İran'ın nükleer tesisine saldırı: Uzun vadede planlandı ve beklenenden daha büyük etki bıraktı

İran’ın Natanz nükleer tesisinin bombalanmasından sonraki hali (New York Times)
İran’ın Natanz nükleer tesisinin bombalanmasından sonraki hali (New York Times)
TT

İran'ın nükleer tesisine saldırı: Uzun vadede planlandı ve beklenenden daha büyük etki bıraktı

İran’ın Natanz nükleer tesisinin bombalanmasından sonraki hali (New York Times)
İran’ın Natanz nükleer tesisinin bombalanmasından sonraki hali (New York Times)

İran’ın gelişmiş nükleer santrifüj merkezinde meydana gelen ve merkezi yanmış harabelere çeviren patlamanın -görünüşe göre İsrail tarafından tasarlanmış- ardından ABD-İran çekişmesi, potansiyel olarak daha tehlikeli bir aşamaya doğru tırmanıyor gibi görünüyor. Bu tırmanışın önümüzdeki ABD seçimleri kampanyasında etkisini göstermesi bekleniyor.
İran’ın enkaz halindeki Natanz nükleer tesisinin daha üstten çekilen yeni uydu fotoğrafları, tesiste meydana gelen hasarı geçtiğimiz hafta çekilen fotoğraflardan daha net gösteriyor.
ABD ve İsrail’in İran tesisindeki hasarla ilgili yaptığı değerlendirme hakkında bilgi sahibi olan ABD istihbaratından 2 kişi, İran’ın, söz konusu tesisi patlama öncesi duruma döndürmesinin iki yıl sürebileceğini söyledi. Güvenilir kaynaklar tarafından yürütülen bir kamuoyu araştırmasında, İran'ın imha edilen santrifüj üretim kapasitesine yeniden kavuşmasının bir yıl veya daha fazla zaman alabileceği görüşü ağır bastı.

Son patlama
Geçen hafta Cuma günü erken saatlerde İran’da meydana gelen son patlama başkent Tahran’ın zengin semtlerinden birinde gökyüzünü aydınlattı. Patlama sebebi halen bilinmiyor. Fakat görünüşe göre patlama İran’ın füze üslerinden birinden kaynaklanmış olabilir. Eğer bunun İran’a karşı başka bir saldırı olduğu kanıtlanırsa, ülkedeki en iyi nükleer ve füze tesislerini koruma ve güvence altına alma noktasında İran hükümetine olan güveni daha da zayıflatacaktır.
İran son dönemde meydana patlamalar hakkında çok az şey söylese de, Batılı yetkililer, bu olayların Irak’ta ABD güçlerine veya müttefik birliklere yönelik saldırılara karşı bir misilleme ya da yeni bir siber saldırı dalgası üzerinden yapılan bir misilleme olabileceği tahmininde bulunuyorlar. Geçmişte bu tür siber saldırılar ABD finans kurumlarını örneğin Las Vegas kentindeki büyük bir gazinoyu, New York’un kenar mahallesindeki bir barajı ve yakın zamanda İsrail'de su altyapı sistemini hedef aldı.
İran’ın Natanz nükleer tesisindeki patlama hakkında bilgi sahibi olan bazı yetkililer, patlamanın karmaşıklığını, bundan 10 yıl önce İran’ın nükleer tesislerine karşı düzenlenen ve hazırlığı 1 yıldan fazla süren sofistike Stuxnet siber saldırısıyla kıyasladılar. Geçen hafta yaşanan saldırıyla ilgili birincil teoriler, patlayıcı maddelerin yüksek koruma önlemleri alınan tesise ya da tesise giden doğalgaz boru hattı yakınlarına yerleştirildiğine işaret ediyor. Ancak diğer bazı uzmanlar, doğalgaz tedarikini tetiklemek için siber saldırı düzenlenmiş olabileceği ihtimalini ortaya attılar.
Bazı yetkililer, ABD-İsrail ortak stratejinin, İran’ın nükleer tesislerini etkisiz hale getirilmesi ve İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun gözde generallerinin öldürülmesi gibi gizli birtakım saldırılara -kapsamlı bir savaş düzeyine çıkmayacak şekilde- dönüşerek gelişmeye devam ettiğini belirtiyorlar. Diğer bazı yetkililer ise bu stratejide gözle görülür bir gerileme olduğunu ifade ediyorlar.
ABD yönetiminin İran’a karşı agresif tepki stratejisini tanımlamaya en çok yaklaşan isim, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın İran özel elçisi Brian H. Hook oldu.
Hook, geçen ay yaptığı konuşmada, “Tarihten şunu öğrendik; çekingenlik ve zayıflık İran'ın saldırganlığını arttırıyor” ifadesini kullandı.

