Google iş mülakatlarıyla ilgili söylenenler gerçek mi efsane mi?

Google iş mülakatlarıyla ilgili söylenenler gerçek mi efsane mi?
TT

Google iş mülakatlarıyla ilgili söylenenler gerçek mi efsane mi?

Google iş mülakatlarıyla ilgili söylenenler gerçek mi efsane mi?

Google’da çalışırken iş mülakatlarına da katılan Selim Önal, kitaplar yazılan, haberlere konu olan mülakatların perde arkasında neler olduğunu Independent Türkçe’den esra Öz'e anlattı. Bilişim sektörü, koronavirüs pandemisinden etkilenerek, son üç ayda biraz yavaşlamış olsa da son 10 yılda inanılmaz bir büyüme kat etti.
Son beş yılda Facebook üçe, Google ikiye katlandı, bilişim sektöründe rakamlar çok hızlı büyüdü. Büyürken de yeni insan gücüne ihtiyaç arttı. Silikon Vadisi’nde çalışan Selim Önal, “Sektör çok hızlı büyüdüğü için, Google’dayken şöyle program vardı, ben ülkeme gittiğimde, Google’ı tanıtacağım dediğimde, uçak, otel ve masrafları karşılıyorlarlardı. Üniversitede tanıtıp, nasıl işe başvuracaklarını anlattım” dedi.
Türkiye'deki öğrencilerin, bu alandaki en iyi firmaların işe alım sürecini bilmediğine dikkat çeken Önal, “Derneklerde daha önce görev aldığım ve bu bilgileri ben de bilmediğim için kariyer alanında bir dernek kuralım dedik. 2016 yılında Kaliforniya'da Google'da çalışan 4 arkadaş kurduk. O zamandan bu yana Türkiye’deki öğrencileri işe alım süreci ile ilgili bilgilendiriyoruz” diye konuştu.  
Keşişen Yollar Derneği ile kariyer konusunda gençlere yardımcı olmak için farklı çalışmalar yürüttüklerini kaydeden Selim Önal, 4 yıl boyunda Google’da çalışırken iş mülakatlarına da katıldı.
Önal, bu süreçte, kitaplar yazılan, haberlere konu olan mülakatların perde arkasında neler olduğunu Independent Türkçe’ye anlattı. 

"İşe alım sürecinde çok emek verilmesi gerekiyor ve veriyorlar"
2013'te yapılan bir araştırmaya göre 2023’e kadar sektörün büyüklüğünün 2,2 katına çıkacağının tahmin edildiğini belirten Önal, “Amerika'da özellikle üniversitede bilgisayar ve bilim seçen öğrenci sayısı kesinlikle bu oranda artmıyor, hatta neredeyse düşüyor. Yani üniversiteye giden insan sayısına böldüğümüzde, üniversite giden insan sayısı arttığı için oranı aynı kalıyor ya da düşüyor” ifadelerini kullandı.
Amerika'daki çok farklı bilişim sektörünün bunun farkında olduğunu söyleyen Önal, şunları söyledi:
"Dünyanın farklı yerlerinden yetişmiş insan gücü almaya çalışıyorlar. Firmalar açısından, iyi yetişmiş insan gücü nerede olursa olsun çok kıymetli. İşe alım sürecinin daha etkili hale getirilmesi için, çok emek verilmesi gerekiyor ve veriyorlar."

"Bizim çalıştığımız firmalarda liyakat gerçekten önemli"
İşe alım süreçleri konusunda dernekte bir program oluşturduklarını anlatan Önal, “15-20 haftalık bir kurs ile öğrencileri hazırlıyoruz. Bizim çalıştığımız firmalarda liyakat gerçekten önemli. 'Şu benim tanıdığım, bu benim bildiğim' diye durumlar işlemiyor. Bir kere bile işe alım süreci bu şekilde olmuyor” dedi.
Google'da çalıştığı süre boyunca, işe alım sürecine gönüllü olarak katıldığını ifade eden Önal, işleyen süreci ise şu sözlerle anlattı:
"Buralarda işe alımlar komitelerle yapılıyor ve gönüllülükle yürüyor. Komitenin raporları geliyor ve komite de karar veriyor. Eski ceo’nun referansı ile biri geldi, reddedildi. Çünkü, mülakat sonuçları iyi değildi. Bu çok akıllı bir yol aslında, çalışan herkesin beraber çalıştığı herkese güveni oluyor. Nasıl bir süreçten geldiğini biliyor böyle olduğu için de ‘birinin torpiliyle geldi, o bununla geldi. Ona güvenmeyeyim’ olmuyor."
Bu yöntem ile herkesin beraber çalıştığı kişilerin zekasına, belirli bir alandaki yeteneğine güvendiğini dile getiren Önal, "Bu, verimliliği de çok artırıyor. İnsanların birbirine güven duymasını da sağlıyor” ifadelerini kullandı.

