Koronavirüs salgını sırasında çeşmelerden su içmek güvenli mi?

Roma’nın merkezinde bir çeşmeden su içen bir turist (AFP)
Roma’nın merkezinde bir çeşmeden su içen bir turist (AFP)
TT

Koronavirüs salgını sırasında çeşmelerden su içmek güvenli mi?

Roma’nın merkezinde bir çeşmeden su içen bir turist (AFP)
Roma’nın merkezinde bir çeşmeden su içen bir turist (AFP)

Dünyanın birçok ülkesinde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının suyun kendisinden geçtiğine ilişkin hiçbir kanıt bulunmazken, uzmanlar virüsün yüzeylerde kalabildiğine dikkat çekerek, çeşmelerden kaçınılmasını veya kullanırken herhangi bir doğrudan temasın sınırlandırılmasını tavsiye ediyor.
ABC News’e göre, ABD’nin New York şehrinde asılan posterlerde insanlara çeşmeleri açmak için eldiven veya kağıt mendil kullanmaları tavsiyesi veriliyor. Bunların olmaması halinde ise çeşmeye dokunduktan sonra yüze dokunmaktan kaçınarak ellerin iyice yıkanması ve suyu içmek için eğilirken musluğa yüz değdirmekten kaçınılması öneriliyor.
Columbia Üniversitesi’nde Virolog olan Angela Rasmussen, “Suyu bir şişeye doldurmak, doğrudan çeşmeden içmekten daha iyi. Bu, tükürüğün çeşmede kalmamasına yardımcı olur ve başkaları için daha güvenli hale getirir” yorumunda bulundu.
Uzmanlar, virüsün yayılmasının ana yolunun insanların konuşurken, öksürürken veya hapşırırken püskürttüğü damlacıklar olduğunu söylese de, yüzeylerin Kovid-19’un yayılmasına katkıda bulunduğuna inanılıyor.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), çeşmelerle doğrudan teması en aza indirmek için, okullar ve işletmelerde herkesin evden kendi suyunu getirmesi gerektiğine dikkat çekerek, çeşmelerin kullanması gerekenler için temizlenip sterilize edilmesinin önemine vurgu yaptı.
CDC ayrıca, okullar ve işletmelerin çeşmeleri yeniden açılmadan önce kontrol etmeleri gerektiğini belirterek, uzun süreli kapanmalarda sıhhi tesisat sistemlerindeki su birikintisinin bakterilerin artmasına neden olabileceği ve suyla ilişkili diğer hastalıkların riskini artırabileceğini ifade etti.
 



Arizona'da tarihi keşif: 200 milyon yıllık uçan sürüngen fosili bulundu

Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)
Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)
TT

Arizona'da tarihi keşif: 200 milyon yıllık uçan sürüngen fosili bulundu

Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)
Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)

Araştırmacılar 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti.

Smithsonian Ulusal Doğa Tarihi Müzesi'nden bilim insanları 2011'de, fosilleşmiş çene kemiğini ortaya çıkardıkları bu canlının, artık Kuzey Amerika'da bilinen en eski teruzor türü olduğunu belirledi.

Arizona'daki Taşlaşmış Orman Milli Parkı'ndaki ücra bir kemik yatağında keşfedilen bu canlının çene kemiği 209 milyon yıl önce volkanik kül içinde korunmuş.

Yeni türün, bir insanın omzuna rahatça tüneyebilecek kadar küçük olduğu düşünülüyor.

Bu olağanüstü fosili, müzenin FossiLab bölümünde 18 yıldır gönüllü olarak çalışan Suzanne McIntire keşfetti.

McIntire şöyle diyor:

Bu örneği ortaya çıkarmanın heyecan verici tarafı, dişlerin hâlâ kemiğin içinde olmasıydı, bu yüzden hayvanı tanımlamanın çok daha kolay olacağını biliyordum.

Ekip, diş uçlarının aşınmış olmasından yola çıkarak teruzorun, çoğu zırh benzeri pullarla kaplı balıklarla beslendiği sonucuna vardı.

Ekip yeni teruzor türüne Eotephradactylus mcintireae adını verdi. "Kül kanatlı şafak tanrıçası" anlamına gelen bu isim, fosilin bulunduğu alandaki volkanik küle atıf yapıyor.

Arizona'nın kuzeydoğusundaki bu bölge, 209 milyon yıl önce Pangaea'nın ortasında ve ekvatorun hemen üzerinde yer alıyordu.

Küçük nehir kanallarının kesiştiği bölge muhtemelen mevsimsel sellere maruz kalıyordu; bu seller kanallara tortu ve volkanik kül taşıyarak muhtemelen kemik yatağında muhafaza edilen canlıları gömdü.

Ekip toplamda kemikler, dişler, balık pulları ve koprolitler yani fosilleşmiş dışkılar da dahil 1200'den fazla fosil ortaya çıkardı.

Araştırmacılar ayrıca sivri uçlu zırhı ve ayakkabı kutusuna sığabilecek kabuğuyla, eski bir kaplumbağanın fosillerini de tanımladı. Kara kaplumbağası benzeri bu hayvan, fosilleri daha önce Almanya'da keşfedilen, bilinen en eski kaplumbağayla aynı zamanlarda yaşamıştı.

Kligman, "Bu, kaplumbağaların Pangea genelinde hızla yayıldığını gösteriyor ki bu çok büyük olmayan ve muhtemelen yavaş bir tempoda yürüyen bir hayvan için şaşırtıcı" diyor.

Independent Türkçe