Kovid-19 komplikasyonlarının zorlu iyileşme süreci

Manhattan'daki Weill Cornell Hastanesi’nde yüzlerce koronavirüs hastası ağırlandı. (New York Times)
Manhattan'daki Weill Cornell Hastanesi’nde yüzlerce koronavirüs hastası ağırlandı. (New York Times)
TT

Kovid-19 komplikasyonlarının zorlu iyileşme süreci

Manhattan'daki Weill Cornell Hastanesi’nde yüzlerce koronavirüs hastası ağırlandı. (New York Times)
Manhattan'daki Weill Cornell Hastanesi’nde yüzlerce koronavirüs hastası ağırlandı. (New York Times)

33 yaşındaki Charlie Blueweiss havaalanında, belki de Çin’de gizli bir klinikte olduğunu zannederek uyandı. Birisinin kendisini takip ettiğinden emindi. Etrafındaki ekranlarda tehdit mesajları var gibi görünüyordu.
Blueweiss, uzun süre solunum cihazına bağlı kalan hastalarda yaygın görülen bilinç bulanıklığının ardından içinde bulunduğu durumun farkına vardı. Manhattan'daki Weill Cornell Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde olduğunu, etrafındaki ekranların ise aslında sadece sağlık durumunu gösterdiğini anladı. Solunum cihazında geçirdiği 15 gün yanağında derin bir yara bırakmış, sağ elinin şişmesine neden olmuştu. Doğrulup oturamayacak kadar güçsüzdü. Gücünü toplayıp telefonundan eşini aradığında “Eve ne zaman geliyorum?” diye sordu.
Blueweiss, 28 Nisan'da, Weill Cornell'de aslında önceden yatılı psikiyatri servisi olan ancak daha sonra Kovid-19 servisine dönüştürülen 11 Kuzey ünitesine, bir sedye ile götürülmüştü.
Koronavirüs salgınının zirvesini atlatan New York’taki hastaneler ve sağlık personeli artık kritik durumda oldukça fazla hasta olması nedeniyle sıkıntı yaşamıyor. Bir zamanlar çok sayıda olan solunum cihazı, diyaliz makinesi ve hatta sedatifler (sakinleştirici) önemli ölçüde azalmış durumda.
Virüsle mücadelenin ön safları, yoğun bakım ünitelerinden 11 Kuzey gibi tedavi bölümleri ile diğer hastanelerdeki benzer birimlere kaymış durumda. Burada doktorlar, ciddi vakaların iyileşmesinin uzun ve zorlu bir süreç olduğunun farkında. Kalp cerrahisi, araba kazaları, silahla yaralanma, toksemi veya solunum yetmezliği sonrası uzun süre yoğun bakım ünitesinde kalan hastalar genellikle uzun iyileşme sürelerine ihtiyaç duyuyorlar.
Bazı hastalar, söz konusu durumlarda algı ve konsantrasyon eksikliği yaşadığını belirtiyorlar. Birçoğu normal yaşamlarına dönebilmek için mücadele ediyor. Weill Cornell Hastanesi’nden göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Lindsay Lief, bu durumdaki hastaların yaklaşık üçte birinde anksiyete, depresyon ya da travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) semptomları görüldüğünü dile getirdi. Lief, koronavirüs hastasının genel olarak en az iki hafta yoğun bakım ünitesinde kaldığını, bunun da daha fazla kas kaybı ve diğer sorunların artması riski anlamına geldiğini belirtti.
Akciğerleri çoğunlukla iyileşmiş olanlar bile yoğun sedatiflere maruz kaldığı yoğun bakım ünitesinde uzun süre hareketsiz durduktan sonra zayıf düşebiliyor; bazıları ise felç geçirebiliyor. Bazıları boğulmadan yutmayı öğrenmeye çalışırken bazıları sinir ağrısı çekiyor. Diğerleri ise konuşurken zorlanmanın yanı sıra bilişsel eksikliklerle karşı karşıya kalıyor. Hatta geçirdikleri travma nedeniyle yalnızlık korkusu duyuyorlar.
11 Kuzey birimi müdürü Dr. Alka Gupta duruma dair “Birçok insan bana kaybolmuş hissettiğini, her gece kabus gördüğünü ve yalnız kalmaktan korktuğunu söylüyor” diyor. Nitekim yoğun bakım ünitesinden çıkan genç bir kadın, adını bir günden fazla bir süre hatırlayamazken orta yaşlı bir göçmen ise gözlerini açtığında ana vatanında iç savaşın patlak verdiğini sanıyordu. Bazı hastalar ise yine gözlerini solunum cihazına bağlı açacaklarını sandıkları için uyumaktan korkar hale geliyor. Dr. Gupta, artık suplemental oksijene ihtiyaç duymadığı halde uyandığında akciğerlerinin yeniden başarısız olacağından korkarak solunum cihazına bağlanmak için yalvaran bir hasta bile olduğunu belirtiyor. Ancak doktorlar söz konusu hastaların nispeten şanslı olduğunu, zira Weill Cornell Hastanesi’nde mayıs ayı ortalarına kadar 220 hastanın koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi bilgisini veriyor.
