ABD Doları’nın küresel ekonomideki saltanatının hikayesi

Dolar, onay sürecinden basımına ve piyasaya sürülmesine kadar uzun bir yolculuk yaşadı (Reuters)
Dolar, onay sürecinden basımına ve piyasaya sürülmesine kadar uzun bir yolculuk yaşadı (Reuters)
TT

ABD Doları’nın küresel ekonomideki saltanatının hikayesi

Dolar, onay sürecinden basımına ve piyasaya sürülmesine kadar uzun bir yolculuk yaşadı (Reuters)
Dolar, onay sürecinden basımına ve piyasaya sürülmesine kadar uzun bir yolculuk yaşadı (Reuters)

Ahmed Abdul Hekim
6 Temmuz sadece ABD için değil, küresel ekonomi için de önemli bir gün. Pazartesi günü doların New York'ta yapılan Kıta Kongresi’nde ABD'nin para birimi olarak kabul edilişinin 235’inci yıl dönümüydü.
Dünyanın çeşitli yerlerindeki farklı resmi para birimlerinin çıkış noktaları, basılmaları ve gelişimleriyle ilgili hikayeleri bir kenara, ortak ekonomik tanımı, ‘Avrupalı sömürgeciliğine karşı verdiği özgürlük savaşı’ ve daha sonra Amerikan İç Savaşı’ndan doğan hikayesi göz önüne alındığında ‘yeşil banknotun’ önemi ön plana çıkıyor. Doların zaman içinde istisnai bir dönüşümle ortaya çıkan önemi, bugün dünyadaki ticari işlemlerin çoğunda kullanılması ve küresel piyasaların yüzde 83’ünden fazlasına hükmetmesi nedeniyle olağanüstü bir hal aldı.
Peki, yeşil banknotun hikayesi ne ve hangi aşamalardan geçerek şu anki konumuna geldi?
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı araştırma doların hikayesini keşfetmeye çalışırken aynı zamanda, dünyayı sarsan ekonomik dalgalanmalar çerçevesinde ‘doların saltanatının’ sona yaklaşıp yaklaşmadığını ve büyük ekonomik güçlerle rekabet edip edemeyeceğinin cevabını da bulmaya çalıştı.

Dolar nasıl ortaya çıktı?
ABD tarihine ait belgelere ve ABD Merkez Bankası’nın (Federal Rezerv Sistemi - FED) internet sitesinde yer alan bilgilere göre dolar, bir gecede ABD’nin resmi para birimi olarak ortaya çıkmadı. Bilakis dolar onay sürecinden basımına ve piyasaya sürülmesine kadar yaşadığı uzun bir yolculuğun sonucunda ortaya çıktı.
Hikaye, yazar Jason Goodwin'in “Greenback: The Almighty Dollar and the Invention of America” (Dolar: Yüce Dolar ve Amerika İcadı) adlı kitabında aktardığına göre Avrupalı ​​kolonicilerin 1620'de ABD'ye göçüyle başladı. Bu koloniciler yanlarında altın sikke ve İngiliz banknotlarını götürdüler. Ancak zengin değildiler ve kısa sürede paraları tükendi. Amerika kıtasındaki yerlilerden yiyecek, hayvan postları ve diğer ihtiyaçlarını satın alamamaya başladılar.
Koloniciler çok geçmeden bazı kabukların yerli nüfus için sembolik öneme sahip olduğunu keşfettiler, böylece yiyecek gibi ihtiyaç malzemeleri takas yoluyla edinmeye başladılar. Ancak Goodwin'e göre, takas koloniciler arasında oldukça önemli hal alınca çeşitli malları da takas da kullanmaya başladılar. Kuzey kolonilerinde takas için mısır ve balık kullanırken güneydeki bazı kolonilerde tütün kullandılar. Bu malların birçoğu resmi para birimi olarak ilan edilse de bazıları para birimi olarak pek değerli değillerdi.

