Cezayirli direniş liderlerinin kafataslarının Fransa’dan geri almasının bir karşılığı var mı?

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un olup bitenlerdeki rolü merak ediliyor

Kafatasları, Cezayir’deki El Alia Mezarlığı’na gömülmeden önce Kültür Sarayı’nda sergilendi (AFP)
Kafatasları, Cezayir’deki El Alia Mezarlığı’na gömülmeden önce Kültür Sarayı’nda sergilendi (AFP)
TT

Cezayirli direniş liderlerinin kafataslarının Fransa’dan geri almasının bir karşılığı var mı?

Kafatasları, Cezayir’deki El Alia Mezarlığı’na gömülmeden önce Kültür Sarayı’nda sergilendi (AFP)
Kafatasları, Cezayir’deki El Alia Mezarlığı’na gömülmeden önce Kültür Sarayı’nda sergilendi (AFP)

Ali Yahi
Cezayir halkı, 170 yıldır Fransa'nın başkent, Paris'teki İnsan Müzesi'nde tutulan direnişçi 24 liderin kafataslarının özellikle de her yıl 5 Temmuz’da kutlanan Bağımsızlık Günü’ne yakın bir zamanda ülkeye getirilmesinin ardından zorlu günlere şahitlik ediyor.
Bu gelişme, gerek resmi, gerek halk düzeyinde gurur ve mutluluk tablosu yarattı. Ancak, ‘Fransa’nın bu adımı atmak için aldığı karşılık’ meselesi patlak verdi.
Bazı taraflar, Fransa’nın Cezayir’e karşılığı olmayan hiçbir taviz vermeyeceği konusunda fikir birliğine vardı. Zirâ daha önceki hiçbir cumhurbaşkanı, Cezayir ve Paris arasındaki ikili ilişkilere zarar veren ve yetkilileri arasında gerilime sebep olan ne bu konuda, ne arşiv meselelerinde, veyahut Sahra’daki nükleer denemeler hususunda ya da Cezayir’e yönelik işlenen suçlar meselesinde isteneni elde edememişti.

