İran'da üçüncü dalga uyarısı yapıldı

İki haftadan bu yana Tahran’daki koronavirüs vakalarında yeni bir sıçrama yaşanırken, İran vatandaşları sebze ve meyve pazarındaydı (Mehr)
İki haftadan bu yana Tahran’daki koronavirüs vakalarında yeni bir sıçrama yaşanırken, İran vatandaşları sebze ve meyve pazarındaydı (Mehr)
TT

İran'da üçüncü dalga uyarısı yapıldı

İki haftadan bu yana Tahran’daki koronavirüs vakalarında yeni bir sıçrama yaşanırken, İran vatandaşları sebze ve meyve pazarındaydı (Mehr)
İki haftadan bu yana Tahran’daki koronavirüs vakalarında yeni bir sıçrama yaşanırken, İran vatandaşları sebze ve meyve pazarındaydı (Mehr)

İran’da koronavirüs sebebiyle hayatını kaybedenlerin sayısı 20 bini geçti. İran Sağlık Bakan Yardımcısı, ülkesinin “çok zor” haftaları atlattıktan sonra enfeksiyon ve ölüm vakaları eğrisinde aşağı yönlü bir trende girdiğini söyledi. İranlı bir yetkili ise sonbaharın başında üçüncü bir dalganın patlak verebileceği konusunda uyarıda bulundu.
İran Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Sima Sadat Lari bugün düzenlediği basın toplantısında, son 24 saatte Kovid-19 nedeniyle ülke genelinde 153 kişinin daha hayatını kaybettiğini açıkladı. Ülkede koronavirüs nedeniyle ölenlerin sayısının 20 bin 125'e yükseldiğini belirten Lari, vaka sayısının da 2 bin 444 artarak, 350 bin 279’a ulaştığı ifade etti.
Lari, tedavi gören 3 bin 868 hastanın durumunun kritik olduğunu belirterek, şu ana kadar ülke genelinde iyileşen 302 bin 528 kişinin taburcu edildiğini kaydetti.
Sağlık Bakanlığı bu güne kadar toplam 3 milyondan fazla koronavirüs testi gerçekleştirdi.
Virüsten en çok etkilenen bölgelerin coğrafi dağılımında herhangi bir değişiklik olmadı. Başkent Tahran, “kırmızı alarm” kategorisine giren 15 eyaletin başında yer almaya devam ediyor. 11 eyaletteki alarm durumu ise hala devam ediyor.
Sağlık Bakan Yardımcısı Ali Rıza Reisi, Tahran’da üç hafta önce yetkililer tarafından getirilen kısıtlamaların bir ay daha devam edeceğini öne sürerek, ülkesinin salgın önlemlerini artırmasıyla birlikte salgın vakalarında aşağı yönlü bir trende girildiğini belirtti.
Reisi, gazetecilere verdiği demeçte, “Sağlık protokollerine uyumda her gün bir iyileşme görüyoruz. Maske kullanım oranında makul bir seviyedeyiz ancak bu oranın daha da artmasını bekliyoruz” dedi. Ayrıca, İran vatandaşlarını toplu taşıma araçlarını kullanırken daha dikkatli olmaya çağıran Reisi, “Çok zor haftalar geçirdik. Ülkedeki salgın sıçrama yaptı. Bulaş vakaları, hastanelerdeki hasta sayıları ve ölüm vakaları artış gösterdi” ifadelerine yer verdi.
Konuyla ilgili olarak, Tahran’daki Koronavirüsle Mücadele Komitesi Başkanı Ali Rıza Zali, sonbaharda üçüncü bir dalganın patlak verebileceği konusundaki endişesini dile getirdi.
ISNA Haber Ajansı’nın naklettiğine göre Zali, eğitim-öğretim faaliyetlerinin başlaması ve toplu taşıma araçlarının kullanımındaki artışın, virüsün yayılmasını etkileyen en önemli kriterler arasında olduğunu dikkate alarak, özellikle öğrencilerin okullara devam kısıtlaması başta olmak üzere, sonbaharda bazı kısıtlamaların devam etmesini istedi.
Yetkili, “Bu yılın sonbaharı, içinde bulunduğumuz yüzyılın en zor sonbaharı olacak. Bu sadece bizim ülkemiz için değil. Çünkü koronavirüs salgını mevsimsel hastalıklarla aynı zamana geliyor ve insanların kapalı alanlarda kalma eğilimi ve solunum hassasiyeti gibi belirtiler yeni bir grip dalgası endişesini artırıyor” dedi.
Zali, başkent Tahran’ın banliyölerindeki “gecekondu mahallelerine” atıfta bulunarak, geçici barınaklar ve yerleşim birimleri sebebiyle koronavirüs salgınını kontrol altına alma çalışmalarında sorunlarla karşılaşıldığını söyledi. Zali, yaptırımların “ekonomi, sağlık ve altyapı koşullarını” kötüleştirdiğini belirterek, koronavirüs salgınının bunu her zamankinden daha açık bir biçimde gösterdiğine dikkati çekti.
Zali, Tahran’ın kuzey banliyösündeki Elburz Eyaleti’nden günde 400 binden fazla arabanın Tahran’a geldiğini belirterek, virüs enfeksiyonlarının yüzde 27’sinin toplu taşımadan kaynaklandığını sözlerine ekledi.
Yetkilinin ifadesine göre, Tahran sakinlerinin yüzde 712’si koronavirüsü önlemek için maske kullanıyor ve yüzde 85 oranında sağlık protokollerine bağlı kalıyor.
Zali, İran’da yasadışı olarak ikamet eden yabancı uyruklular arasında virüsün yayılması sorununa da işaret ederek, yabancı uyrukluların yüzde 40’ının Tahran’da yaşadığını ve yüzde 50’sinin Tahran’da ikamet ettiği halde resmi izne sahip olmadığını belirtti.
Zali’ye göre, Koronavirüsle Mücadele Ulusal Komitesi, ilk etapta 3 bin olmak üzere 10 bin yeni sağlık personeli istihdam etmeyi kabul etti.
Buna ek olarak, ISNA haber ajansının Koronavirüsle Mücadele Ulusal Komitesi’nden aktardığına göre, “Aşura” vesilesiyle 10 günlük yas meclisleri, açık alanlarda, iki metrelik sosyal mesafe kuralına bağlı kalınarak kutlanacak. Komite, yas merasimlerine yaşlıların katılmamasını tavsiye ederek törenlere katılanlara ücretsiz yemek ve kurban dağıtılmasının yasaklanması tavsiyesinde bulundu.
Hükümet, tıp camiasının eleştirilerine rağmen, Aşura törenlerini düzenleme kararını ısrarla savunuyor.



İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
TT

İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)

Refik Huri

İran'ın tarihi geriye dönük olarak düzeltmenin imkânsız bir iş olduğunu kabul etmesi kolay değil. Coğrafyayla oynaması ve Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın Arap ve Sünni ayından Şii Hilali koparmak olarak adlandırdığı projeyi gerçekleştirmek umuduyla, Hegel'in tarihin kurnazlığı olarak adlandırdığı şeye karşı koymaya devam etmesi bir yanılsamadır. Hiçbir orta güç, bölgesel projesine hizmet etmek için savaşlara, kaosa ve istikrarsızlığa İran kadar bel bağlamamıştır. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden önce bile, Mollaların yönettiği İslam Cumhuriyeti kadar fırtınanın ortasında duran bir bölgesel güç daha yoktur.

İran, onlarca yıl içinde İslami direniş adı altında silahlı mezhepçi örgütler kurarak en tehlikeli siyasi, askeri, güvenlik ve ideolojik yatırımı yaptı. Ardından bu örgütleri kendisini korumaya, İsrail ve en başta ABD olmak üzere Tahran'ın bütün düşmanlarına karşı vekaleten savaşmaya teşvik etti. Direniş ekseni ve arenalar birliği stratejisi aracılığıyla İsrail ile yaşanan çatışmada kendisini askeri bir aktör olarak dayattı. ABD'ye karşı olan ve onu Batı Asya’dan çıkarmak isteyen, ama bir anlaşma şansı varsa Washington’dan yana oynayan bir oyuncu, Arap sahnesinde bölgesel bir siyasi aktör olarak empoze etti. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile Richard Fontaine ve Andrea Kendall Taylor'ın kargaşa ekseni adını verdiği bir tür örtülü ittifaka da ulaşmış durumda. Kargaşa ekseni, ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme karşı duruş ve çok kutuplu sisteme çağrıdır. Çoğulcu bir sistemin yokluğunda, kargaşa ekseninin kaos yaratmak için bir sistem projesine ihtiyacı yoktur.

Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin İslam Cumhuriyeti'nin gücünün en önemli bileşeni olarak kabul ettiği direniş ekseninin nispeten düşük maliyeti, jeopolitik ve stratejik olarak maliyetli hale geldi. Zira öncelikle Hamas, İsrail'i sarsan Aksa Tufanı operasyonunun Filistin'i özgürleştirme dalgasının başlangıcı olacağını sandı. İkincisi, Hizbullah Güney Lübnan cephesi üzerinden Hamas'a destek savaşı başlatmaya karar verdi. Üçüncüsü, İran Suriye'de yayıldı. İlk önce Gazze’nin yapıları ve halkı bir imha savaşına maruz kaldı. Ardından Hizbullah ağır darbe aldı. Son olarak da Suriye'de Esed rejimi devrildi, böylece İran Suriye köprüsünü, Filistin kalesini, Arap derinliğini ve Lübnan arenasını kaybetti.

Esasında İran'ın bölgesel projesi, Velayet-i Fakih yönetimine giden yolda bir aşama olan Filistin'i kurtarma projesinden daha büyük ve her iki proje de şu anda çıkmaza girmiş durumda. Filistin'i kurtarma projesi sadece İsrail ve kıyamet silahlarına değil, ABD ve Avrupa duvarlarına tosladı ve Rusya ile Çin tarafından da kabul edilebilir bir proje değil. Ayrıca 22 Arap ülkesini temsil eden Arap Zirvesi, 2000'li yılların başındaki Beyrut Zirvesi'nden itibaren barışın stratejik bir tercih olduğunu teyit etti. İran'ın bölgesel projesi, ABD'yi askeri, güvenlik ve hatta ekonomik olarak Ortadoğu'dan çıkarmak gibi zorlu bir meydan okuma ile çatışıyor. Aynı zamanda kendi halkı, liderleri, ittifakları ve önemli stratejik konumu bulunan büyük ve güçlü bir Arap dünyasıyla da çatışıyor.

Filistin’i gerçekten kurtarmak isteği bir yana, kurtarma gücüne sahip olmayan Tahran, İsrail ile anlaşmazlık yoluyla da olsa iki devletli çözüm yoluna taş koymaya katkıda bulunuyor.  Binyamin Netanyahu hükümeti Filistin devletinin kurulmasını reddediyor ve Batı Şeria ile Gazze'yi ilhak etmeyi amaçlıyor. Mollalar rejimi, Batı Şeria ve Gazze'de kurulacak Filistin devleti projesini engellemede İsrail’in ağırlığına ek ağırlık katıyor. Nitekim İsrail, Filistin devletinin kurulmasının Filistin'de bir İran terör üssü kurma projesi olduğunu iddia etmeye başladı. Netanyahu’ya göre sorun, İran'ın Suriye'den çekilmesinden ve İsrail'in Suriye ordusundan kalan stratejik silahları imha eden hava saldırıları düzenlemesinden ve Tahran adına savaşan örgütlerin zayıflatılmasından sonra bile devam ediyor. Hiçbir şey onun bu tutumunu değiştirmiyor. Oysa Irak’ın nükleer reaktörünü yerle bir eden saldırıyı düzenleyen 69. Filo'ya komuta eden pilotun İngiliz dergisi The Economist’e verdiği röportajda da söylediği gibi İsrail için en büyük tehdit İran değil, Filistinlilerle geçinememek ve birlikte yaşayamamaktır. Çünkü İsrail'in karşı karşıya olduğu asıl zorluk, ‘askeri gücünü stratejik kazanımlara ve barışa dönüştürmektir’, aksi takdirde kan daha uzun yıllar akmaya devam edecektir.

Büyük açmaz ikilidir; İran'ın bölgesel projesi, kendi kapasitesinden, Batı ile çatışmasından ve İsrail ile vekiller üzerinden savaşmasından daha büyüktür. Keza İsrail'in bölgesel projesi, Tel Aviv'in ekonomik, askeri ve sosyal olarak taşıyabileceğinden daha büyüktür. Batı ve Doğu'nun İsrail'in aşırılığına ve Filistin devletinin kurulması fırsatının kaçırılmasına yönelik sabrını zorlamaktadır. General Şaron'un dediği gibi, Washington'un hizmetinde olan “yüzen bir uçak gemisi” konumundan çıkıp Amerikan korumasına ihtiyaç duyan İsrail'in yükünü ABD'nin ne kadar süre ve ne ölçüde taşıyacağı da bilinmemektedir. Buradaki ders, herkesin göreceği şekilde duvara asılı olan Amerikalı stratejik analist Anthony Cordesman'ın şu sözüdür: “Savaşlar riskleri ortadan kaldırmakla ilgili değil, riskleri yönetmekle ilgilidir.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.