İşte 2.el otomobil fiyatlarını uçuran faktör

İşte 2.el otomobil fiyatlarını uçuran faktör
TT

İşte 2.el otomobil fiyatlarını uçuran faktör

İşte 2.el otomobil fiyatlarını uçuran faktör

Bursa Oto Galericiler Odası Başkanı Hakan Yanık, ikinci elde daha büyük kâr olduğunu gören distribütör ve sıfır otomobil bayilerinin ikinci el satışına başlayıp piyasayı yükselttiğini söyledi. Vatandaşa çağrıda bulunan Yanık, "Vatandaş yüksek fiyatla ikinci el almazsa fiyatlar düşer. Aynı durum yakın zamanda konut sektöründe de yaşanabilir" dedi.
Geçen yıl 7 milyon 500 bin adet ikinci el otomobil satılırken, buna mukabil 1 milyon 500 bin sıfır araç satıldı. Aradaki bu büyük farkı gören bayilerin ikinci ele yönelip piyasayı yükseltiğini öne süren Oda Başkanı Hakan Yanık, "İkinci el otomotiv piyasası altın ve avro gibi son 6-7 aydır ciddi anlamda yükselmeye başladı. Neden bu fiyatlar bu aşamaya geldi diye herkes soruyor. Yetkili ve yetkisiz ağızdan bir çok açıklama var, ama meselenin gerçek sebebini kimse açıklamıyor. İkinci elde fiyatların artması bu sene başlamadı. 2019 yılının ikinci altı ayında fiyatlar yavaş yavaş yükselmeye başladı. İkinci el otomotiv yıllık 7-8 milyon satış oranına yükseldi. Bu rantı ele geçirmek isteyen karteller, piyasadaki fiyat dengesini bozdu. Piyasadaki mevcut alım satım yapan galerici esnafıyla beraber, bu işi kaçak yapan insanların alım satımlarını bitirmek için piyasada oynadıkları bir oyun. Sıfır otomobillerin Türkiye'ye girmediğini beyan edenler, ciddi anlamda ikinci el otomobil toplayıp piyasaya sürmeye çalışıyor. İnternet sitelerine birilerinin ciddi anlamda sahte hesaplarla yüksek araç fiyatlarını yüklemesi, son dönemde altın, avro ve doların artması bunda etkili oldu. Bütün bunlar, koronavirüs de bahane edilerek, ikinci elin yükselmesine sebep oldu. Yurt dışından araç girişi olmadığından fiyatlar yükseldi diyenlere inanmıyorum. Bayilere bakıyorsunuz, getirdikleri bütün araçları satmışlar. Satacak araç bulamıyorlar. Kendileri ikinci el piyasasına dönmüş. İnternet sitelerinde yaptıkları açık arttırmayla veya ihalelere girerek yüksek fiyatlarla araç alıp yüksek fiyatlarla piyasaya sürüyorlar. Bunda bayilerin etkisi çok büyük. Bu fiyat artışları internetteki sitelere de yansıyor. Vatandaş ve biz galerici esnafı da buna uyuyoruz" dedi.
Yanık, "Sıfır araç fiyatlarına, hiç kimse farkında değil ama, çok ciddi zam geldi. Bunlar da etki oldu. Biz de ister istemez kendimizi ve sermayemizi korumak için buna uyuyoruz. Vatandaşlar yüksek fiyata ikinci el araç almazsa, bu sun'î yükselişin düşeceğine inanıyorum. Kimse yüksek fiyatlardan araç almasın. Almaya devam ettikleri ve devlet de kartellere ciddi yaptırımlar uygulamadığı müddetçe bu yükselme devam edecek. Bu sun'î artış kalıcı bir artışa dönmeye başladı. Bu gidişle ciddi bir müdahale olmaz, vatandaş millî duruş sergilemezse, bugün araçta başlayan konuta intikal eder. Emlâkta da aynı artışlar mevcut. Vatandaş olarak hükûmetin dışında biz de yeni bir devalüasyon yapmış oluruz" diye konuştu.

