Yemen Islah Partisi: Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz düşmanları öfkelendirdi

Adnan el-Adini
Adnan el-Adini
TT

Yemen Islah Partisi: Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz düşmanları öfkelendirdi

Adnan el-Adini
Adnan el-Adini

Şarku’l Avsat, Yemen el-Islah partisi Sözcüsü Adnan el-Adini’ye “Parti, bölgedeki Müslüman Kardeşler ve Katar- Türkiye cephesinden taraf olduğu eleştirilerine ve suçlamalarına ne yanıtı veriyor?” sorusunu yöneltti. Adini, “Islah Partisi içerisinde, daha önce kuruluşunun yirmi altıncı yıldönümü vesilesiyle yayınlanan bildiride, bizi Müslüman Kardeşler örgütüne bağlayan herhangi bir örgütsel veya siyasi varlığın olmadığını belirttim. Özellikle siyasi bir parti olarak el-Islah’ın önceliği, ulusal önceliktir. Tüm çabaları, Yemen siyasi güçleri içerisindeki ortaklarıyla, Yemen’i şu an tanık olduğu acısından uzaklaştırmaktır” şeklinde yanıt verdi.
Adini, “Yemen’in siyasi sorunlarını anladığınıza inanıyorsanız, yanılıyorsunuzdur. Eğer anlamıyorsanız, doğru yoldasınızdır. Bu yüzden her zaman anlamak için çalışın” dedi.
Şarku’l Avsat, el-Islah Sözcüsüne, partinin, 27 milyonun Eylül ayında Yemen’i vuran darbe kabusundan kaynaklı acılardan mustarip olduğu (ve Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi’nin talebi üzerine Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun müdahalede bulunduğu) ülkede yaşananlara ilişkin görüşü hakkında da sorular yöneltti. Adnan el-Adini, partinin Katar’la ilişkisinin yanı sıra ekonomik ve siyasi zorluklara yönelik yaklaşımı, Suudi Arabistan’la ilişkisi, son günlerde el-Islah hakkında ‘atışma bölgelerine savaşçı gönderdiği’ yönündeki söylentilere değindi.

“Katar, Husileri destekliyor”
Katar ile ilişkiler hakkında konuşan Adini, “Ulusal çıkar tarafından yönetiliyordu. Bugün, Katar, Yemen’de meşruiyeti destekleyen koalisyon sisteminden doğan Körfez krizi sonrasında Husi milisleri desteklemeye yönelmeden önce koalisyon kapsamına dahil oldu. Bu, dış pozisyonlarımızın Yemen halkının en yüksek çıkarlarıyla bağlantılı olmasını sağlar” dedi. Adini, açıklamasında “Islah’ın, Cumhurbaşkanının çağrısına yanıt olarak dostlarının müdahale ve yardımlarını memnuniyetle karşılayan bir açıklama yapmayı başarmış tek Yemen partisi olmamız sonrasında, Islah’ın hedef alındığı ve mensuplarımızın karşı karşıya kaldığı geniş bir kampanyayı hatırlayabilirsiniz” ifadelerini kullandı.
Adini, “Islah hakkın kötü hitaplarda bulunan sesler, Kararlılık Fırtınası operasyonunun başlangıcından bu yana Islah’ın sabit, kararlı ve net konumuna karşı öfkeleri dolayısıyla ayrılıyor. Bu nedenle devleti onarma yolunda meşruiyetin şemsiyesi altında Islah ve onurlu yandaşlarının yaptığı büyük fedakarlıkların karşısında uzun süreli olmayan yalanlar ve suçlamalar ortaya çıkıyor. Tavrımız, samimi ve sadık her Yemen partisi gibi inanç ve stratejik ilkelere dayanıyor. Bu tavır, partinin kuruluşundan bu yana devamlı bir tavırdır ve dış ilişkilerimiz de bu ilkelere tabidir. Bu tavrı saklamamız veya bundan utanmamız için bir gerekçe yok” dedi.