Kovid-19 hastalarını salgının zirvesindeki dönemde tedavi eden Dr. Laura Kolbe de şu an çalıştığı 11 Kuzey hakkında “Bence burası hastane içerisinde bulunan gerçek bir deniz feneri” diyor. En az 60 hastanın taburcu edildiği, şu an 30 hastanın kaldığı bu birimde hayatınızda duyduğunuz en şiddetli öksürükleri, yürümeyi yeniden öğrenenlerin koridorlardaki ayak seslerini ya da hastalarına aslında eve giden yolda yürüdüklerini hatırlatan fizyoterapist Matt Descovich'in cesaret verici konuşmalarını duymak mümkün. 
Ancak eve dönme süresi her zaman kısa sürmeyebiliyor. Bu birimde sadece bir hafta kalacağını düşünürken sürecin 10 günün üzerine çıktığı Blueweiss ise gün saymayı bıraktığını belirterek “Bazı şeyler zaman alıyor” diyor. Yatak yarası ve sinir ağrısının bütün gece kendinsin ayakta tuttuğunu, gün çerisinde televizyon izlerken kesik kesik uyuduğunu belirtiyor. 11 Kuzey’deki en önemli anlarının tekrar yürümeye başladığı fizyoterapide geçirdiği 90 dakikalık dönem olduğunu sözlerine ekliyor. İlk önce dinlenmeye ihtiyaç duymadan yürüteçle yalnızca 2 metre yürüyebildiğini, ardından 15 metreye, daha sonra da 23 metreye gidebildiğini söyleyen Blueweiss, diğer hastalarla muhatap olmayı ya da sosyalleşmeyi pek istemediğini, grup seanslarından kaçınan kişinin de sadece kendisi olmadığını ifade ediyor.
Bu his, doktorlar arasında hayal kırıklığına neden olacak derecede yaygın. Dr. Gupta konuya dair “Hastalar, topluma biraz daha dikkatli bir şekilde entegre oluyor.  Açıkçası bu beni şaşırttı” diyor.
Hastanedeki oda arkadaşları bile aralarında çok az iletişim kuruluyor. Odalardan birinde Türk bir hasta tutmakta güçlük çektiğinden telefonunu elinden düşürürken, Filipinler’den bir hemşire olan oda arkadaşı ise yataktan yavaşça doğrularak arkadaşının telefonunu almak için eğiliyor. Böylece ikisi de telefonda kendi aileleriyle konuşabiliyor.
Çoğu hasta üç veya dört hafta boyunca birimde kaldıkları ve ailelerini görmedikleri için konuşacakları şeyler bitmiyor. Genelde hastalar ailelerine hastanede neler olup bittiğini anlatırken koronavirüs dönemindeki hastalar ise hastanede oldukları sırada yaşananları hatırlamıyorlar bile. Bu nedenle Blueweiss’in eşi Hannah Cates, daha sonradan eşine anlatmak için dikkatlice notlar alıyor. Hastane idaresi, Cates’in Blueweiss’ı hastaneye kaldırılışını 35’inci gününde ziyaret etmesine izin verdi. Normalde ziyaretçi alınmıyor olmasına rağmen Cates’in eşinin yatak yaralarını nasıl iyileştireceğini, su yosunlarından üretilmiş sargılar olan kalsiyum alginatları kesip onları yaralara dikkatli bir şekilde nasıl yerleştireceğini öğrenmesi gerekiyordu. Blueweiss ise hastane odasına koruyucu maske ile giren eşini ilk önce hemşire zannetmişti.
Eşinin yanında 11 saat kalan Cates, onun yatak yaralarını nasıl iyileştireceğini öğrendi, tırnaklarını kesti ve evdeki kedilerinden haber verdi. Aynı zamanda Blueweiss’ın eve döndüğünde neye ihtiyaç duyacağından, hemşire ve fizyoterapistten konuştular. Blueweiss, mayıs ayı sonlarında, sinir hasarının onarılması için sağ kolundan altı saatlik bir ameliyat geçirdi.
Cates 29 Mayıs tarihinde, eşini eve götürmek için yeniden hastaneye gitti. Doktorlar ve hemşireler, Blueweiss hastaneden çıkarken onu neşelendirmek için koridorun kenarına dizilerek alkışladılar.



