Sivrisinekler neden bazı insanları sokmayı daha çok seviyor?

Bilim insanları kısa süre önce sivrisinekleri sıtmadan tamamen koyuran mikrop keşfetmişti (Pixabay)
Bilim insanları kısa süre önce sivrisinekleri sıtmadan tamamen koyuran mikrop keşfetmişti (Pixabay)
TT

Sivrisinekler neden bazı insanları sokmayı daha çok seviyor?

Bilim insanları kısa süre önce sivrisinekleri sıtmadan tamamen koyuran mikrop keşfetmişti (Pixabay)
Bilim insanları kısa süre önce sivrisinekleri sıtmadan tamamen koyuran mikrop keşfetmişti (Pixabay)

Sivrisinekler her sene yaz aylarında pek çok kişinin kabusu haline gelse de, görünüşe göre bazıları onlara daha fazla maruz kalıyor.
Peki bu farkın oluşmasına yol açan faktörler neler?
Discover’a konuşan entomolog ve Amerikan Sivrisinek Kontrol Birliği’ne teknik danışmanlık yapan Joe Conlon, “Sivrisinekler açısından bu çok karmaşık bir süreç, buna şüphe yok. Onların ilgisini çeken pek çok farklı şey var" dedi.
Bu süreç görme ile başlıyor. Sivrisineklerin ilgisi uzaktan harekete ve koyu renklere odaklanıyor. Muhtemelen bunun nedeni sabit ve daha açık renk zeminlerle tezat oluşturmaları.
Uzmanlar bu yüzden yaz için siyah ve mavi tişörtlerinizi bir kenara koymanızın ve daha az hareket etmeye dikkat etmenizin daha iyi olabileceğini belirtiyor.
Sivrisinekler potansiyel kurbanlarına doğru hareket ettiklerinde, dokunaçları 45 metre öteden karbondiokside doğru yönelmeye olanak tanıyor. Conlon şu ifadelerle açıklık getirdi:
"Tıpkı köpekbalıklarının kan kokusunu takip etmesi gibi onlar da karbondioksidi takip eder."
Her nefes alıp verişimizde karbondioksit yaydığımız için, bizi kolayca köşeye sıkıştırabilirler. Fakat bazıları bu konuda diğerlerinden daha savunmasız. Hamileler gibi metabolizma hızı yüksek kişiler, daha fazla karbondioksit yaydıkları için sivrisineklerin ilgisini daha fazla çeker.
Spor yapmak da böcekler üzerinde benzer bir etki yaratıyor.
Karbondioksidin yanı sıra insan vücudu, sivrisineklerin de algılayabileceği 400 farklı birleşim yayıyor. Conlon, bunlardan bazılarının sivrisineklerin ilgisini çektiğini bazılarınınsa itici geldiğini belirtiyor.
Conlon, bu farklı bileşimlerin hangilerinin sivrisineklerin ilgisini çektiğini belirlemenin hayli zor olduğunu ifade ediyor.
Florida Üniversitesi’nde entomoloji alanında doktor araştırma görevlisi William Kern Jr., “Herkesin salgıladığı bileşimler farklı olduğundan deriden ve nefesinizden salınan içerikler farklılık gösterir” dedi. 
Independent Türkçe'de yer alan habere göre, bilim insanları sivrisineklerin bazı kokulara dayanamadığını söylese de bunlar üzerinde çok az kontrole sahibiz.
Örneğin daha fazla laktik asit, ürik asit ve amonyak salgılayanlar sivrisineklere daha çekici görünüyor.
Bu alanda yapılan bir çalışma alkolün de sivrisinekleri çeken bir etki yarattığına işaret ediyor. Derideki bakteriler de deriden yayılan kokuların farklılaşması üzerinde rol oynuyor.
Ayrıca farklı sinek türleri vücudun farklı bölümlerine ilgi duyuyor. Bazıları baş ve omuzdan yayılan kokulara ilgi duyarken, bazıları da ayak ve bileklere odaklanıyor. 



