ABD, İran'ın nükleer ve balistik füze programları üzerindeki baskısını artırıyor

ABD, 27 kişi ve kuruluşa yeni yaptırım ve ihraç kontrolü önlemleri getirirken Avrupa ülkelerini de BM yaptırımlarını uygulamaya çağırdı

ABD Dışişleri Bakanı Pompeo dün Hazine Bakanı, Ticaret Bakanı, Savunma Bakanı, Ulusal Güvenlik Danışmanı ve ABD'nin BM Daimi Temsilcisi’nin katılımıyla bir basın toplantısı düzenledi (Reuters)
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo dün Hazine Bakanı, Ticaret Bakanı, Savunma Bakanı, Ulusal Güvenlik Danışmanı ve ABD'nin BM Daimi Temsilcisi’nin katılımıyla bir basın toplantısı düzenledi (Reuters)
TT

ABD, İran'ın nükleer ve balistik füze programları üzerindeki baskısını artırıyor

ABD Dışişleri Bakanı Pompeo dün Hazine Bakanı, Ticaret Bakanı, Savunma Bakanı, Ulusal Güvenlik Danışmanı ve ABD'nin BM Daimi Temsilcisi’nin katılımıyla bir basın toplantısı düzenledi (Reuters)
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo dün Hazine Bakanı, Ticaret Bakanı, Savunma Bakanı, Ulusal Güvenlik Danışmanı ve ABD'nin BM Daimi Temsilcisi’nin katılımıyla bir basın toplantısı düzenledi (Reuters)

