ABD, Rusya’yı ‘Suriye bataklığının’ maliyetini artırmakla tehdit ediyor

Suriye’nin kuzeydoğusundaki Rumeylan bölgesindeki bir ABD devriyesi. (AFP)
Suriye’nin kuzeydoğusundaki Rumeylan bölgesindeki bir ABD devriyesi. (AFP)
TT

ABD, Rusya’yı ‘Suriye bataklığının’ maliyetini artırmakla tehdit ediyor

Suriye’nin kuzeydoğusundaki Rumeylan bölgesindeki bir ABD devriyesi. (AFP)
Suriye’nin kuzeydoğusundaki Rumeylan bölgesindeki bir ABD devriyesi. (AFP)

ABD’li yetkililerin açıktan veya gizli olarak Rusya tarafına ilettiği mesaj şu: Ya Suriye rejiminin 6 şartının (4’ü 2011 öncesiyle ilgili) gereği olarak ülke içinde ve jeo-siyaset meselelerinde ‘tutum değişikliğini’ güvence altına alacak bir çözüme yanaşırsın ya da Suriye bataklığının sana olan maliyeti artar. ABD’li yetkililer Moskova’ya ikinci seçeneği sunarken, ABD’nin Irak deneyimini ve Sovyetler Birliği’nin 1979’daki Afganistan Savaşı tecrübesini de hatırlatıyorlar.

6 şart
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ve yardımcısı Joel Rayburn, 2018’in başlarında Başkan Donald Trump’a ‘Suriye hükümetiyle normalleşme’ adımlarının atılabilmesi için 6 maddelik bir liste sundu. Bu liste Trump’ın onayıyla kabul edildi.
Jeffrey ve yardımcısının sunduğu 6 şart şöyleydi:
1- Terörizme verilen desteğin sonlandırılması
2- İran ve milisleriyle askeri ilişkilerin kesilmesi
3- Komşu ülkelere yönelik düşmanca eylemlere son verilmesi
4- Kitlesel imha silahları ve kimyasal silah programından, denetlemeye izin verecek şekilde vazgeçilmesi
5- Suriye hükümetinin, göçmen ve mültecilere gönüllük esası üzerine dönüşlerine izin vermesi. Yani BMGK’nın 2254 sayılı kararının hayata geçirilmesi
6- Savaş suçlularının yargılanması
Jeffrey’in yardımcısı Joel Rayburn önceki gün katıldığı bir panelde, ilk 4 maddenin 2011 protestoları öncesine dönüş talebini ifade ettiğini söyledi.
Rayburn, “Bu talep her Suriye hükümeti için geçerlidir. Kişiler gelip geçicidir. Her Suriye hükümeti bu şartlara uymalıdır. Çünkü bunlar ABD ulusal güvenliğine zarar veriyor” dedi.
Jeffrey de geçen ay yaptığı bir konuşma sırasında, “Suriye rejimi gibi kendi bölgesine ve ABD’nin dünyanın olması gereken şekliyle ilgili fikrine bundan daha büyük bir tehdit oluşturan başka bir rejim görmedim” demişti.
Söz konusu 6 şart aynı zamanda ABD Kongresi’nin geçen ay kabul ettiği ve haziran ortasında hayata geçirilen Ceaser Yasası’nın da temel çerçevesini oluşturuyor.

Baskı araçları
ABD, söz konusu 6 şartın gerçekleşmesini sağlamak için elinde bazı baskı kartları bulunduruyor. Bunları şöyle sıralamak mümkün:
1- Suriye’nin kuzeydoğusundaki ABD askeri varlığı. Suriye’den çekilme kararı sonrasında ABD Başkanı Donald Trump’ı Suriye’nin kuzeydoğusunda ve Tenef Askeri Üssü’nde asker bırakmaya teşvik edenlerin arasında Jeffrey ve yardımcısı Rayburn da bulunuyor.
2- İsrail’in Suriye’deki İran ve rejim mevzilerine yönelik hava saldırıları için lojistik ve istihbarat desteğinin sağlanması.
3- Şam ile diplomatik normalleşmeyi engellemek ve ekonomik yaptırımların devamı için Avrupa Birliği’ne baskı uygulanması.
4- Arap ülkelerinin Şam’ı yeniden Arap Birliği’ne dahil etmesinin engellenmesi. Bu kapsamda Arap ülkeleri ile Şam arasında siyasi ve diplomatik ilişkilerin yeniden aktif hale gelmesinin önüne geçmek.
5- Ankara’nın Suriye hükümet güçlerinin ülkenin kuzeybatısına geçişini engelleme yolunda gösterdiği çabaların desteklenmesi ve İdlib ateşkesinin ülke geneline yayılmasını sağlama yolunda çalışmaların yapılması.
6- BMGK’da Arap ve Avrupa ülkeleriyle birlikte kimyasal silah, insan hakları ihlalleri ve yargılama ajandası (BMGK bu amaçla önümüzdeki günlerde bir oturum düzenleyecek) gibi konulara karşı siyasi eşgüdüm içinde hareket edilmesi.
7- BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in Anayasa reformu ve 2254 sayılı kararın uygulanması noktasında gösterdiği çabaların desteklenmesi.
8- ABD’nin Suriye’ye yönelik yaptırımlarının artırılması. Yaptırımların sonuncusu haziran ortasında hayata geçirilen Ceaser Yasası oldu.

Ceaser Yasası’nın içerdiği mesajlar
ABD’li yetkililer Ceaser Yasası’nın 4 mesaj içerdiğini belirtiyorlar. Bu mesajları şöyle sıralıyorlar:
1-Yasa ABD Kongresi’nde oybirliğiyle kabul edildi. Bu da ABD’deki siyasi tarafların izlenen Suriye politikası üzerinde hemfikir olduklarını gösteriyor.
Rayburn, konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
“Esed ve müttefiklerine baskı uygulamak, Washington’da ihtilaflı bir mesele değildir. Bunun üzerinden görüş birliği bulunuyor. ABD’de kasım ayında düzenlenecek başkanlık seçimlerinden sonra bir değişiklik olsa bile ABD’nin (Suriye) politikasında bundan sonra olası bir değişiklik hayali kuran ya da teşvik eden herkes için artık bu bir hayal oldu.”
2- Rayburn’ün deyişiyle Suriye rejimi ‘askeri zafer yanılsaması’ içinde:
“Rejim, destekçilerine şöyle diyordu; ‘Benimle birlikte çarpışın, benimle birlikte savaşın. Askeri olarak sahada kontrolü sağladığımızda paralar akacak ve hepsinden faydalanacağız’. Halihazırda bu gerçek değil. Tünelin sonunda ışık yok ve durum eski haline dönmeyecek.”
3- Yasa üzerinden bölge ülkelerine mesaj verilmesi. Bu mesajlardan biri de ‘eğer Suriye’de rejim bölgesinde yatırım kararı alırsanız siz de yaptırımlarla muhatap olur ve ABD’nin mali sisteminden mahrum kalırsınız’ şeklinde. Rayburn “Gerçekten de rejim halihazırda ister yeniden imar isterse başka alanlarda olsun, dışarıdan gelecek her türlü yatırımdan mahrum kalmış durumda” diye konuştu. Washington, Suriye’nin kuzeydoğusu ve kuzeybatısını ise bu yaptırımların dışında tuttu. Rayburn “Suriye’nin kuzeydoğusu ve kuzeybatısında yatırımları teşvik ediyoruz ve rejim bölgelerinde yatırım yapanları cezalandırıyoruz” dedi. Batılı bir diplomat konuya ilişkin açıklamasında “ABD’li yetkililer Arap ve bölgedeki dost ülkelerle yaptığı temaslarda açık konuştu: Hiç kimse istisna edilmeyecek” ifadelerini kullandı.
4- Askeri yöntemden caydırmak.
Rayburn konuya dair şunları söyledi:
“Adalet ve yargılama sürecinin genelde yavaş hareket ettiği doğrudur. Fakat bizim mesajımız şudur: Asla unutmayacağız. Şu an (rejim) destekçilerin zihninde şu olacak ‘hesap er ya da geç gelecek’. Bu hesaplarını değiştirmelidirler.”

