Cezayirli direniş liderlerinin kafataslarının Fransa’dan geri almasının bir karşılığı var mı?

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un olup bitenlerdeki rolü merak ediliyor

Kafatasları, Cezayir’deki El Alia Mezarlığı’na gömülmeden önce Kültür Sarayı’nda sergilendi (AFP)
Kafatasları, Cezayir’deki El Alia Mezarlığı’na gömülmeden önce Kültür Sarayı’nda sergilendi (AFP)
TT

Cezayirli direniş liderlerinin kafataslarının Fransa’dan geri almasının bir karşılığı var mı?

Kafatasları, Cezayir’deki El Alia Mezarlığı’na gömülmeden önce Kültür Sarayı’nda sergilendi (AFP)
Kafatasları, Cezayir’deki El Alia Mezarlığı’na gömülmeden önce Kültür Sarayı’nda sergilendi (AFP)

Ali Yahi
Cezayir halkı, 170 yıldır Fransa'nın başkent, Paris'teki İnsan Müzesi'nde tutulan direnişçi 24 liderin kafataslarının özellikle de her yıl 5 Temmuz’da kutlanan Bağımsızlık Günü’ne yakın bir zamanda ülkeye getirilmesinin ardından zorlu günlere şahitlik ediyor.
Bu gelişme, gerek resmi, gerek halk düzeyinde gurur ve mutluluk tablosu yarattı. Ancak, ‘Fransa’nın bu adımı atmak için aldığı karşılık’ meselesi patlak verdi.
Bazı taraflar, Fransa’nın Cezayir’e karşılığı olmayan hiçbir taviz vermeyeceği konusunda fikir birliğine vardı. Zirâ daha önceki hiçbir cumhurbaşkanı, Cezayir ve Paris arasındaki ikili ilişkilere zarar veren ve yetkilileri arasında gerilime sebep olan ne bu konuda, ne arşiv meselelerinde, veyahut Sahra’daki nükleer denemeler hususunda ya da Cezayir’e yönelik işlenen suçlar meselesinde isteneni elde edememişti.

