Kovid-19 ilk kez 3 boyutlu görüntülendi

Kovid-19 ilk kez 3 boyutlu görüntülendi
TT

Kovid-19 ilk kez 3 boyutlu görüntülendi

Kovid-19 ilk kez 3 boyutlu görüntülendi

Koronavirüs (Kovid-19) Türkiye'de ilk defa Elazığ'da Fırat Üniversitesi (FÜ) Doktor Öğretim Üyesi Ümit Çelik ile ekibi tarafından ODTÜ tarafından geliştirilen atomik kuvvet mikroskobu ile 3 boyutlu görüntülendi. İlk çalışmada virüsleri yüzeye damlatıp kuruttuktan sonra görüntülediklerini anımsatan Öğretim Üyesi Çelik, sıvı altında bu virüsleri görüntülemeyi hedeflediklerini, kullandıkları teknik sayesinde geliştirilecek aşı çalışmalarında virüs üzerindeki etkilerin de görüntülenebileceğini kaydetti.
Fırat Üniversitesi'nde Doktor Öğretim Üyesi Ümit Çelik ve ekibi, ODTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Oral'ın da desteğiyle TESİD ödülü alan yerli ve milli atomik kuvvet mikroskobunu kullanarak Kovid-19'u 3 boyutlu olarak görüntülemeyi başardı. FÜ olarak korona virüsü izole eden ve 3 boyutlu olarak atomik kuvvet mikroskobu kullanarak görüntüleyen ilk üniversite olduklarını belirten Çelik, yaptıkları çalışma ile virüsün yapısal görüntüsünü analiz etme, aşı ve ilaç tedavisine önemli katkı sağlamasını beklediklerini ve mevcut çalışmadan sonra sıvı altında bu virüsleri görüntülemeyi hedeflediklerini aktardı.
Kovid-19'un global bir tehdit haline geldiğini anımsatan Öğretim Üyesi Dr. Ümit Çelik, “Biz de bilimsel açıdan bir katkı sunabilmek amacıyla korona virüsü milli imkanlarla geliştirilen atomik kuvvet mikroskobu ile hedefledik ve bunu başardık. Projede yerli ve milli imkanlarla üretilmiş atomik kuvvet mikroskobunu kullandık. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) yaptığım doktora ve yüksek lisans çalışmalarında biyomoleküllerin kendi doğal ortamlarında görüntülenebilmesi için atomik kuvvet mikroskobu geliştirme çalışmaları yapmıştım. Yaklaşık olarak bu alanda 15 yıllık bir tecrübemiz mevcut bundan dolayı korona virüsü de biz bu tekniği kullanarak görüntüleyebileceğimize inanıyorduk ve bu çalışma neticesinde görüntülemiş olduk” dedi.

“Virüsü görüntüleyebilmek için izole edilmesi çok çok önemli”
Yüksek güvenilirlikli laboratuvarda virüsü görüntülemeyi başardıklarını anımsatan Öğretim Üyesi Çelik, “Virüsü görüntüleyebilmek için izole edilmesi çok çok önemli. Bildiğimiz üzere virüs, Türkiye’de değişik üniversiteler tarafından izole edilmiştir. Bunlardan biri de FÜ. Virüs Biyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Şükrü Tonbak ve ekibi tarafından izole edildi. Aslında ben, bu virüs ortaya ilk çıktığında nasıl görüntüleyebiliriz diye düşünüyordum. Ancak virüse ulaşmak çok kolay olmuyor yani virüsün izole edilmiş olması gerekiyor. Sonrasında rektör hocamızla görüştüm ve virüsün de üniversitemizde de izole edildiğini öğrendikten sonra Şükrü hocamla çalışmalara başladık. Yüksek güvenilirlikli laboratuvarda görüntülemeyi başardık” şeklinde konuştu.

“Biz virüsü cam ve plastik yüzeyde görüntüledik”
Yaptıkları çalışmanın sağladığı avantajları aktaran Çelik, “Aslında gördüğünüz gibi literatüre de baktığımızda korona virüsün cam ve plastik gibi yüzeylerde yaklaşık 2 hatta 3 haftaya varan sürelerde aktif olarak yani enfekte edebilme olabilme ihtimalinin bulunacak şekilde bulunduğunu biliyoruz. Yine bizim görüntülere baktığımızda yüzeyde bir çok virüs görülebiliyor ve bu virüsler vatandaşların yüzeylere dokunurken çok dikkatli olması gerektiği anlamına geliyor. Bilindiği üzere korona virüs ilk defa Rusya tarafından elektron mikroskopu ile görüntülenmiş oldu. Elektron mikroskopla görüntüleme zıtlığını arttırmak için virüs boyanıyor, sonrasında kesit alınıyor ve bu kesitler dondurularak görüntülenmiş oluyor. Tabi böyle bir çalışma yaptığınızda kesitleri görüyorsunuz. Sonrasında veriyi 3 boyutlu ya da ortalama bir virüs şekli elde etmiş oluyorsunuz. Tabi bu çalışmada kabaca virüsün yapısını elde etmiş oluyorsunuz ama artık görüntülediğiniz virüs gerçek bir virüs değil. Bizim kullandığımız tekniğin amacı ise, biyomolekülleri, yapıları bozmadan ve virüsleri öldürmeden direkt görüntülenebilmesine olanak sağlıyor. Dolaysıyla herhangi geliştirilecek aşı veya ilaç çalışmalarında direkt ortama verilerek virüs üzerinde ne gibi etkileri olduğu görüntülenebilir. Bundan dolayı çalışmanın bu şekilde bir önemi söz konusu. Biz bu ilk çalışmada virüsleri yüzeye damlatıp kuruttuktan sonra görüntüledik. Virüsleri biyolojik sıvı altında görüntülenmesi çok daha önemli. Mevcut çalışmadan sonra sıvı altında bu virüsleri görüntülemeyi hedefliyoruz” diye konuştu.