Dinozorlar Çağı'ndaki kuşların Arktika'da yuva yaptığı ortaya çıktı

Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
TT

Dinozorlar Çağı'ndaki kuşların Arktika'da yuva yaptığı ortaya çıktı

Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)

Bilim insanları, kuşların kutup bölgelerine en azından 73 milyon yıldır yuva yaptığını keşfetti. 

Günümüzde Arktika'da yuva yapan 200'den fazla kuş türü var. Bilim insanları bu hayvanların ekosistemin önemli üyeleri olduğunu, polenleşme ve tohum dağılımı gibi temel görevlere katkı sağladığını söylüyor.

Daha önce yapılan araştırmalarda bu davranışın yeni olmadığı görülmüştü. Princeton Üniversitesi'nden Lauren Wilson "Kutup bölgelerinde yuva yapmaya dair en eski kanıt, Antarktika'nın Eosen dönemine ait yaklaşık 46,5 milyon yıl önce yaşamış bir penguen kolonisiydi" diyor.

Wilson liderliğindeki ekibin yeni araştırmasıysa bu tarihi yaklaşık 25 milyon yıl daha geriye çekti. 

Bilim insanları Alaska'nın kuzeyindeki Prince Creek formasyonunda yaptıkları kazılarda aralarında embriyo ve yavru kalıntıları da olan 50'den fazla kuş fosili ortaya çıkardı. Çoğunun boyu 2 milimetreden daha kısa olan bu fosiller, kuşların kutup bölgelerinde yuva yaptığına dair en eski kanıtı sunuyor. 

Bulguları hakemli dergi Science'ta yayımlanan çalışmanın ortak yazarı Patrick Druckenmiller, "Bu yeni fosiller, kuşların evrimi hakkındaki bilgilerimizde önemli bir boşluğu dolduruyor" diyerek ekliyor:

Bu çalışmadan önce, birkaç ayak izi dışında Alaska'da kuş fosilleri bulunmamıştı.

Araştırmacılar yaklaşık 73 milyon yıl önce Arktika'da yuva yapan bu kuşların en azından üç ayrı gruptan geldiğini saptadı. Fosillerin bir kısmı martıya benzeyen Ichthyornithes ve dalgıç kuşuna benzeyen Hesperornithes gruplarına aitti. Artık soyu tükenen bu gruplar dişli kuşları içeriyordu.

Ancak kalıntıların çoğu ördeklere benzeyen dişsiz kuşlara aitti. Araştırmacılar dişsizliğin, bugün yaşayan bütün kuşları içeren grubun belirleyici özelliği olduğunu ifade ediyor. Bu nedenle bulgular, milyonlarca yıl önce Arktika'da yuva yapan kuşların, modern kuşların yakın akrabaları olduğuna işaret ediyor.

Ekip, bölgenin o dönemde bugüne kıyasla daha sıcak olduğunu ve muhtemelen 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığı aldığını söylüyor. Ancak bu durum kuşların dondurucu soğuklara maruz kalmadıkları anlamına gelmiyor.

Druckenmiller "Kışlar bugünkü kadar sert olmasa da yıl boyunca burada yaşayan hayvanlar dondurucu soğuklara, ara sıra yağan kara ve yaklaşık 4 ay süren kış karanlığına katlanmak zorundaydı" diye açıklıyor.

Ancak bölgede o zaman yuva yapan kuşların tek sorunu sıcaklıklar değildi. Araştırmacılar bazılarının uzunluğu 5 metreye ve ağırlığı 2 tona çıkan yaklaşık 12-13 dinozor türüyle beraber yaşadıklarını söylüyor. 

Druckenmiller, Troodon gibi etçil dinozorların, "bu sevimli küçük kuşları akşam yemeğinde seve seve yiyeceğini" söylüyor. 

Edinburgh Üniversitesi'nden paleontolog Steve Brusatte, yer almadığı çalışmanın bulgularını şöyle değerlendiriyor:

Bu fosiller, kuşların onlarca milyon yıl önce bu yüksek enlemlerdeki toplulukların ayrılmaz bir parçası olduğunu ve bu toplulukların modern zamanlardaki ekolojik bir yenilik değil, Dünya tarihinin uzun vadeli bir normu olduğunu gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, Live Science, Science