11 bin çifti inceleyen yapay zeka, başarılı ilişkinin sırrını çözdü

İlişkiye özgü unsurların, bireysel özelliklerden daha ön planda olduğu görüldü (Pixabay)
İlişkiye özgü unsurların, bireysel özelliklerden daha ön planda olduğu görüldü (Pixabay)
TT

11 bin çifti inceleyen yapay zeka, başarılı ilişkinin sırrını çözdü

İlişkiye özgü unsurların, bireysel özelliklerden daha ön planda olduğu görüldü (Pixabay)
İlişkiye özgü unsurların, bireysel özelliklerden daha ön planda olduğu görüldü (Pixabay)

Uluslararası bir araştırma ekibi, hangi kişisel farklılıkların ve ilişkiye özgü hangi değişkenlerin daha güçlü bir ilişkiye işaret ettiğini yapay zekadan yararlanarak inceledi.
Araştırmaya göre ilişkinin başarısını gösteren en güvenilir unsur, bireylerin, partnerlerinin bağlılığına ve kararlığına inancı.
İlişkilerdeki tatmini ölçmek için makine öğrenmesini ilk kez sistematik şekilde uygulayan ekibin başarılı bir ilişkide saptadığı diğer önemli etkenler arasında partnere yakın hissetme, ondan takdir görme ve cinsel tatmin yer aldı.
Western Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Samantha Joel, “Romantik ilişkilerdeki memnuniyetin sağlık, esenlik ve iş verimliliği üzerinde ciddi sonuçları var. Ancak ilişki kalitesinin öngörücü unsurlarıyla ilgili araştırmalar, kapsam ve ölçek açısından genellikle sınırlı kalıyor ve ayrı laboratuvarlarda bağımsız yürütülüyor” dedi.
Başarılı ilişkinin en sağlam ve en güvenilir unsurlarını bulmak için bir tür yapay zeka yöntemi olan makine öğrenmesini kullanan bilim insanları, bu sayede bir araştırmacının ömrü boyunca analiz edebileceğinden daha fazla veriyi inceledi.
Dünya çapından 85 araştırmacının imza attığı büyük araştırmaya 11 binden fazla çift katıldı.
Hakemli bilim dergisi PNAS’ta yayımlanan makalede farklı koşullar altında çiftlere şu soru yöneltildi: “Partnerimle ilişkimde mutlu olmam neye bağlı?”
Makaleye göre, “bireylerin birbirinin bağlılığına inancı,” “takdir görme” ve “cinsel tatmin” gibi ilişkiye özgü unsurlar, bir ilişkinin kalitesinin yaklaşık yarısından sorumlu.
Ancak ilişki kalitesinin yüzde 21’i, partnerlerin birbirinden bağımsız, bireysel özelliklerine bağlı. İlişki kalitesini belirleyen en güçlü 5 kişisel özellik şu şekilde
*Yaşam memnuniyeti
*Depresyon
*Bireyin deneyimlediği olumsuz duyguları ve zayıf özbenliği ifade eden negatif duygulanım
*Halk arasında bağlanma problemi diye bilinen kaçıngan bağlanma
*Yoğun bir terkedilme korkusu ve onaylanma ihtiyacıyla kendini gösteren kaygılı/ikircikli bağlanma
Öte yandan, modelleme ve simülasyon (M&S) yönteminde bireysel farklılıkların, ilişkiye özgü değişkenleri düzenlediği ya da yönettiği görülmedi.
Araştırmanın yazarlarından, Kaliforniya Üniversitesi, Davis’ten (UC Davis) Paul Eastwick, bunu şöyle açıkladı:
"‘Kim olduğum’, ‘seninle birlikteyken kim olduğumu’ öğrendiğimde önemsiz hale gelir."
Ayrıca Joel, bir partnerin yaşam memnuniyeti, depresyon ya da uzlaşılabilirlik gibi kişisel farklılıklarının, diğer partnerin ilişkideki memnuniyetini sadece yüzde 5 etkilediğini gördüklerini ifade etti.
Ancak söz konusu sonuç bireylerin partner seçiminin önemsiz olduğu anlamına gelmiyor. Joel bunu şöyle açıkladı:
"Partnerler çatışma, yakınlık ve bağlılığın algılanma biçimi gibi ilişkiye özgü süreçlerin şekillenmesine katkıda bulunabilir. Bunlar ilişkinin sürdürülmesi için çok önemli gibi görünüyor."
Geniş ölçekli makine öğrenmesi yaklaşımı, gelecekteki ilişki araştırmaları için de değerli bir model sunuyor.
Bu çalışma için Kanada, ABD, İsrail, Hollanda, İsviçre ve Yeni Zellanda’dan gelen verileri kullanan araştırmacılar, sonraki çalışmalarını Güney Amerika, Asya ve Afrika’ya genişletmeyi hedefliyor.



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news