Yıldırım çarpan iki zürafa, boy uzunluğunun riski artırdığını gösterdi

Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) zürafaları “savunmasız” türler olarak değerlendiriyor (Unsplash)
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) zürafaları “savunmasız” türler olarak değerlendiriyor (Unsplash)
TT

Yıldırım çarpan iki zürafa, boy uzunluğunun riski artırdığını gösterdi

Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) zürafaları “savunmasız” türler olarak değerlendiriyor (Unsplash)
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) zürafaları “savunmasız” türler olarak değerlendiriyor (Unsplash)

Güney Afrika’daki Rockwood Tabiat Koruma Alanı’ndan doğa koruma uzmanı Ciska P. J. Scheijen, uzun boyları nedeniyle zürafaların yıldırım çarpmalarına daha fazla maruz kalıp kalmadığını merak etti.
Hakemli bilim dergisi the African Journal of Ecology’de yayımlanan makalesinde Scheijen, çalıştığı parkta düzenli olarak izlediği iki zürafanın yakın zaman önce bir yıldırım çarpması sonucunda öldüğünü yazdı.
Scheijen, zürafalardan yalnızca birinin, 5 yaşındaki bir dişinin doğrudan çarpıldığını belirtti. Buna göre yıldırım, dişinin “ossicone” ismi verilen, boynuz benzeri kafa çıkıntılarından birini kopardı ve hayvanın cansız bedeni yere serildi.
Cesedi çok uzakta olmayan 4 yaşındaki diğer zürafa ise yıldırımın yan kollarından biri ya da elektriğin yerden iletilmesi nedeniyle öldü. Ölen iki hayvan, tabiat koruma alanında yaşayan 8 zürafanın bulunduğu sürüde yer alıyordu.
Araştırmacı ayrıca, zürafaların nesiller boyunca yıldırım fırtınaları sırasında kafalarını eğmeyi veya kendilerinden daha uzun ağaçların yanına gitmeyi öğrenip öğrenmediğini ele aldı. Ancak makalede, koruma alanındaki zürafalarının böylesi yüksek bir nesneden mahrum olduğu ve yıldırım çarptığında çayırın ortasında bulunduğu ifade edildi.
Bu örneklerden yola çıkarak kaynak taraması yapan araştırmacı, zürafalara yıldırım çarpması riskinin (boyları nedeniyle) diğer hayvanlardan daha yüksek olup olmadığına dair hiç araştırma yapılmadığını gördü.
Öte yandan, Phys.org’un haberine göre önceki araştırmalar, bir bölgede yıldırım çarpması ihtimali en fazla olan nesnenin o çevredeki en yüksek nesne olduğunu ileri sürüyor.



"Mucize malzeme" devrimiyle güneş panelinde verimlilik rekoru kırıldı

Perovskit, ultra verimli güneş panelleri aracılığıyla yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırma potansiyeli taşıyor (Reuters)
Perovskit, ultra verimli güneş panelleri aracılığıyla yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırma potansiyeli taşıyor (Reuters)
TT

"Mucize malzeme" devrimiyle güneş panelinde verimlilik rekoru kırıldı

Perovskit, ultra verimli güneş panelleri aracılığıyla yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırma potansiyeli taşıyor (Reuters)
Perovskit, ultra verimli güneş panelleri aracılığıyla yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırma potansiyeli taşıyor (Reuters)

Avustralya'nın Sidney kentindeki bilim insanları, yeni bir güneş paneli türünde verimlilik rekoru kırdı.

Bu çığır açıcı adım, telekomünikasyondan yenilenebilir enerjiye kadar her şeyde muazzam bir gelişim potansiyeli nedeniyle "mucize malzeme" diye övülen perovskit kullanılarak atıldı.

Sidney Üniversitesi'nden bir ekip, üçlü bağlantılı perovskit-perovskit-silikon tandem güneş piliyle yüzde 27,06 verimlilik elde ederken, aynı zamanda malzeme için yeni dayanıklılık standartları belirledi.

Sidney Üniversitesi Nano Enstitüsü ve Fizik Departmanı'nda öğretim üyesi olan ve çalışmaya liderlik eden Anita Ho-Baillie, "Güneş enerjisi araştırmaları için heyecan verici bir dönem" diyor.

Perovskitler, verimliliği tek başına silikonun sınırlarının ötesine taşıyabileceğimizi şimdiden gösteriyor. Bu gelişmeler, düşük karbonlu bir geleceğe güç sağlayacak daha ucuz ve daha sürdürülebilir güneş enerjisine yaklaştığımız anlamına geliyor.

Perovskitler, geleneksel güneş panellerinde kullanılan silikonla birlikte istiflendiklerinde güneş ışığı spektrumunun daha fazlasını yakalayabildikleri için fotovoltaik araştırmalarda giderek daha fazla kullanılıyor.

Yeni nesil malzeme aynı zamanda daha uygun maliyetli ancak silikon bazlı güneş panellerinden daha hızlı bozulma eğilimi gösterdiği için laboratuvar ortamının ötesinde ölçeklendirilmesi zor olabilir.

