El-Huber kurbanlarının avukatı: Tazminatımız İran’ın malvarlığından verilecek

Şarku’l Avsat’a konuşan avukat, savunma ekibinin olaydan Tahran’ın sorumlu olduğuna ilişkin “kesin deliller” sunduğunu söyledi

Huber saldırısıyla bilinen bina (Şarku’l Avsat)
Huber saldırısıyla bilinen bina (Şarku’l Avsat)
TT

El-Huber kurbanlarının avukatı: Tazminatımız İran’ın malvarlığından verilecek

Huber saldırısıyla bilinen bina (Şarku’l Avsat)
Huber saldırısıyla bilinen bina (Şarku’l Avsat)

1996 yılında Suudi Arabistan’daki El-Huber Kuleleri’ne düzenlenen bombalı saldırı kurbanlarının ailelerini temsil eden ekibin bir üyesi olan ABD’li avukat John Urquhart, kurbanların ailelerine verilmesine karar verilen tazminatların “İran’ın ABD’deki malvarlığından temin edileceğini ve kalan kısmının ise ABD Terör Mağdurları Fonu’ndan karşılanacağını” belirtti. Avukatın açıklamaları mahkemenin İran’ı, saldırının faillerine yardımda bulunduğu için kurbanların ailelerine 879 milyon dolar tazminat ödemekle yükümlü tutmasının ardından geldi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Urquhart konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu:
“Mahkeme kararı uyarınca kurbanların ailelerine verilecek tazminat ABD’deki İran malvarlığından temin edilecek ve bir kısmı da Kongre tarafından bu gibi konular için inşa edilmiş olan ABD hükümetinin kontrolü altında bulunan Terör Mağdurları Fonu’ndan karşılanacak. Fonlar yasadışı yollardan para aklamaya çalıştığı tespit edilen şirketlerdeki el konulan paralardan ve yaptırımlara tabi kişilerden alınan para cezalarından geliyor. ABD’deki İran varlıklarından gerekli tahsilatın yapılması, bu varlıkların üzerinde kontrolün sağlanması için ek bir dava açılmasını gerekli kılıyor. Duruşmalar esnasında İran’a mahkemeye katılması için mahkeme celbi gönderildi ancak İran celbi ve 14’ü patlamalarda yaralanan gazilerden ve 21’i kurbanların ailelerinden olmak üzere davaya katılan 35 mağdur ailenin davasını ve taleplerini görmezden geldi.”
Urquhart MM~LAW firmasının üzerinde çalıştığı davanın duruşmalarının 2019 yılının Mayıs ayında başladığına işaret ederek “Suçlamalar kanıtlar ve delillerle birlikte Washington Federal Mahkemesi’ne sevk edildi. Mahkeme duruşmalara katılması için İran’a bir mahkeme celbi göndermesine rağmen İran bu çağrıları tamamen görmezden geldi. Böylece mahkeme delilleri ve iddiaları dikkatli bir şekilde analiz ettikten sonra İran’ı 879 milyon dolar tazminat ödemeye mahkum etti” dedi.
Kurbanların avukatı “Mahkemeye sunulan ve duruşma evraklarında geçen kanıtların içerisinde, İran’ın 1996 yılında 20 kişinin hayatını kaybettiği ve 498 kişinin yaralandığı El-Huber Kuleleri’nin kompleksinde patlatılan bomba yüklü bir aracın içeri sızmasına yardımcı olduğuna dair bilgiler yer alıyordu. İran sorumluluk almayı ve mahkemeye çıkmayı reddetti. Ancak sunduğumuz deliller İranlı yetkililerin saldırıya karıştığını gösteriyordu. Bu da müvekillerimizin yararına oldu. İran’ın malvarlığı üzerinde kontrol sağlamak için ek bir dava açılması için uğraşıyoruz” ifadelerini kullandı.
Washington ABD Federal Mahkemesi Başyargıcı Beryl A. Howell’in kararı, terörizmin istisna edilmesi ve sanık üzerindeki yabancı egemenlik dokunulmazlığının kaldırılması yasasına dayanıyordu ve mahkeme 1996 yılının Haziran başlarında el-Huber’de düzenlenen terör saldırısında İran’ın, Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) ve İstihbarat ve Güvenlik Bakanlığı’nın parmağı olduğuna karar verdi.
Kurbanların ailelerini temsil eden ABD Savunma Ekibi gazetecilere verdiği demeçte mahkemenin, İran hükümetinin Hizbullah örgütüne mensup teröristlere maddi destek sağladığını ve onları 5 bin lb patlayıcı ile dolu bir kamyonu patlatmak üzere el-Huber Kuleleri kompleksine yönlendirdiğini tespit etti. Irak’ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarına uyup uymadığını kontrol etme görevini üstlenen merkezdeki patlama sırasında ABD’li 19 pilot hayatını kaybederken 400’den fazla kişi yaralanmıştı.
24 yıl önce Suudi Arabistan’ın doğusunda bulunan el-Huber kentindeki El-Huber Kuleleri’ne düzenlenen bombalı saldırı, bölgedeki en büyük terör eylemlerinden biri sayılıyor. Söz konusu saldırı kendisine Hizbullah el-Hicaz adını veren terörist bir grubun eliyle gerçekleştirildi ve bombalar ve patlayıcılar İran’ın mali ve lojistik destekleriyle Lübnan Hizbullahı’ndan alındı.