ABD dün itibarıyla, İran'a baskı uygulama stratejisini iki katına çıkardı. ABD Başkanı Donald Trump, Tahran’ın davranışlarını değiştirmesini sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler’in (BM) uyguladığı silah ambargosunun süresiz olarak devam etmesini sağlamak için İran'ın nükleer ve balistik füze programlarına yönelik yaptırımlar da dahil olmak üzere yeni bir Başkanlık Kararnamesi imzaladığını açıkladı. Trump, Avrupa ülkelerini de bu kararnameye uymaya çağırdı.
Trump yaptığı açıklamada, “ABD, İran'a karşı uluslararası yaptırımları yeniden canlandırdı” ifadelerini kullandı. Başkanlık Kararnamesi’nin İran'ın nükleer, balistik füze ve konvansiyonel silahlara arayışlarını kısıtladığını söyleyen Trump, “Yönetimim, İran'ın nükleer silah sahibi olmasına ya da yeni balistik füze ve konvansiyonel silahlarla dünyanın geri kalanını tehlikeye atmasına asla izin vermeyecektir” diye konuştu.
ABD, geçtiğimiz Cumartesi akşamından itibaren, BM Güvenlik Konseyi (BMGK) üyelerinin çoğunluğunun, Ekim ayı ortalarında sona erecek olan İran'a yönelik silah ambargosunun süresini uzatmak amacıyla Washington tarafından BMGK’ya sunulan tasarıyı reddetmelerinin ardından, nükleer anlaşmada yer alan snapback mekanizmasını etkinleştirdi. BM yaptırımlarını eski haline getirmek için çalışmalara başlayan ABD, mekanizmanın etkinleştirilmesi kuralları çerçevesinde bir aylık sürenin dolmasıyla İran’a yönelik eski BM yaptırımlarını yürürlüğe koydu.
Trump, Başkanlık Kararnamesi İran'a yönelik konvansiyonel silah tedariki, satışı ya da transferine katkıda bulunan ve bu silahlarla ilgili İran'a teknik eğitim, mali destek ve diğer her türlü yardımı sağlayan kişi ve kuruluşların ABD'deki mal varlıklarını bloke ettiğini söyledi. Trump, “Bu kararname, İran'a yönelik BM silah ambargosunu uygulamak için kritik önemdedir” yorumunda bulundu.
ABD Başkanı ayrıca yönetiminin, İran'ın silahlanma ağıyla bağlantılı 27 kişi ve kuruluşa yeni yaptırım ve ihraç kontrolü önlemleri getirdiğini ifade etti.
Bununla birlikte Trump Başkanlık Kararnamesi kapsamında İran’ın silahlanma çalışmaları çerçevesinde iş birliği yaptığı gerekçesiyle Venezuela Devlet Başkanı Maduro'nun yanı sıra İran Dışişleri Bakanlığı, Savunma ve Silahlı Kuvvetler Lojistik Bakanlığı (MODAFL), İran Savunma Sanayisi Örgütü (DIO) ve Direktörü Mehrdad Akhlaghi-Ketabchi'yi yaptırım listesine eklediklerini kaydetti. Ayrıca İran Atom Enerjisi Örgütü (AEOI) ile bağlantılı altı kişi ve üç kuruluşa kitle imha silahlarının yayılması suçlamasıyla cezalandırılmasını içeren Başkanlık Kararnamesi, İran Ticaret Bakanlığı’na bağlı kuruluşlarla ilişkili beş kişiye yaptırımlar uygulanmasını ve bu kişilere kısıtlamaların yanı sıra ihraç kontrolü önlemleri getirilmesini öngörüyor.
Başkanlık Kararnamesi kapsamında İran'ın sıvı yakıtlı balistik füze geliştirme merkezi olan Shahid Hemmat Industrial Group (SHIG) ile bağlantılı üç kişi ve dört kuruluş da yaptırım listesine eklendi.
Başkanlık Kararnamesi, balistik füzelerin geliştirilmesini kolaylaştırmak için SHIG’e yardım ettikleri ve konvansiyonel silahların transferine ve bulundurulmasına karıştıkları gerekçesiyle AEOI ve İran Füze Örgütü’nü de hedef alıyor.
ABD Başkanı Trump açıklamasına şöyle devam etti:
“İran rejimi, gizli nükleer silahlar arşivi hakkında sürekli yalan söylemiş ve uluslararası denetleyicilerin ilgili yerlere erişimini engelledi. Bu durum nükleer anlaşmanın derin kusurlarını ortaya çıkardı. Yaptırımlar, İran rejimine ve uluslararası toplumda İran'a karşı çıkmayı reddedenlere açık bir mesaj veriyor. Yönetimim, İran'ın nükleer, balistik füze ve konvansiyonel silahlara yönelik çabalarını durdurmak için elimizdeki her aracı kullanacaktır. İran rejimi, İran halkının istediği ve hak ettiği gibi kuvvetli ve refah bir İran istiyorsa, davranışlarını değiştirmelidir.”

ABD’li üst düzey yetkililerin ortak basın toplantısı
ABD Dışişleri Bakanlığı’nda düzenlenen ve Savunma Bakanı Mark Esper, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Mark O’Brien ve ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Kelly Craft’ın da katıldığı ortak basın toplantısında Mike Pompeo, Trump yönetiminin, ‘dünyanın önde gelen terör sponsoru ve antisemitizm kaynağı İran'a karşı gerekli adımları atarak Ortadoğu ve tüm dünyada ölüm ve kaos yaymasını’ önlemek için ne gerekiyorsa yapacağını söyledi.
Almanya, İngiltere ve Fransa'yı İran'a karşı BM yaptırımlarını uygulamaya çağıran Pompeo, “ABD, İran’ın dünyayı bir nükleer silahla tehdit ettiği günü beklemek yerine, sorumlu bir şekilde harekete geçerek bir kez daha küresel liderliğinin geleneklerini takip edecek” ifadelerini kullandı. Bu yeni adımın, ‘İran'ın nükleer tehditlerinin yanı sıra balistik füzelerin ve konvansiyonel silahların yayılmasının önlenmesi için önemli’ olduğuna işaret eden Pompeo, “İran, bu bölgelerin her birinde dünya için eşi-benzeri görülmemiş bir tehdit oluşturuyor. İran rejimi, nükleer programını uluslararası topluma şantaj yapmak, bölgesel ve uluslararası güvenliği tehdit etmek için kullanıyor. İran ayrıca Ortadoğu'daki en büyük balistik füze gücüne sahiptir. Yemen'de Husi milisleri, Lübnan ve Suriye'de Hizbullah teröristleri gibi devlet dışı aktörlere hem füze hem de füze üretim teknolojisi ihraç etti” şeklinde konuştu.
ABD ve müttefiklerinin geçtiğimiz yıl birçok kez Husilere giden İran silahlarını durdurduklarını söyleyen Pompeo, “  Bu, rejimin Ortadoğu'da istikrarı bozmak ve bölge genelinde mezhepçi şiddeti ve terörü kışkırtmak için konvansiyonel silah cephaneliğini kullanmaya devam ettiğini gösteriyor” dedi.
Savunma Bakanı Mark Esper ise Ortadoğu'daki ABD kuvvetlerinin ‘alarm durumunda’ olduğunu ve herhangi bir tehdide karşı müttefik güçler ile irtibat halinde olduklarını söyledi. Esper, “Her türlü tehdide karşı hazırız.  İran'ın normal bir ülke olmasını ve bölgede tehdit olarak görülmemesini istiyoruz” dedi.
Öte yandan ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross yaptığı açıklamada, İran rejimi ile ‘dünyayı tehdit eden’ nükleer ve balistik füze programlarında işbirliği yapan 5 kişinin Ticaret Bakanlığı’nın yaptırım listesine eklediğini söyledi. Ross, bu kişilerin rejimin nükleer malzeme edinmesinde yardımcı olma, nükleer programını uygulama yolları arayışı için uluslararası seyahatler yapma ve bu programı geliştirmek için İranlı uluslararası ajanlarla birlikte çalışarak birçok toplantı düzenleme gibi faaliyetlerde bulunarak, tüm yaptırımları ihlal ettiklerini belirtti.
Ortak basın toplantısındaki bir diğer üst düzey yetkili olan ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Kelly Craft “İran'a ve faaliyetlerine direnen tek ülkeyiz” ifadelerini kullandı. Nükleer anlaşmaya taraf ülkelerin hepsinin İran'a yaptırım uygulayamadığını söyleyen Craft, “Görevlerimizden geri adım atmayacağız ve dünyayı, Ortadoğu’yu ve Avrupa'yı koruyacağız” diye konuştu.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Mark O’Brien ise BMGK’yı, ‘dünyayı İran'dan koruma ve silah ambargosunu uzatma konusundaki başarısızlığı’ sebebiyle ‘görevlerini yerine getiremediğini’ söyleyerek, eleştirdi.
ABD yönetiminin İran'a ve dünyadaki tehditlerine karşı yaptırımlar uyguladığını ve önlemler aldığını vurgulayan O’Brien, Obama yönetiminin aksine İran’a nükleer ve balistik füze programları ve konvansiyonel silahlar konusunda yardım eden 27 kişi ve kuruluşa yaptırımlar uygulandığını kaydetti.
Diğer yandan ABD'nin Venezuela ve İran Özel Temsilcisi Elliott Abrams, “ABD, İran'ın Kuzey Kore ile işbirliğinden endişe ediyor ve bunu durdurmak için elinden gelen her şeyi yapacaktır” açıklamasında bulundu.
Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) haberine göre ABD’li yetkililerin düzenlediği ortak basın toplantısı, Trump yönetiminin kınamasına rağmen İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in ABD’nin önde gelen araştırma merkezlerinden biri olan New York merkezli Dış İlişkiler Konseyi'nde video konferans yoluyla katıldığı etkinlikle aynı zamana denk geldi.
Etkinlikte gazetecilerin sorularını yanıtlayan İran Dışişleri Bakanı Zarif, ABD’nin attığı son adımın, ülkesi üzerinde ‘büyük bir etkisi’ olmayacağını söyledi.  ABD'nin İran'a mümkün olan tüm baskıları uyguladığını vurgulayan Zarif, “ABD, halkımızın bu yaptırımlar karşısında diz çökmesini bekliyordu, fakat başarısız oldu” dedi.
ABD başkanlık seçimlerini kim kazanırsa kazansın, İran'ın anlaşmayı yeniden müzakere etmeye niyeti olmadığının altını çizen Zarif, “Öncelikle ABD, herhangi bir şart koşmadan yeniden anlaşmaya taraf olma konusunda güvenilir olduğunu göstermelidir” diye konuştu.
Zarif, ABD'li yetkililere İran ile ABD arasında tüm tutukluların takas edilmesi için bir anlaşma yapma önerisini yineledi.

