Koronavirüs: İran en yüksek ölüm oranını gördü

Ölüm vakaları 12 bine dayandı. İran Sağlık Bakanı, uyarıların göz ardı edilmesini eleştirdi

Yetkililer dün vaka sayılarının arttığı konusunda uyarırken Tahran’daki bir çarşıda kalabalık vardı (EPA)
Yetkililer dün vaka sayılarının arttığı konusunda uyarırken Tahran’daki bir çarşıda kalabalık vardı (EPA)
TT

Koronavirüs: İran en yüksek ölüm oranını gördü

Yetkililer dün vaka sayılarının arttığı konusunda uyarırken Tahran’daki bir çarşıda kalabalık vardı (EPA)
Yetkililer dün vaka sayılarının arttığı konusunda uyarırken Tahran’daki bir çarşıda kalabalık vardı (EPA)

İran’da, 200 yeni ölümle birlikte günlük en yüksek ölüm vakasının kaydedilmesinin ardından Kovid-19 salgını kurbanlarının sayısı 12 bine dayandı. İran Sağlık Bakanı Said Nemeki, ülkesinin “Koronavirüs salgınının ikinci dalgasına tanık olduğunu” doğruladı.  Nemekî’nin açıklaması, yüksek sayıda ölüm vakalarının kaydedilme başlandığı Tahran’da, hükümetin kısıtlamaları yeniden yürürlüğe koyma önerilerini düşündüğü bir zamanda geldi.
Sağlık Bakanlığı sözcüsü Sima Sadat Lari düzenlediği günlük basın toplantısında, 2 bin 637 yeni bulaş vakasının tespit edildiğini bildirdi. Lari açıklamasının başında, “son 24 saat içinde maalesef 200 kişi hayatını kaybetti. Ülke genelindeki ölüm vakası toplamı 11 bin 931’e yükseldi” ifadelerine yer verdi.
Bakanlık sözcüsü, bulaş teşhisi konan vakalar arasındaki bin 455 yeni vakanın tedavi edilmek üzere hastaneye yatırıldığına işaret etti. Ayrıca, 8 eyaletin kırmızı olarak sınıflandırıldığına, diğer 11 eyaletin ise alarm durumunda olduğuna dikkat çekti.
İran Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, 19 Şubat tarihinden bu yana İran laboratuvarlarında yapılan bir milyon 846 binden fazla koronavirüs testiyle virüsten etkilen sayısının toplam 245 bin 688 kişiye ulaştığı bildirildi. Bakanlık sözcüsü, 3 bin 270 kişinin kritik sağlık koşullarıyla karşı karşıya olduğunu, şu ana kadar 207 bin kişinin de iyileştiğini söyledi.
Son birkaç haftadır, İran’daki sağlık ve hükümet yetkilileri, İran’ın salgının ilk dalgasını geride bırakarak ikinci dalgaya girdiği hakkındaki haberleri reddediyor. Ülkedeki virüs aktivitesinin arttığını gösteren vaka sayısı ve yeniden yüzün üzerine çıkan günlük ölüm vakalarının ortasında, yetkililer ülkeyi ikinci dalgadan uzak tutmaya çalıştıklarını söylüyor.
Ancak Sağlık Bakanı Said Nemeki, yetkililerin aksine, durumun ciddiyetini vurgulamak için, “yeni bir koronavirüs dalgasıyla karşı karşıyayız” dedi. Nemeki, “bilinmeyen bir virüsle satranç oynadığımızı defalarca söyledim. Oyunda ‘şah mat’ durumuna düşmemiz mümkün” ifadelerine yer verdi. Nemeki ayrıca, “bu durumu devamlı hafife almanın ve koronavirüs salgınının sona erdiğine inanmanın enfekte olmamıza sebep olacak en tehlikeli düşüncelerden biri olduğunu da defalarca kez tekrar ettim” sözleriyle ilave etti.
Bakan Nemeki, daha önce sözlerini duymamış olan “birçok” kişiyi suçlamadan önce, “90’ıncı dakikada köşeden gol yiyebileceğimizi defalarca kez söyledim” ifadelerini kullanarak, salgının yeni dalgasının başladığını doğruladı. ISNA haber ajansının naklettiğine göre Bakan Nemeki, “sözlerimin çok pahalıya mâl olmasını istemezdim” dedi.
Nemeki yetkililere seslenerek, “Bu platformdan yetkililere söyleyecek bazı sözlerim var. Bir defa, toplu taşıma desteği istemek için kesinlikle mesaj göndereceğim ve Koronavirüsle Mücadele Ulusal Komitesi’ni takip edeceğimi ifade etmek istiyorum” dedi.
ISNA haber ajansı Nemeki’nin bazı eyaletlerde “yeni bir zirveye” işaret eden şu sözlerini nakletti: “Salgının ilk aşamasında büyük bir başarı elde ederek, günlük ölümleri yaklaşık 30 kişiye indirdik. Vaka sayılarını bu raddeye indirmek için planlar yaptık. Salgını kontrol altına alma noktasında meslektaşlarımın arasında büyük bir umut vardı.”
