Çin’in ABD’yi endişelendiren yeni hamlesi: İran’da askeri üs

Hamaney, 2015 yılında Tahran’ı ziyaret eden Çin lideri ile bir araya geldi. (Sosyal Medya Organları)
Hamaney, 2015 yılında Tahran’ı ziyaret eden Çin lideri ile bir araya geldi. (Sosyal Medya Organları)
TT

Çin’in ABD’yi endişelendiren yeni hamlesi: İran’da askeri üs

Hamaney, 2015 yılında Tahran’ı ziyaret eden Çin lideri ile bir araya geldi. (Sosyal Medya Organları)
Hamaney, 2015 yılında Tahran’ı ziyaret eden Çin lideri ile bir araya geldi. (Sosyal Medya Organları)

Tarık eş-Şami
ABD, yarım asır boyunca Körfez’deki uluslararası suların kontrolünü başka herhangi bir süper güç olmadan elinde bulundurdu. Ancak bu durum artık değişmeye başladı gibi görünüyor. Öyle ki Çin, Güney Çin Denizi’ndeki askeri gücünü artırırken yıllar önce ABD’ye meydan okumak ve Körfez’de bir başka stratejik nokta üzerinde askeri nüfuzunu vurgulamak isteyen iddialı bir görüntüyle Bab-ul Mendeb’e yöneldi. Nihayetinde durum, Washington’ın endişelenmesine yol açarken bölgedeki hesaplarını ve stratejilerini gözden geçirmesine de neden olabilir. Peki; gerçekte neler oluyor? ABD bölgedeki yeni rakibini nasıl takip ediyor? Ve doğruluğunun kanıtlanması halinde ABD bu gelişmeyi nasıl değerlendirecek?

Oyalama yılları
 Çin son 10 yılda Ortadoğu’daki nüfuzunu ve ekonomik yayılımını genişletti. Ancak diplomatik açıdan büyük ölçüde tarafsız kaldı ve askeri bir varlığı da bulunmuyordu. Pekin yönetimi diplomatik açıdan İran, İsrail ve bölgedeki diğer ülkelerle dostane ilişkiler yürüttü. Çeşitli vesilelerle tartışmalı gündemler için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarına oy vermekten kaçındı.
Askeri açıdan ise Çin donanmasının İran’ın Bender Abbas limanına yaptığı bazı mevsimsel ziyaretler ile Hint Okyanusu’nun kuzeyinde Rusya ve İran donanmaları ile sınırlı manevralar dışında etkili bir varlığı bulunmuyordu.

Strateji değişiyor
Bununla birlikte Pekin’in askeri olarak varlığını genişletme ısrarı Hong Kong’daki Çin Okyanusu ve Güney Çin Denizi ile sınırlı değildi. Çin liderliği, Cibuti’de Bab-ul Mendeb yakınlarında, aynı ülkedeki ABD üssünün birkaç mil uzağında askeri bir üs kurdu. ABD askeri kaynaklarına göre Çinli pilotlar, bölgedeki ABD pilotlarının frekanslarını ve sinyallerini yakalamaya başladı.
İran’da yayın yapan gazetelere göre Çin, Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2015 yılında Tahran’a yönelik ziyareti sırasında iki tarafın imzaladığı güvenlik ve askeri anlaşmaların ardından İran’da kalıcı bir üs kurmaya çalışıyor. Cinping ziyareti sırasında İran Dini Lideri Ali Hamaney ve Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile bir araya geldi. İran Parlamentosu içerisinde, Pekin ile Körfez sularında İran sahillerindeki Kiş Adası’nda 25 yıl boyunca tesisin kiralanmasını içeren bir anlaşmanın imzalandığı söylentileri yayıldı.

ABD beklentisi
Adanın Çin’e kiralanmasıyla ilgili söylentiler şubat ayında başladı. İran’da yayın yapan muhafazakar Tasnim haber ajansı, radikal parlamento üyesi Hasan Nuruzi’nin Ruhani’ye hükümetin ‘Kiş Adası’nın Çinlilere teslim edilmesi müzakerelerinin sebeplerini’ açıklaması için çağrı yaptı. Nuruzi ayrıca adayı teslim etmeyi reddettiğini ve hükümetin Pekin ile olan ilişkilerinin gizliliğini kınadığını vurguladı.
Nuruzi, Tahran’daki İmam Humeyni Uluslararası Havalimanı yakınlarındaki seçim bölgesinde işçi sınıfı seçmenlerine hitap ederken parlamentonun öfkesi de İran’ın güvenlik ve savunma hesaplarına yöneldi. Pratik açıdan İran parlamentosu orduyu, Savunma Bakanlığı’nı ve rehberi sorgulama yetkisine sahip değil. Bununla birlikte bazı ABD takip merkezleri de Nuruzi’nin açıklamasını ciddiye aldıklarını belirtirken söylentilerin arkasında gerçeklik payı olduğunu ileri sürdü. Söz konusu merkezler ayrıca adadaki Çin tesislerinin arttığına ve ilerleyen dönemde daha da açık hale geleceklerine dikkat çektiler.

