ABD Doları’nın küresel ekonomideki saltanatının hikayesi

Dolar, onay sürecinden basımına ve piyasaya sürülmesine kadar uzun bir yolculuk yaşadı (Reuters)
Dolar, onay sürecinden basımına ve piyasaya sürülmesine kadar uzun bir yolculuk yaşadı (Reuters)
TT

ABD Doları’nın küresel ekonomideki saltanatının hikayesi

Dolar, onay sürecinden basımına ve piyasaya sürülmesine kadar uzun bir yolculuk yaşadı (Reuters)
Dolar, onay sürecinden basımına ve piyasaya sürülmesine kadar uzun bir yolculuk yaşadı (Reuters)

Ahmed Abdul Hekim
6 Temmuz sadece ABD için değil, küresel ekonomi için de önemli bir gün. Pazartesi günü doların New York'ta yapılan Kıta Kongresi’nde ABD'nin para birimi olarak kabul edilişinin 235’inci yıl dönümüydü.
Dünyanın çeşitli yerlerindeki farklı resmi para birimlerinin çıkış noktaları, basılmaları ve gelişimleriyle ilgili hikayeleri bir kenara, ortak ekonomik tanımı, ‘Avrupalı sömürgeciliğine karşı verdiği özgürlük savaşı’ ve daha sonra Amerikan İç Savaşı’ndan doğan hikayesi göz önüne alındığında ‘yeşil banknotun’ önemi ön plana çıkıyor. Doların zaman içinde istisnai bir dönüşümle ortaya çıkan önemi, bugün dünyadaki ticari işlemlerin çoğunda kullanılması ve küresel piyasaların yüzde 83’ünden fazlasına hükmetmesi nedeniyle olağanüstü bir hal aldı.
Peki, yeşil banknotun hikayesi ne ve hangi aşamalardan geçerek şu anki konumuna geldi?
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı araştırma doların hikayesini keşfetmeye çalışırken aynı zamanda, dünyayı sarsan ekonomik dalgalanmalar çerçevesinde ‘doların saltanatının’ sona yaklaşıp yaklaşmadığını ve büyük ekonomik güçlerle rekabet edip edemeyeceğinin cevabını da bulmaya çalıştı.

Dolar nasıl ortaya çıktı?
ABD tarihine ait belgelere ve ABD Merkez Bankası’nın (Federal Rezerv Sistemi - FED) internet sitesinde yer alan bilgilere göre dolar, bir gecede ABD’nin resmi para birimi olarak ortaya çıkmadı. Bilakis dolar onay sürecinden basımına ve piyasaya sürülmesine kadar yaşadığı uzun bir yolculuğun sonucunda ortaya çıktı.
Hikaye, yazar Jason Goodwin'in “Greenback: The Almighty Dollar and the Invention of America” (Dolar: Yüce Dolar ve Amerika İcadı) adlı kitabında aktardığına göre Avrupalı ​​kolonicilerin 1620'de ABD'ye göçüyle başladı. Bu koloniciler yanlarında altın sikke ve İngiliz banknotlarını götürdüler. Ancak zengin değildiler ve kısa sürede paraları tükendi. Amerika kıtasındaki yerlilerden yiyecek, hayvan postları ve diğer ihtiyaçlarını satın alamamaya başladılar.
Koloniciler çok geçmeden bazı kabukların yerli nüfus için sembolik öneme sahip olduğunu keşfettiler, böylece yiyecek gibi ihtiyaç malzemeleri takas yoluyla edinmeye başladılar. Ancak Goodwin'e göre, takas koloniciler arasında oldukça önemli hal alınca çeşitli malları da takas da kullanmaya başladılar. Kuzey kolonilerinde takas için mısır ve balık kullanırken güneydeki bazı kolonilerde tütün kullandılar. Bu malların birçoğu resmi para birimi olarak ilan edilse de bazıları para birimi olarak pek değerli değillerdi.

