Müstesna bir şahsiyet: Umman Sultanı’nın babası Tarık bin Teymur’un hayat hikayesi

Müstesna bir şahsiyet: Umman Sultanı’nın babası Tarık bin Teymur’un hayat hikayesi
TT

Müstesna bir şahsiyet: Umman Sultanı’nın babası Tarık bin Teymur’un hayat hikayesi

Müstesna bir şahsiyet: Umman Sultanı’nın babası Tarık bin Teymur’un hayat hikayesi

El-Esir- Dr. Muhammed bin Hamad el-Ureymi
Tarihi boyunca Umman, siyasi, ekonomik ve kültür başta olmak üzere her alanda toprağındaki yaratıcılık tohumundan beslenen, daha sonra farklı başarıları ile Umman medeniyetinin ilerlemesine, yükselmesine, çağlar boyunca topraklarında yaşamın kalkınıp gelişmesine katkıda bulunan  birçok önemli şahsiyet tanıdı.
Bu yıl doğumunun 100. yıl dönümünü kutladığımız Tarık bin Teymur bin Faysal Umman tarihinin son yüz yılında ortaya çıkan en önde gelen siyasi figürlerden biriydi. Tarık bin Teymur, entelektüel, idari ve siyasi yetenekleri, siyasi düşüncesinin yükselmesine katkıda bulunan yaşam deneyimleriyle müstesna bir şahsiyetti. Hayat hikayesini okuyanlar, idari, askeri ve politik başarıları üzerinde duranlar veya siyasi düşüncelerini, görüşlerini ve hayallerini düşünenler, kişiliğine daha da yaklaşılması,  40 yıla yaklaşan siyasi alandaki faaliyetlerinin önemli durakları üzerinde durulması gereken benzersiz bir Ummanlı siyasi modelle karşı karşıya olduklarını hissedeceklerdir.

El-Esir gazetesi bu haberi ile, ilk eğitiminden merhum Sultan Kabus bin Said’in siyasi danışmanı olarak görev yapmasına kadar bazı dönemleri takip ederek bu büyük şahsiyetin hayatındaki önemli kilometre taşlarını sunuyor.

Doğumu ve çocukluk dönemi
Tarık bin Teymur bin Faysal, 1920 yılında İstanbul’da doğdu. Annesi Türk’tü ve adı Kamile idi. Babası Sultan Teymur, Sultan Said bin Teymur’un annesi Fatıma binti Ali bin Salim bin Suveyni hanımefendi ile evlendikten sonra  bu hanımefendi ile evlenmişti. Dolayısıyla Tarık bin Teymur ile Sultan Said kardeşlerdi.

Eğitimi
Tarık bin Teymur liseyi, Eylül 1930 ile Haziran 1932 arasında İstanbul’daki İngiliz Erkek Lisesinde okudu. Daha sonra 1935 yılında annesi ile birlikte yerleştiği Almanya’nın Frankfurt şehrine taşındı. Orada Almanca öğrendi ve böylece konuşabildiği dillere Arapça, Türkçenin yanı sıra Almanca da eklendi. Frankfurt’ta 1937 yılına kadar kaldı ve bu tarihten sonra Maskat’a döndü.

Askeri eğitimi

Maskat’a döndükten sonra Tarık bin Teymur  bir süre  Maskat Askeri Kuvvetleri’nde görev yaptı. Ekim 1942'den Ekim 1943'e kadar Hindistan'ın Vellore (Villere) Polis Eğitim Akademisi’nde yönetim ve eğitim kursuna katıldı. Maskat’a döndüğünde yeniden orduya katılarak Umman’ın kuzeybatı sınırlarında konuşlanmış Zahob milis güçlerinde (Zahob Milita) görev yaptı.

İdari ve siyasi eğitimi
Zahob milis güçlerindeki askerlik hizmetinin sona ermesinden sonra Sultan Said bin Teymur kardeşi Tarık’ı, Umman kabileleri ile iletişim kurmak ve koşullarını tanımaya çalışmakla görevlendirdi. Bunun üzerine Tarık bin Teymur,  3 hafta süren bir gezi ile el-Batina bölgesinin bazı bölümlerini, el-Havasnah Vadisini, Ibri ve Dhank’ı ziyaret etti. Ayrıca ez-Zahira bölgesine de bir gezi düzenledi. Bu gezilerin amacı, kabile şeyhlerinin düşüncelerini ve yönelimlerini anlamak, Umman kabile  meselelerini ele alma ilkelerini ve bunları çözme mekanizmasını tanımak ve kendisine alışmaktı.