Böyle bir gelişme için maddi karşılık beklenmez
Cezayir Hukukçular Örgütü lideri Hasan Brahimi, Independent Arabia’ya verdiği demeçte, insanlığa karşı işlenen suçların ne kadar zaman geçerse geçsin uluslararası hukukta zamanaşımına uğramadığını, Cezayir davasında Fransız devletinin kovuşturulmasına izin verildiğini vurguladı. Brahimi’nin ifadelerine göre garip olan ise Cezayir devleti veya sivil toplum aktivistlerinin, Buteflika rejimi tarafından yönlendirilen kasıtlı engelleme nedeniyle, Fransa'dan işgal dönemindeki suçlarından sorumlu tutulmasını talep eden hiçbir davanın açmamış olması. Bunun en göze çarpan tezahürü ise parlamento düzeyinde var olan sömürgeciliği suç isnat eyleme kanununu geçirmeyi reddetmesiydi.
Böyle bir gelişme için maddi karşılık beklenmemesi gerektiğini söyleyen Brahimi, resmi düzeydeki Fransa’nın sözde arşiv dosyalarını kapatma taleplerine dostane bir yanıt vermediği taktirde Cezayir'in uluslararası adalete başvuracağının farkında olduğunu dile getirdi. Aynı zamanda yasaların Fransa'nın ve jeostratejik verilerin çıkarına olmadığını, diğer yandan Fransız siyasi hakimiyetine inanmayan Cezayirli bir neslin ortaya çıktığını, böyle bir ortamda Paris’in manevra marjının oldukça daraldığını söyledi.
Brahimi, Fransa'nın Ruanda'da olduğu gibi Cezayir’de de hareket alanını yavaş yavaş kaybettiğinin altını çizdi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre insan hakları avukatı Süleyman Şarki ise bu adımın masum olmadığını, ardından kesinlikle bir şeylerin geleceğini belirtti. Bununla birlikte, bu “zehirli bir hediyenin” bölgenin “pastayı neredeyse Fransa’nın elinden alıp götüren” bir çıkar çatışmasına tanık olduğu sırada geldiğine değindi.
Direnişçi 24 liderin kafataslarının Tebbun’un hükümete geçişinin 6 ay ardından iade edilmesi, soru işaretlerine neden oldu. Çeşitli platformlarda ve sosyal medya sitelerinde, mevcut iktidarın bu başarıya ulaşmadaki rolü hakkında tartışmalar ve fısıltılar dönüyor. Nitekim bağımsızlığın sağlandığı 1962’den beri dosya üzerinde herhangi bir ilerleme kaydedilmedi. Cezayir Genelkurmay Başkanı Said Şangariha’nın “Cezayir devletinin yardımıyla bu sonuçlara ulaşmak için sessizce çalışan tüm hayırseverlere” teşekkür etmiş, halktan bazı kesimler ise bu hayırseverlerin kimler olduğunu sorgulamıştı.
Yakın Tarih uzmanı Prof. Dr. Rabih Lunisi, Independent Aaabia’ya verdiği demeçte, 24 liderinin kafataslarının teslim edilmesi raddesine, bir grup profesörün yıllarca yürüttükleri çalışma sayesinde ulaşıldığını, Fransa’nın bunu halk hareketi öncesinde kabul ettiğini, ancak teknik ve idari prosedürler sürecinin bugüne kadar ertelendiğini belirtti. Çabaların bu konuda herhangi bir bilgi vermeyen resmi yetkililerle koordineli bir şekilde gerçekleştirildiğini de ekledi. Yalnızca, şuan tutuklu olan eski Başbakan Ahmed Uyahya, daha önceden yaptığı açıklamada, söz konusu kafataslarının alınmasıyla ilgili bir anlaşmaya varma tarihinin yaklaştığını açıklamıştı.
Tarihi kayıtlar, 1838-1865 yılları arasında Fransa’nın Cezayir’i işgali başlangıcında savaşan ve ardından işkenceye maruz bırakılan Cezayirli direnişçilerden kalıntıları Fransa’nın elinde olan kişi sayısının 37’si lider olmak üzere 600’den fazla olduğuna işaret ediyor. Zirâ işkence edilip kafaları kesilen bu kimseler, Cezayir'deki mezarlarının bir direniş sembolüne dönüştürülmesini engellemek için Paris’e götürülmüştü.

Cezayir, arşiv dosyası için harekete mi geçecek?
Cezayirli milletvekilleriİ Fransa’nın Cezayir’de işlediği sömürgecilik suçlarını unutmamak için, 8 Mayıs 1945 katliamlarının yaşandığı günün özellikle anılmasını öngören bir yasayı, “bu suçların insanlığa ve medeniyet değerlerine karşı suçlar olduğunu, zirâ yerli nüfusu yabancı sakinlerle değiştirmek için etnik temizlik yapmak amacı taşıdığını” vurgulayan Cumhurbaşkanı Tebbun’un isteği üzerine kabul etti.
Milletvekilleri, hükümetin “Fransız sömürgeciliğinin on binlerce kişinin türlü işkencelerle ölümüne neden olan şiddetli bir hamle ile göstericileri bastırmaktan çekinmediğini” söyleyen Mücahitler Bakanı Tayyib Zeytuni’nin de katıldığı halka açık bir oturum sırasında sunduğu yasayı oybirliğiyle kabul etti.
Cezayir Ulusal Halk Meclisi Başkanı Süleyman Şinnin ise, “sömürgeciliği suç isnat eden bir yasanın kabul edilmesi gerekliliğinin yalnızca parlamenter veya hükümet açısından bir talep olmadığını, bir halk talebi olduğunu” vurguladı.



İsrail, Gazze'den getirilen rehinenin kimliğini açıklıyor ve Gazze Şeridi'ne yönelik topçu bombardımanını sürdürüyor

Filistinliler Han Yunus'ta yıkılmış bir binanın önünde duruyor (DPA)
Filistinliler Han Yunus'ta yıkılmış bir binanın önünde duruyor (DPA)
TT

İsrail, Gazze'den getirilen rehinenin kimliğini açıklıyor ve Gazze Şeridi'ne yönelik topçu bombardımanını sürdürüyor

Filistinliler Han Yunus'ta yıkılmış bir binanın önünde duruyor (DPA)
Filistinliler Han Yunus'ta yıkılmış bir binanın önünde duruyor (DPA)

İsrail, bugün yaptığı açıklamada, Uluslararası Kızılhaç Komitesi aracılığıyla Hamas'tan dün teslim aldığı cenazenin, 7 Ekim 2023'teki saldırıda öldürülen İsrail-Arjantin vatandaşı bir rehineye ait olduğunu duyurdu.

Ordu açıklamasında, "Ulusal Adli Tıp Enstitüsü'nde İsrail Polisi ve Askeri Hahamlık iş birliğiyle kimlik tespit işlemlerinin tamamlanmasının ardından" Lior Rodalev'in ailesine "cenazesinin İsrail'e defnedilmek üzere geri gönderildiği" bildirildi.

Bu gelişme, İsrail topçularını bu sabah Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusunda bulunan bölgeleri bombalaması ve ateşkesin 29. gününe girerken Şeridin çeşitli bölgelerinde yıkım operasyonlarının devam ettiği bir zamanda gerçekleşti.

Şarku’l Avsat’ın Filistin haber ajansı Safa’dan aktardığına göre İsrail uçakları bugün Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusunda bulunan bölgelere üç hava saldırısı düzenledi. Bombalama, şehir üzerinde alçak irtifalı insansız hava araçları (İHA) uçuşları sırasında gerçekleşti.

Han Yunus'un kuzeydoğusundaki bölgelerde de kapsamlı yıkım operasyonları gerçekleştirildi. İsrail savaş gemileri, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah açıklarında ateş açtı.

Hamas ve İsrail arasındaki ateşkes anlaşması 10 Ekim'de yürürlüğe girdi.


Gazze Şeridi’ndeki istikrar gücü, daha akıcı düzenlemelere mi yoksa daha fazla karmaşaya mı yol açacak?

Gazze şehrinin er-Rimal semtinde, sığınağa dönüştürülen bir okulda yer alan, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze şehrinin er-Rimal semtinde, sığınağa dönüştürülen bir okulda yer alan, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
TT

Gazze Şeridi’ndeki istikrar gücü, daha akıcı düzenlemelere mi yoksa daha fazla karmaşaya mı yol açacak?

Gazze şehrinin er-Rimal semtinde, sığınağa dönüştürülen bir okulda yer alan, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze şehrinin er-Rimal semtinde, sığınağa dönüştürülen bir okulda yer alan, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)

Gazze Şeridi'ne bir ‘istikrar gücü’ konuşlandırılması konusu, ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne sunduğu karar taslağı ve Başkan Donald Trump'ın, yaklaşık bir ay önce yürürlüğe giren ateşkesin geri kalan hükümlerini uygulamak üzere bu uluslararası güçlerin yakında Gazze Şeridi'ne varacağını duyurmasıyla ivme kazandı.

Görevleri ve konuşlanmaları konusunda hazırlık aşamasında görüş ayrılıkları yaşanan, Mısır’ın ise görev alanlarının genişletilmesiyle ilgili çatışmalar olabileceği yönünde endişe duyduğu bu güçler, uzmanlara göre karmaşık düzenlemelerle karşı karşıya kalabilir. Özellikle İsrail’in konunun BM Güvenlik Konseyi’ne götürülmesine karşı çıkması, Türkiye’nin kuvvetlere katılması ve Filistin tarafının çekinceleri olması hâlinde olası bir Rusya-Çin vetosu ihtimali, bu durumu daha da karmaşık hâle getirir. Uzmanlar, bu kuvvetlerin ancak geniş bir uzlaşı süreci oluşturulması hâlinde ve ateşkes anlaşmasını koruma amacına hizmet edecek şekilde yakın bir zamanda kurulabileceğini öngörüyor.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Trump, ABD'nin Gazze Şeridi'ne yönelik barış planını desteklemeyi amaçlayan karar taslağını BM Güvenlik Konseyi'ne sunacağını açıklamasından bir gün sonra, uluslararası istikrar güçlerinin ‘çok yakında’ Gazze Şeridi'ne varmasını beklediğini söyledi.

Trump, Beyaz Saray'da Orta Asya ülkeleri liderleriyle yaptığı toplantıda, “Bu çok yakında gerçekleşecek. Gazze'de işler yolunda gidiyor” dedi. Bu açıklama, İsrail ile Hamas arasında ateşkesin yürürlüğe girmesinden yaklaşık bir ay sonra Gazze Şeridi'nde zorlu insani koşulların devam etmesi üzerine bir gazetecinin uluslararası güçlerin bölgeye konuşlandırılmasıyla ilgili sorusuna yanıt olarak yapıldı.

ABD'nin BM Daimî Temsilciliği’nin açıklamasına göre ABD, Trump'ın Gazze Şeridi için hazırladığı barış planını desteklemek amacıyla BM Güvenlik Konseyi'ne bir karar taslağı sundu. Henüz oylama tarihi belirlenmemiş olan karar taslağı, ‘Gazze’de istikrarı sağlamak amacıyla geçici bir uluslararası güç’ kurulmasına izin veriyor. Bu güç, uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukukla uyumlu olmak kaydıyla, yetkisi kapsamındaki görevleri yerine getirmek için ‘gerekli tüm araçları kullanma’ yetkisine sahip olacak.

Axios internet sitesi salı günü bir ABD yetkilisinin, ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'nin bazı üyelerine, Gazze'de en az iki yıl süreyle uluslararası bir güç oluşturulması için bir karar taslağı gönderdiğini ve ilk birliklerin önümüzdeki ocak ayına kadar Gazze'ye konuşlandırılmasının hedeflendiğini söylediğini aktardı.

İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği saldırı sırasında yıkılan bir evin enkazından ceset çıkaran Filistinliler (AFP)İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği saldırı sırasında yıkılan bir evin enkazından ceset çıkaran Filistinliler (AFP)

İsrail uzmanı Dr. Said Ukkaşe, ‘istikrar gücü’ dosyasının daha BM Güvenlik Konseyi’ne sunulma aşamasından itibaren zorlu düzenlemelerle karşılaşacağını düşünüyor. Özellikle İsrail’in, bu gücün uluslararası sistem tarafından onaylanmasına karşı çıkması ve Türkiye gibi katılımcı ülkelere itirazlarının bulunması, ayrıca Rusya ile Çin’in metindeki bazı ifadeleri kabul etmeyip bu konuda herhangi birinin veto hakkını kullanma olasılığı, süreci daha da zorlaştırıyor.

Ukkaşe, Trump’ın söylediği gibi kuvvetlerin yakın zamanda ulaşmasının pek mümkün olmadığını belirtti. Mevcut karmaşık koşullar altında bunun yakın bir tarihte gerçekleşmeyeceğini, ancak perde arkasında üzerinde anlaşmaya varılmış ve yalnızca duyurulmayı bekleyen bazı gizli süreçler varsa bunun mümkün olabileceğini ifade etti.

Filistinli siyasi analist Dr. Abdulmehdi Mutava da Çin ve Rusya'nın herhangi bir Arap veya Filistinli çekinceye veto hakkını kullanma olasılığı göz önüne alındığında, istikrar gücünün özellikle BM Güvenlik Konseyi'nde zorluklarla karşılaşacağına inanıyor. Mutava, bu karmaşık düzenlemeler göz önüne alındığında, geniş bir mutabakat sağlanmadıkça güçlerin gelmesinden bahsetmek için henüz çok erken olduğunu belirtti.

Endişeler BM Güvenlik Konseyi ile sınırlı değil, sahaya da uzanıyor. Mısır Enformasyon Kurumu Başkanı Ziya Raşvan, son açıklamalarında, uluslararası güce Hamas'ı silahsızlandırma görevinin verilmesi halinde ‘çatışmalar’ yaşanacağına işaret etti.