Amerikan ekonomisinin 1879'da büyük bir enflasyonla karşı karşıya kalması bu sırada doların büyük değer kaybetmesine yol açtı (Reuters)
Yıllarca takas için kullanılan tütünün değerindeki ve emtia fiyatlarındaki dalgalanma, altın, gümüş veya banknot gibi sağlam para birimlerinin kullanılmasının önünü açtı. Artık kabuklar yerine sağlam para birimleri daha fazla rağbet görmeye başlamış ve daha faydalı olduğu keşfedilmişti.
Ancak buna rağmen kolonicilerin bu gelişen takas yöntemine alternatif seçenekleri yoktu. Çünkü İngiliz yetkililer ne altın ve gümüş sikkelerin ihracatına ne de kolonicilerin kendi para birimlerini sikke haline getirmelerine izin vermişlerdi. Bu yüzden koloniciler için Amerika Birleşik Devletleri'nde 19. yüzyıla kadar dolaşımda kalan İspanyol para birimini kullanmak daha kolay bir yöntem oldu.
İngiliz yetkililerin baskıyı artırmaları ve hükümetin kolonicilere getirdiği vergi yükü, İngiliz tarafıyla koloniciler arasında tam bir kırılma noktası oldu. Bu sırada Avrupa'dan ve özellikle İngiltere'den bağımsız olunması çağrıları yapan seslerin yükselmeye başlamasıyla aynı dönemde ABD’nin bazı eyaletlerinde özel para birimleri basılmaya başlandı. En dikkat çekici olanı, 1652'de Massachusetts poundu oldu. Massachusetts eyaletinin bu adımı daha sonra hızla diğer eyaletlere yayıldı.
İngiliz ordusuyla yapılan uzun ve maliyetli savaşların ardından 1776'da bağımsızlık ilanından sonra ABD’nin kurucu babaları, eyaletlerin bu savaşın maliyetini birlikte nasıl ödeyebileceklerini düşünmeye başladılar. Kurucu babalardan biri olan Benjamin Franklin yaptığı bir konuşmada,“Kıta Kongresi üç yıl boyunca vergisiz olarak askerlerin kıyafetleri, silahları ve yiyeceklerinin maliyetini karşılamak ve gemilerimizi donatmak için bol miktarda banknot bastı. Askerlerimiz Avrupa'nın en güçlü ülkelerinden biri ile savaştılar ve onları yendiler” ifadelerini kullandı.
FED’in sitesinde yer alan bilgilere göre Bağımsızlık Bildirgesi'ni yayınlayan ve İngiltere'ye karşı savaşı yöneten Kıta Kongresi, kendi adını taşıyan ‘kontinental’ (kıta) adlı banknotlar basmıştı. Ancak  Amerikan Özgürlük Savaşı’nın ardından hali hazırda yeterli karşılığı olmayan bu banknotlar hızla değer kaybetti. Bu yüzden kurulan yeni cumhuriyet yeni bir ekonomik ve mali sistem geliştirmek zorunda kaldı.
Kıta Kongresi 1785 yılında New York'ta bir araya geldi ve 6 Temmuz günü doların ABD’nin yeni resmi para birimi olmasına karar verdi. Kongre, ondalık bir sistem kullanılacağını ve bir doların yüz sente eşit olacağını açıkça belirtti. Ancak yine de Kongre üyeleri arasında anlaşmazlıklar ortaya çıktı ve bu anlaşmazlıklar, ABD’nin yeni para birimini 1792 yılına kadar basamamasına nende oldu. Daha sonra üç ayrı değerde doların basılması kararlaştırıldı ve her birinin değeri altın, gümüş veya bakır üzerinden hesaplanan madeni paraların basımına başlandı. Bu durum, ABD Hazine Bakanlığı’nın 1862'deki İç Savaş’ın ortasında banknot halindeki dolarları basmayı başarmasına kadar 20 yıl boyunca devam etti. Dolar, halen kullanımda olan yeşil formunda ortaya çıktı. Üzerindeki yeşil ve siyah renkler, daha sonra kalpazanlığın önlenmesi için de kullanıldı. O tarihten itibaren kağıt banknotlar basılmaya başladı. FED, Amerikan İç Savaşı sonuna kadar basılan dolar miktarının 461 milyonu bulduğunu tahmin ediyor. Bununla birlikte Kıta Kongresi, yeni banknotlarla işlem yapmayı reddedenleri cezalandırdı.

