Lübnanlı aileler sahip olduklarını satarak ölüm tekneleriyle ülkeden kaçıyor

Kıbrıs’a giden bir teknede kocası ölen Suad Muhammed ve iki çocuğu. (AFP)
Kıbrıs’a giden bir teknede kocası ölen Suad Muhammed ve iki çocuğu. (AFP)
TT

Lübnanlı aileler sahip olduklarını satarak ölüm tekneleriyle ülkeden kaçıyor

Kıbrıs’a giden bir teknede kocası ölen Suad Muhammed ve iki çocuğu. (AFP)
Kıbrıs’a giden bir teknede kocası ölen Suad Muhammed ve iki çocuğu. (AFP)

Kıbrıs üzerinden Avrupa'ya ulaşma umuduyla Lübnan’ın kuzeyinden hareket eden bir tekneye binen ve Lübnan'ın güneyindeki Saadiyat'tan kilometrelerce uzakta cansız bedenine ulaşılan genç Muhammed el-Husni’nin cenaze töreninin ardından Trablus sokaklarında dün öfke hâkimdi. 
Genç Muhammed'in aksine arkadaşı Abdullatif el-Hayani ve kuzeni Mustafa ed-Danavi de dahil olmak üzere aynı teknede bulunan ve çoğu yirmili yaşlarının başında olan yaklaşık 10 kişi ise halen kayıp. Sadece 30 kişilik kapasitesi olduğu halde yaklaşık 50 kişiyi taşıyan tekne, 7 Eylül'de Lübnan'ın kuzeyindeki Burc Sahili’nden Kıbrıs’a doğru yola çıktı. Ancak tekne saatler sonra denizin ortasında durdu. Üstelik, kaçakçılık yapan kişi yolcuları kendilerine katılacağına ikna ederek onlardan yiyecek ve içeceklerini, hatta cep telefonlarını da almıştı. Eşi ve dört çocuğuyla birlikte o gün ölüm teknesinde bulunan 34 yaşındaki Zeynep el-Kak, teknenin yakıtının bitmesinin ardından durduğunu ve denizde 8 gün boyunca aç ve susuz mahsur kaldıklarını aktardı. 
Lübnanlı anne, bebeğinin cansız bedenini kendi elleriyle denize bırakmak zorunda kaldığı anları gözyaşları içinde anlattı. Zeynep el-Kak, açlıktan ve suzluktan dolayı herkesin sersemlediğini, denizin ortasında kaldıktan 2 gün sonra dayısının oğlunu kaybettiğini belirterek 2 yaşındaki oğlunun da üçüncü gün vefat ettiğini söyledi. Yaşadığı anları Şarku’l Avsat’a anlatan Zeynep şu ifadeleri kullandı:
“Teknede yanımızda olanlar beni, iki çocuğumun cesetlerini bir ip ile tekneye bağlamaya ikna ettiler. Kurtulana kadar bizimle kalacaklardı. Başka seçeneğim yoktu. Şişmesini izledim ve gördüklerime inanamadım. Vücudunun tuzlu su tarafından parçalanmasından korktum. Hepimiz sonumuzun gediğini anladık. Halatı gevşetmelerini kabul ettim çünkü ben de artık ölü sayılırdım. Ölerek oğluma katılacağımı düşündüm. Onun bedeninin parçalandığını görmek istemiyordum. Bebeğimi denize işte böyle gömdüm." 
Muhammed el-Hüsni'nin yanı sıra teknedekilerin birçoğu uzun bir bekleyişin ardından yüzerek kurtulmak için suya atladılar.Teknedeki dört kişi öldü. Bedenleri teknede kaldı. Diğerleri ise kurtuldu. Ancak açgözlülük ve kaçakçılık kurbanı olan bu insanlar, Beyrut Limanı patlamasından bu yana hızla artan ölüm tekneleri konusuna dikkat çekilmesini sağladı.