Böyle bir gelişme için maddi karşılık beklenmez
Cezayir Hukukçular Örgütü lideri Hasan Brahimi, Independent Arabia’ya verdiği demeçte, insanlığa karşı işlenen suçların ne kadar zaman geçerse geçsin uluslararası hukukta zamanaşımına uğramadığını, Cezayir davasında Fransız devletinin kovuşturulmasına izin verildiğini vurguladı. Brahimi’nin ifadelerine göre garip olan ise Cezayir devleti veya sivil toplum aktivistlerinin, Buteflika rejimi tarafından yönlendirilen kasıtlı engelleme nedeniyle, Fransa'dan işgal dönemindeki suçlarından sorumlu tutulmasını talep eden hiçbir davanın açmamış olması. Bunun en göze çarpan tezahürü ise parlamento düzeyinde var olan sömürgeciliği suç isnat eyleme kanununu geçirmeyi reddetmesiydi.
Böyle bir gelişme için maddi karşılık beklenmemesi gerektiğini söyleyen Brahimi, resmi düzeydeki Fransa’nın sözde arşiv dosyalarını kapatma taleplerine dostane bir yanıt vermediği taktirde Cezayir'in uluslararası adalete başvuracağının farkında olduğunu dile getirdi. Aynı zamanda yasaların Fransa'nın ve jeostratejik verilerin çıkarına olmadığını, diğer yandan Fransız siyasi hakimiyetine inanmayan Cezayirli bir neslin ortaya çıktığını, böyle bir ortamda Paris’in manevra marjının oldukça daraldığını söyledi.
Brahimi, Fransa'nın Ruanda'da olduğu gibi Cezayir’de de hareket alanını yavaş yavaş kaybettiğinin altını çizdi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre insan hakları avukatı Süleyman Şarki ise bu adımın masum olmadığını, ardından kesinlikle bir şeylerin geleceğini belirtti. Bununla birlikte, bu “zehirli bir hediyenin” bölgenin “pastayı neredeyse Fransa’nın elinden alıp götüren” bir çıkar çatışmasına tanık olduğu sırada geldiğine değindi.
Direnişçi 24 liderin kafataslarının Tebbun’un hükümete geçişinin 6 ay ardından iade edilmesi, soru işaretlerine neden oldu. Çeşitli platformlarda ve sosyal medya sitelerinde, mevcut iktidarın bu başarıya ulaşmadaki rolü hakkında tartışmalar ve fısıltılar dönüyor. Nitekim bağımsızlığın sağlandığı 1962’den beri dosya üzerinde herhangi bir ilerleme kaydedilmedi. Cezayir Genelkurmay Başkanı Said Şangariha’nın “Cezayir devletinin yardımıyla bu sonuçlara ulaşmak için sessizce çalışan tüm hayırseverlere” teşekkür etmiş, halktan bazı kesimler ise bu hayırseverlerin kimler olduğunu sorgulamıştı.
Yakın Tarih uzmanı Prof. Dr. Rabih Lunisi, Independent Aaabia’ya verdiği demeçte, 24 liderinin kafataslarının teslim edilmesi raddesine, bir grup profesörün yıllarca yürüttükleri çalışma sayesinde ulaşıldığını, Fransa’nın bunu halk hareketi öncesinde kabul ettiğini, ancak teknik ve idari prosedürler sürecinin bugüne kadar ertelendiğini belirtti. Çabaların bu konuda herhangi bir bilgi vermeyen resmi yetkililerle koordineli bir şekilde gerçekleştirildiğini de ekledi. Yalnızca, şuan tutuklu olan eski Başbakan Ahmed Uyahya, daha önceden yaptığı açıklamada, söz konusu kafataslarının alınmasıyla ilgili bir anlaşmaya varma tarihinin yaklaştığını açıklamıştı.
Tarihi kayıtlar, 1838-1865 yılları arasında Fransa’nın Cezayir’i işgali başlangıcında savaşan ve ardından işkenceye maruz bırakılan Cezayirli direnişçilerden kalıntıları Fransa’nın elinde olan kişi sayısının 37’si lider olmak üzere 600’den fazla olduğuna işaret ediyor. Zirâ işkence edilip kafaları kesilen bu kimseler, Cezayir'deki mezarlarının bir direniş sembolüne dönüştürülmesini engellemek için Paris’e götürülmüştü.

Cezayir, arşiv dosyası için harekete mi geçecek?
Cezayirli milletvekilleriİ Fransa’nın Cezayir’de işlediği sömürgecilik suçlarını unutmamak için, 8 Mayıs 1945 katliamlarının yaşandığı günün özellikle anılmasını öngören bir yasayı, “bu suçların insanlığa ve medeniyet değerlerine karşı suçlar olduğunu, zirâ yerli nüfusu yabancı sakinlerle değiştirmek için etnik temizlik yapmak amacı taşıdığını” vurgulayan Cumhurbaşkanı Tebbun’un isteği üzerine kabul etti.
Milletvekilleri, hükümetin “Fransız sömürgeciliğinin on binlerce kişinin türlü işkencelerle ölümüne neden olan şiddetli bir hamle ile göstericileri bastırmaktan çekinmediğini” söyleyen Mücahitler Bakanı Tayyib Zeytuni’nin de katıldığı halka açık bir oturum sırasında sunduğu yasayı oybirliğiyle kabul etti.
Cezayir Ulusal Halk Meclisi Başkanı Süleyman Şinnin ise, “sömürgeciliği suç isnat eden bir yasanın kabul edilmesi gerekliliğinin yalnızca parlamenter veya hükümet açısından bir talep olmadığını, bir halk talebi olduğunu” vurguladı.



Esad’ın tuzağı: Tahran’ın Bağdat’taki müttefiklerini sarsan gece

Beşşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)
Beşşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)
TT

Esad’ın tuzağı: Tahran’ın Bağdat’taki müttefiklerini sarsan gece

Beşşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)
Beşşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)

Irak hükümetinde üst düzey bir güvenlik yetkilisi, Suriye’nin kuzeydoğusundaki rutin bir sınır güvenliği görevinin ardından Şam’dan Bağdat’a dönecek uçağa yetişmek için şoförüne hızlanmasını söylüyordu. Tam o sırada telefonuna düşen mesajda şu yazıyordu: “Suriye’deki fraksiyonlar başkente doğru ilerliyor.” Ülke, enkazların arasından doğan yeni bir rejimin eşiğindeydi.

