Edward Snowden: İllüzyon oyununu bozdum

Snowden, tüm dünyanın iletişim altyapısını yönetme projesinde çalıştı (Getty)
Snowden, tüm dünyanın iletişim altyapısını yönetme projesinde çalıştı (Getty)
TT

Edward Snowden: İllüzyon oyununu bozdum

Snowden, tüm dünyanın iletişim altyapısını yönetme projesinde çalıştı (Getty)
Snowden, tüm dünyanın iletişim altyapısını yönetme projesinde çalıştı (Getty)

Rizab Nehar
2013 yılında 29 yaşında bir genç olan Edward Snowden, ABD hükümetinin tüm telefon görüşmelerimizi ve e-postalarımızı -gizlice- izlediğini açıklayınca hepimiz şok olduk. Aradan 6 yıl geçtikten sonra Eylül 2019'da anılarını anlattığı bir kitap çıkaran Snowden, Merkezi İstihbarat Teşkilatı'nda (CIA) çalıştığı sıralarda ABD casus sisteminin oluşturulmasına nasıl katkıda bulunduğu hakkında ayrıntılı açıklamalar yaptı. Kitabında, ihanetle suçlanmasına yol açan ahlaki ilkeleri ve nedenleri de açıkladı. Kitapta şu ifadeleri kullanıyor:
“Eğer bu çalışmayı okuyorsanız, bu benim pozisyonumda çok ciddi ve tehlikeli bir şey yaptığım içindir. Gerçeği açıklamaya karar verdim. ABD istihbarat teşkilatlarının yasaları ihlal ettiğini gösteren belgeler topladım ve ardından yayınlanmadan önce bunları araştıran gazetecilere verdim. Bu, küresel bir skandal yarattı.”
Kitap, Seuil yayınevinden çıkan Fransızca versiyonunda “Canlı Notlar: Casus Programı İfşa Etmek İçin Her Şeyini Riske Atan Adam” başlığıyla yayınlandı. İlk sayfasından sonuna kadar kitabı bir Amerikan aksiyon filmi izliyormuş gibi okuyabilirsiniz. Fakat bu kez kahramanımız, alışılmışın aksine bir şekilde ABD politikasını tüm dünyanın gözü önünde ifşa ediyor. Anılar, Snowden'ın kitabın girişinde yazdığı şu cümleyle birlikte bir dizi gerçekten ve itiraftan oluşuyor:
“Benim adım Edward Joseph Snowden. Eskiden hükümetle çalışıyordum, ancak bugün herkese hizmet ediyorum.”
Edward Snowden, Rusya'da sürgünde olduğu dönemde bir bilgisayar uzmanı olarak Amerikan casusluk tarihindeki önemli değişikliğe olan katkılarına dair kanıtlardan ve belirli tarihlerden bahsediyor. Nitekim hükümetin dünya genelinde dolaşımda olan dijital verileri toplamasına ve bunları süresiz olarak saklayıp istediği zaman bakmasına yardımcı olmuş.

Kitap kapağı (Yayınevi)
Eylül saldırıları, ‘kolektif gözetimi’ beraberinde getirdi

