Hariri Suikastı Davası Lübnan'da yeni hükümetin de kaderini belirleyecek

Hariri Suikastı Davası Lübnan'da yeni hükümetin de kaderini belirleyecek
TT

Hariri Suikastı Davası Lübnan'da yeni hükümetin de kaderini belirleyecek

Hariri Suikastı Davası Lübnan'da yeni hükümetin de kaderini belirleyecek

Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı Uluslararası Lübnan Özel Mahkemesi'nin, eski Lübnan Başbakanı ve (Sünni) Müstakbel Hareketi kurucusu Refik Hariri'nin 14 Şubat 2005'te uğradığı suikast davasına ilişkin karar duruşması bugün yapılıyor.
Lübnan Özel Mahkemesi, Müstakbel Genel Başkanı Saad Hariri, Milletvekili Mervan Hamadeh ve kurban yakınlarının savunma avukatlarının katılımıyla gerçekleştirilen oturumda, 14 Şubat 2005’te düzenlenen bombalı saldırıda hayatını kaybeden eski Başbakan Refik Hariri, yoldaşları ve onlarca kurbana ilişkin suikast suçuyla ilgili ön kararını vermeye hazırlanıyor.
Lübnan’da gündem de bugün acı içerisindeki Beyrut’tan Lahey’e yöneliyor.
İlk temyiz kararı, Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın yeni hükümeti kurmakla görevli yetkiliyi belirlemek amacıyla bağlayıcı parlamento istişareleri yürütmesi için bir tarih belirlenememesiyle bağlantılı olarak alındı. Bu durum, nihayetinde tüm tarafları 15 yıldan fazla süren uzun bir bekleyişin ardından iktidara karşı tepki duymasına yol açıyor.
Şarku’l Avsat’ın ilgili güvenlik kaynaklarından aktardığına göre Refik Hariri’nin oğlu Saad Hariri, 4 Ağustos’ta Beyrut Limanı’nda meydana gelen patlamadan saatler önce sırasıyla Silahlı Kuvvetler Komutanı General Joseph Avn, İç Güvenlik Kuvvetleri Genel Müdürü Tümgeneral İmad Osman ve Genel Güvenlik Genel Müdürü Tümgeneral Abbas İbrahim ile bir araya gelmişti.
Güvenlik kaynakları, bu görüşmelerin Hariri’nin talebi üzerine yapıldığını, Beyrut’ta meydana gelen yıkıcı patlama nedeniyle bugüne (18 Ağustos) ertelenmeden önce 7 Ağustos Cuma günü Lahey’den beklenen karar arifesinde güvenlik güçlerinin yürütmesi gereken uygulama ve önlemleri görüştüğünü belirtti.
Aynı kaynaklar, Hariri’nin, görüşmeleri sırasında toplumsal barışı ve istikrarı korumak, Şii - Sünni mezhep çatışmasını önlemek için tepki boyutlarını kontrol etme gerekliliğine dikkat çektiğini söyledi.
Kaynaklar, Lübnan ordusu başta olmak üzere güvenlik güçlerinin, karar tarihinden saatler önce patlak vermesi beklenen olası sürtüşmeleri önlemek için özellikle de karışık bölgelerde bir güvenlik günü uygulamaya başlamak amacıyla hazırlıklarını tamamladıklarını duyurdu.
Güvenlik kaynakları, bilgi sahibi siyasi çerçevelerin belirttiğine göre Hariri’nin, Uluslararası Mahkeme’nin kurulmasından hemen sonra, alınacak kararı tanıdığını ve uluslararası adalete inandığı için bu kararı sorgulamayacağını söyleyen ilk kişi olduğunu ifade etti.
Bu çevreler, Lübnan’daki yıkıcı savaşı durdurmak, ülkeyi yeniden inşa etmek, hayatını iç barışı ve bir arada yaşamı korumaya adamak üzere oynadığı rol açısından Şehit Refik Hariri’nin kurduğu ulusal ilkelerden sapmaya çalışan herkesin, siyasi suikastlarını sürdürdüğünü vurguladı. Söz konusu çevreler, bu siyasi suikastların ise Hariri’nin Taif Anlaşması’na ulaşmadaki rolünün yanı sıra, ülkesini kurtarmak ve onu uluslararası ilgi haritasına geri döndürmek için bir Lübnan modeli olduğunun farkına varamamalarından kaynaklandığını söyledi.
Cumhurbaşkanının ve kadrosunun bu karara tepkisine, Avn’ın Nasrallah ile birlikte (Maruni Hristiyan) Özgür Yurtsever Hareket’in (ÖYH) başındayken uzlaşı sağladığı mutabakat metnini imzalamadan önce takındıkları tavır dışında bir tavır benimsemeye istekli olup olmadıklarına dair çeşitli sorular gündeme geldi.
Avn’ın, Cumhurbaşkanı seçilmeden önceki tavrını tekrarlamasının onun çıkarına olmadığını söyleyen kaynaklar, şimdiki ÖYH Genel Başkanı Basil’in de müttefiki Hizbullah ile ortak hareket etmeyi isterken bu desteğin köşeye sıkışan Hizbullah’ın elini rahatlatabileceğini belirtiyor.
Nasrallah Hariri suikastına dair masumiyetini savunsa da Hizbullah mensubu sanıkların hüküm giymesi durumunda kararın, yurt içindeki yankı düzeyinden çok yurt dışında yankıları olacak.
Öyle ki başta ABD olmak üzere uluslararası toplumdaki bazı taraflar, yeni yönetim sorununu Hizbullah’a uygulanan yaptırımlar dosyasına ekleyebilir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) tutumundan ve ön karara karşı temyiz talebinin olup olmayacağından bahsetmeye dahi gerek yok.
Bu çerçevede Hizbullah, kararın açıklanmasının ardından bugünden sonra Hariri’nin alacağı tavra odaklanacak. Sonuç olarak Lahey’de yaşananları Beyrut’tan takip ettiği için dikkatini de oturumda yaşananlara yoğunlaştıracak. Kamuoyu, yeni hükümetin oluşumunda mahkeme kararının bir etkisinin olup olmayacağını sorgularken, bu durum da hükümetin kurulmasını ve bu görevi yürütecek ismin belirlenmesini karmaşık hale getirecek.