 "CV’de fotoğraf, ehliyet, medeni hal gibi bilgilerin olmaması gerekiyor"
Mülakat sürecinin teknik şekilde yapıldığını dile getiren Önal, “Önce başvurusunuz. Özgeçmişinizi sisteme yüklüyorsunuz ya da şirkette çalışan birisi size referans oluyor, sisteme yüklüyor. O kişi diyor ki, 'Bu benim tanıdığım, biz şirket olarak bu kişiyi değerlendirmeliyiz.' Bu ilk aşama; burada dikkat etmeniz gereken şey özgeçmişinizin düzgün olması” diye konuştu.
Önal, özgeçmişin nasıl olması gerektiği ile ilgili ise şunları söyledi:
"Mesela, Türkiye'deki öğrenciler genel olarak Avrupa'daki ya da Türkiye'deki özgeçmişten beklenilenlerle bizim sektörde Amerika'da özellikle Silikon Vadisi’nde biraz farklı. Standart şeyler var, mesela fotoğraf, ehliyet, medeni hal gibi bilgilerin olmaması gerekiyor. Bunlar olursa, çok tecrübesiz gözükürsünüz. Çünkü yasal olarak bunlara göre ayrımcılık yapamadıkları için CV’de olmasının da hiçbir anlamı yok. Hatta olmaması daha doğru."