Nemeki, özellikle 11 Nisan tarihinde ekonomik faaliyetlerin yeniden başlamasının ardından salgının merkez üssü haline gelen batı, doğu ve güney sınırındaki eyaletlere atıfta bulundu.
Nemeki, vaka sayılarındaki artıştan seyahatler ve ziyaretlerin sorumlu olduğu belirterek, 10 yaşındaki bir çocuğun anne babasıyla Keşm Adası’nı ziyaret ettikten sonra Bender Abbas Limanı’nda ölmesi dolayısıyla “kalbinde büyük bir üzüntü” hissettiğini dile getirdi. Bakan Nemeki ayrıca, yaz aylarında hava sıcaklıklarının yüksek olduğu güney bölgelerinde sağlık personelinin ağır kıyafetler giydiğine dikkat çekti. Öte yandan dün öfkesini ifade eden tek yetkili Sağlık Bakanı değildi. Tahran Belediye Başkanı Muhsin Hâşimî (Refsencânî) de, Tahran Belediyesi yetkilileri tarafından kabul edilen kısıtlamalar için “veto oyu kullananları” kınadı.
Hâşimî, İran’ın geçtiğimiz Nisan ve Mayıs aylarında Tahran Belediyesi’ndeki yetkililerle İran hükümeti arasında ilan edilen rakamların doğruluğu konusunda bir tartışmaya şahit olduğuna açıkça atıfta bulunuyordu. Hâşimî, kısıtlamaların hafifletilmesi ve ekonomik faaliyetlerin yeniden başlamasının ardından Tahran metrosundaki yolcu sayısının bir milyona ulaştığına dikkat çekerek, başkent Tahran’da koronavirüs salgının hızlı bir şekilde yayıldığı konusunda uyarıda bulundu.
Hâşimî’nin açıklamalarına yer veren İran’daki internet siteleri, Tahran’daki vaka sayılarının günlük olarak artış gösterdiği, İran vatandaşlarını sosyal mesafeye dikkat etmeye ve maske kullanmaya çağırdığı yönündeki sözlerini nakletti. Hâşimî, geçtiğimiz Mayıs ayının sonunda 19’a gerileyen Tahran’daki günlük vefat sayısının 70’e yükseldiğine işaret ederek, “ölümler günden güne azaldı, ancak yeniden yükseldi” ifadelerine yer verdi.
Bununla birlikte, Tahran Eyalet Valisi Yardımcısı İsa Ferhadi, İranlıların koronavirüs salgınının tehlikesiyle ilgili sosyal mesafe kuralına uyma gereği duymalarındaki düşüşün sonuçları konusunda uyardı. Ferhadi, maske takmayanlara hükümet dairelerinde hizmet verilmemesi çağrısında bulundu.
Konuyla ilgili olarak, ILNA haber ajansının Doğu Azerbaycan Eyaleti’ndeki bir sağlık yetkilisinden aktardığı haberde, koronavirüs vaka eğrisinin yukarı yönlü bir seyir takip ettiği dikkate alındığında, “sağlık personelinin yorgunluğu İran sağlık sektörünün karşılaştığı en büyük sorun olarak ortaya çıkıyor.” ifadelerine yer verildi.
Hükümet sözcüsü Ali Rebii düzenlediği günlük basın toplantısında, “Salgınla Mücadele Komitesi’nin” sonbahar mevsiminde koronavirüsle eş zamanlı olarak mevsimsel gribin yayılma ihtimali bulunduğu yönündeki endişesine dikkat çekti.
Rebii ayrıca, hükümetin yataklı hastaneleri güçlendirmeyi planladığını belirtti. Salgındaki yeni dalgaya dolaylı olarak atıfta bulunan Rebii, “Bazı eyaletlerde zirvenin ötelendiği doğrudur. Ancak eldeki mevcut kanıtlar virüs tehlikesinin küçümsendiğini ve kurallara uyulmadığını gösteriyor. Toplum, koronavirüsün psikolojik sonuçlarından ve virüsün yayılmasının arkasındaki protokolleri görmezden gelmekten dolayı yoruldu” ifadelerine yer verdi.
Rebii, kırmızı renkte olan şehirlerdeki bazı sektörlerin hükümet tarafından kapatıldığını, ancak Tahran’da henüz böyle bir karar alınmadığını söyledi. Talimatlara uyulmadığı takdirde bir hafta boyunca alışveriş merkezleri ve çarşıların kapatılacağını belirtti.
Buna ek olarak TASNIM haber ajansı, ruhani lider Ali Hamaney’in ofisine bağlı “İslami Propaganda” örgütü Başkan Yardımcısı’nın, örgütün İran’da “Aşura matem törenleri” olarak bilinen Muharrem ayının ilk on günündeki dini faaliyetlerin askıya alınmasına karşı çıktığı yönündeki açıklamalarına yer verdi.



Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
TT

Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)

Velid Fares

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışişleri Bakanı ile birlikte helikopter kazasında hayatını kaybettiğini duyuran açıklamanın mürekkebi kurumadan, ölümünden kimin sorumlu olduğuna dair anlatılar başladı. Helikopterin zorunlu inişi gerçekten teknik nedenlerden mi kaynaklanıyordu, yoksa birisi motora sabotaj mı yapmıştı?

Haberlerin çoğu, teknik bir arızanın bir felakete dönüşen bu zorunlu inişe yol açtığı sonucuna varıyor. Ancak pek çok soru hâlâ soruluyor ve bunlar arasında şunlar da var; bu helikopter nasıl düştü, Cumhurbaşkanına eşlik eden iki helikopterden ikisi de neden zorunlu iniş alanına bakmadan yolculuklarına devam ettiler? Bazıları, kötü hava koşullarına rağmen kışın bile bu koridorun sürekli uçak ve helikopterler tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Dolayısıyla ya bu olay benzersiz ya da olayların seyrini bu yöne iten yıkıcı bir el var.

Nihai raporların sonuçları ne olursa olsun, bu durum, İran rejimi içindeki kanatlar arasındaki güç tartışması çerçevesine giriyor. Bu kanatların ilki ölen Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı konumundayken başını çektiği kanattır. Kaynaklara göre Reisi, başkanlığını yaptığı devlet kurumlarının daha yetkili olması için çalışıyordu. Diğer kanat ise Dini Lider'in kanadı ve yüksek Humeyni otoritesi onun elinde. Yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi yaklaşırken kanatlar arasındaki mücadele yoğunlaşmıştı ve Hamaney'in ölümüyle yerine geçecek yeni ismin bulunması için çalışmalar yapılıyordu. Bilgiler, Humeyni Otoritesinin başındaki ismin, yerine oğlu Mücteba Hamaney'i önerdiğini söylüyor. Ancak diğer kaynaklar, Reisi'nin Veliyyi Fakih’in halefi olmaya hazırlandığını, bunun da iki kanat arasında çatışmaya yol açtığını söylüyorlar.

Anlaşmazlık konularından biri de 2014'ten bu yana Batı'dan, özellikle de ABD'den aktarılan ve on milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen paranın kontrolü. Bu büyük meblağlar doğal olarak hükümet, bürokrasi, güvenlik kurumları, bankalar ve sahayı kontrol eden milisler arasında büyük çatışmalara yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Rehberlik makamları arasındaki çatışma, bir yandan rejimin gücünü güvence altına alan bu fonlar üzerindeki kontrolün niteliği, diğer yandan da rejimin dört Arap ülkesinde ve Filistin topraklarındaki Humeynici ve müttefik milislerle olan organik bağıyla ilgili derin farklılıkların bir sonucu olabilir.

Peki, Reisi’nin sahneden ayrılmasından sonra şimdi ne olacak?

En yakın ihtimal, kurumlardaki ve devletteki destekçilerinin zayıflatılması ve yerine Rehber’i çevreleyen dar çevrenin parçası olacak, yeni bir cumhurbaşkanının getirilmesidir. Böylece cumhurbaşkanlığı makamı yakın gelecekte Dini Lider’in halefi için hazırlanmış olacak. Bu durumda, İran'daki bu dramatik değişimlerin iç, bölgesel ve uluslararası arenadaki sonuçları nelerdir?