Suriye bataklığı
ABD’li yetkililer söz konusu baskı araçlarının uzun vadede Rusya’nın düşüncelerini etkileyeceği görüşünde. Bu nedenle de Ceaser Yasası kapsamında yaptırımları sürdürmeyi düşünüyorlar. Hatta söz konusu yetkililer, ‘Suriye bataklığının’ maliyetini artırmak için yüzlerce rejim destekçisinin kara listeye alarak önümüzdeki yazı ‘Ceaser Yazı’na çevirmeye çalışıyorlar.
Jeffrey, açıklamasında “Rusya’nın Suriye’deki sorunları için siyasi bir çıkışı bulunmuyor. Misyonumuz, BM ve ona verdiğimiz destek üzerinden çözüm sunmaktır. Ancak bu, Esad ve İranlılara mesafeli olmalarını gerektiriyor” dedi.
Jeffrey’in Yardımcısı Rayburn ise Rusya’nın Şam’ı etkileyebileceği görüşünde. Rayburn, söz konusu baskı unsurlarının Moskova’yı yukarıda bahsedilen 6 şart üzerinde ciddi müzakerelerde bulunmaya zorlayacağına aksi takdirde Rusya’nın önünde sadece ‘Suriye bataklığında boğulma’ seçeneği kalacağına dikkat çekti.
Jeffrey daha önce birçok panel ve konferansta yaptığı konuşmalarda, yaklaşık iki yıl önce “Suriye’yi Rusya’nın bataklığına” dönüştürme görevi devraldığını açık bir şekilde ifade etti.

Jeffrey geçen ay yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Zekice olduğunu düşündüğümüz politikanın peşinde çabalıyoruz. Bu politika da belirli bir hedef için ABD askeri varlığının (Suriye’de) kalmasıdır. Bu hedef ise Türkiye ve İsrail’in çeşitli yollarla düzenledikleri askeri operasyonları desteklemenin yanı sıra DEAŞ örgütünün peşine düşmektir. Askeri varlığımız az olmasına rağmen bu, dengenin sağlanması adına önemlidir. Dolayısıyla Kongre’yi, Amerikan halkını ve Başkan’ı bu güçlerin kalmaya devam etmesi için teşvik ediyoruz. Fakat bu durum Afganistan veya Viyetnam’da (ABD’nin) yaşananlara benzemiyor. Zira bunlar bataklık değildi. Benim görevim ise onu (Suriye’yi) Ruslar için bataklığa dönüştürmektir.”

Rayburn ise açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Rusya, Suriye’ye askeri müdahalede bulunduğunda, 5 yıl sonra bu sonuca ulaşacağını beklemiyordum. Jeffrey’in de dediği gibi, bizim işimiz Rusya ve Suriye rejimi için bir bataklık oluşturmaktır. Durum bizzat bataklıktır. Orduda olduğumda Irak tecrübesini yaşadım. Eğer beş yıl boyunca bir şey yaptıysan ve aynı sonucu aldıysan, kendine şunları sormalısın: Beş yıl daha aynı şeyi yapmaya devam edecek miyim? Bu durumun 10 yıl daha devam etmeyeceğinin garantisi var mı? Ruslar 2020'de olduğu gibi 2025'te de Suriye'de olmak istiyor mu? Sonunda bu tünelin bir ışık olmayan bir ekonomik maliyet ve askeri müdahaledir. Şam yönetimi 2016’nın sonlarında Halep’in doğusunu geri aldığında rejim ve müttefikleri savaşın bittiğini ve askeri zaferin meyvelerini toplamanın zamanının geldiğini söylediler. Bana göre bunun doğru olmadığı açıktı. Çatışmanın sebepleri siyasidir ve çözümü de siyasetten geçer. Köklü siyasi çözüm askeri yolla sağlanamaz. Bu gerçekleşmediği takdirde savaş sonsuza kadar sürer. Savaşın kendiliğinden biteceğini söyleyen bir doğa kanunu yok. Afganistan örneğine bakın... 70’li yılların sonlarında başladı ve halen devam ediyor.”



