Beyaz Saray'daki yoğun toplantılar ilhak kararını erteliyor

İsrail’de ilhak planına karşı çıkan göstericiler, Netanyahu ve Gantz maskesi taktı (AFP)
İsrail’de ilhak planına karşı çıkan göstericiler, Netanyahu ve Gantz maskesi taktı (AFP)
TT

Beyaz Saray'daki yoğun toplantılar ilhak kararını erteliyor

İsrail’de ilhak planına karşı çıkan göstericiler, Netanyahu ve Gantz maskesi taktı (AFP)
İsrail’de ilhak planına karşı çıkan göstericiler, Netanyahu ve Gantz maskesi taktı (AFP)

ABD'li yetkililer, Beyaz Saray'da gerçekleşen üç günlük yoğun görüşmelerin ardından yaptıkları açıklamada, ABD yönetiminin İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria'daki yerleşimleri ilhak etme hamlesiyle ilgili henüz nihai bir karar almadığını söyledi. ABD Başkanı Donald Trump’ın yardımcıları, toplantıların bu konuda İsrail'e yeşil ışık yakıp yakmamak konusunda kesin bir karara varmadan sona erdiğini açıkladı.
Beyaz Saray; son birkaç gün içinde, ABD'nin Kudüs Büyükelçisi David Friedman, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Trump’ın Başdanışmanı Jared Kushner ve Trump'ın Uluslararası Müzakereler Özel Temsilcisi Avi Berkowitz’in katıldığı görüşmelere ev sahipliği yaptı.
Beyaz Saray kaynakları, tartışmaların İsrail’in atacağı adımlarının keyfiyeti ve kapsamını, ayrıca İsrail'in Batı Şeria'ya yönelik bu ilhakı uygularken gerçekleştireceği, ABD'nin de destekleyebileceği egemenlik türünü belirlemeye odaklandığına dikkat çekti. ABD’nin kurduğu ABD-İsrail Ortak Yerleşim Komisyonu, İsrail'in ilhak edebileceği alanı tanımlamak için birkaç aydır çalışıyor.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun bu hareketi güvence altına almak için Knesset'te yeterli oya sahip olduğu bir zamanda İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz aynı fikirde olmasa bile Başkan Trump'ın Netanyahu'nun adımlarını destekleyip desteklemeyeceğine de değinildi.
Üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi, Şarku’l Avsat’a yaptığı özel açıklamalarda, “Beyaz Saray'da Trump barış planı hakkında bu hafta düzenlenen toplantılar verimli geçti. ABD Büyükelçisi Friedman, daha fazla toplantı düzenlemek ve analiz yapmak için Özel Temsilci Avi Berkowitz ve harita çizimiyle ilgilenen komisyon üyesi Scott Leith ile birlikte İsrail'e dönecek. Trump’ın planının uygulanmasına ilişkin bir sonraki adımlara dair nihai bir karar hala yok” ifadelerinde bulundu.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Batı Şeria yerleşimlerini ilhak etme sürecini 1 Temmuz'da başlatma sözü vermişti. Ancak ABD'nin bu harekete yönelik hevesi, her kesimden itirazlar ve İsrail'in planı takip ettiği sırada doğabilecek riskler nedeniyle durgun görünüyor. Bu nedenle yönetimdeki yetkililer, daha az yerleşim biriminin ilhak edilmesi, İsrail'in Kudüs çevresindeki birkaç yerleşim yeri üzerinde egemenlik ilan etmeye başlayacağı sessiz ve aşamalı adımlar atılması önerisinde bulundu.
Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), Arap Birliği (AL) ve ABD Kongresinden demokratların Temmuz ayı itibariyle Batı Şeria ve Ürdün Vadisi yerleşimlerini (Filistin topraklarının yaklaşık yüzde 30'u) İsrail egemenliğine ilhak etme planının korkunç sonuçlar doğuracağı uyarılarına rağmen, ABD Bakanı Pompeo, yönetimin İsrail'in Batı Şeria'nın bir bölümünü ilhak etme planına verdiği desteği doğruladı. Çarşamba günü bakanlığının düzenlediği basın toplantısında konuşan Pompeo, İsrail egemenliğini genişletme kararlarını İsraillilerin aldığını vurguladı. Aynı zamanda “Nihai hedefimize ulaşmak için bu süreci nasıl yönetebileceğimiz hakkında tüm bölge ülkeleriyle konuşuyoruz” ifadelerinde bulundu. Bölgedeki bazı ülkelerin Ocak ayında Başkan Trump’ın açıkladığı barış planını desteklediğine dikkat çeken Pompeo, “Filistin Otoritesi bu plana katılmayı reddettiği için üzgünüm. Önümüzdeki haftalarda gerçek bir ilerleme kaydetmeye başlayabileceğimizi umuyorum” dedi.
Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, tek taraflı ilhakın kabul edilemez olduğu görüşüyle Arap ve Körfez ülkelerinden, özellikle de Netanyahu bu adımı attığı taktirde 1994 yılında imzalanan İsrail-Ürdün barış antlaşmasını yeniden gözden geçirmekle tehdit eden Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın güçlü muhalefeti konusundaki endişelerini dile getirmişti. Nitekim ABD yönetimi George Floyd olayı, koronavirüs salgını ve ekonomik yansımaları, seçimler gibi birçok iç meseleyle meşgul iken plana yönelik Arap ve uluslararası tepkiler hakkındaki endişe artıyor. Bu nedenle ABD yönetimi, ilhak sürecini sınırlı bir çerçevede yavaşlatmayı ve yasallaştırmayı amaçlıyor.
Konuyla ilgili bilgisi olan bir kaynak, Gantz'ın bu planı destekleme konusundaki isteksizliğinin sürdüğü sırada Washington'un İsrail hükümetinin herhangi bir önlem almadan önce fikir birliğine varmasını istediğini açıkça belirtti.
Trump yönetim yetkilileri, bu hafta tutumlarını ve Netanyahu'nun planının onaylanıp onaylanmayacağını açıklayacak. Trump'ın danışmanı Kellyanne Conway, Çarşamba akşamı Beyaz Saray’da gazetecilere yaptığı açıklamada, yönetimin bu adıma olan desteğini beyan etme niyetini doğruladı. Bu hususta zamanlamaya değinmeyen Conway, şu ifadelerde bulundu:
“Başkan Trump, İsrail'in Batı Şeria'nın bazı bölgelerini ilhak etme olasılığı üzerine sürmekte olan müzakerelere binaen, Ortadoğu bölgesine ilişkin önemli bir bildiriyi yakında açıklayacak. Bu konu üzerine birçok görüşme yapılıyor. Başkan Trump, önemli bir açıklamada bulunacak. Görüşmelere devam etmekten mutluluk duyuyoruz. İsrail egemenliğiyle ilgili bu görüşmeler, üç buçuk yıllık ABD-İsrail güçlü ilişkileri olmasaydı gerçekleştirilemezdi. Başkan Trump, bu süre boyunca İsrail'in en iyi dostuydu.”



İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
TT

İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün, İsrail’in Hamas tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracılığıyla teslim edilen kalıntı örneklerini teslim aldığını duyurdu. Örneklerin adli tıp laboratuvarına gönderilmesi planlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir Hamas lideri, hareketin bugün Gazze Şeridi'nde kalan iki cesetten birini teslim edeceğini açıklamıştı.

İsrailli rehine Ran Gvili ve Taylandlı rehine Sudthisak Rinthalak'ın cesetleri halen Gazze'de bulunuyor.

Bu gelişme, İsrail güçlerinin bugün Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda bir Filistinliyi öldürmesi ve Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde evlerin yıkılması ve bombardımanların devam etmesi ile birlikte gerçekleşti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘işgal güçlerinin kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’na yoğun hava saldırıları düzenlediğini ve kuzey Gazze’de bazı konut binalarını yıktığını’ bildirdi. Ayrıca İsrail’e ait insansız hava araçları (İHA) et-Tuffah mahallesindeki es-Senafur kavşağı yakınlarında Filistinlilerin evlerine bombalar attı ve eşzamanlı olarak yoğun ateş açıldı.


Güney Asya’da sel ve kasırga: Sıfırdan başlamak zorundayız

Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)
Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)
TT

Güney Asya’da sel ve kasırga: Sıfırdan başlamak zorundayız

Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)
Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)

Sri Lanka'da 400'e yakın kişiyi öldüren sel felaketinden kurtulanlar yaşanan kaosu anlattı.

Sri Lanka Afet Yönetim Merkezi (DMC), ülkede geçen haftadan bu yana devam eden şiddetli yağışların yol açtığı afetlerde can kayıplarının 390'a çıktığını, 370 kişidense hâlâ haber alınamadığını bildirdi. 

Ayrıca arama kurtarma ekiplerinin su baskını ve heyelan riski taşıyan birçok bölgeye ulaşmakta güçlük çektiği vurgulandı.

Sri Lanka Devlet Başkanı Anura Kumara Dissanayake, ülke genelinde olağanüstü hal (OHAL) ilan edildiğini duyurmuş, kurtarma çalışmaları için 20 binden fazla askeri personelin görevlendirileceğini belirtmişti.

Guardian'ın irtibata geçtiği Layani Rasika Niroşani, yoğun yağışlara alışık olduklarını fakat bu kadar büyük bir afetle karşılaşacaklarını tahmin etmediklerini söylüyor. 

Selde her şeyini kaybettiğini belirten iki çocuk annesi 36 yaşındaki kadın şöyle devam ediyor: 

Evimiz toprak altında kaldı. Ailem hâlâ şok içinde. Sıfırdan başlamak zorundayız. Bazen bu, yaşamaktan bile daha kötü olabilir.

Kantharuban Praşant da sel nedeniyle evlerini kaybeden 125'ten fazla aileye Badulla'daki bir okulda barınak sağladıklarını belirtiyor.

Yardım malzemelerine ulaşmakta güçlük çektiklerini belirten 32 yaşındaki öğretmen, birçok ailenin selde mahsur kaldığını söylüyor. 

Bazı Sri Lankalılar, yetkililerin afet uyarısı yapmadığına da dikkat çekiyor. 45 yaşındaki Ja Nilanthi, nehir suları tehlikeli seviyeye ulaştığında bile herhangi bir uyarı veya tahliye emri almadıklarını belirtiyor.

Ditwah Kasırgası ve muson yağışlarının yol açtığı sel ve toprak kaymaları nedeniyle can kaybı Endonezya'da 604'e, Tayland'da 176'ya ve Malezya'da üçe yükseldi. 

Güney Asya'da toplamda en az 1172 kişinin canını alan afetlerin yol açtığı yıkımın boyutu henüz tam olarak bilinmiyor. 

Bilim insanlarına göre Güney Asya, iklim değişikliğine karşı yüksek riskli bölgelerden biri. 

Independent Türkçe, Guardian, Reuters, CNN


Gazeteciler, Filistin topraklarında işlenen savaş suçları ve basın özgürlüğünün engellenmesi nedeniyle Paris'te suç duyurusunda bulundu

Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)
Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)
TT

Gazeteciler, Filistin topraklarında işlenen savaş suçları ve basın özgürlüğünün engellenmesi nedeniyle Paris'te suç duyurusunda bulundu

Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)
Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), Fransa şubesi Ulusal Gazeteciler Birliği (SNJ) ile iş birliği yaparak, 26 Kasım'da Paris'teki Ulusal Terörle Mücadele Savcılığı'na, Filistin topraklarında medya özgürlüğünü engelleme ve savaş suçları işleme suçlamalarıyla şikayette bulundu.

Kimliği belirsiz kişiye karşı açılan dava, Fransız gazetecilerin güvenliklerini ve çalışmalarına devam edebilmelerini sağlamak amacıyla gizlice toplanan çok sayıda tanık ifadesine dayanıyor.

İki kuruluştan yapılan açıklamada, "Temel ilkeler olan basın özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkı Gazze ve Batı Şeria'da yeniden tesis edilmelidir"denildi.

"İşgal altındaki Filistin topraklarında gazetecilerin çalışmalarının yaygın olarak engellendiği göz önüne alındığında, sembolik açıklamalar önemini koruyor, ancak yeterli değil. Harekete geçilmeli ve Fransız yargısının bu konuda bir rolü olmalı. Geçen hafta Paris'te yaptığımız şikayetin anlamı da bu."