Parti yöneticileri
El-Islah Partisi’ni, “birliğin kuruluşundan ve anayasal olarak çok partili bir kararın alınmasından sonra inşa edilen açık bir siyasi kuruluş” olarak nitelendiren Adnan el-Adini, “Dünyadaki tüm partiler gibi kitlesel siyasi eylemler uyguluyoruz. Eylem ve nüfuz açısından en önemli araçlardan biri olarak siyasi açıdan iktidara ve kamu çalışmalarına katılımla ilgileniyoruz. 30 yıldır Yemen Cumhuriyeti anayasasında belirtilenler uyarınca politik, sosyal, ekonomik ve diğer alanlarda faaliyet gösteriyoruz. Islah’ın siyasi programında yer alan hedef ve programlara ulaşmak için iyi bir yol kat ettik” değerlendirmesinde bulundu.
Adini, “El-Islah Partisi’nin Arap bölgesinde iktidara katılan az sayıdaki partiden biri olduğunu belirtmek önemli. Arap Cumhuriyetlerinde seçimlerin yerine maalesef yönetime darbelerle gelen alışılagelmişlerin aksine oy sandıklarından barışçıl şekilde çıktık. Tarihimizin mevcut döneminde parti, devleti onarma, darbeyi yenme ve Yemen’i, Husi milislerin Arap ve İslami atmosferinden uzaklaştırma emellerini yok etme çabalarına odaklandı” dedi.
Adini ayrıca, “Herkes, Husilerin devletin kontrolünü ele geçirmesi sonrasında Yemen toplumunun ve bölgenin karşı karşıya kaldığı tehlikenin boyunun farkında. Bunun ardında, grubun ırkçı algılarını genelleştirerek insanlara dayatmaya çalıştığı sülaleci ve mezhepçi bir boyutla garip kavramlar ve başlıklar oluşturma girişimleri yatıyor” ifadelerini kullandı.
El-Islah Partisi Sözcüsü, “Özellikle milislerin mezhep sanrıları, onun yozlaşmış hükümet teorisi ve Humeyni devriminin söylemiyle özdeşleşmesi uyarınca okullar, üniversiteler, televizyon ve medya gibi eğitim ve entelektüel kanalların ve kurumların kullanımı ve genel zihniyetin yeniden yapılandırılması ışığında Yemen toplumunun zihniyetini, kışkırtıcı şekillerle şekillendirmeye çalışma tehlikesi mevcut. Bu durum, her türlü şiddet, baskı ve terörle dayatıldı. Bunun, yıkıcı mezhepsel darbenin ardındaki gizli yön olduğuna inanıyoruz ve bu, orta ve uzun vadede tehlikeli bir etkidir. Grup, kontrolünü ne kadar uzun süre devam ettirirse, bu faktör o kadar hızlı harekete geçmemizi, darbeyi sonlandırmamızı ve etkilerini tüm politik, ekonomik ve toplumsal düzeylerde ele almamızı gerektiren tehlikeli bir aşamayı gündeme getirecektir” değerlendirmesinde bulundu.

Zorluklar
El-Islah Partisi’nin, Yemen siyasi ve toplumsal sahnesinin bir bileşeni olduğunu belirten Adnan el-Adini, “Yemen milletinin bir bütün olarak karşı karşıya kaldığı ve ülkede genel olarak siyasi koşulları aşındıran sorunlar, bir parti olarak karşı karşıya olduğumuz sorunlardır. Ülkenin tüm bölgelerinde varlığı mevcuttur. Partinin kendi özeli ve sorunları olabilir. Bununla birlikte en büyük ikilem, içerideki siyasi yaşamın tamamen bozulmasıyla temsil ediliyor. Bu durum, 21 Eylül 2014 tarihinde Husi milislerin devlete darbesiyle  genişlemiş bir sorundur. Siyasi yaşamın bozulması, İranlı milisler tarafından kamusal alanların kapatılması ve kurumların milislerin tekeline alınması, bunlar bizim en büyük felaketimizdir” dedi.
Adini, “Islah, belki de darbenin yankılarından zarar görenlerden ve bu salgınla mücadelenin bedelini ödeyen en önemli siyasi güçlerden etkilendi. Bu ek yük, açık ulusal konumumuzdan ve halkımızın bize olan güveninden doğan toplumsal varlığımızdan kaynaklanıyor. Islah, kendisini bu tanımlayıcı aşamada halkı ile tamamen uyumlu hale getiren bir konumda buldu. Ve bunun karşılığını ağır şekilde ödemeye karar verdik. Bu durum, Husilerin Islah’a karşı hedeflerini ve nefretini artırmış olabilir. Islah’ı, mezhepçi ve etnik projelerinin önündeki en önemli engel olarak görüyor. Başından beri karşılaştığımız zorluklardan biri de siyasi eylem ortaklarıyla nasıl bir araya gelineceği, devleti yeniden kurma çabalarına nasıl hizmet edileceğiydi. Çünkü Islah’ta, siyasi eylem ortaklarının çabalarını ülkenin kaderini belirleyen her şeye entegre etme gereğinin farkındayız” açıklamasında bulundu.

