Bilim insanları nesli tükenmekte olan Moğol yaban atını ilk kez klonladı

Evcil atlar ve Moğol yaban atları günümüzden 500 bin yıl önce tek bir ortak atadan ayrı ayrı evrimleşti (YouTube / Revive & Restore )
Evcil atlar ve Moğol yaban atları günümüzden 500 bin yıl önce tek bir ortak atadan ayrı ayrı evrimleşti (YouTube / Revive & Restore )
TT

Bilim insanları nesli tükenmekte olan Moğol yaban atını ilk kez klonladı

Evcil atlar ve Moğol yaban atları günümüzden 500 bin yıl önce tek bir ortak atadan ayrı ayrı evrimleşti (YouTube / Revive & Restore )
Evcil atlar ve Moğol yaban atları günümüzden 500 bin yıl önce tek bir ortak atadan ayrı ayrı evrimleşti (YouTube / Revive & Restore )

6 Ağustos'ta doğan Kurt adlı tay, anavatanı Orta Asya stepleri olan Moğol yaban atlarının nesillerinin devamı için umut oldu.
Yaban atının yaşayan tek alttürü ve evcil atların uzak kuzeni olan Moğol yaban atları, Rus araştırmacı Nikolai Przewalski tarafından 1800'lü yılların sonlarında bulunduğu için bu atlara "Przewalski yaban atı" da deniliyor. Moğollarsa bu atlara Takhi adı veriyor.
Bu canlının 40 yıl önce dondurularak saklanan genetik materyalinden, dünyanın ilk klonlanan Przewalski yaban atı Kurt dünyaya geldi.
ABD'nin Teksas eyaletindeki bir veteriner kliniğinde dünyaya gelen Kurt  bu türün onlarca yıl önce kaybolduğu düşünülen genetik çeşitliliğini canlandırdı.
ABD'nin Kaliforniya eyaletinde bulunan San Diego Hayvanat Bahçesi'nden zoolog Bob Wiese "Bu tay, kendi türünün genetik açıdan en önemli bireylerinden biri olacak. Onun Przewalski yaban atı nüfusunun geleceği açısından önem taşıyan genetik farklılığı geri getireceğinden umutluyuz" dedi.
Moğol yaban atlarının doğal popülasyonu İkinci Dünya Savaşı sonrası avlanma, insan kaynaklı doğal besinlerinin yok olması ve sert kışlar nedeniyle ciddi ölçüde azalmıştı.
Vahşi doğada son Przewalski yaban atı 1969'da görülmüştü.
1899-1902 yılları arasında ve 1947'de yakalanan 12 vahşi Przewalski yaban atınndan türeyen yaklaşık 2 bin kadarıysa hayvanat bahçelerinde yaşamını sürdürüyor.

Ancak bu 12 at bir türün nüfusun boyutunda keskin bir azalmanın yaşandığı "genetik darboğaz" adlı dönemden geliyor.
Bu dönemden hayatta kalan bireylerden bir nüfus çoğalabilir ama tür için bu durum sonun başlangıcı da olabilir. Sebeplerden biri düşük genetik çeşitlilik. Daha az varyasyon, çevredeki değişiklik ya da stres yaratan durumlara uyumlulukta o kadar azalmaya neden olur. Ayrıca düşük nüfus, genetik sürüklenmeyi daha sıklaştırdığından bir nüfustaki belirli özellikler daha kolay kaybolur bu da genetik çeşitliliği daha da azaltır.
Dahası bu az nüfuslu topluluklarda bireylerin yakın akrabalarıyla çiftleşmesi istenmeyen genetik özelliklerin yayılmasına neden olabilir. Kurtarılan Przewalski yaban atları nüfusu içinde de evcil atlarla çiftleşenler olmuştu. Ancak Kuporovic adlı bir Przewalski yaban atının genetik incelenmesinde onun atalarının vahşi doğada yakalanan iki Moğol yaban atı olduğu belirlendi.
Bu yüzden genetik materyal 1980'den beri San Diego Hayvanat Bahçesi'nde saklandı. Kurt bu genetik materyalle laboratuvarda oluşturulan embriyonun evcil bir at olan taşıyıcı anneye yerleştirilmesiyle dünyaya geldi.
Dünyanın ilk klonlanan Moğol yaban atı Kurt'a, 1975'ten beri nesli tükenme tehdidi altındaki hayvanlardan topladığı genetik materyalleri San Diego Hayvanat Bahçesi'ndeki Frozen Zoo'da (Donmuş Hayvanat Bahçesi) saklayan Dr. Kurt Benirschke'nin adı verildi.
 