Eski BM Filistin Raportörü Falk'a göre Gazze'de soykırım, Batı'nın onay ve desteğiyle yapılıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Eski BM Filistin Raportörü Falk'a göre Gazze'de soykırım, Batı'nın onay ve desteğiyle yapılıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü olarak 2008-2014 döneminde görev yapan Richard Falk, İsrail'in Gazze'deki soykırımının "Batı'nın liberal demokrasilerinin onayı ve desteğiyle yapıldığını" söyledi.

Princeton Üniversitesi Uluslararası Hukuk Fahri Profesörü Falk, İsrail'in uluslararası hukuk ihlallerini ile aleyhinde süren davalar ve ABD'nin desteği hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Gazze'de 7 Ekim 2023'ten itibaren yaşananların "hem beklendik hem de beklenmedik olduğu" yorumunu yapan Falk, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun başbakan seçilip "İsrail tarihindeki en aşırı sağcı hükümeti" kurmasının bugün yaşananlara kapı araladığını dile getirdi.

Falk, Netanyahu'nun hükümet programında yer alan "Büyük İsrail" planının başta Batı Şeria ve Doğu Kudüs olmak üzere Filistin'in işgal altındaki topraklarını İsrail'e katmayı içerdiğine işaret ederek, "Bu bakımdan, bugün yaşananlar, İsrail-Filistin ilişkilerinin yeni bir aşamasından ziyade bir devamıdır." dedi.

- "Batı'nın liberal demokrasilerinin onayladığı ve desteklediği ilk soykırım"

7 Ekim'den sonra yaşananlar ile öncesi arasındaki değişimin İsrail tarafından halihazırda uygulanmakta olan apartheid sistemi, uluslararası insancıl hukuk ihlalleri ve toplu cezalandırmanın "soykırım" olarak tanımlanabilecek hale dönüşmesi olduğunu dile getiren Falk, "Yaşanan değişim, insanlık tarihindeki en özgün ve somut soykırım örneğinin yaşanmasıdır, çünkü (bu soykırım) gerçek zamanlı olarak kayıtlara geçiyor." diye konuştu.

İsrailli liderlerin açıklamaları ve kullandıkları dilin "soykırım işleme suçu niyetine" dair kanıtlar sunduğunu aktaran Falk, "Bu, Batı'nın liberal demokrasilerinin onayladığı ve desteklediği ilk soykırım olması gerçeğinin vurgulandığı oldukça sıra dışı bir durumdur." değerlendirmesinde bulundu.

- Batı ülkelerine "çifte standart" eleştirisi

Yaşananların sadece Gazze için değil uluslararası hukuk ve demokrasi ile insan haklarını savunan ülkelerin tutumları açısından da "dramatik olduğunu" dile getiren Falk, söz konusu ülkelerin konu Filistin olunca çifte standart uyguladığını kaydetti.

Falk, "Bu çok dramatik bir olay ve jeopolitiğin uluslararası hukuka karşısında daha önemli olduğunun oldukça dramatik bir göstergesi olmaya devam ediyor." ifadesini kullandı.

Richard Falk, İsrail'in en büyük destekçilerinden biri olan ABD'nin, Gazze'de yaşanan insanlık trajedisi hakkındaki söylemlerinde gözlemlenen değişimlerin herhangi bir politika değişimine neden olup olmayacağının İsrail'in bundan sonra atacağı adımlara bağlı olduğunu kaydetti.

- Biden, "ince bir çizgide yürüyor"

Falk, ABD Başkanı ve 5 Kasım'da yapılacak seçimlerde Demokrat Partinin adayı olması beklenen Joe Biden'in İsrail'e verdiği desteğin özellikle ABD'li Müslümanlar arasında rahatsızlığa neden olduğuna dikkati çekti.

Falk, "Biden şu anda, ABD'de kasım ayında ikinci kez başkan olmak için yürüttüğü seçim kampanyası ile Müslüman Amerikan toplulukları da dahil olmak üzere normalde Demokrat olan insanlardan gelen çok sayıda karşı çıkışla karşılaştığı seçim kampanyası sırasında bir tür ince ipte yürüyor." diye konuştu.

Başkanlık seçimlerinin yaklaşması ve Demokrat Partinin en önemli seçmen gruplarından sayılan Müslümanlardan gelen eleştirilerin, Biden yönetiminin söylemlerinin değişmesine neden olduğu değerlendirmesi yapan Falk, öte yandan bu durumun da İsrail yanlısı bağışçıların baskısına yol açtığını söyledi.