Suudi Arabistan ile ilişkiler
Riyad ile ilişkilere dair bir soruyu yanıtlayan Adnan el-Adini, “Islah, kuruluşundan bu yana Yemen ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesinin önemini, iki ülke arasında entegrasyonun gerekliliğini vurgulayan bağımsız bir maddeyle, siyasi sistemdeki tek parti olmuştur. Islah’ın inandığı ve üzerinde çalıştığı bu istisnai durum, Yemen ve Suudi Arabistan’ın istisnai doğasından, Yemen halkı ile Suudi Arabistan halkı arasındaki etkileşimlerin, çıkarların ve bağların boyutundan kaynaklanıyor. Partimiz ve halkımızın Suudi Arabistan ile olan ilişkileri köklü, diğer tüm ülke ve halklardan daha sağlam tarihsel bir ilişkidir. Ulusal ve İslami kimlik, jeopolitik ve ortak bir kader bağlantıları tarafından kontrol edilir. İki ülke çerçevesinde yakın ilişkilere sahibiz. Suudi Arabistan, Yemen çevresinde uzun bir varlık, Yemen sahnesinde de sürekli destekleyici ve aktif katılım gösterdi. Bir parti olarak, Suudi Arabistan ile ilişkimizi güçlendiren tüm yönleri destekliyoruz. İki ülke ve iki devlet arasındaki ilişkinin biçimsel boyutunu daha geniş bir düzeye taşımak için çalışıyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

“Biz savaş ağası değiliz”
Parti Sözcüsü, Şarku’l Avsat’ın “Bazı medya kuruluşları, Islah’ın, Libya gibi Yemen dışındaki bazı çatışma ülkelerinde askeri bir varlık bulundurduğunu açıkladı. Bu duruma tepkiniz nedir?” sorusuna da yanıt verdi. Bu çerçevede Adini, “Bu sorunun sorulması, bize garip ve şok edici geliyor. İlk başta soruyu sormak için bir neden yok. Soru, medyanın yanıltıcı kaynaklarına dayanıyor. Biz anayasa ve yasalara göre faaliyet gösteren bir siyasi partiyiz. Kimliğimiz tamamen sivildir. Biz bu ülkeye gönderilen savaşçılara ve silahlara sahip paralı asker şirketleri ya da savaş ağaları değiliz” açıklamasında bulundu. Adnan el-Adini, sözlerini şöyle sürdürdü:
“El-Islah Partisi’nin ülke dışında askeri bir mevcudiyeti olup olmadığı tartışmaları şaşırtıcıdır. Tartışma, partinin siyasi kimliğini bozan ve anayasal varoluşunun özüne meydan okuyan tehlikeli bir bölgeye kayıyor. Tarihi boyunca tamamen siyasi araçlarla çalışan siyasi partileri nasıl hesap verebilir tutabiliriz”.
Adini ayrıca, “Açık kimliğimizin doğrulanması için bir savunma mahkemesinde değiliz. Milyonuncu kez siyasi bir parti olduğumuzu ve partinin omzunda tüfek taşımadığını hatırlatıyoruz. Siyasete katıldığınızda, silahların varlığı gözden uzaklaşır. Sadece siyaset meydanında ve yumuşak araçlarıyla başarısız olanlar güce başvurur. Ancak bu, darbeye karşı askeri savaşında devleti destekleyici tutumumuzla çelişmez. Çünkü bu, vatandaşların özgürlüklerini ve haklarını güvence altına alan devleti onarma politikasının kalbidir” dedi.