Farklı yansımalar
Gözlemciler, Çin'in artan askeri varlığının kesin olarak onaylanması halinde bunun çeşitli sonuçlara yol açacağı görüşünde. Gözlemciler, kuvvetlerini farklı ülkelere konuşlandıran ABD’nin açık avantajlara, eski ve yenilenmiş stratejik çıkarlara sahip bir bölgede başka bir büyük gücün rekabetine alışkın olmadığını aktardı. Çin askeri varlığının, ABD’yi Körfez’deki ve bölgede yer alan uluslararası sulardaki kuvvetlerini güçlendirmeye iteceği belirtildi.
Aynı şekilde Çin’in İran’daki askeri varlığını açık etme riski, Pekin ve Washington arasındaki gerilimi de artıracak, Kovid-19 krizinin ve yankılarının ateşine daha fazla benzin dökecek. Aynı şekilde özellikle de ABD otoritesinin, Çin’in İran’a ekonomik ve askeri desteğini takip etmesi sonrasında olası çatışmalarda yeni bir cephe açacak. Bununla birlikte bu varlık, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin İran rejimini azami yaptırımlar politikasıyla boyun eğdirme çabalarına açık bir meydan okuma olacak.
Bazı kesimler, doğrulanması halinde bu adımın ABD’yi ‘dünyayı, herkese zarar verebilecek ekonomik kriz döngüsüne sokabilecek’ bir şekilde Çin’e karşı yaptırımlar uygulamaya yöneltebileceği kanaatinde.
Demokrasileri Savunma Enstitüsü’nde araştırma görevlisi olan Cleo Paskal konuya dair şunları söyledi:
“Çin’in sözlerine değil, eylemlerine dikkat etmek önemlidir. Çin, yıllar önce dünyayı biri ABD etkisi altında diğeri Çin etkisi altında olmak üzere iki etki alanına bölme fikrini öne sürdü.”
Paskal ayrıca Washington ve Pekin arasında güven olmadığını, bu nedenle Çin’in niyet ve eylemleriyle mücadele ederken dikkatli olunması gerektiğini vurguladı.

İsrail’in Pekin ile flört hatası
Diğer yandan Amerikan Girişimcilik Enstitüsü’nde araştırmacı Michael Rubin, Çin’in bölgedeki artan askeri hırslarının İsrail’in Pekin’le flört etmesini, gelişmiş ve hassas askeri teknolojiler satmasını son derece önemli hale getirdiğini belirtti. Zira bir dönem İsrailli liderler, İran gibi düşmanca bölgesel rejimleri desteklemesini engellemek amacıyla Çin’e hassas askeri teknolojiler satmaya çalışırken diğer taraftan da ABD ile ortaklıklarını güçlendirmek için çabalamıştı.
ABD’li araştırmacı konuya dair şu değerlendirmelerde bulundu:
“İsrail’in Çin’i teknolojik açıdan destekleme politikası her zaman akılsızcaydı. Şu an ise bu yanılsamayı sonsuza dek bitirmek zorunda. Çin zaten Körfez’de bir üs inşa ederse ve İsrail bunun sonuçlarına odaklanmazsa o zaman ABD’deki Cumhuriyetçiler ve Demokratların İsrail’in niteliksel askeri üstünlüğünü korumak için süregelen garantileri yeniden gözden geçirme zamanı gelmiş demektir.”

İran’ın inkar bağlamı
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün İran adalarının Çin’e verildiğini ve yabancı güçlerin Çin ile büyük bir iş birliği anlaşmasının bir parçası olmasına izin verildiğini reddetmesine rağmen Batı medyası, İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in Pekin ziyaretinin, 2016 yılında imzalanan anlaşmaya dayalı olarak 25 yıl boyunca Çin ve İran arasındaki kapsamlı stratejik ortaklık hakkında bir yol haritası sunmak üzere geliştiğini savundu. Batı medya organlarına göre geçen hafta İran’ın eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, söz konusu anlaşmanın bazı gizli kısımlarına değindi ve anlaşmayı İran egemenliğinin ihlali olarak niteleyerek kabul etmediğini duyurdu. Bu tavır şüpheleri daha da artırdı.
Analistler, açıklamanın birkaç gün önce Çin’in BM Daimi Temsilcisi’nin BMGK huzurunda yaptığı açıklamayla örtüştüğünü aktardı. Analistlere göre ABD’ye yönelik ‘İran’a karşı yaptırımları durdurma’ çağrısı ve ABD’nin ‘BM’nin İran’a karşı uyguladığı silah ambargosunu’ uzatma baskısına karşı çıkması, Tahran’ın Pekin ve Moskova ile iş birliği karşısında ulaşmak istediği durumun da bir göstergesiydi.

Askeri dengeler değişiyor
‘Oil Prices’ ajansının İran Petrol Bakanlığı’ndaki kaynaklardan alıntı yaptığı haberine göre Çin ekonomik anlaşmaya, ‘Ortadoğu’daki jeopolitik kuvvetlerin mevcut dengesini değiştireceği dolaysıyla büyük küresel sonuçlara yol açabilecek’ yeni bir askeri bileşen dahil etti. Hamaney de geçen hafta mevcut anlaşmayı ‘Devrim Muhafızları’ndaki önemli isimler tarafından önerilen yeni askeri maddeleri ve asli ekonomik anlaşmanın önerdiği İran istihbarat servislerini içerecek şekilde’ genişletmeyi kabul etti.
İnternet sitesinin haberine göre İranlı yetkililer geçen hafta anlaşmanın Rusya’nın da önemli bir rol oynayacağı şekilde İran ve Çin arasında tam bir hava, deniz ve askeri iş birliğini kapsayacağını belirtti. Aktarılana göre gelecek ayın ikinci haftasında İranlı yetkililer ile Çin ve Rus meslektaşları arasında, Çin bombardıman uçaklarının verilmesi koşuluyla, diğer ayrıntılar üzerinde anlaşmaya varılması amacıyla bir toplantı düzenlenmesine karar verildi.

Rusya ve Çin
İran kaynaklarına göre süreç, Hamedan, Bender Abbas, Şabar ve Abdan’daki mevcut havalimanları yakınında bu amaçla inşa edilen çift kullanımlı tesislerin inşasıyla başlayacak. Sukhoi 34 orta menzilli süpersonik uçakların konuşlandırılmasının yanı sıra Tupolev Tu-22M3S türü Çin tarafından modifiye edilmiş Rus yapımı uçaklar da tesisler de yer alacak.
Bu, Moskova’nın bu üsleri ilk kullanımı değil. Rusya, ağustos 2016’da uzun menzilli Tupolev 22 bombardıman uçaklarını ve Sukhoi 34 uçakları vasıtasıyla Suriye’deki hedeflere saldırı düzenlemek için Hamedan Üssü’nü kullanmıştı.
Anlaşmaya göre Çin ve Rusya’nın savaş gemileri de Çabahar, Bender, Buşehr ve Bender Abbas’taki İran’ın ana limanlarında Çinli şirketler tarafından inşa edilen tesisleri kullanabilecek.
‘Oil Prices’ ajansına göre hava ve deniz konuşlanması operasyonlarına, NATO’daki komuta ve kontrol sistemlerini etkisiz hale getirmek amacıyla erken uyarı, sıkışma, destek ve elektronik koruma gibi elektronik savaş alanları da dahil Çin ve Rusya elektronik savaş yeteneklerinin konuşlandırılması da eşlik edecek. Yeni sistemler olası ABD veya İsrail saldırılarına karşı koymak amacıyla gelişmiş Rus S-400 savunma füze ve uçaksavar füzelerini de içerebilir.