Maskat ve Matrah belediye başkanlığı
Ekim 1945’te Tarık bin Teymur, Maskat ve Matrah belediye başkanlığına getirildi.  Bu görevi sırasında Tarık bin Teymur, yönetimde son derece yetkin olduğunu kanıtladı ve büyük bir coşkuyla çalıştı. Yönetimi sırasında, bir dönem yurtdışında yaşamasından, yaşadığı ya da ziyaret ettiği bir dizi şehrin çağdaş belediye planlaması hakkında bilgi sahibi olmasından yararlanarak Maskat ve Matrah’ın görünümünü değiştirip çağdaş hale getirecek birçok  uygulamayı hayata geçirdi. Bina ve mülk sahiplerini mülklerini temiz tutmaya, terk edilmiş ya da harap binaları onarmaya, yıkılmış binaların  olduğu gibi bırakılmış molozlarını kaldırmaya ikna etti. Her iki şehirde de kanalizasyon sistemlerini iyileştirme ve umuma açık hamamlar inşa etme planları sundu. Bunlar, o dönem için çağının ilerisinde fikirlerdi. Tarık bin Teymur’un önceki deneyimlerinin gerçekliğinden kazandığı büyük idari yeterliliğini ve yönetim konusundaki potansiyelini ispatlıyordu. Ne var ki, toplumun bu tür fikirlere alışık olmamasından dolayı  bu konularda sık sık yerel muhalefet ile de karşılaştı.
İngiliz belgelerine bakılırsa Tarık bin Teymur, belediye başkanlığı sırasında yerlere çöp atanlara para cezası uygulaması getirmişti. Bir keresinde Hint topluluğundan bir adamı yolda ihtiyaç giderirken gördüğü, hemen yanına gidip kendisini azarladığı ve 25 rupi ödemesini emrettiği anlatılır.

Askerlik
Tarık bin Teymur, kardeşi Sultan Said’in Umman içinde yönettiği askeri operasyonlara katılmasının yanı sıra bir askeri görev daha üstlenmişti; silahlı kuvvetler ile askeri operasyonlar arasında koordinasyonu sağlamak. Tarık bin Teymur, alçakgönüllülüğü, onlarla tanışma ve kaynaşma konusundaki ısrarı nedeniyle pek çok Ummanlı tarafından sevilen bir şahsiyetti.

İdari yetkiler
1959’un başında Sultan Said bin Teymur kendisi ile kapsamlı müzakereler yürütmek için İngiltere’yi ziyaret etmeye karar verdi. Yokluğu sırasında görevlerini yerine getirmeleri için geçici olarak tüm yetki ve otoritesini İçişleri Bakanı Ahmed bin İbrahim ile kardeşi Tarık’a devretti.
İngiltere,  kendisinden ülke üzerindeki kontrolünü pekiştirmek  için yerel reformlar yapmasını talep ettiğinde de Sultan, kardeşi Tarık’ı valileri denetlemekten sorumlu genel müfettiş atadığını açıkladı. Tarık bin Teymur, içişleri bakanlığı gözetiminde çalışarak bütün bölgeleri teftiş edip denetleyecek, valilerin çalışmalarını ve performanslarını takip edecekti.


Umman’dan ayrılış
Kasım 1962’de Tarık bin Teymur, Maskat’tan ayrıldı. Ancak, çocuklarının eğitimi için gitmek istediği İstanbul’a yönelmeden önce Abu Dabi’ye uğradı. Burada Abu Dabi’nin İngiliz valisi ile görüştü ve kendisine, siyasi mülteci gibi görülmek veya propaganda kampanyalarının hedefi olmak istemediğini iletti. Görüşmede ayrıca kendisini Umman’dan ayrılmaya sevk eden sebeplere, önemli siyasi ve idari roller oynamanın kendisinde bıraktığı derin hayal kırıklığı ve çöküntüye de değindi.
Tarık bin Teymur’un ülkesinden ayrılış nedenleri;  özellikle aldığı eğitimin onu Umman’da entelektüel, idari ve askeri niteliklere sahip birkaç kişiden biri yaptığı ve Arapçanın yanı sıra 3 dil daha bildiği göz önüne alınırsa daha iyi anlaşılabilir. Ülkesinde kalsaydı, Umman hükümet sistemi için önemli bir katkı, o zamanlar eğitimli ve kalifiye kadrolardan yoksun bir ülkede hükümet işlerinde iyi bir yardımcı olabilirdi.

Tarık bin Teymur, bireylerin entelektüel, politik ve idari oluşumlarında eğitimin öneminin farkında olduğundan çocuklarına uygun eğitimi sağlamaya büyük önem veriyordu. Ne var ki, o dönemde Maskat’ta böyle bir eğitimi sağlayacak kurumlar bulunmadığından çocuklarının İstanbul’da eğitim görmesine önem verdi.  O dönemde, bir süreliğine bir Alman inşaat şirketinin temsilcisi olarak çalıştı. Bu vesile ile düzenli bir şekilde Ortadoğu ve Arap Körfez ülkelerine seyahat etti.

Siyasi muhalif
Maskat’tan ayrıldığı Kasım 1962’den 1966 yılının başına kadarki dönem boyunca Tarık bin Teymur, Umman Sultanı’nın politikalarına karşı hareket etmek konusunda hiçbir girişimde bulunmadı. Sessiz kaldı ve genel olarak Sultan’a karşı düşmanca hiçbir faaliyette bulunmak istemediği izlenimini verdi. Bu süre boyunca Türkiye, Almanya ve bazı Arap ülkeleri gibi farklı ülkeler arasında seyahat etmeye devam etti. Ayrıca, dikkat çekici bir başarı elde edemediği anlaşılan bazı ticari işlerle meşgul oldu.
Mart 1966’dan itibaren Tarık bin Teymur, o dönemde Umman’da hüküm süren siyasi, sosyal ve ekonomik koşulları değiştirme umudu ve vatanına karşı milli sorumluluğunu yerine getirmesini gerektiren siyasi, askeri ve idari yeteneklere ve deneyimlere sahip olduğunun bilinciyle  muhalefet cephesine katılıp ulusal roller oynamaya karar verdi.