Şam’da, yetkilinin arabası “olağanüstü düzenlemeler” için bekliyordu. Yeni Suriyeli yetkililerle kurulan “hiçten doğan iletişim”, sahada dengelerin altüst olduğuna işaret ediyordu. Suriye’de eski “askeri operasyonlar yönetiminden” bir yetkili, bunun “Heyet Tahrir el-Şam’ın ilk kez bir Irak hükümet yetkilisiyle teması” olduğunu aktardı. Iraklı güvenlik görevlileri de 8 Aralık 2024 sabahı “beklenmedik bir kolaylıkla” Şam’a girdiklerini söyledi. Ardından şok bir mesaj geldi: “(Beşşar) Esad kaçtı.”

gthy
Esad rejiminin devrilmesinden sonra Şam havaalanı (Arşiv - AFP)

Başkent Şam’daki havaalanı bir hayalet mekâna dönmüştü. Iraklı yetkilinin tanıdığı Suriyeli subaylar yok olmuştu. Diplomatik geçişler bile boşaltılmıştı. Yetkili, Bağdat’a “istisnai” bir seferle döndü.

Aynı saatlerde, Suriye’de 2011’den bu yana konuşlu Iraklı milisler de Rıf Şam’dan Irak sınırındaki Ebu Kemal yönüne doğru tek yönlü bir geri çekilişe başlamıştı. Yüzlerce savaşçı, “direniş ekseninin” 15 yıllık varlığının çöküşüyle sahayı terk ediyordu.

dfrg
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Şam'da Irak Başbakanı Muhammed Şii es-Sudani ile el sıkışıyor (Arşiv)

Bu gelişmeler öncesinde ve sonrasında Şarku’l Avsat’a konuşan Iraklı kaynaklar, milislerin Suriye’den koordinasyonsuz, ani ve dağınık biçimde çekildiğini doğruladı. Paylaşılan bilgiler, Tahran, Moskova ve Esad yönetiminin farklı zamanlarda Suriye’de savaşmama kararı aldığını ve müttefik Iraklı gruplarla bu bilgileri çok geç paylaştığını gösteriyordu.

Bu tanıklıklar; Esad rejiminin çöküşünün ardından Irak’taki Şii grupların nasıl tepki verdiğini, kimi çevrelerde neden Şii hâkimiyeti ve silahlı grupların siyaset içinde daha güçlü konum kazanması yönünde çağrıların yükseldiğini de ortaya koyuyor.

Manevra değildi… Bizi aldattılar

30 Kasım 2024’te Irak Başbakanı Muhammed es-Sudani, Esad’la yaptığı telefon görüşmesinde Suriye’nin güvenliği Irak’ın ulusal güvenliğiyle bağlantılı  mesajını verdi. Ancak ertesi gün muhalefet güçleri Hama’yı kuşattı ve Sudani bir daha Esad’ı aramadı.

Ninova’daki Şii milis liderleri, Suriye’ye destek göndermeye çalışıyordu çünkü Suriye’deki İran yanlısı savaşçı sayısı geçmiş yıllara göre çok azalmıştı. Bir milis yetkilisi, savaşçılarını Suriye’deki Şiileri ve kutsal mekânları koruma çağrısıyla motive ettiklerini aktardı.

Ketaib Seyyid eş-Şüheda Sözcüsü Kazım el-Fartusi, kendi gruplarının 2023 sonunda Suriye’den tamamen çekildiğini ve “görevlerinin bittiğini” söylemişti.

dfvg
Suriye'nin doğusunda faaliyet gösteren Nuceba hareketi mensuplarının Bağdat'taki askeri geçit törenindeki arşiv görüntüleri.