Petrol tankerleri üzerinden cepheleşme
Belki de bir sonraki adım şu an Venezuela’ya doğru yola çıkan 4 İran petrol tankeri üzerinden cepheleşmek olabilir. ABD, Venezuela’ya, İran’a yönelik yaptırımların açık bir ihlali olduğu için İran petrolünü teslim almasına izin vermeyeceğini söylemişti. Analistler, yeni sürtüşmenin tehlikeli göründüğü konusunda uyararak, bu sürtüşmenin uzun vadede İran’ı nükleer programla ilgili daha gizli politikalar izlemeye sevk edebileceğini ve böylece gelecekte bu programın ortaya çıkarılmasını zorlaştıracağını ifade ediyorlar.
ABD’li ve İsrailli uzmanlar, tıpkı İran'ın en önemli komutanlarından biri olan Kasım Süleymani’ye yönelik ABD SİHA’sıyla düzenlenen suikasttan sonra olduğu gibi İran’ın kısa vadede etkisi ve kapsamı sınırlı bir tepki göstermesini bekliyorlar.
Bazı ABD’li yetkililer Süleymani suikastının önümüzdeki süreçte İran’ı ABD’ye karşı savaş açmaya itebileceği endişesini dile getirirken, Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı Direktörü Gina Haspel ise İran’ın Irak’taki bazı Amerikan hedeflerine birkaç füze atmasının ötesine geçmeyeceği noktasında söz konusu yetkililere yeniden güven verdi. Haspel’in dedikleri, şimdiye kadar doğru çıktı. İran'ın sınırlı tepkisi, Batılı güçleri daha fazla operasyona teşvik edebilir.
Buna ek olarak, uluslararası güvenlik analistlerin yanı sıra bazı ABD ve İsrailli yetkililer, İran'ın, Başkan Donald Trump'ın Kasım seçimlerini kaybedeceğini ve Demokrat rakibi Joe Biden'ın müzakereler aracılığıyla Obama yönetiminin beş yıl önce Tahran ile vardığı çözüme ulaşmayı isteyebileceğini düşündüğünü belirtiyorlar.



Gazze Rivierası planı tartışmalara yol açtı: Raporlar, Blair Enstitüsü'nün savaş sonrası projelerdeki rolünü ortaya koyuyor

Birleşik Krallık eski Başbakanı Tony Blair (Reuters)
Birleşik Krallık eski Başbakanı Tony Blair (Reuters)
TT

Gazze Rivierası planı tartışmalara yol açtı: Raporlar, Blair Enstitüsü'nün savaş sonrası projelerdeki rolünü ortaya koyuyor

Birleşik Krallık eski Başbakanı Tony Blair (Reuters)
Birleşik Krallık eski Başbakanı Tony Blair (Reuters)

Financial Times, Tony Blair Enstitüsü'nün (TBI) Gazze Şeridi'nde savaş sonrası yeniden yapılanma planlarının hazırlanmasında tartışmalı bir rol oynadığını ve bu planlar arasında ABD Başkanı Donald Trump'ın daha önce bir tanıtım videosunda bahsettiği gibi bölgeyi ‘Gazze Rivierası’ adı altında lüks bir turizm ve ticaret bölgesine dönüştürme vizyonunun da yer aldığını ortaya çıkardı.

