İran’da vaka sayısı çeyrek milyonu aştı

Önceki gün Tahran merkezindeki bir metro durağında maske takan İranlı kadınlar (AP)
Önceki gün Tahran merkezindeki bir metro durağında maske takan İranlı kadınlar (AP)
TT

İran’da vaka sayısı çeyrek milyonu aştı

Önceki gün Tahran merkezindeki bir metro durağında maske takan İranlı kadınlar (AP)
Önceki gün Tahran merkezindeki bir metro durağında maske takan İranlı kadınlar (AP)

İran, bir haftadan daha kısa bir süre içinde günlük vefat bilançosunda yeni bir rekor kaydetti. Salgından en çok etkilenen eyaletler listesindeki sayı 19’a yükselirken, İran hükümeti 10 gün süreyle sportif faaliyetlerin durdurulduğunu duyurdu. Yetkililer Kovid-19 salgınında yeni bir dalga meydana geldiğini kabul ettikten sonra Tahran’da arka arkaya iki gündür kısıtlamalar ilan ediliyor.
Sağlık Bakanı Said Nemeki, başkent Tahran’da herhangi bir karantina uygulamasına gidilmeden önce, “akıllı” sosyal mesafe, protokolleri denetleme ve maske kullanımına yönelik bir çalışmaya ihtiyaç olduğuna dikkati çekerek, koronavirüs salgınını kontrol altına almak için yeni çözüm yolları aranması çağrısında bulundu.
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ‘Koronavirüsle Mücadele Ulusal Komitesi’nin üst düzey yetkilileriyle yaptığı toplantıda, İran’ın tüm bölgelerinde “akıllı” kısıtlamaların uygulanmasını emretti. Ruhani, “Salgının ilk dalgasını kontrol altına alabilme başarımızın en önemli sebebi, insanların uygulanan tedbirlere uyarak yetkililere yardımcı olmasıydı. Güvenlik Komitesi’nin, salgının yayılmasının en önemli sebeplerinden olan özellikle düğün ve cenaze merasimleri gibi çeşitli meclisler ve etkinliklerin kurulmasını önlemek için planlar yapması gerekiyor” dedi. Ruhani, “Muharrem ayında Hüseyniye Matemi meclisleri için doğru ve şeffaf talimatların hazırlanması” gerektiği çağrısında bulundu.
Öte yandan hükümete yakın medya kuruluşları, Tahran’da ikinci bir karantina dalgasının başladığına ve dün itibariyle tüm stadyumların kapatılıp sportif faaliyetlerin iptal edildiğini aktardı. Tahran Belediyesi tarafından yapılan açıklamada, koronavirüs salgınının ikinci dalgasında salgın seviyesini düşürmeye destek olunması amacıyla Tahran’daki tüm stadyumların ve spor salonlarının kapatılacağı bildirildi.
Tahran Belediye Başkanı Muhsin Haşimi (Refsencani), salgının yeni dalgasını kontrol altına alma girişimi bağlamında, yaz tatiline girerken Nevruz tatiline benzer bir şekilde, başkentteki resmi kurumların iki hafta süreyle kapatılması önerisinde bulundu.
Sağlık Bakanlığı sözcüsü Sima Sadat Lari, son 24 saat içinde 2 bin 79 kişinin koronavirüsten etkilendiğinin tespit edildiğini, bunlardan 995’inin tedavi edilmek üzere çeşitli hastanelere yatırıldığını, böylece İran genelindeki vaka sayısı toplamının çeyrek milyonu aştığını duyurdu.
Virüs sebebiyle dün 221 kişi hayatını kaybederken, İran Kovid-19 salgının ilk başladığı Şubat ayından bu yana en yüksek ölüm vakasını kaydetti. Bu hafta, günlük vefat sayılarında ikinci kez rekor kırıldı. Böylece ülke genelindeki vefat sayısı toplamı 12 bin 305 yükseldi. Sağlık Bakanlığı verilerine göre İran hastanelerinde 3 bin 224 kritik vaka bulunuyor.
Virüs salgındaki yüksek dalganın ardından İran’daki 19 eyalette de alarm durumuna geçildi. Sağlık Bakanlığı ülkenin batısında ve doğusundaki 9 eyaletin kırmızı renkte sınıflandırıldığını bildirirken, Tahran dahil olmak üzere 10 eyalette alarm durumuna geçildi.
Sağlık Bakanlığı sözcüsü Lari, İran halkına hitap ederken vakalardaki endişe verici artışı ifade etmek için, “Bulaş vakaları tüm dünyada artış gösteriyor. Dünya genelindeki enfekte vaka sayısı 12 milyona ulaştı. Bu durum, dünyanın tüm ülkelerinde virüs salgınının yukarı yönlü bir seyir takip ettiğini gösteriyor” dedi.
ISNA haber ajansı, Tahran’ı da içine alan Elburz Eyalet valisinin, “Hasta kuyrukları, hastanelerde yatacak yatak bekliyor” ifadelerini aktarırken, halihazırda hastanelerden taburcu edilen hasta sayısının “son derece düşük” olduğuna dikkati çekti.
Mazendaran Eyaleti Dalgıçlık ve Deniz Altı Kurtarma Kurumu Başkanı, konuyla ilgili olarak, koronavirüs salgınının İranlıların yaz tatillerini geçirmek için önemli destinasyonlarından olan kuzey eyaletinde, boğulma oranlarının geçen yıla kıyasla dikkat çekici bir biçimde azaldığını ifade etti.
İnternet sitelerinin İranlı yetkililerden naklettiğine göre, Mazendaran Eyaleti sahillerinde 950 cankurtaranın çalıştığı belirtiliyor.
Mazendaran Eyalet Valisi Hüseyin Zâdegân devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, yetkililerin salgını önlemek için plajlara kalabalık gruplar halinde girilmesine izin vermeyeceğini söyledi.
Mazendaran Eyaleti, koronavirüs salgının ilk iki ayında salgından en çok etkilenen dört eyaletin arasında yer alıyordu.



İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
TT

İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)

Refik Huri

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopter kazasında ölmesi, İran'ı kritik bir dönemde iki halef kriziyle karşı karşıya bıraktı; birincisi zamanından önce gelen cumhurbaşkanının halefi krizi. İkincisi,1979'da İslam Devrimi'nin fitilini ateşleyen İmam Humeyni’den çok daha uzun süre hüküm süren Dini Lider Ali Hamaney'in sağlık durumu sebebiyle zamanı yaklaşan halefini seçme krizi. Hamaney'in halefinin radikal bir din adamı olacağı kesin ve Reisi öne çıkan bir adaydı. Hem Dini Lider hem de Dini Lider’in istediği seçeneğe oy veren Uzmanlar Konseyi çevresinde önemli bir seçenekti. Reisi'nin halefi konusu ise görünürde Reisi, Ahmedinejad ve Hatemi gibi aşırı muhafazakâr veya Rafsancani ve Ruhani gibi reformcu ve ılımlı bir figür olacak din adamı ya da eski Devrim Muhafızları subayı seçeneklerine açık görünüyor.

Sistemin gerçek hesapları arasında hiçbir fark yok. Zira gerçek güç, “ilahi meşruiyete” sahip olan, kayıp ve beklenen “zamanın sahibinin” vekili olan Dini Liderin elinde. Herhangi bir dini rejim gibi, gittikçe daha da aşırılaşma yönünde ilerlemeye mahkûm bir rejimde, Dini Liderin aşırı muhafazakâr olması doğal. Teorik olarak “halk meşruiyetini” temsil eden cumhurbaşkanlığı makamı için muhafazakâr ya da ılımlı adayları seçen de odur. Seçimler, ister iç koşullar isterse dış ilişkilerin görünen yönü olsun, rejimin her aşamadaki ihtiyaçlarına bağlıdır. Dünyada İran’daki “reformcu akımın” başarısı üzerine oynanan bahisler bağlamında yapılan eski ve yeni tartışmalar ise bir nevi kendini kandırmadır. Dini Liderin iradesi olmadan hiçbir reformcu iktidara ulaşamaz. Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, Hasan Ruhani ve onlardan önce İmam Humeyni'nin ölümünden sonra arkadaşı Ali Hamaney'in Dini Lider konumuna gelmesinde önemli rol oynayan Haşimi Rafsancani'de olduğu gibi, iktidara gelip çizilen kırmızı çizgileri aşmaya çalışan herhangi bir reformcu figür izolasyona mahkumdur.

