Afganistan, Tahran’daki Taliban mitingine tepki gösterdi

İran, Taliban bayrağı taşıyan topluluğun fotoğraflarını yayan bir fotoğrafçıyı gözaltına aldı

Taliban militanları
Taliban militanları
TT

Afganistan, Tahran’daki Taliban mitingine tepki gösterdi

Taliban militanları
Taliban militanları

Afganistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sıddık Sıddıki düzenlediği basın toplantısında, İran’ın başkenti Tahran’da Taliban bayrağının sallandığı görüntülerin sosyal medyada paylaşılması üzerine yapılan ilk yorumda, İran yönetimini Taliban’ın faaliyetlerine izin vermemeye çağırdı.
Sıddıki düzenlediği basın toplantısında, komşu ülkelerin “Afganistan halkı için ciddi bir tehdit oluşturan bir grubun faaliyetlerine” izin vermemelerini istedi.
Şarku’l Avsat’ın BBC Farsça’dan aktardığı habere göre TV, Kabil’den yaptığı yayında Sıddıki’nin, İran’ın başkenti Tahran’da bazı kişilerin ellerinde görülen Taliban bayraklarını, “Taliban propagandasının etkisi altında” olarak tanımladığı ve bunun “Afgan halkı için kabul edilemez” olduğu ifadelerine yer verildi. Afgan yetkili ayrıca, komşu ülkeleri “Afgan halkı ve hükümeti tarafından sürdürülen” barış sürecini desteklemeye çağırdı.
İranlı gazeteci ve aktivist Jila Beniyakub Twitter üzerinden paylaştığı bir mesajda, İran güvenlik güçlerinin Tahran’da oturan Afganistan asıllı fotoğrafçı Arif Ahmedi’yi, Tahran’ın kuzeyinde İran Radyo ve Televizyon Kurumu Genel Merkezi’nin bulunduğu koruma altındaki bölgenin yakınında bulunan Millet Parkı’nda toplanan Taliban taraftarlarının fotoğraflarını Faceboook üzerinden paylaşması sebebiyle gözaltına alındığını ifade etti. Beniyakub, “Taliban mitingiyle ilgili bir sorun yok, sadece toplananların fotoğraflarını çekmeniz sorun oluyor. Eğer fotoğraf çekerseniz bile bunları paylaşmayın!” şeklinde açıklamasına devam etti.
Gözaltına alındığını duyurmadan önce Afgan fotoğrafçı, İran’ın “Insaf News” internet sitesinde yaptığı açıklamada, geçen Cuma 70 ila 90 civarındaki Taliban taraftarlarının İran güvenlik güçleri tarafından herhangi bir müdahaleye maruz kalmadan Millet Parkı’nda toplandığını belirtti. Önceki gün İran’daki bazı web sitelerinde, İran Kamu Güvenlik Polisi Komiseri Ali Zülkadir’in, güvenlik kuvvetlerinin “Taliban taraftarlarının mitingine ait görüntülerin üretilmesi ve yayınlanmasından sorumlu olanların gözaltına alındığını” ifade etti.
Zülkadir, “düşmanca” olarak nitelendirdiği sosyal medyanın “suiistimal” edilmesini eleştirerek, gözaltına alınanlarla Taliban arasında herhangi bir bağlantının bulunduğu iddiasını reddetti. Yetkili, “şahıslar hakkındaki yasal prosedürler ve soruşturmaların tamamlanmasında sonra yargıya teslim edildiğini” belirtti.
İranlı yetkilinin, Taliban taraftarlarının Tahran’daki mitingleri hakkında yorum yapmaktan kaçınması dikkat çekiciydi. Bunun öncesinde, Tahran Eyaleti Siyaset ve Güvenlik İşleri Başkan Yardımcısı Şükrullah Hasan Bigi, Taliban taraftarlarının mitinginin “izinsiz bir gösteri” olduğunu ve bu tür eylemlere karşı “sıkı ve yasal” tedbirler alınacağının sözünü verdi.



İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
TT

İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)

Refik Huri

İran'ın tarihi geriye dönük olarak düzeltmenin imkânsız bir iş olduğunu kabul etmesi kolay değil. Coğrafyayla oynaması ve Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın Arap ve Sünni ayından Şii Hilali koparmak olarak adlandırdığı projeyi gerçekleştirmek umuduyla, Hegel'in tarihin kurnazlığı olarak adlandırdığı şeye karşı koymaya devam etmesi bir yanılsamadır. Hiçbir orta güç, bölgesel projesine hizmet etmek için savaşlara, kaosa ve istikrarsızlığa İran kadar bel bağlamamıştır. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden önce bile, Mollaların yönettiği İslam Cumhuriyeti kadar fırtınanın ortasında duran bir bölgesel güç daha yoktur.