Amerikan ekonomisinin 1879'da büyük bir enflasyonla karşı karşıya kalması bu sırada doların büyük değer kaybetmesine yol açtı (Reuters)
Yıllarca takas için kullanılan tütünün değerindeki ve emtia fiyatlarındaki dalgalanma, altın, gümüş veya banknot gibi sağlam para birimlerinin kullanılmasının önünü açtı. Artık kabuklar yerine sağlam para birimleri daha fazla rağbet görmeye başlamış ve daha faydalı olduğu keşfedilmişti.
Ancak buna rağmen kolonicilerin bu gelişen takas yöntemine alternatif seçenekleri yoktu. Çünkü İngiliz yetkililer ne altın ve gümüş sikkelerin ihracatına ne de kolonicilerin kendi para birimlerini sikke haline getirmelerine izin vermişlerdi. Bu yüzden koloniciler için Amerika Birleşik Devletleri'nde 19. yüzyıla kadar dolaşımda kalan İspanyol para birimini kullanmak daha kolay bir yöntem oldu.
İngiliz yetkililerin baskıyı artırmaları ve hükümetin kolonicilere getirdiği vergi yükü, İngiliz tarafıyla koloniciler arasında tam bir kırılma noktası oldu. Bu sırada Avrupa'dan ve özellikle İngiltere'den bağımsız olunması çağrıları yapan seslerin yükselmeye başlamasıyla aynı dönemde ABD’nin bazı eyaletlerinde özel para birimleri basılmaya başlandı. En dikkat çekici olanı, 1652'de Massachusetts poundu oldu. Massachusetts eyaletinin bu adımı daha sonra hızla diğer eyaletlere yayıldı.
İngiliz ordusuyla yapılan uzun ve maliyetli savaşların ardından 1776'da bağımsızlık ilanından sonra ABD’nin kurucu babaları, eyaletlerin bu savaşın maliyetini birlikte nasıl ödeyebileceklerini düşünmeye başladılar. Kurucu babalardan biri olan Benjamin Franklin yaptığı bir konuşmada,“Kıta Kongresi üç yıl boyunca vergisiz olarak askerlerin kıyafetleri, silahları ve yiyeceklerinin maliyetini karşılamak ve gemilerimizi donatmak için bol miktarda banknot bastı. Askerlerimiz Avrupa'nın en güçlü ülkelerinden biri ile savaştılar ve onları yendiler” ifadelerini kullandı.
FED’in sitesinde yer alan bilgilere göre Bağımsızlık Bildirgesi'ni yayınlayan ve İngiltere'ye karşı savaşı yöneten Kıta Kongresi, kendi adını taşıyan ‘kontinental’ (kıta) adlı banknotlar basmıştı. Ancak  Amerikan Özgürlük Savaşı’nın ardından hali hazırda yeterli karşılığı olmayan bu banknotlar hızla değer kaybetti. Bu yüzden kurulan yeni cumhuriyet yeni bir ekonomik ve mali sistem geliştirmek zorunda kaldı.
Kıta Kongresi 1785 yılında New York'ta bir araya geldi ve 6 Temmuz günü doların ABD’nin yeni resmi para birimi olmasına karar verdi. Kongre, ondalık bir sistem kullanılacağını ve bir doların yüz sente eşit olacağını açıkça belirtti. Ancak yine de Kongre üyeleri arasında anlaşmazlıklar ortaya çıktı ve bu anlaşmazlıklar, ABD’nin yeni para birimini 1792 yılına kadar basamamasına nende oldu. Daha sonra üç ayrı değerde doların basılması kararlaştırıldı ve her birinin değeri altın, gümüş veya bakır üzerinden hesaplanan madeni paraların basımına başlandı. Bu durum, ABD Hazine Bakanlığı’nın 1862'deki İç Savaş’ın ortasında banknot halindeki dolarları basmayı başarmasına kadar 20 yıl boyunca devam etti. Dolar, halen kullanımda olan yeşil formunda ortaya çıktı. Üzerindeki yeşil ve siyah renkler, daha sonra kalpazanlığın önlenmesi için de kullanıldı. O tarihten itibaren kağıt banknotlar basılmaya başladı. FED, Amerikan İç Savaşı sonuna kadar basılan dolar miktarının 461 milyonu bulduğunu tahmin ediyor. Bununla birlikte Kıta Kongresi, yeni banknotlarla işlem yapmayı reddedenleri cezalandırdı.