Partinin güç faktörleri
‘Şu ya da bu tarafın gücü hakkındaki söylentilerin göreceli olduğunu’ belirten Sözcü, “Gücümüz, temel olarak ülkemizin istikrarı, zaferi ve devletinin gücü ile elde edilmektedir. Her şeyden önce siyasi haklarımıza göre güvenebileceğimiz ve kullanabileceğimiz garantör bir devlet arayan vatandaşlarız. Gücümüz veya ağırlığımız varsa bu da, halkımızın bize olan güveni, açık konuşmalarımız, insanların seçimlerini savunmak için sahip olduğumuz her şeyin yanında durma yeteneğimizdir. Bu halk güvenini çok önemsiyoruz ve bunu, gerekliliklerin yerine getirmesi gereken bir güven olarak görüyoruz. İnsanların seçimlerini, iradelerini ve iradeleriyle belirlendiği gibi özgür bir yaşam haklarını savunmak için ellerinden gelen her şeyi feda etme çabalarına, dürüstlüklerine, açıklıklarına ve arzularına tanık oldum” ifadelerini kullandı.
El-Islah Partisi’nde Basın Dairesi Başkanı Adnan el-Adini, “Binlerce şehit verildi. Kurumlarımız, liderliklerimiz yağmalandı. Yandaşlarımız zulme tanık oldu. Darbeci gruba karşı sert tavrımız için sahip olduğumuz her şeyi en başından feda ettik. Tüm engellere ve hedeflere rağmen, enerjimizi devletin yanında ve toplum uğruna harekete geçirmeye, yalnızca halkımızın iradesi, halkımızın ve sadık komşularımızın yardımıyla, her türlü darbeye karşı direnmeye devam ettik. Yüce Allah’tan sonraki en büyük varlığımız ve en önemli güç faktörümüz, yanlış kazançlar değil, yaptığımız sınırsız fedakarlıklardır” dedi.
Adini, “Halkın iradesini kurtarma yolunda fedakarlıktan daha büyük bir fayda yoktur. Ulusların kaderini savunmak için çaba, zaman ve yetenek yatırımı yapmaktan daha büyük bir güç faktörü yoktur. Partimizin yaptığı ve hala devam ettirdiği şey, ulusal dengesini büyük seviyelere yükseltmektir” ifadelerini kullandı.



Şera bir Yahudi gazetesine ilk röportajını verdi: İstikrarlı bir Suriye nutuk ve sloganlarla inşa edilmeyecek

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
TT

Şera bir Yahudi gazetesine ilk röportajını verdi: İstikrarlı bir Suriye nutuk ve sloganlarla inşa edilmeyecek

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, iç ve dış politikadaki sorumlulukları veya pozisyonları hakkında yorum yaparken devrik lider Beşşar Esed'i çevreleyen tüm duvarları yıkıyor. Şera doğrudan konuşuyor; İsrail ile ilişkiler ve Suriye topraklarının işgali gibi daha önce çifte dille konuşulan, bazıları sloganlarla kamuoyuna duyurulan ancak gerçeklerin masanın altında olduğu ‘tabu konular’ hakkında açıkça konuşmaktan çekinmiyor. Şera, 6 aydan kısa bir süre önce iktidara gelmesinden bu yana ilk kez  bir Yahudi medya kuruluşuna konuştu. Şera, The Jewish Journal’a röportaj verdi.

Esed rejiminin mirası

28 Mayıs'ta yayınlanan röportaj, Jonathon Bass'ın şu sözleriyle başlıyor: “Pek çok Suriyeli, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'da bir devrimci değil; savaş yorgunu, kimliği yıpranmış bir ulusu yeniden inşa edebilecek, yenilenmiş bir lider görüyor. Tarihin her duvarından fısıldadığı, yaşayan en eski şehir olan Şam, iktidarla değil, yeniden inşa, uzlaşma ve uzun süredir parçalanmış bir ulusa liderlik etme yüküyle ilgili bir diyalog için uygun bir yer.”

Bass, Suriye Cumhurbaşkanı hakkındaki izlenimlerini şöyle aktarıyor: “Sessiz biri ama söylediği her kelimeyi düşünerek söylüyor. Sesinde zafer tonu yok, sadece kastettiği ve vurguladığı kelimeler var.”