UAEA 64’üncü Genel Konferansı’nda ABD-Avrupa anlaşmazlığı
Öte yandan Avusturya’nın başkenti Viyana’da düzenlenen Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) 64’üncü Genel Konferansı, ABD ve Avrupa ülkelerinin İran ile 2015 yılında imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak adlandırılan nükleer anlaşma ile ilgili görüşlerini yansıttıkları bir platforma dönüştü. Avrupa ülkeleri, İran'ın nükleer programına ilişkin endişelerine rağmen 2015 yılında imzalanan anlaşmaya bağlılıklarını teyit ederken Washington, Tahran'ı UAEA ile işbirliği yapmayı ertelemekle veya tam olarak işbirliği yapmamakla suçladı.
ABD Enerji Bakanı Dan Brouillette video konferans aracılığıyla yaptığı konuşmada, İran'ın asla bir nükleer silah edinmemesi hedefine ulaşmak için böyle bir işbirliğinin şart olduğuna işaret ederek, Tahran'ın, koruma önlemleri anlaşmasına tam olarak bağlı olduğunu göstermesi için çok şey yapması gerektiğini vurguladı.
Avrupa Birliği (AB) adına konuşan Almanya Federal Ekonomi Bakanlığı (BMWi) Enerji Politikası Dışişleri Bakanı Andreas Feicht, Avrupa’nın İran'ın nükleer anlaşmada izin verilen sınırın 10 katı kadar uranyum zenginleştirmesinden duyduğu derin kaygıyı dile getirdi. AB’nin İran’daki Fordo Nükleer Tesisi’nde devam eden uranyum zenginleştirme ve diğer tesislerde santrifüj geliştirme faaliyetlerinin artmasından’ endişe duyduğunu, çünkü bu faaliyetlerin İran'ın uranyum zenginleştirme kabiliyetini büyük ölçüde artırdığını söyledi.
Tüm bu faaliyetlerin ‘nükleer anlaşmayla çelişkili olduğunu ve tehlikeli nükleer silahların yayılmasını sağladığını’ vurgulayan Feicht, İran'ı anlaşmaya aykırı adımlar atmaktan kaçınmaya çağırdı. Feicht, Washington'ın anlaşmadan çekilmesine karşın Avrupa'nın anlaşmayı kurtarmak ve İran’la çalışmaya devam etmek için sarf ettiği çabalardan pişmanlık duymak istemediğini bir kez daha teyit etti.



Trump’ın Çin drone’u yasağı ABD’lileri kızdırdı: İşimizi kaybedeceğiz

ABD Temsilciler Meclisi'nin Çin Komünist Partisi özel komitesi de drone yasağı kararına destek verdiğini duyurdu (Reuters)
ABD Temsilciler Meclisi'nin Çin Komünist Partisi özel komitesi de drone yasağı kararına destek verdiğini duyurdu (Reuters)
TT

Trump’ın Çin drone’u yasağı ABD’lileri kızdırdı: İşimizi kaybedeceğiz

ABD Temsilciler Meclisi'nin Çin Komünist Partisi özel komitesi de drone yasağı kararına destek verdiğini duyurdu (Reuters)
ABD Temsilciler Meclisi'nin Çin Komünist Partisi özel komitesi de drone yasağı kararına destek verdiğini duyurdu (Reuters)

ABD'nin Çin malı drone'ları yasaklaması, bu cihazları ticari amaçlı kullanan Amerikalıları kızdırdı.

ABD Federal İletişim Komisyonu’nun (FCC) dün açıkladığı kararla yabancı üretim insansız hava araçlarının (İHA) ülkede satışı yasaklandı.

Ayrıca Çinli drone devi SZ DJI Technology ve Autel Robotics'in tüm iletişim ve video gözetim ekipmanları da yasak kapsamına alındı.

Bu kararla şirketlerin, iştiraklerinin ve ortaklarının ABD'de yeni drone ekipmanı ithal etmesi veya bunları satması yasaklanmış oldu.

Çin yapımı İHA’ların yasaklanması yönündeki çabalar 2017’de başlamıştı. Amerikan ordusu, siber güvenlik endişeleri nedeniyle askerlere DJI’nın drone’larını kullanmama emri vermişti.

Washington yönetimi, DJI drone’larının Çin yönetimi adına veri topladığını öne sürerken Pekin yönetimiyse iddiaları reddediyor.

ABD, DJI’yı “Çin askeri şirketi” diye de nitelemişti. Firma ise bu kategorilendirmenin iptali için açtığı davayı kaybetmişti.

DJI, ABD devletinin yürüteceği bağımsız incelemelere açık olduklarını, internet bağlantısı olmadan kullanılabilen drone’larla toplanan verilerin yerel merkezlerde depolandığını savunmuştu.

Çinli drone devi, kararın ardından yaptığı açıklamada öne sürülen güvenlik endişelerinin asılsız olduğunu iddia etti.

Diğer yandan yasak, sözkonusu İHA’ları ticari amaçlarla kullanan kişilerin tepkisini çekti. Wall Street Journal’ın aktardığına göre DJI üretimi drone’lar, ABD'deki ticari, hobi amaçlı ve yerel yönetimlerin kullandığı İHA’ların yaklaşık yüzde 70 ila 90’ını oluşturuyor.

Birçok drone kullanıcısının DJI parçalarını stoklamaya başladığı belirtiliyor. Ayrıca geçimlerini drone’lardan sağlayan kişilerin kararın iptali için Beyaz Saray ve ABD Kongresi’ne talepte bulunduğu aktarılıyor.

Drone ve uçak eğitimleri veren Pilot Institute'un kurucu ortağı Greg Reverdiau, DJI yasağıyla ilgili 8 bin kişinin katıldığı bir anket düzenlediklerini söylüyor.

Katılımcıların yüzde 43’ü yasağın şirketleri üzerinde "son derece olumsuz" veya "işlerini sona erdirebilecek bir etki" yaratacağını söylüyor. Yaklaşık yüzde 58’iyse DJI drone’ları olmadan sadece iki yıl veya daha kısa süre işlerini sürdürebileceklerini belirtiyor.

Reverdiau, Donald Trump yönetiminin yasağını eleştirerek şunları söylüyor:

İnsanlar DJI drone'larını Çin malı olduğu için satın almıyor. Bunları piyasada erişilebilir, yüksek kapasiteli ve uygun fiyatlı oldukları için tercih ediyorlar.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Newsweek


Japonya, vatandaşlık alma kurallarını zorlaştırıyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Japonya, vatandaşlık alma kurallarını zorlaştırıyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Yabancılara yönelik daha sıkı denetim için kapsamlı bir siyasi hamlenin parçası olarak Japonya, vatandaşlık almak için gereken ikamet süresini 10 yıla çıkarıyor ve dil şartı ekliyor.

Gelecek yılın hemen başlarında yürürlüğe girebilecek olan göçmenlik kurallarındaki bu revizyon, iktidar koalisyonundaki Nippon Ishin partisinin mevcut standartları çok gevşek bulması ve Başbakan Sanae Takaiçi'nin resmi bir inceleme emri vermesi üzerine geliyor.

Japonya'nın Mainichi gazetesi'nin haberine göre, Takaiçi'nin Liberal Demokrat Parti'sinin 4 Aralık'taki toplantısında özetlenen öneride görüldüğü üzere, vatandaşlığın onaylanması sadece ikamet süresine değil, aynı zamanda "iyi hal" ve başvuranın kişisel veya eş geliri ya da becerileri yoluyla istikrarlı bir geçim sağlama kabiliyetine de bağlı olacak. Ayrıca yetkililere nihai kararı vermede geniş bir takdir yetkisi bırakılacak.