Trablus'un el-Mina kentinde olup bitenleri yakından takip eden bir balıkçı Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “2015 yasa dışı göç dalgasının Türkiye'den başladığını ve Lübnanlı ve Suriyelilerin Avrupa'ya geçmek için bölgeye gittiklerini” aktardı. Bununla birlikte mevcut durum yaklaşık bir aydan beri sadece el-Mina kentinde değil, Trablus'un kuzey ve güney sahilindeki birkaç noktada daha kötüleşti. Bazıları bu noktalardan günde en az iki teknenin kalktığını ve bugüne kadar binlerce kişinin Kıbrıs, İtalya ve diğer yerlere ulaşmayı başardığını ifade etti.
Ölümden diğer kurtulanlar gibi tekrar kaçmayı düşündüğü için isminin açıklanmasını istemeyen Muhammed S, Şarku’l Avsat’a kendisinin ve arkadaşlarının Trablus'un karşısında karısı ve iki küçük çocuğuyla kaçakçılık teknesini beklediğini anlattı. Teknede, evindeki mobilyalara kadar tüm eşyalarını satarak kaçakçılara beş buçuk milyon Lübnan lirası (yaklaşık 600 dolar) ödeyen 30 kişi olduğunu belirten Muhammed S. şunları söyledi:
“Amaç Yunan kıyılarına ulaşmaktı. Ancak tekne motoru durdu ve hala Lübnan karasularındaydık. Neyseki yardım istemek için telefonlarımızı kullandık. Tanıdığımız bir teknenin sahibinden yardım istedik ve beş gün önce geri döndük. Yaşadığımız korkuyu anlatmamız ve tarif etmemiz mümkün değil.”
Bu durum, genç adam için yeni değildi. Daha önce de oğluyla Türkiye'den Yunanistan'a geçmeye çalıştığını anlatan Muhammed S., ancak o teknenin de durduğunu ve geri döndüklerini anlattı. Muhammed kaybedecek hiçbir şeyi olmadığı için tekrar denemekten vazgeçmeyeceğini vurguladı.
Daha önce başkentin en büyük otellerinden birinde aşçı ve şef olarak çalışan İmad Tartusi de kaçanlar arasındaydı. Tartusi karısı ve üç çocuğuyla birlikte 4 Eylül'de sahip oldukları her şeyi satarak aileleriyle kaçmak isteyen bir gruba dahil oldu. 40 yaşındaki Tartusi, devletin bu tekneyle geri dönen herkesi zorunlu karantinaya aldığı eş-Şuf bölgesinde Şarku’l Avsat’a yaşadıklarını anlattı:
"Bu benim üçüncü denemem ve başarana kadar denemeye devam edeceğim. Denizle alakalı bilgilere sahibiz. Gerekli tüm iletişim araçlarına, haritalara ve hava durumu bilgisine sahibiz. Olan şu ki Güney Kıbrıs'taki yetkililer bize ihanet ettiler ve bunu yapmaya hakları yoktu. Limasol yakınında bir fırtınaya maruz kaldık. Bizi bu tehlikeyle başbaşa bıraktılar. Fransa ve Almanya'daki dostlarımızdan yardım istedik ama sonunda yardımımıza gelen Kıbrıs Kızılhaçı'ydı. Bizi Lübnan'a geri gönderdiler. Asıl trajedi şu ki Güney Kıbrıslı yetkililer teknemize el koydu ve her şeyimizi kaybettik."
Denizcilerden biri kış mevsiminin başlaması nedeniyle tekne ile seyahat zorlaşacağı için kuzeye kaçak göçlerin duracağını düşünse de Tartusi “Bu imkansız. Burada hiçbir şeyimiz yok. Çocuklarımın yıllar sonra işe ihtiyacı olacak ve bulamayacaklar. Öyleyse biz burada neyi bekliyoruz?” dedi.
Kayıp oğlu için gözyaşları döken Lübnanlı Zeynep el-Kak da bir çıkış yolu aradıklarını belirterek, “Oğlumu kaybedip kendimi tekrar Lübnan'da bulmam mantıksız. Bu düşünülemez” diye konuştu.