Ekonomik faktör
Ajansın aktardığına göre geçen yıl imzalanan anlaşmanın gizli unsurlarından biri de Çin’in İran’daki petrol, gaz ve petrokimya sektörlerini geliştirmek için 280 milyar dolar yatırım yapmasıyla ilgili. Bu miktar gelecek 25 yılın ilk beş senesinde teslim edilecek.
İran’da nakliye ve imalat sektörleri için altyapıyı geliştirmek amacıyla ilk beş yılda 120 milyar dolarlık bir yatırımla iki tarafın mutabakatına tabi olarak her beş yılda bir ek fon sağlamak için bir anlayış oluşturuldu.
Diğer yandan Çin, risk telafisi olarak yüzde 6 ila 8 arasında bir başka indirime ek olarak piyasadaki ölçüm fiyatına kıyasla herhangi bir petrol, gaz veya petrokimya ürününü yüzde 12 indirimle alabilecek. Pekin ayrıca finansal aidatlarının ödemesini iki yıla kadar erteleme hakkına da sahip olacak. Aynı şekilde Çin’in alacağı toplam indirim, petrol, gaz ve petrokimya alımlarının yüzde 32’sine ulaşabilir.
Ayrıca Pekin, Çin Devlet Başkanı’nın jeopolitik projesi olan ‘Bir Kuşak, Bir Yol’ doğrultusunda İran’ın temel altyapısının inşasına da tam olarak katılabilecek.
İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı İshak Cihangiri ve diğer önde gelen İranlı yetkililerin geçen yıl söz konusu anlaşma hakkında yaptıkları açıklamalara göre Tahran, 900 km uzunluğundaki Tahran- Meşhed demiryoluna ilişkin modernize ve elektrik projesini uygulamak için Pekin ile bir anlaşma imzaladı. Aynı şekilde Tahran ve Kum arasında, petrol, gaz ve petrokimya endüstrilerinin, Tebriz-Ankara gaz boru hattının başlangıç noktası sayılan İran’ın kuzeybatısındaki Tebriz’e kadar uzanan hızlı bir demiryolu hattı inşası planlanıyor. Daha sonra demiryolu, Batı Çin’den başlayan ve İran ile Türkiye ve Avrupa’ya ulaşan yeni İpek Yolu’nu Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’a bağlıyor.



ABD'nin Gazze ve Trump Planı’nı onaylama ile ilgili taslak kararın tam metni

ABD'nin Gazze ve Trump Planı’nı onaylama ile ilgili taslak kararın tam metni
TT

ABD'nin Gazze ve Trump Planı’nı onaylama ile ilgili taslak kararın tam metni

ABD'nin Gazze ve Trump Planı’nı onaylama ile ilgili taslak kararın tam metni

ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'ye yönelik barış planını, özellikle de Gazze Şeridi'ne uluslararası bir güç konuşlandırılmasını desteklemek için ABD tarafından BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan taslak kararının tam metni.

Güvenlik Konseyi içindeki müzakereler kapsamında birkaç kez revize edilen metin, İsrail ile Hamas arasında 10 Ekim'de ateşkesi sağlayan planı onaylıyor.

Karar taslağı, sınır bölgelerinin güvenliğini sağlamak ve Gazze Şeridi'ni silahsızlandırmak için İsrail, Mısır ve yeni eğitilen Filistin polisiyle iş birliği yapacak bir “uluslararası istikrar gücü” kurulmasına olanak tanıyor. Uluslararası istikrar gücü ayrıca “resmi olmayan silahlı örgütlerin kalıcı olarak silahsızlandırılması” üzerinde çalışacak, sivilleri koruyacak ve insani koridorlar oluşturacak.

Yine karar taslağı, Gazze’de teorik olarak Trump başkanlığında olacak ve görev süresi 2027 sonuna kadar devam edecek bir geçiş yönetimi organı olan “Barış Kurulu”nun kurulmasına da olanak sağlıyor.

Önceki taslaklardan farklı olarak, bu karar gelecekte kurulacak bir Filistin devleti olasılığından bahsediyor.

Karar taslağında Filistin Ulusal Otoritesi gerekli reformları uyguladığında ve Gazze'nin yeniden inşasına başlandığında, “Filistinliler için güvenilir bir kendi kaderini tayin etme ve devlet kurma süreci için koşulların nihayet oluşabileceği” belirtiliyor. Bu madde İsrail tarafından sert bir şekilde karşılandı. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı Karar taslağının ve Trump’ın Planı’nın tam metni şöyledir:

Güvenlik Konseyi, 29 Eylül 2025 tarihli ve (bu karara Ek 1 olarak eklenmiş) Gazze Çatışmasını Sonlandıracak Kapsamlı Planı memnuniyetle karşılamıştır. Bunu imzalayan, kabul eden veya onaylayan devletleri takdir etmektedir.

Ayrıca Trump’ın 13 Ekim 2025 tarihli tarihi Kalıcı Barış ve Refah Deklarasyonu'nu memnuniyetle karşılamaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri, Katar Devleti, Mısır Arap Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Gazze Şeridi'nde ateşkesi kolaylaştırmada oynadıkları yapıcı rolü takdir etmektedir.

Gazze Şeridi'ndeki durumun bölgesel barışı ve komşu devletlerin güvenliğini tehdit ettiğini kabul etmektedir.

Filistin meselesi de dahil olmak üzere Ortadoğu'daki durumla ilgili önceki Güvenlik Konseyi kararlarını hatırlatmaktadır.

ABD, İsrail ile Filistinliler arasında barışçıl ve müreffeh bir birlikte yaşama için üzerinde uzlaşılmış bir siyasi ufkun belirlenmesi amacıyla diyalog süreci başlatacaktır

1. Güvenlik Konseyi, Kapsamlı Planı onaylamakta, tarafların planı kabul ettiğini kabul etmekte ve tüm tarafları, ateşkesi iyi niyetle ve gecikmeden sürdürmek de dahil olmak üzere planı eksiksiz bir şekilde uygulamaya çağırmaktadır.

2. Uluslararası tüzel kişiliğe sahip geçiş yönetimi olacak bir “Barış Kurulu” kurulmasını memnuniyetle karşılamaktadır. Bu kurul, Kapsamlı Plan’a uygun olarak ve ilgili uluslararası hukuk ilkeleriyle uyumlu bir şekilde, Gazze'nin yeniden inşasına yönelik çerçeveyi geliştirecek ve finansmanı koordine edecektir. Kurul, Başkan Trump'ın 2020’de sunduğu barış planı ile Suudi-Fransız teklifi de dahil olmak üzere çeşitli tekliflerde yer aldığı gibi, Filistin Ulusal Otoritesi reform programını tatmin edici bir şekilde tamamlayana kadar görevini sürdürecektir. Reform programının uygulanması Filistin Ulusal Otoritesi’nin Gazze üzerinde güvenli ve etkili bir kontrolü yeniden kazanmasını sağlayacaktır.

Filistin Ulusal Otoritesi’nin reform programını uygulaması ve Gazze'nin yeniden inşa sürecinde kaydedilen ilerlemenin ardından, Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme hakkı ve bir Filistin devletinin kurulması yönünde güvenilir bir yol geliştirmek için koşullar oluşabilir.

ABD, İsrail ile Filistinliler arasında barışçıl ve müreffeh bir birlikte yaşama için üzerinde uzlaşılmış bir siyasi ufkun belirlenmesi amacıyla diyalog süreci başlatacaktır.

3. Barış Kurulu ile iş birliği içinde insani yardımın tam olarak yeniden başlatılmasının ve ilgili uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak ve BM, Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve Kızılay da dahil olmak üzere iş birliği yapan kuruluşlar aracılığıyla Gazze Şeridi'ne ulaştırılmasının önemini vurgulamaktadır. Ayrıca, yardımların barışçıl amaçlarla kullanılmasını ve silahlı örgütler tarafından yönlendirilmemesini sağlamayı da garanti etmektedir.

4. Barış Kurulu’na katılan üye devletlere ve Kurul'un kendisine şunları yapma yetkisi vermektedir:

(a) Aşağıdaki 7. fıkraya göre kurulacak kuvvetlerdeki personelin ayrıcalıkları ve dokunulmazlıkları da dahil olmak üzere, Kapsamlı Plan'ın hedeflerine ulaşmak için gerekli düzenlemeleri yapmak.

(b) Gerektiğinde görevlerini yerine getirmek üzere uluslararası tüzel kişiliğe ve yürütme yetkilerine sahip operasyonel birimler kurmak. Bu görevlere şunlar dahildir:

  1. Arap Devletleri Birliği tarafından onaylanan, Gazze Şeridi'nde Filistinli teknokratlardan oluşan bağımsız ve apolitik bir komitenin denetlenmesi ve desteklenmesi de dahil olmak üzere, Gazze'de kamu hizmetlerini yönetmek ve günlük idareyi üstlenmek üzere bir geçiş yönetimi kurmak.

  2. Gazze'de yeniden inşa ve ekonomik toparlanma programlarını uygulamak.

  3. Gazze'de kamu hizmetlerini ve insani yardımı koordine etmek, desteklemek ve sunmak.

  4. Kapsamlı Plan’a uygun olarak, insanların Gazze'ye giriş ve çıkışlarını kolaylaştırmak için gerekli önlemleri almak.

  5. Kapsamlı Plan’ı desteklemek ve uygulamak için gerekli tüm ek görevleri yapmak.

  6. 4’üncü fıkrada belirtilen operasyonel birimlerin Barış Kurulu'nun yetki ve denetimi altında faaliyet göstereceği ve bağışçılardan, Kurul'un finansman mekanizmalarından ve hükümetlerden gelen gönüllü katkılarla finanse edileceği anlaşılmaktadır.

  7. Dünya Bankası ve diğer finans kuruluşları, bağışçıların yönetiminde özel bir güven fonunun kurulması da dahil olmak üzere, Gazze'nin yeniden inşasını ve kalkınmasını desteklemek için gerekli finansmanı sağlamaya ve kolaylaştırmaya çağrılmaktadır.

Güvenlik Konseyi, Barış Kurulu ile iş birliği yapan üye devletlere, Kurul’un kendisine, Gazze'de, Kurul tarafından kabul edilebilir birleşik bir komuta altında faaliyet gösterecek bir Uluslararası Geçici İstikrar Gücü (ISF) kurma yetkisi vermektedir. ISF, Mısır Arap Cumhuriyeti ve İsrail Devleti ile yakın istişare içinde, katılımcı devletlerin kuvvetlerinden oluşacaktır ve uluslararası insancıl hukuk da dahil olmak üzere uluslararası hukuka uygun olarak görevini yerine getirmek için gerekli tüm araçları kullanacaktır.

ISF şunları yapacaktır:

• Mevcut anlaşmalarına halel getirmeksizin İsrail ve Mısır ile iş birliği yapmak.

• Eğitimli ve seçilmiş bir Filistin polis gücünü desteklemek.

• Sınır bölgelerini güvence altına almak.