Şarku’l Avsat’ın Financial Times’tan aktardığına göre, Birleşik Krallık eski Başbakanı Tony Blair'in enstitüsü, Amerikalı milyarder Elon Musk'ın adını taşıyan bir sanayi bölgesinin kurulmasının yanı sıra dijital projeler ve düşük vergili özel ekonomik bölgeler kurma planlarını içeren bir proje üzerinde bir grup İsrailli iş adamıyla birlikte çalıştı.

ABD Başkanı Donald Trump bu yılın başlarında, savaş sonrası Gazze'yi lüks gökdelenler ve kendisinin altın heykelleriyle tamamlanmış bir yatırım ve turizm destinasyonu olarak tasvir eden ve burayı ‘Ortadoğu'nun Rivierası’ olarak tanımlayan bir video yayınlayarak tartışmalara yol açtı.

Raporlar, TBI çalışanlarının, eski Boston Consulting Group (BCG) yetkilileriyle birlikte Büyük Güven projesi (The Great Trust) olarak bilinen projeye dahil olduklarını gösteriyor. Önerilen belgelerden biri, Trump'ın tartışmalı videosuyla açık paralellikler taşıyan, Gazze Şeridi kıyılarında yapay adalar inşa edilmesini öngörüyordu.

Bir TBI çalışanı tarafından hazırlanan belgede, Gazze Şeridi'ndeki savaş, Gazze Şeridi'nin sıfırdan yeniden inşası için yüzyılda bir kez ele geçecek bir fırsat olarak görülüyor ve Gazze Şeridi'nin modern, güvenli ve müreffeh bir topluma dönüştürülebileceği belirtiliyordu.

Enstitü personeli Gazze için kapsamlı bir ekonomik plan hazırlamak üzere 12 üyeli bir koordinasyon komitesine katıldı. Ancak enstitü yaptığı resmî açıklamada, Trump yönetimine sunulan ve yüz binlerce Filistinlinin Gazze Şeridi'nden çıkarılmasına yönelik dramatik bir öneri içeren son versiyonu hazırladığını ya da onayladığını reddetti.

Blair'in sözcüsü, eski Başbakan’ın planlara kişisel olarak dahil olmadığını ve planlar hakkında yorum yapmadığını vurguladı. Açıklamada, “TBI ekibi savaş sonrası vizyonerlerle irtibat halinde, ancak TBI bu özel planın hazırlanmasında yer almadı” denildi.

Açıklamada, TBI tarafından hazırlanan belgenin tamamen kurum içi bir çalışma olduğu, farklı taraflardan gelen fikirleri değerlendirmeyi amaçladığı ve BCG ile yapılan bir iş birliğinin parçası ya da öncüsü olmadığı ifade edildi.

Konuyla ilgili olarak BCG de bir açıklama yayınlayarak planla ya da tanıtım videosuyla herhangi bir bağlantısı olduğunu reddetti. BCG tarafından yapılan açıklamada, “Medyada dolaşan haberler bizim rolümüzü yansıtmamaktadır. İki eski ortağımız, firmamızdan herhangi bir yetki almadan kendi inisiyatifleriyle bu projeyi başlatmışlardır. Bunu kategorik olarak reddediyoruz. Bunun için herhangi bir ücret almadık” ifadeleri yer aldı.

Daha önceki raporlar BCG'nin Gazze İnsani Yardım Vakfı olarak bilinen ve İsrail ile ABD'nin desteğini aldığı söylenen projenin bir parçası olarak Filistinlilerin Gazze Şeridi'nden göç ettirilmesinin maliyetine ilişkin finansal modeller hazırladığını ortaya koymuş, ancak şirket daha sonra bu projeden uzaklaşmıştı.