Suriyeliler, Suriye'nin kurtuluşu ve Beşşar Esed’in kaçışının yıldönümünü kutluyor

Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
TT

Suriyeliler, Suriye'nin kurtuluşu ve Beşşar Esed’in kaçışının yıldönümünü kutluyor

Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)

Şam, bugün ‘kurtuluşunun’ birinci yıldönümünde Suriyelilerin ülkelerine dönüşünü, eski rejimin çöküşünü ve lideri Beşşar Esed'in ülkeden kaçışını kutluyor.

Adeta bir tatil havasının hakim olduğu başkentte, geri dönüş hakkının sevinci, hatıraların ağırlığıyla iç içe geçmiş durumda. Sokaklar ise ‘karanlık dönemin’ sembollerinin yerini alan yeni bir kimliği yansıtıyor. Silahlı grupların üyeleri yeni devletin güvenlik kurumlarına entegre edilirken Şamlılar gelecekleriyle ilgili endişelerinin bir kısmından kurtulmuş durumdalar.

Süslemelerin, kalabalıkların, dolu otellerin ve yıllarca süren sürgünün ardından geri dönenlerin ardında, hala kayıp olanların aileleri ve yıkılmış bölgelerin sakinleri arasında hiç bitmeyecek bir hüzün var. Yine de insanlar, sanki ‘duvarların artık kulakları yokmuş’ gibi, açıkça konuşma cesaretini yeniden kazandılar ve bireysel karar verme gücünü ve geri dönme hakkını yeniden kazandıklarına dair genel duygularını ifade ettiler.

Bu değişim, 8 Aralık 2024 tarihinde Beşşar Esed'in ülkenden kaçışının ardından yaşanan hareketli gecenin hatıralarını silebilmiş değil. O gece, güvenlik kurumları çöktü, silahlı gruplar kritik öneme sahip karargahları yağmalamak için acele etti ve eski rejimin üyeleri üniformalarını sokaklarda bıraktı. Şam kaosun eşiğine gelmişti.

Ancak Cisr el-Ebyad, Bab Tuma ve el-Kassa gibi mahalleler, doktorlar, öğrenciler ve tüccarlardan oluşan geçici mahalle komiteleri sayesinde kendilerini korumayı başardılar. Bu girişimler sayesinde 200'den fazla hırsız tutuklandı ve mezhep çatışmaları önlerken halkın durumun kontrolden çıkmasını engelleme yeteneğini ortaya koydu.

Öte yandan Tahran'da bugün, İran'ın Suriye'deki dayanak noktasını kaybetmesi, İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in ‘dış komplo’ hakkındaki konuşması, Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) Suriye'yi ‘35. Eyalet’ olarak görmesi, diplomasinin savunulması ve milletvekillerinin on milyarlarca doların israf edildiği yönündeki suçlamaları arasında ‘direniş çadırının ana direğinin’ çöküşüyle ilgili çelişkili haberler basında yer alıyor.


Caca: Hizbullah Lübnan’ın en büyük sorunudur

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
TT

Caca: Hizbullah Lübnan’ın en büyük sorunudur

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)

(Maruni Hristiyan) Lübnan Kuvvetleri Partisi (LK) lideri Samir Caca, Hizbullah'ın askeri kanadının Lübnan'ın en büyük sorunu olduğunu söylerken Hizbullah’ın askeri yapısının tasfiyesini geciktirmek için hiçbir neden olmadığını savunuyor.

Caca, LK’nin ilk genel konferansında, Cumhurbaşkanı Joseph Avn ve Başbakan Nevvaf Selam'a açık bir mesaj göndererek şunları söyledi:

“Hizbullah'ın askeri kanadının, yaşadığımız büyük sorunun merkezinde olduğu artık açıkça ortada. Herkes, bu sorunun çözülmesinin mali durumu hafifletmek için bir ön koşul olduğu konusunda hemfikir.”