Hamaney, "bugün ülkenin asıl meselesinin ekonomi ve temel zayıf noktasının da ekonomik mesele" olduğunu düşünüyorsa, Reisi'nin halefi ekonomiye odaklanacak, insanları ekonomik durumdan ve uygulanan sosyal kısıtlamaların sertliğinden kaynaklanan toplumsal memnuniyetsizliklerini azaltmaya ikna edecek ılımlı bir şahsiyet olabilir. Ama bunun aksini düşünenler de var. Bunlara göre Reisi'nin Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Katar ve diğerlerine açılma konusunda yaptıkları, ancak ılımlı bir cumhurbaşkanının aksine sorgulanmadan esneklik gösterebilecek katı görüşlü bir cumhurbaşkanı tarafından yapılabilirdi. Pratik olarak Hamaney'in elinde olan anahtar, adayları eleyen ve Reisi'nin aday gösterilmesi sırasında kazanacağı korkusuyla Ali Laricani’nin yarış dışı bırakılmasında olduğu gibi, seçilen adaya tehdit oluşturanların adaylığını önleyen Anayasa Koruma Konseyi'ne ödünç olarak veriliyor. Konsey, eski cumhurbaşkanı Ruhani’nin bile, uzun süredir üyesi olmasına rağmen Uzmanlar Konseyi'ne aday olmaya uygun olmadığına karar vermişti. Bunun nedeni, İmam Humeyni'nin en başından beri İslam Cumhuriyeti'nin en yüksek önceliklerini belirlemiş olmasıdır ve bunlardan en öne çıkanları iki tanedir. Birincisi, "İslam hükümeti velayet ile imanın ikizidir ve düzeni sağlamak bir görev borcudur." İkincisi ise "devrimi ihraç etmek, çünkü rejim kapalı bir ortamda kalırsa kesinlikle yenilgi ile yüzleşecektir." Arap ülkelerindeki Şii milis gruplara “yatırım” yapılması ve Filistin kartına sahip olunmaya çalışılması da bundandır. Bunun hiçbir bölgesel güçte daha önce görülmemiş pratik uygulaması ise Lübnan'da Hizbullah, Irak’ta Haşdi Şabi, özellikle de Hizbullah Tugayları, Seyyid el-Şuhada Tugayı, Kays el-Hazali hareketi, Suriye'de Afganlardan oluşan Fatimiyyun Tugayı ile Pakistanlılardan oluşan Zeynebiyyun Tugayı gibi silahlı mezhepçi ideolojik grupların kurulması, Yemen’de Ensarullah (Husiler), Gazze’de Hamas ve İslami Cihat’ın desteklenmesidir. İran'ın hiçbir şey yapmadan kazanmasını sağlayan da budur. Vekalet ile kazanıyor, vekalet ile savaşıyor ve vekalet ile anlaşıyor. Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve Dış Politika Programı Direktörü Susan Maloney'nin söylediği gibi, Tahran'ın bölgede bahse girdiği şey bir kaos sistemidir. Maloney İran'ın stratejisini "güçlü düşmanlarına, özellikle de ABD'ye karşı avantaj elde etmenin ekonomik açıdan ucuz bir yolu olarak, asimetrik savaşa yatırım yapmak" olarak tanımlıyor. Sahne çok çelişkili ve Sovyetler Birliği'nde yaşanan ve onun çöküşüne yol açan duruma benziyor; içeride ekonomik zayıflık, dışarıda güçlü nüfuz ve büyük harcamaların yapıldığı askeri güç. Hamaney'in 2003'te İran penceresinden gördüğü kadarıyla bölgedeki sahne şöyleydi; “Washington yeni bir Ortadoğu yaratma konusunda tamamen başarısız oldu. Bölgenin jeopolitik haritasının köklü bir değişim içinde olduğu doğru ama bu ABD'nin değil, direniş cephesinin yararına bir değişim. Evet, Batı Asya'nın jeopolitik haritası değişti ama direnişin lehine olacak şekilde değişti.” Dahili sahneye gelince, zorlu ekonomik durumdan duyulan memnuniyetsizlik nedeniyle halk seçimlere katılma konusunda isteksiz. Kadınlara başörtüsünün dayatılmasına, sosyal davranışlar ve giyim üzerindeki kısıtlamaların sıkılaştırılmasına karşı gösteriler düzenleniyor. Son parlamento seçimlerine seçmenlerin ancak yüzde 41'i katıldı. Başkent Tahran'da bu oran yüzde 19'du.Türk analist Murat Yetkin, "İran rejimi uzun menzilli füzeler üretebiliyor ama Cumhurbaşkanı Reisi'nin uçağının yerini tam olarak belirleyemiyor" derken abartmıyordu. Aslında İran'ın uçağın düşüşüne ilişkin hikayesi hâlâ eksik. Dahası kazanın gerçek nedenleri, teknik neden veya sisten mi kaynaklandığı, yoksa sabotaj sonucu mu olduğu gibi sorular cevapsız kalacak kadar boşluklarla dolu. Resim net değil; cumhurbaşkanının uçağı düşerken kendisine eşlik eden iki uçak Tebriz'e dönüş yolculuğuna nasıl devam edebildi? Reisi'nin dini lider konumuna gelmesini engellemek için biri bir komplo mu kurdu? Cenaze törenlerinde Şiiliğin abartılı tezahürleri, soruları gülünç hale getirmeye yönelik bir çaba mıydı?

Totaliter rejimlerde gerçeği bilmek zordur. Ancak içeride baskı ve disipline, bölgede ise kaosa bel bağlayan İslami rejim, din adamları ve Devrim Muhafızları arasında karma bir rejim haline geldi. Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor.