Hariri: Hükümet başkanlığına aday olmuyorum

Hariri: Hükümet başkanlığına aday olmuyorum
TT

Hariri: Hükümet başkanlığına aday olmuyorum

Hariri: Hükümet başkanlığına aday olmuyorum

Eski Lübnan Başbakanı Saad Hariri, 25 Ağustos’ta yeni hükümete başkanlık etmek için aday olmadığını açıkladı.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre, Hariri’nin Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri ve İlerici Sosyalist Parti Velid Canbolat’ı, açıklama yapmadan önce karar verme sürecine dahil etti. Hariri, eski başbakanlarla da temaslarda bulundu.
Hariri- Canbolat toplantısında yer alan kaynaklar, Canbolat’ın Hariri’ye kendisiyle ittifakın ‘stratejik’ olduğuna dair güvence verdiğini, ancak Hariri’yi, başbakanlık pozisyonu sırasında şantaj girişimlerine karşı uyardığını belirtti. Kaynaklara göre Velid Canbolat, Hariri’nin başbakanlığa gelmesinin umut edilen başarıları beraberinde taşımayacağını, aksine onu engellemeye ve hükümetin çarklarına sopa koymaya çalışan tarafların var olacağını söyledi. Canbolat ayrıca, “Onlar, son olarak limandaki patlama da dahil birbirini izleyen krizlerden ders almadı. Lübnan’ı bu duruma götüren politikaları takip etmeye devam ettiler” dedi.
Özgür Yurtsever Hareket lideri Milletvekili Cibran Basil’e muhalif kaynaklar, istifa eden Başbakan Hasan Diyab hükümetine benzer bir hükümete gitmek üzere Basil’in ortaya koyduğu ‘koşullar’ ve Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri ile düzenlediği bir oturumda dikkati çektiği ‘şartlar’ ışığında, ‘ülkeyi kötüleşen krizlerden kurtaracak, gerekli reformların uygulanmasını hızlandıracak bir hükümete ulaşma çabalarının engellenmesi’ sorumluluğunu Basil’e yükledi.
Öte yandan Hariri, yaptığı açıklamada ismini zikretmeksizin Basil’in rolüne değindi. Saad Hariri, “Bu asil ve zor görevi üstlenecek bir hükümet kurmaya aday olarak aynı anda adımı öneren herkese gönülden teşekkür ederim. Bununla birlikte diğer tüm Lübnanlılar gibi, bazı siyasi güçlerin hala Lübnan ve Lübnanlıların koşullarını şiddetli bir şekilde inkar ettiğinin farkındayım. Tek amacının ‘zayıf güç kazanımlarına tutunma ve hatta daha sonraki bir yönetimde sözde kişisel hayalleri gerçekleştirme temelinde, bu durumu yalnızca yeni bir şantaj fırsatı olarak gördüklerinin de farkındayım” ifadelerini kullandı.
Eski Başbakan, “Bu aşamadaki en önemli şeyin, ‘Lübnan ve Lübnanlılar için başkentlerini yeniden inşa etmek, gecikmiş olan reformları gerçekleştirme fırsatını korumak, uluslararası toplumdaki dostların krizle başa çıkmaya yardımcı olmalarına ve ardından kalkınmanın geri dönüşüne yatırım yapmalarına kapıyı aralamak’ olduğuna dair keskin inancımdan dolayı, yeni hükümete başkanlık etmek için aday olmadığımı beyan ediyorum. Umuyorum ki bu hususta ismimi önerme adımından vazgeçilir” dedi.
Hariri, “Ülkemiz için tek ve son fırsatın başarısını garanti altına alan bir hükümet kurma yetkinliğine sahip olarak gördüklerimizin ismini vereceğiz. Beyrut’un yeniden inşasını gerçekleştirmek, gerekli reformları sağlamak, uluslararası toplumdaki dostlarımızın insani, ekonomik, finansal ve yatırım sektörlerinde Lübnan’ın yanında yer almasının önünü açabilmek için bu hükümetin bu görevi yerine getirebilecek biçim ve içerikte olacağına da bahse gireceğiz” değerlendirmesinde bulundu.
Hariri’nin başbakanlık pozisyonuna aday olmayı reddetmesi, hükümeti kurma görevi karşısındaki engellerin üstesinden gelmek için sarf edilen çabaları da karmaşıklaştırdı. Kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, bir cumhurbaşkanı seçmek gibi bir hükümete başbakan atamanın, milletvekillerine ‘ismi verme’ hususunda anayasal bir hak sağladığını ifade etti. Bu Sünni ismin, parlamento çoğunluğu tarafından aday gösterilmesi durumunda, görevi reddetme veya kabul etme hakkına sahip olduğunu belirten kaynaklar, parlamentonun egemen olduğunu ve uygun gördüğü kararı alma hakkına sahip olduğunu vurguladı.
Hala siyasi güçler arasında hakkında temas yürütülen bir sonraki hükümetin özellikleri net değil. Bu çerçevede Hizbullah’ın siyasi bir hükümet kurma çabaları ortasında, ayrıca tekno-siyasi bir hükümet kurmak, yolsuzlukla mücadele ve reform hükümeti oluşturmak için Baabda tarafından verilen destek çerçevesinde, Cumhurbaşkanının yeni bir başbakan atayacağı öngörülen parlamento istişarelerinin tarihi bekleniyor.
İstişarelere yakın olan bakanlık kaynakları, Hariri’nin isteksizliğinin dayattığı yeni koşulun, ‘bir isim verme ya da diğer blokların ismini vereceği bir kişi üzerinde uzlaşı sağlama’ temelinde, hükümetin işlerini kolaylaştırmak için, kesinlikle Hariri ile anlayış içerisinde uzlaşı sağlanmasını zorunlu kılacağını belirtti. Kaynaklar, Hariri’nin istediği bir isim belirlemenin ya da bloklar için kabul edilebilir olmasının, bu isme başbakanlık görevini başarma gücü vereceğine dikkati çekti.
Hariri’nin açıklamasıyla eş zamanlı olarak Genel Güvenlik Müdürü Tümgeneral Abbas İbrahim, yeni bir başbakan atanmasını kolaylaştıracak bir fikir birliğine varmak için Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın görevlendirdiği siyasi liderlere ziyarette bulundu. Ayn et-Tina’da Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri’yi ziyaretinden bir gün sonra Tümgeneral İbrahim, 25 Ağustos’ta Baabda Sarayı’nı ziyaret etti. Yetkili, Avn ile görüştükten sonra Dar-ul Fetva’ya yönelerek, Lübnan Müftüsü Şeyh Abdullatif Deryan ile görüşmede bulundu.
Baabda kaynakları da 25 Ağustos’ta, “İstişare tarihi henüz belirlenmedi. Bunun belirlenmesi, devam eden istişareler sonucunda bu hafta bu hususta neyin açıklanacağına bağlı” dedi. Mevcut bilgiler de henüz kimsenin aday gösterilmediğine dikkati çekiyor.
Kaynaklar, LBC kanalına yaptıkları açıklamada, siyasi baskı çerçevesinde istişarelerde yaşanan gecikmenin arka planına karşı Cumhurbaşkanı aleyhine bir kampanya yürütüldüğünü belirtti. Kaynaklar, Cumhurbaşkanı Avn’ın istişareler için iki haftalık bir süre verdiğini, ancak istişare yürütülmeden bu sürenin dolacağını ve asgari düzeyde bir fikir birliğine ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanının bir adayı olmadığını söyleyen kaynaklar, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un gelecek Eylül ayının ilk günlerinde Lübnan’a gelmesi halinde bir hükümet bulamayabileceğini, ancak görevli bir başbakanın olabileceğini söyledi.



Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
TT

Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)

Hamas yanlısı Filistinli bir araştırmacının, hareketin siyasi büro üyelerinden birinden kamuoyu önünde özür dilemesi, özellikle bu özrün söz konusu üyenin siyasi bir açıklamasına yöneltilen eleştirinin ardından gelmesi nedeniyle Hamas destekçileri arasında tepkiye yol açtı.

Katar’da yaşayan ve Hamas’a desteğiyle bilinen Filistinli siyasi araştırmacı Mahmud Hamid el-İle, salı akşamı X platformunda, hareketin yine Katar’da bulunan siyasi büro üyesi Muhammed Nazzal’dan özür diledi. El-İle, özrünü bir ay önce aynı platformda Nazzal’ın Hamas’ın silahları ve Gazze Şeridi’ndeki geleceğine ilişkin açıklamalarının ardından paylaştığı bir mesajda yer verdiği ifade nedeniyle yaptı.

Krizin kökeni, geçen yıl ekim ayında Reuters’ın yayımladığı bir habere dayanıyor. Haberde, Nazzal’a Hamas’ın Gazze Şeridi’nde silah bırakıp bırakmayacağı sorulduğunda verdiği yanıt aktarılmıştı. Nazzal, “Evet ya da hayır diyemem” ifadesini kullanmış, ardından “Silah meselesi genel bir ulusal konudur ve yalnızca Hamas’la ilgili değildir. Sahada silahlı gücü olan başka gruplar da var” demişti.