1967 Ulusal Bildirisi
11 Cemaziyelevvel 1387- (15 Eylül 1967) tarihinde Tarık bin Teymur, Ummanlı kabile şeyhlerine, alimlere, ileri gelenlere, memurlara, askerlere ve bütün vatandaşlara, Umman’daki hükümet sistemini değiştirmeye yönelik niyetini deklare ettiği ve hedeflerini açıkladığı bir bildiri yayınladı.
Nedenlerini ve gerekçelerini açıkladı. Kendisini söz konusu bildiriyi yayınlamaya iten sebeplerin, halk ve ülkesine yönelik görev duygusu ve onları zayıflık ve geri kalmışlıktan kurtarma isteği olduğunu belirtti. Ayrıca, başlatmış olduğu bu hareketin yabancı çevreler tarafından desteklenmiş bir hareket olmadığını, aksine ülkeye ve halkına fayda sağlamayı amaçlayan tamamen ulusal bir hareket olduğunun altını çizdi. Keza, öncelikle Umman’ı ulaşmış olduğu kötü koşullardan kurtarmayı, ardından siyasi, ekonomik ve sosyal başta olmak üzere tüm alanlarda ilerlemesini sağlamayı, ulusal umutları gerçekleştirmeyi, Umman’ın sahip olduğu tüm imkanlardan yararlanarak İslam şeriatı ışığında anavatan ve halkının statüsünü yükseltmeyi hedeflediğinin altını çizdi. Ülkenin ilerlemesi için başta petrol ve maden kaynakları olmak üzere sahip olduğu zenginliklerin değerlendirilip geliştirilmesi, daha sonra da tarımın iyileştirilmesi, okulların yaygınlaştırılması, hastanelerin inşa edilmesi, askeri hüküm ve yasaların kaldırılması, ülkeyi gururlandırıp onurlandıracak ve kendisine refah sağlayacak diğer uygulamaların gerçekleşmesi gerektiği  üzerinde durdu.

Geçici Anayasa
Tarık bin Teymur yayınladığı bildiride, söz konusu hedefleri gerçekleştirmek amacıyla yönetim için geçici bir anayasa hazırladığını da belirtti. Geçici anayasanın insanlara, ülkenin geleneklerine ve göreneklerine uyan bir hükümet sistemi seçmek için gerçek bir fırsat sunduğunu ve bunun önünü açtığını ifade etti. Geçici anayasanın girişinde amacının;,  ulusal değerler ve geleneklere halel getirmeden modern gereksinimleri karşılamak ve Umman halkının anayasal bir hükümet sistemi kurma arzusunu gerçekleştirmek olduğuna değindi. Bu anayasanın geçici olacağını ve Umman halkı çıkarlarına uygun nihai bir anayasa hazırlamak için gerekli koşullara ve fırsata sahip oluncaya kadar geçerli olacağını vurguladı.
Geçici Anayasa 6 bölümden ve 36 maddeden oluşuyordu. Birinci bölümde, adı, kimliği, aidiyeti, hukuku, bayrağı ve başkenti ile devlet tanımlanıyordu. İkinci bölümde, sultan ve yetkileri ele alınıyordu. Bakanlar kuruluna tahsis edilmiş üçüncü bölümde,  bakanlar kurulu üyeleri, bakanlıklarının sayısı ve bakanların görevde kalma süresi belirleniyordu. Devlet Konseyi başlığını taşıyan dördüncü bölümde, konseyin yetkileri, üye sayısı ve seçim mekanizmasından bahsediliyordu. Beşinci bölümde, bakanlar kurulu ve devlet konseyinden oluşan (Ulusal Meclis), kararları ve görev tanımı ele alınıyordu. Altıncı bölümde ise uluslararası ilişkiler, Umman’ın dış dünya ile ilişkilerinde siyasi yöneliminin en belirgin özellikleri ile en önemli dış ilkelerinin ne olması gerektiğine yer veriliyordu.
Geçici anayasa fikrinden Tarık bin Teymur’un sahip olduğu yüksek siyasi kültürün kapsamı, dünyadaki farklı yönetim biçimlerine ne kadar açık olduğu,  iktidardaki siyasi sistem ve sistemi oluşturan farklı güçler arasındaki ilişkiyi belirleyen yasal bir referans olarak anayasanın önemi konusunda sahip olduğu farkındalık görülebilir.


Kutlu Reform dönemindeki rolleri

23 Temmuz 1970’te Sultan Kabus bin Said bin Teymur’un Umman Sultanı olmasından sonra Tarık bin Teymur, Sultan yeğeni ile işbirliği yapmak konusunda istekli olduğunu gösteren mesajlar verdi. Nitekim Sultan Kabus da 26 Temmuz’da tahta çıkışından sonra yaptığı ilk konuşmasında bir hükümet kurma niyetinde olduğundan bahsetmişti.  Attığı ilk adım da geçici bir danışma konseyi kurmak oldu. Bu konseyin yaptığı ilk ve en önemli iş ise Tarık bin Teymur’a ülkesine geri dönme ve başbakanlık görevini üstlenme davetinde bulunmak oldu.

