İran, Irak’ta verdiği tavizle neyi amaçlıyor?

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani (Reuters)
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani (Reuters)
TT

İran, Irak’ta verdiği tavizle neyi amaçlıyor?

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani (Reuters)
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani (Reuters)

Hasan Fahs
ABD, İran’a yönelik silah ambargosunun uzatılmasına ilişkin karar tasarısını Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’na (BMGK) sunmaya hazırlanırken, Tahran’ın nükleer anlaşmadaki tarafların konuyu görüşmek üzere yapılacak toplantılarda göstereceği tavırdan duyduğu endişe giderek artıyor.
Tahran, BMGK’da ve nükleer anlaşmadaki iki temel ortağı Rusya ve Çin’in ABD’nin sunacağı tasarıya karşı veto hakkını kullanacaklarından şüphe etmiyor.
Nitekim bu iki ülke de ABD kararının en çok kendilerini etkileyeceğini düşünüyor. Ambargonun kalkması durumunda da bundan en çok kendileri faydalanacak. Zira, iki ülkenin silah fabrikaları, ambargonun kalkacağı dakikayı ve İran’ın silah ihtiyacını karşılamak için hazırda bekliyor.
Görünüşe göre Tahran ve özellikle de ülke diplomasisine yön veren Hasan Ruhani yönetimi, nükleer anlaşmadaki temel ortakları Avrupa troykası (Almanya, İngiltere ve Fransa) başta olmak üzere Avrupa dünyasının ABD çabalarına karşı durması yönündeki ümidini kaybetti. Bu ‘hayal kırıklığın’ üzerine bir de Uluslararası Atom Enerji Ajansı'nın (UAEA) İran aleyhindeki raporu eklendi. UAEA hazırladığı raporda İran’ın uluslararası denetçilerin en az iki nükleer bölgeye girişlerinde işbirliği yapmamasını kınadı.
Rapor bu anlamda 8 yıldan bu yana İran’ı kınayan bir ilk olma özelliğini taşıyor. Raporda söz konusu bölgelerde nükleer faaliyetlerin yürütüldüğünden şüphelenildiğine dikkat çekiliyor. İran ise bu raporun, ABD’nin BMGK’da istediğini elde etmesini kolaylaştıracağını belirtiyor. Çünkü Tahran, ABD’nin nükleer anlaşmada yer alan İhtilaf Çözüm Mekanizması'nı işletme kararının önünü açmak ve böylece İran’a silah da dahil yaptırımların yeniden uygulanmasını sağlamaya çalıştığına inanıyor.
Avrupa ülkelerinin İran’a yönelik silah ambargosunun 2023’e kadar uzatılmasını talep etmelerinin ardından İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’i Avrupa troykasını zor durumda bırakacak bir adım attı. Zarif, Almanya, İngiltere ve Fransa’ya ambargonun uzatılmasına ilişkin tavrını açık bir şekilde ilan etme çağrısında bulundu. Aslında tarafların kapalı kapılar ardında yaptığı toplantılarda Avrupa troykası bu husustaki görüşünü dile getirmişti. Zarif, troykayı ayrıca ‘ABD’nin kibrine boyun eğme ve karşısında durmaktan aciz olmak, Trump ve Netanyahu ile işbirliği yapmakla’ suçlayarak, bu ülkelerin İran’a tavsiye verme haklarının olmadığını söyledi.

Zorluklar
Ruhani yönetiminin önünde içerdeki zorluklarla eş zamanlı olarak uluslararası sorunların da üst üste binmeye başlarken, görünüşe göre İran rejimi ABD yönetimiyle Irak sahasında yapmaya başladığı dolaylı işbirliğinin meyvelerini toplamaya çalışıyor. Nitekim Irak içinde büyük etki sahibi olan Tahran, bölgesel ve uluslararası aktörlerin İran’ın Irak’ta kurduğu hegemonyadan dile getirdiği rahatsızlık fırtınasına boyun eğerek, Mustafa el-Kazimi’nin başbakanlık koltuğuna oturmasına rıza gösterdi. Tahran, özellikle İranlı General Kasım Süleymani suikastıyla aldığı kanlı mesajdan sonra bu fırtınanın ciddiyetinin farkına vardı. Süleymani suikastının ardından bölgedeki dengeler Washington’un ve diğer başka ülkelerin lehine döndü.

