ABD: Rusya, Libya’da paralı askerlere silah göndermeyi sürdürüyor

AFRICOM, Rusya'nın askeri kargo uçaklarıyla Libya’daki paralı askerlere gönderdiği askeri ekipmanların uydu görüntülerini paylaştı (AFP)
AFRICOM, Rusya'nın askeri kargo uçaklarıyla Libya’daki paralı askerlere gönderdiği askeri ekipmanların uydu görüntülerini paylaştı (AFP)
TT

ABD: Rusya, Libya’da paralı askerlere silah göndermeyi sürdürüyor

AFRICOM, Rusya'nın askeri kargo uçaklarıyla Libya’daki paralı askerlere gönderdiği askeri ekipmanların uydu görüntülerini paylaştı (AFP)
AFRICOM, Rusya'nın askeri kargo uçaklarıyla Libya’daki paralı askerlere gönderdiği askeri ekipmanların uydu görüntülerini paylaştı (AFP)

ABD'nin Afrika Kuvvetleri Komutanlığı (AFRICOM), Rusya’nın Libya’da ve özellikle de Sirte kentindeki paralı askerlere (Wagner) silah ve askeri ekipman gönderdiğini gösteren uydu fotoğraflarını yayınladı.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), dünkü açıklamasında, Rusya’yı, Libya’daki Wagner güçlerine savaş uçakları, hava savunma füzeleri, kara mayını tespit ekipmanları ve zırhlı araçlar da dahil olmak üzere Libya'ya geniş bir askeri ekipman göndermekle suçladı. Pentagon ayrıca bu eylemin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 1970 sayılı Libya'ya silah ambargosu kararını ihlal ettiğini vurguladı.
Pentagon’un açıklamasında, Libya’nın Bingazi kentinin doğusundaki El-Hadim Havalimanı çevresine ait fotoğrafta Rus yapımı IL-76 kargo uçağı, savaş uçakları ve SA-22 Rus hava savunma sisteminin görüldüğüne dikkat çekildi.
AFRICOM Harekat Direktörü Tuğgeneral Bradford Gering, söz konusu uydu fotoğraflarının, Rusya’nın General Halife Hafter’e verdiği destek üzerinden Libya’daki varlığını güçlendirdiklerinin bir kanıtı olduğunu söyledi.
AFRICOM, Mayıs ayında yaptığı açıklamada, en az 14 adet Mig-29 ve Su-24 tipi Rus savaş uçaklarının Libya’da konuşlandığını ayrıca Trablus çevresindeki bölgelerde kara mayını tuzaklama operasyonlarının yürütüldüğünü belgelemişti.
ABD yönetimi Wagner’e gönderilen askeri ekipmanların, BMGK’nın Libya’ya yönelik silah ambargosunun ihlali anlamına geldiğini belirterek, bu eylemin Libya’da çatışan taraflar arasındaki savaşı körüklediğini kaydetti.
Analistler, ABD’nin Libya’da net bir stratejisinin olmamasının, bu ülkedeki uluslararası çatışmaların daha da derinleştirdiğini, ABD’nin güvenlik ve ekonomik çıkarlarını tehdit ettiğini, Rusya’ya Akdeniz bölgesinde etkisini genişletme imkanı verdiğini ifade ediyorlar.
ABD Dışişleri Bakanlığı geçen aylarda, tarafları çatışmalara son vermeye çağıran dengeli açıklamalarda bulundu. Bakanlık uluslararası toplum tarafından tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne destek mesajı verdi. Fakat Başkan Donald Trump’ın General Halife Hafter ve güçlerine destek verdiğini ilan etmesi sonrasında ABD, dış politikada çelişkili bir fotoğraf vermişti. Öte yandan ABD’li askeri yetkililer, Rusya’nın yeni askeri konuşlanma faaliyetlerine dikkat çekerek bunun Akdeniz’deki ABD Deniz Güçleri’ni tehdit ettiği noktasında uyarıyor. Analistler, ABD’nin BMGK’nın Libya’ya ilişkin silah ambargosuna uyma çağrısında bulunmasını, Libya için net bir stratejisi olmamasından ve bu ülkenin ABD politikalarında öncelikli sırada yer almadığından kaynaklanabileceğini söylüyorlar. Analistlere göre, Beyaz Saray halihazırda bütünüyle Çin ve İran ajandalarına odaklanmış durumda.
ABD’nin eski Başkanı Barack Obama, NATO’nun 2011’de Libya Devlet Başkanı Muammer el-Kaddafi’yi düşürdüğü operasyona destek vermişti. Ancak Trump yönetimi Kuzey Afrika stratejisini terörizmle mücadele olarak belirledi ve Avrupa ülkelerini bu girişimi üstlenmeye teşvik etti.