2 Ağustos 1970’te yani Kutlu Reformun başlangıcından yaklaşık 10 gün sonra Tarık bin Teymur, Almanya’dan geri döndü ve döner dönmez de Sultan Kabus ile görüştü.

Görüşmede, başbakanlık görevini üstlenmesi ve yeni hükümeti kurması kararlaştırıldı. Tarık bin Teymur, başbakanlığın yanı sıra dışişleri bakanlığını da üstlenmişti. Savunma, para, petrol ve imtiyazlarla ilgili konular ise Sultan’ın yetkileri arasındaydı.

Tarık bin Teymur hükümeti iki aşamada kurdu. İlk aşamada, içişleri, eğitim, sağlık, çalışma ve adalet olmak üzere sadece beş bakanlık tesis edildi. İkinci aşamada kabine enformasyon, sosyal işler, vakıflar, ekonomi ve diğer bakanları içerecek şekilde genişletildi. Tarık bin Teymur, başbakanlık makamında 1972 başlarına kadar kaldı. 1972’de Umman’ın yurtdışındaki büyükelçiliklerinin genel amirliği ve Sultan’ın diplomatik konulardaki özel danışmanı görevlerine getirildi. Vefatına kadar da Sultan’ın danışmanı ve birçok uluslararası forumda temsilcisi görevlerini yürüttü. 1975 yılında bu görevlerine ek olarak Umman Merkez Bankası Yönetim Kurulu’nun başkanlığını da üstlendi. Sultan Kabus ile amcası Tarık bin Teymur arasındaki ilişki, Sultan’ın 22 Mart 1976’da amcasının kızı ile evlenmesi ile daha da güçlendi ve pekişti.

Tarık bin Teymur’un başbakan olduğu dönem ve sonrasında üstlendiği görevler sırasında Umman, çok sayıda siyasi ve ekonomik başarıya imza attı. Başta Birleşmiş Milletler ve Arap Devletleri Ligi olmak üzere birçok uluslararası ve bölgesel organizasyona katıldı. Çeşitli alanlarda kapsamlı kalkınma sürecinin başlangıcına tanık oldu.



Gazete haberleri
Gerek  Kutlu Reform öncesi gerekse sonrasında birçok yerel, Arap ve uluslararası gazete, Tarık bin Teymur’un haberlerine ve siyasi çabalarına yer vermişti. Kutlu Reform’un ilk beş yılında Ummanlı “el-Vatan” gazetesinin en öne çıkan manşetlerine hızlıca bir göz atarak Tarık bin Teymur’un çalışmalarını ve faaliyetlerini ele alan haberlerinden derlediklerimizi size aşağıda sunuyoruz:
Gazetenin 28  Ocak 1971 sayısında şu haberi okuyoruz: Başbakan Tarık bin Teymur , Alman Strbegg şirketi ile Matrah-Sahar arasında 200 kilometre uzunluğunda ve 7 metre genişliğinde asfalt yol yapımı için 9 milyon Riyal değerinde bir sözleşme imzaladı.
8 Temmuz 1971 tarihli 20’inci sayısında şu haber yer alıyor: Kutlu Reform’un şanlı başlangıcının birinci yıldönümü kutlamaları programı açıklandı. Bu değerli kutlama vesilesiyle ülke geneline yayılacak neşe ve sevinç gösterileri arasında Sultan bir dizi projenin açılışını gerçekleştirecek. Başbakan Tarık bin Teymur, Sultan onuruna belediye parkında büyük bir tören düzenleyecek.