Diyalog kanallarının açılması
Bu kapsamda İran yönetimi, Irak’ta Kazimi ile verdiği taviz üzerinden Washington ile yeniden diyalog kanalları açmaya çalışıyor. Bu durum daha sonra karşılıklı bir hal aldı. Şöyle ki Kazimi’nin seçilmesi sonrasında ABD, Irak’ın İran’dan elektrik ve enerji alımına muafiyet tanıdı (göz yumdu). Bu nedenle İran yönetimi, Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin’in Tahran ve ardından önümüzdeki günlerde Riyad’a yapması beklenen ziyarete oldukça önem atfediyor. Bu ziyaretler, Irak Başbakanı Kazimi’nin Tahran-Riyad-Washington seyahati için bir diplomatik zemin hazırlayabilir. Kazimi’nin selefi Adil Abdulmehdi de Tahran-Riyad-Washington hattında diyalog kanalları açmak için çabalamıştı ancak Kazimi’nin bu noktada daha şanslı olduğu söylenebilir. Çünkü Kazimi, Abdulmehdi’den farklı olarak güven açısından ayağı daha sağlam yere basıyor. Kazimi, Abdulmehdi’ye kıyasla söz konusu taraflardan daha fazla güven kazandı. Bunun yanı sıra Kazimi, Bağdat-Washington hattındaki stratejik müzakereleri aracılığıyla, hem İran’ın hem de ABD’nin Irak’a yaklaşımını değiştirme fırsatı elde edebilir.

Olumlu adımlar
Kazimi’nin bir yanda Tahran-Washington diğer yanda Tahran-Arap dünyası arasındaki gerginliği azaltma fırsatı, ABD’deki Başkanlık Seçimleri vaktinin yaklaşmasıyla artıyor. Bu kapsamda Trump’ın seçimleri kazanmasına yardımcı olmak amacıyla mevcut yönetimin uluslararası alanda bir kazanım ihtiyacı değerlendirilebilir. İran, Washington ile bölgede yaşadığı çatışmada ‘parmak ısırma oyununda’ bağırmak istemiyor. Özellikle Tahran’ın Irak’taki rolünün gerilemesi ve müttefikleri Suriye ile Lübnan’ın yaşadığı ekonomik çöküntüler göz önüne alınınca bu durum daha da açıklığa kavuşuyor. Nitekim ABD’nin Suriye’ye yönelik Caeser Yasası sonrası ülkede yaşanan ekonomik buhran, İran’ın yerel para biriminde eşi görülmemiş düşüş ve Lübnan’ın ekonomik sorunlarına dikkat çekmek gerekir.
*Bu makale Şarkul Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



Gizli belge uyarıyor: Çin, Tayvan'da bir çatışma çıkması halinde ABD ordusunu geride bırakabilir

2017 yılında düzenlenen bir etkinlikte Devlet Başkanı Şi Cinping'i Hong Kong'da karşılamaya hazırlanan Çin askerleri (Reuters)
2017 yılında düzenlenen bir etkinlikte Devlet Başkanı Şi Cinping'i Hong Kong'da karşılamaya hazırlanan Çin askerleri (Reuters)
TT

Gizli belge uyarıyor: Çin, Tayvan'da bir çatışma çıkması halinde ABD ordusunu geride bırakabilir

2017 yılında düzenlenen bir etkinlikte Devlet Başkanı Şi Cinping'i Hong Kong'da karşılamaya hazırlanan Çin askerleri (Reuters)
2017 yılında düzenlenen bir etkinlikte Devlet Başkanı Şi Cinping'i Hong Kong'da karşılamaya hazırlanan Çin askerleri (Reuters)

Son derece gizli bir ABD hükümeti değerlendirmesi, Çin'in Tayvan üzerindeki bir savaşta ABD ordusundan daha üstün olacağını ortaya koydu.

Gizlilik derecesi yüksek olan ‘Askeri Üstünlük’ raporu, ABD’nin, pahalı ve ileri teknoloji silahlara olan bağımlılığı nedeniyle, Çin’in çok daha ucuz sistemleri büyük miktarlarda üretebilme kapasitesine karşı savunmasız hale geldiği konusunda uyardı.

New York Times, eski Başkan Joe Biden döneminde ulusal güvenlikten sorumlu bir yetkilinin raporu incelediğinde, Pekin’in ‘akla gelebilecek her taktiğe karşı sayısız alternatife’ sahip olduğunu fark edince şaşkına döndüğünü aktardı.

Tayvan’ın kaybı, ABD’nin Batı Pasifik’te Çin’in etkisine karşı en önemli kalesi olarak stratejik ve sembolik bir darbe anlamına gelecek.

Rapor, ABD’nin en gelişmiş uçak gemisi USS Gerald R. Ford’un, Başkan Donald Trump’ın uyuşturucu kaçakçılarına karşı Karayipler’de yürüttüğü operasyon çerçevesinde bölgeye gönderilmesine rağmen, imha edilebileceğini öngörüyor.