Peki, dolar nasıl küresel ekonominin hakimi oldu?
 Dolar, ortaya çıkana kadar zorlandı. Ardından yirminci yüzyılın ilk yıllarında küresel ekonomik sistemin zirvesine olan yolculuğu başladı. Dolar basıldıktan ve işlem gördükten sonra, madeni paralar altınla kaplanmamaya başladı. Bu da kağıt banknotları istediğiniz zaman altınla değiştiremeyeceğiniz anlamına geliyor.
 Amerikan ekonomisi, 1879'da büyük bir çöküşe tanıklık etti. Bu sırada dolar büyük değer kaybetti. Doların yine altınla kaplanması karşılığında enflasyonu düşüren ve ekonomiyi yeniden canlandıran bir karar alındı.
Ancak ABD ekonomisi elli yıl daha durgunluk yaşadı ve 1929 yılına gelindiğinde ‘Büyük Buhran’ olarak adlandırıldı. Dönemin ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, 1933 yılında doların yeniden altın kaplama olmadan basılması kararı aldı, ancak ertesi yıl bu kararı iptal etmek zorunda kaldı. Bu da dolar kurunda göreceli bir iyileşme sağladı. Bu durum, ABD'nin öncülüğünde 1944 yılında ‘Bretton Woods Anlaşması’ olarak da bilinen ‘Uluslararası Para Anlaşması’nın imzalandığı New Hampshire eyaletinin Bretton Woods beldesinde toplanan Birleşmiş Milletler (BM) para ve finans konferansına kadar devam etti. Bu arada dünyanın dört bir yanından 44 ülkenin katıldığı konferans 22 günden fazla sürdü. Ancak başta Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) olmak üzere uluslararası finans kurumlarının ortaya çıkması, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra (1939-1945) küresel ekonomi ve Amerikan ekonomisinde bir dönüm noktası olurken, yeni bir küresel ekonomik düzen oluştu.

Dolar, yerel bir para birimiyken küresel ticaret işlemlerinde zirveye oturan bir para birimine dönüştü (Reuters)
Ekonomistlere ve ilgililere göre tam da bu nokta doların tüm uluslararası ekonomiler üzerindeki küresel hakimiyetinin ve yerel para biriminden küresel para birimine dönüşmesi fiili başlangıcı oldu.
Uluslararası ticaret Bretton Woods Anlaşması çıktılarına göre düzenlenirken bir takım koşulların ve kısıtlamaların uygulanmasına karar verildi. En önemlisi de ABD dolarının diğer ülkelerin para birimlerinin değerinin belirlenmesinde ana referans olarak kabul edilmesi kararlaştırıldı.
IMF ve Uluslararası Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Bankası (IBRD) kuruldu ve 44 ülke para birimlerinin uluslararası değerini belirlemek için ABD dolarına bağımlı hale geldi.
Bu arada ABD, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra dünyadaki altın rezervinin yüzde 75'ine sahipti. Çünkü dolar dünyada altınla kaplanmış tek para birimiydi ve diğer ülkeler ekonomilerinde yaşanan enflasyonlar nedeniyle altın cinsinden para birimini terk etmişlerdi. Bu da çok sayıda ülkenin gelecekte altın rezervi karşısında dolar biriktirmeye itti. Anlaşmaya imza atan ülkeler, 1945 ve 1971 yılları arasında, bir ons altının 32 dolar değerinde olduğu bir dönemde, para birimlerinin değerinin dolarla kıyaslanmasını kabul ettikleri için, bazı ülkeler doları döviz rezervi olarak kullanmaya başladılar.
Bretton Woods sistemi olarak bilinen bu düzen, ABD hükümetinin dolar ve diğer ülkelerin rezervlerini dolardan altına çevirmeyi bırakmaya karar verdiği 1971 yılına kadar sürdü. Bu tarihten itibaren anlaşmanın tarafları para birimlerini altın yerine, diğer para birimlerine kıyasla fiyatlandırma konusunda herhangi bir sistemi seçmekte serbest hale geldiler. Küresel olarak işlem gören çeşitli emtiaların fiyatlarının dolar üzerinden belirlenmesi, rezerv para birimi olarak veya bir ticari alışverişte ödeme yapmak için kullanılması dolara güç kazandırıyor. Birçok ülke ABD'ye olan borçlarını ödemek için dolar alıyor veya elinde tutuyor. Bununla birlikte ABD’nin birçok ülkede altın rezervleri bulunuyor.