Trump–Netanyahu görüşmesi sonrası Gazze’de ikinci aşama tartışması

Gazze Şeridi'nin merkezindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici barınakların arasında duran bir çocuk (AFP)
Gazze Şeridi'nin merkezindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici barınakların arasında duran bir çocuk (AFP)
TT

Trump–Netanyahu görüşmesi sonrası Gazze’de ikinci aşama tartışması

Gazze Şeridi'nin merkezindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici barınakların arasında duran bir çocuk (AFP)
Gazze Şeridi'nin merkezindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici barınakların arasında duran bir çocuk (AFP)

Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasının ocak ayı ortalarında başlayabileceği yönündeki söylentiler, ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasındaki görüşmenin önemli sonuçları arasında yer aldı. Öte yandan İsrail kaynaklarından ‘aşamanın başlaması konusunda anlaşma sağlandığı, ancak uygulama mekanizmalarında hala boşluklar olduğu’ yönünde sızıntılar geldi.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlara göre ikinci aşamada haftalarca süren durağanlığın ardından ortaya çıkan bu olası süreç, Washington'ın anlaşmayı uygulamaya istekli olmasına bağlı. İsrail'in ikinci aşamaya devam etmeyi kabul edeceği ve şartlarını, kontrolü altındaki bölgelerde yeniden inşa hakkı verecek ve Hamas'ı silahsızlandırma bahanesiyle geri çekilmemesini sağlayacak şekilde düzenleyeceği beklentileri arasında, bu durum geçtiğimiz ekim ayında yürürlüğe giren ABD Başkanı Donald Trump’ın barış planını karmaşık hale getiriyor.

İsrail gazetesi Israel Hayom dün, Trump’ın Kaliforniya’daki Mar-a-Lago tatil köyünde Netanyahu ile yaptığı görüşmede, Gazze'deki planının ikinci aşamasını 15 Ocak'ta başlatması için Netanyahu'ya bir tarih belirlediğini bildirdi.

Bir diğer İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth, İsrailli kaynaklara dayandırdığı haberinde Trump’ın Gazze'deki planını mümkün olan en kısa sürede uygulamaya koymayı taahhüt ettiğini ve ikinci aşamanın başlamasını Gazze Şeridi'nden son rehinenin cesedinin iadesi ile ilişkilendirmeme sözü verdiğini yazdı.

ABD merkezli Axios internet sitesi dün, iki kaynağa dayandırdığı haberinde, Netanyahu'nun, Trump'ın ekibiyle uygulama mekanizmaları konusunda anlaşmazlıkları olmasına rağmen, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesini kabul ettiğini bildirdi.