7u
USS Gerald R. Ford (CVN 78) uçak gemisi, ABD Virjin Adaları'nın St. Thomas limanına ulaştı. (AFP)

13 milyar dolarlık (9,75 milyar sterlin) ve 2022’de hizmete giren USS Gerald R. Ford uçak gemisi, dizel-elektrik tahrikli denizaltılar ve Çin’in yaklaşık 600 hipersonik füzeden oluşan cephaneliği karşısında risk altında. Bu füzeler, ses hızının 5 katına kadar hızlara ulaşabiliyor.

Pekin, eylül ayında düzenlenen bir askeri geçitte, gemilere yönelik yıkıcı YJ-17 füzelerini sergiledi; bu füzelerin hızı ses hızının 8 katı olarak tahmin ediliyor.

Buna rağmen ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Ford sınıfından dokuz ek uçak gemisi inşa etmeyi planlıyor; ABD’de şu ana kadar hiçbir hipersonik füze geliştirilmiş değil.

Tayvan Güvenlik İzleme Merkezi’nden araştırmacı Eric Gomez, olası bir Tayvan çatışmasını simüle eden bir savaş tatbikatına katıldığında nihai sonucun net olmadığını söyledi, ancak ABD’nin ağır kayıplar verdiğini belirtti.

Gomez, Telegraph gazetesine verdiği demeçte, “ABD bu operasyon sırasında çok sayıda gemi kaybediyor. F-35’ler ve diğer taktik uçaklar da operasyon sahasında hızla hasar görüyor” dedi.

Gomez, “Operasyon sonrası özetleri hazırladığımızda maliyetin gerçekten şok edici olduğunu fark ettik. 100’den fazla beşinci nesil uçak, birkaç muhrip, iki denizaltı ve iki uçak gemisini kaybettiniz” ifadelerini kullandı.

sdefrgt
Çin'in ilk uçak gemisi Liaoning, Hong Kong'a doğru yola çıktı. (AP)

Çin, ABD uçak gemilerini ‘dakikalar içinde’ imha etme kapasitesine sahip

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth geçen yıl, Pentagon’un Çin’e karşı düzenlediği savaş tatbikatlarında ‘her seferinde kaybettiğini’ açıkladı. Hegseth, Çin’in hipersonik füzelerinin uçak gemilerini dakikalar içinde imha edebileceğini öngördü.

Çin, kısa, orta ve uzun menzilli füze cephaneliğini büyük ölçüde genişletti; bu durum, ABD’nin gelişmiş silahlarının Tayvan’a ulaşmadan önce yok edilebileceği anlamına geliyor.

Öte yandan, New York Times’a göre, 1990’larda sayıları 10 kat fazla iken şimdi azalan savunma sanayii şirketleri, hâlâ ABD hükümetine daha pahalı gemi, uçak ve füzelerin üst versiyonlarını satmaya devam ediyor.

Savunma Bakanlığı yetkilileri, ABD’nin bu gelişmiş silahları büyük miktarlarda üretmesinin neredeyse imkânsız olduğunu fark etti. Özellikle Ukrayna-Rusya savaşı gibi son çatışmalar, nispeten ucuz silahların, örneğin insansız hava araçlarının (İHA) yıkıcı etkisini gösterdi.

Kongre, önümüzdeki iki yıl içinde 340 bin küçük İHA üretimi için yaklaşık 1 milyar dolar (750 milyon sterlin) ayırdı.

Başkan Donald Trump, Dan Driscoll’u İHA’lardan sorumlu kılarak, Amerikan teknolojisini güncelleme ve rakiplerin bu alandaki çalışmalarına karşı koyma görevini verdi.

Buna rağmen ABD hâlâ rakiplerinin gerisinde bulunuyor. Telegraph’a konuşan uzmanlar, ABD’nin, Çin gibi düşük işçilik maliyeti ve daha az sıkı düzenlemeye sahip ülkelerle rekabet edemediğini belirtti.

Herhangi bir köklü Amerikan savunma politikasının değişikliği büyük yatırımlar gerektirecek; ancak savunma harcamaları yaklaşık 80 yılın en düşük seviyesinde, GSYİH’nin yalnızca yüzde 3,4’üne denk geliyor.

Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, ABD’nin Çin ile olası bir savaşta temel mühimmat, örneğin top mermilerinin hızla tükeneceği uyarısında bulundu.

Pentagon içi değerlendirmeler, Çin’in ABD’ye kıyasla çoğu seyir ve balistik füze türünde sayıca üstün olduğunu gösteriyor. Her iki süper güç yaklaşık 400 kıtalararası balistik füze stokuna sahip.