2018’e gelindiğinde Suriye, İran Devrim Muhafızları, Hizbullah ve Iraklı milislerden oluşan 150 binden fazla yabancı savaşçıyla doluydu. Suriye ordusunun sahadaki ağırlığı bu güçlerin gerisinde kalmıştı. 2023 sonunda ise İran, Esad’la yapılan görüşmelerin ardından birçok milisin çekilmesine izin verdi. Bu geri çekilmenin arkasında “bölgesel bir anlaşmanın” olduğu iddiaları da yayılmıştı.

Kasım 2024’te başlayan Saldırganlığı Caydırma Operasyonu operasyonları sırasında İranlı grupların sayısı birkaç bine düşmüştü. Ancak Esad’ın dönüşü yine gerçekleşmedi.

fgt
Suriye kanalının yayınladığı bir görüntüde, Rus savaş uçaklarının Lazkiye'deki Hmeymim üssünde "caydırma" operasyonu sırasında konuşlandığı görülüyor.

2 Aralık gecesi, Iraklı milislerden bir grup gayriresmî askeri güzergâhtan Suriye’ye sızmaya çalıştı fakat Ebu Kemal yakınlarında ABD hava saldırısı ile durduruldu. Bu olay, “Suriye’ye yeniden girme” hevesini kısa sürede bitirdi.

6 Aralık’ta muhalefet Hama’dan Humus’a doğru ilerlerken, Rus hava kuvvetleri yalnızca sembolik birkaç bombardıman yaptı. Rusya’nın Humus–Hama hattındaki stratejik “Rastan Köprüsü”nü etkisizleştirmeyerek muhalefetin geçişine zemin hazırladığı ortaya çıktı. Görüntüler, Rusların Hmeymim Üssü’ndeki Sukhoi jetlerini havalandırmadığını gösteriyordu.

7 Aralık sabahında Humus tamamen muhalefetin kontrolüne geçtiğinde, direniş eksenindeki birçok aktör bunun bir manevra olmadığını, İran’ın müttefiklerine çelişkili mesajlar verdiğini anladı.

Bazı Iraklı milis kaynaklarına göre İran, daha en başta Suriye’de büyük bir savaşa girmeme kararı almıştı çünkü bölgesel dengelerin son derece karmaşık olduğunu düşündü. Ayrıca Tahran, Moskova’nın artık Suriye’de kendi başına hareket ettiğini geç fark etti.

Sonuç olarak, Moskova–Tahran–Esad üçgeni fiilen çözülmüş, sahada kopuk kararlar alınmış, bu boşluk da muhalefetin hızlı ilerleyişine ve Esad’ın kaçışına yol açmıştı.

Bağdat’ta siyaset: Şok, hesaplaşma ve yeni güç tasarımları

Esad’ın kaçtığı 8 Aralık sabahı eski Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi, ““Ne ekersen onu biçersin” diye yazdı. Bağdat’taki Şii siyasi çevreleri derin bir şok dalgası sardı.

İki gün sonra tüm milisler Suriye’den çıkmış, Esad Moskova’ya sığınmıştı. 12 Aralık’ta Nuri el-Maliki, “Şam’da yaşananların hedefi Bağdat sokaklarını hareketlendirmektir” diyerek gerilimi artırdı.

Kulislerde “Irak Şiilerinin geleceği” üzerine sert tartışmalar yürütüldü. Pek çok Şii karar alıcısı, İran’ın rolü ve Suriye’deki ani çöküş konusunda net bir cevap veremedi. Bazı toplantılarda, “Esad sonrası bölgesel düzenle Irak nasıl konumlanacak?” sorusu etrafında büyük tedirginlik oluştu.

dfrgt
Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin toplantılarından bir kare (Irak Haber Ajansı)

Bu tartışmalar sırasında “Şii federalizmi” gibi uç fikirler bile dillendirildi ancak kısa sürede gündemden düştü. Buna karşılık, “Şii hâkimiyeti” söylemi güç kazandı. 11 Kasım 2025 seçimlerinde silahlı gruplar önemli başarı elde etti:

Asaib Ehlil Hak: 28 sandalye

Bedir Örgütü: 18 sandalye

Hakuk (Ketaib Hizbullah’ın siyasi kolu): 6 sandalye

Ketaib İmam Ali listesi: 3 sandalye

Şibl ez-Zeydi’nin “Hizmetler” ittifakı: 9 sandalye

Suriye’de savaşmış tüm gruplar parlamentoya girmeyi başardı.