"Veriler kullanmanız gerekiyor, kanıtlanabilir ve etki odaklı yazmanız lazım"
Veri odaklı özgeçmiş hazırlamak gerektiğini vurgulayan Önal, “Çalıştığınız şirketlerde, çok iyi işler yaptım gibi değil de son çalıştığım firmada ürünümüzün Google App Store'daki bizim yaptığımız uygulama notu 3,5’tu; ben 6 ay projeyi yönettim, 4,5’a çıktı ve indirilme sayısı yüzde 500 arttı. Yani yaptığınız iş ölçülebilir, ‘Ben hayır katılmıyorum’ dediğinde bile, ‘Bak rakamlar burada’ diyebileceğiniz şekilde özgeçmişinizde bu bakış açısıyla yazmanız gerekiyor” dedi.
"Veriler kullanmanız gerekiyor, kanıtlanabilir ve etki odaklı yazmanız lazım" diyen Önal, sözlerine şunları ekledi:
"Neye ne kadar bakacağız diye değil de 'bunun etkisi ne oldu'; bu bakış açısıyla yazmak gerekiyor. Bu ilk aşama, özgeçmiş bir sayfayı geçmemesi gerekiyor. Özgeçmişinizi yazdığınız bir sayfaya geçmedi, her şey veri odaklı oldu. Burada ya siz veriyorsunuz ya da biri sizin adınıza veriyor. Eğer biri verirse, şirkette çalışan, ilk mülakatı alma şansınız her zaman daha fazla."
Önal, “Oradaki mantık, başarılı insanlar başarılı insanları tanır felsefesi var. Zaten sizi iş almışız, size güvenmişiz, sizin arkadaşınız da bizim şirketimiz için iyidir. Çok fazla başvuru aldıkları için bunlar öncelik kazanıyor” diye konuştu.
Önceliğin, iyi bir özgeçmiş hazırladıktan sonra, o şirketlerden biriyle iletişime geçip, kişinin kendisini düzgün bir şekilde tanıtması ve referans olmalarını istelmesi olduğunu vurgulayan Önal, “Biz dernekte bu konuda yardımcı oluyoruz. Kendi ön elememizden geçen öğrencilere, başvuracakları firmalarda referans buluyoruz. Bizim öyle bir ağımız var” dedi. 
"İşe alımlarda teknik sorular sorulur ve komite karar verir"
Özgeçmişin elemeden geçtikten sonra izlenen yolları ise Önal, şöyle anlattı:
"Genelde bir telefon görüşmesi olur. Bu da işe alım sorumlusu ile bir görüşme yapıyorsunuz. Orada size şunu soruyorlar: Neden bizim şirketimize başvuruyorsunuz ya da bu pozisyona neden ilgi duydunuz? Biraz geçmişinizden konuşuyorsunuz. Orada şirketle alakalı ödevinizi iyi yapmalısınız. Çok standart cevaplar vermemeniz ve ezber cevaplar vermemeniz şart. Söylediğiniz şeyler size bir soru sorulduğunda kendinizle çelişmemeniz ve gerçekten inanmanız gerekiyor."
"Çok klişe olmayan, ödevinizi iyi yaptığınızı gösterecek, araştırdığınızı gösterecek cevap vermelisiniz" diyen Önal, o aşamanın geçilmesi durumunda genellikle bir veya iki tane telefon görüşmesi yapıldığını ve görüşmelerin teknik konular üzerine olduğunu aktardı:
"Size bir tane bilgisayar problemi soruluyor. Bilgisayar biliminde çok temel dersler var. Programlamaya giriş, veri yapıları ve algoritmalar o derslerde okulda öğrendiğinize benzer kavramlar sorulur. Veri yapılarına dair bir soru sorarlar, onu beraber ekranda çözersiniz. Sizi mülakat yapan mühendis yorum yapar. Beraber çalışarak, o problemi çözersiniz. Bu bir veya iki tane telefon mülakat yapılır. Bunlar da başarılı olursanız da son tur olarak ofise çağırırlar."
Ofise çağrılması durumunda, çıkacak bütün masrafları çağıran şirketin karşılayacağını söyleyen Önal, uçak, otel, vize ve pasaport ücretine kadar ödeneceğini, her şeyin davet eden şirket tarafından organize edileceğini ifade etti.
Önal, sözlerine şunları ekledi:
"Gidersiniz 4-5 saatlik bir mülakata girersiniz. Bu mülakatın kendisi de çok teknik,  orada da her oturumda beyaz tahta da o şirketin mühendisi ile bir iki tane teknik problem çalışırsınız. Bunlardan sonra bir rapor yazar, bazen mülakatı yapanlar bir araya gelir. İşe alalım mı almayalım mı diye. Google’da mülakatı yapanların yazdığı raporu, başka bir komite, hiç mülakatları görmeyen komite inceliyordu, komite karar veriyordu. İşe alım süreci, bir ayı geçiyor."
"Mülakatlarda yazılım mühendislerine, bulmaca bilmece tipi sorular sorulmaz"
Önal, dili iyi bilmek, teknik dersleri iyi çalışmak ve kendilerini mülakatta doğru anlatabilmenin pratiğini de yapmalarının önemine işaret etti.
“Kendilerini mülakatta doğru anlatabilmek çok önemli” diye vurgulayan Önal, “Mülakat sırasında o mülakatı siz doğru yönetmelisiniz. Bu tabii sürekli onun lafını keserek değil; ama kontrol sizde olmalı, onu hissettirmelisiniz karşı tarafa” diye konuştu.
Önal, son olarak şunları söyledi:
"Ne yaptığınızın ne söylediğinizin bir sonraki adımı nereye gideceğinin farkında olarak 40-50 dakikada ileride beraber çalıştığınızda da sorumluluk almayı bilen, süreç yönetmeyi bilen biri olduğunuzu göstermelisiniz. Mülakatlarda yazılım mühendislerine, bulmaca bilmece tipi sorular sorulmaz. Kitaplara konu olan ve çok abartı sorular var, bunlar hiçbir zaman sorulmayanlar var. 1990'larda Microsoft o tarz sorular kullanıyormuş. Yoruma açık ve kanıtı olmayacak sorular sorulmuyor, adil değerlendirebilmesi için net olması gerekiyor."
 



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news