Şikayette, özellikle 7 Ekim 2023'ten bu yana hiçbir yabancı gazetecinin serbestçe girmesine izin verilmeyen Gazze'ye uygulanan medya karartması ve Hamas saldırıları hedef alınıyor.

İki kuruluş, bu durumu "silahlı çatışmada eşi benzeri görülmemiş bir karartma" olarak nitelendirirken, Filistinli gazetecilere ve medya çalışanlarına yönelik "sert baskı"nın da eşlik ettiğini belirterek, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu'nun 225 cinayeti belgelediğini kaydetti.

Kuruluşlar, İsrail ve Batı Şeria'da gazetecilerin çalışmalarına getirilen kısıtlamaları da kınadı.

Sahada çalışan Fransız muhabirler, günlük hayatta olayları takip etmelerinin engellendiğini, tehdit edildiğini, ekipmana el konulduğunu, fiziksel saldırılara maruz kaldıklarını, silahların savrulduğunu, tutuklamalar, aramalar ve sorgulamalar, gözaltılar ve keyfi sınır dışı edilmeler yaşandığını ve hatta bazen "vurulduklarını" anlattılar.

Şikayette, belirli bir kişiyi hedef almadıklarını belirtilerek, belgelenen ihlallerin işgal altındaki topraklarda, siviller ve yerleşimcilerin yanı sıra askeri, polis, gümrük ve idari birimlere atfedildiği, "olayların doğru ve dengeli bir şekilde aktarılmasını engellemek ve tek taraflı bir anlatım dayatmak" amacı güdüldüğü belirtildi.

Bu bağlamda SNJ Genel Sekreterleri Vanessa Ribush ve Julien Fleury, "Gazeteciler gözlemci olarak görülmekte zorlanıyorlar, çünkü çoğu zaman aktivist, hatta terörist gibi muamele görüyorlar" dedi.

"Onlarca silahlı yerleşimci tarafından takip edildiklerinde, hayatlarına yönelik tehlike mevcut ve bazen somut hale geliyor. Gazetecilerin temel haklarının bu şekilde ihlal edilmesi cezasız kalamaz" diye eklediler.

İki örgüt, işgal altındaki topraklarda yaşanan ihlallerin, İsrail'in "devlet dokunulmazlığı"nı ileri sürmesini engellediğini ve özellikle ihlallerin Fransız vatandaşlarını etkilemesi ve temel özgürlüklerini ihlal etmesi nedeniyle, Fransız yargısının harekete geçmesinin önünü açtığını savundu.

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu Genel Sekreteri Anthony Bellanger ise "Fransız gazetecilerin uluslararası insancıl hukukun tamamen geçerli olduğu alanlarda çalışmalarını engellemelerine, tehdit ve sindirilmelerine veya hedef alınmalarına artık izin vermeyeceğiz" dedi. Bellanger, "Basın özgürlüğü çiğnendiğinde ve savaş suçları işlendiğinde, Fransa vatandaşlarını korumak için harekete geçmelidir. Şikayetimiz, uluslararası hukukun üstünde kimsenin olmadığını ve gerçeğin susturulamayacağını herkese hatırlatmak için gerekli bir adımdır" ifadesini kullandı.

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu ve Ulusal Gazeteciler Birliği'ni temsil eden avukatlar Inès Dafoe ve Louise L. Yafe, bu şikayetin Fransa'da "eşi benzeri görülmemiş" olduğunu doğrulayarak, "Gazetecilerin çalışmalarının sistematik olarak engellenmesi ve onları hedef alan savaş suçları temelinde, çatışma bölgesindeki Fransız muhabirlerini korumak için ulusal bir mahkemeye ilk kez böyle bir dava açıldı" dediler.

"Basın özgürlüğünün korunması, hukukun üstünlüğüyle yönetilen her devlette temel bir ilkedir ve Fransız gazetecilerin görevlerini yerine getirme yetenekleri ihlal edildiğinde, mahkemelere başvurmalarını tamamen haklı çıkarır" vurgusu yapıldı.