Yeni rekor, perovskit malzemenin kimyasının yeniden düzenlenmesi ve üçlü bağlantı tasarımının elden geçirilmesiyle kırıldı.

Yapılan iyileştirmeler, güneş pilinin arıza ve bozulma eğilimini azaltarak teknolojinin ticarileştirilmesinin önündeki engellerin aşılmasında önemli adımlar olarak kayda geçti.

Öğretim üyesi Ho-Baillie, "Bu güneş pillerinin hem performansını hem de dayanıklılığını iyileştirdik" diyor.

Bu, yalnızca büyük ve istikrarlı perovskit cihazların mümkün olduğunu değil, aynı zamanda muazzam bir verimlilik artışı potansiyeli taşıdığını da gösteriyor.

Yeni güneş pili testlerde, ışık altında 400 saatten uzun süre durmadan çalıştıktan sonra verimliliğinin yüzde 95'ini korumayı başardı.

Bu çığır açıcı gelişme, salı günü Nature Nanotechnology adlı bilimsel dergide yayımlanan "Tailoring nanoscale interfaces for perovskite-perovskite-silicon triple-junction solar cells" (Perovskit-perovskit-silikon üçlü bağlantılı güneş pilleri için nanometre ölçeğinde arayüzlerin uyarlanması) başlıklı makalede yayımlandı.

Independent Türkçe


Bilim insanları eski bir Anadolu geleneğinin peşine düştü: Karınca yoğurdu

Geleneksel tarifte, ılık süte 4 kırmızı orman karıncası eklenerek mayalanmaya bırakılıyor (David Zilber)
Geleneksel tarifte, ılık süte 4 kırmızı orman karıncası eklenerek mayalanmaya bırakılıyor (David Zilber)
TT

Bilim insanları eski bir Anadolu geleneğinin peşine düştü: Karınca yoğurdu

Geleneksel tarifte, ılık süte 4 kırmızı orman karıncası eklenerek mayalanmaya bırakılıyor (David Zilber)
Geleneksel tarifte, ılık süte 4 kırmızı orman karıncası eklenerek mayalanmaya bırakılıyor (David Zilber)

Bilim insanları eski bir Anadolu yöntemiyle karıncaları kullanarak yoğurt yaptı. 

Danimarkalı mikrobiyolog Leonie Jahn, Kopenhag'daki iki Michelin yıldızlı Alchemist restoranında Bulgarların eski bir yoğurt tarifiyle ilgili deneyler yapıldığını öğrendiğinde merakı uyanmış. Dünyanın En İyi 50 Restoranı listesinde 5. sırada yer alan Alchemist, kendini "kısmen bilim laboratuvarı" diye tanımlıyor.

Danimarka Teknik Üniversitesi'nden Jahn, restoranda yapılan yoğurtların içine karınca konduğunu duyunca bu yöntemi derinlemesine araştırmaya karar vererek çeşitli kurumlardan araştırmacılarla işbirliği yaptı.

Münih Üniversitesi'nde doktora öğrencisi olan Türkiye ve Bulgaristan yurttaşı Sevgi Mutlu Sirakova'yla iletişime geçince, "karınca yoğurdunun" bölgede çok eskiye dayanan bir geçmişi olduğunu öğrendi.

Bulguları hakemli dergi iScience'ta dün (3 Ekim) yayımlanan çalışmaya göre sütün fermente edilerek peynir ve yoğurt elde edilmesi yaklaşık 9 bin yıl öncesine, bugünkü Türkiye ve Bulgaristan'a dayanıyor.

Mutlu Sirakova yüksek lisans tezinde bu konuyu araştırırken, büyüdüğü Yeni Mahalle (Nova Mahala) köyünde yoğurt yapımında karıncaların kullanıldığını öğreniyor. 

Yeni çalışmada Mutlu Sirakova, Jahn ve diğer bilim insanları, köyü ziyaret ederek bu tarifi denedi. Araştırmacılar 4 kırmızı orman karıncasını ılık süt dolu küçük bir kaba koydu. Kabı kapatıp karınca yuvasına gömdüler ve bir gece orada bıraktılar.

Ertesi gün kısmen katılaşmış karışımdan böcekleri çıkarıp tadına baktılar. Makaleye göre "hafif ekşimsi ve hafif otsu bir tada" sahipti.

Jahn ve ekibi, Danimarka'daki benzer bir orman karıncası türünü kullanarak laboratuvar ortamında bu süreci tekrarladı ve karıncaların neyi değiştirdiğini anlamaya çalıştı. Ekip, daha fazla enzim ve mikroorganizma salınması için bu sefer karıncaları ezdi.Karıncaların salgıladığı çeşitli asit ve enzimlerin birlikte çalışarak sütü koyulaştırdığını tespit ettiler. Bunlar arasında karıncaların savunma mekanizması olarak ürettiği formik asit ve bağırsaklarında yaşayan bakterilerin ürettiği laktik ve asetik asit türleri de var.