- Netanyahu'nun taktiği "daha geniş bir savaş çıkartmak olabilir"

Falk, yakın gelecekte Netanyahu'nun Birleşmiş Milletler (BM) ve ABD ile ilişkileri nasıl dengeleyeceği konusunda ikilemle karşılaşacağı değerlendirmesinde bulunarak, "Filistinlilerin önemli bir bölümünü Mısır ya da Ürdün sınırlarına sürerek onlardan kurtulma ve Hamas'ı Filistin mücadelesinde siyasi bir güç olarak ortadan kaldırmayı başarma politikalarının başarısız olduğu açık." dedi.

Netanyahu'nun İsrail içinde de eleştirilerin odağında olduğunu hatırlatan Falk, "Taktiğinin, dikkatleri Filistinlilere yönelik politikaların başarısızlığından uzaklaştırmak için bölgede daha geniş bir savaş yaratmak olması güçlü bir olasılık." ifadesini kullandı.

Falk, Biden'in İsrail ordusunun 1 Nisan'da Gazze'deki Deyr el-Belah bölgesine düzenlediği ve Dünya Merkez Mutfağının (World Central Kitchen-WCK) 6'sı yabancı biri de Filistinli olmak üzere 7 çalışanın öldüğü saldırıyı desteklemezken, öte yandan İran'a verdiği yanıta desteğini bildirdiğini hatırlatarak, "Bu da neredeyse İsrail'e, çatışmayı genişletme ve İsrail ile işgal altındaki Filistin arasındaki ilişki üzerindeki baskıyı azaltma yönünde bir sinyaldir." değerlendirmesinde bulundu.

- İsrail ve Filistin çatışması dünyayı ikiye ayırdı

Saldırıda ölen WCK çalışanlarının 6'sının İsrail'i destekleyen ülkelerin vatandaşları olduğuna dikkati çeken Falk, İsrail'in bu nedenle uluslararası toplum karşısında imajını değiştirmeye yönelik adımlar atmaya çalıştığını dile getirdi.

Falk, "Dikkat ederseniz, bu olay medyada, Filistinlilerin çok daha ciddi ve büyük bir şekilde mağdur olduğu daha önceki vahşetlerin alamadığı kadar yer buldu. Ve Netanyahu ilk kez yapıldığı iddia edilen hata için özür diledi." diye konuştu.

7 Ekim'in ardından İsrail ve Filistin'i destekleyen ülkeler ve geçmişleri arasında bir bağlantı olduğunu belirten Falk, şunları kaydetti:

İsrail'i destekleyen tüm ülkelerin ya Avrupa'daki eski sömürgeci güçler ya da dünyanın diğer bölgelerindeki yerleşimci sömürgeci beyaz ülkeler, beyazların hakim olduğu ülkeler ve tabii ki ABD ve Kanada olduğunu görürsünüz. Filistinlilerin yanında yer alanların tamamı ise ya dünyanın İslami kesiminden, ya komşu ülkelerden, ya da Güney Afrika ve Nikaragua gibi Küresel Güney'den. Yani çatışmanın jeopolitik bir özelliği var ve bir tarafa Küresel Batı'yı, diğer tarafa da dünyanın geri kalanını koyuyor.

- "BMGK'da veto yetkisine sahip üyeler kendi stratejik çıkarlarını önemsiyor" eleştirisi

Falk, İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanında süren (UAD) dava ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) soruşturmasından çıkacak kararlara İsrail’in uymasını beklemenin "naiflik" olacağını söyleyerek, şunları kaydetti:

İsrail'in uluslararası hukuka ve BM kararlarına uymama konusunda uzun yıllara dayanan tutarlı bir sicili var. Ve daha şimdiden BM'ye, UAD ve UCM'ye şikayetler üzerinde yargı yetkisini kullandığı için saldırmıştır. Temelde İsrail'e yönelik bu tür eleştirilerin bir tür antisemitizm olduğunu öne sürüyorlar.

UAD'ın ilan ettiği ihtiyatı tedbir kararlarının İsrail tarafından dikkate alınmadığını ve ABD'nin veto yetkisine sahip olduğu BM Güvenlik Konseyinin de bunları uygulamakta başarısız olduğunu belirten Falk, yaptırım uygulama gücünün BM Güvenlik Konseyine ait olduğunu anımsattı.

Falk, "Veto yetkisine sahip olan Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesi, kendi stratejik çıkarlarının UAD'den çıkacak sonuçla çatıştığını gördüklerinde, uluslararası hukuka ve BM'nin açık otoritesine saygı göstermekle tamamen tutarsız olmasına rağmen veto etmekten çekinmezler." eleştirisinde bulundu.