Bu açıklamalar Hamas içinde geniş çapta tepki çekti. Tepki gösterenler arasında, sözlerin muğlaklığı nedeniyle eleştiriler yönelten araştırmacı Mahmud el-İle de vardı. El-İle, açıklamaların hem siyasi büro üyesi tarafından yapılmış olmasına hem de hareketin farklı kademelerindeki, özellikle Gazze’de yaşayan veya aslen Gazze kökenli olan diğer yöneticilerin tutumlarıyla çelişmesine dikkat çekmişti.

Nazzal’ın sözlerine yönelik itirazların büyümesi üzerine Hamas bir açıklama yayımlayarak beyanların ‘bağlamından koparıldığını’ bildirdi.

Paylaşımına gelen tepkilerin ardından birkaç gün sonra eleştirisini silmek zorunda kalan el-İle, krizin bu noktada sona erdiğini düşünüyordu.

Özrün sebebi neydi?

Ancak özrün yayımlanması, bunun nedenine ilişkin yeni soru işaretleri doğurdu. Daha sonra X platformundaki bazı Hamas yanlısı kullanıcıların paylaşımlarına ve Katar’daki hareket kaynaklarının Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalara göre, olayın arka planında Muhammed Nazzal’ın attığı adım bulunuyor. Buna göre Nazzal, uzun yıllardır ikamet ettiği Doha’da Katar resmi makamlarına Mahmud el-İle hakkında şikâyette bulunarak, kendisine hakarette bulunduğu ve manevi zarar verdiği iddiasını gündeme getirdi.

ghy
Katar'ın başkenti Doha'da İsrail’in hava saldırısı düzenlediği bina (Reuters)

Kaynaklardan birine göre, pek çok kişi, aralarında bazı üst düzey yöneticiler de olmak üzere, arabuluculuk yaparak anlaşmazlığı çözmeye çalıştı, ancak Nazzal, kendisine yönelik ifadeler nedeniyle X platformu üzerinden kamuoyuna açık bir özür yayınlanmasında ısrar etti. Bu şart yerine getirilince, Nazzal’ın başka bir talepte bulunmaması ve anlaşmazlığın kapanması üzerinde uzlaşıldı. Buna rağmen Nazzal’ın ‘maddi tazminat talebinde ısrar ettiği’ ifade edildi.

Hareketle ilişkili başka kaynaklar ise ‘Mahmud el-İle’nin özrünün krizi çözmek için yalnızca ilk adım olduğunu, sürece müdahil olan bazı kişilerin Nazzal’ın öfkesini yatıştırmak ve onu şikâyeti geri çekmeye ikna etmek amacıyla el-İle’yi bu yöne yönlendirdiğini’ aktardı.

Aktivistler arasında öfke

Hamas’ın içinden ve dışından birçok isim özür meselesine tepki gösterdi. Tepki verenler arasında Filistinli gazeteci Muna Havva da vardı. Havva, sosyal medya hesabında, “Filistin’deki özgürlük hareketlerinin tarihinde, ne yaşanırsa yaşansın, bir liderin kendi mensuplarından birini üçüncü bir tarafa ya da başka bir otoriteye şikâyet ettiği tek bir örnek dahi yoktur. Bu davranış ne ulusal örgütlerin ahlakıyla ne de kabile geleneklerinde kabul gören en basit sığınma kurallarıyla bağdaşır. Utanç verici, acı verici, üzücü” diye yazdı.

Havva bir başka paylaşımında ise şu ifadeleri kullandı: “İsrail’in bugünkü genişlemesi kadar tehlikeli bir dönem görülmedi; tarih de Gazze’de halkımızın yaşadığı kadar vahim bir katliama tanıklık etmedi. Bu felaketin ortasında, halkımızın önde gelen isimlerinden biri, bir gencin attığı bir tweet yüzünden onu başka bir devlete şikâyet ediyor; geçimini ve güvenliğini riske atıyor. ‘Direniş’in liderleri halkımızdan ateş altında direnmelerini isterken, tek bir eleştiri cümlesine dahi tahammül edemiyor.”

Ayrıca Hamas gibi gruplara verdiği destekle bilinen aktivist Cemil Mikdad da konuya ilişkin paylaşım yaptı. Mikdad, “Hamas’tan bir yönetici, Katar’da yaşayan bir Filistinliyi, hakkında Katar mahkemelerinde dava açtıktan sonra uzun bir özür metni yayımlamaya zorladı; üstelik yalnızca kendisini eleştirdiği bir önceki paylaşım yüzünden!” ifadesini kullandı. Mikdad sözlerini şöyle sürdürdü: “Harika gerçekten… Nereye geldik? Halk olarak eleştirme hakkına sahip olduğumuz ve bizi dinlemekle yükümlü olan liderlerimiz, şimdi Arap mahkemelerini bize karşı bir güç olarak kullanıyor. Bu da ne demek oluyor? Siz ne hale geldiniz böyle, cahiller?!”