Sorunun, İsrail'in Gazze planının uygulanmasını engelleyen koşullar dayatmasından kaynaklandığını açıklayan Raşvan, “Filistinliler, Gazze'nin güvenliğini yabancı bir gücün devralmasını veya işgalin vesayetle değiştirilmesini kabul etmeyecek” dedi.

Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'ne düzenlenen İsrail saldırısında hayatını kaybeden iki çocuğun cenazelerinin başında göz yaşı döken Filistinliler (AFP)Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'ne düzenlenen İsrail saldırısında hayatını kaybeden iki çocuğun cenazelerinin başında göz yaşı döken Filistinliler (AFP)

Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Halaf, salı günü CBS News'e verdiği röportajda, “İstikrar gücünün oluşumu, yapısı, yetki alanı ve süresi de dahil olmak üzere çeşitli unsurlar hakkında Amerikalı ve bölgesel ortaklarla görüşmeler sürüyor” dedi.

Said Ukkaşe, Mısır'ın tutumunun ve endişelerinin haklı olduğuna inanıyor. Ukkaşe, Kahire’nin bölge konusunda diğer tüm taraflardan daha fazla tecrübeye sahip ve Filistinli gruplarla uzlaşı içinde, silahsızlanmanın kademeli şekilde gerçekleşmesine yönelik bir vizyona sahip olduğunu belirtti. Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Ukkaşe, “Trump, eğer istikrar güçleri maddesi konusunda uluslararası ve İsrailli taraflarla uzlaşı sağlanamazsa, herkesi şaşırtarak çok uluslu güçlerin gönderilmesini gündeme getirebilir” değerlendirmesinde bulundu.

Mutava, ‘hiçbir Arap veya İslam ülkesinin silahsızlanma konusunda bir çatışmaya girmeyi kabul etmeyeceğini’ düşünüyor. Mutava, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Beklenen uluslararası gücün başarısı, bu güce Filistin polis gücünün eklenmesine bağlı. Bu güç, istikrar güçleri tarafından desteklenen açık bir plan çerçevesinde kanunları uygulamaktan tek başına sorumlu olacak” ifadelerini kullandı.


İsrail'e ait İHA’nın Güney Lübnan'da bir aracı hedef alması sonucu çok sayıda kişi yaralandı

Güney Lübnan'ın Sur ilçesinde İsrail ordusunun hedef aldığı bir bölgede enkaz altında kalan hasarlı bir araç ortaya çıktı.
Güney Lübnan'ın Sur ilçesinde İsrail ordusunun hedef aldığı bir bölgede enkaz altında kalan hasarlı bir araç ortaya çıktı.
TT

İsrail'e ait İHA’nın Güney Lübnan'da bir aracı hedef alması sonucu çok sayıda kişi yaralandı

Güney Lübnan'ın Sur ilçesinde İsrail ordusunun hedef aldığı bir bölgede enkaz altında kalan hasarlı bir araç ortaya çıktı.
Güney Lübnan'ın Sur ilçesinde İsrail ordusunun hedef aldığı bir bölgede enkaz altında kalan hasarlı bir araç ortaya çıktı.

Lübnan Ulusal Haber Ajansı bugün, İsrail'e ait insansız hava aracının (İHA), Güney Lübnan'da bir aracı iki füzeyle hedef aldığını bildirdi.

Ajans haberinde, "Bugün sabah saat 08.00 civarında, düşmana ait bir İHA, Bint Cubeyl kentindeki Salah Gandur Hastanesi yakınlarında bir aracı hedef alan iki güdümlü füzeyle saldırı düzenledi ve yaralanmalara neden olduğunu" bildirdi.

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn dün yaptığı açıklamada, "Lübnan'ın Kasım 2024'te ABD ve Fransa'nın himayesinde varılan düşmanlıkların durdurulması anlaşmasına bağlılığını teyit ettik. Ne yazık ki, bu anlaşmaya göre İsrail'in anlaşmadan 60 gün sonra güneyden tamamen ve tümüyle çekilmesi gerekiyordu. Ancak İsrail hâlâ beş tepeyi işgal ediyor ve Lübnan'a ve halkına yönelik tehditlerin her geçen gün artmasıyla saldırılarını yoğunlaştırıyor" ifadelerini kullandı.