Trump Gazze'de yeni aşamayı planlıyor: ABD’li bir general uluslararası gücü yönetecek

Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesinde yıkılmış binaların arasında yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesinde yıkılmış binaların arasında yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
TT

Trump Gazze'de yeni aşamayı planlıyor: ABD’li bir general uluslararası gücü yönetecek

Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesinde yıkılmış binaların arasında yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesinde yıkılmış binaların arasında yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (EPA)

ABD Başkanı Donald Trump, iki ay önce imzalanan ateşkes anlaşması kapsamında Gazze’de oluşturulması planlanan uluslararası istikrar gücünün başına bir ABD’li generali atamayı planlıyor.

Buna karşın Beyaz Saray yetkilileri, Gazze Şeridi’nde hiçbir Amerikan askerinin sahada bulunmayacağını vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın Axios’tan aktardığına göre Trump yönetimi, savaşa geri dönüşü önlemek ve kırılgan ateşkesi korumak amacıyla Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçmeyi hedefliyor. Ekim ayında yürürlüğe giren ateşkesten bu yana İsrail saldırılarında 383 Filistinli hayatını kaybetti. Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre açıklanan bu rakamın yanında, Hamas savaşçılarının düzenlediği bazı saldırılarda da İsrail askerleri öldü.

Anlaşmanın ikinci aşaması, İsrail’in Gazze Şeridi’nin bazı bölgelerinden çekilmesini, uluslararası bir istikrar gücünün konuşlandırılmasını ve Trump liderliğinde Barış Konseyi’ni içeren yeni yönetim yapısının hayata geçirilmesini kapsıyor.

Planlanan uluslararası güç, şu anda İsrail ordusunun kontrolünde bulunan bölgede konuşlanacak. ABD’li yetkililer, bu adımın İsrail’in söz konusu bölgelerden geri çekilmesini mümkün kılacağını belirtti.

ABD’li yetkililer pazartesi günü Tel Aviv’de Avrupalı diplomatlara yaptıkları bir bilgilendirmede, ülkelerinin uluslararası istikrar gücüne asker göndermemesi ya da bu güce katılan ülkelere destek vermemesi durumunda İsrail ordusunun Gazze’den çekilmeyeceğini açıkça ifade etti.

Bilgilendirmeye hâkim bir Avrupalı diplomat şu ifadeyi kullandı: “Verilen mesaj şuydu: Eğer Gazze’ye gitmeye hazır değilseniz, İsrail ordusunun orada kalmasından şikâyet etmeyin.”


Bolivya'nın eski cumhurbaşkanı yolsuzluk davasında tutuklandı

Bolivya'nın eski Cumhurbaşkanı Luis Arce (Arşiv-AFP)
Bolivya'nın eski Cumhurbaşkanı Luis Arce (Arşiv-AFP)
TT

Bolivya'nın eski cumhurbaşkanı yolsuzluk davasında tutuklandı

Bolivya'nın eski Cumhurbaşkanı Luis Arce (Arşiv-AFP)
Bolivya'nın eski Cumhurbaşkanı Luis Arce (Arşiv-AFP)

Bolivya hükümetinin açıklamasına göre, eski Bolivya Devlet Başkanı Luis Arce, ekonomi bakanı olduğu dönemdeki yolsuzluk iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında dün La Paz'da tutuklandı.

62 yaşındaki Arce, ağustos ayındaki seçimlerde yeniden aday olmamıştı.

Eski devlet başkanı Jaime Paz Zamora'nın (1989-1993) oğlu 58 yaşındaki Rodrigo Paz, başkanlığı kazandı.

Paz'ın cumhurbaşkanlığı seçimindeki zaferi, ülkedeki büyük bir siyasi değişimi yansıttı. Bu zafer, 26 yıl boyunca Evo Morales (2006-2019) tarafından kurulan ve yönetilen Sosyalizm Hareketi (MAS) partisinin yirmi yıllık egemenliğine son verdi; Arce ise Morales'in mirasını sürdürdü.

Arce'nin cumhurbaşkanlığı, özellikle yakıt ve döviz kıtlığı gibi ciddi krizlerle gölgelendi ve bu durum protestolara yol açtı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre yolsuzluk soruşturması, Arce'nin Morales döneminde ekonomi bakanı olduğu zamana kadar uzanıyor.

Arce, kamu hazinesinden siyasi liderlerin kişisel hesaplarına para transferine izin vermekle suçlanıyor. Bu transferlerden faydalandığı şüphelenilenler arasında, geçen hafta aynı davada yaklaşık 100 bin dolar domates yetiştirme projesi için aldığı şüphesiyle tutuklanan eski solcu milletvekili Lydia Paty de bulunuyor.