Kays el-Hazali ve benzeri liderlerin öncülüğünde yeni bir proje şekilleniyor: Şii grupların parçalanmasını önlemek için devletin yasama ve yürütme kurumlarında daha güçlü, daha belirleyici bir varlık.

Mart 2025’te Hazali’ye “Yeni Suriye” sorulduğunda “Devletlerin çıkarları gerektiriyorsa, Irak da bu yeni hükümetle ilişkilerini kurmalı” dedi.

Bir Şii milis yöneticisinin ifadesiyle, “Esad’ın kaçışı, Suriye’deki bir olay değil, Irak Şiilerinin zihninde bir depremdi.” Eski ittifakların çöktüğü, İran’ın bölgesel doktrininin bile sorgulanır hale geldiği bir dönemin kapısı açıldı. Bu soruların henüz net bir cevabı yok.


Sisi ile Hafter arasındaki görüşmelerde Sudan, deniz sınırları ve paralı askerler başlıkları ele alındı

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’i kabul etti. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’i kabul etti. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Sisi ile Hafter arasındaki görüşmelerde Sudan, deniz sınırları ve paralı askerler başlıkları ele alındı

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’i kabul etti. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’i kabul etti. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’in dün gerçekleştirdiği görüşmede, ertelenen genel seçimler, paralı askerler, yabancı savaşçılar, ortak deniz sınırları ve Sudan’daki durum başlıca gündem maddeleri oldu.

gt
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’i kabul etti, 8 Aralık 2025. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Sisi, Hafter’i Kahire’de kabul etti. Libya Ulusal Eylem Grubu Başkanı ve siyasi analist Halid et-Tercuman, ziyaretin ülkenin son derece kritik bir dönemden geçtiği bir zamanda gerçekleşmesi nedeniyle özel önem taşıdığını belirtti.

Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Muhammed eş-Şenavi, Cumhurbaşkanı Sisi’nin görüşmede ‘Mısır’ın Libya’nın egemenliğine, istikrarına, birliğine ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini’ vurguladığını aktardı. Şenavi, Sisi’nin ‘LUO Genel Komutanlığı’nın bu süreçteki temel rolünü takdir ettiğini’ belirterek, ‘her türlü dış müdahaleye karşı durulması ve tüm yabancı güçler ile paralı askerlerin Libya’dan çıkarılması gerektiğini’ ifade ettiğini söyledi. Açıklamaya göre Sisi, Mısır’ın ‘özellikle eş zamanlı başkanlık ve parlamento seçimlerini hedefleyen girişimler başta olmak üzere, Libya krizinin çözümüne yönelik tüm inisiyatiflere desteğini’ yineledi.

Sisi ayrıca, iki ülke arasındaki köklü ve özel ilişkileri hatırlatarak, ‘Mısır’ın Libya ordusuna ve ulusal kurumlarına her türlü desteği sağlamaya devam edeceğini’ vurguladı.

sdfrgt
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter, her iki ülkenin çıkarları doğrultusunda ortak deniz sınırı konusunda anlaşmaya vardı. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Görüşmelere, Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Hasan Reşad, LUO Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter ve Genelkurmay Başkanı Halid Hafter de katıldı. Toplantıda iki ülke arasındaki deniz yetki sınırlarının belirlenmesine ilişkin son gelişmeler ele alındı.

Şenavi, deniz sınırı dosyasında ‘iki taraf arasında uzlaşı sağlandığını ve iş birliğinin uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde, her iki ülkenin çıkarlarını koruyacak şekilde sürdürülmesinin öneminin vurgulandığını’ aktardı.

Sisi, Aralık 2022’de yayımladığı kararla ülkenin Akdeniz’deki batı deniz sınırlarını belirlemişti. Kararın metni ve sınır koordinatları Resmî Gazete’de yayımlanmış, ayrıca Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’ne de bildirilmişti.

