünden sonra kamuoyunda birlikte görüldüğü tek an, 30 Haziran’da kızı Zeyn Esed’in mezuniyet töreni oldu. Zeyn Esed, Moskova’daki seçkin ve çoğunlukla elit kesimin tercih ettiği Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nden (MGIMO) uluslararası ilişkiler alanında diploma aldı.

MGIMO’nun resmi internet sitesinde yer alan bir fotoğrafta, 22 yaşındaki Zeyn Esed diğer mezunlarla birlikte ayakta görülüyor. Törene ait net olmayan ayrı bir videoda ise Esed ailesinin bazı üyeleri, Esma Esed ile oğulları Hafız (24) ve Kerim’in (21) de aralarında bulunduğu şekilde salonda yer alıyor.

Törene katılan ve Zeyn’in sınıf arkadaşları olan iki kişi, Esed ailesinden bazı isimlerin salonda bulunduğunu doğruladı ancak ailenin tören boyunca sessiz kaldığını söyledi.

İsminin açıklanmasını istemeyen öğrencilerden biri, “Aile uzun süre kalmadı ve diğer ailelerin yaptığı gibi sahnede Zeyn’le birlikte fotoğraf çektirmedi” dedi.

Daha önce Beşşar Esed’in muhtemel halefi olarak görülen Hafız Esed ise şubat ayında Telegram’da yayımladığı ve ailesinin Şam’dan kaçışına dair kendi anlatımını paylaştığı videonun ardından, kamuoyundan büyük ölçüde çekildi. Hafız, videoda müttefiklerini terk etmediklerini savunmuş ve Suriye’den ayrılma talimatının Moskova’dan geldiğini ileri sürmüştü.

Söz konusu videonun yayımlanmasının ardından Suriyeliler, Hafız’ın görüntüyü Moskova sokaklarında çekerken bulunduğu yeri kısa sürede tespit etti.

Sızdırılan verilere göre Hafız Esed, sosyal medya hesaplarının büyük bölümünü kapatarak, yerine bir Amerikan çocuk dizisinden esinlenen takma adlarla yeni hesaplar açtı.

Aileye yakın bir kaynağa göre, Beşşar Esed’in çocukları ve anneleri, zamanlarının büyük kısmını alışveriş yaparak geçiriyor ve Rusya’daki yeni evlerini lüks ürünlerle dolduruyor.


Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.