Doların saltanatı sona mı yaklaştı?
ABD’nin ekonomik hakimiyetinden kaynaklanan uluslararası ve küresel huzursuzluk devam ediyor. Doları etkileyen diğer sebepler ise şöyle:
Çin ve Avrupa ülkeleri gibi diğer ekonomik güçlerin ortaya çıkışı
Dünyada (1997 Asya mali krizi ve 2008 küresel mali kriz gibi) devam eden ekonomik sarsıntı ve dalgalanmalar
Uluslararası raporlara göre ‘para birimi savaşları’, ‘ticaret savaşları’ ve ‘enerji savaşları’ kavramlarının yayılması
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sonrası dünyada modern çağın en ağır ekonomik krizlerin yaşanması.
Uzmanların ve ilgililerin, ABD dolarının küresel ekonomiye hâkim olmaya devam edebilme yeteneği ve yükseliş yolculuğunun sona gelip gelmediği konusundaki görüşleri farklılıklar gösteriyor.
Bu bağlamda David Adler ve Daniel Bessner, ABD merkezli New Republic dergisinde yayınlanan ortak çalışmalarında, ABD'nin mevcut ekonomik kaosa rağmen dolar küresel çaptaki gücünü hala koruyabildiğini belirttiler. Adler ve Bessner, bunun nedenini ise mevcut ABD Başkanı Donald Trump'ın en yakın ​​müttefikleri olan Avrupalıların fikir birliğini veya isteklerini bozan ve onları geri çekmeye zorlayan kararlar almasına bağladılar. Bunların ticaret anlaşmalarından çekilme ve bazı ülkelere (İran, Kuzey Kore, Rusya ve Venezuela) yaptırım ve baskı politikası uygulama gibi kararlar olduklarını açıklayan Adler ve Bessner, sadece bu kararlara sempati duyan ülkelerin Trump'ın politikalarına ayak uydurabildiklerinin altını çizdiler.
Başta Rusya ve Çin olmak üzere ABD’nin rakiplerinin para rezervlerini çeşitlendirmek ve dolar dışındaki para birimleriyle ikili ticareti geliştirmek için çalıştıklarına dikkati çeken Adler ve Bessner, ayrıca Avrupa Birliği (AB) üyesi bazı ülkelerin liderlerinin doların eylemleri ve politikalarındaki (örneğin ABD’nin 2018 yılında İran ile dünya güçleri arasında yapılan nükleer anlaşmadan çekilmesi) özgürlüklerini kısıtladığını düşündüklerini, ancak şuana kadar bu konuda atılan hiçbir adımın son aşamasına gelemediğini belirttiler.
ABD merkezli The National Interest dergisi tarafından yayınlanan bir başka raporda ise David Oren, doların baskınlığının ABD yönetimlerine ekonomik yaptırımlar yoluyla bir takım zorlamaları dayatma becerisi kazandırdığını söyledi.  Oren, güçlü doların rolünün sermaye piyasalarının derinliğini ve Amerikan kurumlarının gücünü yansıttığı düşünüldüğünde, bu baskınlığın uzun vadeli olabileceğini vurguladı.
Öte yandan Kaliforniya Üniversitesi'nden Prof. Barry Eichengreen ‘How Global Currencies Work?’ (Küresel para birimi nasıl çalışır?) adlı kitabında, “Dolara küresel bir darbe indirmek için önce dünyanın ABD Hazine bonolarına yabancı yatırımcı güvenini kaybettirmesi gerekiyor” ifadelerine yer veriyor. Prof. Eichengreen bunun da mevcut ABD Başkanı Donald Trump tarafından büyük bir siyasi skandalın patlak vermesiyle olabileceğini de açıkça belirtiyor.
Prof. Eichengreen’a göre doların hegemonyası, Trump'ın tecrit ve korumacılığına karşı Afrika ve Asya'da artan nüfuzu çerçevesinde yerel para birimiyle çalışan büyük Çin bölgesi tarafından zayıflatılabilir. Prof. Eichengreen doğrudan bir etkiye sahip olacak bu adımın gerçekleştirilebileceğini vurguluyor.
Çin, son yıllarda para birimi yuanı uluslararası ticari işlemlerde kullanmaya başladı. Benzer şekilde Rusya da kendi para birimi rubleyi uluslararası ticarette kullanmak için adım attı. Uzmanlar, bu gelişmelerin doların hakimiyetini zayıflatmaya katkıda bulunacağını düşünüyorlar.



