Suriye rejimi saflarından 8 asker gizemli bir şekilde öldürüldü

Suriye rejimi saflarından 8 asker gizemli bir şekilde öldürüldü
TT

Suriye rejimi saflarından 8 asker gizemli bir şekilde öldürüldü

Suriye rejimi saflarından 8 asker gizemli bir şekilde öldürüldü

Suriye rejim güçleri 4. Bölüğü’ne bağlı milislerin komutanı Nizar Zeydan’ın öldürüldüğünün duyurulmasıyla birlikte rejim saflarından son iki hafta içinde ‘gizemli bir şekilde’ ölen asker sayısı 8’e yükseldi. Bunlardan 5'i tuğgeneral, 2’si de albaydı. Söz konusu askerler ya evlerinin ya da ofislerinin önünde suikasta uğrayarak tasfiye edildiler. Ayrıca bu suikastların 4'ü iki günden kısa bir süre içinde, Şam ve kırsalında gerçekleşti.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in kardeşi ve 4. Bölük Komutanı Mahir Esed’in sağ kolu olan Albay Ali Canbolat, 4 Temmuz Cumartesi günü Ya’fur bölgesindeki evinin önünde bir keskin nişancı tarafından vurularak öldürüldü.
Aynı gün Hava Kuvvetleri İstihbarat Şube Başkanı Cihad el-Zâl da Şam-Deyrizor karayolunda bir grup arkadaşıyla seyahat ettiği aracına düzenlenen saldırıyla suikasta uğradı. İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) yakınlığıyla bilinen ve Kuneytra kentinden olan Zâl, 2011 Suriye devriminin ilk yıllarında Dera'da İstihbarat Şube Başkanlığı yaptıktan sonra Suriye'nin doğu bölgesindeki Hava Kuvvetleri İstihbarat Şube Başkanlığı’na getirildi.
Ertesi gün, yani 5 Temmuz’da Hava Kuvvetleri İstihbarat Şubesi’nde görevli Tuğgeneral Sair Hayrbek, Şam'ın ez-Zahire mahallesindeki evinin önünde bir keskin nişancı tarafından suikasta uğradı. Aynı şekilde 4. Bölük’e bağlı milislerin komutanı Nizar Zeydan’ın içinde bulunduğu araç, dün Şam yakınlarındaki Vadi Barada bölgesinde bombalı saldırıya uğradı.
Yine Mahir Esed’e yakın bir isim ve 4. Bölük komutanlarından olan Tuğgeneral Main İdris, 1 Temmuz’da Şam'daki evinin önündeyken vurularak öldürülmüştü. İdris suikastından iki gün önce ise Sednaya Cezaevi müfettişi Albay Somer Diyb, Şam’ın et-Ticare mahallesindeki evinin önünde vurularak öldürüldü. 2 Temmuz'da ise eski Humus Askeri Hastanesi Müdürü Tuğgeneral Heysem Osman'ın Askeri Mühendislik Akademisi'nde ölü olarak bulunduğu bildirildi. Haber sitelerinde yer alan ve resmi olmayan bilgilere göre Osman’ın yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle öldüğü belirtildi.
Şam’daki aktivistler, pazartesi günü başkentin güneyindeki Def eş-Şuk mahallesinde, Ulusal Savunma Kuvvetleri ile emniyet güçleri arsında el bombalarının da kullanıldığı ve birkaç saat boyunca süren bir çatışma yaşandığını bildirdiler. Başkent Şam'daki medya kaynakları, çatışmanın mali anlaşmazlıklar sonucu yaşandığını öne sürdüler.
Muhaliflere yakın ‘Voice Syria’ adlı haber sitesi dün, Nizar Zeydan’ın rejimle anlaşmaya varmadan önce rejim karşıtı Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) bir parçası olduğunu ancak daha sonra 4. Bölük’e bağlı bir milis oluşumuna liderlik etmeye başladığını aktardı. Sitenin haberine göre Zeydan, muhalif silahlı grupların 2017 yılı başlarında Vadi Barada bölgesinden Suriye’nin kuzeyine yerlerinden edilmesi sonrası 40 unsurdan oluşan bir milis grubun başına geçti.
Mahir Esed’e bağlı 4. Bölük, savaş yıllarında Genel Gümrük Müdürlüğü'nü ele geçirerek ticari yollara ve sınır kapılarına giden yollarda kontrol noktaları kurmuş, Suriye’deki gölge ekonomiyi (kayıt dışı) kontrol altına almıştı. Bu yüzden muhalifler Mahir Esed’i  ülkenin gölge ekonomisini ele geçirmek ve yardımcıları olan milis grupların liderleriyle kaçakçılık ağlarını yönetmekle suçluyorlar.
Suriyeli ekonomi uzmanı Abid Fazile dün el-Vatan gazetesine yaptığı değerlendirmede, savaştan önce gölge ekonominin Suriye ekonomisinin yaklaşık yüzde 55'ini oluşturduğunu, savaş yıllarında bu oranın artarak şu an yüzde 70’lere yükseldiğinin tahmin edildiğini belirtti.
Diğer yandan Suriyeli muhalif Kemal el-Lebvani, Albay Ali Canbolat suikastını birkaç gün önce İtalyan yetkililer tarafından yapılan ve Suriye'den gelen uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği belirtilen açıklamaya bağladı. İtalyan makamlarının bir milyar euro değerinde olduğunun tahmin edildiğini belirttikleri 14 ton ağırlığındaki uyuşturucu sevkiyatı, ‘dünyanın en büyük kaçakçılığı’ olarak nitelendirilirken içinde 84 milyon adet hap bulunduğu kaydedildi.
Alman Der Spiegel dergisinde geçtiğimiz cumartesi yer alan haberde, İtalyan makamları tarafından ele geçirilen uyuşturucu sevkiyatının Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in akrabası Samir Kemal Esed’e ait olduğu belirtildi. Der Spiegel’in haberine göre Samir Kemal Esed’in Lazkiye'nin güneyindeki el-Bassa köyünde, Esed ailesi tarafından işletilen uyuşturucu hap üretim laboratuarlarından birinin sahibi. Ancak İtalyan makamlarına göre uyuşturucu sevkiyatı DEAŞ terör örgütüne ait.
Rejim saflarındaki askeri isimleri hedef alan suikastlar zinciri, Humus’taki El-İşara Fakültesi Dekanı Tuğgeneral Süleyman Halluf'un 23 Haziran’da gizemli bir şekilde öldürüldüğünün duyurulmasıyla birlikte başladı. “Humus Hikaya La Tentehi” (Humus’un Ölümsüz Hikayesi) adlı Facebook sayfası, nerede ve ne zaman olduğuna değinmeden Tümgeneral Şeref Süleyman Halluf ve Teğmen Beşşar Vefik’in öldürüldüğünü duyurdu. Rejim yanlısı haber sayfaları, Halluf ve Vefik’in ‘topraklarını savunurken’ öldüklerini söyleseler de Şam’daki kaynaklar, Halluf’un ABD’nin ‘Caesar Yasası’nı yürürlüğe koymasının ardından El-İşara Fakültesi’ndeki yapılan bir toplantı sonrası ofisinde öldüğünü aktardılar.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.