Nippon Ishin, 17 Eylül'de Adalet Bakanlığı'na, yabancı uyruklu sakinlerin sayısını sınırlayacak ve yurttaşlığa kabul edilmiş kişilerin vatandaşlıklarının iptal edilebileceği koşulları belirleyecek daha sert önlemler alınması yönünde bir öneri sunmuştu.

Radikal sağcı Sanseito partisiyse daha da ileri giderek, hükümeti yabancıları etnik Japon nüfusunun önüne koymakla suçlarken, kendi iktidarında Japon vatandaşlığına kabul edilmiş kişilerin (kikajin) yasama meclisi adaylığına engel olacağını açıklamıştı.

Hükümet, önerilen kurallara istisnalar getirmeyi planlıyor; bu sayede, Japonya'da birkaç yıldır müsabakalara çıkan sporcular gibi bazı başvuru sahipleri, 10 yıllık ikamet şartını karşılamasalar bile vatandaşlık alabilecek.

Adalet Bakanlığı verilerine göre Japon hükümeti 2024'te 12 bin 248 vatandaşlık başvurusu aldı ve bunların 8 bin 863'ü yıl içinde onaylandı.

Yerel medyaya göre hükümet ayrıca kalıcı ikamet başvurusunda bulunanlar için Japonca dil yeterliliğini ve yurttaşlık eğitimini zorunlu hale getirmeyi de düşünüyor.

Görsel kaldırıldı.
Sanae Takaiçi'nin koalisyon ortağı, Japonya'daki yabancı sakin sayısına sınırlama getirmek istiyor (Reuters)

Önerilen kuralların ülkede yoğun bir çevrimiçi tartışmaya yol açtığı bildiriliyor.

Destekçiler bunları uzun süreli ikamet edenler için makul bulurken, eleştirmenler Takaiçi'nin muhafazakar hükümetinin, Japonya'nın ciddi işgücü sıkıntısıyla karşı karşıya olduğu bir dönemde göçmenliğe yeni engeller yarattığını savunuyor.

The Asahi Shimbun, hükümet kaynaklarına atıfta bulunarak, planın yabancı sakinleri "temel toplumsal bilgi, özellikle dil becerileri"yle donatmayı amaçladığını bildirdi.

Gazeteye göre önerilen ve şimdilik "sosyal içerme programı" diye adlandırılan plan, yabancılarla yerel topluluklar arasındaki yanlış anlamaları ve sürtüşmeleri azaltıp "artan yabancı düşmanlığını dizginlemeyi" amaçlıyor.

Girişim, yerel okullara kaydolmadan önce Japonca yeterliliği sınırlı olan çocuklar için destek önlemlerini içerecek.

2015'te Japonya'da yaklaşık 2,23 milyon yabancı sakin vardı. Haziran 2025 itibarıyla bu sayı yaklaşık 3,95 milyona ulaştı, yani yabancılar nüfusun yaklaşık yüzde 3'ünü oluşturuyor. Bu yabancıların yaklaşık 930 bini ülkede kalıcı ikamet sahibi oldu.

Independent Türkçe 


Ukrayna savaşı, Finlandiya'nın rengeyiklerini nasıl etkiledi?

Finlandiya'nın en kuzeyindeki Laponya bölgesi, turistlere "Noel Baba'nın resmi evi" diye pazarlanıyor (AFP)
Finlandiya'nın en kuzeyindeki Laponya bölgesi, turistlere "Noel Baba'nın resmi evi" diye pazarlanıyor (AFP)
TT

Ukrayna savaşı, Finlandiya'nın rengeyiklerini nasıl etkiledi?