İsrail-Türkiye söylemlerinde gerilim artıyor... Amaç karşılıklı bir anlaşma mı?

İsrail Başbakanı Binjyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, 22 Aralık'ta İsrail'de gerçekleştirdikleri görüşmelerin ardından düzenledikleri ortak basın toplantısında (AFP)
İsrail Başbakanı Binjyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, 22 Aralık'ta İsrail'de gerçekleştirdikleri görüşmelerin ardından düzenledikleri ortak basın toplantısında (AFP)
TT

İsrail-Türkiye söylemlerinde gerilim artıyor... Amaç karşılıklı bir anlaşma mı?

İsrail Başbakanı Binjyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, 22 Aralık'ta İsrail'de gerçekleştirdikleri görüşmelerin ardından düzenledikleri ortak basın toplantısında (AFP)
İsrail Başbakanı Binjyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, 22 Aralık'ta İsrail'de gerçekleştirdikleri görüşmelerin ardından düzenledikleri ortak basın toplantısında (AFP)

İsrail ve Türkiye arasındaki giderek tırmanan siyasi söylemlere ve Ege Denizi'ndeki siyasi ve askeri faaliyetlere eşlik eden karşılıklı imalara rağmen, bazıları bunu özellikle Suriye ve Gazze'de "çıkar paylaşımı anlaşması" yapılması yönünde bir baskının parçası olarak gördü ve savaş veya askeri çatışma uçurumuna sürüklenme olasılığını ortadan kaldırmayı amaçladı.

İsrail'deki siyasi kaynaklar, özellikle ABD başkanlığı döneminde Donald Trump'ın her iki tarafla da bilinen güçlü bağları göz önüne alındığında, her iki tarafın da çatışmaya dönüşmesini önleyen denge ve denetleme mekanizmalarını nasıl harekete geçireceğini bildiğini söyledi.

Ancak, İsrail Dışişleri Bakanlığı eski Genel Direktörü ve Türkiye eski büyükelçisi deneyimli diplomat Alon Liel, iki taraf arasındaki derin düşmanlığın, ilişkilerin bozulmasına yol açacak bir hataya veya yanlış hesaplamaya neden olabileceği konusunda uyardı.

cdfgt
Türk savaş gemileri, 23 Aralık'ta Akdeniz'de bir eğitim tatbikatında (Savunma Bakanlığı- X)

İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile üçlü bir ittifak kurmak için adımlar atmıştı; bu adımlar arasında ortak askeri tatbikatlar da yer alıyordu. Bu girişimler, geçen pazartesi günü Batı Kudüs'te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis arasında yapılan bir görüşmeyle sonuçlanmıştı.

Görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında Netanyahu, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a üstü kapalı bir gönderme yaparak şunları söyledi: “Ülkemizde imparatorluklar kurmayı ve egemenlik kurmayı hayal edenlere diyorum ki: Unutun bunu. Bu olmayacak. Bunu aklınızdan bile geçirmeyin. Kendimizi savunmaya kararlıyız ve bunu yapabilecek kapasitedeyiz, iş birliği ise yeteneklerimizi güçlendiriyor.”