Eylül saldırılarının ardından istihbarat servisleri, tehlikeyi zamanında fark edemedikleri için kendilerini suçladılar. Ardından rejimin tekrar böyle bir çıkmazın içine düşmesini önlemek için bir sistem kurmaya çalıştılar. Böylece bilgisayar bilimi, programlama ve teknolojisine yöneldiler. Snowden gibi genç bilim adamlarına kapılarını açtılar. Tüm dünya mühendislerin elinde bir oyun alanına dönüştü. Servisler bilim adamlarını ofislerinde çalıştırmak için belirlenen kuralları ve yasaları ihlal ettiler.
Snowden, CIA ile çalışmaya başladığı sıralarda ekibinin moralinin çok düşük olduğunu söylüyor. Çünkü istihbarat servislerinin başarısız olmalarının ardından yürütme makamları bu servislerin geniş kapsamlı bir şekilde yeniden düzenlenmesini kararlaştırmış. Böylece CIA direktörü, ABD istihbarat teşkilatlarını artık denetleyemez oldu. Oysa İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulmasının ardından her zaman böyle bir hakka sahipti. Bunun ardından istihbarat servisi personeli, siyasi sınıf tarafından ihanete uğradığını düşündü. Eski servis direktörü istifa etti ve birçok çalışan işten çıkarıldı. Ayrıca yasadışı operasyonların ve gizli hapishanelerin ortaya çıkmasıyla birlikte servis, kendisini kamuoyunun önünde şüpheli durumda buldu.
Yaşanan gelişmelerin ardından CIA 5 departmana bölündü. Bu departmanlardan her birinin kendine has bir ekibi ve çalışma yöntemi vardır. Departmanlardan ilki kelimenin tam anlamıyla casusluğa ayrılmış olan Operasyon Yönetimi bölümüdür.
İkinci departman, İstihbarat Müdürlüğü adı altında bilgi toplama ve analize; üçüncü departman, Bilim ve Teknoloji Müdürlüğü adı altında bilgisayar, iletişim araçları ve silah satın alımına; dördüncü departman, İdari İşler adı altında avukatlar ve insan kaynakları arasındaki ilişkileri yönetmeye ve Snowden ve ekibinin de bir parçası olduğu beşinci departman ise Lojistik Destek adı altında dünya çapında iletişim altyapısının yönetimine tahsis edilmiştir.

İllüzyon oyunu
Edward Snowden teşkilata katıldıktan sonra dünyanın en hassas ağlarına erişebilen ekibin bir parçası oldu. Hayatının çoğunu Robert Ludlum ve Tom Clancy'nin casusluk romanları okuyarak geçiren bir adamın emrine verildi. Casusluk ve gözetim bu adam için sadece bir görev değil, aynı zamanda bir tutkuydu.
Herhangi bir çalışan veya ekip göreve başlamadan önce kendilerine birtakım şeylerin teklin edildiği bir aşamadan geçerdi. Onları toplumun eşsiz fertleri ve seçkinleri olduklarına ikna etmek istiyorlardı. Onları ülkenin sırları ve gerçekleri hakkında bilgilendirmek için seçtiklerini söylüyor ve sanki birer koruyucu olduklarını aşılmaya çalışıyorlardı. Bu, ‘bu büyük istihbaratın bir parçası olduğunuza ikna olmanız için devletin ve teşkilatın bazı önemli sırlarını söyledikleri’ bir psikolojik oyundur. Sonra ‘güvenlik önlemleri’ adı altında uygulanması gereken katı birtakım talimatlar verirler. Mesela cep telefonunuzu asla güvenli binalara getiremez ve telefonda iş hakkında konuşamazsınız. CIA için çalıştığınız için övünemezsiniz ve sizin için ne kadar önemsiz görünse de herhangi bir belgeyi bir başkasının okumasına sebep olacak şekilde açık bırakamazsınız.
Snowden kitabında şu ifadelere yer veriyor:
“2007'den 2009'a kadar Cenevre'deki ABD Büyükelçiliği'nde görev yaptım. Diplomatik bir kılıf altında CIA’in yetkili uzmanlarından biriydim. ABD hükümetinin herkesi gözetlediği ağı dijitalleştirerek ve tüm Avrupalı servisleri internete bağlayarak yarının dünyasına doğru istihbarata öncülük ediyordum.”
Böylece yeni neslin görevi ve uzmanlığı sadece istihbarat servislerinin çalışmalarını yeniden tasarlamak değil, bu servislerin yapısını baştan aşağı yeniden tanımlamaktı.
Snowden 26 yaşındayken resmi olarak Dell'de çalışırken, aynı zamanda Ulusal Güvenlik Ajansı'nda da çalışmalarını sürdürüyordu. Küresel yedekleme sisteminin ve dev bir gizli ağın geliştirilmesi yönündeki çalışmalara katılması için Japonya'ya gönderildi. Böyle bir çalışma, nükleer bir patlama Ulusal Güvenlik Ajansı'nın merkezini küle çevirse bile hükümetin herhangi bir veriyi kaybetmemesini temin edecekti.
Snowden, “Herkesin hayatının kalıcı bir şekilde arşivlenmesini sağlayan bir sistem oluşturmanın trajik bir hata olduğunu bilmiyordum” diyor.
Snowden 28 yaşında ABD’ye geri döndü. Kendisinden CIA'in teknik departmanlarının başkanlarının aklına gelebilecek herhangi bir sorunu çözmelerine yardımcı olması bekleniyordu. Ekibi, nerede olursa olsun herhangi bir ajanın ihtiyaç duyduğu verilere erişmesini sağlayan yeni bir bilgisayar sisteminin geliştirilmesine katkıda bulundu. Basitçe çok fazla bilgi toplama işinin yeni bir görev alanına yol açtığı söylenebilir. Yani artık bu verileri süresiz olarak saklamanın yollarını bulmak gerekiyordu.
29 yaşındayken Ulusal Güvenlik Ajansı bünyesindeki görevlerini tamamlamaktan memnundu. Nitekim özel bir görevi vardı ve hiç kimse ona bu projenin büyük resmini açıklamamıştı. Hawaii’ye gittiği zaman görevin arkasındaki gizli mantığı anladı: “Küresel bir kolektif gözetleme sistemi kurmak.” Daha sonra vatandaşların günlük olarak izlenmelerinin herhangi bir özgür toplumun temel değerlerini ve anayasanın ilkelerini ihlal anlamına geldiğini fark etti.