Peki, dolar nasıl küresel ekonominin hakimi oldu?
 Dolar, ortaya çıkana kadar zorlandı. Ardından yirminci yüzyılın ilk yıllarında küresel ekonomik sistemin zirvesine olan yolculuğu başladı. Dolar basıldıktan ve işlem gördükten sonra, madeni paralar altınla kaplanmamaya başladı. Bu da kağıt banknotları istediğiniz zaman altınla değiştiremeyeceğiniz anlamına geliyor.
 Amerikan ekonomisi, 1879'da büyük bir çöküşe tanıklık etti. Bu sırada dolar büyük değer kaybetti. Doların yine altınla kaplanması karşılığında enflasyonu düşüren ve ekonomiyi yeniden canlandıran bir karar alındı.
Ancak ABD ekonomisi elli yıl daha durgunluk yaşadı ve 1929 yılına gelindiğinde ‘Büyük Buhran’ olarak adlandırıldı. Dönemin ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, 1933 yılında doların yeniden altın kaplama olmadan basılması kararı aldı, ancak ertesi yıl bu kararı iptal etmek zorunda kaldı. Bu da dolar kurunda göreceli bir iyileşme sağladı. Bu durum, ABD'nin öncülüğünde 1944 yılında ‘Bretton Woods Anlaşması’ olarak da bilinen ‘Uluslararası Para Anlaşması’nın imzalandığı New Hampshire eyaletinin Bretton Woods beldesinde toplanan Birleşmiş Milletler (BM) para ve finans konferansına kadar devam etti. Bu arada dünyanın dört bir yanından 44 ülkenin katıldığı konferans 22 günden fazla sürdü. Ancak başta Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) olmak üzere uluslararası finans kurumlarının ortaya çıkması, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra (1939-1945) küresel ekonomi ve Amerikan ekonomisinde bir dönüm noktası olurken, yeni bir küresel ekonomik düzen oluştu.

Dolar, yerel bir para birimiyken küresel ticaret işlemlerinde zirveye oturan bir para birimine dönüştü (Reuters)
Ekonomistlere ve ilgililere göre tam da bu nokta doların tüm uluslararası ekonomiler üzerindeki küresel hakimiyetinin ve yerel para biriminden küresel para birimine dönüşmesi fiili başlangıcı oldu.
Uluslararası ticaret Bretton Woods Anlaşması çıktılarına göre düzenlenirken bir takım koşulların ve kısıtlamaların uygulanmasına karar verildi. En önemlisi de ABD dolarının diğer ülkelerin para birimlerinin değerinin belirlenmesinde ana referans olarak kabul edilmesi kararlaştırıldı.
IMF ve Uluslararası Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Bankası (IBRD) kuruldu ve 44 ülke para birimlerinin uluslararası değerini belirlemek için ABD dolarına bağımlı hale geldi.
Bu arada ABD, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra dünyadaki altın rezervinin yüzde 75'ine sahipti. Çünkü dolar dünyada altınla kaplanmış tek para birimiydi ve diğer ülkeler ekonomilerinde yaşanan enflasyonlar nedeniyle altın cinsinden para birimini terk etmişlerdi. Bu da çok sayıda ülkenin gelecekte altın rezervi karşısında dolar biriktirmeye itti. Anlaşmaya imza atan ülkeler, 1945 ve 1971 yılları arasında, bir ons altının 32 dolar değerinde olduğu bir dönemde, para birimlerinin değerinin dolarla kıyaslanmasını kabul ettikleri için, bazı ülkeler doları döviz rezervi olarak kullanmaya başladılar.
Bretton Woods sistemi olarak bilinen bu düzen, ABD hükümetinin dolar ve diğer ülkelerin rezervlerini dolardan altına çevirmeyi bırakmaya karar verdiği 1971 yılına kadar sürdü. Bu tarihten itibaren anlaşmanın tarafları para birimlerini altın yerine, diğer para birimlerine kıyasla fiyatlandırma konusunda herhangi bir sistemi seçmekte serbest hale geldiler. Küresel olarak işlem gören çeşitli emtiaların fiyatlarının dolar üzerinden belirlenmesi, rezerv para birimi olarak veya bir ticari alışverişte ödeme yapmak için kullanılması dolara güç kazandırıyor. Birçok ülke ABD'ye olan borçlarını ödemek için dolar alıyor veya elinde tutuyor. Bununla birlikte ABD’nin birçok ülkede altın rezervleri bulunuyor.