Nadir balina dişi fosili, İberlerin sırlarını açığa çıkarıyor

Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)
Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)
TT

Nadir balina dişi fosili, İberlerin sırlarını açığa çıkarıyor

Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)
Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

İspanya'da Bakır Çağı'na ait bir "mega köy"de ortaya çıkarılan nadir bir balina dişi, 4 bin yıl önce Akdeniz bölgesinde yaşayan İber halkının sanatsal yeteneklerine ışık tuttu.

2018'de İspanya'nın güneybatısındaki Valencina arkeolojik kazı alanında bulunan diş, kendi türü içinde geçmişi o döneme dayanıp İberya'da rastlanan ilk fosil oldu.

PLOS One'da yayımlanan araştırmaya göre diş muhtemelen antik bir kıyı şeridinden toplanarak Bakır Çağı zanaatkarları tarafından özenle işlendi.

4 bin 150 ila 5 bin 300 yıl önce bir sahil köyünde yaşayan zanaatkarlar, dişi muhtemelen kişisel süs eşyaları veya sembolik anlam taşıyan eserler yaparken kullanmıştı.

Çalışmanın belirttiğine göre fosil işlendikten sonra, üzerindeki aşınma ve yıpranma izleri ve yüzeyini kaplayan sert kabuktan anlaşıldığı üzere kasten gömüldü.

Bulgular, yaklaşık 40 bin yıl önce başlayan Eski Taş Çağı'ndan beri fildişinin süs eşyaları, müzik aletleri ve heykellerin yapımında kullanımı hakkındaki anlayışımızı derinleştiriyor.

Fildişi çarpıcı görünümü, dayanıklılığı ve sağlamlığıyla antik toplumların ticaret ve sosyokültürel faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası haline gelmişti.

Ancak tarih öncesi çağlarda fildişinin kullanımı hakkında bildiklerimizin çoğu, fil, suaygırı, geyik ve ayılar gibi kara hayvanlarından elde edilen fildişinin incelenmesiyle elde edildi.

Daha önceki araştırmalar, İspanya'nın güneyindeki Eski Taş Çağı ve Bakır Çağı toplumlarında fillerden gelen fildişinin kullanıldığını vurgulasa da deniz memelilerinden elde edilen bu malzemenin önemi hakkında pek bir şey bilinmiyor.

Valencina'da bulunan 17 santimetre uzunluğuna, 7 santimetre genişliğine ve 0,5 kilogram ağırlığa sahip balina dişi, geçmişe eşsiz bir bakış sunuyor.

Fosilin analizi, yetişkin bir ispermeçet balinasından geldiğini ortaya çıkarırken, solucanlar ve sülükayaklılardan kaynaklanan aşınma belirtilerinin yanı sıra köpekbalığı ısırığı şüphesi doğuran izler bulundu. Bu izler, fosilin deniz tabanında bir süre kaldığını gösteriyor.

Araştırmacılar ayrıca dişte doğal yollarla oluşamayacak delikler ve belirgin kesik izleri gibi insan faaliyetine dair belirtiler tespit etti.

Araştırmacılar bu gözlemlere dayanarak balinanın muhtemelen doğal nedenlerle öldüğü, ardından cesedinin deniz tabanına battığı ve dişlerinden birinin kıyıya vurmasıyla antik İberler tarafından bulunup kullanıldığı sonucuna vardı.

Makalede şu ifadelere yer veriliyor:

Henüz bir ispermeçet balinası dişinden geldiği tespit edilen fildişi eser bulunmamasına rağmen son zamanlarda Avrupa'daki arkeolojik bağlamlarda deniz kaynaklı fildişi bulgularının ortaya çıkması, tarih öncesi toplumların deniz kaynaklarını kullanımına yönelik araştırmalara yeni bir odak noktası kazandırıyor.

 Independent Türkçe, independent.co.uk/news