İran içinde, yoğun halk tepkisinden ve Tahran ile diğer şehirlerde gerçekleşen kutlamalardan, Reisi'nin ölümünün, muhalefetin bir bütün olarak rejimin varlığını reddetmesi, bir otorite boşluğu veya en azından otoritenin kanatları arasında bir çekişme olduğu temelinde otoriteye karşı yeniden protesto çağrısı yapması için yeni bir kapı açabilir. Bu elbette rejimi, uluslararası kamuoyunu sahayı kesin olarak kontrol ettiğine ikna etmek için büyük bir baskıda bulunmaya itecektir.

Bölgesel düzeyde bazı hükümetler, Tahran’daki yeni hükümet ve yönetim ile ilişkilere hazırlık olarak Hamaney'in otoritesini yeniden tanıdı. Bunların arasında devletlerin içişlerine karışmama anlaşması imzalayan ülkelerin yanı sıra, durumu izleyen ve yeni rejimin istikrarlı bir yönde gelişimini görene kadar harekete geçmeyecek Arap Körfez ülkeleri de var.

Uluslararası düzeyde, bazı Avrupa hükümetlerinin, İran liderliğine Avrupa, AB ve Tahran arasındaki mevcut anlaşmalara saygı duyulacağı konusunda güvence vermek amacıyla, Dini Lider’e sempatilerini ifade etmekte hızlı davrandıklarını gördük. Bu, İran'da en yüksek ve derin Avrupa çıkarlarına sahip olanlar için normaldir ve şu ana kadar rejimi değiştirmeye çalışan tüm İran muhalefetlerinden daha güçlüdür.

ABD'ye gelince, Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin koşullarındaki değişikliğe rağmen kendisi ile diplomatik ilişkiler kurmadan, İran yönetimine sakin bir dille başsağlığı diledi. Çünkü yönetim Kongre'de her iki partiden de cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu rejimle ilişki kurmak istemeyen bir çoğunluğun bulunduğunu çok iyi biliyor. Başkanlık seçimi kampanyası sırasında muhalefetin yönetime yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdığı ve muhalefetin ABD yönetimini, terörist olarak gördüğü bir rejimi tanımaktan sorumlu tuttuğu biliniyor.

Dolayısıyla Biden yönetimi İran rejimini diplomatik olarak tanırken, popülist Cumhuriyetçi tabandan duyduğu korku nedeni ile kendisi ile ilişki kurmama ilkesini sürdürecek. Çünkü Cumhuriyetçiler önemli eyaletlerde çoğunluğu elde etmiş gibi görünüyor, bu da seçim sonuçlarını etkileyebilir.

Bunun gelecekteki en önemli sonuçları ne olacak?

İran rejiminin, önümüzdeki Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Ortadoğu'da bir tür güç gösterisine hazırlık amacıyla kendi kurumlarını etrafında toplaması, onları koruması ve geliştirmeye çalışması mantıklı. Bu da demek oluyor ki, yaz başından kasım ortasına kadar Biden yönetiminin ya da diğerlerinin seçimler nedeniyle Ortadoğu'daki herhangi büyük hareketlenmeye karşılık veremeyeceği hassas bir dönem yaşanacak. Tahran bunu anladı ve eğer isterse aynı aşamayı bölgedeki bazı hedeflerini hayata geçirmek için de kullanmaya hazırlanıyor.

Reisi'den sonra İran, iktidarın Humeyni’nin deyimi ile "Allah ile savaşan" muhalefete bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırma yoluna gidecek. Ancak İsrail-İran çatışması çerçevesindeki yeni durum, bir yanda İsrail ve bölgesel müttefikleri, diğer yanda İran rejimi arasında tansiyonu yükseltmeyi, aynı zamanda rejim içinde yeni halk ayaklanmalarının başlamasını kolaylaştıracak bir iç bölünmenin yaşanmasını ümit eden İran muhalefetinin işine yarayabilir.

Fakat ABD'nin tutumu değişmediği sürece, mevcut aşamada bu rejimi değiştirmek zor olsa da seçim tarihi yaklaştıkça değişim fırsatları doğabilir. Her halükârda, Humeyni rejiminin temel direklerinden biri ve 1980'lerdeki binlerce idamın sorumlusu olan birinin yokluğu, İran'daki kurban aileleri için umut verici bir haber, rejime reform veya değişim yönünde baskı yapmak için motive edici bir faktördür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.