Doların saltanatı sona mı yaklaştı?
ABD’nin ekonomik hakimiyetinden kaynaklanan uluslararası ve küresel huzursuzluk devam ediyor. Doları etkileyen diğer sebepler ise şöyle:
Çin ve Avrupa ülkeleri gibi diğer ekonomik güçlerin ortaya çıkışı
Dünyada (1997 Asya mali krizi ve 2008 küresel mali kriz gibi) devam eden ekonomik sarsıntı ve dalgalanmalar
Uluslararası raporlara göre ‘para birimi savaşları’, ‘ticaret savaşları’ ve ‘enerji savaşları’ kavramlarının yayılması
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sonrası dünyada modern çağın en ağır ekonomik krizlerin yaşanması.
Uzmanların ve ilgililerin, ABD dolarının küresel ekonomiye hâkim olmaya devam edebilme yeteneği ve yükseliş yolculuğunun sona gelip gelmediği konusundaki görüşleri farklılıklar gösteriyor.
Bu bağlamda David Adler ve Daniel Bessner, ABD merkezli New Republic dergisinde yayınlanan ortak çalışmalarında, ABD'nin mevcut ekonomik kaosa rağmen dolar küresel çaptaki gücünü hala koruyabildiğini belirttiler. Adler ve Bessner, bunun nedenini ise mevcut ABD Başkanı Donald Trump'ın en yakın ​​müttefikleri olan Avrupalıların fikir birliğini veya isteklerini bozan ve onları geri çekmeye zorlayan kararlar almasına bağladılar. Bunların ticaret anlaşmalarından çekilme ve bazı ülkelere (İran, Kuzey Kore, Rusya ve Venezuela) yaptırım ve baskı politikası uygulama gibi kararlar olduklarını açıklayan Adler ve Bessner, sadece bu kararlara sempati duyan ülkelerin Trump'ın politikalarına ayak uydurabildiklerinin altını çizdiler.
Başta Rusya ve Çin olmak üzere ABD’nin rakiplerinin para rezervlerini çeşitlendirmek ve dolar dışındaki para birimleriyle ikili ticareti geliştirmek için çalıştıklarına dikkati çeken Adler ve Bessner, ayrıca Avrupa Birliği (AB) üyesi bazı ülkelerin liderlerinin doların eylemleri ve politikalarındaki (örneğin ABD’nin 2018 yılında İran ile dünya güçleri arasında yapılan nükleer anlaşmadan çekilmesi) özgürlüklerini kısıtladığını düşündüklerini, ancak şuana kadar bu konuda atılan hiçbir adımın son aşamasına gelemediğini belirttiler.
ABD merkezli The National Interest dergisi tarafından yayınlanan bir başka raporda ise David Oren, doların baskınlığının ABD yönetimlerine ekonomik yaptırımlar yoluyla bir takım zorlamaları dayatma becerisi kazandırdığını söyledi.  Oren, güçlü doların rolünün sermaye piyasalarının derinliğini ve Amerikan kurumlarının gücünü yansıttığı düşünüldüğünde, bu baskınlığın uzun vadeli olabileceğini vurguladı.
Öte yandan Kaliforniya Üniversitesi'nden Prof. Barry Eichengreen ‘How Global Currencies Work?’ (Küresel para birimi nasıl çalışır?) adlı kitabında, “Dolara küresel bir darbe indirmek için önce dünyanın ABD Hazine bonolarına yabancı yatırımcı güvenini kaybettirmesi gerekiyor” ifadelerine yer veriyor. Prof. Eichengreen bunun da mevcut ABD Başkanı Donald Trump tarafından büyük bir siyasi skandalın patlak vermesiyle olabileceğini de açıkça belirtiyor.
Prof. Eichengreen’a göre doların hegemonyası, Trump'ın tecrit ve korumacılığına karşı Afrika ve Asya'da artan nüfuzu çerçevesinde yerel para birimiyle çalışan büyük Çin bölgesi tarafından zayıflatılabilir. Prof. Eichengreen doğrudan bir etkiye sahip olacak bu adımın gerçekleştirilebileceğini vurguluyor.
Çin, son yıllarda para birimi yuanı uluslararası ticari işlemlerde kullanmaya başladı. Benzer şekilde Rusya da kendi para birimi rubleyi uluslararası ticarette kullanmak için adım attı. Uzmanlar, bu gelişmelerin doların hakimiyetini zayıflatmaya katkıda bulunacağını düşünüyorlar.