Hariri suikastı
Müstakbel Hareketi lideri ve dönemin Başbakanı Refik Hariri, Lübnan’da etkili olan Şam rejimine karşı bir siyasi çizgi izlediğinden 14 Şubat 2005'te bir ton patlayıcı bulunan bomba yüklü bir araçla düzenlenen suikast sonucu beraberindeki 21 kişiyle hayatını kaybetti.
Hariri'nin öldürülmesinin ardından Lübnan’da düzenlenen geniş katılımlı halk gösterileri ve uluslararası toplumun baskısı sonrası Esed güçleri Lübnan’dan çekilmek zorunda kaldı. Ülke siyaseti, bu süreçte Suriye Esed rejimi yanlısı 8 Mart Cephesi ve Esed karşıtı 14 Mart Cephesi olarak iki ana siyasi bloğa bölündü.
Beyrut hükümeti, Hariri suikastı dosyasını BM'ye taşıdı. BMGK, 29 Mart 2006'da Uluslararası Lübnan Özel Mahkemesinin kurulmasına karar verdi.
Hollanda’nın Lahey kentinde bulunan Uluslararası Lübnan Özel Mahkemesi, Haziran 2007'de statüsünün yürürlüğe girmesinden sonra 1 Mart 2009'da çalışmalarına başladı.
Refik Hariri ile 21 kişinin suikasta kurban gittiği, 226 kişinin yaralandığı saldırının soruşturulduğu dosyada, 297 tanık ifadesi ve 3 bin 131 belge delil olarak bulunuyor.
Mahkeme, 30 Haziran 2011'de Hizbullah örgütü üyeleri olan Selim Cemil Ayyaş, Mustafa Emin Bedreddin, Hüseyin Hasan Anisi ve Esed Hüseyin Sebra hakkında "Hariri suikastını planlamak ve düzenlemek" suçlamasıyla tutuklu yargılama kararı vermişti.
Mahkemenin tutuklama kararı verdiği 4 Hizbullah üyesi halen bulunamadığı için 2 Şubat 2012'de zanlıların gıyabında yargılanmasına başlanmıştı. Zanlılar için savcıların hazırladıkları iddianamelerin 16 Ocak 2014'te okunmasıyla, 2005'teki Hariri suikastının ilk duruşması gerçekleştirilmişti.
Suikastın planlayıcısı olmakla suçlanan Hizbullah liderlerinden Mustafa Emin Bedreddin, 2016 yılında Suriye'de öldürülmüştü.
BMGK tarafından Hariri suikastını soruşturmakla görevlendirilen mahkemenin, davayı 3 yılda sonuçlandırması planlanıyordu.
Dava sürecinin uzaması nedeniyle 23 Aralık 2017'de BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Uluslararası Lübnan Özel Mahkemesinin görev süresini 3 yıl daha uzatmıştı.