• Gazze Şeridi'nin silahsızlandırılması, tüm askeri, terör amaçlı ve saldırı odaklı altyapının tamamen imha edilmesi ve yeniden inşa edilmesine izin verilmemesi yoluyla güvenlik ve istikrarı sağlamak.

• Devlet dışı silahlı örgütleri kalıcı olarak silahsızlandırmak.

• İnsani yardım operasyonları da dahil olmak üzere sivilleri korumak.

• Filistin polis gücünü eğitmek ve desteklemek.

• İnsani yardım koridorlarını güvence altına almak için ilgili devletlerle koordinasyon sağlamak.

• Kapsamlı Plan’ı desteklemek için gerekli tüm ilave görevleri yerine getirmek.

Barış Kurulu ve onunla iş birliği yapan üye devletler, Gazze'de Kurul tarafından kabul edilebilir birleşik komuta altında faaliyet gösterecek bir Uluslararası Geçici İstikrar Gücü (ISF) kurabilir

ISF kontrolü ve istikrarı sağladığında, İsrail Savunma Kuvvetleri, ISF, İsrail, garantörler ve ABD tarafından kararlaştırılacak silahsızlanma ile ilgili parametrelere, aşamalara ve zaman çizelgelerine göre Gazze’den çekilecektir. Gazze'nin yenilenen herhangi bir terör tehdidinden arındığı garanti edilene kadar çevre güvenlik varlığı sürdürülecektir.

ISF şu görevleri yerine getirecektir:

(a) Barış Kurulu'na Gazze'deki ateşkesin uygulanmasının denetlenmesinde yardımcı olmak ve Kapsamlı Plan'ın hedeflerine ulaşmak için gerekli düzenlemeleri yapmak

(b) Barış Kurulu'nun stratejik yönlendirmesi altında ve gönüllü katkılar, Kurul'un ve hükümetlerin finansman mekanizmaları tarafından finanse edilecek şekilde faaliyet göstermek.

Barış Kurulu ve bu kararla yetkilendirilen uluslararası sivil ve güvenlik varlığının, Kurul’un gelecekteki icraatlarına tabi olmak üzere, 31 Aralık 2027 tarihine kadar varlığını sürdürmesine ve ISF’nin görev süresinin uzatılmasına yönelik herhangi bir kararın Mısır, İsrail ve diğer katılımcı üye devletlerle tam bir iş birliği ve koordinasyon içinde alınmasına karar verilmiştir.

Üye devletler ve uluslararası kuruluşlar, operasyonel birimlerine ve ISF'ye personel, ekipman ve mali kaynak sağlama fırsatlarını belirlemek, teknik yardım sağlamak ve çalışmalarını ve belgelerini tamamen tanımak için Barış Kurulu ile iş birliği yapmaya çağırılmaktadır.

Barış Kurulu'ndan, yukarıda kaydedilen ilerleme hakkında her altı ayda bir Güvenlik Konseyi'ne yazılı bir rapor sunması talep edilmektedir.

Bu konunun Güvenlik Konseyi’nin gözetimi altında kalmasına karar verilmiştir.

_______________________________________________________________________________________

Ek 1 – Başkan Donald J. Trump'ın Gazze Çatışmasını Sonlandıracak Kapsamlı Planı

1. Gazze, komşuları için hiçbir tehdit oluşturmayan, radikalizm ve terörden arındırılmış bir bölge olacaktır.

2. Gazze, yeterince acı çekmiş halkının yararına yeniden geliştirilecektir.

3. Tarafların bu öneri üzerinde mutabık kalmaları halinde savaş hemen sona erecektir. İsrail Savunma Kuvvetleri rehinelerin iade işlemlerinin alt yapısını hazırlamak amacıyla üzerinde uzlaşılan sınırlara çekilecektir. Bu aşamada tüm askerî faaliyetler (hava ve topçu saldırıları dâhil) durdurlacak, cephe hatları dondurulmuş şekilde muhafaza edilecektir.

Gazze, kamu hizmetlerini ve belediye hizmetlerini sunmaktan sorumlu, teknokrat ve apolitik bir Filistin komitesi aracılığıyla geçici bir yönetime tabi olacaktır

4. İsrail'in kamuoyuna açık bir şekilde anlaşmayı kabul ettiğini duyurmasından itibaren 72 saat içinde, hayatta olan ve olmayan tüm rehineler iade edilecektir.

5. Tüm rehinelerin serbest bırakılmasının ardından İsrail, müebbet hapis cezası almış 250 Filistinli tutukluya ek olarak, 7 Ekim 2023'ten sonra Gazze'de tutuklanan bin 700 tutukluyu serbest bırakacaktır. Bu kapsamda tutulan tüm kadın ve çocuklar da buna dahildir. Naaşı verilecek her İsrailli rehine karşılığında İsrail, 15 Gazzelinin cenazesini iade edecektir.

6. Tüm rehineler iade edildikten sonra, barışçıl bir arada yaşamayı ve silahlarını bırakmayı taahhüt eden Hamas üyelerine af tanınacaktır. Gazze'den ayrılmak isteyenlere ev sahibi ülkelere güvenli geçiş imkânı sağlanacaktır.

7. Anlaşmanın kabul edilmesinin ardından Gazze'ye derhal yardım gönderilecektir. Yardım miktarları, 19 Ocak 2025 tarihli anlaşmada belirtilen miktarlardan az olmamalıdır ve altyapının (su, elektrik, kanalizasyon), hastanelerin, fırınların yeniden işler hâle getirilmesini ve molozların temizlenip yolların açılmasını mümkün kılacak ekipmanların girişini kapsamaktadır.

8.Yardımlar, BM ve bağlı ajansları, Kızılay ve taraflar ile ilişkisi olmayan diğer uluslararası kuruluşlar aracılığıyla ve her iki tarafın da müdahalesi olmaksızın Gazze’ye giriş yapacak ve dağıtılacaktır. Refah Sınır Kapısı’nın her iki yönde de açılması, 19 Ocak 2025 tarihli anlaşmada uygulanan aynı mekanizmaya tabi olacaktır.