Bu sözler, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile iş birliğinin Türkiye'ye karşı mı yöneltildiği sorusuna yanıt olarak geldi. Netanyahu, “Kimseyi kızdırmak istemiyoruz” dedi ve ekledi: “Geçmişte imparatorluklar bizi işgal etti ve eğer birileri hala böyle niyetler besliyorsa, bunu unutsunlar.”

wewrf
22 Aralık'ta İsrail'de Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis arasında gerçekleşen görüşmelerden, (DPA)

Netanyahu, bu tür bölgesel ittifakların amacına ilişkin olarak şunları söyledi: “Belirli alanlarda kendimizi önemli bir bölgesel güç olarak kabul ettirdik. Bu bizi birçok ülkeye yaklaştırıyor. Bize geliyorlar çünkü önemli bir ilkeyi kavramış durumdalar: İttifaklar güçlülerle kurulur, zayıflarla değil; barış da güçlülerle sağlanır, zayıflarla değil.”

Bir numaralı tehdit

Netanyahu, F-35 hayalet savaş uçaklarının Türkiye'ye satışı ve diğer Hava Kuvvetleri alımlarıyla ilgili olarak Trump'a doğrudan bir mesaj daha iletti ve şunları söyledi: “İsrail'in Ortadoğu'daki hava üstünlüğünün ulusal güvenliğimizin temel taşı olduğunu açıkça belirtmek istiyorum.”

Üçlü zirveden bir gün sonra, Yeni Şafak gazetesi, kışkırtıcı bir başlıkla manşetinde bir makale yayınladı: “Bugünden İtibaren İsrail Bir Numaralı Tehdittir.”

Makalede, rejim güçleri ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) olarak bilinen Kürt güçleri arasında Halep'te yaşanan çatışma ve zirve, düşmanlığın tezahürleri olarak gösterildi. Ayrıca, İsrail'in zirveyi, Suriye'deki Türk heyetini zor durumda bırakmak amacıyla Kürt güçlerini "harekete geçirmek" için kullandığı belirtildi.

Gazete, "Tüm Türk güvenlik kurumları İsrail'i büyük bir tehdit olarak görüyor" diyerek, bundan böyle İsrail'i "birincil tehdit" olarak görecek hükümet kurumlarını da belirledi: Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Türkiye Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT).

Türkiye'nin resmi cevabı

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çarşamba günü iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) il başkanlarının toplantısında İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs'a hitaben yaptığı konuşmada, "Herkes bilsin ki, kimsenin haklarını gasp etmeyeceğiz, kimsenin de bizim haklarımızı gasp etmesine izin vermeyeceğiz" dedi.

Sözlerine şöyle devam etti: "Tarihi ilkelerimize bağlı kalmaya, uzun yıllara dayanan tecrübemiz ve geleneklerimiz doğrultusunda, onur, bilgelik, akıl ve soğukkanlılıkla hareket etmeye devam edeceğiz ve provokasyonlara boyun eğmeyeceğiz."

dfgt
Erdoğan, 24 Aralık'ta Ankara'da düzenlenen Adalet ve Kalkınma Partisi il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Türkiye Savunma Bakanlığı, pazartesi günü yapılan zirvenin ardından üç tarafın yaptığı iş birliği girişimlerini ve açıklamalarını yakından takip ettiğini belirtti. Bakanlık sözcüsü Zeki Aktürk, Türkiye'nin bölgede istikrarın korunmasına ve diyaloğun sürdürülmesine olan bağlılığının devam ettiğini vurguladı.

Aktürk, perşembe günü Savunma Bakanlığı'nın haftalık brifinginde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin NATO çerçevesindeki ittifak ilişkilerine dayanarak Ege ve Doğu Akdeniz'de yapıcı diyaloğu desteklediğini söyledi.