ABD'nin Güney Afrika'nın UAD'de İsrail aleyhine açtığı davanın "hukuki değeri olmadığı ve dikkate alınmaması gerektiği" yönündeki savunmasının UAD yargıçları tarafından desteklenmemesinin önemli bir duruş olduğunu belirten Falk, bunun ABD'nin "jeopolitik taahhütleriyle çeliştiğinde uluslararası hukuku ne kadar küçümsediğini gösterdiğini" sözlerine ekledi.


İsrail'in, Suriye'nin güneyinde rejim ordusunun hava savunma sistemlerine saldırı düzenlediği iddia edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail'in, Suriye'nin güneyinde rejim ordusunun hava savunma sistemlerine saldırı düzenlediği iddia edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

 İsrail'in, Suriye'nin güney sınırlarında Beşşar Esed rejimi ordusunun hava savunma sistemlerinin bulunduğu birkaç noktaya roket saldırısı düzenlediği ileri sürüldü.

Suriye'deki haber ajansı SANA'nın askeri kaynağa dayandırdığı haberinde, yerel saatle 02.55'te Suriye'nin güney bölgesinde bazı noktaların, İsrail güçleri tarafından roketlerle hedef alındığı iddia edildi.

Haberde, "Düşman İsrail, Filistin'in kuzeyinden Suriye'nin güney bölgesindeki hava savunma sistemlerini roketlerle vurdu. Saldırıda maddi hasar meydana geldi." ifadeleri kullanıldı.

Diğer yandan, İsrail makamlarından saldırıya ilişkin açıklama yapılmadı.

Suriye'nin güneyinde Şam ve kırsalındaki bölgelerde Suriye ordusu ve İran destekli terörist grupların yanı sıra Lübnan Hizbullahı unsurlarının bulunduğu biliniyor.

İsrail, iç savaşın başladığı 2011'den bu yana Suriye'de zaman zaman İran destekli gruplara ve Suriye ordusuna ait askeri noktalara saldırılar düzenliyor.

İran basını, İran Hava Kuvvetleri Üssü'ne ev sahipliği yapan İsfahan eyaletinin kuzeydoğusunda patlama seslerinin geldiğini duyurmuştu.

İsfahan eyaletindeki patlama seslerinin ardından Tahran, İsfahan ve Şiraz ile İran'ın bazı bölgelerindeki uçuşların askıya alındığı bildirilmişti.

Amerikan medyası, ABD'li yetkililere dayandırdığı haberlerinde, İsrail'in İran topraklarına yönelik bir saldırı düzenlediğini yazmıştı.


Cibaliya'da enkazdan çıkarılan Filistinli aile, Refah'ta yoklukla mücadele ediyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Cibaliya'da enkazdan çıkarılan Filistinli aile, Refah'ta yoklukla mücadele ediyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail'in güvenli bölge olduğu iddiasıyla Gazze'nin kuzey ve orta kesiminden güneye zorla göç ettirdiği Filistinliler, havaların da ısınmasıyla birlikte çadırlarda zor günler geçiriyor.

İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları 7'inci ayında devam ederken, Refah'ta sayıları yaklaşık 1,5 milyonu bulan Filistinli, kışın dondurucu soğuğundan sonra şimdi de yazın bunaltıcı sıcağıyla mücadele ediyor.

Bu ailelerden biri de kuzeydeki Cibaliya Mülteci Kampı sakinlerindenken evlerinin yıkılmasıyla güneye göç etmek zorunda kalan Ummu Abid'in 10 kişilik ailesi.

- Enkazdan çıktıktan sonra Refah'a uzanan göç yolculuğu

Ummu Abid'in ailesinin yaşadığı ev, saldırılar başladıktan 10 gün sonra bombalandı.

Enkazın altından sağ kurtarılan Ummu Abid ve ailesi, önce hastaneye götürüldü oradan da bir okula sığındı.

Okulda 3 gün kalan aile, oranın da bombalanmasının ardından Refah'a göç etmek zorunda kaldı.

- Çadır sıcak, hayat zor

Filistinliler için Refah'ta çadırda yaşam, havanın sıcak olması ve suyun az bulunması nedeniyle dayanılmaz bir hal alıyor.

Ummu Abid, "Burada güneş altında sıcaktan kavruluyoruz. Ben tansiyon hastasıyım. Güneşin altında ve ateşin başında kalmamam gerek." diyerek yaşadıkları sıkıntıları anlattı.

Bir bidon su almak için "dünyanın bir ucuna" gitmek zorunda kaldıklarını ve saatlerce kuyrukta beklediklerini ama çoğu zaman alamadan döndüklerini ifade eden Filistinli anne, tuvaletlerin de uzakta olduğunu, gece çocukların tek başlarına gitmeye korktuklarını ayrıca alanın kötü koku yaydığını ve çocukları hasta ettiğini aktardı.

- Her gün yemek pişiremiyorlar

Refah'ta hava sıcakken ateşte yemek pişirmek ise başka bir işkenceye dönüşüyor.

Yemekleri topladıkları odunlarla ya da kartonlarla yaktıkları ateşte pişirdiklerini kaydeden Ummu Abid, "Her gün güneş altında ateş başında yemek pişiremiyorum. Peynir ya da konserve gibi şeyler yiyoruz. Mesela bugün pişiremedim." dedi.

Ummu Abid, Refah'a ilk geldiklerinde havaların çok soğuk olduğunu, yatacak yatak ve yorganları olmadığı için çok üşüdüklerini, şimdi ise havaların sıcak, çadırın ise "ateş gibi" olduğunu dile getirdi.

Ummu Abid'in kızlarından Gazel Abid ise zamanının büyük kısmını çadır kentte açılan sınıfta Kur'an-ı Kerim'i ezberleyerek geçirdiğini söyledi.

Okuluna dönmeyi ve kuzeydeki arkadaşlarını görmeyi istediğini ifade eden Gazel, sıcak havadan çok bunaldıklarını da sözlerine ekledi.


ABD Savunma Bakanı Austin, İsrailli mevkidaşı Gallant ile İran ve Gazze’yi görüştü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

ABD Savunma Bakanı Austin, İsrailli mevkidaşı Gallant ile İran ve Gazze’yi görüştü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

 ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ile İran ve Gazze konusunu görüştü.

Pentagon Sözcüsü General Pat Ryder tarafından yapılan yazılı açıklamada, Austin ile Gallant’ın telefon görüşmesi gerçekleştirdiği belirtildi.

Açıklamada, iki bakanın bölgesel tehditler ve “İran’ın Orta Doğu’da istikrarı bozucu eylemleri” hakkında görüş alışverişinde bulunduğu aktarılarak, Austin'in Gazzeli sivillere Aşdod Limanı’ndaki yeni rota da dahil olmak üzere insani yardım akışının artırılmasının ve sürdürülmesinin önemine işaret ettiği bildirildi.

İki bakanın görüşmesi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Gazze'nin güneyinde yaklaşık 1,5 milyon yerinden edilmiş Filistinlinin sığındığı Refah kentine girmek için tarih belirlediğinin duyurulmasının ardından geldi.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), İsrailli yetkililerle Gazze'deki Refah kentinin durumunun ve İsrail’in olası askeri operasyonunun tartışılmaya devam ettiğini açıklamıştı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Gazze'nin güneyindeki Refah kentine girmek için tarih belirlediği duyurulmuştu.


FBI: Çin bağlantılı bilgisayar korsanları, ABD'nin altyapısına saldırı için pusuda bekliyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

FBI: Çin bağlantılı bilgisayar korsanları, ABD'nin altyapısına saldırı için pusuda bekliyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Direktörü Christopher Wray, Çin bağlantılı bilgisayar korsanlarının ülkesinin kritik altyapısına saldırmak için pusuda beklediklerini bildirdi.

New York Post gazetesinin haberine göre FBI Direktörü Wray, ABD'deki Vanderbilt Üniversitesinde düzenlenen programda konuştu.

Wray, Çin bağlantılı bilgisayar korsanlarının su arıtma tesisleri, enerji hatları, ulaşım ve bilgi teknolojisi gibi ABD'nin kritik altyapılarına saldırmak için tetikte olduklarını ve pusuda doğru anı beklediklerini ifade etti.

FBI ve diğer federal yetkililerin sahne arkasında bu tehdide karşı koymak için çabaladığını anlatan Wray, Çin'in sivil altyapıya saldırarak panik oluşturmak ve halkın irade gücünü kırmak istediğini savundu.

Çin'in ABD endüstrisinden entelektüel mülk, teknoloji ve araştırmaları "çalmak" için agresif şekilde çalıştığını öne süren Wray, bu tehdidin artık kapıda olduğunu belirtti.

Wray, 31 Ocak'ta ABD Temsilciler Meclisi üyelerine yaptığı konuşmada da benzer uyarıda bulunmuştu.


Ukrayna: Rusya'nın Dnipropetrovsk'a yoğun füze saldırısı sonucu 8 kişi öldü, 29 kişi yaralandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Ukrayna: Rusya'nın Dnipropetrovsk'a yoğun füze saldırısı sonucu 8 kişi öldü, 29 kişi yaralandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Ukrayna İçişleri Bakanlığı, Rusya'nın, Dnipropetrovsk bölgesine düzenlediği füze saldırısında 8 kişinin öldüğünü, 29 kişinin de yaralandığını bildirdi.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, Rusya'nın Dnipropetrovsk bölgesine yoğun füze saldırısı gerçekleştirdiği belirtildi.