İsrail basını, Netanyahu ile Trump'ın yakın çevresi arasında ikinci aşamaya geçiş ve Hamas’ın ortadan kaldırılması konusunun atlanması konusunda önemli görüş ayrılıkları olduğunu ortaya koydu. Netanyahu ile görüşmesinin ardından Trump, Florida'da düzenlenen ortak basın toplantısında çoğu konuda anlaşmaya vardıklarını açıkladı. Netanyahu ile Hamas'ın silahsızlandırılması konusunda konuştuğunu da sözlerine ekleyen Trump, Hamas’ın ‘bunu yapmak için çok az zamanı olduğunu, aksi takdirde ağır bir bedel ödeyeceğini’ vurguladı. Ancak, Hamas tamamen silahsızlandırılmadan önce İsrail'in Gazze'den askerlerini çekip çekmeyeceği sorulduğunda, “Bu daha sonra konuşacağımız başka bir konu” yanıtını verdi.

vgt
ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'deki savaşı sona erdirme planının ikinci aşaması halen bazı eksikliklerle karşı karşıya (Mısır Başkanlığı)

Al-Farabi Stratejik Araştırmalar Merkezi Genel Sekreteri Dr. Muhtar Gubbaşi, tarih belirleme konusunun Washington'ın iradesine ve İsrail'in uygulamasına bağlı olduğunu düşünüyor. Dr. Gubbaşi’ye göre pazartesi günü Trump ve Netanyahu arasında yapılan toplantıda yaşananlar, birden fazla konuda ortak koordinasyonlarına rağmen Trump'ın işleri hızla ilerletmeye istekli olduğunu gösteriyor.

Öte yandan Filistinli siyasi analist Abdulmehdi Mattava’ya göre Trump ve İsrailli yetkililerin farklı vizyonlara sahip olduğu açık. Trump, hızlı hareket etmek istiyor, ancak silahsızlanma engeliyle karşı karşıya, İsrail ise ikinci aşamayı bölmek istiyor, bu da o aşamada takılıp kalacağımız anlamına geliyor.

Mattava, ikinci aşamanın planlandığı gibi başlamasını bekliyor. Bu aşamada, sınır kapılarının açılması, yardım kamyonlarının sayısının artırılması, bir ‘barış konseyi’ ve Gazze Şeridi’ni yönetmek için bir komite atanması gibi adımlar atılacak. Bunun yanında Washington, Hamas'ın silahsızlandırılması konusunda bir anlaşmaya varılamaması halinde İsrail'in kontrolündeki bölgelerde yeniden inşa çalışmalarına başlamasına izin verecek.

Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamaya göre Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati, CNN televizyonuna verdiği röportajda “Mısır, Gazze'deki ateşkesi istikrara kavuşturmak ve ikinci aşamaya geçmek, erken iyileşme ve yeniden inşa çabalarına devam etmek için çabalarını sürdürecek” dedi.

fvgb
Gazze şehrinin sahil şeridinde sıralanan ve Filistinli mültecileri sert kış koşullarından koruyan çadırlar (AFP)

Hamas Sözcüsü Hazım Kasım, Netanyahu'nun Trump ile görüşmesinden önce yaptığı açıklamada, Hamas’ın ‘Başkan Trump’ın Gazze Şeridi ve tüm bölgede barışı sağlama yeteneğine güvenmeye devam ettiğini’ söyledi.

Kasım, Trump'a ‘İsrail'e daha fazla baskı uygulayarak Şarm ei-Şeyh'te alınan kararlara uymasını sağlaması’ çağrısında bulundu.

Kasım, Hamas'ın silahsızlandırılması talepleri hakkında resmi bir yorumda bulunmadı, ancak Hamas, daha önce bunun için bazı koşullar belirlemişti.

Öte yandan İsrail'in engellerinin ikinci aşamanın hızlı ilerlemesini geciktireceğini, ancak Mısır'ın bu engelleri aşmak için çabalarını sürdüreceğini düşünen Gubbaşi, “İsrail'in Trump ile yapılan görüşmenin sonuçlarına bağlılığı ışığında, ikinci aşamanın başlangıç tarihi veya gecikmesi konusunda her şey mümkün” diye ekledi.