Trump, 1,6 milyar dolar dolandırıcılıkta parmağı olan yöneticiyi affetti

ABD Başkanı Donald Trump, binlerce yatırımcıyı dolandırmaktan 7 yıl hapis cezasına çarptırılan David Gentile'ın hapis cezasını hafifletti (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, binlerce yatırımcıyı dolandırmaktan 7 yıl hapis cezasına çarptırılan David Gentile'ın hapis cezasını hafifletti (AP)
TT

Trump, 1,6 milyar dolar dolandırıcılıkta parmağı olan yöneticiyi affetti

ABD Başkanı Donald Trump, binlerce yatırımcıyı dolandırmaktan 7 yıl hapis cezasına çarptırılan David Gentile'ın hapis cezasını hafifletti (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, binlerce yatırımcıyı dolandırmaktan 7 yıl hapis cezasına çarptırılan David Gentile'ın hapis cezasını hafifletti (AP)

ABD Başkanı Donald Trump, 1,6 milyar dolarlık dolandırıcılıkla binlerce yatırımcıyı aldatmaktan hüküm giyen özel sermaye yöneticisi David Gentile'ın hapis cezasını kısmen kaldırdı.

The New York Times'a göre, GPB Capital Holdings'in eski CEO'su ve kurucu ortağı, çarşamba günü hapisten çıktığında 7 yıllık cezasının iki haftasından azını çekmişti.

59 yaşındaki Gentile ve diğer sanık Jeffry Schneider, Ağustos 2024'te menkul kıymetler ve elektronik dolandırıcılık suçlarından hüküm giymiş ve bu yıl mayısta cezalarını almışlardı. Anlaşılan o ki, Trump 6 yıl hapis cezasına çarptırılan Schneider'ı affetmedi.

Trump'ın "af çarı" Alice Marie Johnson, Şükran Günü'nde sosyal medyada yaptığı paylaşımda Gentile'ın evine, çocuklarının yanına döndüğünü görmekten "çok memnun" olduğunu söyledi.

Savcılar, mahkeme dosyalarında Gentile ve Schneider'ın yatırımcı fonlarını kullanarak otomotiv ve perakende sektörlerindeki şirketlerin hisselerini satın aldığını belirtti. Bu varlıkların getirilerinden yatırımcılara düzenli yıllık ödemeler yapıldı.

Eski Başkan Joe Biden yönetiminin Adalet Bakanlığı, geçen yıl GPB'nin mevcut faaliyetlerinden elde ettiği fonları kullanmak yerine yatırımcılara ödeme yapmak için yatırımcı fonlarını kullanmasının bir saadet zinciri oluşturduğunu saptamıştı.

Ancak bir Beyaz Saray yetkilisi, savcıların işletmeyi yanlış bir şekilde saadet zinciri diye nitelendirdiğini savunarak, Reuters'a yaptığı açıklamada, iddianın "GPB'nin yatırımcılara ne olacağını açıkça söylemesi nedeniyle ciddi şekilde zayıflatıldığını" söyledi.

Adı açıklanmayan Beyaz Saray yetkilisi Reuters'a, "Duruşmada hükümet, düzmece olduğu iddia edilen beyanları Gentile'a bağlayamadı" dedi.

Kaynak, "Gentile ayrıca hükümetin sahte ifadeler aldığı ve bu ifadeleri düzeltmediği konusunda ciddi endişelerini dile getirdi" diye ekledi.