Şera röportajın başında, “Bize enkazdan daha fazlası miras kaldı. Travma, güvensizlik ve yorgunluk miras aldık. Ama aynı zamanda umudu da miras aldık. Kırılgan bir umut” ifadelerini kullandı.

fgthyj
Sednaya Hapishanesi’ndeki tutukluların ailelerinden oluşan bir kalabalık, hayatta kalanları arama çalışmalarının sürdüğü binanın dışında bekliyor. (Suriye Sivil Savunma Müdürlüğü)

Suriye on yıllar boyunca sadakat ve sessizliği, bir arada yaşama ve nefreti, istikrar ve baskıyı birbirine karıştıran bir sistemle yönetildi. Esed hanedanı, Hafız ve ardından Beşşar, ülke üzerindeki kontrollerini sağlamlaştırmak için korku ve infazları kullanarak demir yumrukla yönetirken, ülkenin kurumları soldu ve muhalefet ölümcül bir ayaklanmaya dönüştü.

Gazeteci Jonathon Bass, Şera'nın aldığı miras konusunda açık görüşlü olduğunu düşünüyor. Zira Şera şöyle diyor: “Temiz bir sayfadan bahsetmek sahtekârlık olur. Geçmiş, her insanın gözünde, her sokakta, her ailede mevcuttur. Şimdi görevimiz bunu tekrarlamamak. Daha hafif versiyonu yok. Tamamen yeni bir şey yaratmalıyız.”

Suriyelilerin güveni

Eş-Şera'nın iktidara geldiğinden beri attığı ilk adımlar, röportajı yapan kişinin de belirttiği gibi, temkinli ama son derece sembolik oldu. Siyasi tutukluların serbest bırakılmasını emretti, sürgün edilen ya da susturulan muhalif gruplarla diyalog başlattı ve kötü şöhretli Suriye güvenlik aygıtında reform yapma sözü verdi. Ayrıca, kayıp ve ölülerin akıbetini ele almak üzere bir bakanlık kurulmasını önerdi.

Suriye'deki toplu mezarların ardındaki gerçeği ortaya çıkarmak için Şera, DNA veri tabanları oluşturmaktan geçmişteki zulümlerden sorumlu olanların iş birliğini sağlamaya kadar adli tıp teknikleri ve ekipmanları sağlamak için ABD ile bir ortaklığa ihtiyaç olduğunu söyledi.

Şera, “Eğer konuşan tek kişi bensem, Suriye hiçbir şey öğrenmemiştir. Tüm sesleri diyalog masasına davet ediyoruz. Devlet artık başkalarına dikte ettiğinden daha fazla dinlemelidir” dedi.

‘Ama insanlar bir kez daha güvenecek mi? Diktatörlüğün küllerinden doğan bir hükümetin vaatlerine inanacaklar mı?’ sorusuna Şera şöyle cevap verdi: “Ben güven istemiyorum, sabır ve inceleme istiyorum. Beni sorumlu tutun. Güven bu şekilde sağlanır.”

Suriyelilerin evlerini yeniden inşa etmeleri gerekiyor

Şera, Suriyelilerin şu anda en çok neye ihtiyacı olduğu sorusuna tereddüt etmeden cevap verdi: “Eylem yoluyla haysiyet. Amaç yoluyla barış.”

Savaşın boşalttığı şehirlerde ve çatışmanın etkilerinden halen mustarip olan köylerde kimse siyaset istemiyor, normale dönüş istiyor; evlerini yeniden inşa etme, çocuklarını büyütme ve barış içinde hayatlarını kazanmak istiyorlar.

dfgthy
Halep'te yıkılan evlerin yeniden inşası bazı bölge sakinlerinin kişisel inisiyatifiyle gerçekleştiriliyor. (Reuters)

Şera bunun gayet farkında. Tarım, sanayi, inşaat ve kamu hizmetlerinde istihdam yaratmaya odaklanan acil ekonomik programlar için bastırıyor. Şera, “Artık mesele ideoloji değil, mesele insanlara kalmak için bir neden, yaşamak için bir neden, inanmak için bir neden vermek. Bir işi olan her gencin radikalleşme riski daha az olacak. Okuldaki her çocuk gelecek için bir ses” dedi.