Sudan hükümeti "2026 acil durum bütçesini" onayladı ve bunu "mucize" olarak nitelendirdi

Sudan hükümeti Başbakan Dr. Kamil Idris başkanlığında toplantısını gerçekleştirdi (SUNA)
Sudan hükümeti Başbakan Dr. Kamil Idris başkanlığında toplantısını gerçekleştirdi (SUNA)
TT

Sudan hükümeti "2026 acil durum bütçesini" onayladı ve bunu "mucize" olarak nitelendirdi

Sudan hükümeti Başbakan Dr. Kamil Idris başkanlığında toplantısını gerçekleştirdi (SUNA)
Sudan hükümeti Başbakan Dr. Kamil Idris başkanlığında toplantısını gerçekleştirdi (SUNA)

Sudan Başbakanı Dr. Kamil Idris, dün Bakanlar Kurulu tarafından onaylanan 2026 mali yılı için acil durum bütçesini "mucize" olarak nitelendirdi.

Maliye Bakanlığı'nı, olağanüstü koşullar altında harcamaları kontrol altına aldığı, devlet kaynaklarını etkin bir şekilde yönettiği ve gelirleri artırdığı için övdü.

Sudan Başbakanı, ilk "mucizenin" bütçenin yaklaşık yüzde 9'luk bir GSYİH büyüme oranı beklentisi olduğunu, ikincisinin ise 2026 yılı boyunca ortalama enflasyon oranının yüzde 65'e düşürülmesi olduğunu belirtti.

Maliye Bakanı Dr. Cibril İbrahim, bütçenin ücretlerin iyileştirilmesini ve hizmet sektörünün giriş seviyesinde iş imkanlarının sağlanmasını içerdiğini belirterek, gelir tabanının genişletilmesinin yatay genişlemeye bağlı olduğunu ve vatandaşlara yeni vergi yükleri getirmeyi gerektirmediğini açıkladı. Bütçe ayrıca, 2025 yılındaki %101,9'luk orana kıyasla, 2026 yılı için ortalama enflasyon oranını %65'e düşürmeyi hedefliyor.

İbrahim, bütçenin kamu maliyesini reforme etmeye, belirli harcamalara ve kamu giderlerine öncelik vermeye, silahlı kuvvetlerin ve güvenlik hizmetlerinin ihtiyaçlarını karşılamaya, bakanlıkların ve hükümet birimlerinin temel ihtiyaçlarını karşılamaya, ayrıca komşu ülkelerdeki yerinden edilmiş ve mülteci Sudanlıların koşullarını iyileştirmeye ve onlara insani yardım sağlama maliyetlerini karşılamaya odaklandığını belirtti.

Maliye Bakanı, savaşın devam eden zorluklarına rağmen 2025 bütçesinin performansının beklentileri aştığını, kamu gelirlerinin %147'lik bir performans oranına ulaştığını ve harcamaların temel ihtiyaçlara yönelik olarak sürdürüldüğünü açıkladı. Bakan, bütçenin Hartum'a dönüş için uygun bir ortam yaratmaya ve Hartum Havalimanı'nı rehabilite etmeye yönelik olduğunu ifade etti.


Tunus'ta olağanüstü hal bir ay daha uzatıldı

Tunus bayrağı (Reuters)
Tunus bayrağı (Reuters)
TT

Tunus'ta olağanüstü hal bir ay daha uzatıldı

Tunus bayrağı (Reuters)
Tunus bayrağı (Reuters)

Tunus, ülkedeki olağanüstü hal uygulamasını yarından 30 Ocak'a kadar geçerli olarak bir ay daha uzattı.

Uzatma kararı, Cumhurbaşkanı Kays Said tarafından Resmi Gazete'de yayımlandı. Önceki uzatma, 2025 yılının tamamını kapsıyordu.

Ülkede olağanüstü hal, 24 Kasım 2015 tarihinde başkent merkezinde başkanlık güvenlik otobüsünü hedef alan ve 12 güvenlik görevlisi ile saldırının failinin de öldüğü ve DEAŞ’ın üstlendiği terörist bombalı saldırıdan bu yana on yıldan fazla bir süredir yürürlükte.