Cumartesi günü itibarıyla, Gentile'ın ceza indirimi metni henüz Adalet Bakanlığı'nın internet sitesinde yayımlanmamıştı. Ceza indiriminin herhangi bir mali cezayı etkileyip etkilemeyeceğiyse belirsizdi.

Haziranda savcılar, davadaki hakimden Gentile'ın 15,5 milyon dolardan fazla parasına el konmasını talep ederken, Schneider'ın 12 milyon dolardan fazla parasına el konmasını istemişti.

The New York Times'a göre eylülde savcılar hakime yazdıkları mektupta, mahkeme tarafından atanan bir kayyumun 700 milyon dolardan fazla paraya erişimi olduğunu ve bunun muhtemelen yatırımcılara dağıtılacağını belirtmişti.

Associated Press'ten de yararlanılmıştır

Independent Türkçe


Netanyahu’nun af talebi İsrail’de siyasi ve hukuki kriz yarattı

TT

Netanyahu’nun af talebi İsrail’de siyasi ve hukuki kriz yarattı

Netanyahu’nun af talebi İsrail’de siyasi ve hukuki kriz yarattı

İsrail Cumhurbaşkanı İzak Herzog, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun pazar günü sunduğu af talebini “devletin ve İsrail toplumunun çıkarlarını esas alarak” değerlendireceğini açıkladı. Tartışma hem siyaseti hem yargıyı hem de kamuoyunu ikiye bölerken, olası şartlı af senaryoları gündemin merkezine yerleşti. Herzog’un bu ilk açıklaması, ülkede siyasi, hukuki ve toplumsal kutuplaşmanın en yüksek seviyeye ulaştığı bir döneme denk geldi.

Af talebinin kamuoyunda büyük bir kaygı ve tartışma yarattığını belirten Herzog, “Şiddet dili beni etkilemez. Saygılı söylem tartışmayı teşvik eder. İsrail halkını görüşlerini Cumhurbaşkanlığı sitesinden iletmeye davet ediyorum” dedi.

Trump’tan gelen mesaj tartışmayı büyüttü

Yediot Aharonot gazetesinin haberine göre Herzog’un açıklaması, bazı hükümet yetkililerinin yönelttiği örtülü tehditlere yanıt niteliği taşıdı. Çevre Bakanı Idit Silman, af talebinin reddedilmesi halinde ABD Başkanı Donald Trump’ın yargı sistemindeki üst düzey isimlere yaptırım uygulayabileceğini öne sürdü. Trump’ın iki hafta önce Herzog’a gönderdiği bir mektup ile Netanyahu için af istediği de doğrulandı.

Netanyahu, talebini “ulusal çıkar” ve “toplumsal bölünmenin sona ermesi” gerekçesiyle savundu ancak herhangi bir suç itirafında bulunmadı.

Birlik vaadi yeni bölünme yarattı

Netanyahu’nun af talebi, hükümet kanadında destek görse de muhalefet lideri Yair Lapid ve diğer isimler, ancak suçun kabulü ve siyasetten çekilme şartıyla af verilmesi gerektiğini savundu. İsrail basını, Herzog’un da şartlı bir af formülüne sıcak baktığını yazdı.

rtg
Geçtiğimiz Ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ve Başbakan Binyamin Netanyahu ABD Başkanı Donald Trump’ı karşıladı (AP)

Kanal 12, Herzog’un “evet ama şartlı” seçeneğini değerlendirdiğini; Netanyahu’dan ya suçlamaları kabul etmesini, ya da siyasi faaliyetlerinde kısıtlama getirilmesini talep edebileceğini aktardı. KAN televizyonu ise Herzog’un, “itiraf anlaşması” seçeneğini yeniden gündeme getirmeyi planladığını bildirdi.

dcfvg
Aralık 2024'te Tel Aviv Adliyesi'nin dışında, Netanyahu'yu temsil eden bir maske takan, hapishane kıyafetleri giyen ve elleri kelepçeli bir muhalif (EPA)

Şarku’l Avsat’ın Kanal 13’ten aktardığı haberlere göre olası şartlar arasında erken seçim çağrısı yapılması, siyasetten geçici çekilme veya tartışmalı yargı reformlarının durdurulması da bulunuyor. Ancak Cumhurbaşkanlığı ve Netanyahu cephesi bu iddiaları reddetti.