Ancak sözlerine şöyle devam etti: “İttifakın ruhuna aykırı adımların sahadaki durumu değiştirmeyeceği ve Türkiye'nin (uluslararası alanda tanınmayan) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin güvenliği ve hakları konusundaki tutumunun açık ve sarsılmaz olduğu, Türkiye'nin Kıbrıs adası müzakerelerinde garantörlerden biri olarak kendisine verilen yetkileri kullanmaktan çekinmeyeceği anlaşılmalıdır.”

cdfg
Savunma Bakanlığı sözcüsü Zeki Aktürk, perşembe günü Ankara'da düzenlediği basın toplantısında (Türk Savunma Bakanlığı- X)

Sözlerine şöyle devam etti: "Ege ve Doğu Akdeniz'deki gerilimleri tırmandıran taraf Türkiye değil, oldubitti dayatmayı amaçlayan dışlayıcı ve tek taraflı adımlar ve yaklaşımdır. Türkiye ise bölgenin bir çatışma alanı değil, iş birliği ve istikrar havzası olmasını tercih etmektedir."

İstenen anlaşma

Şarku’l Avsat’ın, İbranice yayın yapan Ynet haber sitesinden aktardığına göre İsrail'in Türkiye uzmanı Liel, “Türkiye'nin savaşa hazırlandığını biliyorum. Hava savunmalarını güçlendirme, hava kuvvetlerini takviye etme ve bu amaçla büyük bütçeler ayırma biçimlerinde hazırlıklarını görüyorum. Bizden gelebilecek bir saldırı olasılığından gerçekten çok korkuyorlar ve bunu çok ciddiye alıyorlar” ifadelerini kullandı.

Türklerin “silahlandırdıklarını ve hava kuvvetlerini tamamen elden geçirdiklerini” belirten Liel, sözlerine şöyle devam etti: “Güçlü bir donanmaları ve kara kuvvetleri var ve insansız hava aracı üretimlerini ikiye katlıyorlar.”

Sözlerine şöyle devam etti: “Suriye ile bir anlaşmaya varamazsak, ilk askeri çatışmalar Suriye topraklarında yaşanacak. Erdoğan İsrail topraklarına saldırmaya cesaret edemez, biz de Türkiye'ye saldırmaya cesaret edemeyiz. Ancak her iki ülkenin de Suriye'de ordusu var ve Suriyeliler ve Amerikalılarla üçlü veya dörtlü bir anlaşmaya varamazsak, Türkiye ile yakında olaylar yaşanacak.”

Liel'in tahminine göre, Amerika Birleşik Devletleri'ne gelince, Washington artık geçmiştekinin aksine İsrail-Türkiye anlaşmazlığı konusunda panik yapmıyor ve her iki tarafın da İsrail'in Gazze'de Türkiye'nin rolünü, Türkiye'nin de Suriye'de İsrail'in rolünü kabul edeceği bir anlaşmaya varılması için baskı uyguladığını görüyor.

Son zamanlarda, Doğu Akdeniz'deki hareketlilikle ilgili olarak Yunanistan ve İsrail'den haberler dolaşıyor ve İsrail'in, stratejik askeri iş birliğini güçlendirmek ve özellikle Türkiye'nin Suriye'ye hava savunma sistemleri konuşlandırması, Gazze'deki çokuluslu güce katılma girişiminde bulunması ve Libya'daki iki rakip hükümetle yeni denizcilik anlaşmaları yapmak için görüşmeler yürütmesi gibi bölgesel etkisini güçlendirme çabalarına karşı, üç ülkenin silahlı kuvvetlerinden birliklerden oluşan ortak bir hızlı müdahale gücü kurma olasılığını değerlendirdiği belirtiliyor.


Venezuela, Maduro'nun seçimini protesto ettikleri gerekçesiyle tutuklanan 60 mahkumu serbest bıraktı

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Karakas'ın San Agustin mahallesinde düzenlenen bir Noel kutlamasına katıldı (Reuters)
Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Karakas'ın San Agustin mahallesinde düzenlenen bir Noel kutlamasına katıldı (Reuters)
TT

Venezuela, Maduro'nun seçimini protesto ettikleri gerekçesiyle tutuklanan 60 mahkumu serbest bıraktı

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Karakas'ın San Agustin mahallesinde düzenlenen bir Noel kutlamasına katıldı (Reuters)
Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Karakas'ın San Agustin mahallesinde düzenlenen bir Noel kutlamasına katıldı (Reuters)

Bir insan hakları örgütüne göre Venezuela yetkilileri dün, Nicolás Maduro'nun yeniden cumhurbaşkanı seçilmesine karşı 2024'te düzenlenen protestolar sırasında tutuklanan en az 60 mahkumu serbest bıraktı.