Hamas’ın silahlı yapısının geleceği, hareketin üst düzey isimlerinin açıklamalarında uzun süredir farklılık gösteren bir başlık olarak öne çıkıyor. Hamas’ın yurt dışı sorumlusu Halid Meşal, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da düzenlenen bir panelde, “Hamas’ın ancak bir Filistin devleti kurulması hâlinde silah bırakabileceğini” söyledi.

Buna karşın, Meşal’in açıklamasından yalnızca bir gün sonra, Hamas yetkilisi Basim Naim AP’ye yaptığı değerlendirmede, hareketin kapsamlı bir güvenlik ve siyasi düzenlemenin parçası olmak kaydıyla ‘silahların depolanması ya da dondurulması gibi seçeneklerin görüşülmesine açık olduğunu’ belirtti.

Hamas’ın siyasi büro üyelerinden Husam Bedran ise salı günü yaptığı açıklamada, sürecin ikinci aşamaya geçmesinin ‘İsrail’in ihlalleri durdurmasına’ bağlı olduğunu ifade etti. Öte yandan Hamas’ın birçok lideri ve sözcüsü, aralarında Halil el-Hayye ve Hazım Kasım’ın da bulunduğu isimler, hareketin ikinci aşamaya geçmeye ‘hazır olduğunu’ vurgulayan açıklamalarını sürdürdü.


Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
TT

Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz dün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump'ın Gazze barış planının ikinci aşamasına ilişkin gelişmeler hakkında "yakında" duyurular beklediğini belirterek, Washington'un Hamas'ın yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğini vurguladı.

Waltz, planın ana bileşenlerinin, hizmetleri yönetecek teknokrat bir Filistin yönetimi, ilgili tarafların maliyetleri karşılamasını sağlayacak bir finansman mekanizması ve son olarak uluslararası bir istikrar gücü olduğunu açıkladı.


İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
TT

İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)

İsrail ve Filistinli yetkililer AFP'ye verdikleri demeçte, İsrail'in, Gazze'ye yardım taşıyan kamyonlar için Ürdün ile işgal altındaki Batı Şeria arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü (Allenby Köprüsü) sınır kapısını, kapanmasından yaklaşık üç ay sonra dün yeniden açtığını söyledi.

İsrail, eylül ayında Ürdünlü bir sürücünün sınırda ateş açarak iki İsrail askerini öldürmesinin ardından sınır kapısını kapatmıştı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre birkaç gün sonra, sınır kapısı bireysel geçişlere yeniden açıldı, ancak savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ne yönelik insani yardımlara kapalı kaldı.

İsrail hükümetinin Topraklardaki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü (COGAT) sözcüsü, "Allenby Köprüsü sınır kapısı bugün açıldı ve kamyonlar Allenby Köprüsü'nden Gazze'ye geçiyor" dedi. Adının açıklanmasını istemeyen bir Filistinli yetkili de sınır kapısının yeniden açıldığını doğruladı.

Yetkilinin açıklamasına göre, salı günü çimento ve yapım malzemesi taşıyan 96 kamyonun geçişine izin verildi. Dün ise insani yardım taşıyan 20 kamyon bu sınır kapısından giriş yaparken, inşaat sektörü için kumun da bugün girişine izin verilmesi bekleniyor.

Sınır kapısının kapatılmasından bu yana Ürdünlü yetkililer, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Şeyh Hüseyin sınır kapısından Gazze'ye yardım ulaştırabildiklerini söylüyor. Salı günü bir İsrailli yetkili, Ürdün'den Allenby Köprüsü sınır kapısından mal ve yardım transferinin yakında yeniden başlayacağını söyledi.

Yetkili şöyle devam etti: “Gazze Şeridi'ne giden tüm yardım kamyonları, kapsamlı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra, refakat ve güvenlik eşliğinde seyahat edecek… Ürdünlü sürücüler ve kargolar için güvenlik kontrolü ve kimlik doğrulama prosedürleri sıkılaştırıldı. Geçişi güvence altına almak için özel güvenlik güçleri görevlendirildi.”

Ürdün Vadisi'ndeki sınır geçişi, Batı Şeria'dan Filistinlilerin İsrail topraklarına geçmeden ayrılmalarına olanak tanıyan tek geçiş noktasıdır.

İsrail, özel izinleri olmadığı sürece Filistinlilerin havaalanlarından geçmesine izin vermiyor.