Görev tamamlandıktan sonra ne olacaktı?
“Kayboldum. Kendimi büyük bir ikilemle karşı karşıya buldum. Ülkemi seviyorum ve halkına hizmet ettiğime inanıyorum. Ailem, hayatlarını ABD ve vatandaşlarına adamış olan kimselerden oluşuyor. Sırf kamu yararı için bir istihbarat servisinde çalışmayı kabul ettim. Sivil özgürlüklerimizi ve haklarımızı koruyan anayasamızı savunacağıma ilişkin kendime söz verdim. Fakat artık haklarımızı ihlal edenlerle sadece ortak değil, bilakis onlardan biriydim. Çalışmamı gizli tutmak adına istihbarat servislerine vermiş olduğum sözlerle, ülkemin kurucu ilkelerine vefa göstermenin arasını nasıl uzlaşabilirdim? Bir parçası olduğum şeyin gerçekte ne olduğunu gördükten sonra hayatıma nasıl devam edebilirdim.”
Snowden denklemin doğru tarafında olmaya karar verdi ve vicdanını dinleyerek inandığı ilkelere göre hareket etti. Devlet başkanları da dahil olmak üzere insanların hayatlarını gözetleyen ve kayıt altına alan istihbarat servislerinin çalışmalarıyla ilgili birçok belge topladı ve gazetecilere verdi. Daha sonra gizlice Rusya’ya ulaştı. Bugün bile Snowden, insanlar ve liderler arasında büyük bir tartışma konusu olmaya devam ediyor. Bazıları onu vatanına ve istihbaratına ihanet ettiği için cezalandırılması gereken bir hain olarak görürken, diğer bazı kimseler ise onun Amerika’nın izleme oyununu tamamlamayı reddeden bir kahraman olduğunu söylüyor.



İran: Avrupa Troykası ile birkaç gün içinde görüşmeler yapma konusunda anlaştık

Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
TT

İran: Avrupa Troykası ile birkaç gün içinde görüşmeler yapma konusunda anlaştık

Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)

İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, İran, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın cuma günü İstanbul'da nükleer müzakereleri yeniden başlatacağını açıkladı. Bu açıklama, Avrupa'nın üç büyük ülkesi olan İngiltere, Fransa ve Almanya'nın müzakerelerin yeniden başlamaması halinde İran'a uluslararası yaptırımların yeniden uygulanacağı uyarısının ardından geldi.

İran resmi basınına göre Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İsmail Bekayi, “İran, İngiltere, Fransa ve Almanya arasındaki toplantının, dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde yapılacağını” açıkladı.