Tunus’ta adaletsizliğe karşı ve özgürlükler talebiyle protesto yürüyüşleri düzenlendi

Tunus’ta daha fazla özgürlük ve sosyal adalet talebiyle düzenlenen protesto gösterilerinden bir kare (Reuters)
Tunus’ta daha fazla özgürlük ve sosyal adalet talebiyle düzenlenen protesto gösterilerinden bir kare (Reuters)
TT

Tunus’ta adaletsizliğe karşı ve özgürlükler talebiyle protesto yürüyüşleri düzenlendi

Tunus’ta daha fazla özgürlük ve sosyal adalet talebiyle düzenlenen protesto gösterilerinden bir kare (Reuters)
Tunus’ta daha fazla özgürlük ve sosyal adalet talebiyle düzenlenen protesto gösterilerinden bir kare (Reuters)

Tunus’ta çoğunluğu gençlerden oluşan protestocular, sivil toplum örgütleri, aktivistler ve bağımsız siyasetçiler dün, ‘adaletsizliğe karşı’ ve özgürlük talepleriyle bir yürüyüşe katıldı. Yürüyüş, İnsan Hakları Meydanı’ndan başlayarak başkentin merkezindeki 5. Muhammed Caddesi’ni geçerek devam etti.

Protesto yürüyüşü, Tunus’un güneyindeki Gabes'te çevre kirliliğine karşı geniş kapsamlı protestoların, sektörel grevlerin ve ‘devlet güvenliğine karşı komplo kurmak’ suçlamasıyla hapiste tutulan politikacılar için uzaktan yapılan duruşmalara tepki olarak düzenlendi.

Bu durum, gazetecilerin yargılanması, sivil toplum kuruluşlarının ve basın kuruluşlarının faaliyetlerinin dondurulmasına ilişkin mahkeme kararları, vergi denetim kampanyası ve siyasi partilerin faaliyetlerinde önemli bir düşüşün yaşandığı bir dönemde ortaya çıktı.

Protesto yürüyüşü organizatörlerinden oluşan komisyonun sözcüsü gazetecilere yaptığı açıklamada, “Amacımız safları birleştirmek. Bildiğiniz gibi, bugün iklim zorlu. Adaletsizliği durdurmayı ve ülkenin uçuruma sürüklenmesini önlemeyi amaçlıyoruz” ifadelerini kullandı.

Protestolar sırasında göstericiler “Özgürlük, özgürlük, polis devleti bitti” ve “İş, özgürlük, ulusal onur” sloganları attılar. Göstericiler ayrıca üzerinde ‘Sadece adaletsizlik ve tehditleri bilen bir başkan! Halkın ve halkın isteklerinden uzaklaşan yolun nereye gidiyor?’ yazan büyük bir pankart açtılar.

Muhalefet kanadından Ulusal Kurtuluş Cephesi lideri Riyad Şuaybi, Alman Basın Ajansı DPA’ya yaptığı açıklamada, “Ulusal sahnede yaşanan çok yönlü siyasi, sosyal ve çevresel gelişmeler çerçevesinde, bu yürüyüş, beş yıldan fazla bir süredir durmuş olan demokrasi ve kalkınma sürecinin yeniden başlatılması hedefine ilişkin gerçek bir ulusal konsensüsü ifade ediyor” dedi.

Bu hareket, sokakta yetkililer ile Tunus'un en büyük sendikası olan Tunus Genel İşçi Sendikası (UGTT) da dahil olmak üzere çeşitli parti ve örgütlerden muhalefet kanadındaki gruplar arasındaki gerginliğin bir göstergesi olarak görülüyor.

Paris'te yaşayan Tunuslu muhalif siyasetçi ve Fransa'daki Tunuslular Demokratik Derneği Başkanı Tarık Tukabri, “Siyasi partilerin genel sekreterlerinin çoğu bugün hapiste. Siyasi görüşleri ne olursa olsun, kamu özgürlüklerini savunmak ve onların serbest bırakılmasını talep etmek önemli” ifadelerini kullandı. Tukabri, “Siyasi ve demokratik hayata dönmemiz, partilerin ve sivil toplumun rolünü yeniden tesis etmemiz ve uzaktan yargılamalara son vermemiz gerekiyor” diye ekledi.

2019 yılında iktidara gelen Cumhurbaşkanı Kays Said, muhaliflerini devleti içeriden parçalamaya çalışmakla, yabancı güçlerle bağlantıları olmakla ve devlet kurumlarında yaygın şekilde yolsuzluğa neden olmakla suçluyor.