Hizbullah’ın tavrı
Mahkemeyi ve kararını meşru görmeyen Hizbullah, suikastı İsrail'in işlediğini iddia ederek mahkemenin siyasi olduğunu öne sürüyor.
Lübnan Hizbullahı Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, birkaç gün önceki televizyon konuşmasında Uluslararası Lübnan Özel Mahkemesinin açıklayacağı karara işaret ederek, şunları söylemişti:
"Karar ne olursa olsun bizim için yok hükmündedir. Hizbullah'ı hedef almak için Uluslararası Lübnan Özel Mahkemesini fırsata çevirmek isteyenler var."



Hamas: İnsani yardımların siyasi şantaj aracı haline getirilmesini reddediyoruz

Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'ne uygulanan İsrail ablukası nedeniyle yiyecek bulmakta zorlanıyor. (DPA)
Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'ne uygulanan İsrail ablukası nedeniyle yiyecek bulmakta zorlanıyor. (DPA)
TT

Hamas: İnsani yardımların siyasi şantaj aracı haline getirilmesini reddediyoruz

Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'ne uygulanan İsrail ablukası nedeniyle yiyecek bulmakta zorlanıyor. (DPA)
Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'ne uygulanan İsrail ablukası nedeniyle yiyecek bulmakta zorlanıyor. (DPA)

Hamas bugün yaptığı açıklamada, insani yardımların siyasi bir şantaj aracına dönüştürülmesini reddettiğini belirterek, “Önerilen mekanizma uluslararası hukukun ihlali ve İsrail’in Cenevre Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerinin reddedilmesi anlamına gelmektedir” dedi.

Hamas'ın açıklaması, Gazze Şeridi'nde faaliyet gösteren bir dizi uluslararası kuruluş tarafından yapılan açıklamaya ve işgalcilerin yardım dağıtma planlarına ilişkin iddialarının ardından Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri tarafından yapılan açıklamalara yanıt olarak geldi.

Günün erken saatlerinde AFP'ye konuşan İsrailli bir yetkili, Güvenlik Kabinesi'nin abluka altındaki Gazze Şeridi'nde ‘insani yardım dağıtma olasılığını’ onayladığını söyledi. Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Güvenlik Kabinesi, Gazze Şeridi'nde ‘yeterince gıda bulunduğunu’ iddia etti.

Yetkili, “Hamas'ın Gazze Şeridi’ne giren malzemeleri kontrol etmesini önlemek için gerekirse insani yardım dağıtılabileceği konusunda kabine büyük çoğunlukla mutabık kaldı” dedi. Yetkiliye göre, tartışmalar sırasında ‘Gazze Şeridi'nde şu anda yeterli gıda olduğu’ dile getirildi.

sdfgrthy
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir hayır kuruluşu tarafından hazırlanan yemekleri almak için toplanan Filistinliler (Reuters)

Hamas bugün yaptığı basın açıklamasında, ‘işgalin teşvik ettiği şeyin uluslararası baskıyı hafifletmek için bir aldatma girişiminden başka bir şey olmadığını’ vurguladı. Açıklamada, “BM ve uluslararası örgütler, başta tarafsızlık, bağımsızlık, insanlık ve yansızlık olmak üzere temel insani ilkelere saygı göstermeyen her türlü düzenlemeyi reddetmektedir. Yardımları yönetme ve dağıtma yetkisine sahip tek tarafın işgal ya da onun temsilcileri değil, yetkili uluslararası kurumlar ve devlet kurumları olduğunu yineliyoruz” denildi.

Hamas, uluslararası toplumu işgalin sahte söylemlerine aldanmamaya, BM gözetiminde ve her türlü askeri ya da siyasi müdahaleden uzak bir şekilde kuşatmayı tamamen kırmak ve gıda ve tıbbi yardım akışı için sınır kapılarını açmak üzere derhal harekete geçmeye çağırdı.

Hamas tarafından yapılan açıklamada, “İşgalin yardım girişini engellemeye ve insani yardım dağıtım sistemini bozmaya devam etmesi, kıtlık yaratma niyetini açıkça ortaya koymakta ve Gazze Şeridi'nde giderek kötüleşen insani felaketten tamamen kendisini sorumlu tutmaktadır” ifadesi yer aldı.

Dünya Gıda Programı (WFP) geçtiğimiz ayın sonlarında sınır kapılarının kapalı olması nedeniyle Gazze Şeridi'ndeki gıda stoklarının tükendiğini duyurdu.

WFP tarafından yapılan açıklamada, “Gazze Şeridi'ndeki iki milyon insan hayatta kalabilmek için gıda yardımına bağımlı durumda. Durum bir kırılma noktasına ulaştı” denildi.

Ocak ayında Hamas ile varılan ateşkes anlaşmasının çökmesinin ardından 18 Mart'ta şiddetli askerî harekâtına yeniden başlayan İsrail, geçtiğimiz ayın başında Gazze Şeridi'ne yardım girişini durdurdu.