Caca ayrıca, önümüzdeki bahar için planlanan parlamento seçim yasası ile ilgili olarak Meclis Başkanı Nabih Berri'ye bir mesaj gönderdi. Ona, iç düzenlemelerin uygulanmak için oluşturulduğunu, partizan amaçlara ulaşmak, parlamentonun işleyişini bozmak ve parlamento seçimlerini sekteye uğratmaya çalışmak için kullanılmak üzere oluşturulmadığını söyledi.


Hamas yetkilisi: Silahların "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazırız

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
TT

Hamas yetkilisi: Silahların "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazırız

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)

Hamas'tan üst düzey bir yetkili dün yaptığı açıklamada, hareketin İsrail ile varılan ateşkes anlaşması kapsamında silah cephaneliğinin "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazır olduğunu belirtti. Yetkili, böylece ABD arabuluculuğundaki anlaşmanın en karmaşık konularından birini çözmek için olası bir formül önerdiğini söyledi.

Hareketin siyasi büro (karar alma organı) üyesi Basem Naim'in açıklamaları, tarafların anlaşmanın ikinci ve daha karmaşık aşamasına geçmeye hazırlandığı bir zamanda geldi.

Naim, hareket liderlerinin çoğunun bulunduğu Katar'ın Doha kentinde Associated Press'e (AP) verdiği demeçte, "Daha fazla gerilimi veya daha fazla çatışma veya patlamayı önlemek için kapsamlı bir yaklaşım benimsemeye açığız" ifadelerini kullandı.

Naim, Hamas'ın "direnme hakkını" koruduğunu, ancak hareketin Filistin devleti kurma sürecinin bir parçası olarak silah bırakmaya hazır olduğunu ifade etti. Naim, bunun nasıl uygulanacağı konusunda ayrıntı vermese de müzakerelere olanak sağlamak için beş ila on yıllık uzun vadeli bir ateşkes önerdi.

Naim, "bu sürenin ciddi ve kapsamlı bir şekilde kullanılması gerektiğini" vurgulayarak, Hamas'ın silahlarıyla ilgili mevcut seçeneklere "çok açık" olduğunu belirtti. Naim, "Filistin'in ateşkes veya müzakere süresince silahların hiçbir şekilde kullanılmayacağına dair garanti vermesiyle, silahların dondurulması, depolanması veya imha edilmesi hakkında konuşabiliriz" ifadesini kullandı.

Ateşkes, ABD Başkanı Donald Trump'ın ekim ayında sunduğu ve "garantör devletler" olarak hareket eden uluslararası tarafların da katılımıyla hazırlanan 20 maddelik bir plana dayanıyor. Naim, "planın çok fazla açıklığa kavuşturulması gerektiğini" belirtti.

Uluslararası bir istikrar gücünün konuşlandırılması şu anda en acil endişeler arasında.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre en önemli konulardan biri, bu gücün Hamas'ı silahsızlandırmaktan sorumlu olup olmayacağı.

Naim, bunun Hamas için kabul edilemez olduğunu ve hareketin, söz konusu gücün anlaşmanın uygulanmasını izlemesini beklediğini vurguladı. Naim, "Ateşkes anlaşmasını izlemek, ihlalleri bildirmek ve olası bir gerilimi önlemek için sınıra yakın bir BM gücünün bulunmasını memnuniyetle karşılıyoruz" dedi. "Ancak, bu güçlere Filistin topraklarında silahsızlanma veya bu tür eylemlerde bulunma yetkisi verilmesini kabul etmiyoruz" diye ekledi.

Naim, ilerlemenin bir işareti olarak, Hamas ve rakibi Filistin Yönetimi'nin, Gazze'deki günlük işleri yönetecek yeni teknokrat komiteyi kurma konusunda ilerleme kaydettiğini açıkladı.

Yönetim ve Hamas'ın, Batı Şeria'da ikamet eden ancak aslen Gazzeli olan Filistin hükümetinden bir bakanın komiteye başkanlık etmesi konusunda anlaştıklarını söyledi.