9. Gazze, kamu hizmetlerini ve belediye hizmetlerini sunmaktan sorumlu, teknokrat ve apolitik bir Filistin komitesi aracılığıyla geçici bir yönetime tabi olacaktır. Komite, nitelikli Filistinliler ile uluslararası uzmanlardan oluşacaktır. Başkan Donald J. Trump başkanlığında, eski Başbakan Tony Blair de dahil olmak üzere diğer üyeler ve devlet başkanları tarafından yönetilecek “Barış Kurulu” adı verilen yeni bir uluslararası geçiş organının gözetiminde görev yapacaktır. Bu yapı, Filistin Ulusal Otoritesi reform programını tamamlayana kadar Gazze'nin yeniden inşası için çerçeveyi oluşturacak ve finansman sağlayacaktır.

Yeniden inşa ilerledikçe ve Filistin Otoritesi reform programını uyguladıkça, Filistin’in kendi kaderini tayin etme hakkına ve devletleşmeye yönelik güvenilir bir yolun oluşması için koşullar sağlanabilir

10. Yeniden inşa ve kalkınmaya yönelik “Trump Ekonomik Planı”, Ortadoğu'da modern mucize şehirlerin gelişimine katkıda bulunmuş uzmanlardan oluşan bir komite tarafından hazırlanacaktır. Çeşitli uluslararası tarafların yatırım teklifleri de değerlendirilecektir.

11. Katılımcı ülkelerle müzakere edilerek, tercihli gümrük tarifelerine sahip özel bir ekonomik bölge oluşturulacaktır.

12. Hiç kimse Gazze'den ayrılmaya zorlanmayacaktır. Ayrılmak isteyenler bunu özgürce yapabilecek, dönmek isteyenlere de dönüş hakkı tanınacaktır. Halkın Gazze’de kalması teşvik edilecek ve daha iyi bir geleceğe katkı sunmaları sağlanacaktır.

13. Hamas ve diğer silahlı fraksiyonlar, Gazze’nin yönetiminde doğrudan, dolaylı ya da herhangi bir şekilde yer almayacaklarını taahhüt etmektedir. Tüm askeri, terör amaçlı ve saldırı odaklı altyapı tamamen imha edilecek ve yeniden inşa edilmesine izin verilmeyecektir. Gazze, bağımsız gözlemcilerin gözetiminde, uluslararası fonlarla desteklenen ve bağımsız kuruluşlar tarafından doğrulanan satın alma ve yeniden entegrasyon programlarıyla silahsızlandırılacaktır.

14. Bölgesel ortaklar, Hamas ve diğer fraksiyonların yükümlülüklerine uymalarını sağlamak ve “Yeni Gazze”nin ne komşuları ne de kendi halkı için tehdit oluşturmamasını garanti altına alacaklardır.

15. ABD, Ürdün ve Mısır ile iş birliği içinde, Filistin polisini eğitmek ve desteklemek üzere Gazze'ye bir an önce konuşlandırılacak bir Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) kurmak için Arap ve uluslararası ortaklarla birlikte çalışacaktır. Bu güç, sınırları güvence altına almak, silah girişini engellemek ve yeniden inşa için mal akışını kolaylaştırmak amacıyla İsrail ve Mısır ile birlikte çalışacaktır.

16. İsrail Gazze'yi ne işgal edecek ne de ilhak edecektir. Kontrol ve istikrar sağlandığında, İsrail Savunma Kuvvetleri, ISF, İsrail, garantörler ve ABD tarafından kararlaştırılacak silahsızlanma ile ilgili parametrelere, aşamalara ve zaman çizelgelerine göre geri çekilecektir.

17. Eğer Hamas teklifi geciktirir veya reddederse, yukarıda belirtilen hususlar, İsrail Kuvvetleri tarafından kademeli olarak uluslararası istikrar gücüne devredilecek “terörden arındırılmış” alanlarda uygulanmaya devam edecektir.

18. Filistinliler ile İsraillilerin zihin dünyasını ve anlatı biçimlerini dönüştürmeyi amaçlayan, hoşgörü ve barışçıl bir arada yaşama değerlerine dayalı bir dinler arası diyalog mekanizması hayata geçirilecektir.

19. Yeniden inşa ilerledikçe ve Filistin Otoritesi reform programını uyguladıkça, Filistin’in kendi kaderini tayin etme hakkı ve devletleşmeye yönelik güvenilir bir yolun oluşması için koşullar sağlanabilir.

20. ABD, İsrail ile Filistinliler arasında kalıcı ve barışçıl bir birlikte yaşama için üzerinde uzlaşılmış bir siyasi ufkun belirlenmesi amacıyla bir diyalog süreci başlatacaktır.


Senatör Risch, Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan, küresel güvenlik ve ekonominin geleceğinde kilit bir rol oynuyor

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Riyad'da ABD Başkanı Donald Trump'ı karşılıyor, 13 Mayıs 2025. (Reuters)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Riyad'da ABD Başkanı Donald Trump'ı karşılıyor, 13 Mayıs 2025. (Reuters)
TT

Senatör Risch, Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan, küresel güvenlik ve ekonominin geleceğinde kilit bir rol oynuyor

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Riyad'da ABD Başkanı Donald Trump'ı karşılıyor, 13 Mayıs 2025. (Reuters)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Riyad'da ABD Başkanı Donald Trump'ı karşılıyor, 13 Mayıs 2025. (Reuters)

Önde gelen Cumhuriyetçi Senatör Jim Risch, Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Beyaz Saray ziyaretinin önemini “Suudi Arabistan, küresel güvenlik, ekonomi ve barışın geleceğinde stratejik bir ortak ve kilit bir aktördür” ifadesiyle özetledi.

Ziyaretle eş zamanlı olarak Şarku'l Avsat, mevcut ve eski ABD yetkililerinin beklenen ekonomi, güvenlik, siyaset ve savunma sonuçları hakkındaki görüşlerini aldı.