İran medyası dün, Batılı güçlerin BM yaptırımlarına hızlı bir şekilde geri dönüş için "snapback" mekanizmasını devreye sokmak üzere ağustos sonuna kadar süre vermesinin ardından, Tahran'ın Avrupa Troykası ile müzakereleri yeniden başlatma konusunda anlaştığı haberini verdi. Devrim Muhafızları'na bağlı Tesnim Haber Ajansı, konuya hakim bir kaynağın "Görüşmelerin prensibi üzerinde anlaşmaya varıldı, ancak zaman ve yer konusunda istişareler devam ediyor" dediğini belirtti.

Birkaç gün önce, Avrupa Troyka'nın dışişleri bakanları ve Avrupa Birliği'nin dışişleri politika sorumlusu, geçen ay İsrail ve ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine düzenlediği saldırıdan bu yana İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile ilk telefon görüşmesini gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Avrupa Troykası, Çin ve Rusya ile birlikte, 2015 yılında İran ile imzalanan ve 2018 yılında ABD'nin çekildiği nükleer anlaşmanın kalan taraflarını oluşturuyor. Anlaşma uyarınca, İran'ın nükleer programına kısıtlamalar getirilmesi karşılığında yaptırımlar kaldırılmıştı.

Avrupa Birliği, İran ile İsrail arasında hava savaşı öncesinde devam eden nükleer müzakerelerin yeniden başlamaması veya somut sonuç alınmaması halinde, BM'nin yaptırımlarını otomatik olarak yeniden uygulamaya koyan “Snapback” mekanizması yoluyla, ağustos ayı sonuna kadar İran'a BM yaptırımlarını yeniden uygulayacağını açıkladı.

Arakçi birkaç gün önce yaptığı açıklamada, “Avrupa Birliği ve Avrupa Troyka'sı bir rol oynamak istiyorsa, sorumlu davranmalı ve ahlaki ve hukuki hiçbir temeli olmayan (yaptırımların yeniden uygulanması) politikası da dahil olmak üzere, modası geçmiş tehdit ve baskı politikalarından vazgeçmelidir” ifadelerini kullandı.

2015 nükleer anlaşmasını onaylayan BM kararının maddelerine göre, Avrupa Troykası 18 Ekim 2025 tarihine kadar BM'nin Tahran'a yaptırımlarını yeniden uygulayabilir.

İran Parlamentosu Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu üyesi Vahid Ahmedi, üç Avrupa ülkesinin “uluslararası hukuk açısından mekanizmayı devreye sokma hakkına sahip olmadığını”ifade etti. İran Observer haber sitesine verdiği demeçte, Tahran'ın ABD ile müzakerelere dönmek için üç temel şart koyduğunu belirtti. “Birincisi, İran topraklarına yönelik saldırının uluslararası platformlarda kınanması, ikincisi, 12 gün süren savaşın yol açtığı zarar ve kayıpların belirlenmesi, üçüncüsü, gelecekte İran topraklarına yönelik herhangi bir saldırının tekrarlanmayacağına dair net garantiler verilmesi.”

İsrail-İran savaşından önce Tahran ve Washington, Umman'ın arabuluculuğunda beş tur nükleer müzakere gerçekleştirdi, ancak Batı güçlerinin silahlanma tehlikesini ortadan kaldırmak için İran'ın uranyum zenginleştirmesini sıfıra indirmesini talep etmesi gibi önemli engellerle karşılaştı.

ABD saldırılarından önce İran, uranyumu yüzde 60 saflıkta zenginleştiriyordu. Bu uranyumun saflığı, silah geliştirmeye imkan veren yüzde 90'a kadar kolaylıkla yükseltilebilir.

Tahran, nükleer programının sadece sivil amaçlara yönelik olduğunu söylüyor. Batılı güçler ise bu düzeyde zenginleştirmenin sivil bir gerekçesi olmadığını belirtiyor.

Birleşmiş Milletler'in en üst düzey denetim kurumu olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ise nükleer silah üretmeden uranyumu bu düzeye kadar zenginleştiren başka bir ülke olmadığını vurguluyor.