Şera, bölgesel yatırımcılarla ortaklıkların, geri dönenlere yönelik küçük işletme hibelerinin ve ‘gençler için mesleki eğitimin’ önemini vurguladı. Şera, “İstikrarlı bir Suriye nutuklarla ya da sloganlarla değil, eylemlerle inşa edilecek; pazarlarda, sınıflarda, çiftliklerde, atölyelerde... Tedarik zincirlerini yeniden inşa edeceğiz. Suriye bir ticaret merkezi olarak geri dönecek” şeklinde konuştu.

İsrail ile ilişkiler

Bu ekonomik vizyonun ardında daha derin bir vizyon var. Bir neslin kaybından sonra Suriyeliler çatışmadan yoruldu. Barışa, sadece savaşın yokluğuna değil, fırsatların varlığına da hasretler. Bass şöyle diyor: “Sohbetimizin en hassas bölümlerinden birinde Şera, Suriye'nin İsrail ile gelecekteki ilişkisine değindi. 1948'den bu yana bölgeyi rahatsız eden bu konu, her hava saldırısı, gizli operasyon ve vekalet savaşı suçlamasıyla daha da şiddetleniyor.”

ı89o
Golan'daki tampon bölge sınırında duran bir İsrail askeri (AFP)

Şera, “Açık konuşmak istiyorum. Sonsuz karşılıklı bombardıman dönemi sona ermeli. Hiçbir ülke korku ile doluyken gelişemez. Gerçek şu ki ortak düşmanlarımız var ve bölgesel güvenlikte kilit bir rol oynayabiliriz” ifadelerini kullandı.

dwert5y6
İsrail saldırılarına tepki olarak 25 Şubat'ta Suriyeli Dürziler tarafından açılan bir pankart: ‘Suveyda, Suriye'nin sırtındaki zehirli hançer olmayacak.’ (AP)

Şera, sadece bir ateşkes hattı olarak değil, karşılıklı itidal ve sivillerin, özellikle de güney Suriye ve Golan Tepeleri’ndeki Dürzilerin korunması için bir temel olarak 1974 Ayrılma Anlaşması’nın ruhuna geri dönme arzusunu dile getirdi. Şera, “Suriye'nin Dürzileri piyon değildir. Onlar vatandaştır, köklüdür, tarihsel olarak sadıktır ve yasalar çerçevesinde her türlü korumayı hak etmektedir. Onların güvenliği müzakere edilemez” dedi.

Derhal normalleşme önermekten kaçınan Şera, uluslararası hukuk ve egemenlik temelinde gelecekteki görüşmelere açık olduğunu belirtti.

Trump bir barış adamı

Belki de Trump'ın yaptığı en önemli diplomatik jest, doğrudan masaya oturma isteğiydi. Şera şunları söyledi: “Medya onun hakkında ne imaj çizerse çizsin, ben onu bir barış adamı olarak görüyorum. İkimiz de aynı düşman tarafından saldırıya uğradık. Trump nüfuzun, gücün ve sonuçların ne anlama geldiğini biliyor. Suriye'nin diyaloğu yeniden başlatabilecek dürüst bir arabulucuya ihtiyacı var. Eğer bölgede istikrara ve ABD ile müttefiklerinin güvenliğine katkıda bulunacak bir uzlaşma ihtimali varsa, ben bu diyaloğu kurmaya hazırım. Bu bölgeyi onarabilecek ve bizi adım adım bir araya getirebilecek tek kişi o.”

ferty6
ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şera, 14 Mayıs'ta Riyad'da bir araya geldi. (AP)

Bass şu yorumu yaptı: “Bu sadece açık sözlülüğü açısından değil, aynı zamanda içerdiği anlamlar açısından da dikkate değer bir açıklamaydı. Yeni Suriye, barış ve tanınma arayışında alışılmadık adımlar atmaktan korkmuyor. Şera Suriye'nin sorunlarını (toplu mezarlarda bir milyondan fazla ölü, 12 milyon yerinden edilmiş insan, yaşam destek ünitesine bağlı bir ekonomi, halen yürürlükte olan yaptırımlar ve kuzeyde saklanan milisler) yumuşatarak anlatmıyor. ‘Bu bir peri masalı değil. Bu bir iyileşme ve iyileşme sancılıdır’ diyor.”