Gazete, 25.11.1971 tarihli 32’inci sayısında, Umman Sultanlığı’nın 7 Ekim 1971 perşembe günü BM üyeliği başvurusunun kabul edilmesi vesilesiyle Tarık bin Teymur’un BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmayı yayınlamış. Bu konuşmadan şu cümleleri alıntılıyoruz: Buraya, halkımın bu teşkilata dair umutları, onurlu ilkelerinin tam olarak uygulanmasıyla dünya halkları arasında güvenlik ve dostluk elde etmenin mümkün olduğuna olan inancıyla geldim. Umman Sultanlığı, 14  yüzyıl boyunca bağımsız bir devletti ve öyle olmaya da devam ediyor. Uzun tarihi boyunca bağımsızlığını veya egemenliğini asla kaybetmedi. Umman, BM'nin 131. üyesi olduğunda, onlarca yıldır yaşadığı tecridi ve dünyanın zorunlu olarak kendisini unutmasını resmen ve sonsuza kadar sona erdirmiştir.
09.12.1971 tarihli 34’üncü sayısında ise şu haberi okuyoruz: Başbakan Tarık bin Teymur, dar gelirli aileler için inşa edilen model evi ziyaret etti. Bu ziyaret sırasında kendisine, Belediye Planlama ve İnşaat Departmanı’ndan mühendisler, yetkililer, model evin standartlarında inşa edilmesine karar verilen evleri kullanma hakkına sahip olacak bir grup Maskat ve Matrah vatandaşı eşlik etti.
Gazete, 16 Aralık 1971 tarihli 35’inci sayısında şöyle yazıyor: Başbakan Tarık bin Teymur, İçişleri Bakanı Bedr bin Suud, Sağlık Bakanı Dr. Asım el-Cemali, İçişleri Bakanlığı Valilik İşleri Müdürü Şeyh Süleyman bin Muhammed el-Salimi, “İmam Seyf bin Sultan” okulu öğrencilerinin katıldığı büyük bir törenle yeni Tanam Hastanesi’nin açılışını gerçekleştirdi.
9 Mart 1972 tarihli 44’üncü sayısında şu haber yer alıyor: Sultan Kabus bin Said,  Tarık bin Teymur’u yurtdışındaki tüm Umman büyükelçiliklerinin genel amiri ve diplomatik konularda özel danışmanı olarak atayan bir kraliyet kararnamesi yayınladı.
22 Haziran 1972 tarihli  59’uncu sayıda, Tarık bin Teymur'un yurt dışından Maskat'a dönmesi onuruna, Macid bin Teymur’un 07.06.1972’de el-Falaj otelinde birçok üst düzey yetkilinin katıldığı bir akşam yemeği verdiğine ilişkin bir haber görüyoruz.
16 Ocak 1975 tarihli 170’inci sayıda ise şunu okuyoruz: 9 Ocak’ta Sultan Kabus bin Said  ABD Başkanı Gerald Ford ile Washington’da temaslarda bulunarak, çeşitli konuları, dünya meselelerini ve iki ülke arasındaki ilişkileri görüştü. Toplantıya, Umman’ın yurtdışındaki büyükelçiliklerinin genel amiri ve Sultan’ın Siyasi Danışmanı Tarık bin Teymur, Dış İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Abdulmunim el-Zivavi ile ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger katıldı.

İngilizlerin övgüleri
İngilizler, Tarık bin Teymur'un yeteneklerinden çekimseler ve siyasi potansiyeli konusundaki kaygılarını zaman zaman dillendirseler de bu, yeteneklerini birden fazla vesile ile övmelerinin önüne geçmedi. W.H Luce’nin 24 Eylül 1970 tarihli konuşmasında şuna değindiğini görüyoruz: “Tarık bin Teymur’un, Maskat’ın geçmişte tüm “Ateşkes Devletleri”( Basra Körfezi'nde bulunan, 1971'de sona eren bir grup şeyhliğe verilen isimdir) sahilinde sahip olduğu ticari konumunu geri kazanmaya çalıştığını görüyorum. İthalatla ilgili çok sayıda vergiyi kaldırma veya önemli ölçüde azaltma önerileri, ayrıca Maskat ve bu sahil arasında iki ana yol inşaatı, ekonomi politikalarına dair iki açık kanıtıdır.”

İngiltere’nin Maskat büyükelçisinin İngiliz dış ilişkilerden sorumlu devlet bakanına “Maskat İzlenimleri: İlk ve Son” başlığı altında gönderdiği 5 Ağustos 1971 tarihli gizli raporunda, Tarık bin Teymur’u şu şekilde tanımladığını görüyoruz: “Eski sultanın kardeşi ve başbakan, en deneyimli ve etkili Ummanlı bakandır. Basit yaşamına ve formalitelerden kaçınmasına rağmen görünüş olarak karşı konulamaz bir şekilde bana, İngiltere Kralı VIII. Henry’nin Ummanlı kopyası gibi görünüyor. Özellikle de onu çevreleyen yüksek duvarları ile büyükelçiliğin kortunda tenis oynadığı zamanlarda, İngilizceyi güzel ve kelimeleri yuvarlayarak telaffuz ederken duyan hiç kimse etkilenmemezlik edemez. Sözleri genellikle bilgece ve tam anlamıyla bir devlet adamının sözleridir”.

Ölümü
Tarık bin Teymur, 1980 yılında vefat etti. Ölümü üzerine Umman Sultanlığı’nda resmi yas ilan edildi. Tarık bin Teymur’un  Sultan Heysem bin Tarık, Talal, Kays, Esat, Şihab, Edhem ,  Fares , Amal ve Naval adlı 9 çocuğu bulunuyor.



Suudi Arabistan, Pakistan'da polis memurlarının hedef alınmasını kınadı

Pakistan polisi (AP)
Pakistan polisi (AP)
TT

Suudi Arabistan, Pakistan'da polis memurlarının hedef alınmasını kınadı

Pakistan polisi (AP)
Pakistan polisi (AP)

Suudi Arabistan, Pakistan'ın Hayber Pahtunhva eyaletine bağlı Karak bölgesinde Pakistan polis memurlarını hedef alan saldırıyı kınadığını ifade etti.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan açıklamada, tüm terörist ve aşırılıkçı eylemleri tamamen reddettiğini, Pakistan'ın ve kardeş halkının güvenliğini ve istikrarını baltalama girişimlerini kınadığını yineleyerek, bu acı trajedide kurbanların ailelerine, Pakistan hükümetine ve halkına en içten taziyelerini ve başsağlığı dileklerini iletti ve herkes için güvenlik ve huzur diledi.


Suudi Arabistan, Pakistan'da polis memurlarının hedef alınmasını kınadı

Pakistan polisi (AP)
Pakistan polisi (AP)
TT

Suudi Arabistan, Pakistan'da polis memurlarının hedef alınmasını kınadı

Pakistan polisi (AP)
Pakistan polisi (AP)

Suudi Arabistan, Pakistan'ın Hayber Pahtunhva eyaletine bağlı Karak bölgesinde Pakistan polis memurlarını hedef alan saldırıyı kınadığını ifade etti.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan açıklamada, tüm terörist ve aşırılıkçı eylemleri tamamen reddettiğini, Pakistan'ın ve kardeş halkının güvenliğini ve istikrarını baltalama girişimlerini kınadığını yineleyerek, bu acı trajedide kurbanların ailelerine, Pakistan hükümetine ve halkına en içten taziyelerini ve başsağlığı dileklerini iletti ve herkes için güvenlik ve huzur diledi.


Infantino, Şarku’l Avsat'a konuştu: Dünya, Suudi Arabistan'da düzenlenecek 2034 Dünya Kupası'nı keyifle izleyecek

TT

Infantino, Şarku’l Avsat'a konuştu: Dünya, Suudi Arabistan'da düzenlenecek 2034 Dünya Kupası'nı keyifle izleyecek

Infantino, Şarku’l Avsat'a konuştu: Dünya, Suudi Arabistan'da düzenlenecek 2034 Dünya Kupası'nı keyifle izleyecek

Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) Başkanı Gianni Infantino, Suudi Arabistan’ın küresel futbol sahnesinde önemli bir merkez hâline geldiğini söyledi. Son yıllarda yaşanan farklı ve hızlı dönüşümün, uluslararası düzeyde etkili bir varlık ortaya çıkardığını belirten Infantino, Suudi Arabistan'da dünyanın önde gelen futbol yıldızlarını bünyesinde barındıran küresel nitelikte bir yerel lig oluştuğunu ifade etti. Infantino, söz konusu ligin dünyadaki en iyi üç lig arasına girme yolunda ilerlediğini kaydetti.

zxcvf
FIFA Başkanı Gianni Infantino, Suudi Arabistan liginin dünyanın en iyi üç liginden biri olma yolunda ilerlediğini iddia etti. (Şarku’l Avsat)

Infantino, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, Suudi Arabistan Milli Takımı’nın 2022 Dünya Kupası’nda Arjantin karşısında elde ettiği çarpıcı sürprizin ardından, 2026 Dünya Kupası’nda da İspanya karşısında benzer bir başarıyı tekrarlayabilecek kapasiteye sahip olduğunu söyledi. Infantino, Suudi futbolunun yalnızca A Milli Takım düzeyinde değil, alt yaş grupları seviyesinde de dikkat çekici bir gelişim gösterdiğini vurguladı. Aynı zamanda ülkedeki kadın futbolunun da, son yıllarda futbol otoritelerinin bu alana verdiği ilgi sayesinde daha güçlü bir büyüme potansiyeline sahip olduğunu ifade etti.

Öte yandan Infantino, Suudi Arabistan’ın 2034 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak olmasının kendisine kişisel bir mutluluk verdiğini belirterek, Suudi Arabistan’ın misafirperver bir ülke olduğunu, köklü bir kültüre, zengin bir mutfağa ve özgün bir halka sahip bulunduğunu, tüm bu unsurların büyük futbol organizasyonunun başarısına katkı sağlayacağını dile getirdi.

fvg
FIFA Başkanı Gianni Infantino, Suudi Arabistan milli takımının Dünya Kupası'ndaki sürprizlerini tekrarlayabilecek kapasitede olduğunu söyledi. (Şarku’l Avsat)

* Son yıllarda Suudi Arabistan'daki spor hareketinin, özellikle Ronaldo ve Benzema gibi büyük yıldızların transferiyle birlikte, küresel futbol haritası üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugün Suudi Arabistan, Cristiano Ronaldo ve daha birçok yıldızın varlığıyla modern futbolun güçlü bir merkezi haline geldi. Ancak sadece yıldız transferlerini değil, yerel futbolun ve Suudi Arabistan Milli Takımı’nın gücünü de unutmamak gerekiyor. Son Dünya Kupası’nda Arjantin’e karşı alınan zafer de bunun önemli bir göstergesi. Tüm bunlar, Suudi Arabistan’ı küresel futbol arenasında etkili bir güç haline getirdi ve bu son derece olumlu bir gelişme. Dünyanın her yerinde futbola ihtiyaç var ve ben Suudi futbolunun büyümeye devam etmesini, her geçen gün daha da iyi hale gelmesini sabırsızlıkla bekliyorum.

df
Suudi Arabistan'da düzenlenecek 2034 Dünya Kupası, tüm dünyanın konuşacağı bir turnuva olacak. (Şarku’l Avsat)

* Sizce Suudi Arabistan Milli Takımı, 2026 Dünya Kupası'nda elde ettiği başarıyı İspanya'ya karşı tekrarlayabilecek mi?

Bu gerçekten ilginç bir soru. Bence her şey mümkün. Elbette grup zorlu, ancak Suudi Arabistan, herhangi bir rakibi yenebileceğini gösterdi. Bu nedenle taraftarlar, oldukça heyecanlı ve çekişmeli bir mücadele izlemeyi bekleyebilir.

* Suudi Arabistan Ligi'ni bugün dünya genelindeki en iyi liglerle kıyasladığınızda hangi seviyede görüyorsunuz?

Bugün geldiğimiz nokta, Suudi Arabistan Ligi’nin dünyanın en iyi üç ligi arasında yer alma yolunda olduğunu söylememizi sağlıyor. Bu hedefler yüksek, ama kesinlikle mümkün. Taraftarların coşkusunu görüyoruz, modern futbol stadyumlarını görüyoruz. Ayrıca 2034 Dünya Kupası ve Asya Kupası hazırlıkları kapsamında inşa edilen yeni altyapıyı da gözlemliyoruz. Çok sayıda oyuncu Suudi Arabistan’da oynamak için geliyor.

Genç yeteneklerin gelişimini ve Suudi Arabistan Ümit Milli Takımı’nın her geçen gün güçlendiğini görüyoruz. Ülkedeki futbol kültürü zaten oldukça güçlü. Bu nedenle lig büyüyor ve etkisi artıyor; sadece Suudi Arabistan’da değil, Avrupa, Amerika ve Asya’da da varlığı hissediliyor. Herkes Suudi Arabistan Ligi’nden söz ediyor. Bu durum, dünyanın pek çok diğer ligi için geçerli değil. Lig sürekli gelişiyor ve giderek daha iyi hâle geliyor.

sdv
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, 2034 Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmak üzere hazırlanan sözleşmeyi imzalarken (Şarku’l Avsat)

* Suudi Arabistan’ın 2034 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

FIFA’nın, Suudi Arabistan’a 2034 Dünya Kupası’nı verme kararını geçen yıl oybirliğiyle almış olmasından dolayı çok mutluyum. Bu karar, tüm futbol dünyasının Suudi Arabistan’da Dünya Kupası düzenlenmesini onayladığı anlamına geliyor. Bu organizasyon, Suudi Arabistan’ı tamamen yeni bir seviyeye taşıyacak ve elbette hem ülkedeki topluma hem de Suudi Arabistan’ın uluslararası imajına güçlü bir etki yapacak.

Suudi Arabistan, misafirperver bir ülke, köklü bir kültüre, zengin bir mutfağa ve özel bir halka sahip. Dünya, Suudileri tanımak ve Suudi misafirperverliğini deneyimlemek istiyor; işte bu tam olarak gerçekleşecek. Ülkenin şimdi hazırlık için sekiz yılı var ve yapılacak çok iş bulunuyor. Ancak Suudi Arabistan kesinlikle dünyanın gelişine hazır olacak ve dünya 2034’te Suudi Arabistan’da bulunmaktan büyük keyif alacak.

xc
FIFA Başkanı Gianni Infantino, Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinin açıklandığı törende (Şarku’l Avsat)

* Suudi Arabistan’ın, uluslararası büyük spor organizasyonlarına ev sahipliği yapması ve yıldız oyuncuları çekmesiyle yaşadığı büyük dönüşümü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu, Suudi Arabistan’da birkaç yıldır devam eden gerçek bir dönüşüm. Ülke, sadece futbolda değil, sürekli olarak farklı spor etkinliklerine ev sahipliği yapıyor; bunlar arasında boks, tenis ve çok sayıda diğer organizasyonlar yer alıyor. Bu etkinlikler yalnızca Suudiler, Ortadoğu veya Arap dünyası tarafından değil, tüm dünya tarafından takip ediliyor.

Bu durum, Suudi Arabistan gibi büyük bir ülkenin sadece bölgesel değil, küresel çapta ne kadar etkili olabileceğini gösteriyor. Bu nedenle, Suudi Arabistan’ın tarihi bir adım attığını düşünüyorum. Bu vizyon, elbette Kral Selman, Veliaht Prens Muhammed bin Selman ve onların ekibi tarafından şekillendirildi. Amaç, ülkeyi dünyaya açmak ve Suudi Arabistan’ı sadece politik ve ekonomik alanda değil, spor alanında da istikrarlı ve etkili bir konuma taşımak.

zsx
FIFA Başkanı Gianni Infantino, Suudi Arabistan'da kadın futbolunun gelişimini övdü. (AFP)

* Suudi Arabistan kadın futbolunun son dönemde elde ettiği başarıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu durumdan gerçekten çok mutluyum ve bence insanlar bu konuyu yeterince konuşmuyor. Suudi Arabistan’ın kadınlar futbol ligi kurma kararı çok önemli bir adım. İki yıl önce Suudi Arabistan Kadınlar Ligi maçlarından birine bizzat katıldım; maçta 4 bin kişi vardı. Maç çok iyiydi ve milli takım artık uluslararası maçlara katılabilecek düzeyde. Takım, sadece birkaç yıl önce dördüncü maçını oynuyordu ve o zamandan bu yana 40’tan fazla karşılaşma yaptı. Şu anda, sanırım, FIFA sıralamasında 161. sırada yer alıyor ve sürekli yükseliyor.