Libya, Mısır ve Yunanistan ile Türkiye arasında deniz yetki alanlarına ilişkin anlaşmazlık ise devam ediyor.

cdfgt
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi dün Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter'e eşlik etti. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır, bir bildiride, Libya’nın ‘bir dizi deniz yetki anlaşması ve uygulamasına’ kesin olarak karşı çıktığını duyurmuştu. Benzer şekilde Libya da BM’ye bir protesto notası göndererek, Yunanistan ile Mısır arasında 2020’de imzalanan deniz yetki sınırlandırma anlaşmasını ‘uluslararası hukuk ve deniz hukuku ile çeliştiği için hükümsüz ve geçersiz’ ilan etti.

Mısır, Ağustos 2020’de Yunanistan ile deniz yetki sınırlarının belirlenmesine ilişkin bir anlaşma imzalamış, tarafların yıllar süren görüşmeleri sonunda iki ülke arasındaki münhasır ekonomik bölgeyi belirleyen metin açıklanmıştı. Türkiye ise söz konusu anlaşmaya o dönemde itiraz etmişti.

Mareşal Halife Hafter, Libya’da güvenlik ve istikrarın yeniden tesis edilmesinde Mısır’ın ve siyasi liderliğinin oynadığı ‘kilit rolü’ takdir ettiğini belirterek, krizin başlangıcından bu yana Libya halkına verilen sürekli desteğe dikkat çekti. Hafter, Mısır Cumhurbaşkanı ile Libya ve bölgesel gelişmeler konusunda koordinasyon ve görüş alışverişini sürdürme kararlılığını vurguladı.

Siyasi analist Halid et-Tercuman, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, Hafter’in ziyaretinin ‘Libya krizine ilişkin tutumların ve bölgesel durumlara dair görüşlerin paylaşılması, özellikle de Sudan’daki gelişmeler ve Libya’ya doğru artan göç hareketi bağlamında önem taşıdığını’ söyledi. Et-Tercuman, Mısır’ın Libya’nın terörle mücadelesinde ‘gerçek bir destek’ sunduğunu, bugün ise Libya şehirlerinde yeniden imar çalışmalarını yürüten şirketleriyle ülkenin yeniden inşasına katkı verdiğini kaydetti. Mısır’ın bölgesel güvenliği önemsediğini belirten et-Tercuman, “Libya, Mısır’ın ulusal güvenliğinin doğal bir uzantısıdır; aynı şekilde Mısır da bizim güvenliğimizin doğal bir uzantısıdır” dedi.

Mısır ve Libya’yı çevreleyen bölgesel gelişmeler de Sisi ile Hafter arasındaki görüşmelerde gündeme geldi. Şenavi, toplantıda ortak ilgi alanındaki bölgesel dosyaların ve iki ülkenin karşı karşıya olduğu zorlukların, özellikle de Sudan’daki son gelişmelerin ele alındığını açıkladı.

Şenavi, iki tarafın ‘Sudan’ın istikrarını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruyacak barışçıl bir çözüme ulaşılması için uluslararası ve bölgesel çabaların artırılmasının öneminde mutabık kaldığını’ aktararak, Sudan’daki istikrarın ‘Mısır ve Libya’nın ulusal güvenliğiyle doğrudan bağlantılı olduğuna’ vurgu yapıldığını belirtti.

Mısır’ın resmi tutumu, Libya’da güvenlik ve istikrarın yeniden tesisi için ‘her türlü dış müdahale ve dayatmadan uzak, Libyalı taraflar arasında siyasi bir çözümün’ tek yol olduğu yönünde. Bu yaklaşım, Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin Kahire’de BM temsilcisi Hanna Tetteh ile yaptığı son görüşmede de dile getirildi.

Mısır, BM tarafından belirlenen ‘yol haritasının’ uygulanmasında ilerleme sağlanmasının önemine sürekli vurgu yapıyor. Bu çerçevenin başında, eş zamanlı başkanlık ve parlamento seçimlerini hazırlamakla görevli ‘yeni ve birleşik bir hükümetin’ kurulması yer alıyor. Kahire, siyasi sürecin güvenilirliği açısından ilan edilen takvime bağlı kalınmasının zorunlu olduğunu da hatırlatıyor.