İran, onlarca yıl içinde İslami direniş adı altında silahlı mezhepçi örgütler kurarak en tehlikeli siyasi, askeri, güvenlik ve ideolojik yatırımı yaptı. Ardından bu örgütleri kendisini korumaya, İsrail ve en başta ABD olmak üzere Tahran'ın bütün düşmanlarına karşı vekaleten savaşmaya teşvik etti. Direniş ekseni ve arenalar birliği stratejisi aracılığıyla İsrail ile yaşanan çatışmada kendisini askeri bir aktör olarak dayattı. ABD'ye karşı olan ve onu Batı Asya’dan çıkarmak isteyen, ama bir anlaşma şansı varsa Washington’dan yana oynayan bir oyuncu, Arap sahnesinde bölgesel bir siyasi aktör olarak empoze etti. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile Richard Fontaine ve Andrea Kendall Taylor'ın kargaşa ekseni adını verdiği bir tür örtülü ittifaka da ulaşmış durumda. Kargaşa ekseni, ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme karşı duruş ve çok kutuplu sisteme çağrıdır. Çoğulcu bir sistemin yokluğunda, kargaşa ekseninin kaos yaratmak için bir sistem projesine ihtiyacı yoktur.

Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin İslam Cumhuriyeti'nin gücünün en önemli bileşeni olarak kabul ettiği direniş ekseninin nispeten düşük maliyeti, jeopolitik ve stratejik olarak maliyetli hale geldi. Zira öncelikle Hamas, İsrail'i sarsan Aksa Tufanı operasyonunun Filistin'i özgürleştirme dalgasının başlangıcı olacağını sandı. İkincisi, Hizbullah Güney Lübnan cephesi üzerinden Hamas'a destek savaşı başlatmaya karar verdi. Üçüncüsü, İran Suriye'de yayıldı. İlk önce Gazze’nin yapıları ve halkı bir imha savaşına maruz kaldı. Ardından Hizbullah ağır darbe aldı. Son olarak da Suriye'de Esed rejimi devrildi, böylece İran Suriye köprüsünü, Filistin kalesini, Arap derinliğini ve Lübnan arenasını kaybetti.

Esasında İran'ın bölgesel projesi, Velayet-i Fakih yönetimine giden yolda bir aşama olan Filistin'i kurtarma projesinden daha büyük ve her iki proje de şu anda çıkmaza girmiş durumda. Filistin'i kurtarma projesi sadece İsrail ve kıyamet silahlarına değil, ABD ve Avrupa duvarlarına tosladı ve Rusya ile Çin tarafından da kabul edilebilir bir proje değil. Ayrıca 22 Arap ülkesini temsil eden Arap Zirvesi, 2000'li yılların başındaki Beyrut Zirvesi'nden itibaren barışın stratejik bir tercih olduğunu teyit etti. İran'ın bölgesel projesi, ABD'yi askeri, güvenlik ve hatta ekonomik olarak Ortadoğu'dan çıkarmak gibi zorlu bir meydan okuma ile çatışıyor. Aynı zamanda kendi halkı, liderleri, ittifakları ve önemli stratejik konumu bulunan büyük ve güçlü bir Arap dünyasıyla da çatışıyor.

Filistin’i gerçekten kurtarmak isteği bir yana, kurtarma gücüne sahip olmayan Tahran, İsrail ile anlaşmazlık yoluyla da olsa iki devletli çözüm yoluna taş koymaya katkıda bulunuyor.  Binyamin Netanyahu hükümeti Filistin devletinin kurulmasını reddediyor ve Batı Şeria ile Gazze'yi ilhak etmeyi amaçlıyor. Mollalar rejimi, Batı Şeria ve Gazze'de kurulacak Filistin devleti projesini engellemede İsrail’in ağırlığına ek ağırlık katıyor. Nitekim İsrail, Filistin devletinin kurulmasının Filistin'de bir İran terör üssü kurma projesi olduğunu iddia etmeye başladı. Netanyahu’ya göre sorun, İran'ın Suriye'den çekilmesinden ve İsrail'in Suriye ordusundan kalan stratejik silahları imha eden hava saldırıları düzenlemesinden ve Tahran adına savaşan örgütlerin zayıflatılmasından sonra bile devam ediyor. Hiçbir şey onun bu tutumunu değiştirmiyor. Oysa Irak’ın nükleer reaktörünü yerle bir eden saldırıyı düzenleyen 69. Filo'ya komuta eden pilotun İngiliz dergisi The Economist’e verdiği röportajda da söylediği gibi İsrail için en büyük tehdit İran değil, Filistinlilerle geçinememek ve birlikte yaşayamamaktır. Çünkü İsrail'in karşı karşıya olduğu asıl zorluk, ‘askeri gücünü stratejik kazanımlara ve barışa dönüştürmektir’, aksi takdirde kan daha uzun yıllar akmaya devam edecektir.

Büyük açmaz ikilidir; İran'ın bölgesel projesi, kendi kapasitesinden, Batı ile çatışmasından ve İsrail ile vekiller üzerinden savaşmasından daha büyüktür. Keza İsrail'in bölgesel projesi, Tel Aviv'in ekonomik, askeri ve sosyal olarak taşıyabileceğinden daha büyüktür. Batı ve Doğu'nun İsrail'in aşırılığına ve Filistin devletinin kurulması fırsatının kaçırılmasına yönelik sabrını zorlamaktadır. General Şaron'un dediği gibi, Washington'un hizmetinde olan “yüzen bir uçak gemisi” konumundan çıkıp Amerikan korumasına ihtiyaç duyan İsrail'in yükünü ABD'nin ne kadar süre ve ne ölçüde taşıyacağı da bilinmemektedir. Buradaki ders, herkesin göreceği şekilde duvara asılı olan Amerikalı stratejik analist Anthony Cordesman'ın şu sözüdür: “Savaşlar riskleri ortadan kaldırmakla ilgili değil, riskleri yönetmekle ilgilidir.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.