Dalay Lama: 130 yaşımı görmek istiyorum

14. Dalay Lama, Tibet'in bağımsızlığı için şiddet karşıtı mücadelesiyle 10 Aralık 1989'da Nobel Barış Ödülü’nü almıştı (AFP)
14. Dalay Lama, Tibet'in bağımsızlığı için şiddet karşıtı mücadelesiyle 10 Aralık 1989'da Nobel Barış Ödülü’nü almıştı (AFP)
TT

Dalay Lama: 130 yaşımı görmek istiyorum

14. Dalay Lama, Tibet'in bağımsızlığı için şiddet karşıtı mücadelesiyle 10 Aralık 1989'da Nobel Barış Ödülü’nü almıştı (AFP)
14. Dalay Lama, Tibet'in bağımsızlığı için şiddet karşıtı mücadelesiyle 10 Aralık 1989'da Nobel Barış Ödülü’nü almıştı (AFP)

Tibet Budizmi'nin ruhani lideri 14. Dalay Lama Tenzin Gyatso cumartesi günü sürgündeki binlerce Tibetli'yle buluştu. 

Dünyanın dört bir köşesinden gelen takipçileri, 14. Dalay Lama'nın onlarca senedir yaşadığı Dharamshala yakınlarındaki büyük tapınakta bir tören düzenledi.  

6 Temmuz'da 90 yaşına girecek 14. Dalay Lama'nın çok uzun bir yaşam sürmesi için duacı oldular. 

Tenzin Gyatso törende yaptığı ve eş zamanlı olarak farklı dillere çevrilen konuşmasında Budistlerin ruhani koruyucularından birine işaret ederek şu ifadeleri kullandı:

Şu ana kadar elimden gelenin en iyisini yaptım. Avalokiteśvara'nın da desteğiyle 30-40 yıl daha yaşayıp duyarlı varlıklara ve Budizm öğretilerine hizmetimi sürdürmeyi umut ediyorum.

14. Dalay Lama, aralıkta Reuters'a yaptığı açıklamada 110 yaşına kadar yaşayacağını öngörmüştü. 

Tenzin Gyatso, ölümünden sonra Tibet'teki Budizm geleneğinin süreceğini belirterek, bu unvanı taşıyan son kişi olmayacağını önceki günlerde söylemişti.

Ruhani lider, 1587'de oluşturulan Dalay Lama unvanının yeni bir reenkarnasyonla süreceğini ifade etmişti.

Halefinin belirlenmesinde tek yetkinin kendi kurduğu Gaden Phodrang Vakfı'na ait olacağını söyleyen Tenzin Gyatso, 15. Dalay Lama'nın Çin sınırları dışında "özgür dünyada" doğacağını da yinelemişti. 

Gyatso'nun "Çin dahil herhangi bir ülke tarafından siyasi amaçlarla seçilen bir adayın tanınmaması gerektiğini" vurgulamasına Pekin'den tepki gelmişti. 

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mao Ning, yeni Dalay Lama'nın Pekin yönetimi tarafından onaylanması gerekeceğini savunmuştu.

Tibet Budizmi'ne göre Dalay Lama, reenkarne olacağı bedeni kendisi seçebiliyor. 

Tenzin Gyatso, 1940'ta Dalay Lama’nın 14. reenkarnasyonu olarak Tibet Budizmi'nin ruhani liderliğini yapmaya başlamıştı.

Gyatso, Çin birliklerinin Tibet'in başkenti Lhasa'da 1959'da patlak veren bağımsızlık yanlısı ayaklanmayı bastırmasının ardından bölgeyi terk etmiş ve Hindistan'ın kuzeyindeki Dharamshala kentine yerleşmişti. Burada sürgündeki Tibet meclisi ve hükümetini kurmuştu.

Himalaya Dağları'nın kuzeyinde yer alan 2,5 milyon kilometre genişliğindeki Tibet Platosu, deniz seviyesinden ortalama 4 bin 380 metre yüksekliğiyle "dünyanın çatısı" diye biliniyor.

Tarih boyunca yarı göçebe Tibet halkının yurdu olan bölge, 1951'de imzalanan 17 Nokta Anlaşması'yla Çin'in egemenliğine girmişti. Pekin yönetimi, bunu "Tibet'in barışçıl özgürleşmesi" diye adlandırmıştı.

Independent Türkçe, AFP, Reuters