Avrupa’daki Faslı gençlerin yarısından fazlası ayrımcılığa maruz kalıyor

Fas Başbakanı Saadeddin Osmani. (Arşiv - Reuters)
Fas Başbakanı Saadeddin Osmani. (Arşiv - Reuters)
TT

Avrupa’daki Faslı gençlerin yarısından fazlası ayrımcılığa maruz kalıyor

Fas Başbakanı Saadeddin Osmani. (Arşiv - Reuters)
Fas Başbakanı Saadeddin Osmani. (Arşiv - Reuters)

Son zamanlarda yapılan bir araştırma, Avrupa'da yaşayan Faslı gençlerin iş ve ev ararken, kredi alırken veya inançlarından dolayı ayrımcılığa maruz kaldığını gösterdi.
Fas toplumunun sorunlarıyla ilgilenen ve resmi bir kurum olan Yurtdışındaki Faslılar Konseyi tarafından yapılan araştırma, Avrupa'daki Faslı gençlerin genel olarak iş veya konut edinmede diğer gençlere kıyasla daha fazla zorlukla karşılaştığını ortaya koydu. Araştırmaya göre gençlerin yüzde 64'ü iş bulmakta güçlük çektiklerini belirtirken, yüzde 57'si konut edinmede, yüzde 42'si ise dinlerini yaşarken zorluk çektiklerini ifade etti.
Çalışma, Fransa, İspanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Almanya olmak üzere 6 Avrupa ülkesinde ikamet eden 18-35 yaşları arasındaki bin 433 Faslı genç üzerinde yapılan araştırmaya dayanıyor. Araştırmada gençlere yaşadıkları zorluklarla ilgili gençlere aynı sorular yöneltildi. Ayrımcılığa maruz kalma noktasında ülkelere göre farklılıklar olduğu kaydedildi.
Almanya'daki Faslı gençlerin yüzde 69'u iş bulmakta, yüzde 60'ı konut edinmede, yüzde 58'i ise dini ritüellerini uygulamada zorluklarla karşılaştıklarını belirtti. İş bulmakta zorluk çeken gençler arasında yüzde 54'ü müşterilerle başa çıkmada, yüzde 45'i işte yeni sorumluluklar almakta zorlandıklarını, yüzde 30'u ise maaş  konusunda ayrımcılıkla karşılaştıklarını ifade etti.
Belçika'da Faslı gençlerin yüzde 65'i iş bulmada ayrımcılığa maruz kaldığını, yüzde 50'si konut edinmede ve yüzde 37'si dini ritüellerini uygulamada zorluk yaşadığını söyledi.
İş bulmadaki zorluklardan şikayetçi olan gençlerin yüzde 40'ı müşterilerle ilişkilerde sorun yaşadıklarını, yüzde 30'u çalışma koşullarından ve yüzde 30'u ise kariyer alanında gelişimlerinin engellenmesinden şikâyet etti.
İspanya'da gençlerin yüzde 59'u iş bulmakta, yüzde 50'si konut almakta, yüzde 37'si ise banka kredisi almakta zorlandığını söyledi. Çalışma koşulları konusunda ise, yüzde 50'si çalışma koşullarından, yüzde 35'i maaşlardaki ayrımcılıktan şikâyet etti.
Fransa'daki Faslı gençlerin yüzde 67'si iş bulmada, yüzde 63’ü konut edinmede, yüzde 41'i dini ritüellerini uygulamada zorlandıklarını ve yüzde 31'i banka kredisi almanın zor olduğunu ifade etti.
İtalya'da, banka kredisi almayla ilgili zorluklar ilk sırada geliyor. Katılımcıların yüzde 65'i kredi almakta zorluklar yaşadığını, yüzde 63'ü konut bulmada, yüzde 57'si iş bulmada ve yüzde 39'u ise inançlarından dolayı zorluklarla karşı karşıya kaldığını belirtti.
Araştırma sonucu, Hollanda'daki Faslı gençlerin ayrımcılıkla ilgili şikayetlerinin yüksek olduğunu gösterdi. Gençlerin yüzde 83'ü iş aramada, yüzde 57'si dini uygulamalarda, yüzde 42'si eğitim alanında, yüzde 35'i ise ev bulmada zorluk yaşadığını söyledi.
Yurtdışındaki Faslılar Konseyi Başkanı Abdullah Busuf  araştırmayı Faslı gençler tarafından ifade edilen "çeşitli ayrımcılık biçimlerini ortaya koymak" şeklinde değerlendirdi. Açıklamasında, Avrupa ülkelerinde ve dünyanın geri kalanında “ayrımcılık sorunu” hakkındaki tartışmalar çerçevesinde Konsey'in  “Fas kökenli gençlere yönelik ayrımcılık” konulu çalışmanın bu bölümünü yayınlamasının zorunlu olduğunu ve çalışma hakkında resmi bir açıklama beklediklerini ifade etti. Busuf, diğer ülkelere göç etmiş Faslı bir grup gencin günlük yaşamlarında karşılaştıkları ayrımcılık hakkında fikirlerinin ele alındığı araştırmanın bu alanlardaki küresel tartışmalara katkıda bulunacağını belirtti.
Busuf, Fas hükümetini araştırmanın sonuçlarını dikkate almaya ve "Faslı gençlere yönelik çeşitli ayrımcılık biçimleri konusunda Avrupa ülkelerinin dikkatini çekmek" için çaba göstermeye çağırdı. Ayrıca, azınlıkların ve göçmenlerin haklarını savunan Avrupa topluluklarından ve sivil toplum kuruluşlarından Faslıların toplumda güçlendirilmesini sağlayan "homojen kolektif bir yapı" oluşturulmasını istedi.



Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA
TT

Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA

Aliya Mansur

Yeni Suriye ulusal logosunun (görsel kimlik) lansman töreni, Suriye'deki her etkinlik gibi Suriyeliler arasında geniş çaplı bir tartışmanın eşlik ettiği, etkileyici ve güzel bir etkinlikti. Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın katıldığı Halk Sarayı'ndaki görkemli törene, “Suriye Demokratik Güçleri”nin kontrolü altındaki Rakka ve Haseke hariç olmak üzere Suriye'nin çeşitli bölgelerinde aynı anda düzenlenen kutlamalar eşlik etti. Gösteriler ve sloganlar Suriye devriminden sahneleri çağrıştırdı.

Şara'nın tören sırasında yaptığı etkileyici konuşma Suriye'nin birliğinin ve çeşitliliğinin altını çizdi ama daha tören bitmeden önce Suriyeliler arasında şu tartışma başlamıştı; bu ulusal logo gerçekten Suriyeli mi yoksa başka ülkelerden “ilham mı” alındı? Bazıları bunun bir alkollü içecek şirketnin ticari logosu olduğunu söyleyecek kadar şüphelerinde ileri gittiler.

Suriye şahininin “çalıntı” olduğu suçlamaları - ki bu kesinlikle doğru değil - ve bunlara verilen karşılıklar arasında meselenin özü neredeyse kayboldu. Oysa meselenin özü şu: Nasıl bir Suriye istiyoruz? Hukuk devleti olan bir Suriye mi yoksa halkın ruh hallerinin dalgalanmalarına tabi bir Suriye mi?

Konuya ilişkin yorumunda Anayasa Bildirgesi Taslağı Komitesi üyesi Dr. Ahmed el-Karbi, resmi logoların kabulü tartışılırken yasal temellere dayanmanın gerekliliğini vurguladı. Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesinde açıkça “devletin logosu kanunla belirlenir” ifadesinin yer aldığına ve hukuka dayalı bir devletin anayasal çerçevelere uygun olarak onaylanmamış bir logoya indirgenemeyeceğine işaret etti.

Suriye'deki tartışma ve çekişmenin özü bu olmak yerine, bazı Suriyeliler binlerce yıllık Suriye anıtlarına kazınmış olan Suriye şahininin kökeni ve sembolizmiyle ilgili suçlamalarda bulunmakla meşgul oldular.

Esed rejiminin devrilmesinden ve Şara'nın yönetime gelmesinden bu yana, Suriye halkı hükümetin, özellikle de Başkan Şara'nın her eylemini mutlak biçimde destekleyenler ile hükümetin yaptığı her eylemi veya açıklamayı mutlak biçimde reddedenler arasında bölündü. İki grup arasında, bir şeyleri düzeltmek amacıyla eleştirenlerin ve teşvik etmek amacıyla destekleyenlerin sesleri kayboldu.

Esed rejiminin devrilmesinden bu yana 7 ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak

Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı analize göre Esed rejiminin devrilmesinden bu yana yedi ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak. Bu da yorumlara kapıyı açıyor ve Suriye halkının doğasını ve doğruluğunu bilinmediği söylentilerin yayılmasına katkıda bulunuyor.

17 Mayıs'ta Suriye Cumhurbaşkanlığı, eski rejim tarafından işlenen ihlallerle ilgili gerçekleri ortaya çıkarmak, sorumlularından hesap sormak, mağdurlara tazminat ödemek ile görevli bir geçiş adaleti komisyonu kurulacağına dair bir kararname yayınladı. Kararname, Abdulbasıt Abdullatif'in komisyon başkanı olarak atanmasını ve duyuru tarihinden itibaren 30 günü geçmeyecek bir süre içinde bir çalışma grubu oluşturma ve iç yönetmelikler hazırlama görevini üstlenmesini öngörüyordu.

Bu kararnamenin yayınlanmasının üzerinden yaklaşık bir buçuk ay geçti, yani komisyonun kurulması için öngörülen 30 günlük süre geçti. Peki bu komisyon hangi aşamada? Cevap yok. Bu sadece şeffaflığın eksik olduğunu değil, aynı zamanda hükümetin kendi yayınladığı kararnamelere ve mevzuata, örneğin Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesine bağlı olmadığının da bir örneği.

İşte meselenin özü de budur: Nasıl bir Suriye istiyoruz?

Hukuk ve kurumlar devleti Suriye'nin sesi, iki grubun kopardığı gürültü arasında neredeyse duyulmuyor. Bir tarafta destekçiler var ve bunların çoğu Suriyelilerin “Aralık 2024 devrimcileri” olarak adlandırdığı, devrimin 14 yılı boyunca önemli bir rol veya sese sahip olmayan, şimdiyse hükümetin sağ tarafında yer alan kişiler. Diğer taraftaki hükümetin muhalifleri arasındaysa, hükümetin her türlü eylemini çarpıtmakla meşgul olan, çoğunluğu eski rejim kalıntısı ve solcu olan sesler bulunuyor. İkisi arasında aklın sesi kayboluyor.

Suriye'nin istikrarı sadece Suriye için değil, bölge için de bir öncelik. İstikrarlı bir Suriye, komşu ülkelerin istikrarının başlangıcıdır ve bir vatandaşlık devleti ve hukukun üstünlüğünün inşası, Suriyelilerin onlarca yıllık geleceğinin temel taşıdır. Sağlam olmayan temeller üzerine inşa edilen her yapı, özellikle Suriye'nin düşmanları hâlâ pusuda beklediğinden, çökme riski altındadır. Hukukun üstünlüğü, adalet, özgürlük, vatandaşlık ve şeffaflık, istediğimiz devleti inşa etmek için önceliklerdir.