Öte yandan Adalet Bakanı Leyla Ceffal, ifade özgürlüğüne karşı davalar veya kovuşturmalar ya da hapishanelerde muhaliflere işkence uygulandığı iddialarını reddediyor. Ancak Tunus İnsan Hakları Birliği ve Tunus Gazeteciler Sendikası gibi insan hakları örgütleri, kamusal özgürlüklerde ciddi bir gerileme olduğuna işaret ederken hapishanelerde tutuklu bulunan politikacıların sağlık durumunun kötüleştiğini vurguluyor.

Yetkililer, özgürlük kısıtlamalarını kaldırmak, kamu hizmetlerini ve yaşam koşullarını iyileştirmek ve artan fiyatlarla mücadele etmek konusunda çifte baskı altında bulunuyor.

Tukabri, yaptığı açıklamada ayrıca “Bu boşluk bir an önce kapatılmalı ve vatandaşların sağlık, çevre kirliliği, barınma ve diğer alanlardaki gerçek sorunlarına çözüm bulmaya özen gösterilmeli” diye vurguladı.


Sudan’da çatışmalar Kuzey Eyaleti’ne sıçradı

Sudan Ordusu Komutanı Abdulfettah el-Burhan (AFP)
Sudan Ordusu Komutanı Abdulfettah el-Burhan (AFP)
TT

Sudan’da çatışmalar Kuzey Eyaleti’ne sıçradı

Sudan Ordusu Komutanı Abdulfettah el-Burhan (AFP)
Sudan Ordusu Komutanı Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Sudan’da Kordofan'ın kuzey bölgelerinde, özellikle stratejik öneme sahip Babnusa şehrinde şiddetli çatışmalar devam ederken çatışmalar Kuzey Eyaleti’ne de sıçradı. Kuzey Eyaleti’nin yönetim şehri Dongola, Sudan ordusu ile ‘Evlad Kamari’ adıyla bilinen yerel milisler arasında patlak veren ilk çatışmaya tanık oldu. Bu olay, yerel halk arasında terör ve korku dalgasına yol açarken, çok sayıda milis öldürüldü ve liderleri ağır yaralı halde hastaneye kaldırıldı.

Öte yandan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), ABD Başkanı Donald Trump'ın Sudan'daki savaşı sona erdirme isteğini memnuniyetle karşıladı. Cumartesi günü, BAE Devlet Başkanı Diplomasi Danışmanı Enver Karkaş, ‘Sudan’daki kanlı iç savaşın acilen sona erdirilmesi ve acil ateşkes’ çağrısında bulundu.

Karkaş, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı açıklamada, Sudan'ın birliğine vurgu yaparken Müslüman Kardeşler'in (İhvan-ı Müslimin) etkisinin geri dönüşünün ciddi endişe kaynağı olduğunu söyledi. Karkaş, Sudan’da çatışan her iki tarafta da ihlallere karışanların hesap vermesi gerektiğinin altını çizdi.


Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi “başbakanın görevlerini” belirledi

KDP lideri Mesud Barzani ile Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki dün Erbil'de bir araya geldi
KDP lideri Mesud Barzani ile Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki dün Erbil'de bir araya geldi
TT

Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi “başbakanın görevlerini” belirledi

KDP lideri Mesud Barzani ile Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki dün Erbil'de bir araya geldi
KDP lideri Mesud Barzani ile Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki dün Erbil'de bir araya geldi

Irak’ta Şii siyasi güçlerin ittifakı olan Koordinasyon Çerçevesi’nin başbakanlık için potansiyel adaylara ön koşullar getirmeyi kabul ettiği bildirildi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Koordinasyon Çerçevesi, Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki’ye cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve meclis başkanlığı (üç başkanlık) makamlarına atanacak isimlerle ilgili müzakereleri yürütmek üzere ‘tam yetki’ verdi.

Kaynaklara göre başbakanlık adayı Sünni ve Kürt güçler tarafından kabul edilebilir olacak ve ne Washington’ın ne de Tahran'ın hassasiyetlerini tetikleyecek. Bu da onu uzlaşı adayı haline getirecek.

Kaynaklar, adayın kimliğinin, yürütme kararlarının parlamentoda çoğunluğu elinde bulunduran Şii güçlerde kalmasını sağlayan önceden belirlenmiş bir siyasi programı uyguladığı sürece Koordinasyon Çerçevesi için ‘artık bir önem teşkil etmediğini’ belirttiler.

Kaynaklar ayrıca Koordinasyon Çerçevesi komisyonunun, adaylardan Şii partilerle nüfuz mücadelesine girmemelerini ve mali kriz ile artan kamu borcunu çözmek için çalışmasını istediğini aktardı.