ABD yönetiminin hazırlıkları, Washington'un Suudi Arabistan ile çeşitli alanlarda ilişkileri ilerletmeye verdiği önemi yansıtıyor.

Bölgesel istikrar

ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Jim Risch, Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte, “Ortadoğu'nun son birkaç yılda önemli ölçüde değişmesi ve bölgenin yeni bir rota çizmesiyle, Suudi Arabistan birçok konuda önemli bir lider olacak” dedi.

hy
ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Jim Risch (Arşiv)

Risch, şu anda normalleşmenin zorluğunu ve karmaşıklığını kabul etmekle birlikte, bu adımın ‘içinde bulunulan fırsat anını kalıcı bir refah dönemine dönüştürebileceğini’ düşünüyor. Bu, Riyad'ın Filistin devletinin kurulması için bir çözüm bulunana kadar normalleşmenin müzakere masasında yer almayacağını ısrarla vurguladığı bir dönemde geliyor.

cvfdg
ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) eski Komutanı General Joseph Votel, 2016 yılında Senato oturumunda konuşuyor. (Getty Images)

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) eski Komutanı General Joseph Votel ise bu ziyareti ‘ABD'nin Ortadoğu'da halen hayati ulusal güvenlik çıkarları olduğunu’ gösteren bir işaret olarak değerlendirdi. Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan'ın ‘önemli bir bölgesel ortak’ olduğunu belirterek, ‘bu ziyaretin dünyanın çok önemli bir bölgesinde bölgesel istikrarı teşvik etmeye yönelik bir adım olacağını’ umduğunu ifade etti.

Savunma, ekonomi ve siyaset anlaşmaları

ABD Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşar Yardımcısı ve Joe Biden'ın eski Libya Özel Temsilcisi adayı Jennifer Gavito, söz konusu ziyaretin ‘Suudi Arabistan'ın Trump'ın Ortadoğu stratejisinde kilit bir ortak olarak konumunu etkili bir şekilde pekiştirdiğini’ düşünüyor. “Trump'ın mayıs ayında Suudi Arabistan'ı ziyaretinden bu yana, büyük yatırım anlaşmalarının yönetimin ekonomik hedeflerinin merkezinde olduğu açıktı. Aynı derecede önemli olan, Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin Suriye ve Gazze gibi bölgedeki politikalar konusunda Trump üzerindeki etkisidir” diyen Gavito, iki ülke arasındaki jeopolitik ortaklığın, daha yakın savunma ve güvenlik bağları kurma anlaşmalarıyla güçlenerek gelişmeye devam edeceğini öngörüyor.

ty
ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Riyad'da Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın huzurunda Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile bir araya geldi. (SPA)

Ziyaret gündemine ekonomik açıdan bakıldığında, ABD Kara Kuvvetleri'nin eski Yemen Ataşesi Adam Clements, ‘ister Gazze Şeridi’nin yeniden inşası, ister Lübnan’daki altyapının yeniden kurulmasına yardım, ister Suriye’deki yeniden imar çabaları olsun ABD’nin kesinlikle Suudi Arabistan ile bir ortaklık arayacağını’ söyledi. Eski diplomat, Şarku’l Avsat’a konuşurken ‘bunların son derece büyük projeler olduğunu ve ABD’nin bu hedeflere ulaşmak için Suudi Arabistan ile iş birliği yapmaya çalışacağını’ ifade etti.

Güvenlik açısından ise Clements, ABD'nin ‘Gazze'de sahada uygulanabilecek herhangi bir askeri yaptırım mekanizması için en azından siyasi destek’ aradığına inanıyor. Washington, siyasi-askeri geçiş aşamasında Lübnan'da destek ve Hizbullah'ı silahsızlandırma çabaları için Suudi Arabistan'a da başvuracak. ABD, Suriye'deki güvenlik yapısını ve güvenlik altyapısını güçlendirmek için de Suudi Arabistan'ın desteğine ihtiyaç duyacak.

Savunma taahhüdü

Eurasia Group'un Ortadoğu'dan sorumlu yönetici direktörü Firas Maksad, ziyaretin ‘bu önemli ikili ilişkide kaydedilen ilerlemeyi vurguladığını’ söyledi. O, bu ilişkinin ‘ABD ile Çin arasındaki rekabetten ziyade ABD'nin normalleşmeyi teşvik etme çabalarından kaynaklanarak’ daha da güçleneceğini düşünüyor.

Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda Maksad, ziyaret sırasında önemli açıklamalar yapılacağını ifade etti. Bunlar arasında ABD'nin Suudi Arabistan'ı savunma konusundaki açık taahhüdü, F-35 savaş uçakları ve MQ-9 Reaper insansız hava araçlarını içeren büyük silah anlaşmaları, teknolojik iş birliği ve gelişmiş yapay zekâ çiplerinin transferi konusunda anlaşmalar yer alıyor.

Maksad, Trump'ın Suudi Arabistan'a, krallığın Vizyon 2030 kapsamında geçirdiği dönüşüm sürecini desteklemek için gerekli olan gelişmiş Amerikan teknolojilerinin yanı sıra, gelişmiş güvenlik garantileri de sunacağını düşünüyor. Maksad, üst düzey ABD'li yetkililerin ‘Trump'ın Suudi Arabistan'a sunmaya hazırlandığı şeyin, Amerika'nın Japonya'ya sunduğundan daha fazla bir savunma taahhüdü olduğu’ yönündeki sözlerini aktardı.