Finlandiya'nın en kuzeyindeki Laponya bölgesi, turistlere "Noel Baba'nın resmi evi" diye pazarlanıyor (AFP)
Finlandiya'nın en kuzeyindeki Laponya bölgesi, turistlere "Noel Baba'nın resmi evi" diye pazarlanıyor (AFP)

Ukrayna savaşı, Avrupa'daki pek çok ülkeyi olası bir çatışma ihtimali nedeniyle tedirgin ederken kıtanın kuzeyinde bambaşka bir sorun yaşanıyor.

Finlandiya'daki rengeyiklerinin ölüm oranındaki artışta Rusya'nın açtığı savaşın etkili olduğu öne sürülüyor.

Ülkenin kuzeyindeki Kuusamo'da 400 yılı aşkın süredir bu boynuzlu hayvanları yetiştiren bir aileye mensup olan Juha Kujala, son zamanlarda neredeyse her gün bir rengeyiği ölüsü gördüğünü söylüyor. 

Rusya sınırlarına 40 kilometre mesafedeki çiftliğinde turistleri ağırlayan Kujala, bu durumdan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i sorumlu tutuyor:

Ukrayna savaşından sonra durum daha kötüleşti. Kurtlar Rus tarafından geliyor. Ukrayna'da insan avladıkları için orada kurt avlayacak kimse kalmadı. Gerçekten çok çok üzücü. Kurtlar durmaksızın öldürüyor. Sayıları o kadar fazla ki buradaki tüm sistemi tehdit ediyorlar. Bir şeyler yapmazsak birkaç yıla burada rengeyiği kalmaz. Bu çok üzücü çünkü rengeyiği yetiştiriciliği, Finlandiya tarihinin en eski geçim kaynaklarından biri.

Rusya'dan gelen kurtların rengeyiklerini öldürdüğünü öne süren tek kişi Kujala değil.

Bölgede şu teori yaygın şekilde dile getiriliyor: Finlandiya yakınlarındaki Rus topraklarında yaşayan avcılar Ukrayna savaşına katıldığı için kurtlarla birlikte ayılar, vaşaklar ve kutup porsuklarının da sayısı dizginlenmiyor ve bu hayvanlar Finlandiya'daki rengeyiklerini öldürüyor.

Rus medyasındaysa odunculuk endüstrisinin doğal dengeyi bozduğuna yönelik haberler var. 

Resmi rakamlara göre bir yıl içinde Finlandiya'daki kurt sayısı 295'ten 430'a çıktı. 

Bu yıl kurtlar tarafından öldürülen rengeyiği sayısında geçen seneye göre yüzde 70'lik bir artış yaşandığı ve 1950 civarında hayvanın yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor. 

Ukrayna savaşının Moskova'ya yönelik tepkileri artırdığı ülkede ortaya çıkan "Rus kurtları" fikrini inceleyen bilim insanlarından Katja Holmala, "Bence bu gerçekçi bir teori olabilir" diyor.

Holmala, devlete bağlı Doğal Kaynaklar Enstitüsü'nde çalışan araştırma ekibinin, daha önce Finlandiya'daki kurtlarda görülmeyen DNA izlerini bulduğunu açıklıyor. 

Savaş öncesinde Rus devletinin avcılara kurt başına ödül verdiğini ancak son yıllarda komşu ülkede öldürülen kurt sayısının çok azaldığını sözlerine ekliyor. 

İstihbarat uzmanı John Helin de Finlandiya yakınlarındaki Rus topraklarındaki işsizliğin, o bölgelerdeki erkekleri orduya yazılmaya yönelttiğini söylüyor. 

Rengeyiklerini korumak isteyen Finlandiya devleti, nesli kritik tehlike altında görülen kurtların avlanmasına daha geniş çapta izin vermeye hazırlanıyor.

Doğal çevreyi koruma yanlılarıysa konuya dair endişelerini dile getiriyor. 

Kujala onlara tepkili:

Bu kişiler gelip burada bizim hayatımızı yaşasın da rengeyiklerini kaybettiğimizde çektiğimiz acıyı görsün.
 

Independent Türkçe, CNN, AFP