Soğuk cüce gezegen Plüton aslında yaşamına çok daha sıcak başlamış

2015'te NASA'nın uzay aracından elde edilen verilerle hazırlanan Plüton görseli (NASA)
2015'te NASA'nın uzay aracından elde edilen verilerle hazırlanan Plüton görseli (NASA)
TT

Soğuk cüce gezegen Plüton aslında yaşamına çok daha sıcak başlamış

2015'te NASA'nın uzay aracından elde edilen verilerle hazırlanan Plüton görseli (NASA)
2015'te NASA'nın uzay aracından elde edilen verilerle hazırlanan Plüton görseli (NASA)

Güneş Sistemi’nin dış kısmında bulunan cüce gezegen Plüton, bilim insanlarını şaşırtmaya devam ediyor. Yeni bir araştırmaya göre cüce gezegen, yaşamına çok daha sıcak bir yer olarak başlamış ve bugün hala varlığını koruyan bir yeraltı okyanusu oluşturmuş olabilir.
NASA’nın Yeni Ufuklar (New Horizons) uzay aracının 2015’te çektiği yüzeyinin görüntülerinin analizi ve cüce gezegenin iç kısmını canlandıran bilgisayar simülasyonları, Güneş sisteminin şekillendiği 4,5 milyar yıl önce Plüton’un “sıcak bir başlangıç” yaptığını ortaya koydu.
Nature Geoscience’ta yayımlanan araştırmanın başyazarı ve Kaliforniya Üniversitesi’nden gezegenbilimci Carver Bierson, “Plüton oluşurken, yeni malzemeler geldi ve yüzeye çarptı. Her çarpma, o çevreyi ısıtacak bir patlama gibidir. Plüton hızlı bir şekilde oluştuysa, çarpma üzerine çarpma gerçekleşmiş ve yüzeyin soğuması için zaman bırakmamış olmalı. Hesaplarımıza göre 30 bin yıldan daha kısa bir sürede oluştuysa bu çarpmaların yarattığı ısı, erken dönemde bir okyanus oluşması için yeterli" dedi.
Güneş’e Dünya’dan 40 kat daha uzak olan cüce gezegen, Kuiper Kuşağı denen bir bölgede yer alıyor. Bierson, cüce gezegenin iç kısmında katı ve kayalık bir çekirdeğin, dış kısımda ise muhtemelen tuz ve amonyakla karışık su okyanusunun üzerinde yüzlerce kilometrelik buzlu bir kabuk bulunduğunu düşünüyor.
Reuters’ın haberine göre bu senaryoda okyanusun bazı bölümlerinin zaman içinde yavaş yavaş donmuş olması gerekiyor. Plüton'un yüzeyindeki çatlakların da donarken genişleyen suyun kanıtı olabileceği düşünülüyor. Plüton'un mevcut yüzey sıcaklığı yaklaşık eksi 230 derece.
Su yaşam için hayati bir bileşen olarak kabul edildiğinden, bir yeraltı okyanusu cüce gezegeni canlı organizmalar bulunması açısından uzun soluklu bir aday yapabilir.
Bierson, “Su, okyanusun altındaki kayalık çekirdekle kimyasal etkileşime girmiş olabilir. Bu da çalışmanız için size daha fazla kimyasal bileşen sağlar” dedi ve ekledi;
"Peki bunlar, yaşam için uygun şeyler mi? Bilmiyoruz. Cevap bulmak için yaşamın nasıl oluştuğu veya nasıl oluşabileceğine dair daha fazla bilgi edinmeliyiz."



Nadir balina dişi fosili, İberlerin sırlarını açığa çıkarıyor

Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)
Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)
TT

Nadir balina dişi fosili, İberlerin sırlarını açığa çıkarıyor

Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)
Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

İspanya'da Bakır Çağı'na ait bir "mega köy"de ortaya çıkarılan nadir bir balina dişi, 4 bin yıl önce Akdeniz bölgesinde yaşayan İber halkının sanatsal yeteneklerine ışık tuttu.

2018'de İspanya'nın güneybatısındaki Valencina arkeolojik kazı alanında bulunan diş, kendi türü içinde geçmişi o döneme dayanıp İberya'da rastlanan ilk fosil oldu.

PLOS One'da yayımlanan araştırmaya göre diş muhtemelen antik bir kıyı şeridinden toplanarak Bakır Çağı zanaatkarları tarafından özenle işlendi.

4 bin 150 ila 5 bin 300 yıl önce bir sahil köyünde yaşayan zanaatkarlar, dişi muhtemelen kişisel süs eşyaları veya sembolik anlam taşıyan eserler yaparken kullanmıştı.

Çalışmanın belirttiğine göre fosil işlendikten sonra, üzerindeki aşınma ve yıpranma izleri ve yüzeyini kaplayan sert kabuktan anlaşıldığı üzere kasten gömüldü.

Bulgular, yaklaşık 40 bin yıl önce başlayan Eski Taş Çağı'ndan beri fildişinin süs eşyaları, müzik aletleri ve heykellerin yapımında kullanımı hakkındaki anlayışımızı derinleştiriyor.

Fildişi çarpıcı görünümü, dayanıklılığı ve sağlamlığıyla antik toplumların ticaret ve sosyokültürel faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası haline gelmişti.

Ancak tarih öncesi çağlarda fildişinin kullanımı hakkında bildiklerimizin çoğu, fil, suaygırı, geyik ve ayılar gibi kara hayvanlarından elde edilen fildişinin incelenmesiyle elde edildi.

Daha önceki araştırmalar, İspanya'nın güneyindeki Eski Taş Çağı ve Bakır Çağı toplumlarında fillerden gelen fildişinin kullanıldığını vurgulasa da deniz memelilerinden elde edilen bu malzemenin önemi hakkında pek bir şey bilinmiyor.

Valencina'da bulunan 17 santimetre uzunluğuna, 7 santimetre genişliğine ve 0,5 kilogram ağırlığa sahip balina dişi, geçmişe eşsiz bir bakış sunuyor.

Fosilin analizi, yetişkin bir ispermeçet balinasından geldiğini ortaya çıkarırken, solucanlar ve sülükayaklılardan kaynaklanan aşınma belirtilerinin yanı sıra köpekbalığı ısırığı şüphesi doğuran izler bulundu. Bu izler, fosilin deniz tabanında bir süre kaldığını gösteriyor.

Araştırmacılar ayrıca dişte doğal yollarla oluşamayacak delikler ve belirgin kesik izleri gibi insan faaliyetine dair belirtiler tespit etti.

Araştırmacılar bu gözlemlere dayanarak balinanın muhtemelen doğal nedenlerle öldüğü, ardından cesedinin deniz tabanına battığı ve dişlerinden birinin kıyıya vurmasıyla antik İberler tarafından bulunup kullanıldığı sonucuna vardı.

Makalede şu ifadelere yer veriliyor:

Henüz bir ispermeçet balinası dişinden geldiği tespit edilen fildişi eser bulunmamasına rağmen son zamanlarda Avrupa'daki arkeolojik bağlamlarda deniz kaynaklı fildişi bulgularının ortaya çıkması, tarih öncesi toplumların deniz kaynaklarını kullanımına yönelik araştırmalara yeni bir odak noktası kazandırıyor.

 Independent Türkçe, independent.co.uk/news