"İkinci el araçta sıfır otomobile göre daha büyük rant var"
Yanık, "Distribütörler, ikinci elin artmasının kendileriyle hiçbir alakası olmadığını ileri sürüyor. Buradan şunu sormak istiyorum: Fiyatların artışında hiç bir rolümüz olmadığını ve ikinci el satmadığınızı iddia ediyorsunuz. Türkiye genelindeki bayilere baktığınız zaman, yüzlerce, binlerce araç var. Ciddi anlamda piyasaya eleman gönderip ikinci el araç topluyorlar. Bayiler sıfır otomobil satıyorsa, ikinci elleri neden topluyorlar? İkinci el araçta sıfır otomobile göre daha büyük rant var. 100 bin avro verip, bir tane sıfır araç satmaktansa, bu paraya 6 tane ikinci el araç sattığınız zaman daha çok kazanıyorsunuz. Geçen yıl 7 milyon 500 bin adet ikinci el araç satıldı. Aynı yıl satılan sıfır araç miktarı ise 1 milyon 500 bin civarında. İkinci elin kâr marjı daha yüksek ve daha hızlı bir piyasa var" dedi.



Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

ABD Masters Turnuvası'nda golf izleme, bu oyunu bizzat oynama, masaları gezme ve Mar-a-Lago'da yemek yiyenleri selamlama arasında Donald Trump'ın Bertrand Russell'ı incelemek için çok az zaman bulduğunu tahmin etmek makul olur.

Bu üzücü çünkü Britanyalı filozofun 1922'de yayımlanan Çin Sorunu kitabını özümsemek, sadece bu pasajla bile ona ve Amerika'ya fayda sağlayabilir:

Çin ulusu dünyadaki en sabırlı ulus, yüzyılları diğer ulusların on yılları gördüğü gibi görüyor. Temelde yok edilemez ve beklemeye gücü yeter.

Mandarin dilinde Donald Trump'ın bile dikkatini çekebilecek bir başka kısa ifade de var: Birebir çevrildiğinde "Acı yemek" anlamına gelen "chi ku", şikayet etmeden acı çekmek manasında kullanılıyor.

Russell'ın gözlemlediği gibi, Çin'in kültürünü ve yaklaşımını böyle özdeyişler tanımlar. Bugün Pekin'in, ABD'nin dünyanın en kalabalık ülkesiyle ekonomik rekabetini çarpıcı bir şekilde tırmandırmasına karşı kullandığı stratejinin ardında onlar yatıyor.

ABD Başkanı halihazırda göz kırptı ya da göz kırpıyormuş gibi göründü. Cuma günü Çin, ABD'den ithal edilen mallara uygulanan vergiyi yüzde 84'ten yüzde 125'e çıkararak Trump'ın tarifelerine karşılık verdi. Hafta sonu ABD'nin akıllı telefonları, bilgisayarları ve diğer tüketici elektroniği ürünlerini kendi vergi artışlarından muaf tuttuğu açıklandı. Bu bir geri adım gibi görünüyordu.

ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick ise "Hayır" dedi. Bu ürünler belirli ülkelere uygulananların haricindeki vergilerle yakında karşılaşacaktı. Daha sonra Trump, bir sosyal medya paylaşımında bu ürünlere muafiyet tanınmadığını iddia ederek kararlı bir tavır sergiledi. Büyük harfler ortaya çıktı:

Tarifelere yönelik yürüteceğimiz ulusal güvenlik soruşturmalarında Yarı İletkenlere ve TÜM ELEKTRONİK TEDARİK ZİNCİRİNE bakıyoruz.

Yine de mevcut muafiyet, bir geri adım gibi görünüyordu.

Başkan Şi her zamanki gibi hiçbir şey söylemedi. Gelecek günlerde ve haftalarda daha fazlasını bekleyebiliriz: Bir tarafta kas gösterme ve bağırma, karşı cephede sakin metanet.