Hukuki tartışma büyüyor

Netanyahu’nun dört ayrı dosyada rüşvet, dolandırıcılık ve görevi kötüye kullanma suçlamalarıyla yargılandığı süreçte af talebi, ülkenin hukuk çevrelerinde geniş bir tartışma başlattı.
Baro yetkilisi Guy Şinar, bunun “devam eden bir cezai süreci af yetkisiyle sonlandırma girişimi” olduğunu savundu.

erg
Netanyahu, Yargı Atamaları Komitesi'ni seçmek için Knesset'te yapılan oylamada oyunu kullanıyor - Haziran 2023 (Reuters)

Öte yandan Netanyahu’nun eski avukatlarından Mika Feitman, “Af, suçunu kabul eden kişiye verilir. Kanun bunu söylüyor” diyerek suç itirafı olmadan af verilmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Feitman, 1984’teki “300 Numaralı Otobüs” olayında bile affın ancak suç itirafından sonra verildiğini hatırlattı.

Uzmanlar arasında, cumhurbaşkanının af yetkisinin yargı denetimine tabi olup olmayacağı konusunda da derin görüş ayrılıkları bulunuyor.

Sokağa da yansıyan kutuplaşma

Cumhurbaşkanlığı konutu önünde toplanan göstericiler, Herzog’a af talebini reddetmesi çağrısında bulundu. i24News için yapılan ankette halkın yüzde 54’ü affı desteklerken, yüzde 45’i karşı çıktı.

Affın suç itirafı şartına bağlanmasını destekleyenler yüzde 48, karşı çıkanlar yüzde 49 oldu. Netanyahu’nun siyaseti bırakması şartı gündeme geldiğinde ise kamuoyu yine ortadan ikiye bölündü.

Mavi-Beyaz lideri Benny Gantz, “Bu sürecin iyi bir şekilde sonuçlanmasını diliyorum; iç savaşla değil” diyerek tansiyonun yüksekliğine dikkat çekti.


Trump bugün Venezuela’ya yönelik sonraki adımları görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'daki yıl sonu tatil süslemelerinin önündeki fotoğrafı (AP)
ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'daki yıl sonu tatil süslemelerinin önündeki fotoğrafı (AP)
TT

Trump bugün Venezuela’ya yönelik sonraki adımları görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'daki yıl sonu tatil süslemelerinin önündeki fotoğrafı (AP)
ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'daki yıl sonu tatil süslemelerinin önündeki fotoğrafı (AP)

ABD merkezli CNN televizyonu, Başkan Donald Trump’ın bugün akşam saatlerinde Beyaz Saray’da Venezuela konusunda izlenecek yol haritasını değerlendirmek üzere bir toplantı düzenleyeceğini duyurdu. Toplantı, Washington yönetiminin Karakas üzerindeki baskıyı artırdığı bir dönemde gerçekleşiyor.

Habere göre toplantıya, Savunma Bakanı Pete Hegseth, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Dan Kane, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü Susie Wiles ve Başkan Yardımcısı Özel Kalem Müdürü Stephen Miller gibi yönetimin kilit isimleri katılacak.

ABD son haftalarda, uyuşturucu kaçakçılığı yapan gemilere yönelik operasyonlar düzenleyerek ve Karayipler’deki askeri varlığını güçlendirerek Venezuela üzerindeki baskısını tırmandırdı.

Trump, cumartesi günü Truth Social hesabından yaptığı açıklamada, Venezuela’nın üzerindeki ve çevresindeki hava sahasının “tamamen kapalı” kabul edilmesi gerektiğini söyledi.

Öte yandan New York Times gazetesi, Trump’ın geçen hafta Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro ile telefon görüşmesi yaptığını ve tarafların olası bir buluşmayı değerlendirdiğini aktardı. Gazete, Trump’ın Maduro’ya ABD’de bir görüşme teklif ettiğini ancak şu anda böyle bir plan bulunmadığını kaydetti.