Yoğurdun mayalanma sürecinde çeşitli mikroorganizmalar rol oynayabiliyor. Ancak araştırmacılar, 1900'lü yılların başında laboratuvarda yoğurt üretilmeye başlandığından beri genellikle sadece iki tür laktik asit bakterisi kullanıldığını söylüyor.

Sirakova "Çeşitliliği canlı tutmak son derece önemli" diyor.

Bilim insanları, sunduğu farklı bileşenlerden dolayı karınca yoğurdunun farklı bir tadı olduğunu söylüyor. Çalışmanın ortak yazarı Nabila Rodríguez Valerón şöyle diyor: 

Bir mikroorganizma belirli bir aroma bileşiği üretir ancak örneğin karıncaların taşıdığı tüm mikroorganizmalar gibi birçok farklı bileşik kullanınca, ekşi maya, miso veya soya sosundaki gibi bir bileşim ortaya çıkıyor.

Alchemist'te servis edilen dondurma, mascarpone peyniri ve kokteyl gibi çeşitli ürünlerde bu yoğurt kullanılıyor. Çalışmanın yazarı Veronica Marie Sinotte, denediği kokteyl için "Kesinlikle inanılmaz" diyerek ekliyor:

Karıncaların verdiği asit limonumsu bir tat yaratıyor ama bu limondan daha karmaşık bir aroma.

Bilim insanları uygun koşullarda yapılmadığında sağlık riskleri yaratabileceği için bu tarifin evde denenmemesi gerektiğinin altını çiziyor. 

Ayrıca kırmızı orman karıncalarının nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olduğu için onları öldürmeyi yanlış bulduklarını da belirtiyorlar. 

Sinotte, "Bu karıncalar ekosistemlerin önemli bir parçası" diyerek ekliyor: 

Dolayısıyla, belki de bu karıncalardaki bakterilerden bazılarını toplayıp diğer yiyecekleri nasıl mayalayacaklarını görebileceğimizi düşünebiliriz.

Independent Türkçe, New York Times, CNN, iScience


Üst düzey yetkiliden yapay zeka uyarısı: "İzlemesi ilginç olacak"

(Unsplash)
(Unsplash)
TT

Üst düzey yetkiliden yapay zeka uyarısı: "İzlemesi ilginç olacak"

(Unsplash)
(Unsplash)

Anthony Cuthbertson Teknoloji Editör Yardımcısı @ADCuthbertson 

Goldman Sachs'in veri şefine göre OpenAI'ın ChatGPT'si ve Google'ın Gemini'ı gibi yapay zeka modellerinin eğitim verileri tükendi.

Bankacılık devinin baş veri sorumlusu ve veri mühendisliği başkanı Neema Raphael, bu sorunun yapay zekanın gelişimini engelleyebileceğini söyledi.

Bankanın Exchanges adlı podcast'inde konuşan Raphael, yapay zeka modellerinin yapay zeka tarafından üretilip sentetik veri diye adlandırılan verilere giderek daha fazla yöneldiğini belirterek "Verilerimiz halihazırda tükenmiş durumda" dedi:

Bence ilginç olabilecek şey, insanların yaratıcılıkta bir duraklama olabileceğini düşünmeleri... Tüm verilerin sentetik olarak üretilmesi halinde ne kadar insan verisi dahil edilebilir? Felsefi bir bakış açısından bakıldığında bunu izlemenin ilginç olacağını düşünüyorum.

grafik

Sektörün üst düzey isimleri, yapay zeka modellerinin internetin geniş bilgi birikiminin tamamını tükettiği, "veri zirvesi" diye adlandırılan meseleyle ilgili endişelerini daha önce de dile getirmişti.

Aralıkta Nature adlı bilimsel dergide yayımlanan bir makale, bir "kriz noktasına" 2028'e kadar ulaşılabileceğini öngörmüştü. Makalede, "İnternet, insan bilgisinin engin bir okyanusu olsa da sonsuz değil" ifadeleri yer alıyor:

Yapay zeka araştırmacıları onu neredeyse kuruttu.

OpenAI kurucu ortağı Ilya Sutskever eğitim verilerinin eksikliğinin yapay zekanın hızlı gelişiminin "tartışmasız sona ereceği" anlamına geleceğini geçen yıl söylemişti.

Sutskever'e göre insan kaynaklı içerik tıpkı petrol ve kömür gibi sınırlı bir kaynak olduğu için durum fosil yakıtlarla benzerlik gösteriyor:

Veri zirvesine ulaştık ve daha ötesine geçilmeyecek. Elimizdeki verilerle ilgilenmek zorundayız. Yalnızca tek bir internet var.

Yeni verilerin eksikliği, yapay zeka şirketlerini mevcut eğitim modellerinden uzaklaşmaya zorlayabilir ve odağı ChatGPT gibi büyük dil modellerindense aracılı (agentic) yapay zekaya daha fazla çevirebilir.

Halihazırda çoğu büyük yapay zeka firması tarafından geliştirilip piyasaya sürülmekte olan yapay zeka aracıları, insan gözetimi olmadan internet ortamında kararlar alabilen ve görevleri yerine getirebilen otonom sistemler olarak hizmet veriyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/tech