Bu, Çin'in sarsılmayacağı anlamına gelmiyor. Trump ve çevresinin hesaplarına göre Çin'in ABD'ye ihtiyacı var. Trump'ın sürekli atıfta bulunduğu bu devasa ticaret dengesizliği olmadan, Çin'in ihracatı için buna denk bir pazar yok. Şi ve çalışma arkadaşlarının, ülkelerinin hızla artan refahı, nüfusunu beslemesi ve aynı zamanda şişen orta sınıfın servetindeki artışı körüklemesi için ABD'ye bel bağladığını düşünüyorlar.

Ticaret söz konusu olduğunda, ABD-Çin mücadelesi yeni bir mesele değil. Hatta Trump ilk döneminde ikisi arasındaki eşitsizliğin üstesinden gelmeye çalıştı. Çin, dış ticareti teşvik etmeyi sürdürürken iç tüketimi ve kendi kendine yetmeyi artırma anlamına gelen "ikili dolaşım" veya "yeni kalkınma modeliyle" yanıt verdi.

Trump ikinci kez şansını deniyor. Ancak daha az odaklanmış bir şekilde, üç hedefi tek bir saldırıya dönüştürüyor: Federal geliri artırmak, Kanada ve Meksika gibi ülkeleri uyuşturucu tedariki gibi finansal olmayan nedenlerle cezalandırmak ve daha eşit bir ticaret dengesi sağlamak. Bu, üç danışman grubunu içeriyordu ve bir karmaşa reçetesi oluşturdu.

Aynı zamanda ekonomiyi siyasetle harmanlamaya çalıştı ve tarifeler söz konusu olduğunda ikisi birbiriyle kaynaşmıyor. Ekonomistlere her zaman tarifelerin kötü bir fikir olduğu, dayatılmaması ve bunlara cevap verilmemesi gerektiği öğretilir. Ancak Trump, Amerika'nın siyasi onayını aldığına ve çoğu Amerikalının kendisini destekleyeceğine inanıyor.

Trump bu hamlenin yaklaştığının sinyalini defalarca verdi. Çinliler hazırlık yapabilmiştir. Trump ilk salvoyu yaptığına göre, Amerika'nın üç hedefi vurmak için bir füze ateşlemeye çalışmasını izleyebilirler.

Trump, Çin'in ticaret fazlasına odaklanırken, ABD yönetiminin kendilerine önemli miktarda borçlu olmasından kaynaklanan kilit bir karta sahip olduklarının bilincindeki Çin, öncesinde Trump'ı ikinci bir devlet ziyaretine davet ederek muhtemelen eldeki tek kartını oynayan Birleşik Krallık'ın aksine, metanetini koruyup güvende kalabilir.

Çin, Amerikan dolarlarını doğrudan elden çıkarmasa da sertliğini başka yollarla ifade edebilir: ABD yatırımlarını yavaşlatarak, daha az yatırım yaparak ve sermayeyi başka yerlere yönlendirerek. Çin'in elindeki bir diğer güvence de üretimdeki küresel hakimiyetinin Amerika'nın finansal hizmetler ve yapay zekadaki hegemonyasıyla eşleşmesi. Dağınık ABD yaklaşımının artırdığı bölünmeden de faydalanabilirler. Avrupa, Pekin'e yaklaşmaya hazırlanma işaretlerini halihazırda gösteriyor.

Her iki süpergücün de canı yanacaktır, bunu yapmayacak kadar birbirlerine bağımlılar. Ancak ABD'nin yüksekten atmasını da bir zafer olasılığı gibi yorumlamak da bir hata olabilir. Bir uzlaşma sağlamak zorundalar. Bunun her iki lidere de itibar kaybettirmeden başarılması kritik önemde.

Trump ne söylerse söylesin ve Şi de ne söylemezse söylemesin, rekabetlerinin nereye varacağı neredeyse kesin.

Independent Türkçe