Netanyahu, Batı Şeria'da İsrailli "aşırılıkçıların" uyguladığı şiddeti kınadı

İşgal altındaki Batı Şeria'da Metzad Yahudi yerleşim biriminin yakınında inşa edilen yasadışı bir yerleşim biriminin tahliyesi ve yıkımı sırasında İsrail güvenlik güçleri ile yerleşimciler arasında çıkan çatışma, 17 Kasım 2025 (AFP)
İşgal altındaki Batı Şeria'da Metzad Yahudi yerleşim biriminin yakınında inşa edilen yasadışı bir yerleşim biriminin tahliyesi ve yıkımı sırasında İsrail güvenlik güçleri ile yerleşimciler arasında çıkan çatışma, 17 Kasım 2025 (AFP)
TT

Netanyahu, Batı Şeria'da İsrailli "aşırılıkçıların" uyguladığı şiddeti kınadı

İşgal altındaki Batı Şeria'da Metzad Yahudi yerleşim biriminin yakınında inşa edilen yasadışı bir yerleşim biriminin tahliyesi ve yıkımı sırasında İsrail güvenlik güçleri ile yerleşimciler arasında çıkan çatışma, 17 Kasım 2025 (AFP)
İşgal altındaki Batı Şeria'da Metzad Yahudi yerleşim biriminin yakınında inşa edilen yasadışı bir yerleşim biriminin tahliyesi ve yıkımı sırasında İsrail güvenlik güçleri ile yerleşimciler arasında çıkan çatışma, 17 Kasım 2025 (AFP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dün akşamı işgal altındaki Batı Şeria'daki yerleşimcileri temsil etmediğini söylediği "aşırılık yanlıları" tarafından gerçekleştirilen şiddet eylemlerini kınadı ve konuyu "kişisel olarak" ele alacağına söz verdi.

Netanyahu'nun açıklamaları, Beytüllahim yakınlarındaki Filistin köyü Jaba'ya yönelik saldırının ardından geldi. Saldırının, İsrail yetkililerinin aynı bölgedeki bir karakolu tahliye etmesine misilleme olduğu anlaşılıyor.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), 1967'den beri İsrail işgali altında olan Batı Şeria'da yaklaşık yirmi yıldır veri toplarken, ekim ayında "kayıplara, mal hasarına veya her ikisine birden neden olan yerleşimci saldırılarında" keskin bir artış kaydetti.

Fransız Haber Ajansı AFP’de yer alan açıklamasında Netanyahu, "Yahudiye ve Samariye'deki (Batı Şeria) yerleşimcileri temsil etmeyen ve adaleti kendi ellerine almaya çalışan bir avuç aşırılıkçının kışkırttığı şiddetli isyanları çok ciddiye alıyorum" dedi.

"Bu konuyu bizzat ele almayı ve ilgili bakanları en kısa sürede toplantıya çağırarak bu ciddi duruma yanıt vermeyi düşünüyorum."

Saldırı, dün yüzlerce polis ve askerin, Kudüs'ün güneyindeki Guşh Etzion yerleşim biriminde bulunan yasadışı Tzur Misgavi karakolunu buldozerlerle yıkmasının ardından gerçekleşti.

Çatışmalar çıktı ve askerler sis ve ses bombası attı.

Yahudi terörizmi

İsrail'in işgal edip ilhak ettiği Doğu Kudüs hariç, Batı Şeria'da Birleşmiş Milletler'in uluslararası hukuka göre yasadışı kabul ettiği yerleşimlerde şu anda 500 binden fazla İsrailli yaşıyor. Bunların arasında yaklaşık üç milyon Filistinli de bulunuyor.

Netanyahu hükümetindeki aşırı sağcı bakanların teşvikiyle yerleşimciler tarafından kurulan bu yerleşim karakolları, İsrail yasalarına göre yasadışı olsa da çoğu yetkililer tarafından yasallaştırılıyor.

defrt
İşgal altındaki Batı Şeria'da Metzad Yahudi yerleşim biriminin yakınında inşa edilen yasadışı yerleşimci karakolunun tahliyesi ve yıkımı sırasında, 17 Kasım 2025 (AFP)

İsrailli muhalefet lideri Yair Lapid, Jaba’daki saldırıyı kınayarak, “şiddet yanlısı suçluların sert bir şekilde cezalandırılması gerektiği" gerekçesiyle "şiddetin giderek arttığı yeni bir aşama" olarak nitelendirdi. Sol görüşlü Demokrat Parti lideri Yair Golan ise "Yahudi terörizminin (...) kontrolden çıkmasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

Filistinlilere karşı doğrudan eylemde bulunmayı savunan aşırılıkçı yerleşimcilerden oluşan Hilltop Youth hareketine bağlı bir Telegram grubu, yanan bir aracın videosunu şu başlıkla yayınladı: "Hilltop'a sadece birkaç dakika uzaklıktaki Beytüllahim bölgesindeki Jaba köyü bugün boşaltıldı."

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar ise bu isyancıların "İsrail Devleti'ne zarar verdiğini, Yahudiliği karaladığını ve yerleşim projesine zarar verdiğini" söyledi.

"Gelişim ve genişleme"

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, hükümetin kamu düzenini korurken "yerleşimleri geliştirmeye ve genişletmeye" devam edeceğini söyledi ve şiddet yanlısı yerleşimcileri "suçlu anarşistler" olarak nitelendirdi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Katz'ın Kasım 2014'te savunma bakanı olarak atanmasının ardından aldığı ilk kararlardan biri, işgal altındaki Batı Şeria'da Filistinlilere saldırmakla suçlanan Yahudi yerleşimcilere yönelik idari gözaltı kararlarının iptal edilmesi oldu.

İsrail ordusu yaptığı açıklamada, yerleşimci saldırılarının "komutanları ve askerleri savunma ve terörle mücadele gibi temel görevlerinden uzaklaştırmasından" duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

Batı Şeria'nın sivil işlerinden sorumlu aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Tzur Misgavi yerleşiminin tahliyesini, yetkililerin inşaat projesi yürüttüğü arazide sakinlerinin yasadışı olarak yaşadığını söyleyerek haklı çıkardı.

Açıklamasında, "Kimse bana yerleşim yeri inşa etmeyi öğretemez" ifadesini kullandı.

Batı Şeria'daki yerleşim faaliyetleri, 1967'den bu yana hem sol hem de sağ kanattan tüm İsrail hükümetleri döneminde devam etmiş ve mevcut yönetim döneminde, özellikle Ekim 2023'te Gazze Şeridi'nde savaşın başlamasından bu yana önemli ölçüde artmıştır.