Hafter’in iki oğlunun da son dönemde Mısır’a ziyaretler gerçekleştirdiği biliniyor. Genelkurmay Başkanı Halid Hafter, geçen hafta Kahire’de düzenlenen EDEX 2025 Savunma Sanayi Fuarı’na katıldı.


Kanal 12: Trump, Noel'den önce Sisi ve Netanyahu'yu bir araya getirerek Gazze planının ikinci aşamasına geçişi duyurmak istiyor

ABD Başkanı Donald Trump, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'yi Beyaz Saray'da karşılarken (Arşiv - Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'yi Beyaz Saray'da karşılarken (Arşiv - Reuters)
TT

Kanal 12: Trump, Noel'den önce Sisi ve Netanyahu'yu bir araya getirerek Gazze planının ikinci aşamasına geçişi duyurmak istiyor

ABD Başkanı Donald Trump, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'yi Beyaz Saray'da karşılarken (Arşiv - Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'yi Beyaz Saray'da karşılarken (Arşiv - Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun yaklaşan ABD ziyareti kapsamında bazı ek görüşmeler yapılması bekleniyor. Netanyahu'nun 29 Aralık'ta ABD Başkanı Donald Trump ile Florida'daki tatil beldesinde bir araya gelmesi ve bazı üst düzey toplantılara katılması planlanıyor. İsrail televizyonu Kanal 12’nin haberine göre bu ziyaret, ABD yönetiminin Gazze Şeridi için bir barış planında ilerleme kaydetme çabalarının bir parçası.

Pazartesi günü yayınlanan habere göre Beyaz Saray, İsrail'in Gazze ile ilgili Kahire ile stratejik bir anlaşmayı onaylamasını sağlamak için Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'yi Florida'daki toplantıya davet etmeye çalışıyor.

Netanyahu'nun Florida'da sekiz gün kalması ve Trump ile iki görüşme gerçekleştirmesi planlanıyor. Ayrıca ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Savunma Bakanı Pete Hegseth ile de görüşmeler yapacak.

Kanal 12, ABD'li yetkililerin Tel Aviv'e, Trump'ın Noel'den önce Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta sivil yönetim prototipini de içeren Gazze'deki barış planının ikinci aşamasına geçişi duyurmayı hedeflediğini bildirdiklerini aktardı.

Axios haber sitesi pazar günü, ABD’li ve İsrailli kaynaklara dayandırdığı haberinde, Beyaz Saray'ın iki yıldan fazla bir süre önce Gazze'de savaşın patlak vermesinden bu yana hiçbir temas kurmayan Sisi ve Netanyahu arasında bir zirveye aracılık etmeye çalıştığını bildirdi.

Ancak ABD'li yetkililer, Netanyahu'nun önce İsrail ile Mısır arasında stratejik bir doğalgaz anlaşmasını kabul etmesi ve Sisi'yi bir görüşmeye ikna edecek diğer adımları atması gerektiğini belirtiyor.

Axios, ABD'nin Lübnan ve Suriye dahil olmak üzere Arap ülkelerine teknoloji ve enerji gibi alanlarda ekonomik teşvikler sunarak İsrail ile ilişkiler kurmalarını sağlamayı amaçlayan benzer girişimleri değerlendirdiğini doğruladı.

ABD'li yetkililer, Gazze'deki ateşkesi istikrara kavuşturma ve barış sürecini ilerletme çabalarıyla paralel olarak bunu başarmayı umuyor.

Axios, ABD Başkanı Trump’ın danışmanı ve damadı Jared Kushner'in Netanyahu’ya İsrail’in ‘barış sürecinde ekonomik diplomasiye ve özel sektörün katılımına’ ihtiyacı olduğunu söylediğini aktardı.

Netanyahu, daha önce ekim ayında Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen ve Trump’ın desteğiyle koordine edilen Gazze’de Barış Zirvesi’ne katılmamıştı.