Dnipro kentinde 5 katlı bir apartmanın vurulduğu aktarılan açıklamada, bu saldırıda 2 kişinin öldüğü, 20 kişinin de yaralandığı ifade edildi.

Açıklamada, Sinelnikove ilçesinde ise Rusya'nın saldırısı sonucunda 4 evin kısmen yıkıldığı, 10 evin de hasar gördüğü kaydedilerek, söz konusu saldırıda 2'si çocuk 6 kişinin hayatını kaybettiği, 6 kişinin de yaralandığı bilgisi paylaşıldı.

Açıklamada ayrıca Rusya'nın bölgedeki Kriviy Rig kentini vurması sonucu 3 kişinin yaralandığı belirtildi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy de sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada Rus ordusunun saldırılarında Dnipro'da bir apartmanın kısmen yıkıldığını, tren istasyonunun hasar gördüğünü aktardı.

Kriviy Rig ve Sinelnikove'deki saldırılara ilişkin Zelenskiy, "Tüm yaralılara gerekli yardım sağlanıyor. Ne yazık ki ölüler var. Aile ve yakınlarına başsağlığı diliyorum." ifadelerini kullandı.

Zelenskiy, "Ukrayna'ya hava savunma sistemleri sağlayan her devlet, ortaklarımızı hava savunma sistemlerinin artık depolarda değil, teröristlerin saldırısı altındaki gerçek şehirlerde ve topluluklarda konuşlandırılması gerektiğine ikna etmeye yardımcı olan her lider, savunmamızı destekleyen herkes hayat kurtarıcıdır. Rus terörünü yenmek zorundayız. Bu sadece ülkemiz için değil, sadece Ukraynalılar için değil, küresel bir ihtiyaçtır." değerlendirmesinde bulundu.


İsrail ordusu, Batı Şeria'nın Nur Şems Mülteci Kampı'ndaki baskını ikinci günde sürdürüyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail ordusu, Batı Şeria'nın Nur Şems Mülteci Kampı'ndaki baskını ikinci günde sürdürüyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail ordusu, işgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyinde yer alan Nur Şems Mülteci Kampı'na düzenlediği baskını ikinci gününde sürdürüyor.

Görgü tanıklarından alınan bilgiye göre, İsrail ordusu, Batı Şeria'nın Tulkerim kentinde dün düzenlediği baskın alanını genişleterek devam ettirdi.

Nur Şems Mülteci Kampı'nın yanı sıra diğer bazı mahallelere giren İsrail askerleri, Filistinlilerin evlerini kuşatma altında tutarak baskınlar yaptı.

İş makineleriyle kente giren İsrail askerleri, Nur Şems Mülteci Kampı'ndaki altyapıyı tahrip etmeye de devam ediyor.

İsrail ordusu, silahlı çatışmaların çıktığı ve patlama seslerinin duyulduğu Nur Şems Mülteci Kampı'na takviye güçler sevk etti.

Bu arada Filistin Kızılayı, İsrail ordusunun Nur Şems Mülteci Kampı'nda darp ettiği Filistinli 2 kişiyi hastaneye naklettiğini açıkladı.

İsrail ordusu radyosu dün Nur Şems Mülteci Kampı'na yönelik "geniş çaplı askeri operasyon" başlatıldığını duyurmuştu.

İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne saldırı başlattığı 7 Ekim 2023'ten bu yana, işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te de Filistinlilere yönelik gözaltı, baskın ve saldırılarda artış yaşanıyor.

Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail askerleri ile yasa dışı Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 468 Filistinli hayatını kaybetti, 4 bin 800'ü yaralandı.

İşgal altındaki Batı Şeria'da 7 Ekim'den beri, 8 bin 310 Filistinli gözaltına alındı.


İsrailli siyasetçilerden İran'a Tel Aviv'in düzenlediği iddia edilen saldırıyı ima eden açıklamalar

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrailli siyasetçilerden İran'a Tel Aviv'in düzenlediği iddia edilen saldırıyı ima eden açıklamalar

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir,ülkesinin İran'a düzenlediği iddia edilen saldırıyı "yetersiz bulduğu" için rahatsızlığını ifade ederken, iktidar partisi Likud milletvekili Tally Gotliv, saldırıyı ima ederek, bundan memnuniyetini dile getirdi.

Aşırı sağcı Bakan Ben-Gvir, X sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, İsrail'in düzenlediği öne sürülen saldırının yetersizliğine işaret ederek, bunu "zayıf" şeklinde nitelendirdi.