Independent Türkçe, TIME, Sciencedirect



"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
TT

"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)

Rachel Clun 

Bilim insanları 116 milyon yıllık bir tsunaminin kanıtını bir kehribar içinde bulduklarını ve bunun muhtemelen bu doğa olayına dair en eski kayıt olduğunu düşünüyor.

Japonya'nın kuzeyindeki Hokkaido Adası'nda derin deniz tortularını inceleyen araştırmacılar Aya Kubota, Yusuke Takeda, Keewook Yi, Shin-ichi Sano ve Yasuhiro Iba, erken Kretase dönemine ait tortularda 114 ila 116 milyon yıl öncesine tarihlenen "olağanüstü zengin kehribar konsantrasyonları" keşfetti.

Nature'ın Scientific Reports'unda yayımlanan bulgulara ilişkin raporda araştırmacılar, kehribarın bir veya daha fazla tsunami tarafından okyanusa sürüklenerek havayla çok az temas etmiş olabileceğini öne sürüyor.

Fosilleşmiş ağaç reçinesi olan kehribar, nispeten hızlı kuruyan bir madde. Araştırmacılar, kehribarın havaya maruz kaldığında genellikle bir hafta gibi kısa bir sürede katılaştığını söylüyor.

Ancak araştırmacıların incelediği tortularda, "belirgin şekilde deforme olmuş" kehribar birikintileri bulundu. Bazıları reçinenin akan su tarafından değiştirildiğini gösteren, alev yapıları denen bir şekilde deforme olmuşken, diğerleri yumuşak reçinenin "akarak deniz tabanına kıvamlı bir şekilde yayıldığına" işaret eden düz kehribar şeritlere sahipti.
 

Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)

Araştırmacılar, "Bu esrarengiz kehribarın derin deniz ortamında bulunmasının en muhtemel nedeni, büyük çaplı tsunamiler" diyor.

Bu reçine deformasyonlarının su altında meydana gelmesi, ormandan pelajik deniz tabanına doğrudan taşındıklarını ima ediyor. Karadan okyanusa bu kadar hızlı ve doğrudan bir taşıma, bir tsunamiyle tetiklenmiş olabilir.

Araştırmacılar, antik tortulardaki diğer kanıtların da bu teoriyi desteklediğini belirtiyor. Bunlar arasında, karadan gelen büyük miktarda bitki kalıntıları ve büyük dalgaların sürüklediği odun parçaları da vardı ve bunların çok az çürüme izi taşıması, açık okyanusa "hızla taşındıklarına" işaret ediyor.

Makalede, "Kiltaşındaki kütüklerin varlığı, çok sayıda odunun bulanık akıntılarla taşınmak yerine kopup sürüklenerek pelajik deniz tabanına battığını gösteriyor" ifadeleri kullanılıyor.

Bilim insanları açık okyanuslardaki diğer tortuların, büyük ölçekli eski tsunamiler veya benzer olaylar hakkında daha fazla kanıt sağlayabileceğini öne sürüyor.

Araştırmacılar, Holosen döneminden, yani yaklaşık 4 bin 200 yıl öncesinden daha eski bir tarihten kalma tsunami tortularının normalde tespit edilmediğini ve bunun da kısmen, yol açtıkları geniş çaplı yıkımdan geriye net belirtilerin kalmamasından kaynaklandığını söylüyor.

Independent Türkçe,independent.co.uk/news