Geçtiğimiz temmuz ayında, hile iddialarıyla gölgelenen ve Maduro'nun üçüncü kez cumhurbaşkanı seçildiği cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından Venezuela'da büyük gösteriler patlak vermişti. Yetkililer yaklaşık 2 bin 400 kişiyi tutuklamış, daha sonra bunların yaklaşık 2 binini serbest bırakmıştı.

xdfgthy
Protestocular, 9 Ocak 2025'te Başkan Maduro'nun göreve başlamasının arifesinde Karakas'ta düzenlenen bir gösteride tüm siyasi tutukluların serbest bırakılmasını talep etti (AFP)

Yerel STK For Penal'in son verilerine göre Venezuela hapishanelerinde yaklaşık 900 siyasi tutuklu bulunuyor.

İnsan hakları aktivistleri ve siyasi tutukluların yakınlarını içeren Siyasi Tutukluların Özgürlüğü Komitesi'ne göre, tutukluların serbest bırakılması Noel Günü'nden itibaren başladı.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre komitenin başkanı Andreina Baduel, "Keyfi olarak asla gözaltına alınmaması gereken 60'tan fazla Venezuelalının serbest bırakılmasını kutluyoruz" ifadelerini kullandı.

"Tamamen özgür olmasalar da onların özgürlüğü ve tüm siyasi tutukluların tam özgürlüğü için çalışmaya devam edeceğiz," diye ekledi.

Tutukluların yakınlarına göre, tutuklular başkent Karakas'tan yaklaşık 134 kilometre uzaklıktaki Aragua eyaletindeki Tocorón yüksek güvenlikli hapishanesinde tutuluyordu.

Baduel, babası General Raul Isaias Baduel'in 2021'de hapishanede öldüğünü ve merhum Cumhurbaşkanı Hugo Chavez'in eski bir müttefiki olduğunu belirterek, "Binden fazla siyasi tutuklunun ailesi olduğunu unutmamalıyız" dedi.


Amerikada bir kişi 1,8 milyar dolarlık piyango ikramiyesini kazandı

Powerball büyük ikramiyesinin değeri 1,817 milyar dolara ulaştı (AP)
Powerball büyük ikramiyesinin değeri 1,817 milyar dolara ulaştı (AP)
TT

Amerikada bir kişi 1,8 milyar dolarlık piyango ikramiyesini kazandı

Powerball büyük ikramiyesinin değeri 1,817 milyar dolara ulaştı (AP)
Powerball büyük ikramiyesinin değeri 1,817 milyar dolara ulaştı (AP)

ABD'nin Arkansas eyaletinde bir piyango talihlisi, ABD tarihindeki en büyük ikinci piyango ikramiyesi olan 1,8 milyar dolarlık Powerball ikramiyesini kazandı. Oyunun operatörü dün yaptığı açıklamayla bunu duyurdu.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Powerball açıklamasında, "Son biletlerin satılmasıyla birlikte Powerball ikramiyesi 1,817 milyar dolara ulaştı ve bu da onu ABD tarihinde kazanılan en büyük ikinci piyango ikramiyesi ve bu yılki en büyük Powerball ikramiyesi yaptı" ifadeleri yer aldı.

Çekiliş Noel Arifesinde yapıldı.

Kazanan, tutarın tamamını 30 yıllık sürede taksitler halinde alabilir veya vergiler düşülmeden önce 834,9 milyon dolarlık tek seferlik nakit ödeme seçeneğini tercih edebilir.

Powerball internet sitesine göre, büyük ikramiyeyi kazanma olasılığı 292,2 milyonda 1'dir.

Tarihin en büyük piyango ikramiyesi ise 2022 yılında Kaliforniya'da bilet alan bir kişi tarafından kazanılan 2,04 milyar dolardı.