Başbakan Binyamin Netanyahu'nun partisi Likud'dan milletvekili Tally Gotliv de söz saldırıyı ima ederek sosyal medya hesabından paylaşımda bulundu.

İsrail Meclisinde Güvenlik ve Dışişleri Komitesi üyesi olan milletvekili Gotliv, "Günaydın sevgili İsrail halkı, gururla başınızı dik tutacağınız bir sabah. İsrail güçlü bir devlettir, caydırıcılığın yeniden tesis edilmesini umuyorum." ifadesini kullandı.

İsrail'de yayın yapan Kanal 12'nin haberinde, Dışişleri Bakanlığının, büyükelçiliklerden İsrail'in İran'a saldırı düzenlediği yönündeki iddialar hakkında açıklama yapılmamasını talep ettiği belirtildi.

Öte yandan, İsrail makamlarından söz konusu saldırıya ilişkin açıklama yapılmadı.

İran basını, İran Hava Kuvvetleri Üssü'ne ev sahipliği yapan İsfahan eyaletinin kuzeydoğusunda patlama seslerinin geldiğini duyurmuştu.

İsfahan eyaletindeki patlama seslerinin ardından Tahran, İsfahan ve Şiraz ile İran'ın bazı bölgelerindeki uçuşların askıya alındığı bildirilmişti.

Amerikan medyası, ABD'li yetkililere dayandırarak geçtiği haberlerde, İsrail'in İran topraklarına yönelik bir saldırı düzenlediğini yazmıştı.


G7 dışişleri bakanları, İran'daki patlamaları bugün görüşecek

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

G7 dışişleri bakanları, İran'daki patlamaları bugün görüşecek

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İtalya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, G7 dışişleri bakanları olarak İran'ın İsfahan kentindeki patlamaları görüşeceklerini bildirdi.

Tajani, İran'ın İsfahan kentinde gece saatlerinde yaşanan patlamalara ilişkin X platformundan paylaşımda bulundu.

Capri Adası'nda çarşambadan bu yana ev sahipliği yaptığı G7 Dışişleri Bakanları Toplantısı'nın bugünkü son oturumuna işaret eden Tajani, "İsfahan’da gece vakti meydana gelen patlamaların ardından gelişmeleri takip ediyorum. Bu konuyu bu sabah Capri'de yapılacak G7 oturumunda, dışişleri bakanlarıyla konuşacağız." ifadesini kullandı.

Tajani, İran'daki İtalyan Büyükelçisi'yle de görüştüğünü aktararak, "İran'da yaşayan İtalyanlar için şu anda kritik bir sorun bulunmuyor." yorumunu yaptı.

Rainews24 kanalına yaptığı açıklamada da durumu dakika-dakika takip ettiklerini belirten Tajani, herkesi temkinli olmaya ve gerilimi tırmandırmaktan kaçınmaya çağırdı.

- İran'ın İsfahan ve Tebriz şehirlerindeki patlamalar

İran’ın İsfahan ve Tebriz şehirlerinde duyulan patlama sesleri sonrası İran medyası, seslerin hava savunma sisteminin devreye girmesi ve 3 mini insansız hava aracının (İHA) imha edilmesi nedeniyle duyulduğunu kaydetmişti.

İsrail ordusu ise İran'ın İsfahan eyaleti yakınlarında yaşanan patlamalara ilişkin yorum yapmaktan kaçınmıştı.


Rusya’nın Stavropol bölgesinde "Tu-22M3" bombardıman uçağı düştü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Rusya’nın Stavropol bölgesinde "Tu-22M3" bombardıman uçağı düştü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Rusya Savunma Bakanlığı, orduya ait "Tu-22M3" model bombardıman uçağının Stavropol bölgesinde düştüğünü bildirdi.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, "Stavropol bölgesinde savaş görevini tamamladıktan sonra askeri hava üssüne dönerken, Rus Hava ve Uzay Kuvvetlerine ait Tu-22M3 model bombardıman uçağı düştü." ifadesine yer verildi.

4 kişilik mürettebatın fırlatma koltuğunu kullandığı kaydedilen açıklamada, 3 pilotun kurtarıldığı, birini arama çalışmalarının sürdüğü aktarıldı.

Uçağın düştüğü yerde herhangi bir tahribatın yaşanmadığı belirtilen açıklamada, uçakta mühimmat bulunmadığı aktarıldı.

Açıklamada, “İlk verilere göre kazanın sebebi teknik arıza.” ifadesi kullanıldı.

Stavropol Valisi Vladimir Vladimirov da bir pilotun aranmaya devam ettiğini kaydetti.