Dünyanın, Suudi Arabistan gibi bir ülkenin kadın futboluna ev sahipliği yapmasının ne kadar büyük bir etki yarattığını fark edip etmediğini bilmiyorum. Bu çok önemli, cesur bir adım ve Suudi Arabistan Futbol Federasyonu ile ülke için büyük bir kazanım. Kadın futbolu Suudi Arabistan’da daha da büyüme potansiyeline sahip. FIFA olarak biz de bu ülkede kadın futbolu turnuvaları ve etkinlikleri düzenlemeyi arzu ediyoruz.

* Suudi Arabistan Milli Takımı’nın maçlarını izlediniz; taraftarlar ve stadyum atmosferi hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Muhteşem. Gerçekten muhteşem ve olağanüstü bir atmosfer vardı. Suudi Arabistan, köklü bir futbol kültürüne sahip ve bu yeni bir durum değil; yılların birikimi sonucu oluşmuş bir gelişim. Milli takım ve kulüp maçlarında taraftarları izlediğinizde, 90 dakika boyunca tezahürat yaptıklarını ve coşkuyla maçı takip ettiklerini görüyorsunuz.

* Suudi Arabistan Kalkınma Fonu, FIFA aracılığıyla stadyumların geliştirilmesi için 1 milyar dolara kadar kredi sağlayacak. Hangi ülkeler bu girişimden yararlanacak ve koşullar neler olacak?

Elbette birçok ülke bu destekten faydalanacak. Lübnan, senin bir Lübnanlı gazeteci olman vesilesiyle özel bir örnek; kesinlikle modern, gelişmiş ve yüksek standartlarda yeni bir stadyuma sahip olmalı. Bu, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’a verdiğim bir söz. Bu destek, Suudi Arabistan Kalkınma Fonu veya başka bir proje aracılığıyla olabilir, detayları daha sonra göreceğiz.

Dünya genelinde birçok ülke, bir stadyuma bile sahip değil. Sadece Afrika’da 20’den fazla ülke milli takım maçlarını kendi topraklarında oynayamıyor. Lübnan, Asya’da kendi sahasında maç oynayamayan ülkelerden biri; başka ülkeler de benzer sorunlar yaşıyor.

FIFA Başkanı olarak benim hedefim, her ülkede en az bir stadyumun uluslararası maçlara ev sahipliği yapabilmesini sağlamak. İşte bunu başarmak istiyoruz ve Suudi Arabistan Kalkınma Fonu ile doğru ortaklığı bulduk. Bu bir kredi; yani geri ödeyeceğiz, ancak bu, stadyum inşasına yatırım yapmamıza imkân tanıyor. Toplamda 1 milyar dolara kadar yatırım yapılacak ve düzenlemeler ile rehberler gelecek yıl başında ilan edilecek.

FIFA’nın önceliği, maçlarını kendi sahasında oynayamayan ülkelere yönelmek olacak. Bu sayede her ülkenin çocukları ve halkı, kahramanlarını kendi ülkelerinde futbol oynarken izleyebilecek. Bu çok özel bir durum ve futbolun gelişimi üzerinde büyük bir etki yaratacak.

axsdf
FIFA Başkanı Gianni Infantino, dünyanın Suudi Arabistan'da düzenlenecek 2034 Dünya Kupası'nı keyifle izleyeceğine inanıyor. (Reuters)

* Bu projeden yararlanacak ülkelerin yerine getirmesi gereken koşullar neler? FIFA’ya araziyi mi tahsis etmeleri gerekiyor?

Evet. Biz stadyumun inşasını finanse edeceğiz. Tek ihtiyacımız olan arazi. Arazi ücretsiz olarak sağlanmalı. Ayrıca stadyuma ulaşım yolları, su ve elektrik bağlantıları da temin edilmeli. Geri kalan her şeyi biz sağlayacağız. Böylece her ülkede bir futbol mücevheri yaratacağız.

* Gianni Infantino’nun kaç pasaportu var ve Lübnan pasaportu sizin için ne ifade ediyor?

(Gülerek) Birkaç pasaportum var; Lübnan, İtalya ve İsviçre. Lübnan pasaportu benim için kalben Lübnanlı olmak demek. En önemli husus bu.

* Bu röportajın sonunda Arap dünyasındaki futbolseverlere bir mesajınız var mı?

Arapçam çok iyi değil… “Ben Lübnanlıyım, biraz Arapça konuşuyorum, mutlu bir yıl dilerim.” Başka ne söylememi istersiniz?

* İngilizce olarak Arap dünyasındaki futbolseverlere bir mesaj verebilir misiniz?

Tabii. Belki Arap taraftarların farkında olmadığı bir konu var: Gelecek yıl Dünya Kupası’na 7 Arap ülkesi katılacak. Bu, şimdiye kadar bir dil açısından en yüksek sayı. Irak’ın da katılma şansı hâlâ var; eğer katılırsa, Arapça konuşan ülke sayısı 8 olacak. Bu da demek oluyor ki, Dünya Kupası’nda Arapça konuşulacak. Arapça, gelecek yıl Kuzey Amerika’da en çok konuşulan dillerden biri olacak. Bunu dört gözle bekliyorum; çünkü Araplar oyuna eşsiz bir tutku getiriyor. Çok teşekkür ederim. Beni takip edin, ben Gianni Infantino.